İşçi hangi durumlarda görev tanımı dışında çalıştırılabilir?

İşçinin kendi pozisyonunda çalıştırılması esastır. İş sözleşmesinde belirlenen ve görev tanımında detaylandırılan işçinin fiilen yapacağı iş, benzer ya da muadil bir iş olmadığı sürece tek taraflı olarak değiştirilemez. Aksi halde, bu durum işçi açısından İş Kanunu m.25/II-f bendi gereğince haklı nedenle fesih nedenidir. Başka bir deyişle, işverenin bu konuda ısrarı işçiye kıdem tazminatı talepli fesih yetkisi verir.

Yargıtay’a göre, “4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca “işveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21. madde hükümlerine göre dava açabilir.” Getirilen bu düzenleme ile işçinin iş şartlarında esaslı değişikliği kabul etmemesi halinde işveren ya bu değişikliği yapmamak ya da iş sözleşmesini feshetmek zorunda kalmaktadır. Böylece işçi sadece kıdem tazminatı değil, sözleşmenin işveren feshine bağlanan bütün haklarını isteyebilmekte, iş güvencesi hükümlerinden yararlanma koşulları varsa feshin geçersizliğini ve işyerine iadeyi talep edebilme olanağını elde etmektedir. Başka bir anlatımla, işverenin iş sözleşmesinde esaslı bir değişiklik yapmak istediği durumlarda işçinin feshe zorlanması yerine, sözleşmeyi fesih riski işverene yüklenmektedir”[1].

İş Kanunu’nun 22/2 nci maddesinde, çalışma koşullarının tarafların karşılıklı rızasıyla değiştirilebilmesi her zaman mümkündür. Ancak çalışma koşullarında değişiklik konusunda çalışanın rızasının yazılı alınması yasa gereğidir. Aynı zamanda işverence değişiklik teklifinin de yazılı olarak yapılması gerekir.

Bu kapsamda işçinin sözleşme ile kararlaştırılan ve görev tanımında açıkça belirtilen görevinin değiştirilmesi, iş şartlarından esaslı değişik sayılmaktadır. Keza işçinin yaptığı işin niteliğindeki değişiklik de işçi açısından iş şartlarından esaslı değişik olarak kabul edilmektedir.

Ancak, işveren yönetim hakkı kapsamında, acil ve arızi durumlarda işçiyi görev tanımı dışında çalıştırabileceği gibi fazla çalışma da yaptırabilir. Örneğin, işyerinde yangın, sel baskını veya deprem gibi doğal afetler sebebiyle önleyici tedbirlerin alınması sırasında, işçinin işverenin göstereceği her türlü işi, iş güvenliği tedbirleri ve insanın dayanma gücü dahilinde yerine getirmesi beklenir. Öte yandan, İş Kanunu m.42 kapsamında zorunlu nedenlerle fazla çalışma işçinin kabulüne bağlı değildir ve yasal sınırlar gözetilerek işçinin işverence verilecek talimatlara uyması

[1] Y9HD.14.05.2014 T., E.2012/10583, K.2014/15693 Legalbank.

Hain Dolar 10 Lira Olur Mu?

10 Lira Hayal Mi?

Dolar 10 TRL olur mu? Hayal mi? Hiç de hayal değil Dolar bal gibi 10.- TRL olabilir. Tabii ki ne kadar zamanda doların TRL.10.- olması da önemlidir. Bir dövizin fiyatının alt ve üst noktası yoktur. Dövizin fiyatı, ekonomik koşullara göre, aşağı yönlü veya yukarı yönlü de hareket etmesi olasıdır.

TCMB’nin faiz indirimlerinde çekirdek enflasyonunu esas almaya başlamıştır. Çekirdek enflasyon; gıdadan ve enerjiden arındırılmış enflasyon.  İnsanların en temel ihtiyaçlarına gelirlerinin büyük bir bölümünü harcadıkları çekirdek enflasyonuna Eylül 2021 Ayı sonu itibariyle bakıldığında % 16.98 olduğu görülmektedir. TCMB’nin en son yaptığı PPK toplantısında aldığı karar gereğince % 19 olan faizleri % 18’e indirmiştir.  Burada TÜFE’nin aşağıya indiğinden değil, enerji ve gıdadan arındırılmış çekirdek enflasyonun% 16.98 olduğundan dolayıdır.

Faiz Düşürüldü Hain Dolara Gün Doğdu

TCMB faizleri % 18’e düşürünce hain döviz yukarı yönlü hareketlendi. Gerçekte faizleri düşürmeye zemin var mıydı? Çekirdek enflasyonun esas alınarak faizlerin bu yönde düşürülmesi sorunu çözdü mu sizce? Çözmedi.

 

 

 

Yandaki tabloya bakıldığında, ÜFE’nin % 43.96, TÜFE’nin de % 19.58  olduğunu görmekteyiz. Biri bana anlatır mı acaba; Üretici firmalar ürünlerini % 43.96 maliyetle üretip, üretim maliyetini sübvanse edip % 19.58 oranla zararına mı satış yapıyor sizce? Üreticiler sürekli üretim maliyetlerinin altında bir fiyatla mı satış yapıyor? Gerçek enflasyon yukarıda görüldüğü tabloda olduğu gibi olsa da faizlerin düşürülmesi çok da doğru bir aksiyon değildir. Kaldı ki sokak enflasyonunun yangın yeri olduğu bir piyasada, çarşı Pazar, gıda enflasyonunun zirve yaptığı bir durumda faizlerin aşağı çekilmesi ile hain dövizin yukarı çıkacağı kaçınılmazdır.

Politika faizleri düşürüldüğünde, piyasada deprem etkisi yaratılmıyorsa, döviz coşmuyorsa, ürün ve hizmetlere yapılan zamlar durma noktasına geldiyse, işte o zaman faizlerin düşürülmesi için çok doğru zaman derim. Şu an yanlış bir zamandır.

FAİZLER TEKRAR DÜŞÜRÜLÜR MÜ?

Düşürülmemesi için bir sebep var mı? Yeter ki istenilsin. Faizlerin düşürülmesine mutlaka bir dayanak bulunacaktır. TCMB’nin PPK toplantısı 21 Ekim 2021 tarihinde yapılacak. Olası bir faiz indiriminde % 18 olan oranlar % 17’e gerileyecek. Bu durumda hain doların ilk etapta geleceği nokta 9.00 Türk Lirası’nı aşacaktır.

HATÇE TEYZE 5 LİRA’DAN DOLAR SATIN ALMAK DAHA ÇOK BEKLEYECEK.

Hatçe Teyzemi hatırlarsınız. Bir makalemde bahsetmiştim. Dolar 5 Lira’ya gerilediğinde Hatçe Teyze tekavüt maaşından biriktirdiği parayla dolar alacaktı ya. Gerçekleşen enflasyon görmezlikten gelinir, en azından TÜİK’in  TÜFE verileri de dikkate alınmayıp sadece gıda ve enerjiden arındırılmış çekirdek enflasyon dikkate alınarak faizler sürekli düşürülürse, çok üzgünüm ki Hatçe Teyze biriktirdiği tekavüt maaşı ile Dolar alamayacak.   Nasıl anlatırım ki Hatçe Teyze’ye piyasalarda fırtınanın estiğini.

Hatçe Teyze, bırakın Doların 5 Lira olmasını, bu hain Dolar 10 Lira olur mu? Bence olur.

REŞAT BAĞCIOĞLU

Satınalma Dergisi Ekim 2021, Yıl:9 Sayı:106

Değerli yöneticiler,

Ekonominin güçlenmesinde üretim ve ticaret vazgeçilmez. Sanayide kapasite kullanım oranları artıyor. Üretimin kalbi organize sanayi bölgelerin- de hareketlilik gözlemleniyor. Yeni çevreye duyarlı OSB yatırımları devreye giriyor. Yeşil OSB mantığı ile altyapısı ve çevre düzenlemeleri üretimciler için büyük imkanlar sağlıyor. İhracatın ve istihdamın artması bakımından önemli gelişmeler.

Girişimcinin moral ve motivasyonundaki süreklilik başarıyı getirir. Yatırımdaki dinamizm zincirleme pek çok sahayı tetikliyor. Üretim ve ticaretin canlılığı kuşkusuz satınalma ve tedarik zinciri dünyasını pozitif anlamda etkiliyor. Satıştan başlayarak planlama, tedarik, üretim ve lojistik bir bütünün parçaları. Canlılık tüm süreçlerin etkileşimini artırıp bir sinerji ve güç meydana getiriyor. Üretim ortamının kuvvetlenmesi şirketlerimizin kuvvetini yükseltiyor.

Yerli girişimler kadar yabancı girişimlerin de ülkemizde yer alması stratejik. Özellikle ar-ge, teknoloji transferi ve know how aktarımı önemli katma değer sağlıyor. Son yıllarda ise yabancı sermaye girişinde istenilen ivmeyi yakaladığımızı pek söyleyemiyoruz.

Otomotiv sektöründe beklenen haber açıklandı. Honda ülkemizden ayrıldı. Sadece Japonya’da iş çevrelerinde değil tüm dünyada bu konunun gündeme geleceğinden şüphemiz olmasın. Başarı hikayeleri kadar başarısızlık hikayeleri de popülerdir. Merak uyandırır ve sorgulanır. Yatırım çıkışlarını bir iki nedene indirgeyip hızlıca geçiştiremeyiz. Yabancı sermaye yatırımlarının ülkemize daha fazla gelmesini istiyor ve bölgemizde cazibe merkezi olma düşüncemiz var ise yatırım çıkışlarını ciddi ciddi sorgulamamız gerekiyor.

Ekonomide dövizdeki dalgalanmalar ve enflasyon rakamları ise dikkat çekmeye devam ediyor.

E-Kitaplar ve Sektörel Araştırma Raporları

Bu ay iki önemli yayınla karşınızdayız. Üretmeye devam ediyoruz.

Lojistik ve tedarik zinciri gündemi takip etmek isteyen kişilere özel Lojistik Spotlight artık yayında. Diğer taraftan Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri e-kitabımızı yine BuyerNetwork.net Öğrenme Merkezi’nden erişebileceksiniz.

Ekim 2021 dergimize katkı veren değerli öğretim üyesi ve yöneticilerimize teşekkür ederim.

Keyifli okumalar,

Prof. Dr. Murat Erdal
Editör
editor@satinalmadergisi.com

Hibrit İş Kimliği

Dr. Mehmet KAPLAN
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi

Bir insanın toplum içinde doğup büyüyüp gelişmesine yansıması olarak ifade edilen kimlik kavramı; insanın kim olduğunu, ne iş yaptığını ve sosyolojik bağlamını ifade eden bir karşılayıcı kavramdır. Sosyoloji, biyoloji, psikoloji, antropoloji ve felsefe gibi bilim dallarının farklı şekillerde ele aldığı kimlik kavramı muğlak ve tanımlanması zor bir kavramdır. İş kimliği ise bireyin karakterini, yaşam şartlarını ve çevresinin ona bakış açısını ifade eden bir bağlam olarak düşünülür. Birey çalışırken kendine işe yönelik bir kimlik inşa etmekte ve bu kimlik bireyin çalışma yaşamındaki görüntüsü olmaktadır. Dolayısıyla iş kimliğine bağlı olarak bireyden beklenen davranışlar bulunmaktadır. İşte bu noktada bireyin iş kimliğini farklı rollerde ve/veya yeteneklerde ele alması ile yaptığı iş ile mesleki birikimleri bir araya gelmekte ve hibritleşmektedir.

Hibrit iş kimliği bireyin farklı yetenekleri ve rolleri kendisinde barındırarak hareket etmesini ifade eder. Hibrit iş kimliği ile birey sahip olduğu meslek yeterlilikleri ve bilgileri iş dünyasında kendisine biçilen görevler ile birleştirmekte ve kendisine yeni bir kimlik inşa etmektedir. Hibrit iş kimliği sahibi olan kişinin iki farklı yönü bulunmaktadır. Bu yönlerin birincisi profesyonel kimliği ikincisi ise görevsel kimliği ifade etmektedir.

Yön 1-Profesyonel Kimlik: Bu kimlik bireyin eğitim aldığı ve eğitim sonucunda ortaya çıkan mesleki kimliğini ifade eder. Bu kimlikle birey eğitim aldığı ve/veya uzmanlaştığı alanda bilgi sahibidir ve bu yönde çalıştığı ya da çalışacağı varsayılır.

Yön 2-Görevsel Kimlik: Bu kimlik ise bireyin çalışırken kendisine verilen görevlerden kaynaklanan kimliktir. Bu görevler mesleki yeterliliklerinin dışında yer alabilecek görevlerdir. Herhangi iş için mesleki yeterliliğinden farklı bir görev de olabilir, yöneticilik görevi de olabilir.

Günümüz iş/işletmecilik koşullarında artık bireyler profesyonel rollerinin dışında hareket etmek ve yetenek geliştirmek zorundadırlar. Bu zorunluluk dikkate alındığında profesyonel ve görevsel kimliği birlikte barındıran hibrit iş kimliği önemli bir çalışan performans göstergesi olarak değerlendirilebilir.

Kaynak ve ayrıntılı okuma önerisi: Aşağıdaki eserl(er) konu ile ilgili kaynak ve bilgilendirmeyi artırmaya yöneliktir.

  • Öge, S. (2021). İnsan Kaynakları Yönetimi. Konya: Eğitim Kitabevi.

Kültürel ve Sosyal Yapıdaki Bozulma: Yolsuzluk

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

“Karanlık, cehalet, yolsuzluk ve yönsüzlüğün yıkımı, savaşın yıkımından çok daha büyüktür.” Yaşar Nuri Öztürk

Yolsuzluklar, az gelişmiş veya gelişmiş tüm ülkelerde temel problemler arasında yer almaktadır. Ülkelerde geniş bir alanda görülen ve birçok nedeni olan yolsuzluk, ekonomide kültürel ve sosyal yapıda ciddi bozulmalara sebep olmaktadır. Yolsuzluk problemi, ülkelerde çözüm bekleyen temel problemlerden birisidir. Çünkü hem gelişmiş hem de az gelişmiş ülkelerde görülen yolsuzluklar ekonomide yatırım, büyüme ve gelir dağılımı gibi makroekonomik büyüklükleri olumsuz etkilemektedir. Yolsuzluklar, her toplumda farklı şekillerde görülebilmektedir.

Soğuk Savaş sonrası dönemde, ticaretin gelişmesi ve neo-liberal politikalarla, daha önce emsali görülmemiş yolsuzluklar görülmeye başlamıştır. Demokrasi öncesi toplumlarda yöneticilerin faaliyetleri meşru görüldüğü için yolsuzluk belirgin bir problem olmamıştır. Ancak günümüzde siyasetçilerin gücünün kamuoyunun desteğine dayalı olması, yolsuzluğa yeni bir boyut kazandırmış, yolsuzluktan kurtulmak gerektiği kabul görmüştür. Yolsuzluk; feodalizm, kapitalizm, sosyalizm, komünizm gibi tüm sistemlerde ortaya çıkmaktadır. Yolsuzluk, toplumun tüm sınıflarını, tüm durumları (barış veya savaş), tüm yaş grubunu, tüm zaman dilimini (antik, orta çağ, modern) etkilemektedir. Yolsuzluk; kamu gücünün özel menfaatler için kötüye kullanılmasıdır. Buna göre kamu görevlisinin kişisel menfaati için rüşvet istemesi veya kabul etmesi durumunda bir kamu görevi istismar edilmektedir. Sadece ırksal, etnik ve dini gruplarla ilişkili olmayan yolsuzluk kavramı, ülkeden ülkeye hatta ülkenin bir bölgesinden başka bir bölgesine büyük farklılıklar gösterir.

Yolsuzluğun dinamiklerini açıklamak için basit bir model geliştirilmiştir.

Yolsuzluk (C) = Tekel Gücü (M) + Takdir Yetkisi (D) – Hesap Verebilirlik (A)

Diğer bir deyişle; yolsuzluğun kapsamı kamusal bir işlemdeki tekel gücünün ve takdir yetkisi gücünün miktarına bağlıdır. Tekel gücü, gelişmiş ülkelerde yüksektir ancak takdir yetkisi gücü, idari kuralların ve düzenlemelerin zayıf olduğu gelişmekte olan ülkelerde ve geçiş ekonomilerinde yüksektir. Hesap verebilirlik ise; zayıf bir yönetim ve mali sistemin, kamu hizmetlerinin yetersiz etik standartlarının bir sonucu olarak zayıf olabilir. Yolsuzluk sıklıkla gizli yapıldığı için ölçülmesi zordur. Artan yolsuzluk, ilk olarak ekonomik büyümeyi azaltmakta, gelir dağılımında adaletsizliği artırmakta ve yoksulluk artmaktadır. Aynı zamanda, ilk olarak yönetişim faktörlerini etkilemekte, yönetişim kapasitesini azaltmakta ve yoksulluk artmaktadır.

Günümüzde ülkelerde görülen temel problemler arasında yolsuzluk olgusu ön sıralarda yer almaktadır. Yüksek boyutlara ulaşan yolsuzluklar, ülkelerin iktisadi ve sosyal yaşamlarında telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkarmıştır ve çıkarmaya da devam etmektedir. Yolsuzluk; kamu görevlilerinin aldığı rüşvet, kamu yönetimine emanet edilen kaynakların kamu görevlilerince zimmete geçirilmesi, dolandırıcılık gibi farklı şekillerde kendini göstermektedir. Ülkeden ülkeye hatta ülkenin bir bölgesinden başka bir bölgesine büyük farklılıklar gösteren yolsuzluklar; sağlık, ulaştırma, eğitim gibi geniş bir alanda görülmektedir. Yolsuzluklarla birlikte ülkelerin ekonomik büyümesi düşmekte, kamu sektörünün verimliliği azalmakta, gelir eşitsizliği artmakta, hükümet harcamalarının bileşimi bozulmaktadır. Buna benzer birçok etkiyle, halkın devlete olan güven duygusu sarsılmaktadır. Yolsuzlukların ülkelere mali, ekonomik, sosyal birçok yönden zarar verdiği belirtilmektedir. Yolsuzlukla mücadelede, kamu yönetiminde daha fazla şeffaflık ve hesap verebilirlik sağlanmalı, etik değerler özümsenmeli, yasal, idari vb. önlemlerin alınmasıyla halk-devlet bütünleşmesi en iyi şekilde sağlanmalıdır.

Rüşvetin, küresel ekonomiye yıllık maliyetinin 1,5 ile 2 trilyon dolar arasında olduğu belirtilmektedir. IMF Raporuna (2016) göre bu rakam Gayri Safi Global Hasıla’nın %2’sini oluşturmaktadır. Sermayenin yurtdışına kaçışı, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde rüşvetçi kamu memurları ve kurumları tarafından zimmete geçirilen kamu fonlarının, vergi cennetlerine kaçırılmasını ifade etmektedir. Bu ülkelerde sadece devletin rüşvetçi üst kesimi tarafından zimmete geçirilen ve ihraç edilen fonlar, son birkaç on yılda, milyarlarca dolara ulaşmıştır. Yolsuzluk, ulus devletin sorunu olmaktan çıkıp, küresel bir şekle dönüştürmüştür. Küresel sistemde bir ülkedeki yolsuzluk, aslında bütün ülkeleri etkilemekte küresel kamusal olarak tüm sosyal, siyasal ve ekonomik sisteme zarar vermektedir. Bu nedenle günümüz piyasa ekonomisinde yolsuzluk problemleri konusunda devletlerin düzenleyici görevlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Yolsuzluğun çok çeşitli olumsuz sonuçları bulunmaktadır. Her şeyden önce, piyasalar rekabetçi niteliğini, siyasi liderler de otoritelerini kaybederler. Yolsuzlukta gizlilik esas olduğundan, medyayı kontrol eden yolsuzluğa bulaşmış gruplar, kamuoyunun “doğru” bilgilendirilmesini engelleyerek, açık ve demokratik toplumu zedelerler. Hukuk devletine güven azalırken, yasaların uygulanması güçleşir. Özellikle, gelişmekte olan ülkelerde, ulusal, toplumsal, ekonomik ve siyasal gelişim yavaşlar. Bu koşullarda, yatırımlar için gerekli yabancı sermaye bulunamaz, başlayan projeler tamamlanamaz, üretim kapasitesi düşer, idari verimlilik azalır ve siyasi düzen meşruiyeti kriziyle karşılaşır. Kamu yönetiminin işlerliği açısından daha da kötüsü, çok yaygın yolsuzluk olgusu içinde bulunan, ancak bu olumsuzluğa karşı çıkan kamu yöneticileri de zamanla yolsuzluk sürecine katılmaktadırlar. Yolsuzluğun önlenmesinde, sosyal ve ahlaki sistemin rolü ile yaptırım uygulanması çok önemlidir.

Küreselleşme, yolsuzluğu bir veya birkaç ülkenin problemi olmaktan çıkarmış küresel bir sorun haline dönüştürmüştür. Bulaşma etkisi ile herhangi bir ülkedeki yolsuzluk, o ülke ile ekonomik veya siyasi ilişki içindeki diğer ülkelere de yayılabilmektedir. Bu nedenle yolsuzlukla mücadele küresel bir çabayı gerektirmektedir.

Danışmanlık Hizmet Alımı İhalelerinde Teknik Teklif Puanlaması

Anahtar Kelimeler; Yapımla ilgili hizmet alımı, danışmanlık hizmeti, teknik teklif, puanlama, alt kriter

İtirazen Şikayet Konusu; İhale komisyonu tarafından yapılan değerlendirme sonucu ham teknik puan kriterinden 97 puan alındığı, ancak teklif dosyasında sunulan belgelerin İdari Şartname’nin 31.1’inci maddesinde belirtilen kriterlere göre değerlendirilmesi durumunda herhangi bir puan kaybının mümkün olmadığı, idareye yapılan şikayet başvurusu üzerine idarece verilen cevapta teknik puanlamaya ilişkin detaylara ve açıklamalara da yer verilmediği,

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti;  29.09.2021 tarihli ve 2021/UH.II-1815 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre; Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin 63’üncü maddesinde, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 10’uncu maddesine uygun olarak benzer nitelik ve ölçekteki sözleşmeleri yerine getirme deneyimi, iş için önerilen yöntem, organizasyon yapısı, yönetici kadrosu ile işi yürütecek teknik personelin eğitim seviyesi ve mesleki nitelikleri esas alınarak teknik değerlendirme kriterlerinin idarece tespit edileceği,

Teknik değerlendirmede, işin kapsamı, karmaşıklığı ve önem derecesi dikkate alınarak anılan Yönetmelik’in eki Tablo 1’de verilen aralıklarda tam puanların belirleneceği, idarelerce hangi kriterlere ve alt kriterlere ne şekilde puan verileceği ile puanlama yönteminin ihale dokümanında somut ve anlaşılabilir olarak açıklanacağı,

Anılan Yönetmelik’in 64’üncü maddesinde, isteklilerin teknik teklif belgelerinin her üye tarafından tek tek incelenerek İdari Şartname’de belirtilen kriterlere göre her istekliye gerekçeli olarak ayrı ayrı puan verileceği ve bu teknik puanlar ile gerekçelerinin “Teknik Teklif Üye Değerlendirme Standart Formu”na yazılarak imzalanacağı, üyelerin doldurduğu bu formlar bir araya getirilerek verilen puanların “Teknik Teklif Komisyon Değerlendirme Standart Formu”na geçirileceği, her istekli için komisyon üyelerinin verdiği puanların toplanarak üye sayısına bölünmek suretiyle isteklilerin ayrı ayrı teknik puanlarının bulunacağı hüküm altına alınmıştır.

İhaleye ait İdari Şartname’nin 31’inci maddesinde, teknik değerlendirmede kullanılacak kriterlere ve kriterlere ilişkin olarak belirlenen puanlara yönelik düzenlemelere yer verildiği, anılan düzenleme ile isteklilerin “Benzer Nitelik ve Ölçekteki İşlerde Deneyimleri” kriteri için 20 puan, “İş İçin Önerdikleri Yöntem (Metodoloji) ve Çalışma Planı İle Organizasyon Yapısının İş Tanımına Uygunluğu” kriteri için 40 puan ve “Yönetici Kadrosu ve Teknik Personel” kriteri için 40 tam puan alacaklarının belirtildiği,

Ayrıca “İş İçin Önerilen Yöntem (Metodoloji) ve Çalışma Planı İle Organizasyon Yapısının İş Tanımına Uygunluğu” ve “Yönetici Kadrosu ve Teknik Personel” kriterlerinin dört alt kritere ve alt kriterlere ilişkin belirlenen puanlara ayrıldığı görülmüştür.

İhale komisyonu kararı incelendiğinde, ihaleye teklif sunan isteklilerin teknik ve mali tekliflerinin ihale komisyonunca değerlendirilmesi neticesinde, ihale üzerinde bırakılan isteklinin itibari teknik değerlendirme puanının 100 olduğu, başvuru sahibi isteklinin ise itibari teknik puanının 98,98 olduğu,

Teknik Teklif Komisyon Değerlendirme Formu incelendiğinde, isteklilerin teknik tekliflerinin beş komisyon üyesi tarafından ayrı ayrı puanlanmak suretiyle değerlendirildiği ve ekinde yer alan Teknik Teklif Üye Değerlendirme Formunda her üye tarafından isteklilere verilen puanlar ile puanların verilme gerekçelerine yer verildiği tespit edilmiştir.

Teknik Teklif Üye Değerlendirme Formları incelendiğinde, İdari Şartname’de alt kriterleri de belirlenen “Benzer Nitelikli İşlerde İş Deneyim”, “İş İçin Önerilen Yöntem ve Çalışma Planı İle İş İçin Taahhüt Edilen Organizasyon Yapısı” ve “İş İçin Taahhüt Edilen Yönetici Kadrosu ve Teknik Personel” başlıklı teknik kriterlere her bir üye tarafından puan ve gerekçe belirtmek suretiyle isteklilerin teknik tekliflerinin değerlendirmeye alındığı, isteklilerin teknik tekliflerinin değerlendirilmesi aşamasında İdari Şartname’de belirlenen teknik kriterlerin genel başlıkları dikkate alınarak üyeler tarafından puanlamanın gerçekleştirildiği, ancak “İş İçin Önerilen Yöntem (Metodoloji) ve Çalışma Planı İle Organizasyon Yapısının İş Tanımına Uygunluğu” ve “Yönetici Kadrosu ve Teknik Personel” kriterleri altında düzenlenen dört alt kritere ilişkin puanlamanın ayrı ayrı gerçekleştirilmediği tespit edilmiştir.

Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin 63’üncü maddesi hükmü uyarınca idarelerce hangi kriterlere ve alt kriterlere ne şekilde puan verileceği ile puanlama yönteminin ihale dokümanında somut ve anlaşılabilir olarak açıklanacağı dikkate alındığında, idarece teknik tekliflerin değerlendirilmesi aşamasında, komisyon üyelerinin hangi kriterlere ve alt kriterlere hangi gerekçeli puanı verdiğinin, puanlama yönteminin ve gerçekleştirilen teknik değerlendirmelerin somut ve anlaşılabilir olması gerektiği anlaşılmaktadır.

Teknik Teklif Üye Değerlendirme Formları düzenlemeleri dikkate alındığında,  ihale komisyonu üyelerince “İş İçin Önerdikleri Yöntem (Metodoloji) ve Çalışma Planı ile Organizasyon Yapısının İş Tanımına Uygunluğu” ve “Yönetici Kadrosu ve Teknik Personel” kriterinin genel başlığı dikkate alınarak gerekçeli puanların verildiği, halbuki İdari Şartname düzenlemelerinde, anılan kriterlerin her birinin dört alt kriterinin bulunduğu, ihale komisyonu üyelerince alt kriterler ve alt kriterlere ilişkin belirlenmiş puanlar dikkate alınmadan gerçekleştirilen teknik değerlendirmelerin somut ve anlaşılır olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Yukarıda yer verilen tespit ve değerlendirmeler dikkate alındığında, ihale komisyonu üyelerince sadece teknik kriterlerin genel başlıkları dikkate alınarak gerçekleştirilen değerlendirmeler ve puanlamaların somut ve anlaşılır olmadığı anlaşıldığından, İdari Şartname’nin 31’inci maddesinde düzenlenen teknik kriterler ve alt kriterleri dikkate alınarak gerekçeli puanlamanın ihale komisyonu üyelerince ayrı ayrı gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Yavaş Gıda

Yavaş Gıda (Slow Food) bildiğimiz Fast Food’a tepki olarak doğan bir yemek akımı. Yemek yemeyi daha sağlıklı, temiz, güvenli, bilinçli ve en önemlisi de sakin bir eylem haline getirmeyi amaçlıyor. İnsanların yediğinden gerçek anlamda lezzet almasını ve sadece karınlarını değil ruhlarını da doyurmasını hedefliyor. Yemek yerken sadece yemeğe odaklanmak ve yemeğin tadını sadece dille değil tüm duyularla hissetmekten bahsediyoruz. Yavaş Gıda, daha kaliteli yaşamamız için her gün yaptığımız ve artık sıradanlaşmış yeme içme aktivitelerini çok daha değerli ve eğlenceli hale getiriyor.

Özellikle büyük şehirlerin hayatımızı adeta bir maraton koşusuna çevirdiği aşikâr. Günümüzde yemek yemek çoğu zaman sadece geçiştirilen bir aktivite oluyor. Bu nedenle, yemek yemeyi sadece fiziksel bir ihtiyaç olarak görüyoruz ve karnımızı doyurmak kâfi geliyor. Fakat Yavaş Gıda, bu konuda artık köhneleşmiş alışkanlıklarımızı değiştiriyor. Yemek yemeyi basit bir eylem olmaktan çıkarıyor. Bunun için gıda tedarikinde de birtakım ezberleri bozuyor. Gıda zincirini sürdürülebilir hale getirmeyi ve bölgesel yemek kültürlerinin korunmasını amaçlayan yeni bir gıda hareketi olarak da değerlendirebiliriz Yavaş Gıda’yı.

Evet, yemek yemeyi bu kadar çok yönlü, entelektüel ve gelişmiş bir aktivite haline getirmek istiyoruz Yavaş Gıda yaklaşımı ile. Ama bunun belirli koşulları var elbette. Kişisel çabalar ve girişimler elbette önemli, fakat bunun tüm gıda paydaşlarının ortak hareketi ile sağlanması gerekiyor. Üreticiler, tüketiciler, gıda zincirinde yer alan tedarikçiler vs hepsi bu akıma katılmalı ve güçlenmesi için katkı sunmalı. Peki bu nasıl olacak?

Öncelikle şunu söylemek gerekiyor ki günümüzdeki gıda, tarım ve hayvancılık çalışmaları sürdürülebilir olmaktan çok uzak. Artan dünya nüfusunu doyurmak için daha fazla gıda gerekiyor. Bu daha fazla tüketim demek aynı zamanda. Gıda üretimi ve tüketimi topyekün olarak tüm ekosistemlere, biyo çeşitliliğe ve canlılara zarar veriyor. GDO’lu ürünler, kimyasal tarım ilaçları ve hayvan yemleri, ürünlerin raf ömrünü uzatmak için kullanılan katkı maddeleri, doğal mevsimi veya bölgesi dışında yetiştirilen tarım ürünleri vs insan sağlığını tehdit ettiği kadar yemekten zevk alma lüksünü de ortadan kaldırıyor. Araçlara neden yakıt konuluyorsa insanlar da o yüzden yemek yiyor artık. Fakat bu, hayatımızı daha sağlıksız, keyifsiz ve kalitesiz hale getiriyor şüphesiz.

Yavaş Gıda ise bunu kökten değiştirmek üzere başlatılmış bir akım. Bu akımın öncüleri 1980’lerde bir araya gelerek bir sivil toplum örgütü kurdu. Mutfağını tüm dünyanın tanıdığı İtalya’dan Carlo Petrini arkadaşlarıyla beraber ulusal bir hareket başlattı ve bu hareket sadece birkaç yıl içerisinde büyük bir ses getirdi. 1989’da 15 ülkeden gelen temsilcilerle Paris’te imzalanan Yavaş Gıda Manifestosu ile tüm dünyaya yayılmaya başladı. Daha sonra ise kongreler, fuarlar, projeler ve kurulan yeni dernekler ile Yavaş Gıda akımı güçlendirildi. İtalyan Carlo Petrini’nin başkanlığını yürüttüğü uluslararası kuruluş, ülkeler ve yerel topluluk organizasyonları ile günümüzde birçok aktif çalışma yürütüyor. Bunun yanında, Biyoçeşitlilik için Yavaş Gıda Vakfı, Terra Madre Vakfı ve geleceğin gıda ve yemek profesyonellerini Yavaş Gıda felsefesiyle yetiştirmek için  Gastronomik Bilimler Üniversitesi (UNISG) de bu harekete ve Yavaş Gıda kuruluşuna destek oluyor.

 

Yavaş Gıda Hareketi Neyi Arzuluyor?

Yavaş Gıda ilkelerine göre hazırlanmış yemekler şu üç kritere uygun olmalıdır:

  1. Yemekte kullanılan tüm gıda ürünleri iyi; yani mevsiminde yetiştirilmiş, doğallığı korunmuş, doğru bir şekilde işlenmiş / üretilmiş olmalıdır. Bir yemeğin güzel tadı ve aroması, kuşkusuz bu gereklilikleri karşılayan ürünlerden yapılmış olmasına bağlıdır.
  2. Bir yemeğin tarladan sofraya geçirdiği tüm yolculukta çevresel konulara dikkat edilmelidir. Bu bağlamda çevreye saygı duyulmalı ve çiftçilik, hayvancılık, işleme, pazarlama ve tüketim uygulamaları sürdürülebilirlik esaslarına uygun olmalıdır. Tarımsal ve endüstriyel üretim zincirinin tüketim dahil her aşaması, ekosistemleri ve biyolojik çeşitliliği, aynı zamanda tüketicinin ve üreticinin sağlığını korumalıdır.
  3. Yavaş Gıda akımı yemek sektörünün ve gıda zincirinin adil olmasını gerektirir. Bu, tüm süreçlerde insan haklarının korunmasına ve sosyal adaletin sağlanmasına bağlıdır. Bu kapsamda, insan onuruna yakışan çalışma koşulları, fırsat eşitliği ve gerekli ilerlemeyi sunan bir gıda sektörü inşa edilmelidir. Farklı ülke ve milletlerin yemek kültürlerine ve geleneklerine saygı duyulması ve gıda sektörünün oluşturduğu ekonominin dengeli ve adil olması da esastır.

Yavaş Gıda’nın manifestosu özetle bu şekilde. Toparlayak olursak, Yavaş Gıda’nın şunları hedeflediğini söyleyebiliriz:

  • Gıda üretiminin her aşamasında doğal yaşamı ve biyoçeşitliliği korumak
  • Yerel üreticilere destekler sunmak
  • Yemek yemeyi keyifli bir aktiviteye dönüştürmek ve insanlar arasında oluşturulan sosyal bağın güçlenmesine katkı sunmasını sağlamak
  • İnsanların yemek konusunda daha bilgili olmasını sağlamak; hayatlarında Yavaş Gıda prensiplerini uygulayan insanlar, bir yemeğin tarladan sofraya geçirdiği tüm yolculuğu bilir ve daha bilinçli davranır. Bu insanlar zamanla Fast Food gibi zararlu yeme alışkanlarını hayatlarından çıkarır ve daha sağlıklı beslenmeye başlar.
  • İnsanlara tat eğitimi verilmesini sağlamak
  • Ürünlerin içlerinde herhangi bir katkı maddesi, ilaç vb kullanılmadan doğal ve taze bir şekilde ve üretildiği bölgede tüketilmesini sağlamak; bu, tüketiciler için daha sağlıklı bir beslenme düzeni inşa ederken üreticileri daha da güçlendirmektedir.
  • Yemek kültürlerinin korunmasını ve gelecek nesillere bozulmadan daha güçlü bir şekilde aktarılmasını sağlamak
  • Hayvanların soylarını ve bitkilerin tohumlarını korumak; gelecek nesillere bırakılacak en önemli miras bunlar olsa gerek.

Yavaş Gıda, günümüzde yerel ve uluslararası düzeyde geçerli olan tüm kalite standartları ve yasal mevzuatlara da uyumlu olduğundan herkes ve her ülke tarafından çok rahat bir şekilde uygulanabilmektedir.

 

Ülkemizde Yavaş Gıda Hareketi

Yaval Gıda hareketinin tüm dünyaya yayılmasında yerel topluluklar çok kilit bir rol oynuyor. Bugün dünyanın dört bir yanında faaliyet gösteren 1600’den fazla yerel Yavaş Gıda topluluğu var. Bu topluluklar düzenledikleri çeşitli etkinlikler ile insanların Yavaş Gıda akımını daha yakındna tanımalarını sağlıyor. Ülkemizde de birçok farklı şehirde bu toplulukları görebiliriz. Yavaş Gıda akımına öncülük eden bölgelerden bazıları şunlardır: Adana, Ankara, Antakya, Antalya, Foça, Tarsus, Göbeklitepe, Halfeti, İzmir, Karaburun, Kars, Kırkpınar, Ortaca, Kastamonu, Şile, Narlıdere, Mersin, Bursa, Kastamonu, Bodrum.

Her topluluk belirli bir tema, hedef veya misyon ile çalışıyor. Örneğin Mersin’de Yavaş Balık hareketi mevcut. Narlıdere küçük üreticileri destekliyor. Kırkpınar’da gastronomik mirasın ve biyoçeşitliliğin korunması temel amaç. Bir turizm şehri olan Muğla’da gıda ve seyahat sürdürülebilirliği en temel konu. Kastamonu’daki topluluk ise yöresel yemek kültürünü korumayı hedefliyor.

Yavaş Gıda hareti demişken Germiyan köyüne selam vermeden olmaz. Germiyan, İzmir’in Çeşme ilçesine bağlı bir köy ve Türkiye’deki Yavaş Gıda hareketine ilk katılan yerleşim yeri. 2015 yılında katıldığı bu akıma çok hızlı bir şekilde adapte olmuş. İnsanların Yavaş Gıda akımını öğrenmeleri ve hayatlarına uyarlamaları için her sene birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Buraya gittiğinizde birçok yöresel lezzeti tüm saflığıyla deneyimleme şansına sahip olabiliyorsunuz. Germiyan’da ayrıca ziyaretçiler için çeşitli belgesel gösterimleri yapılıyor atölye çalışmaları, festivaller ve yarışmalar düzenleniyor. Germiyan köyündeki üreticiler çok eskiden beri doğal ve organik ürünler yetiştirdikleri için bu harekete katılmaları ve adapte olmaları zor olmamış. Gösterdiği ilerleme ile dünyadaki diğer yerel topluluklar arasında öne çıkıyor Germiyan. Bu sayede her sene çok sayıda turisti ağırlıyor ve hem bölgenin hem de ülkemizin dünyaya tanıtılmasına katkı sunuyor.

İşyerinde şoför olarak çalışan işçinin yıllık izinde iken, sarhoşluğu nedeniyle ehliyetine el konulması haklı fesih nedeni midir?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında, işveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede; Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapmakla yükümlüdür (6331/m.4).

Bu kapsamda, işyerine, sarhoş veya uyuşturucu madde almış olarak gelen ve işyerinde alkollü içki veya uyuşturucu madde kullanan çalışanlarla ilgili gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü de işverene aittir. Nitekim, 6331 sayılı Kanun’un 28 inci maddesi, işyerine, sarhoş veya uyuşturucu madde almış olarak gelmeyi ve işyerinde alkollü içki veya uyuşturucu madde kullanmayı yasaklamıştır (6331/m.28).

İşçinin bu konudaki aykırı davranışı, işverene haklı nedenle derhal fesih yetkisi vermektedir. İşveren, 6331 sayılı Kanunun 28/1 nci maddesine aykırı davranan işçisi ile ilgili olarak, 4857 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (II) numaralı bendinin (d) alt bendinde düzenlenmiş olan “işyerine sarhoş yahut uyuşturucu madde almış olarak gelmek ya da işyerinde bu maddeleri kullanmak” hükmü gereğince haklı fesih yetkisini kullanabilecektir.

Ancak, işçinin iş sözleşmesinin feshinin haklı nedene dayanabilmesi için, işçinin işyerine, sarhoş veya uyuşturucu madde almış olarak gelmesi veya işyerinde alkollü içki veya uyuşturucu madde kullanmış olması halinde mümkün olabilecektir. Mesai saatleri dışında ya da yıllık ücretli iznini kullanmakta iken, işçinin sarhoşluğu ve bu sarhoşluk nedeniyle ehliyetine el konulması işyerinde bir olumsuzluğa yol açıyorsa, bu durum haklı nedenle fesih olarak değil geçerli nedenle fesih olarak değerlendirilmelidir.

Nitekim Yargıtay’a göre, “davacı işçi yıllık izinde olduğu dönemde alkollü araç kullanmış olması nedeniyle ehliyetine altı ay süre ile el konulmuş olması gerekçe gösterilerek, davacının iş sözleşmesi feshedilmiştir. Davacı, ehliyetine el konulduğunu amirine bildirmiş, amirinin davacı ile ilgili olan bu olayı üst yetkililere iletmemiş olmasının sorumluluğu davacıya yükletilmesi mümkün değildir. Davacının altı aylık süre içerisinde amiri tarafından geri hizmetlerde çalıştırıldığı dikkate alındığında eylemin haklı sebep teşkil etmediği açıktır. Davalı işverene ait aracı kullanırken ve çalışması sırasında alkollü araç kullanması ve ehliyetinin alıkonulması söz konusu değildir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 84. maddesine göre  (şimdi 6331 m.28) işyerine sarhoş veya uyuşturucu madde almış olarak gelmek ve işyerinde alkollü içki veya uyuşturucu madde kullanmak yasaktır. Davacı işyerinde ve görevi sırasında alkol almadığı sabit olduğuna göre, davalının gerçekleştirdiği feshin haklı sebebe dayanmadığı, bu sebebin, olsa olsa geçerli neden oluşturduğu değerlendirilmelidir [1].

 

 

 

[1] Y9HD.1.6.2015 T., E.2014/9729, K.2015/19032 Legalbank.

 

Metro Türkiye’den 2025 yılı taahhüdü: Raflarındaki Tüm Yumurtalar %100 Kafessiz Olacak

Müşterilerine sağlıklı ve güvenli hayvansal gıdaları, doğaya ve hayvan haklarına saygılı bir şekilde sunmayı kendine ilke edinen Metro Türkiye, hayvan refahı yaklaşımı doğrultusunda standartların ötesinde uygulamalar geliştirmeye devam ediyor. Metro Chef markalı kafessiz tavuk yumurtası ürünlerini ilk kez 2019 yılında raflarında satışa sunan Metro Türkiye, kafessiz sisteme geçiş için yeni hedeflerini de “Dünya Yumurta Günü” kapsamında paylaştı. Buna göre şirket, 2023 yılı sonuna kadar Metro Chef markalı yumurtalarının, 2025 yılı itibarıyla da raflarındaki tüm yumurtaların %100 kafessiz olmasını taahhüt ediyor. Metro Türkiye, ülkemizde bu taahhütte bulunan ilk ve tek perakende şirketi olmasıyla da öne çıkıyor. 

7 Ekim 2021 – 30 yılı aşkın bir süredir sürdürülebilirlik odağında çalışmalarını sürdüren Metro Türkiye, doğaya ve hayvan haklarına karşı saygılı duruşuyla standartların ötesinde uygulamalar geliştirmeye devam ederek sağlıklı ve güvenli hayvansal gıdaları müşterilerine sunuyor. Bu kapsamda tüm hayvanlar için refah kriterlerine önem veren Metro Türkiye, yumurtanın besleyici değerine dikkat çekmek ve insan beslenmesindeki öneminin vurgulanması amacıyla her yıl ekim ayının ikinci cuma günü kutlanan Dünya Yumurta Günü’nde kafessiz yumurta çalışmalarına bir kez daha dikkat çekiyor.

Kafes sisteminde tavukların dar alandan kaynaklanan hareketsizlikleri ve stresleri hem sağlıklarını hem de yumurtalarının kalitesini olumsuz etkiliyor. Bu noktada Metro Türkiye, 2012 yılından bu yana tüm et tedarikçilerinin hayvan çiftliklerinde uygulamakta olduğu hayvan refahı denetimlerinin kapsamını, 2017 itibarıyla yumurta tedarikçilerinin yumurta çiftliklerini de ilave ederek daha da geliştirdi. Her yıl ortalama 130 tedarikçisine hayvan refahı konusunda denetim gerçekleştiren şirket, ürünlerinin kalitesini ve hayvanlar için uygun koşullar sağlanmasını güvence altına alarak hayvan refahı ilkelerine uygun tesislerden ürün tedarik ediyor. Bununla birlikte Metro Türkiye, sağlıklı ve doğal beslenenler için kafessiz yumurtalara ek olarak organik yumurtalara da raflarında yer veriyor.

 

Türkiye’de yumurta endüstrisi için yetiştirilen tavukların kafes sisteminden kurtulması için 2018’den beri faaliyet gösteren Kafessiz Türkiye’nin 2021 yılı Yumurta Takip Raporu’na göre kafes sistemlerinden elde edilen yumurtaları kullanmamayı taahhüt eden markalardan biri de Metro Türkiye. İlk kez 2019 yılında Metro Chef markalı kafessiz tavuk yumurtası ürünlerini raflarında satışa sunan Metro Türkiye, 2021 yılı itibarıyla Metro Chef markası altındaki yumurtalarının yaklaşık %65’ini, tedarikçi markalı yumurtaların ise %10’unu kafessiz sistemlerden tedarik ediyor. Sektörü de bu konuda bilinçlendirmek için çalışmalarını sürdüren şirket, %100 Kafessiz Tavuk Yumurtası girişimini destekleyerek toplumda pozitif etki yarattığı için Türk Alman Üniversitesi tarafından düzenlenen Hayvan Refahı Ödülleri’nde son iki yıldır “İyi Yumurta” kategorisinde ödüle de layık görüldü.

 

“2025 yılı itibarıyla raflarımızdaki tüm yumurtalar %100 kafessiz olacak” 

Hayvan refahı ve kafessiz yumurta konusundaki çalışmaları hakkında bilgi veren Metro Türkiye Kalite Güvence Grup Müdürü Tülay Özel, “Metro Türkiye olarak hayvanların daha iyi koşullarda yetişmesini, hayvan refahını gözeterek üretim yapılmasını destekliyoruz. Müşterilerimize sağlıklı ve güvenli hayvansal gıda ürünleri sunarken doğaya ve hayvan haklarına saygıyı işimizin bir parçası olarak görüyoruz. Bu kapsamda Metro Türkiye olarak 2023 yılı sonuna kadar Metro Chef markalı yumurtalarımızın, 2025 yılı itibarıyla da raflarımızdaki tüm yumurtaların kafessiz olmasını taahhüt ediyoruz. Türkiye’de bu taahhütte bulunan ilk ve tek perakende şirketiyiz. Bu amaca ulaşmak için hayvan refahı konusunda standartların ötesinde uygulamalar geliştirmeye devam ediyoruz. Sektörün önemli bir oyuncusu olarak, satın alma gücümüzü tedarikçilerimizi ve sektörü dönüştürmek üzere kullanıyoruz. Hayvan refahı konusunda tedarikçilere her yıl eğitimler veriyor, gerekli denetimleri bağımsız akredite kuruluşa bağlı uzman denetçiler tarafından çiftliklerde gerçekleştiriyoruz. Bu denetimlerde yasal ve hayvan refahı kriterleri, tavuk başına düşen yeterli alanlar, folluk, tünek, yemlik suluk gibi detaylar, hayvanların sağlık planları, kümesin hijyenik şartları gibi birçok konu titizlikle inceleniyor. Metro Türkiye olarak sadece bu incelemelerden geçen tavuk ve yumurta ürünlerimize raflarımızda yer veriyoruz.” dedi.