Müteahhitler Stok Yapacak Depo Arıyor

İnşaat maliyetlerinde artış durdurulamıyor. Yeni malzeme alamamaktan endişe eden müteahhitler  ise çareyi depo kiralayıp inşaat malzemelerini stoklamada buldu. Böylelikle müteahhitler, yıllık 300 bin TL’lik kira giderine rağmen kar elde ediyor. Ancak yüksek kira ücretlerine rağmen boş depo bulmak da kolay değil.

İnşaat Firmalarını Zorluyor

İnşaat maliyetleri hakkında bilgi veren gayrimenkul uzmanı Gülcan Altınay, “İnşaat maliyet endeksi, 2021 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 15,70, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 67,74 arttı. Bir önceki aya göre malzeme endeksi yüzde 20,35, işçilik endeksi yüzde 1,44 arttı. Ayrıca bir önceki yılın aynı ayına göre malzeme endeksi yüzde 85,77, işçilik endeksi yüzde 24,01 oldu. Bu artışlar devam ediyor. Söz konusu artışlar da inşaat firmalarını zorluyor” dedi.

 

Başlarsam bitiremem korkusu’

Artan maliyetler nedeniyle konut yapımının yavaşladığını, inşaat firmalarının yeni projeler için ‘başlarsam bitiremem’ endişesi olduğuna dikkat çekerek “Biten malzeme yerine yenisi alabilmekte endişe eden inşaat firmaları çareyi depo kiralamada buluyor. Birçok inşaat firması depo kiralayıp kullanacağı ürünleri stoklamak istiyor. Son dönemde bu konuda ciddi bir talep yaşandı. Son bir ayda bu konuda birçok müşterimiz oldu.  Müşterilerimiz sürekli fiyatlar arttığı için 1 yıllık ürünlerini depolayacak depo talepleriyle kapımızı çalışıyor. Ürün aldıkları firmalar bir yıllık ürün satışı veriyor ama bunun depolamasını yapmayacaklarını belirtiyorlar” diye konuştu.

Boş Yer Bulmakta Zorlanıyorlar

Yıllık depo ücretleri yüksek olsa da kar-zarar dengesinde inşaat firmalarının kârlı çıktığını kaydeden Altınay, “İnşaat firmaları, örneğin 10 milyonluk kar elde edecekse bir depo için 250-300 bin TL harcamakta sorun görmüyor” ifadelerini kullandı.

Ancak inşaat firmaları her ne kadar depolara yönelmiş olsa da depo bulmak kolay değil. Konuyla ilgili ise Altınay şunları söyledi: “Boş depo bulmak çok zor. Çünkü pandemide e-ticaret sektörünün büyümesi ve son dönemde fabrikaların üretimlerini artırmasıyla depolara büyük ilgi gösterildi. Talep çok fazla olduğu için mevcuttaki depoların çoğu kiralandı. Alternatif seçenek bulmakta zorlanıyoruz. Fabrikaları büyük olan sanayicilerin bazısı kendi alanlarında küçültme yapıp mevcut fabrikalarının bir kısmını depo olarak kiraya verme yoluna gidiyor.”

İstanbul’da Yer Kalmadı

İstanbul’da kiralık depo kalmadığını aktaran Altınay, “İstanbul içinde depo bulamayanlar Tekirdağ, Edirne gibi çevre illere yöneliyor. O nedenle Çatalca, Silivri, Selimpaşa, Çerkezköy ve Çorlu hattı büyük rağbet görüyor” dedi.

Altınay fiyatlar hakkında ise şu bilgiler verdi: “Çerkezköy, Çorlu, Ergene bölgesinde 10 bin metrekare bir fabrikayı şu an 300- 350 bin TL’den kiralama yapabiliyoruz. Bu Hadımköy bölgesinde 10 dönüm bir fabrika için 400- 500 bin TL civarında.”

Rusya Bazı Emtia ve Hammaddelerin İhracatını Yasaklıyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Salı akşamı Moskova’da yayınlanan bir kararnameye göre bazı emtia ve hammadde ihracatını yasaklıyor.

Kararnameye göre, ihracatı yasaklanan mallar Rus kabinesi tarafından belirlenecek.

Putin kabinesinden iki gün içinde yasağa tabi ülkelerin bir listesini çıkartmaları istedi.

Karar, Başkan Biden’ın ABD’nin ülkenin Ukrayna’yı işgali nedeniyle Rus petrolü ithalatını yasaklayacağını ve Avrupa Birliği’nin bu yıl Rus doğalgaz ithalatını üçte iki oranında azaltmayı hedefleyeceğini söylemesinden saatler sonra geldi. yıl. İngiltere ayrıca Salı günü, 2022 yılı sonuna kadar Rus petrol ithalatını aşamalı olarak durdurduğunu ve Rus gaz ithalatını tamamen sona erdirmek için seçenekleri araştırdığını söyledi. Rusya, dünyanın üçüncü büyük petrol üreticisi ve en büyük doğal gaz ihracatçısıdır. İhracat, Rusya ekonomisini besliyor ve Batı’nın onlara kolayca vazgeçemeyecek kadar bağımlı olduğuna inanılıyordu. Ukrayna’nın işgali bu dinamiği değiştirdi. Rusya da alüminyum, nikel ve paladyum gibi metallerin ve tahılların ana tedarikçisidir. İhracata yönelik kapsamlı bir yasak, küresel emtia piyasalarını alt üst edebilir. Kararname, Kremlin’in Batı yaptırımlarına misilleme olarak aldığı daha önceki önlemleri takip etti. Emtia ihracatı yasağının amacını “Rusya Federasyonu’nun güvenliğini ve sanayinin kesintisiz işleyişini sağlamak” olarak nitelendirdi.

Yasak, kararnameye göre 31 Aralık’a kadar geçerli olacak.

 

İş Kazası veya Meslek Hastalığı Nedeniyle Oluşan Zararda, Hangi Hallerde İşverenin Tazminat Sorumluluğu Yoktur?

Lütfi İNCİROĞLU

İşyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması yükümlülüğü işverenin işçiyi gözetme borucu kapsamındadır[1]. Gözetme borcu, işverenin işyerinde işçilerin sağlık ve güvenliklerini sağlama borcudur[2]. İşveren iş sağlığı ve güvenliği bakımından gözetme borcuna aykırı davranışı nedeniyle bir zararın oluşumuna sebebiyet vermişse bunun hukuki ve cezai sonuçları ile bağlı kalır[3].

Hukuk dilinde sorumluluk, uyulması gereken bir kurala aykırı davranışın neden olduğu zararı tazmin etmek anlamına gelirken, günlük yaşamda sorumluluk, üstlenilen görevin gereklerini bilmek ve buna göre hareket etmek anlamına gelmektedir[4].

Özel hukukta sözleşme ilişkilerinde veya haksız fiillerde borçlunun ya da failin sorumluluğunu belirlerken fiille (ya da sebeple) sonuç arasında bulunması gereken uygun illiyet bağı kurulamaz ya da kesilir ise, borçlu ya da fail sonuçtan sorumlu tutulamaz[5]. İlliyet bağı sorumluluğun asli şartı ve tazminat hukukunun temel ilkesi olarak kabul edilmektedir. Bu şart olmazsa kişinin sorumluluğundan bahsedilemez[6]. Bu itibarla bir işverenin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle, çalışanına karşı sorumlu olabilmesi için, çalışanın uğradığı zararın ortaya çıkan kazanın uygun bir sonucu olması gerekir[7].

Uygun illiyet bağını kesen sebeplerin ilki, üçüncü kişinin kusuru, ikincisi kazalı çalışanın kendi kusuru, üçüncüsü de mücbir sebep ve kaçınılmazlıktır. Bu gibi durumlar ortaya çıktığında çalışanlar veya hak sahipleri kural olarak işverenden tazminat talep edemezler[8].

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bir kararında da belirtildiği üzere uygun nedensellik bağı üç durumda kesilebilir. Bunlar mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusurudur. Bu hallerden birinin varlığı halinde işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir [9].

İş kazası üçüncü kişinin tam veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmişse uygun illiyet bağı kesildiğinden işveren sorumlu tutulamaz[10] ve meydana gelen her iş kazasında, işverenin mutlak sorumluluğundan bahsedilemez. İşverenin sorumlu olabilmesi için çalışanın yaptığı iş ile zarar verici olay arasında “illiyet bağının” bulunması gerekir. Bazen iş kazası işyeri çalışanı olmayan üçüncü kişinin yüzde yüz kusurlu eylemi ile meydana gelebilir. Bu durumda illiyet bağı kesilir ve işverenin hukuki sorumluluğu ortadan kalkar. Nitekim üçüncü kişinin kişisel husumeti yüzünden işçiyi işyerinde öldürmesi sonucunda illiyet bağı kesileceğinden işverenin burada sorumluluğundan bahsedilemez ve işverenin kusursuz sorumluluğuna gidilemez.

Ayrıca, İş hukukunda iş kazası veya meslek hastalığı, kazalı işçinin bazen sadece kendi kusurlu eyleminin sonucu olarak veya işverenin sorumlu olduğu hallerde kendi kusurunun birleşmesi sonucu meydana gelebilir. İşçi, yüzde yüz kendi kusurlu eylemi ile zarar görmüşse, işveren “illiyet bağı” kesildiğinden tazminat ile sorumlu değildir[11].

Sonuç olarak, özel hukukta sözleşme ilişkilerinde veya haksız fiillerde borçlunun ya da failin sorumluluğu belirlenirken fiille (ya da sebeple) sonuç arasında bulunması gereken uygun illiyet bağı kurulamaz ya da kesilir ise, borçlu ya da fail sonuçtan sorumlu tutulamaz. Bu nedenle, işverenin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle, çalışanına karşı sorumlu olabilmesi için, çalışanın uğradığı zararın ortaya çıkan kazanın uygun bir sonucu olması gerekir. Uygun illiyet bağını kesen sebepler; üçüncü kişinin kusuru, kazalı çalışanın kendi kusuru, mücbir sebep ve kaçınılmazlıktır. Bu gibi durumlar ortaya çıktığında çalışanlar veya hak sahipleri kural olarak işverenden tazminat talep edemezler.

 

[1]SÜMER, Haluk Hadi, İş Sağlığı ve Güvenliği, 5. Baskı, İstanbul 2021, s.117.

[2] KESER, Hakan, İşverenin İşçiyi Gözetme Borcunun Geçici İş İlişkisine Yansıması, İSGHD, S:9, 2006, s.72.

[3] İNCİROĞLU, Lütfi, İş Sağlığı ve Güvenliğinde Çalışan ve İşverenin Hukuki ve Cezai Sorumlulukları, 3. Baskı, İstanbul 2021, s.135.

[4] NARTER, Sami, İş Sağlığı ve Güvenliği Hukukunda İdari, Cezai ve Hukuki Sorumluluk, 5.Baskı, İstanbul 2020, s.475.

[5] TUNCAY, Can, Kurumun İşverene Rücu-Olayda Kaçınılmazlık Durumu, MESS, Sicil Aralık 2006, Karar İnceleme, s. 187

[6] EREN, Fikret, Genel Hükümler C.II, 4.Baskı, İstanbul 1994, s.55;

[7] AKIN, Levent, Çimento Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği, Çimento İşverenleri Sendikası Yayını, İstanbul 2011, s. 54.

[8] Sarper SÜZEK, İş Hukuku, 20. Baskı, İstanbul 2020, s. 430

[9] YHGK. 20/3/2013 T., 21-1121/386 Legalbank; Y.21HD, T, 22.04.2014 T., E.2014/1282., 2014/8662 Legalbank

[10] Sarper SÜZEK, İş Hukuku, 20. Baskı, İstanbul 2020,  s. 430

[11] BALCI, Mesut, İş Kazası ve Meslek Hastalığı Nedeniyle İşverenin Sorumluluğu, MESS, SİCİL, Aralık 2006, s. 162

Satınalma Dergisi Mart 2022, Yıl:10, Sayı:111

Satınalma Dergisi Mart 2022 Sayısını https://learning.buyernetwork.net üzerinden okuyabilirsiniz.

Kıymetli yöneticiler,

Şubat sonu tüm dünyayı sarsan krizin fiili başlangıcı oldu. Ukrayna-Rusya krizi gündeme girdi. İki ülke arasında uzun süredir devam eden gerginlik bir hafta içerisinde savaşa dönüştü. Rusya askeri birlikleri Ukrayna’ya girdi. Çok sayıda Ukrayna vatandaşı savaş bölgelerinden uzaklaştı ya da ülkesini terk etti.

Kuşkusuz yeni dönem artık eskisi gibi olmayacak

Kuzey komşularımız arasında yaşanan savaşın siyasi, askeri ve ekonomik etkileri uzmanlarca konuşulmaya değerlendirilmeye başlandı. Batı yaptırımları sadece ekonomik boyutta kalmadı. Sosyal boyutta da genişledi. Hızla kültür, sanat, eğitim, internet ve spor alanlarına sıçradı. Bu düzeyde bir yaptırım genişlemesi açıkçası beklenmiyordu.

Batı ülkelerinin Rusya yaptırımlarının zaman içerisinde nasıl bir denklemde gelişeceğini öngörmek elbette mümkün değil. Görünen o ki böylesine yaptırımlara karşı refleksler oluşacaktır. Karşılıklı adımlar ekonomik darboğaz oluşturma, rakibini zorlamaya hatta çökertmeye yönelik olunca yakın bölge ülkelerinin bundan zarar görmemesi elbette mümkün olmayacak. Teğet geçmesini beklemek iyimserlik olacaktır.

Tüm dünyada emtia endeksleri ve hammadde fiyatları fırladı

Tüm emtia kategorilerinde büyük artışlar gözlendi. Bu yükselmeler ihracatçı ülkeler açısından yüksek gelir anlamını taşırken ülkemiz gibi ithalatçı ülkeler açısında önemli sakıncalar doğurmaktadır.

Ukrayna ve Rusya’dan önemli miktarlarda temin edilen tüm emtia kategorilerinde risklerin oluşacağı kuşkusuz. Doğal gaz, petrol, metal grupları, buğday, yağ fiyatları başta olmak üzere hammadde fiyatları ani yükselişe geçti. Bazı emtialarda kritik stok miktarlarından bahsedilir hale gelindi.

Risk ve istihbarat yöneticiliğinin tanımı dönüştü

Satınalma ve tedarik zinciri yöneticilerimiz için her zaman vurguladığımız risk ve istihbarat yöneticiliği özellikleri bu savaş sonrası yeni anlam kazandı diyebilirim. Sadece bu departmanlarla sınırlı kalamayan özellikler artık şirketin her bir birimine nüfuz etmek zorunda.

Pandemi ve uzaktan çalışma şekilleri yönetim ve iş yapma alışkanlıklarını alt üst etmişti. Şimdi bu savaş ile birlikte başka bir faza girildi. Ekonomide, sosyal yaşamda ve iş hayatında normalleşme beklerken süreç fırtına şeklinde ilerliyor. Şirket yönetiminde departman yapılarının gözden geçirildiği döneme girdik. Şirketlerde dönüştürücü etkilere ve yeni organizasyon yapılarına hep birlikte merhaba diyelim.

Kurumunuzun yetkinliklerini yükseltin

Şirket olarak tüm dergi arşivine (111 sayı), araştırma raporlarına ve bir yıl boyunca 12 sayıya erişim sağlayın. Dijital dergi aboneliği için https://satinalmadergisi.com/dijital-islem-merkezi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri (E-Kitap)

Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri (147 sayfa) başlıklı eserimizi https://buyernetwork.net/muzakere linkinden indirebilirsiniz.

Mart sayımıza katkı veren tüm yazarlarımıza teşekkür ederim.

Dergi içeriği ve ticaret iş birliği ile ilgili önerilerinizi editor@satinalmadergisi.com a yazmaktan çekinmeyin. Keyifli okumalar,

Prof. Dr. Murat Erdal
Editör
editor@satinalmadergisi.com

Satınalma Dergisi Mart 2022 Sayısını https://learning.buyernetwork.net üzerinden okuyabilirsiniz.

 

 

 

Hindistan’ın Rusya ile olan bağları onu ABD yaptırımlarının bir sonraki hedefi haline getirebilir

Hindistan’ın Rusya ile ABD arasındaki üçgende ipler giderek daralıyor.

ABD, Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) kapsamında Hindistan’a Rusya ile yaptığı savunma anlaşmaları nedeniyle yaptırım uygulamayı düşünüyor olabilir. Bu, Hindistan’ın; Rusya’nın Ukrayna’ya karşı “saldırganlığını” eleştirmek için çeşitli Birleşmiş Milletler forumlarında yaptığı çoklu çekimserliklerin bir sonucudur.

Hindistan’ın Rusya’dan S-400 Triumf füze savunma sistemini satın almak için yaptığı 5,3 milyar dolarlık anlaşma artık bu konunun konusu. Anlaşma 2018’de imzalanırken, Hindistan’a teslimatlar 2021’in sonlarında başladı. O zamandan beri ABD, Hindistan’a yaptırım uygulanmasını ülkeyle olan stratejik ortaklıkları nedeniyle ertelemiş durumda.

Ancak bu durum değişebilir.

ABD Hindistan’a yaptırım uygulayacak mı?

ABD başkanı Joe Biden büyük olasılıkla CAATSA’yı tam olarak takip edip etmeme veya Hindistan gibi ülkeler için muafiyetlere izin verme konusunda bir çağrıda bulunacaktır. Bu yasaya göre, ABD’nin İran, Rusya veya Kore ile ilişkisi olan herhangi bir ülkeye yaptırım uygulaması gerekiyor.

 

Shell, Rus petrolünü boykot etme konusunda şimdiden geri adım attı

Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgalinin başlamasından bu yana, Batılı alıcılar şiddete tepki olarak gönüllü bir ambargoya bağlılar ve yaptırımlar petrol endüstrisini vurmaya başladı.

1 Mart Salı günü Shell, Rus Gazprom ve Salym Petroleum firmalarıyla ilişkilerini kesmesi ve Nord Stream 2 doğal gaz boru hattındaki rolünü sona erdirmesi nedeniyle övgüyle karşılandı. Shell CEO’su Ben van Beurden o dönemde yaptığı açıklamada, “Ukrayna’da Avrupa güvenliğini tehdit eden anlamsız bir askeri saldırganlık eyleminden kaynaklanan can kayıpları karşısında şok olduk.” dedi. “Çıkış kararımız, inançla aldığımız bir karardır.”

Bu durum bir haftadan az sürdü. Wall Street Journal’da yer alan bir habere göre, 4 Mart Cuma gününe kadar, petrol fiyatları için uluslararası ölçüt olan Rusya’nın Urals ham petrolü ile Brent ham petrolü arasında fiyat genişlerken, Shell varil başına 28,50 dolarlık rekor bir indirimle 100.000 metrik ton satın aldı.

Twitter’da Shell, pazarın durumuna atıfta bulunarak ve ham petrol tedariği için birkaç alternatif göstererek Rus petrolü satın almaya devam edeceğini doğruladı.

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba hayal kırıklığını dile getirdi.

Bloomberg’e göre Shell’in Rus ham petrolünün satın alınması -şirketlerin ilişkileri kesmeye başlamasından bu yana ilk kez- piyasanın geri kalanına Rus petrolünün rekor bir indirimle satın alınmasının her türlü ahlaki yüz ifadesine değdiğinin sinyalini verebilir.

Petrol ambargosu geliyor olabilir

Şu ana kadar petrol ve doğal gaz, hükümetin Rusya’ya yönelik yaptırımlarına dahil edilemedi. Ancak Pazar günü, ABD dışişleri bakanı Anthony Blinken, ABD’nin Avrupalı müttefiklerle “çok aktif tartışmalar” içinde olduğunu söyleyerek Rusya’ya tam bir petrol ambargosu olasılığını gündeme getirdi. Ambargo arzı daha da sıkılaştıracak, yüksek küresel petrol fiyatlarını daha da yukarı itecek ve Rusya’nın zaten hırpalanmış iç ekonomisine ağır bir darbe vuracak. İşgalden önceki yıllarda, petrol ve doğal gaz gelirleri Rusya’nın savaş kasalarını doldurmaya katkıda bulundu.

CNBC’nin haberine göre, ABD’de perakende gaz fiyatları şimdiden fırladı ve ulusal ortalamalar Pazar günü galon başına 4 dolara ulaşarak 2008’den bu yana en yüksek seviyeye ulaştı..

 

Narkoz Verilen Dolar Uykudan Uyanamıyor

DÖVİZİN FİYATLAMASI, PİYASA DİNAMİKLERİNE GÖRE HAREKET ETMELİDİR

Dövizin fiyatlaması piyasa dinamiklerine ve beklentilerine göre göre şekillenir. Bu dinamikler arasında;

  • Ülkemiz riskinin ne olduğu,
  • TCMB’nin net kullanılabilir döviz rezervleri
  • Ödemeler dengesi, dış borç stoklarımız
  • İthalat ve ihracat rakamları, dış ticaret açığımız
  • TCMB’nin uyguladığı para politikası ve faizler. Dövizin ve Türk Lirası’nın fiyatını etkileyen faktörler
  • Ülkemizdeki enflasyon rakamları

faktörlerini saymamız mümkündür.

Ülkemizdeki dövizin fiyatları yukarıdaki etkenler çerçevesinde kendisine yön bulmaktadır. En azından dövizin fiyatlarındaki artış seyri enflasyon oranından aşağı olmayacak şeklinde artış göstermesi piyasanın dengelenmesi açısından önemlidir.

NARKOZ VERİLEN DOLAR UYKUDAN UYANAMIYOR

Adeta narkoz verilmiş gibi döviz / dolar USD TRL C/13.50 ila USD TRL C/14.00 arasında bir ileri bir geri gidip geliyor. Top atılsa da bu fiyat aralığından sapmıyor. Tam bir uyku hali. Uyutuluyor. Top atılda dedim de, Rusya – Ukrayna savaşı patlak verdi ve dolar bir an uykudan uyanmışçasına USD.14.65 civarına kadar yükseldi ve tekrar kendi alanına dönüverdi ve USD TRL C/13.80 civarında kalmaya devam etti.

Siyası otoriteler “dolara asla müdahale edilmiyor” dese de bu söz pek de inandırıcılıktan uzaklaşmış görünüyor. Yukarıdaki grafikte dolar tam 3 aydır yerinde ve aynı kurda yatmakta. Belli ki “güçler” bu fiyatta kalmasını istiyor.

KASIM 2020 – TEMMUZ 2021 DÖNEMİNDE DE DOLAR NARKOZ YEMİŞTİ

Kasım 2020 ile Temmuz 2021 ayları arasındaki dolar grafiğini sizlerle paylaşmak istedim. Umutlarını dövizdeki kur artışına bağlayan imalatçı – ihracatçı firma, hele hele malını vadeli satmış ise tam bir hüsran yaşayacaktır. Kasım 2020 tarihinde Dolar Türk Lirası fiyatlaması C/8.5100 iken tam 9 ay sonra Dolar Türk Lirası fiyatlaması C/8.5500 civarındadır.

Dövizin neden bir arpa boyu yol kat edemediğini gayet iyi biliyorum. Nedenlerini bu yazımda ele almayacağım. Ancak dövizin yukarıdaki grafikte seyrettiği üzere bir ileri – iki geri oynaklık göstermesi ihracatçının canını yakacağı gibi burada asıl göbek atması, sevinçten ağızları adeta fiyonk olması gereken kişilerin ithalatçılar olduğunu söylemekten üzüntü duymaktayım. İthalatçı adeta 9 aylık süre zarfında aynı kurdan ithalat yapmaya devam etmektedir.

DOLARA TAM SAHA PRES VAR

Rusya Ukrayna Savaşı çıktı ve doların fiyatı önce yükseldi, sonra aynı eski fiyatına geri geldi. Hangi olay olursa olsun dolar aynı fiyatta, TCMB bir ay önce faizleri aynı bıraktı, dolar bir süre yükseldi ve tekrar aynı fiyata geri geldi. Belli ki dolara tam saha pres var ve yerinden kıpırdamıyor.

Futbol maçı düşünün. Stoper oyuncusunun görevi belli. Gelen rakip oyuncuyu durdurmak, gerektiğinde yere sermek veya rakip oyuncudan ceza sahasında aldığı topu orta sahaya kadar götürüp takım arkadaşlarına teslim edip, tekrar kendi görev alanına dönen oyuncudur stoper. Anlayacağınız stoper nereye giderse gitsin tekrar kendi görev alanına çok çabuk dönmek zorunda. Bugün dolar da aynı durumda. Doların fiyatı ne kadar yükselirse yükselsin, tekrar ve çok kısa sürede USD.13.50 civarına geliyordu. Çünkü dolara tam saha pres yapılmakta ve fiyatı bu seviyede tutmayı amaçlıyorlardı. Sebebi nedir deseniz? Siz biliyorsanız bana söyleyin. Şu an öyle isteniyor.

ENFLASYON ORANI YÜKSEK AMA DOLARIN FİYATI AYNI

Enflasyon rakamlarını yüksek seyretmesinden dolayı dövizin fiyatının da yükselmesi gerekirken, dövizin fiyatı üç aydır aynı. Üç ay önce dövizi nerede bıraktıysak Mart 2022 ilk haftasında da durum aynı. Hadi gelinde de inanın dövize müdahale yok sözüne.

Dövizin narkoz yemesine ve hareketsiz kalmasına karşın, enflasyon adeta uçtu, akaryakıt fiyatına ise söyleyecek sözüm kalmadı. Allahtan döviz yerinde sayıyor da akaryakıt fiyatı şimdilik TRL.17.00’na ulaştı. Düşünün ya, bir de döviz de yükselseydi, mesela döviz USD TRL C/18.50 civarı olsaydı bugün akaryakıtın litre fiyatı ne olurdu acaba? Eğer ki 20 Lira olur diyorsanız hayal kırıklığı yaşarsınız. Ben akaryakıt litre fiyatı 25 Lira olur diyorum.

Enflasyondaki artış konuş fiyatlarını da uçurdu ama dolar uçmadı. Narkozda. Hele bir verilen narkoz geçsin, siz dolara bakın. Tutabilene aşk olsun.

Ama merak etmeyin, enflasyon düşürülecek… Cek, cak.. Yıllardır bu sözü işitiyorum ama hiç bişi olmuyor enflasyonun düşürülmesi adına.

Bence doğru değildir. TÜİK aynı fikirde değil.

DÖVİZİN FİYATLAMASININ İTHALAT VE İHRACAT RAKAMLARINA ETKİSİ

Kuşkusuz ki devlet teşviklerinin yanında, ihraç mallarının üretiminin maliyetleri çok önemlidir. Üretimin maliyetinden daha düşük bir fiyatla malların yurt dışına satılamayacağı aşikardır. Üretici – ihracatçı firmalar üretim maliyeti ile başa baş gelecek bir fiyatlama ile ürünlerini yurt dışına satmaya çalışıp, dövizdeki yükselişinden elde edeceği kur farkı gelirleri ile yetineceği de olabildiği zamanlar olabilmektedir. İhracatçı istese de arzu ettiği yüksek fiyatlama ile ürününü yurt dışına satma olanağı bulamaz zira global piyasalarda fiyata ve alternatif ürüne erişmek oldukça kolaydır. Yüksek fiyatta malını satmayı arzu eden ihracatçının Pazar kaybına uğrayacağı ve ürününün elinde kalacağı tartışılmaz.

Bunun yerine üretici ihracatçılar üretim maliyetlerini kendileri sübvanse ederek, aynı süre zarfında döviz kurlarındaki artışından para kazanma yoluna giderler. Tabii buradaki önemli husus; kurların normal seyrinde artış göstermesi ve kur artışının ihracatçıyı üzmemesi. Kurların artışının bir garantisi olmadığı gibi artış gösteren kurların yerinde kalmayacağı da ihracatçının riskleri arasında yer almaktadır. İhracatçıların kur dalgalanmalarına karşı kendilerini korumaları (hedging) tavsiye edebileceğim en güzel bir yoldur.

Kurların normal seyrinde hareket etmesi halinde piyasa dengeleri kendiliğinden oluşur, ihracatçı bu koşullarda fiyatlaması yapar, ithalat ise belli bir dengede kalır.

İmalatçı – ihracatçı firma üretim maliyetlerinin altında yurt dışına fiyatlama yapıp da, dövizin yükselmesinden bir medet beklemesi halinde, kurların yükselmesi ihracatçı bir nebze olsun kurtarır. Ama kurlar iki ileri – bir geri hareketlerle oynaklık içerisinde olması halinde ihracatçının;

  • Zor duruma düşeceği,
  • İhracatında süreklilik olmayacağı, olsa da ihracat rakamlarının azalacağı,
  • Bilançosunda beklenmedik zararlar olacağı,
  • Üretimini, ihracatını azaltıp, istihdamı da olumsuz yönde etkileyecek
  • Azalan ihracat ülkemiz döviz girdisini olumsuz etkileyecek,
  • Kazanamayan veya ihracat yapamayan ihracatçı devletimize daha az vergi ödeyecek, hem firma hem de ülke olarak kaybeden taraf olacağız.

İhracatımız var ama ithalatımız daha fazla var. İthalatın daha fazla, ihracatın daha az olmasının nedenlerinin oldukça fazla olduğu gerçeğinin yanında, ihracatçıyı can elinden vuran önemli etken de ülkemizde belli bir enflasyon, üretim maliyetleri olmasına karşın, döviz kurların yaklaşık 9 aydır yerinde sayması, umutlarını döviz kurlarının enflasyon oranında yükselmesine bağlayan ihracatçılar için bir darbe, ithalatçılar için ise bir fırsattır.

NARKOZLU DOLAR UYANIRSA

Piyasalar yandı demektir. Narkoz verilen dolar daha ne kadar uykuda kalır sizce? Uyanacak elbet. Dolar uyandığında ise, Türk Lirasına dönüş yapan yatırımcılar tekrar döviz alımına hücum edecekler. Ne kadar çok talep olursa, o kadar çok döviz baş kaldıracaktır.

Ben bu filmi daha önceden de görmüştüm. Mesala 1994, 2000, 2001 yıllarında. Ne kafası kalın ve sağlam bir dolar varmış. O kadar kafasına vurulan dolar yine de ölmüyor. Tüm piyasa oyuncularını tek yumrukta darma dağın ediyordu. Filmin vizyona girdiği tarih 1994. Daha sonra da vizyonda kaldı.

REŞAT BAĞCIOĞLU

 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun. #Kadın #8Mart #KadınlarGünü #Emek