Avrupa Birliği ve ABD, Rus Petrol ve Doğalgaz Kaynaklarına Bir Yaptırım ya da Ambargo Uygulayacak mı ?

Rusya’nın enerji ihracatına darbe vurmak artık o kadar da düşünülemez değil, ancak batıdaki enerji piyasasının, Moskova ile başa çıkmada zaten ‘kendi kendine yaptırım’ uyguladığı görülüyor. ABD’nin “Rus petrolü ithalatının yasaklanmasına ilişkin AB ile görüşme halindeyiz” açıklamasının ardından Brent petrolün varili 7 Mart 2022 itibari ile 130 doları görmüş durumda. Analistler olası bir ambargo kararına temkinli yaklaşıyor.

Uzmanlara göre, Rus gemileri günde yaklaşık 5 milyon varil ham petrol taşıyor — yaklaşık yarısı Avrupa’ya gidiyor — ve bunun dışında Avrupa’ya 2,7 milyon varil petrol türevi ürün daha gönderiliyor.

Batılı liderler Vladimir Putin’i Ukrayna’ya yönelik kapsamlı yaptırımlarla tehdit etmeye başladığından beri, bu tür önlemlerin Rusya’nın olduğu kadar batı ekonomisinin de can damarı olan enerji arzını kesintiye uğratmaktan kaçınmaya çalışacağı açıktı.

Ancak Moskova’nın işgalinin yoğunluğu arttıkça, -batı ekonomilerine zarar veriyor bile olsa-, yaptırımlar için petrol ve doğal gaz ihracatını hedef alma fikri artık masadan kalkmış değil.

Kanada, Rus enerjisinin küçük bir alıcısı olsa da, Rusya’dan ham petrol ithalatını engelledi ve ABD’de Başkan Joe Biden, Meclis Başkanı Nancy Pelosi de dahil olmak üzere, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar tarafından, Rus petrolünü yasaklaması için artan bir baskı altındalar.

Biden geçen çarşamba günü yaptığı açıklamada, basın sözcüsü Jen Psaki’nin bu tür bir eylemde bulunmanın risklerini vurgulamasına rağmen, “Hiçbir şey masadan kalkmış değil.” dedi. Basın sözcüsü Jen Psaki, Biden için: “Yapmak istemediği şey, küresel petrol piyasalarını veya küresel pazarı devirmek veya Amerikan halkını daha yüksek enerji ve gaz fiyatlarıyla daha fazla etkilemektir.” dedi.

İşte Batılı liderlerin Rus ham petrolüne karşı bir tür petrol ambargosu olarak değerlendirdikleri ağırlıkları.

Rusya Hala Petrol ve Gaz Sağlayabilir mi?

Şimdiye kadar batı, enerji kaynaklarını diğer yaptırımlardan ayırmaya dikkat ediyor gibiydi. Washington geçen hafta Rusya’nın en büyük bankaları Sberbank ve VTB’nin ABD’deki ödemeleri işlemesini yasaklayacağını duyurduğunda, ülkenin enerji şirketi Gazprom’a hizmet veren üçüncü büyük kredi kuruluşu Gazprombank’ı dışladı. Gazprombank ve Sberbank, Brüksel’in Swift mesajlaşma sisteminden yasaklanmasını istediği yedi kurum listesinde yer almıyor ve ABD Yabancı Varlıkları Kontrol Ofisi de enerji anlaşmalarını yaptırımlarının dışında tutan genel bir lisans yayınladı.

Bununla birlikte, gerçekte, birçok batı bankası, rafineri ve armatör yürürlükte “kendi kendine yaptırım” uyguluyor ve Rus petrolü zaten yaptırımlara maruz kalmış gibi davranıyor. Bir banka yöneticisi, “Rusya’nın petrolü etkili bir şekilde zehirli hale geldi.” dedi.

Rus ham petrolünün en büyük alıcılarından bazıları, bankalardan sigortacılara ve lojistik hizmet sunan firmalara kadar tüm şirketler, Rus işinden çekilirken, sevkiyatları ve siparişleri iptal etti.

Energy Aspects danışmanlık verilerine göre, Rus ham petrolünün kabaca yüzde 70’i “alıcı bulmakta zorlanıyordu”. Kanıt olarak, Kuzey-Batı Avrupa ve Akdeniz’deki rafineriler için bir temel olan Rusya’nın amiral gemisi Urals ham petrolünün varil fiyatı geçtiğimiz çarşamba günü 18 dolardan fazla rekor bir indirimle aktarıldı.

Petrol Ambargosu Bir Fark Yaratır mı?

Petrol ve gaz gelirleri, dünyanın en büyük enerji ihracatçısı olan Rusya için hayati önem taşıyor. Uzmanlara göre, günde yaklaşık 5 milyon varil ham petrol – bunun yaklaşık yarısı Avrupa’ya gidiyor – ve bunun dışında Avrupa’ya 2,7 milyon varil petrol türevi ürün daha sevk ediliyor.

Uluslararası Finans Enstitüsü’ne göre, 2021 yılında enerji ihracatı gelirleri toplamda 235 milyar dolardan fazlaydı ve Rusya’nın ihracat gelirinin yarısına yakınını oluşturdu.

Bu nedenle, Rus enerjisine yönelik yaptırımlar, Çin’e ve Ukrayna’nın işgali konusunda henüz net bir tutum takınmayan diğer ülkelere kargo işlemlerine devam edebilse bile, Moskova için bu gelir kaynağını tehdit edecektir. Putin ve Çin lideri Xi Jinping, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin başlamasından sadece haftalar önce, geçen ay Pekin Kış Olimpiyatları’nda bir araya geldiklerinde 118 milyar dolarlık yeni petrol ve doğal gaz anlaşmalarını açıkladılar.

Ancak bazı analistler, ham petrol alıcılarının yaklaşık üçte ikisinin, Rusya’yı boykot ediyor gibi göründüğü göz önüne alındığında, resmi bir ambargonun dünya genelindeki tüketiciler için petrol fiyatlarını -zaten sekiz yılın en yükseğine- sürükleyen piyasa endişesi yaratırken, hemen sınırlı bir etki yaratacağını savundular.

J.P. Morgan enerji stratejisi başkanı Christyan Malek, yaptırımlar olmasa bile, alıcı eksikliğinin Rusya’yı depolama sahaları dolduğunda petrol üretimini kısmaya zorlayabileceğini söyledi. Böyle bir hareketin Rus üretim kapasitesi için potansiyel olarak yıkıcı sonuçları olacaktır:

“Kepenk indirilmiş petrol kuyularının tekrar açılması zor olabilir.”

Ambargo ABD ve Müttefiklerine Zarar Verir Mi?

Analistler, ABD’ye petrol ithalatının yasaklanmasının, Amerika’daki akaryakıt fiyatı üzerinde çok fazla etkisi olma olasılığının düşük olduğunu söylüyor. S&P Global Platts’a göre, ABD’nin Rus ham petrolü ithalatı yıl başından bu yana sadece 13.500 b/d’ye düştü ve ABD kısmen rafine ürünlere çok daha fazla bağımlı olsa da, çoğu sektör uzmanı bu stokların Kanada veya Meksika’dan yapılan ithalatla kolayca değiştirileceğine inanıyor.

Colorado merkezli enerji danışmanlığı şirketi Rapidan’ın müdürlerinden Zachary Rogers, “[Ham petrol ve petrol ürünlerine uygulanan ambargonun] benzin fiyatını değiştirmesini beklemezdim.” dedi. “Bu, ABD petrol rafine sistemi için küçük bir rahatsızlık olur.”

Sektör yöneticilerine göre ABD için daha büyük bir sorun, Avrupalı müttefikleri izole etmeme arzusu. Uzmanlara göre, Rusya Avrupa’nın rafine ürünlerinin yüzde 10’unu ve ham petrolünün yüzde 20’sinden fazlasına tedarik ediyor.

ABD’li bir sektör temsilcisi, “Bunu şimdi yapmamanın en büyük nedeni, Avrupalıları takip etmek zorunda olduklarını düşündükleri bir çıkmaza sokmamaktır.” dedi.

Polonya başbakanı Mateusz Morawiecki Brüksel’in Rusya’dan kömür, petrol ve doğalgazı yasaklamasını istemesine karşın, bu talebi fazla karşılık bulmuyor. Almanya’nın ekonomi bakanı Robert Habeck, geçtiğimiz perşembe günü yaptığı açıklamada, her türlü ambargoya karşı olduğunu söyledi: “Fiyat istikrarını ve enerji güvenliğini korumak için bu malzemelere ihtiyacımız var.” Brüksel’deki diplomatlar, petrol ve doğal gaz yaptırımları hakkında sadece gayrı resmi görüşmeler yapıldığını söylediler.

Obama yönetimi altında İran’a yönelik yaptırım politikasının çizilmesine yardımcı olan Richard Nephew, batılı ülkelerin petrol ithalatını derhal yasaklamak yerine kıstırmaları gerektiğini söyledi. “İran’la birlikte her altı ayda bir, yüzde 20 kesinti uyguladık.” “Burada benzer bir şey yapmak, petrol fiyatındaki artış riskini azaltırken net bir mesaj gönderir.”

Peki ya Gaz?

Gaz alımlarına yönelik kapsamlı bir yasağın daha hızlı bir etkisi olacaktır, ancak bu durum pek olası görülmemektedir. Rystad Energy analistlerine göre, Rusya Avrupa’ya, Avrupa talebinin yaklaşık üçte birini sağlayan, üç büyük boru hattıyla mevcut fiyatlarla günde yaklaşık 450 milyon dolar değerinde gaz gönderiyor. AB 2022 yılında Rus gazı tedariğini azaltmayı deneyecek ama alımlar yine de devam edecek.

Petrolün aksine, Avrupalı alıcılar Rus gazı için sipariş vermeye devam ettiler ve hatta şu anda spot piyasadan satın almaktan daha ucuz olduğu için devlete ait Gazprom ile uzun vadeli sözleşmeler kapsamında aldıklarını en üst düzeye çıkarmaya çalıştılar.

Danışmanlık şirketi ICIS’in gaz analitiği başkanı Tom Marzec-Manser, “Akışlar arttı, bu yüzden uzun vadeli sözleşmeli gaz hala tercih ediliyor,” dedi.

Ancak yetkili, daha esnek ve  kısa vadeli tedarik sözleşmeleri olan şirketlerin, alternatif tedarik kaynakları aramaya başladıklarını söyledi. Sonuç, Avrupa doğal gaz fiyatlarındaki artışa katkıda bulunan talepteki artış:

“Geçtiğimiz Çarşamba günü yüzde 50 artarak megavatsaat başına tüm zamanların en yüksek 185 Euro’ya yükseldi”

AB, alternatif tedarik arayışlarını hızlandırarak ve yenilenebilir kapasiteyi daha hızlı geliştirerek Rus petrol ve gazına olan bağımlılığını azaltmak istediğini açıkça belirtti. Avrupa sıvılaştırılmış doğal gaz ithalatını artırdı ve bir miktar gaz depolama alanını yeniden doldurdu.

Ancak kısa vadede Rus akışlarının yerini alacak kadar büyük alternatif bir gaz kaynağı yok. J.P. Morgan’dan Malek, “Fazla petrol gibi fazla gazınız da yok,” dedi. Yine J.P. Morgan’dan Malek: “Suudi Arabistan gibi bir kaynak olarak da gazınız yok.” diye ekledi.

Danışmanlık şirketi Eurasia Group’un Avrupa direktörü Emre Peker, Avrupa ambargosunun, enerji için daha da fazla ödeme yapmak zorunda kalmaktan çekinen bir AB için, muhtemelen çok uzak bir adım olarak kaldığını söyledi. “Konunun görüşüldüğünü biliyorum, ancak bu AB’nin atmaya hazır olduğu acil bir adım değil. AB üzerinde büyük bir ekonomik etki olacaktır.” dedi.

 

Taviz Vermeden “Evet”‘e Ulaşmak: Doğru Müzakere için 10 Önemli Kural

  1. İyi pazarlık yapmayı öğrenin; Her şey müzakerelere dayalıdır.
  2. Hendek – Siper savaşından kaçının. Çok pahalı ve karşılığında çok az şey getiriyor.
  3. İnsanlarla pazarlık yaptığınızı unutmayın.
  4. Sorunlarla savaşın, pazarlık ettiğiniz kişiyle değil.
  5. Çözüm aramadan önce, her iki tarafın da temel çıkarlarını anlayın.
  6. Çözüm aramadan önce tüm seçenekleri sıralayın.
  7. Kararınızı dayandırmak için her zaman objektif kriterler bulun.
  8. İyi pazarlık etmek için iyi hazırlanmış olmalısınız.
  9. Müzakere iletişimdir: dinleyin ve gerçekler hakkında konuşmaya devam edin!
  10. En iyi araçlar bile her zaman başarıyı garanti edemez.

1- İyi pazarlık yapmayı öğrenin; Her şey müzakerelere dayalıdır.

Günlük hayatımızda, evimizde, iş yerimizde hemen her alanda bir pazarlık halindeyiz.

Bu nedenle, başkalarıyla konuşmak ve onları karar alma süreçlerimize dahil etmek bizim için çok daha önemli hale geldi. Politikacılar artık seçmenleriyle konuşuyor ve şirketler çalışanlarını şirket kararlarına katılmaya teşvik ediyor.

Ebeveyn-çocuk etkileşimleri bile daha demokratik hale geliyor. Google çağında, ebeveynler çocuklarına sadece “Bunu yapmamalısın; sağlıksız” gibi uyarılarda bulunsa bile çocukları internete girip karşıt görüşü bulabilir ve iddialarını savunabilir.

Bugün, hayatın herhangi bir alanında anlaşma yapmak, müzakere etmek anlamına gelir. Hangi filmi izlenecekleri konusunda arkadaşlarla tartışmak, tedarikçilerle fiyatlar üzerinde pazarlık etmekten veya uluslararası silah ambargolarını müzakere etmekten çok farklıdır, ancak birçok yönden tüm müzakereler birbirine benzemektedir.

Kendinizi doğru bilgi ve araçlarla donatarak, tüm görüşmelerinizin sonuçlarını büyük ölçüde iyileştirebilirsiniz. Ve hayatınızın her günü bir tür pazarlık içerdiğinden, bunu yapmak için zaman ayırmanıza değecektir.

Ücretsiz E-Kitap: Buyer Network Üzerinden Ücretsiz İndirebilirsiniz.

2- Hendek – Siper savaşından kaçının. Çok pahalı ve karşılığında çok az şey getiriyor.

Çok sık bir şekilde, müzakerenin tarafları arasındaki çatışmalar siper savaşına dönüşür: her iki taraf da pozisyonlarını alır, bu pozisyonlarını şiddetle savunur ve sadece gerekirse tavizler verir. Böyle bir durumda, çözüm bulmak müzakerenin sonucu değildir; ya daha inatçı taraf kazanır ya da her iki tarafın da az çok kabul edebileceği bir uzlaşma bulunur.

Bu tür çatışmaların sorunu, her iki tarafın da ilk pozisyonlarına sabitlenmiş olmasıdır. Birlikte iyi bir çözüm aramak yerine, ikisi de “kazanmak” veya en azından utanç verici bir yenilgiden kaçınmak istiyor. Böyle bir zihniyet kazan-kazan çözümüne engeldir.

Bu genellikle çok fazla zaman ve enerjiye mal olan açık bir savaşla sonuçlanır. Daha da kötüsü, çoğu zaman her iki taraf da gereksiz yere aşırı pozisyonlar alırlar. Çünkü birbirlerinin taviz vermek zorunda kalmalarını beklerler. Aslında, bu sadece daha uzun ve daha acı verici argümanlarla sonuçlanır.

Hendek savaşı sadece eldeki çatışmayı çözmeyi zorlaştırmaz, aynı zamanda iki taraf arasındaki ilişkilere de zarar verebilir: “Eğer bu% 2 indirim sizin için uzun vadeli iş ilişkimizden daha önemliyse, belki de farklı bir tedarikçi bulmalısınız!”

Hendek savaşı birçok yönden kötüdür: çok fazla zaman ve enerji tüketir ve ilişkilere zarar verir.

3- İnsanlarla pazarlık yaptığınızı unutmayın. 

Bir müzakereyi mükemmel rasyonel bireyler arasında olgusal bir tartışma olarak değerlendirmek dar görüşlülüktür. Müzakerelerde asla bir gerçeklik yoktur; her zaman gerçekliğin en az iki öznel yorumu vardır. Her iki taraf da kişiliklerini, deneyimlerini, değerlerini ve duygularını her zaman masaya yatırır.

Bu, genellikle olaylara farklı bakacakları ve “gerçekler” hakkında kendi yorumlarına sahip olacakları anlamına gelir. Bazen iki kişi bunu yaptıklarının farkında bile olmadan tamamen farklı şeyler hakkında konuşacaktır.

Ayrıca, insanlar aynı duruma çok farklı yanıt verebilirler, özellikle de stresli bir durumsa. Uzun ve yoğun bir tartışma, bir kişiyi agresif hale getirebilir, bu da diğer kişiyi rahatsız edebilir ve savunmacı yapabilir. Bu olduğunda, daha fazla tartışma etkili bir şekilde anlamsız hale gelir.

Her müzakerede, farklı algıların ve güçlü duyguların kombinasyonu, karşılıklı tatmin edici bir sonuca ulaşmada sorun yaratabilir. Ve ne yazık ki, rasyonel argümanlar çözüm değildir.

Her müzakere aslında iki farklı düzeyde gerçekleşir: olgusal argümanların seviyesi ve insan algılarının ve duygularının seviyesi.

Bu iki seviyeyi tamamen ayırmak elbette asla mümkün değildir, ancak gerçeklere ek olarak her zaman kişilerarası bir seviye olduğunu ve bunun birçok çatışmanın veya yanlış anlamanın kaynağı olabileceğini unutmayın.

Bu nedenle, öfke veya korku gibi duyguları ele alın. Bu, empati ve sadece gerçekleri değil, aynı zamanda uğraştığınız insanları da göz önünde bulundurma isteğini gerektirir.

4-Sorunlarla savaşın, pazarlık ettiğiniz kişiyle değil.

Bir müzakerenin amacı asla karşı taraf bir rakipmiş gibi “kazanmak” olmamalıdır. Bunun yerine, her iki taraf da birlikte uzun vadeli bir çözüm bulmaya odaklanmalıdır.

Bu nedenle müzakereciler her zaman bir argümanın olgusal düzeyini kişilerarası düzeyden ayırmalıdır. Başarılı bir şekilde müzakere etmek istiyorsanız, her zaman gerçekler düzeyinde kalmaya devam etmelisiniz.

Tabii ki, bu sadece her iki taraf da soruna duygusal değil rasyonel olarak yaklaşmaya istekliyse işe yarar. Bu, her ikisinin de birbirini sadece bir tarafın kazanabileceği bir savaşta düşman olarak değil, kazan-kazan çözümü için çabalayan ortaklar olarak görmesi anlamına gelir.

İdeal olarak, hem elinizdeki konudan uzak olmalı hem de birlikte biraz tarafsız bir perspektiften bakmalısınız. Bazen masanın aynı tarafına oturmak yardımcı olur. Bu şekilde, konu artık aranızda bir savaş olarak değil, önünüzdeki masada bir sorun ve birlikte çözülebilecek bir sorun olarak algılanıyor.

Her iki taraf da tarafsız bir dil kullanmaya çalışmalı ve gerçeklere bağlı kalmalıdır. Asla kişisel nitelikteki saldırılara tenezzül etmeyiniz ve karşındakini ne kadar saçma bulursanız bulun mantıksız olmakla suçlamayınız. Bunu yaptığınızda, diğer kişinin gerçekleri gözden kaçırmasına ve tamamen duygusal bir düzeyde yanıt vermesine neden olabilecek mesafe yaratırsınız.

5- Çözüm aramadan önce, her iki tarafın da temel çıkarlarını anlayın.

Genellikle iki tarafın bir müzakeredeki tutumları uyumsuz görünür. Evli bir çiftin tatil planlarını ele alalım, örneğin: “Tatilleri deniz kenarında geçirmek istiyorum”, “Alplere gitmek istiyorum”a karşı.

Ancak bu iki pozisyonun arkasındaki çıkarlara yüzeyin altına baktığınızda, çoğu zaman herhangi bir taviz gerektirmeden ortaya çıkabilecek yeni çözümlere şaşırabilirsiniz. Eğer kocası yüzmek için denize girmek istiyorsa ve eşi alplere kaya tırmanışı yapmak istiyorsa, neden tatillerini bir dağ gölünde geçirmiyorlar?

Bununla birlikte, genellikle bir pozisyon, sadece bir tane değil, sayısız çıkara dayanır. Yukarıdaki örnekte, çiftin farklı pozisyonları coğrafya, konaklama, yemek vb.

Yapıcı bir çözüm bulmak için ilgili tüm çıkarları anlamaya çalışın. Farklılıkları belirledikten sonra, acısız imtiyazların nerede mümkün olduğunu önceliklendirmek ve keşfetmek çok daha kolaydır. Amaçları ne? Sen nerede aynı fikirdesin? Sizin konumunuzla onlarınki arasındaki temel farklar nerede? Ve hepsinden önemlisi, bu farklılıklar nereden geliyor?

Karşınızdakini neyin yönlendirdiğini bilmiyorsanız, doğrudan sorabilirsiniz: örneğin, “Neden Alplere gitmek istiyorsunuz?” veya “Buna itiraz etmenizi sağlayan nedir?”

Ancak her iki tarafın da çıkarları açık olduğunda, her iki tarafın da mutlu olduğu bir çözüm bulacaksınız.

6- Çözüm aramadan önce tüm seçenekleri sıralayın.

İki kişi pazarlık ettiğinde, genellikle ne tür bir sonuç istediklerine dair net bir vizyona sahiptirler. Genellikle, diğer kişiyi kabul etmeye ikna etmeyi umarak taslak sözleşmeler getirirler.

Bu tür “çözümler” başarısız olmak zorundadır: yalnızca bir pozisyona dayandıkları için doğası gereği dengesizdirler. Ortak bir çözüm için gerçekçi bir temel sağlamak için çok darlar.

Bu tür tek taraflı önerileri masaya getirmek yerine, her türlü potansiyel çözümü tartışmaya açık olun ve sadece her iki tarafın da memnuniyetle kabul ettiği bir öneriyi kabul edin.

Birinin size “Gelecek yıl Nobel Edebiyat Ödülü’nü kimin kazanacağını düşünüyorsunuz?” diye sorduğunu düşünün. Büyük olasılıkla, hemen tek bir isim bulamazsınız; bunun yerine, bir aday listesi toplar ve değerlendirmeden sonra birini seçersiniz.

Bir müzakerenin sonucunu tam olarak böyle aramalısınız.

İki farklı aşamadan oluşan müzakereyi düşünün: önce potansiyel çözümleri özetlersiniz ve ancak o zaman gerçekten bir şey üzerinde anlaşırsınız. İkisini karıştırmayın.

En uç pozisyonları vurgulayarak başlayın, farklı senaryolardan geçin ve ayrıntıları göz önünde bulundurun. Yaratıcı olun: eskizleri karalayın, beyin fırtınası oturumları düzenleyin, uzmanlara sorun, vb.

Birçok potansiyel çözümle karşılaşacaksınız ve tartışmanın ikinci aşamasına geçerken, umarım bunların bazıları her iki taraf için de kabul edilebilir olacaktır.

7- Kararınızı dayandırmak için her zaman objektif kriterler bulun.

Niyetiniz ne kadar iyi olursa olsun, müzakere ortağınızı tam olarak formüle edilmiş bir çözüm önerisiyle şaşırtmak, müzakereyi ilerletmek için iyi bir yol değildir. Diğer kişi genellikle savunma yapacak veya agresif bir şekilde aynı fikirde olmayacak ve cevap verecektir.

Bunun yerine, önce kararınızı temel almak için doğru ölçütleri bulun. Bunlar net ve objektif olmalıdır, böylece her iki tarafta da yanlış yorumlamaya yer yoktur.

Örneğin, bir ev için uygun fiyat sadece satıcının veya alıcının aklındaki hedef fiyat değildir. Metrekare başına ortalama fiyat, binanın durumu ve bölgedeki benzer evlerin fiyatları gibi şeylere göre uygun bir fiyat tahmin edilmelidir. Tüm bu kriterler objektif ve test edilebilir.

Müzakere ederken, her iki taraf da çözümün kalitesini değerlendirme kriterlerini açıkça belirtmelidir. Kriterler aynı olmak zorunda değil, ama objektif ve anlaşılabilir olmalıdır.

Birisi size bir rakam verirse ve “Bu benim son teklifim” derse, temel kriterlerin ne olduğunu sormanız yeterlidir; örneğin, “Neden bunu uygun bir fiyat olarak değerlendiriyorsunuz?”

Genellikle güvenebileceğiniz denenmiş ve test edilmiş altın standartlar veya emsaller olmayacaktır. Bununla birlikte, kararınızı dayandırmak için her zaman objektif kriterler bulmaya çalışın.

Doğru kriterleri bulmak imkansız olduğunda, en azından adil bir karar sürecine sahip olduğunuzdan emin olun. Müzakerenin bu yönü, “ben keserim, siz seçersiniz” yöntemini öğrettikleri anaokulunda bile anlaşılmaktadır: bir kurabiye iki çocuk arasında bölünecekse, ilk çocuk kurabiyeyi keser, ancak adil olsa iyi olur çünkü ikinci çocuk hangi yarısının kime gideceğini seçer.

8- İyi pazarlık etmek için iyi hazırlanmış olmalısınız.

Asla hazırlıksız olarak bir müzakereye katılmayın.

Hazırlık, gerçekler hakkında mümkün olduğunca önceden bilmek anlamına gelir. Toplayabileceğiniz tüm bilgileri toplayın ve verilerinizi yakından inceleyin.

Hem görüşeceğiniz kişiler hem de müzakerenin belirli bağlamı hakkında bilgi edinin. Karşındakini harekete geçiren nedir? İlgi alanları ve hedefleri nelerdir? Kararlarında bağımsızlar mı, yoksa patronlarının, ortaklarının veya eşlerinin çıkarlarını göz önünde bulundurmak zorundalar mı? Bilmeniz gereken bazı kişisel, siyasi veya dini koşullar var mı?

Ne kadar çok şey bilirseniz, diğer kişiyi o kadar iyi anlarsınız ve ikiniz de yapıcı bir çözüm bulma olasılığınız o kadar artar. Ne kadar az bilirseniz, önyargılara, spekülasyonlara ve duygulara dayalı olgusal olmayan konular hakkında tartışma olasılığınız o kadar artar.

Ayrıca, müzakerelerin lojistik ayrıntılarını hafife almayın. Müzakere ne zaman ve nerede yapılmalıdır? Ofisinde mi? Evde? Tarafsız zeminde mi? Toplantının kendisi ne olacak: Nasıl gerçekleşmeli? Telefonla mı? Yüz yüze mi? Ya da daha büyük bir grupta? Zaman nasıl bir rol oynar? Son tarih şeklindeki baskı müzakereye yardımcı olacak mı yoksa zarar verecek mi?

Ayrıntıları incelemek ve iyice hazırlanmak için zaman ayırarak, her iki tarafın da rahat hissedeceği olumlu bir ortam yaratmaya yardımcı olursunuz. Bu, ilk pozisyonlarınıza takılıp kalmak yerine yapıcı bir tartışma yapma şansınızı büyük ölçüde artırır.

9- Müzakere iletişimdir: dinleyin ve gerçekler hakkında konuşmaya devam edin!

Daha iyi bir iletişim olsaydı, çoğu çatışmanın ve sorunun ilk etapta asla ortaya çıkmayacağı bir sır değildir. Genellikle, yanlış anlaşılmalar ve bilgi boşlukları argümanlara yol açan şeydir ve daha iyi iletişim her iki sorunu da önlemeye yardımcı olabilir.

Açık bir çatışma olsa bile, iletişiminizin olumlu ve çözüm odaklı olduğundan emin olun. Tartışmayı devam ettirelim ve her iki tarafın da bir argümana sabitlenerek akışın kesintiye uğramasına izin vermeyin.

Bunu yapmak için her şeyden önce dinlemelisiniz. Sadece duymak istediklerinizi değil, diğer kişinin gerçekte ne söylediğini de duyun. Kolay bir araç, duyduklarınızı yeniden ifade etmektir: “Sizi doğru anladıysam, bakış açınız….” Bu şekilde, dinlediğinizi gösterirsiniz ve yanlış anlaşılmaları en başından önlersiniz, çünkü diğer kişi bir şeyin yanlış anlaşılıp anlaşılmadığını hemen açıklığa kavuşturabilir.

Karşınızdakinin konumunu anladıktan sonra, kendi çıkarlarınızın ne olduğunu belirtirsiniz. Onun pozisyonunda onların hataları ve yanlışlıklar olarak gördüğünüz şey hakkında konuşmayın; bunun yerine, kendi beklentileriniz ve umutlarınız hakkında konuşun.

Asla duygusal olarak yanıt vermeyin, ancak gerektiğinde, diğer kişiye öfkesini veya diğer duygularını dışa boşaltması için alan verin. Böyle duygular ortaya çıktığında, onları açıklayın; örneğin, “Neden kızgın olduğunuzu anlıyorum ve ben kendim hayal kırıklığına uğradım çünkü….”

Amaç her zaman tartışmayı gerçekler seviyesine getirmek ve tartışmanın akışını sağlamaktır. Sessizlik her müzakerenin sonudur.

10- En iyi araçlar bile her zaman başarıyı garanti edemez.

Teoride, her iki taraf da açıksa, müzakerelerini doğru yapılandırıyorsa, objektif kriterleri kullanıyorsa ve birlikte ideal bir çözüm bulmak için çabalıyorsa, bir müzakere her zaman daha iyi sonuçlara yol açmalıdır.

Ancak karşındaki kişiyi asla belirli bir şekilde davranmaya veya aşırı pozisyonundan veya mantıksız beklentilerinden vazgeçmeye zorlayamazsınız. Sadece deneyebilirsiniz.

Müzakerede takip etmek istediğiniz sürecin yanı sıra eldeki konuyu da özetleyerek tartışmayı açmak yardımcı olabilir: nasıl müzakere etmek istediğiniz ve nasıl bir karar vereceğiniz konusunda anlaşabilirsiniz..

Eğer diğer kişi böyle bir süreci takip etmeyi reddederse ya da klasik “iyi polis, kötü polis” ya da sinsi “Çok isterdim, ama patronum…” gibi kirli hileler kullanırsa, o zaman bunu açıkça ele alın. Sadece her iki tarafın çıkarlarını anlamaya dayalı ve objektif karar kriterlerine odaklanan bir tartışmayı kabul edeceğinizi açıkça belirtin.

Müzakere sürecinize ek olarak, müzakerenin sonucunu etkileyebilecek başka faktörler de vardır. Örneğin, iki taraf arasında ne zaman bir güç dengesizliği olsa, patronunuzla bir ücret zammını tartıştığınızda, sadece hem sizin hem de onun göz hizasında pazarlık yapmanın neden faydalı olacağını düşündüğünüzü gösterebilirsiniz. Ama sonunda, müzakerenin nasıl gittiğine karar verecek ve bunu kabul etmek zorunda kalacaksınız.

Ve unutmayın, hayattaki çoğu şey müzakereye hazır olsa da, bazı şeyler pazarlık edilemez.

Çatışmaları sıfır toplamlı bir oyun olarak düşünmeyin. Hendek savaşından kaçının ve bunun yerine tüm tarafların temel çıkarlarını anlamaya ve ele almaya çalışın. Gerçeklere bağlı kalın, insanlarla uğraştığınızı unutmayın ve çözümler söz konusu olduğunda açık fikirli olun.

Kaynak: https://www.amazon.com/dp/0143118757/?tag=blinkist01-20

Müzakere Konusunda Aşağıdaki İçeriğimizi de İnceleyebilirsiniz.

 

 

 

2022 yılı Ocak-Şubat döneminde otomobil ve hafif ticari araç pazarı %14,1 oranında azaldı

  • Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, 2022 yılı Ocak-Şubat döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre %14,1 oranında azalarak 87.783 adet olarak gerçekleşti.
  • Otomobil satışları, 2022 yılı Ocak-Şubat döneminde geçen yıla göre %16,8 oranında azalarak 66.661 adet olurken, hafif ticari araç pazarı ise %4,5 azalarak 21.122 adede ulaştı.

Otomobil pazarı segmentlere göre;

  • Pazarın %90,2’sini vergi oranları düşük olan A, B ve C segmentlerindeki araçlar oluşturdu.
  • C segmenti otomobiller 31.090 adetle %46,6 pay,
  • B segmenti otomobiller 28.597 adetle %42,9 pay aldı.

Otomobil pazarı motor tipine göre;

  • Benzinli otomobil satışları 48.775 adetle %73,2 pay,
  • Dizel otomobil satışları 10.933 adetle %16,4 pay,
  • Hibrit otomobil satışları 5.203 adetle %7,8 pay,
  • Otogazlı otomobil satışları 1.315 adetle %2 pay aldı.
  • 435 adet elektrikli otomobil satışı gerçekleşti.

Rapora Ulaşmak için Tıklayınız

 

 

Teknoloji Açığı Teorisi

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT

Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi

İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

“Teknoloji bir fikir değil, fikri elde etme yoludur. O yüzden teknolojiye aşırı hayranlık duymamalı, ondan korkmamalısınız.” John Hegarty

 

Küreselleşme ile daha da hızlanan uluslararası ekonomik faaliyetlerin ardında yatan temel neden, faaliyetleri gerçekleştiren ülkelerin, karşılıklı olarak yapılan ticari faaliyetlerin sonucundan yarar sağlamasıdır. Bu faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde temel unsur, yapılan ekonomik faaliyette yüksek verimlilik sağlayarak karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olmaktır. Ülkelerin niçin uluslararası ticaret faaliyetlerine katılmalarının gerekli olduğu ve uluslararası ticarette de diğer ülkelere kıyasla üstünlüğe nasıl sahip olacakları veya kazanabilecekleri konusunda çeşitli teoriler bulunmaktadır. Bu teorilerden biri de Teknoloji Açığı Teorisi’dir.

Klasik dış ticaret teorilerinde sabit olarak kabul edilen teknoloji konusu, 1961 yılında Posner tarafından Teknoloji Açığı Teorisi’nde öne çıkarılmıştır. Posner’e göre teknolojik açıdan daha fazla gelişmiş ülkeler, yeni ürünler üretirler. Bu ülkeler, geliştirmiş oldukları teknolojinin, ilk ihracatçısı olurlar. Aradan belli bir zaman sonra, diğer devletler de kendilerini geliştirdiklerinde, ithalatçı konuma gelebileceklerdir.

Posner, Teknoloji Açığı Teorisi’ndeki teknolojik değişmeyi; yeni bir malın üretimine girmesi ve teknolojik üstünlüğü olan ülkedeki teknolojinin uygulanması ile diğer ülkelerde bu mala olan talebin oluşması arasında geçen bir zaman olarak açıklamaktadır.

Teknoloji Açığı Teorisi’nin esası, buluş ve yenilikçiliktir. Eğer talepteki gecikme, teknolojideki gelişmeden geç olursa, tüketiciler yeni malı talep etmeden, üreticiler yeni teknolojiyi kullanacaklardır. Bu durumun sonucunda, teknolojik yenilik, ticaret yapmak için avantajlı olmamaktadır. Posner’e göre, teknolojide yapılan yeniliğin gecikmesinin; ürünlere gecikmesinden daha uzun sürmesi sıkça karşılaşılan bir durumdur.

Ülkedeki yatırımcıların, teknolojiyi kullanmaya karar vermesinden sonra teknolojiyi öğrenme, uygulama ve patent konuları, bu gecikmenin nedenleridir. Ticaretin gelişmesi, teknolojik yenilik ile bağıntılıdır. Bu teoriye göre, sanayileşmiş ülkeler yeni malların başlangıçtaki ihracatçısıdır. Sonrasında ise rakipler tarafından ürünlerin taklit edilmesi ile üstünlüklerini kaybederler. Gelişmekte olan ülkeler, taklit ile rekabet üstünlüğünü ele geçirirler ve bu ürünleri ihraç ederler. Gelişmiş ülkeler ise bu ürünleri ithal etmeye başlarlar.

Detaylı bilgiler için aşağıdaki eseri okuyabilirsiniz.

Mert, G. (2019). Uluslararası İşletmecilik Teori, Kavram ve Örnek Olaylar, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara.

Döviz Kurlarının Artışından Kaynaklı Fiyat Yükselişleri, Mücbir Sebep Sayılır mı?

İtirazen Şikayet Konusu;  Döviz kurlarındaki yükseliş nedeniyle beton, demir ve bitüm gibi imalatlarda öngörülemez fiyat artışlarının bulunduğu, ihalede fiyat farkı verilemeyeceği de göz önüne alındığında mevcut teklifler ile ihale konusu işin gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı, sözleşmenin tamamlanamayacak olması nedeniyle kamu yararından ziyade kamunun zararı oluşacağı, açıklanan nedenler ile ihalenin iptal edilmesi gerekir mi?

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti;  02.02.2022 tarihli ve  2022/UY.I-193 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanlığı Fen İşleri Dairesi tarafından 13.10.2021 tarihinde açık ihale usulü ile gerçekleştirilen “2022 Yılı Tevfik Kadıoğlu Bulvarı Tünel Kavşak ve Yol Yapım” ihalesine ilişkin olarak ……………. Ltd. Şti. İş Ortaklığının 03.01.2022 tarihinde yaptığı şikâyet başvurusunun, idarenin 04.01.2022 tarihli yazısı ile reddi üzerine, başvuru sahibince 14.01.2022 tarih ve 2113 sayı ile Kurum kayıtlarına alınan 14.01.2022 tarihli dilekçe ile itirazen şikâyet başvurusunda bulunulmuştur.

İdari Şartname’nin yukarıda anılan ilgili maddeleri gereğince, ihaleye katılan isteklilerin tekliflerinin ihale tarihi itibariyle en az 120 gün süreyle geçerli olması gerektiği, aynı şekilde teklif bedellerinin en az %50’si oranında ihale konusu iş veya benzer işlere ait iş deneyimine sahip olmalarının istenildiği, teklif verilmeden önce ihale dokümanı içeriğindeki tüm maddelerinin okunup anlaşıldıktan sonra tekliflerin bu doğrultuda oluşturulmasının isteklilerden beklendiği ve İdari Şartname’nin ilgili maddesinde fiyat farkı hesaplanmayacağının açık şekilde düzenlendiği anlaşılmış olup, ihalede istenilen iş deneyime sahip basiretli tacir sıfatını haiz isteklilerin teklif fiyatlarını tüm bu düzenlemeler ve değişebilecek piyasa koşullarını öngörerek hazırlamaları gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Mevzuat gereği ihale süreçleri sonunda mücbir sebep halleri dışında sözleşmenin imzalanmaması durumunda teminatın gelir kaydedilmesi ve yasaklama yaptırımlarının uygulanması gibi cezai işlemlere başvurulmasının zorunlu olduğu,

başvuru sahibinin dilekçesinde belirtmiş olduğu döviz kurlarındaki yükselişten kaynaklı fiyat artışlarının 4735 sayılı Kanun’un anılan maddesinde nitelikleri sayılan mücbir sebep halleri içerisinde ele alınamayacağı,

idarenin şikayete ilişkin cevabından da iradesinin bu yönde olduğu anlaşılmış olup idarenin döviz kurundaki yükselişten kaynaklı fiyat artışları durumunu ihalenin sağlıklı şekilde sonuçlandırılmasını engeller nitelikte bulmaması ve işin ifasını imkansız hale getirmediği yönündeki kararı ile ihale işlemleri ve sürecine devam etme kararında mevzuata aykırılık tespit edilmemiştir.

İlgili firmanın yaptığı itirazen şikayet başvurusu başvurusunun reddine,
Oybirliği ile karar verilmiştir.

        Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen

Avrupa Rus gazı kullanımını nasıl azaltacak ? 2022 Stratejileri

AB, Avrupa yaptırımları devreye girerken ve Batılı enerji şirketlerinin artan bir listesi Rus petrol ve doğal gaz üreticileriyle ilişkilerini kesse bile, Rusya’dan gaz ithalatına günde yüz milyonlarca dolar harcamaya devam ediyor.

Rus gazı kullanımını azaltmak için, Avrupa’nın güneş enerjisi gibi arz yönlü çözümlere ve enerji verimliliğini arttırma gibi gibi talep yönlü çözümlere ihtiyacı olacak.

Gaz, Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in en önemli finansman kaynağıdır ve ithalatın kesilmesi savaş çabalarına yıkıcı bir darbe vurabilir. Sorun şu ki, Rusya elektrik üretimi, bina ısıtma ve fabrikalar için vazgeçilmez bir yakıt olmaya devam eden Avrupa gazının yaklaşık % 45’ini tedarik ediyor ve bunun yerine geçecek çok az alternatif bulunuyor.

Uzun vadede, Avrupa ülkelerinin diğer kaynaklardan gaz almak için yenilenebilir enerji kaynakları ve altyapı inşaatlarını hızlandırmaları muhtemeldir; Avrupa Komisyonu’nun bu stratejiyle ilgili daha fazla ayrıntıyı önümüzdeki hafta yayınlaması bekleniyor.

Ancak Uluslararası Enerji Ajansı tarafından hazırlanan yeni bir rapora (IEA) göre, yakın vadede Avrupa’nın Rus doğal gaz ithalatına olan güvenini üçte bir oranında azaltabilecek bir dizi önemli adım var..

Avrupa’nın yeni enerji arzı kaynakları bulması ve talebi azaltması gerekiyor

Birinci adım, Rus devlet petrol şirketi Gazprom ile artık yeni sözleşme yapılmayacak. IEA’ya göre, Gazprom’un Avrupa ihracatının yaklaşık %12’sine eşit sözleşmelerin süresi 2022 yılı sonuna kadar sona ermiş olacak.

Diğer adımlar arasında alternatif enerji kaynaklarını güvence altına almak yer alıyor: daha fazla rüzgar ve güneş enerji üretim tesisi inşa etmek, mevcut nükleer santrallerden elektrik üretimini artırmak ve yerli gaz üretimini artırmak. Şirketler, hükümetler ve bireyler ayrıca binalarda ve fabrikalarda enerji verimliliğine yatırım yapabilir, gaz kazanlarını elektrikli ısıtma pompaları ile değiştirebilir ve bina termostatlarını kısabilir.

Rus Gazı Kullanımı AB Genelinde Nasıl Azaltılacak?
AB 2021 yılında Rusya’dan 155 milyar metreküp gaz ithal etmişti. 2022 yılında 92 milyar metreküp Rus gazı kullanmaya devam edecek. 30 milyar metreküp oranında başka kaynaklardan tedarik etmeyi deneyecek. bina ısıtmalarında termostatı 1 derece kısarak 10 milyar metreküp tasarruf edilecek. Tüm bunlarla birlikte 6 milyar metreküp gaz tasarrufu rüzgar ve güneş enerji tesisleri ile yapılacak.

Bu müdahalelerle bile benzin fiyatlarının yükselmeye devam etmesi muhtemeldir. Bu nedenle IEA tarafından önerilen son adım, hükümetlerin düşük gelirli haneler için enerji faturalarını sübvansiyonlarına yönelik harcamalarını artırmalarıdır. Ancak ucuz olmayacak: Fiyat artışının mahsup edilmesi AB ülkelerine yaklaşık 61 milyar dolara mal olacak.

Siemens Rusya’daki Yeni İşlerini Askıya Aldı

Siemens ile ortak bir girişimle üretilen elektrikli lokomotifler

Siemens AG, Rusya ile  ilişkilerini donduran petrol büyüklerinden otomobil üreticilerine kadar bir dizi Batılı şirkete katılarak Rusya’ya tüm yeni işleri ve uluslararası teslimatları durdurduğunu açıkladı.

“Tüm yaptırımları tamamen destekliyoruz. Rusya’ya yapılan tüm yeni işleri ve uluslararası teslimatları beklemeye alıyoruz” dedi.

Siemens, ülkedeki mevcut işlerine ilişkin olarak, “yaptırımlara sıkı sıkıya bağlı kalmayı sağlarken” yerel hizmet ve bakımla ilgili faaliyetlere devam edeceğini söyledi.

Siemens’in 1850’lerden beri Rusya ile ilişkileri var ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, şirket Rus enerji, iletişim ve tıbbi teknoloji sektörlerinde faaliyet göstermeye devam ediyor.

Siemens, Moskova-St. Petersburg güzergahında hizmet veren hızlı trenler teslim etmişti. Yakın zamana kadar şirket, Almanya’nın Rusya ile olan ekonomik yakınlaşmasının şampiyonu olmuştu. Rusya, şirketin küresel satışlarının yaklaşık% 1’ini oluşturuyor.

Siemens ile ortak bir girişimle üretilen elektrikli lokomotifler

2020’de Siemens’ten kopan enerji şirketi Siemens Energy AG, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, yaptırımların etkisini gözden geçirirken Rusya’daki tüm yeni faaliyetleri de durduracağını söyledi.

Siemens Energy, Rusya’daki enerji üreticilerine ve iletim şebekesi operatörlerine tedarik sağlamaktadır ve ülkede 1.000’den az çalışanı bulunmaktadır.

Hem Siemens hem de Siemens Energy, Ukrayna’ya yardım için insani yardım amacıyla KızılHaç’a bağışta bulunacaklarını açıkladı.

Toyota Rusya’daki Fabrikasını Kapattı, Rusya’ya Satışları Süresiz Durdurdu

St. Petersburg, Rusya'da bir Toyota otomobil fabrikası

Toyota Motor Corp. Çarşamba günü yaptığı açıklamada, üretim için gerekli parçaların tedariğindeki zorluklar nedeniyle 4 Mart’ta Rusya’da üretimi durduracağını ve bir sonraki duyuruya kadar Rusya’ya ihracat yapmayacağını açıkladı.

Şirket, “Dünyadaki herkes gibi Toyota da Ukrayna’da devam eden gelişmeleri Ukrayna halkının güvenliği için büyük bir endişeyle izliyor ve bir an önce güvenli bir şekilde barışa geri dönmeyi umuyor” dedi.

Duyuru, çok sayıda küresel otomobil üreticisinin Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve Batı tarafından Moskova’ya uygulanan ekonomik yaptırımlara tepki olarak Rusya’daotomobil ve kamyon satışlarını askıya aldıklarını ve ülkedeki fabrikaları kapattıklarını söylemesinin ardından geldi.

Toyota, popüler Camry ve RAV4 modellerini St. Petersburg fabrikasında üretiyor ve yılda 80.000’e kadar araç üretiyor. Şirketten yapılan açıklamada, fabrikada üretilen otomobillerin çoğunun Rusya’da satışa sunulduğu, ancak az sayıda aracın Kazakistan, Ermenistan ve Belarus’a ihraç edildiği belirtildi.

St. Petersburg, Rusya’da bir Toyota otomobil fabrikası

Toyota, Rusya’da ithal araç satışını da durduracak. Bir Toyota sözcüsü, ülkede üretilen araçlar ve Rusya dışından ithal edilen araçlarla birlikte Toyota’nın Rusya’da yılda yaklaşık 120.000 otomobil sattığını söyledi.

Şirket, 24 Şubat’ta Ukrayna’daki tüm faaliyetlerini durdurduğunu açıkladı. Toyota, Ukrayna’da satış ve satış sonrası hizmetler için bayilikler işletmektedir.

Toyota, Avrupa’daki diğer üretim ve satış operasyonlarının etkilenmediğini söyledi.

21. Yüzyılın İş Dünyasının Ortak Dili Olarak İngilizce

Dr. Esma Gültüvin Gür Omay

gultuvin@istanbul.edu.tr

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

İşletme Bölümü

Üretim Yönetimi ve Pazarlama ABD

Farklı diller kullanan insanların anlaşabilmeleri binlerce yıldan beri önemli bir sorun olarak görülmüştür. Bu sorunun çözülebilmesi için de tarih içerisinde bazı dillerin çeşitli nedenlerle ortak dil olarak kullanıldıkları ya da farklı dillerin ticaret gibi belirli bir alana özgü sınırlı sayıdaki sözcüklerinin basit dilbilgisi kuralları çerçevesinde bir araya getirildiği melez dillerin ortaya çıktığı görülmektedir. Örneğin, en az altı yüzyıl boyunca Akdeniz Havzasındaki tacirler arasında, İtalyanca, Yunanca, Arapça ve İspanyolca sözcüklerden basit dilbilgisi yapısı çerçevesinde oluşturulan ve Lingua Franca olarak isimlendirilen bir dilin kullanılarak dil engelinin aşılmış olduğu bilinmektedir. Bu dil için kullanılan Lingua Franca ifadesi günümüzde ortak dil ya da köprü dil anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Konuya bu açıdan bakıldığında İngilizce’nin artık bir ortak dil ya da köprü dil olduğu, kısacası İngilizce’nin 21. Yüzyıldaki Lingua Franca olduğunu söylemek mümkündür (Brosch, 2015).

İnsanlık tarihinin en hızlı yayılan dili olarak gösterilen İngilizce’nin bu hızlı yayılımı sonucunda küresel iş dünyasının ortak dili haline gelmesi ile birlikte birçok firmanın dünya genelinde sürdürülen faaliyetlerinde etkinliği arttırmak amacıyla İngilizceyi “şirketin resmi iş dili” olarak kabul ettiği ve kullandığı görülmektedir (Neeley, 2012).

İngilizce’nin küreselleşme ile birlikte artan yayılma hızı internet ile birlikte daha fazla ivme kazanmış bulunmakta ve böylelikle dijitalleşen iş dünyasında İngilizce’nin ortak dil olma özelliği güçlenmektedir. Örneğin W3 Techs araştırmasının sonuçlarına göre, dünyadaki tüm web sitelerinin % 63.7’si içerik dili olarak İngilizceyi kullanmaktadır. Dijitalleşen iş dünyası açısından da bu durum, İngilizceyi aşılması güç bir rekorun sahibi haline getirmektedir. Diğer yandan, dünyada İngilizce konuşan kişi sayısı yaklaşık olarak 1.5 milyarken bunun 1.2 milyarı internet kullanıcısıdır. Bu da dünyada tüm internet kullanıcıları arasında % 25.9’luk bir orana denk gelmekte ve oransal olarak, 4 kullanıcıdan 3’ünün içeriğin %60’ından fazlasını anlamaması sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıyla “İnternetin Evrensel Dili” olarak tanımlanan İngilizce dijital dünyada gerçek dünyada olduğundan çok daha etkindir ve bıraktığı dijital ayak izi çok büyüktür (Richter, 2022).

Bu gelişmelerin sonucunda dünyayı yakalamak ve rekabet avantajını koruyup arttırabilmek hem dijital hem de yüz yüze mecralarda etkin İngilizce iletişimini gerekli kılmakta ve kaçınılmaz hale getirmektedir. Kısacası günümüzün iş dünyasının ortak dili olan İngilizceye hakim olup etkin bir biçimde kullanabilmek, küresel ve dijital iş dünyasında var olabilmenin ve faaliyetleri sürdürebilmenin ön koşulu haline gelmiştir.

Kaynaklar:

Brosch, C. (2015), “On the Conceptual History of the Term Lingua Franca”, Apples-Journal of Applied Language Studies, 9(1), pp. 71-85.

Neeley, T. (2012), “Global Business Speaks English”, Harvard Business Review, Çevrim içi: https://hbr.org/2012/05/global-business-speaks-english, (25.02.2002).

Richter, F. (2022), “English is the Internet’s Universal Language”, Çevrim içi: https://www.statista.com/chart/26884/languages-on-the-internet/, (25.02.2022).