Boeing 2024 Sürdürülebilirlik ve Sosyal Etki Raporunda İnsanlar ve Gezegen için İstikrarlı İlerleme Öne Çıkıyor

Satınalma Eğitimi Boeing 2024 Sürdürülebilirlik Ve Sosyal Etki Raporunda İnsanlar Ve Gezegen Için İstikrarlı İlerleme Öne Çıkıyor

Satınalma Eğitimi Boeing 2024 Sürdürülebilirlik Ve Sosyal Etki Raporunda İnsanlar Ve Gezegen Için İstikrarlı İlerleme Öne ÇıkıyorRapor, küresel havacılık güvenliği, inovasyon, temiz teknolojiler, çeşitlilik, kapsayıcılık ve toplumsal katılıma dair şirket hedeflerindeki ilerlemeyi içeriyor

Raporda, şirketin “önce önle, sonra bertaraf et” stratejisi ve kalıcı olarak karbonsuzlaşmaya yönelik yatırımları vurgulanıyor

Boeing; çalışanları, çevre ve toplumları destekleme konusundaki ilerlemeyi özetleyen 2024 Sürdürülebilirlik ve Sosyal Etki Raporu’nu yayınladı.

Boeing Sürdürülebilirlik Sorumlu Başkanı Brian Moran, “Sürdürülebilirlik konusunda daima güvenlik ve kaliteye bağlı kalarak kaydetmiş olduğumuz istikrarlı ilerlemeyi paylaşmaktan onur duyuyoruz. Bu temel değerlere bağlılığımızı yinelerken, şirket olarak sektörün karbonsuzlaşmasına odaklanmaktan, aynı zamanda toplumları kalkındırmak ve herkesin sesinin duyulduğu kapsayıcı bir kültüre teşvik etmekten güç alıyoruz” dedi.

Bu yılki raporda yer alan ilerleme alanları:

2023 yılında Boeing’in operasyonları için kullanılan enerjinin %39’u, doğrudan alımlar ve yenilenebilir enerji kredilerinin bir kombinasyonu yoluyla yenilenebilir elektrikten elde edilmiştir.

2020’den bu yana Boeing’in ABD işgücü kapsamında etnik çeşitlilik yüzdesinde 6,4 puanlık artış ve küresel işgücü kapsamında ise kadın çalışan yüzdesinde 1,2 puanlık bir artış kaydedilmiştir.

Çalışanların 2023 yılındaki gönüllü çalışma saatlerinde 100.000 saatlik artış kaydedilmiş ve dünya çapında hayır işlerine toplamda 477.000 saat ayrılmıştır.

Şirket bünyesindeki “Boeing Hediye Eşleştirme Programı” doğrultusunda çalışan bağışları ile hayır kurumlarına 60 milyon dolar destek sağlanmıştır.

100’den fazla etkili paydaşın katılımı ve havacılık sektörünün emisyon azaltım stratejilerini analiz etmek üzere “Boeing Cascade İklim Etki Modeli” ile desteklenen 20 büyük etkinlik gerçekleştirilmiştir.

Boeing, karbon yönetimi yaklaşımını “önce önle, sonra bertaraf et” stratejisi doğrultusunda geliştirmektedir.

“Önce önleme” yaklaşımı, karbon emisyonlarını kaynağında azaltarak ve/veya önleyerek, örneğin yenilenebilir enerji ve verimli altyapıya yatırım yapmaya devam ederek ve aynı zamanda kaynakların korunmasını teşvik ederek karbon emisyonunun azaltımını içermektedir.

“Bertaraf etmek” yaklaşımı ise, azaltılması zor emisyonlar için dengeleme ve uzaklaştırma anlamına gelmektedir. Dengeleme portföyünü zaman içinde güçlendirmek ve çeşitlendirmek için Boeing, kalıcı karbon giderme projelerine yaptığı yatırımları artırmaktadır. Boeing ayrıca, havayolları müşterilerinin desteklediği, küresel piyasa temelli bir önlem olan “Uluslararası Havacılık için Karbon Dengeleme ve Azaltma Şeması”nı (Carbon Offsetting Removal Scheme for International Aviation- CORSIA) önemli teknolojiler ve politika gelişimi açısından desteklemektedir.

Boeing’in bu raporda özetlenen güvenlik ve kaliteyi güçlendirmeye yönelik devam etmekte olan çalışmaları, şirketin 2024 Havacılık ve Uzay Güvenlik Müdürü Raporu ile de uyumludur.

– – – – – – –  – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –

Sürdürülebilirlik Eğitim Programları 

Standart eğitim programı Sürdürülebilirlik Tedarik Zinciri Yönetimi
 2 gün ve Genişletilmiş Sürdürülebilirlik Eğitim Programı ise 6 tam gün üzerinden gerçekleştirilmektedir.

Sustainability Supply Chain1. gün- Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi
2. gün- Döngüsel Stratejiler ve KPI’lar
3. gün- Kurumsal Sürdürülebilirlik
4. gün- Etik ve Davranış Kuralları
5. gün- Sürdürülebilirlik Raporlaması
6. gün- Sürdürülebilir Pazarlama

Eğitim Koordinatörü: Prof. Dr. Murat ERDAL
merdal@istanbul.edu.tr

Satınalma ve Tedarik Zinciri Eğitim Kataloğu
Eğitim kataloğunu indirmek için https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf

Şehir dışı eğitimlerde uçak ve otel konaklama organizasyonu eğitim alan firma tarafından karşılanmaktadır.

Eğitim Gün Planı: 9:30 – 12:30, 1 saat öğle arası, 13:30 – 16:30

Şirketiniz için en doğru teklifi egitim@satinalmadergisi.com üzerinden alabilirsiniz.

– – – – – – –  – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –

Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Hizmeti

Şirketinizin Sürdürülebilirlik Yolculuğu ve Net Zero Hedeflerine Ulaşmasında Rehberlik Ediyoruz.

Yalın bir sürdürülebilirlik raporu, satış, iletişim, pazarlama, halkla ilişkiler, insan kaynakları ve yatırımcı ilişkilerinizde etkin şekilde kullanılabilir. Sürdürülebilirlik raporu, ölçtüğünüz, yönettiğiniz ve güncel verilerle desteklenen odaklanmış sürdürülebilirlik faaliyeti gerçekleştirdiğinizi ifade etmektedir.

Prof. Dr. Murat ERDAL liderliğinde Sürdürülebilirlik Raporlama hizmeti için en doğru teklifi egitim@satinalmadergisi.com üzerinden alabilirsiniz.

Sürdürülebilirlik Raporu

  • AB Direktifleri & Mevzuat
  • Uçtan Uca ESG Kriterleri
  • Strateji ve Eylem Planları
  • Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi
  • Green Sourcing
  • Üretim ve Emisyon Hedefleri
  • Uluslararası Standartlar
  • Çevre Yönetim Standardı ISO 14001
  • Su Ayak İzi Standardı ISO 14046
  • ISO 14064 Sera Gazı Emisyonlarının Belirlenmesi / Karbon Ayak İzi Doğrulaması
  • Sosyal Sorumluluk Standardı ISO 26000 
  • Green Procurement Yeşil Tedarik Standardı ISO 20400
  • Sürdürülebilir Stratejiler

Sürdürülebilirlik raporu kolayca anlaşılabilir olmalı. Tüm paydaşlarınızın
– müşteriler
– potansiyel iş ortakları ve tedarikçiler
– yatırımcılar ve
– yeteneklerin (İK) ilgisini çekmeli ve saygı uyandırmalıdır.

Fiyatı Kim Belirler?

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Fiyatı Kim Belirler

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Fiyatı Kim BelirlerFiyatı Kim Belirler?

“Tatlı Kâr Tuzağı” başlıklı yazımda yeni iş kurmayı düşünenler ve girişimci adayları açısından sabit maliyetler ile değişken maliyetler ayrımını bilmemenin önemli bir sorun olduğundan bahsetmiştim (1). Bu yazımda ise yine önemli olduğunu düşündüğüm bir konuyu ele alıp fiyatın nasıl belirlendiğine ilişkin üzerinde çok düşünülmeyen bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.

İşletmecilikte fiyatın belirlenmesine ilişkin birçok görüş ve yöntem bulunmaktadır. Örneğin fiyatın belirlenmesinde “ürün maliyeti”, “nakliye maliyeti ve vergiler gibi diğer maliyetler” ile “rekabet” dikkate alınması gereken unsurlar arasında sayılmakta ve satış fiyatının maliyetler ile kârın toplamı ile belirlenmesi önerilmektedir. Böylelikle şöyle basit bir formül ortaya çıkmaktadır (2, 3):

Fiyat = Maliyet + Kâr

Bu formül ilk bakışta mantıklı durduğundan sanırım birçokları açısından da bu formül doğru olarak kabul edilmektedir. Gerçekten de ürettiğimiz bir mal ya da hizmetin bize maliyeti vardır ve bu işi hayrına değil, kâr elde etmek için yaptığımızdan bu ikisinin toplamı doğal olarak fiyatı belirleyecektir. Dolayısıyla da fiyatı üreticinin ya da satıcının belirlemesi son derece normaldir.

İktisat bilimi ise iktisadi yaşamın büyük bölümünün gerçekleştiği serbest piyasalarda fiyatın arz ile talebin kesiştiği noktada belirlendiğini söylemektedir. Bunun anlamı belirli bir fiyat düzeyinde ürününü satmak isteyen birilerinin karşısında bu fiyatı kabul edip o ürünü satın almak isteyen birileri olması durumunda o ürünün fiyatının belirlendiğidir. Bu yaklaşım basitçe bir denge noktasının oluşması mantığından hareket etmektedir. Örneğin, toplam 100 TL maliyeti olan ürünümüzün fiyatını 50 TL kâr ekleyerek 150 TL olarak belirledik. Bu ürün için 150 TL ödemek isteyen birileri olduğu sürece ürünümüzün fiyatı 150 TL olacaktır.

Dikkat edilirse buradaki püf noktası üretici ya da satıcı tarafından belirlenen fiyatın sonuç doğurabilmesi için belirtilen bu tutarı ödemek isteyen birilerinin olmasının gerektiğidir. Eğer bu tutarı ödemek isteyen birileri olmazsa, ya da bu tutarı ödemeye istekli olanların sayısı hedefimizin çok altındaysa, fiyat yalnızca bir sayıdan ibaret kalır ve bunun sonucunda ne maliyetimizi çıkarmış ne de istediğimiz kâra ulaşmış oluruz. Bu durumda kârımızdan ödün vererek satış fiyatını 140 TL olarak, bu fiyat iş görmezse 130 TL, o da iş görmezse 120 TL olarak belirleyebiliriz. Hatta bir ihtimal kârdan vazgeçip ürünün fiyatını sırf maliyeti olan 100 TL olarak belirlesek bile bu tutarı ödemek isteyen birilerini bulamayabiliriz.

Görüldüğü gibi o tutarı ödemek isteyen birileri olmadığı ya da bu kişilerin sayısı hedeflenenden az olduğu sürece fiyatın belirlenmesinde üretici ya da satıcı tek başına etkili olmamaktadır. Kısacası fiyat yalnızca üreticinin ya da satıcının kontrol edebildiği bir şey değildir.

Belki de şunu söylemek gerekir: Fiyatı aslında müşteri belirler (3,4).

Bu durumda Fiyat = Maliyet + Kâr formülü bir anda işlevsiz kalır. O halde kâr edebilmek için hangi formülü dikkate almak gerekir? Bunu açıklamak aslında kolaydır. Eğer fiyatı üretici ya da satıcı kontrol edemiyorsa o zaman kontrol edebildiği diğer bir unsura odaklanmak gerekir. O unsur da maliyettir. Bu durumda doğru formül şu şekilde olacaktır (3).

Kâr = Fiyat – Maliyet

Peki bu neden böyle olmaktadır? Bunun en basit açıklaması serbest piyasalarda müşterinin o mal ya da hizmetin değerine ilişkin bir algıya sahip olmasıdır (3, 5). Kısacası müşteriler bir ürünün fiyatına ilişkin çoğunlukla farkında bile olmadıkları “bunun ederi bu mudur?” sorusuyla hareket etmekte ve karar almaktadır. Örneğin bir kitap için 200 TL ödemek istemeyen bir müşteri öğle yemeği için rahatlıkla 500 TL ödeyebilmekte ya da maliyeti 100 TL olmasına rağmen, 600 TL fiyat etiketi olan bir ürünü, ederinin ve değerinin o olduğunu düşündüğü için itirazsız satın alabilmektedir.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Fiyatı Kim BelirlerBu durumda yeni iş kurmak ya da girişimci olmak isteyenler açısından şunu bilmek önemlidir: Kâr etmek için ya maliyeti düşürmeniz ya müşterinin ürününüze ilişkin değer algısına hitap etmeniz ya da en iyisi her ikisini birden yapmanız gerekmektedir. Kısacası, “Tatlı Kâr Tuzağı” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, iş dünyası basit matematik işlemleriyle karar alınabilecek bir yer değildir. Bu dünyada başarılı olabilmek derinlikli düşünmeyi gerektirmektedir.

Prof. Dr. Umut OMAY

Kaynaklar

(1) Omay, U. (2024), “Tatlı Kâr Tuzağı”, Çevrim içi: https://satinalmadergisi.com/tatli-kar-tuzagi/, (20.06.2024).

(2) “Pricing strategies: how to determine the selling or sale price of a product”, Çevrim içi: https://www.symson.com/blog/pricing-strategies-how-to-determine-the-selling-or-sale-price-of-a-product, (26.06.2024).

(3) Mindes, M. (2016), “Who Sets The Price? The Buyer or Seller?”, Çevrim içi: https://www.linkedin.com/pulse/who-sets-price-buyer-seller-michael-mindes, (26.06.2024).

(4) Cravens, M. E. (1958), “Who Sets the Price?”, Çevrim içi: https://fee.org/articles/who-sets-the-price/, (26.06.2024).

(5) Dolan, R. L. (1995), “How Do You Know When the Price is Right?”, Çevrim içi: https://hbr.org/1995/09/how-do-you-know-when-the-price-is-right, (26.06.2024).

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR

Türkiye’nin En Kapsamlı Gıda Endüstrisi Buluşması

Satınalma Eğitimi Türkiye'nin En Kapsamlı Gıda Endüstrisi Buluşması

Satınalma Eğitimi Türkiye'nin En Kapsamlı Gıda Endüstrisi BuluşmasıTürkiye’nin en kapsamlı gıda endüstrisi fuarı olan F İstanbul Gıda ve İçecek Ürünleri ve Üretim Teknolojileri Fuarı, 10-13 Temmuz 2024 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleşecek. Bu yıl 4 gün boyunca düzenlenecek olan F İstanbul, 5 eş zamanlı alt fuar ile sektör liderlerini bir araya getirecek. Fuara yerli ve yabancı satış noktasına sahip zincir marketlerin satın alma yetkilileri de katılacak ve katılımcılar potansiyel yeni müşterilere ulaşma fırsatı bulacak. Geçtiğimiz yıl yüzde 76 büyümeyle gerçekleşen fuar, 2024’te artan talepleri karşılamak için 700’den fazla stantta 1000’in üzerinde markanın katılımı ile gerçekleşecek

Türkiye’nin en yenilikçi ve en hızlı büyüyen fuarı olan F İstanbul’un hazırlıkları devam ediyor. Federal Fuar ve Kongre Yönetimi ile So Fuar grubu organizasyonunda gerçekleşecek fuar, sektörün ihtiyaçlarına yönelik şekillenen ve ülkemizin ihracatını artıracak alternatif ihracatçıları ve ürünleri dünya pazarlarına ulaştıran bir platform olarak öne çıkıyor. 93’ten fazla ülkeden 5 binden fazla global alıcı beklenen fuar; 50 bin m2’lik alanda gıda sanayisinde faaliyet gösteren 1000’den fazla markaya “müşteri eşleştirme programları” ile yeni ticari bağlantılar kurma fırsatı sunacak. 

Gıda Sanayisinin Çeşitliliği 5 Holde Sergilenecek

Türkiye’de organize edilen; işlenmiş gıda, içecek, şekerleme, gıda katkı maddeleri, gıda işleme ve ambalaj endüstrisi dahil gıda sanayisinin tüm paydaşlarının katılımı ile gerçekleşecek geniş kapsamlı fuar olan F İstanbul’da firmalar, üretim konularına göre farklı salonlarda katılım ile ürünlerini sergileyecek. Fuar, eş zamanlı olarak gerçekleşen 5 farklı bölüme ev sahipliği yapacak; Gıda ve İçecek Ürünleri Fuarı (Hol 2-4a), Kuru & Sert Kabuklu Meyveler ve Atıştırmalık Ürünler Fuarı (Hol 2), Bisküvi, Çikolata ve Şekerli Ürünler Fuarı (Hol 8), Gıda ve İçecek Üretim Teknolojileri, Ambalaj ve Katkı Maddeleri Fuarı (Hol 6-7), Market ve Mağaza Ekipmanları Fuarı (Hol 4b).

Küresel Arenada Türk Gıda Endüstrisinin Gücü

F İstanbul; Türkiye’nin yanı sıra Çin, Hindistan, İran, Mısır, Türkmenistan, Özbekistan gibi 20’den fazla ülkeden direk katılımcı olan firmaların yetkilileri ile birebir görüşme ve yeni tedarikçiler ile buluşma imkânı da sunacak. Bu kapsamda, sektör liderlerini profesyonel alıcılarla buluşturarak uluslararası işbirliklerini güçlendirmeyi amaçlıyor. 

 “F İstanbul, Uluslararası İş Birliklerine Platform Sağlayacak”

Federal Fuar ve Kongre Yönetimi – So Fuar Grubu Kurucusu Özgür Sofuoğlu, fuarın birçok firmanın mevcut yıl ihracat hedeflerine ulaşmasına katkı sağladığını vurgulayarak, “sürekli yeni müşteriler” mottosuyla organize edilen F İstanbul, Türkiye’nin en kapsamlı gıda endüstrisi fuarı olarak sektöre birçok fırsat sunuyor. Özellikle yerli ve yabancı satış noktalarına sahip zincir marketlerin satın alma yetkililerinin de katılacağı fuar, katılımcılarımıza potansiyel yeni müşterilerle buluşma imkanı sağlayacak. Fuara katılacak olan 1000’in üzerindeki markayla birlikte üretim konularına göre farklı salonlarda ürünlerini sergileyerek sektöre yenilikler  

getirmeyi hedefliyoruz. Ayrıca, fuarımız eş zamanlı olarak gerçekleşen 5 farklı bölümde sektör liderlerini bir araya getirerek uluslararası işbirliklerini güçlendirmeyi amaçlıyor. Bu sayede, sektörümüzü daha da ileri taşıyacak ve ihracat potansiyelimizi artıracak çalışmalar gerçekleştireceğiz. ” diye konuştu.

F İstanbul 2024, 19 ülkenin resmi katılım yaptığı bir fuar olup, birçok ülkenin destek programında yer alıyor. T.C. Ticaret Bakanlığı, Türk katılımcılarına ise yüzde 50’ye varan devlet desteği sunuyor. F İstanbul Gıda İhracat Fuarı, Türkiye’nin gıda endüstrisini ileri taşıyacak, yenilikleri teşvik edecek ve ihracat potansiyelini artıracak önemli bir etkinlik olarak öne çıkarken, Türk gıda sektörünün uluslararası alanda daha da güçlenmesine de katkı sağlayacak.

Çevik Tedarik Zinciri mi yoksa Yalın Tedarik Zinciri mi? Hangisi uygulanmalı?

Tedarik Zinciri çevik Yalın

Günümüzün modern tedarik zincirleri, yöneticilerin çeşitli zorluklarla mücadele etmesini gerektirmektedir. Her bir zorluğun yarattığı bazı doğal sonuçlar veya etkileri bulunmaktadır (Tablo 1). Bunların arasında, arz ve talepteki artan belirsizlik, kısalan ürün ve teknoloji yaşam döngüleri, tedarik zincirlerinin çoklu yapısı gibi temel zorlukları sayabiliriz. İşletmeciliğin çeşitli dönemlerine ilişkin çalışmaları incelediğimizde arz ve talepteki belirsizlik durumunun hep bir problem veya zorluk olarak vurgulandığını görürüz. 1970’de yayınlanmış bir makaleye de göz atsanız, 2024 yılındaki bir haberi de değerlendirseniz karşınıza hep arz ve talep belirsizliği çıkacaktır. Bu tespitimizi kenarda tutalım.

Ürün yaşam döngülerinin çok kısaldığı, teknolojik ürünlerde, hazır giyim ürünlerinde rafta 1 kere gördüğümüz ürünleri 1 ay sonra yeniden göremediğimiz bir dönemdeyiz. Böyle bir çevrede, stoğa yatırım yapmadan aynı zamanda yok satma durumu ile karşılaşmadan bir tedarik zinciri işletmek kuşkusuz operasyonel mükemmellik gerektirecektir.

Bir diğer husus, işletmelerin dikey entegresyonlarla büyüyerek tedarikçilerini bünyelerine katma eğiliminden tedarik ağlarını yöneten organizatör işletme kimliğine bürünmeleri bir diğer eğilimdir. Geçmişte tüm bileşenlerin aynı firma içerisinde üretildiği dönemden, yavaş yavaş tedarikçilerle çalışma ve sonrasında tamamen ağ organizatörlüğü üzerine odaklanma durumunu birçok sektörde gözlemliyoruz.

Tablo 1. Günümüzün Tedarik Zinciri Çevresi

Zorluklar Etkileri
Arz ve talepteki artan belirsizlik Belirsizlik esneklik ihtiyacını doğurmakta
Kısalan ürün ve teknoloji yaşam döngüleri Durağan tedarik zincirleri yerine dinamik tedarik zincirleri
Çok katılımcılı tedarik zincirleri Partnerlerin farklı çıkarları

 

Yukarıdaki temel zorluklar yaşanırken sağlam bir tedarik zinciri kurmak işletmelerin başarısı için zorunludur.

Peki işletmeler tedarik zincirlerinin karakteristiklerini neye göre belirlemektedirler?

Rekabetçi üstünlüğün anahtarı «daha hızlı ve maliyet etkin» tedarik zinciri kurmaktan mı geçmektedir?

Sadece «hız ve maliyet» üzerine odaklanmış tedarik zincirleri, işletmeyi başarıya götürebilir mi?

Gelin bu konuya birlikte bakalım.

1- Yalın Tedarik Zinciri

Yalın düşünce, James P. Womack, Daniel T. Jones ve Daniel Ross’un 1991’de yayınladıkları “Dünyayı Değiştiren Makine” ve 1996’da Womack ve Jones tarafından yayınlanan “Yalın Düşünce” kitapları ile literatüre kazandırılmıştır. Yazarlar kavramı Toyota üretim sistemine ve başarılı uygulamalarına dayandırarak tanımlamışlardır. Yalın düşüncenin temelinde israfı (muda) yok etmek bulunmaktadır ve “değer eklemeyen şey” israftır. Buna göre yalın düşünce beş ilkede özetlenebilmektedir:[1]

  • Değerin belirli bir ürüne göre tam olarak belirlenmesi
  • Her ürün için değer akışının tanımlanması
  • Değerin kesintisiz akışının sağlanması
  • Müşterinin değeri üreticiden çekmesine olanak verilmesi ve
  • Mükemmelliğin aranması

Toyota üretim sisteminin kurucusu Taiichi Ohno, yalın düşüncenin temelini oluşturan yaklaşımlarını kendi ifadesiyle aşağıdaki şekilde vurgulamaktadır: “Bizim bütün yaptığımız müşterinin bize siparişi verdiği andan parayı tahsil ettiğimiz ana kadar geçen zaman hattına yoğunlaşmaktadır. Ve biz değer katma özelliği olmayan fireyi ortadan kaldırarak bu süreyi kısaltıyoruz.”(1998)[2]

Tedarik zinciri açısından yalınlık “değer eklemeyen her şeyi ortadan kaldırarak bir değer akışının geliştirilmesi” olarak ifade edilmektedir. Yalın tedarik zinciri oluşturabilmek için örnek olarak, stokların azaltılması, parti büyüklüğünün azaltılması, tedarikçi tabanının optimum sayıya getirilmesi, tedarikçilerin kalite ve teslimat performansına göre değerlendirilmesi, tedarikçilerle uzun vadeli sözleşmeler yapılması ve evrağa dayalı işlerin yok edilmesi gibi faaliyetler sayılabilmektedir.[3]

Geleneksel tedarik zincirleri çok sayıda tedarikçi ile maliyet esasına göre yönetilmektedir. Bu belirli durumlarda geçerli olsa da (örneğin emtialar) yalın tedarik düşük maliyetten ziyade uzun dönemli tedarikçi ilişkilerine ve ortaklık kurmaya odaklanmaktadır.[4] Geleneksel tedarik zincirleri ile yalın tedarik zinciri arasındaki yaklaşım farklılıkları Tablo 1’de sunulmaktadır.

Tablo 1. Geleneksel Tedarik Zinciri ve Yalın Tedarik Zinciri Arasındaki Farklılıklar

Karakteristik Geleneksel

Tedarik Zinciri

Yalın

Tedarik Zinciri

Tedarikçiler Çok Sayıda Az Sayıda
Etkileşim Rekabete Dayalı İşbirliğine Dayalı
İlişkinin Odağı İşlemden İşleme Uzun Dönemli
Birincil Tedarikçi Seçim Kriteri Fiyat Performans
Kontrat Süresi Kısa Dönemli Uzun Dönemli
Teslim Süresi Uzun Kısa
Sipariş Miktarları Büyük Partiler Küçük Partiler
Kalite Kapsamlı Denetim Kaynağında Kalite
Envanter (Müşteri ve Tedarikçi) Büyük Küçük
Bilgi Akışı Tek Yönlü Çift Yönlü
Esneklik Düşük Yüksek
Ürün Geliştirme Rolü Sınırlı Geniş (İşbirliği ile)
Güven Sınırlı Tam Güven

2- Çevik Tedarik Zinciri

Çeviklik, kurumsal yapının tümünü kapsayan işletme çapında bir yetenektir. İşletmenin organizasyon yapısını, bilgi sistemlerini, üretim sistemlerini, lojistik süreçlerini ve yöneticilerin zihniyeti de dahil olmak üzere geniş bir çerçeve ele alınmaktadır. Çevik bir organizasyonun temel özelliği esnekliktir. Bir iş kavramı olarak esnekliğin kökenleri esnek imalat sistemlerine dayanmaktadır. Üretimden sonra işletmenin genelinde kullanılan bir kavram haline gelmiştir.[5]

Tedarik zinciri açısından çeviklik, işletmenin pazardaki ani ve beklenmedik değişikliklere hem hızlı hem de maliyet etkili olarak cevap verebilmesi için kritiktir. Lee (2004),  bunu başarabilmek için çevik, uyarlanabilir ve uyumlu bir tedarik zincirinin kurulması gerektiğini önermektedir.[6] (Tablo 2).

Tablo 2. Çevik, Uyarlanabilir ve Uyumlu Tedarik Zincirinin Özellikleri

Çevik Uyarlanabilir Uyumlu
Hedef Hedef Hedef
Arz ve talepteki kısa vadeli değişikliklere hızlı yanıt vermek, dış kaynaklı kesintileri yönetmek Tedarik zincirinin tasarımının pazardaki yapısal gereksinimleri karşılayacak şekilde düzenlenmesi, tedarik ağının strateji, teknoloji ve ürünlere göre değiştirilmesi Daha iyi performansı özendirmek için teşvik mekanizmasının oluşturulması
Yöntemler Yöntemler Yöntemler
-Tedarikçilerle ve müşterilerle bilgi akışını teşvik etme

-Tedarikçilerle iş birliğine dayalı ilişkiler geliştirme

-Erteleme için tasarım

-Envanter ara stokları oluşturma

-Ucuz ancak anahtar bileşenlerin stoklanması

-Güvenilir bir lojistik sisteme veya ortağa sahip olma

-Kriz yönetimi ekipleri ile acil durum planları hazırlama ve geliştirme

-Tüm dünyadaki ekonomilerin izlenerek yeni tedarik üslerinin ve pazarların tespit edilmesi

-Yeni tedarikçiler ve lojistik altyapı geliştirme

-Sadece anlık müşterilerin değil nihai tüketicilerin ihtiyaçlarının değerlendirilmesi

-Esnek ürün tasarımları oluşturma

-Rakip işletmelerin ürünlerini ürün yaşam döngüleri ve teknoloji yaşam döngüleri açısından değerlendirin

-Tedarikçi ve müşterilerle bilgi paylaşımı

-Tedarikçi ve müşteriler için rollerin, görevlerin ve sorumlulukların belirlenmesi

-İyileştirme girişimlerinin sonucunda risklerin, maliyetlerin ve kazançların adil bir şekilde paylaşılması

 

 

Çeviklik, değişen müşteri, tedarikçi, paydaş ve pazar gereksinimlerine beklentilerine hızlı, esnek ve etkili bir şekilde yanıt verme kapasitesi olarak ele alındığında bir başka kritik konu gündeme gelmektedir. İşletmelerin artan rekabet ile birlikte sipariş hızı ve ürün geliştirme döngülerinin sıkılaştırılması gibi zaman tabanlı sorunlara odaklanması durumunda kalite, maliyet, verimlilik, müşteri duyarlılığı vb. konularda iyileştirmeler sağlayabilmektedir. Alıcı işletmelerin, tedarikçilerle işbirliği yapmadıkları sürece zaman tabanlı konularda tek başlarına başarılı olmaları mümkün olmamaktadır.[7] 

3- Yalın-Çevik Tedarik Zinciri

Yalın ve çevik yaklaşımlar genellikle karşıt paradigmalar olarak tartışılsa da, müşteri taleplerini en az toplam maliyetle karşılama gibi ortak bir hedefi paylaşmaktadır. Araştırmacılar iki stratejinin hibrit olarak kullanılabileceği tedarik zinciri stratejilerini vurgulamış ve bu stratejiyi yalın-çevik (leagile) tedarik zinciri olarak tanımlamışlardır. Christopher ve Towill (2001), üç yalın-çevik tedarik zinciri uygulamasını vurgulamaktadır. Birinci uygulama pareto ilkesi tabanlıdır. İşletmenin gelirinin %80’ini %20’lik bir ürün grubunun satışından kaynaklandığı durumda %20’lik ürün grubunun yalın bir yaklaşımla, kalan grubun ise çevik bir yaklaşımla yönetilebileceği belirtilmektedir. İkinci uygulama, temel ve artı talep ilkesine dayanmaktadır. Çoğu şirketin yıl boyunca temel bir talep seviyesi yaşadığı ön kabulüyle, baz talebin yalın bir şekilde yönetilebileceği önerilmektedir. Yoğun sezonlar veya yoğun promosyon dönemleri gibi talebin arttığı ve zirveye ulaştığı dönemlerde çevik bir yaklaşım tercih edilebilmektedir. Üçüncü ve son uygulama ise erteleme ilkesi üzerine kurulmuştur. Ertelemenin temelinde risklerin ve belirsizlik maliyetlerinin azaltılması veya tamamen ortadan kaldırılması amacını taşımaktadır. Kısmi olarak üretimi tamamlanmış bir ürünün, hedef pazara veya yakın bir noktaya gönderilerek gerçek müşteri siparişi oluşuncaya kadar bekletilmesi ve son halinin bu aşamada verilmesi, tedarik zincirinde erteleme uygulamalarına örnek verilebilmektedir.[8]

Şirketim için Hangi Strateji(ler) Uygun?

Derslerimizde de sıklıkla belirttiğimiz gibi “one size doesn’t fit all” anlayışı gereği her bedene yani her sektör ve ürün grubuna uyacak bir tedarik zinciri stratejisi yoktur. Tedarik zinciri stratejisinin ürünler, ürün ailesi, pazarlar ve ülkeler için uyarlanmaları gerekir.

Burada belirleyeciler ürünün talebi ve arz tarafındaki risk profilidir. Ürününüz fonksiyonel bir ürün, yani yıl boyunca öngörülebilir ve sabit bir talebi olan standart ürünler ise ise burada yalın tedarik zinciri stratejilerini uygulayıp üretimde mükemmele ulaşarak ve olabildiğince ölçek ekonomilerinden faydalanarak ilerleyebilirsiniz. Yalın tedarik zinciri stratejileri maliyeti önemser ve bununla birlikte öngörülebilirlik ve tutarlılığa dayanır. Temel amaç en düşük maliyetle müşteriler için sağlanan değeri maksimize etmektir. Maliyet açısından optimize edilmiş bu tür tedarik zincirleri bir çok sektörde uygulanmaktadır.

Eğer ürünün talebi tarafında değişkenlikler söz konusu ise, talebinin öngörülmesi çokta kolay olmayan yenilikçi bir ürün grubu ise, ürün yaşam döngüsü kısa ise bu durumda farklı stratejiler uygulanması söz konusu olacaktır.

Ürünün talep karakteristiğinin tahmin edilip edileme durumu kadar önemli olan bir başka konu tedarikçiler tarafındaki risk profilidir. Eğer arz tarafında problemler yaşama ihtimaliniz bulunuyorsa tedarikçilerle yakın işbirlikleri kurmalı ve olası senaryolar için oyun planları geliştirmeniz gerekir. Bu açıdan yaklaşıldığında ürün grupları değiştiğinde, malzeme tedariği tarafındaki risk profili değiştiğinde uygulayacağınız tedarik zinciri stratejisinin de değiştiğini rahatlıkla görebiliriz.

Yalının aksine Çevik tedarik zincirleri ise esneklik ve dayanıklılık ile karakterize edilir. Bu tür bir tedarik zinciri, tutarlı müşteri hizmet seviyelerini, hizmet seviyesi anlaşmalarını, ve maliyet yapılarını korurken beklenmedik değişikliklere hızlı bir şekilde yanıt vermeyi amaçlar.  

Çevik tedarik zincirleri oluşturmada önemli bir faktör, tedarik zinciri boyunca ortaklarla güçlü ilişkilerdir. İşletmeler tek başlarına çevik bir tedarik zinciri elde edemezler. İş ortaklarıyla etkili işbirliği, işletmelerin bilgi paylaşmasına ve aksaklıklar meydana geldiğinde hızlı bir şekilde yanıt vermesine olanak tanır.

Çevik tedarik zincirlerinin tasarım ilkelerini bir sonraki yazımızda ele alacağız.

Yazar Hakkında

Dr. Adil ÜNAL, İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programı’nda Tedarik Zinciri Stratejileri ve Tedarik Zincirinde Performans Yönetimi derslerini vermektedir. Çalışmalarını ağırlıklı olarak tedarik zinciri stratejilerinin belirlenmesi, stratejik planlama, operasyonel süreç ve performans yönetimi konuları üzerinde yoğunlaştırmaktadır.  Tedarik zinciri yönetimi alanında İstanbul Üniversitesi’nden doktora derecesi bulunan Ünal, bilgi ve deneyimlerini hem akademi hem de özel sektör ile paylaşmaktadır.

İletişim

Akademik Çalışmalar için aunal@istanbul.edu.tr
Eğitim ve Danışmanlık içerikli talepleriniz için adil.unal@tinova.com.tr adresini kullanabilirsiniz.

Danışmanlık

Tedarik Zinciri Danışmanlık Hizmetleri için Tıklayınız.

Tedarik Zinciri Danismanligi

 

 

 

 

 

 

 

 

Sağlığınızı da Verilerinizi de Tehlikeye Atmayın !

Satınalma Eğitimi Sağlığınızı Da Verilerinizi De Tehlikeye Atmayın

Satınalma Eğitimi Sağlığınızı Da Verilerinizi De Tehlikeye AtmayınDijital dönüşüm, dünyanın dört bir yanındaki sağlık hizmeti sağlayıcılarının daha uygun maliyetli hale gelmesine yardımcı olurken hasta bakım standartlarını da iyileştiriyor. Ancak sağlık kayıtlarının dijitalleştirilmesi bazı önemli siber riskleri de beraberinde getiriyor. Verileriniz internet üzerinden erişilebilen sistemlerde kayıt altına  alındıktan sonra  yanlışlıkla sızdırılabilir veya kötü niyetli üçüncü taraflar ve hatta içeriden kişiler tarafından erişilebilir. 

Tıbbi veriler, kuruluşlarla paylaştığımız en hassas bilgiler arasındadır. Ancak hiçbir kuruluş  yüzde 100 ihlal geçirmez değildir. Olumsuz olabilecek sonuçları en aza indirmek için verilerinizin tehlikeye girmesi durumunda ne yapmanız gerektiğini anlamanızın her zamankinden daha önemli olduğu anlamına geliyor. Böyle bir durum ile karşılaşıldığında yapılması gerekenler ise aşağıda sıralandı.

Sağlık verileri hangi riskleri taşıyor?

Potansiyel olarak risk altında olan tıbbi veriler arasında hangi veriler yer alıyor:

  • Sağlık sigortası poliçe numaraları veya benzeri bilgiler
  • Sosyal Güvenlik numarası, ev ve e-posta adresi ve doğum tarihi dahil olmak üzere kişisel olarak tanımlanabilir bilgiler (PII)
  • Önemli tıbbi, sigorta ve finansal hesapların parolaları
  • Tedaviler ve reçeteler dahil tıbbi geçmiş
  • Kredi ve banka kartı ile banka hesap bilgileri dahil olmak üzere fatura ve ödeme bilgileri

Bu bilgiler tehdit aktörleri tarafından kredi kartınızdan fatura tahsil etmek, yeni kredi limitleri açmak, banka hesabınıza erişmek ve hesabınızı boşaltmak ya da pahalı tıbbi hizmetler ve reçeteli ilaçlar almak için sizi taklit etmek için kullanılabilir. Gizli kalmasını istediğiniz tedaviler veya teşhisler hakkında hassas bilgiler varsa kötü niyetli kişiler size şantaj yapmaya bile çalışabilir.

Sağlık Verileri İhlalinin Ardından Atılacak 8 Adım

Bildirimi Kontrol Edin

Potansiyel bir dolandırıcılık belirtisi olup olmadığını anlamak için e-postayı dikkatlice okuyun. Bu işaretler arasında yazım ve dil bilgisi hataları ile bilgilerinizi ‘onaylamanızı’ isteyerek kişisel bilgilerinize yönelik acil talepler yer almaktadır. Ayrıca “kimden” adresinin üzerine geldiğinizde meşru şirketle eşleşmeyen bir gönderen e-posta adresinin yanı sıra, takip etmeniz için teşvik edilen gömülü tıklanabilir bağlantılara veya indirmeniz istenen eklere dikkat edin.

Tam Olarak Ne Olduğunu Öğrenin

Bir sonraki kritik adım, maruz kaldığınız riski anlamaktır. Tam olarak hangi bilgiler tehlikeye girdi? Olay kazara bir veri sızıntısı mıydı yoksa kötü niyetli üçüncü taraflar verilerinize erişip çaldı mı? Ne tür bilgilere erişilmiş olabilir? Şifrelenmiş miydi? Sağlayıcınız bu soruları yeterince yanıtlamadıysa sonraki adımları atmanız için gereken bilgileri almak üzere onları arayın. Hala net değilse en kötüsü için plan yapın.

Hesaplarınızı İzleyin

Kötü niyetli kişiler PII ve tıbbi bilgilerinize erişmişlerse bunları dolandırıcılara satabilir veya kendileri kullanmaya çalışabilirler. Her iki durumda da almadığınız bakım için tıbbi faturalar veya sigorta yardım limitinize ulaştığınızı belirten bildirimler gibi şüpheli faaliyetleri izlemek faydalı olacaktır. Finansal bilgileriniz ele geçirilmişse banka hesabı ve kart işlemlerini takip edin. Birçok kuruluş, kredi raporlarınızda dolandırıcılığa işaret edebilecek herhangi bir güncelleme veya değişiklik olduğunda sizi bilgilendiren ücretsiz kredi izleme hizmeti sunmaktadır.

Şüpheli Faaliyetleri Bildirin

Şüpheli faaliyetleri veya faturalandırma hatalarını derhal ilgili sağlayıcıya bildirmeniz gerektiğini söylemeye gerek yok. Bunu yazılı olarak yapmanın yanı sıra sigortacınıza/sağlayıcınıza e-posta/telefon yoluyla bildirmeniz en iyisidir.

Kredi  Kartlarınızı Dondurun

Hangi kişisel bilgilerinizin çalındığına bağlı olarak, bir kredi dondurma işlemini etkinleştirmek isteyebilirsiniz. Bu, alacaklıların kredi raporunuza erişemeyeceği ve dolayısıyla adınıza herhangi bir yeni kredi hesabını onaylayamayacağı anlamına gelecektir ve tehdit aktörlerinin sizin adınıza borçlanmasını önleyecektir. Ayrıca yeni banka kartlarını dondurmayı veya çıkarttırmayı da düşünün. Bu genellikle bankacılık uygulamanız üzerinden kolayca yapılabilisiniz.

Parolalarınızı Değiştirin

Oturum açma bilgileriniz bir ihlalde tehlikeye girdiyse ilgili sağlayıcı bunları otomatik olarak sıfırlamalıdır. Ancak sıfırlanmadıysa içinizin rahat etmesi için bunu yine de manuel olarak yapmanız faydalı olabilir. Bu, hesap ele geçirme girişimlerini önleyecektir, özellikle de iki faktörlü kimlik doğrulama ile güvenliğinizi artırıyorsanız.

Tetikte Olun 

Dolandırıcılar kişisel ve tıbbi bilgilerinizi ele geçirirlerse bunları takip eden kimlik avı saldırılarında kullanmaya çalışabilirler. Bunlar e-posta, metin veya hatta canlı telefon görüşmeleri yoluyla başlatılabilir. Amaç, çalınan bilgileri finansal bilgiler gibi daha fazla kişisel bilgi taleplerine meşruiyet katmak için kullanmaktır. Tetikte olun. Ve eğer bir tehdit aktörü sizi hassas tıbbi bilgilerinizi ifşa etmekle tehdit ederek şantaj yapmaya çalışırsa derhal polise başvurun.

Yasal İşlem Yapmayı Düşünün

Verileriniz sağlık hizmeti sağlayıcınızın ihmali nedeniyle tehlikeye atıldıysa bir tür tazminat için sıraya girebilirsiniz. Bu, yargı yetkisine ve ilgili yerel veri koruma ve gizlilik yasalarına bağlı olacaktır ancak bir hukuk uzmanı bireysel veya toplu bir davanın mümkün olup olmadığı konusunda tavsiyede bulunabilmelidir.

FKB EKonomik Görünüm Endeksi Haziran Ayı Değerlendirmesi

Satınalma Eğitimi Fkb Ekonomik Görünüm Endeksi Haziran Ayı Değerlendirmesi

Satınalma Eğitimi Fkb Ekonomik Görünüm Endeksi Haziran Ayı DeğerlendirmesiFinansal Kurumlar Birliği’nin (FKB) İstanbul Üniversitesi iş birliğinde geliştirdiği “FKB Ekonomik Görünüm Endeksi”nin (FKB-EGE) Haziran ayı bülteni yayımlandı. FKB-EGE, Mayıs ayında bir önceki aya göre 1,21 puan artarak 98,92 değerini gördü. FKB Ekonomik Görünüm Anketi’ne göre Haziran ayı enflasyon beklentisi ise yüzde 3,17’ye geriledi.

Türkiye ekonomisini bünyesindeki bankacılık dışı finans sektörü oyuncularıyla büyütmek için faaliyet gösteren Finansal Kurumlar Birliği (FKB), İstanbul Üniversitesi ile geliştirdiği ‘Finansal Kurumlar Birliği Ekonomik Görünüm Endeksi’nin (FKB-EGE) Haziran ayı bültenini yayımladı.

Finansal sistemin sağlıklı işleyebilmesi ve gelişebilmesi için çatısı altındaki 5 sektördeki, 124 şirketle finansmana erişimi kolaylaştırarak, ekonomik gelişmeye katkı sağlayan FKB’nin, Haziran endeksi ve anket verilerinde, sıkılaştırma politikalarının etkileri de kendini gösterdi.

FKB Ekonomik Görünüm Anketi verilerine göre; enflasyon beklentisi, bir önceki aya göre düşüş trendini Haziran ayında da sürdürerek yüzde 3,17 olarak gerçekleşti. Mayıs ayı için yüzde 3,51 olan ay sonu enflasyon beklentisine göre yaşanan azalış, ekonomiye ilişkin olumlu sinyaller olarak da değerlendirildi. Ankette ay sonu ve cari yıl enflasyon beklentilerinde azalış görüldü.

FKB EGE’nin değişimine bakıldığında ise; Nisan 2024’te bir önceki aya göre 2,29 puan azalarak 97,71 değerini gören endeks, Mayıs ayında 98,92 puana çıktı. Ekonomik beklentileri yansıtan FKB-EGE’nin, Şubat ve Mart aylarında başlayan beklentilerin olumlu yönde kalıcı olma olasılığı, Nisan ayındaki düşüş ile birlikte azalma eğilimi gösterse de bu eğilim Mayıs ayında yönünü artışa çevirdi ve Mayıs ayında gözlenen artış, bir önceki ayda görülen azalışı telafi etti.

Öte yandan endeksin alt bileşenlerinden Faktoring Endeksi de Mayıs 2024’te 0,76 puan artarak 100,26 değerini aldı. Endeksin diğer alt bileşenleri olan Finansal Kiralama Endeksi 1,76 puan artarak 100,64 puana, Finansman Endeksi ise 1,12 puan artarak 95,87 değerine yükseldi.

FKB Ekonomik Görünüm Anketi Haziran sonuçlarına göre, katılımcıların GSYH büyüme oranı beklentisi 2024 yıl sonu için yüzde 3,63 ve 2025 yıl sonu için yüzde 3,84 oldu. 2024 yıl sonu beklentisinin yüzde 3,34 ve 2025 yıl sonu beklentisinin yüzde 3,64 olduğu Mayıs 2024 anketiyle karşılaştırıldığında, her iki yıl için de büyüme oranı beklentisinde kısmi bir artış gözlemlendi. Aynı yıllar için OVP’nin sırasıyla %4 ve %4,5 ile IMF’nin sırasıyla %3,1 ve %3,2 olan öngörüleriyle karşılaştırıldığında, katılımcıların GSYH büyüme oranı beklentisi, OVP öngörülerinin altında ve IMF‘nin öngörülerinin üzerinde oldu.

Araştırma ekibinden İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şeker, enflasyonda hem ay hem yıl sonu düzeyinde düşüş beklentisinin önceki aylarla beraber istikrar kazandığının görüldüğünü söyledi. Bu durumun genel ekonomik koşullara ilişkin iyimser havanın devam ettiğine işaret ettiğini belirten Şeker; öte yandan endekste toparlanma eğiliminin Mayıs ayında izlenmesinin önemli olduğunu, olumlu seyrin önümüzdeki aylarda da devam edeceğini düşündüğünü kaydetti.

Türk İhracatçıları ABD ve Kanada Yolcusu

Ege Tedarik Zinciri

Türk ihracatçıları uzak pazarlarda rotayı Amerika kıtasına çevirdi

Türk ihracatçılarından Amerika kıtasına çifte atak

Ege Tedarik ZinciriTürkiye 2024 yılında 265 milyar dolar ihracat hedefliyor. Türk ihracatçıları, bu hedefe ulaşmak için pazarlama faaliyetlerini Ticaret Bakanlığı’nın Uzak Ülkeler Stratejisiyle uyumlu olarak artırıyorlar. Ege İhracatçı Birlikleri, Eylül ayında Kanada’ya, Kasım ayında ABD’ye Genel Nitelikli Ticaret Heyeti yapacak.

Türkiye’nin ihracatının artması amacıyla 85 yıldır çalışan Ege İhracatçı Birlikleri, 22–24 Eylül 2024 tarihleri arasında Kanada/Montreal’da Türk ihracatçılarıyla Kanadalı ithalatçıları genel nitelikli Ticaret Heyetinde buluşturacak.

Ege İhracatçı Birlikleri’nin 2024 yılında Amerika kıtasında sonraki durağı ise; 12-16 Kasım 2024 tarihleri arasında ABD/Los Angeles olacak. EİB Los Angeles’ta tüm ihracatçı sektörlerle, ABD’li ithalatçıları Genel Nitelikli Ticaret Heyeti’nde bir araya getirecek.

Eskinazi; “Kanada ile 5 milyar dolar dış ticaret hedefliyoruz”

Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’nin, Ticaret Bakanlığı’nın 2024 yılı için belirlediği 56 hedef ülke arasında yer aldığı bilgisini veren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Türkiye’nin Kanada’ya 2023 yılında 1 milyar 634 milyon dolar ihracat yaparken, 1 milyar 304 milyon dolarlık ithalat yaptığını iki ülke arasında 3 milyar dolara ulaşan dış ticaret hacmini 5 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini dile getirdi.

Kanada’ya ihracatta 2024 yılında yüzde 18 artış yakaladık

Türkiye’nin Kanada’ya ihracatının 2024 yılının Ocak – Mayıs döneminde yüzde 18’lik artışla 503 milyon dolardan 592 milyon dolara çıktığı bilgisini veren Eskinazi, “Çelik sektörümüz yüzde 83’lük ihracat artış hızı ve 172 milyon dolarlık ihracatla lider sektörümüz. Kimya ürünleri ihracatımız 56 milyon dolar olurken, mobilya kâğıt ve orman ürünleri sektörümüz 39,5 milyon dolar ihracat yaptı. Hububat bakliyat yağlı tohumlar ihracatımız yüzde 22’lik artışla 28,8 milyon dolardan 35,2 milyon dolara çıktı. Beşinci sektörümüz 30 milyon dolarlık döviz getirisiyle hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü oldu. Bu başarı grafiğimizi Ticaret Heyeti sayesinde daha yukarı taşımak ve 2024 yılı sonunda Kanada’ya ihracatımızı 2 milyar dolara çıkarmak istiyoruz. İhracatçılarımızı bu etkinliğe katılmaya davet ediyoruz” şeklinde konuştu.

Turkish Tastes TURQUALITY Projesi ABD pazarında Türk gıdasına talebi artırdı

Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’ne yapılacak Genel Nitelikli Ticaret Heyeti organizasyonlarında Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi ile koordineli hareket ettiklerinin altını çizen EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi sözlerini şöyle sürdürdü; “Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki dış ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarma hedefi doğrultusunda çalışıyoruz. ABD Genel Nitelikli Ticaret Heyeti yanında, ABD pazarında Türk gıda ürünlerinin bilinirliğini ve ihracatını artırmak için 4 yıldır Turkish Tastes isimli TURQUALITY Projesi sürdürüyoruz. Projemizin başladığı yıllarda ABD’ye 1 milyar dolar seviyesinde olan olan gıda ihracatımız günümüzde 2 milyar dolara ulaştı. New York Fancy Food Show Gıda Fuarı, Kaliforniya’daki Natural Products Expo West Fuarı Türkiye Milli Katılım Organizasyonu yaptığımız fuarlar. 2023 yılı verilerine göre yıllık ithalatı 2 trilyon doları geçen ABD pazarında büyümek isteyen tüm ihracatçılarımızı etkinliğimizde yer almaya çağırıyoruz.”

Türkiye, 2024 yılının Ocak-Mayıs döneminde ABD’ye ihracatını yüzde 8’lik artışla 4 milyar 582 milyon dolardan 4 milyar 951 milyon dolara taşıdı. Kimya sektörü 650 milyon dolarlık ihracatla lider sektör olurken, Otomotiv endüstrisi 482 milyon dolarlık ihracat yapma başarısı gösterdi. Halı sektörü 344 milyon dolarlık, Hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü 328 milyon dolarlık, makine sektörü 311 milyon dolarlık ihracata imza attı.

Gıda sektörlerinde Hububat bakliyat yağlı tohumlar sektörü 272 milyon dolarlık ihracatla öne çıkarken, meyve sebze mamulleri sektörü 184 milyon dolar, kuru meyve sektörü 79 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi.

Ticaret Bakanlığı koordinasyonu, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Ege İhracatçı Birlikleri organizasyonu ile 22–24 Eylül 2024 tarihleri arasında Kanada/Montreal’a yönelik Genel Nitelikli Ticaret Heyetine başvuru için son tarih 12 Temmuz 2024 Cuma günü mesai bitimidir. Detaylı bilgi için sanayi1@eib.org.tr e-posta adresi ya da 0 232 488 60 00 no.lu telefondan Fatih Maranki ile iletişim kurulabilir.

12-16 Kasım 2024 tarihleri arasında ABD/Los Angeles’a yönelik tüm sektörleri kapsayan Genel Nitelikli Ticaret Heyeti’ne katılmak isteyen firmalar için, son başvuru tarihi 28 Haziran 2024 Cuma günüdür. Detaylı bilgi için tarim3@eib.org.tr e-posta adresi ya da 0 232 488 60 00 no.lu telefondan Elif Aydemir’den bilgi alabilirler.

Kripto Varlık ve Teknoloji Startup’larından Vergi Alınmamalı

Sosyal Medya Yonetimi

Kripto Varlık ve Teknoloji Startup’larından Vergi Alınmamalı

Sosyal Medya YonetimiGlobal Bilişim Derneği (BİDER) Başkanı ve W2E.MEDIA CEO’su Şenol Vatansever, Türkiye’de uygulanacak yeni vergi reform paketi hakkında görüşlerini paylaştı. Bakanlık tarafından bir süredir çalışmaları yürütülen ve Orta Vadeli Program’da yer alan hedefler doğrultusunda son şekli verilen reform paketi, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Hedefimiz vergide adalet ve etkinliği sağlamak için vergilendirilmemiş hiçbir alan bırakmamak” mesajı doğrultusunda hazırlandı. Bu kapsamda, Vatansever özellikle kripto varlık ve teknoloji startup’ları konusundaki vergilendirme politikalarına dikkat çekti.

Kripto Varlık Ekosisteminin Türkiye İçin Önemi

Kripto varlık sektörü, dünya genelinde hızlı bir büyüme göstermektedir. Global kripto varlık piyasa değeri 2,5 trilyon dolara yakın ve bu rakamın önümüzdeki yıllarda daha da artması bekleniyor. Türkiye’nin büyüyen kripto pazarında yer alması, ekonomik büyüme ve dijital dönüşüm açısından büyük fırsatlar sunmaktadır. Vatansever, “Türkiye, kripto varlık ekosisteminin merkezi haline gelebilir. Bu durum, uluslararası yatırımcıların ilgisini çekecek ve ülkeye doğrudan yabancı yatırım akışını hızlandıracak” dedi.

Vatansever, kripto varlıkların ve blockchain teknolojisinin finansal sistemleri daha şeffaf, güvenli ve verimli hale getirdiğini belirtti ve bu yenilikçi teknolojilere yatırım yapan girişimcilerin desteklenmesi gerektiğinin altını çizdi. “Kripto varlık ve teknoloji startup’larından 5 yıl süreyle vergi alınmamalı” diyen Vatansever, bu alanların yüksek risk içeren yenilikçi sektörler olduğunu ve bu sektörlerin gelişiminin Türkiye’nin dijital dönüşümü ve küresel rekabet gücü için kritik öneme sahip olduğunu ifade etti. “Vergi muafiyeti, bu sektörlerin büyümesini teşvik ederek ekonomik dinamizmi artıracak” dedi.

Teknoloji Startup’larına Özel Teşvikler

Vatansever, teknoloji startup’larının ülke ekonomisine ve istihdama büyük katkı sağladığını belirtti. “Teknoloji startup’ları, -belki de yeni Turcorn adayları olarak- yeni iş alanları yaratmanın yanı sıra, yüksek katma değerli ürün ve hizmetler geliştirerek Türkiye’nin uluslararası alanda rekabet gücünü artırıyor” dedi. Teknoloji startup’larının vergi yüküyle karşı karşıya kalmadan büyümelerinin teşvik edilmesi gerektiğini savunan Vatansever, girişimcilerin 5 yıl süreyle BAĞKUR, ticaret odaları vb. kapsamında vergi ve ödeme muafiyeti olmasının tartışılmaya açılması gerektiğini belirtti. “Bu muafiyetler, girişimcilerin başlangıç aşamasındaki mali yüklerini hafifletecek ve daha fazla yenilikçi projenin hayata geçmesini sağlayacak” diye ekledi.

Asgari Kurumlar Vergisi Üzerine Görüşler

Vatansever, asgari kurumlar vergisinin büyük şirketler ve holdingler için uygun olabileceğini belirterek, yeni reform paketinde yer alan ‘Ödenecek kurumlar vergisi, beyan edilen kazancın indirim ve istisnalar düşülmeden önceki tutarının belirli bir oranı ile gelir tablosundaki kazancın belli bir oranı matrah olarak kabul edilerek bulunacak vergiden yüksek olanı esas alınarak belirlenmelidir. Ödenen asgari kurumlar vergisi, izleyen 5 hesap döneminde işletmelerin bundan daha yüksek vergi ödemeleri gerektiği dönemlerde, ödenecek vergiden mahsup edilecek’ yaklaşımını desteklediğini ifade etti. Büyük şirketler ve holdingler üzerinde uygulanması gereken bu modelin, küçük ölçekli işletmeler ve startup’lar için sakıncalar doğurabileceğine dikkat çekti.

“Asgari kurumlar vergisinin, az çalışanı olan startup’lar üzerinde uygulanması, bu işletmelerin nakit akışlarının bozulmasına, hatta kapanmasına ve işsizliğin artmasına neden olabilir. Ekonomiyi olumsuz etkiler ve ekonomik dinamizmi zayıflatır. Startup’ların mevcut durumda en azından kendi istihdamını sağlaması bile ekonomi açısından değerli” dedi.

Şeffaf ve Etkin Vergi Yönetimi

Şeffaf ve etkin bir vergi yönetiminin vatandaşların vergiye olan güvenini artıracağını belirten Vatansever, “Vergi toplama süreçlerinin uçtan uca dijitalleştirilmesi, vergi ödeme işlemlerini kolaylaştırarak vatandaşların memnuniyetini artıracak. Bu durum vergi kaçakçılığının azalmasına da katkı sağlayacak” dedi.

Vatansever, vergi kaçakçılığı ile mücadelede önerilerde bulunarak, “Etkili bir denetim ve ceza sistemi ile vergi kaçakçılığı engellenmeli. Vergi denetimleri daha sık ve rastgele yapılmalı. Vergi denetimlerinde yapay zekâ ve veri analitiği gibi ileri teknolojiler kullanılarak, şüpheli işlemler tespit edilmeli ve hızlıca müdahale edilmeli” dedi.

Vergi sisteminin modernizasyonuna vurgu yapan Vatansever, “Vergi beyannameleri ve ödemeleri tamamen dijital platformlar üzerinden gerçekleştirilerek işlemler hızlandırılmalı ve denetim süreçleri kolaylaştırılmalı. Uçtan uca dijitalleşme, kayıt dışı ekonominin azalmasına ve vergi toplama oranlarının artmasına önemli ölçüde katkı sağlayacak” dedi.

Çimsa, EBRD ile 25 Milyon Euroluk Dekarbonizasyon Odaklı Finansman Anlaşması İmzaladı

Cimento Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi

Çimsa, EBRD ile 25 Milyon Euroluk Dekarbonizasyon Odaklı Finansman Anlaşması İmzaladı

Cimento Sürdürülebilir Tedarik Zinciri EğitimiSabancı Topluluğu’nun global markası Çimsa, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ile 25 milyon euro tutarında yeni bir kredi anlaşması imzaladı. 

Çimsa, bu krediyi sürdürülebilirlik yolculuğunda enerji ve verimlilik yatırımlarını finanse etmek üzere tahsis etti.

Anlaşma kapsamında alınan kredi, Çimsa’nın Eskişehir Fabrikası’nda yapılacak olan Güneş Enerjisi Santrali (GES), Atık Isı Geri Kazanım (WHR) sistemleri ve diğer sürdürülebilirlik yatırımlarını finanse etmek için kullanılacak. Bu anlaşma ile EBRD, Türkiye’de ilk kez bir çimento şirketine finansman kaynağı sağlamış oldu.

Cimsa Ceo Umut Zenar
Umut ZENAR – Çimsa

Çimsa CEO’su Umut Zenar, kredi anlaşmasına ilişkin yaptığı açıklamada, “Çimsa olarak, sürdürülebilirlik hedeflerimize ulaşma yolunda önemli adımlar atıyoruz. EBRD ile gerçekleştirdiğimiz bu finansman anlaşması, enerji ve verimlilik yatırımlarımızı destekleyerek çevresel sürdürülebilirlik hedeflerimize katkı sağlayacak. 25 milyon euro tutarındaki kredi, yalnızca güneş enerjisi ve atık ısı geri kazanım tesislerimize yapacağımız yatırımları desteklemekle kalmayacak, aynı zamanda operasyonel verimliliğimizi de artıracak.  Türkiye’de EBRD’den bu tür bir finansman alan ilk çimento şirketi olmaktan gurur duyuyoruz, bu da sürdürülebilirlik girişimlerinde sektöre öncülük etme taahhüdümüzü yansıtıyor. Bu iş birliği, Çimsa’nın sektördeki karbonsuzlaştırma yolculuğunun ve sürdürülebilirlik alanındaki kararlılığının ve EBRD’nin de bu vizyonu destekleyen bir partner olduğunun önemli bir göstergesi.” dedi.

EBRD ile yapılan bu anlaşma, Çimsa’nın sürdürülebilir büyüme stratejisinin bir parçası olarak, çevresel etkileri azaltmaya ve enerji verimliliğini artırmaya yönelik önemli bir adımı temsil ediyor. Ayrıca, bugüne kadar kadın istihdamına yönelik geliştirdiği projelerle sektörde lider konumda bulunan Çimsa, Refinitiv Uluslararası Çeşitlilik ve Kapsayıcılık Endeksi’nde dünyada ilk 100’e girme başarısını gösteren tek yapı malzemeleri şirketi olmuştur.

EBRD, 2009 yılından bu yana çoğu özel sektörde olmak üzere 442 proje ve ticaret finansmanı limitleri aracılığıyla Türkiye’ye 19,8 milyar eurodan fazla yatırım yapmış önemli yatırımcılardan biridir.

Ford Otosan ve Otokoç Otomotiv, Ortak İnovasyon Programıyla Otomotiv ve Mobilite Dünyasını Dönüştürüyor

Ford Tedarik Zinciri Danışmanlığı

Ford Otosan ve Otokoç Otomotiv, Ortak İnovasyon Programıyla
Otomotiv ve Mobilite Dünyasını Dönüştürüyor

Akıllı, sürdürülebilir mobilitenin geleceğine yön verme vizyonuyla faaliyetlerini sürdüren Ford Otosan ile Otokoç Otomotiv, ortak inovasyon programıyla sektöre öncülük ediyor. Koç Topluluğu bünyesindeki ilk ortak inovasyon programı olarak öne çıkan ‘Synergy Mobility Innovation’; elektrifikasyon, mobilite servislerinin dijitalleştirilmesi ve yeni mobilite çözümleri alanlarında sektöre yön verecek yenilikçi iş modellerini hayata geçirmeyi amaçlıyor.

Ford Tedarik Zinciri DanışmanlığıKüresel otomotiv ve mobilite sektöründeki dönüşüme açık inovasyon, yenilikçilik ve girişimcilik ile öncülük etme vizyonlarını sürdüren Ford Otosan ve Otokoç Otomotiv, 2016’dan bu yana her sene düzenledikleri kurum içi girişimcilik programlarını bu sene ilk defa birlikte ve ‘Synergy Mobility Innovation’ adıyla gerçekleştiriyor. Bu yenilikçi adım, Koç Topluluğu bünyesinde ilk kez iki şirketin ortak bir inovasyon programı başlatması açısından büyük bir önem taşıyor.

‘Synergy Mobility Innovation’ programı; otomotiv ve mobilite alanını yenilikçi iş modelleri, ürünler ve servislerle besleyerek akıllı mobilitenin geleceğine ivme kazandırmak vizyonuyla yola çıkıyor. Ford Otosan ile Otokoç Otomotiv’in inovasyon ve mobilite alanındaki yetkinliklerini bir araya getirerek, yenilikçi ve sürdürülebilir iş modellerini geliştirmeyi ve hayata geçirmeyi hedefliyor.

Elektrifikasyon, mobilite servislerinin dijitalleştirilmesi ve yeni mobilite çözümlerine dair inovatif fikirleri toplayacak program, girişim ekosisteminde hem ‘sinerji’ yaratacak hem de iş birliği konusunda bir rol model oluşturacak. Ayrıca her iki şirketin güçlü kaslarını kullanarak, ticarileşme potansiyeli yüksek girişimleri geliştirecek.

Tüm paydaşları, çalışanları ve girişim ekosistemini güçlendiriyor

Program tüm paydaşlar için yaratacağı katma değerle de girişim ekosistemini genel anlamda güçlendirecek.

Ford Otosan ve Otokoç Otomotiv, şirket içindeki girişimcilik ve inovasyon kültürüne yeni bir yaklaşımla ivme kazandırırken, Koç Topluluğu ise grup şirketleri arasındaki iş birliğini güçlendirerek kurumsal sinerjiyi artıracak.

Otomotiv dünyasının en uzun soluklu iş birliklerinden biri olan Ford Otosan’ın bir diğer hissedarı Ford Motor Company açısından da global bir etki yaratma potansiyeline sahip olan program, fikir geliştirilecek temalarda ekiplerin müşterilerden elde edeceği farklı ürün ve servis gruplarındaki iç görülerle ticarileşme ihtimali yüksek girişimler oluşturmayı amaçlıyor.

Liderler, girişimcilik alanında yetkinlik kazanan çalışanların değişen iş yapış şekli ve bakış açılarıyla daha çok fırsatı keşfedebilecek. Birbirinden öğrenen, birlikte gelişen ve şirket dışı farklı disiplinlerden çalışanlarla etkileşimde bulunan bireyler de deneyim ve yetkinlik kazanacak.

Ford Otosan’da 2016’dan bu yana 270 kurum içi girişimci 75 proje üretti

Ford Otosan, şirket genelinde inovasyon kültürünü güçlendirmek ve tüm paydaşlarının sistemli bir şekilde değer üretmesini teşvik etmek amacıyla 2016 yılından bu yana Ford Otosan İnovasyon Programı’nı yürütüyor. İnovasyonda stratejik hedeflerine uygun olarak şu sekiz başlığa odaklanıyor: Akıllı hareketlilik, bağlantılı araç teknolojileri, elektrifikasyon, otonom teknolojiler, otomotivde müşteri deneyimi, endüstri 4.0, sürdürülebilirlik ve üretken yapay zekâ.

Ford Otosan İnovasyon Programı kapsamında şimdiye dek 10 ana kampanya altında 270 kurum içi girişimciyle 75 proje üzerinde çalışıldı. Bu projelerden üçü Ford Otosan bünyesinde kullanılmaya başlandı, üç tanesi şirket içinden dış müşterilere ticarileştirildi, dört tanesi de şirketleşti.

Otokoç Otomotiv’de, 2016’dan bugüne 12 döngüde geliştirilen fikirlerle yaklaşık 2.700 yeni müşteri kazanıldı

Otokoç Otomotiv bünyesinde, 2016 yılından bu yana sürdürülen Kurum İçi Girişimcilik süreçleri kapsamında toplam 12 döngüde 47 iş fikri yalın girişim metodolojisi ile çalışıldı, 29 iş fikri pilot dönemde geliştirildi ve yedi iş fikri (iş modeli) ticarileşti. Son dört yılda bu faaliyetlerden 100 milyon TL’nin üzerinde ciro elde edildi ve son bir yılda inovasyon girişimleri ile yaklaşık 2.700 yeni müşteri kazanımı sağlandı.

Kurumsal girişimciliğin Otokoç Otomotiv için en önemli kazanımı; hızlı deneyimleme, hızlı yanılma ve hızlı öğrenme mekanizmasının çalışması sayesinde küçük kaynaklarla yeni iş modellerini test edebilme imkanı oldu. Bu süreçlerde 1.100’den fazla Otokoç Otomotivli inovasyon ve girişimcilik konularında eğitimler ve mentorluk destekleri aldı.