Geçici Teminatın %3’den Fazlasının Gelir Kaydı ? (Danıştay Kararı)

Danıştay Kararı Özeti; Kemalpaşa Belediye Başkanlığı Destek Hizmetleri Müdürlüğü tarafından 2018/564665 ihale kayıt numaralı “Kemalpaşa Belediyesi 2019 Yılı 2 Kısım Akaryakıt” ihalesine ilişkin olarak İtes İleri Teknoloji ve Enerji Sis. Petrol Ür. Tic. Ltd. Şti. – Günaydın Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Özel Eğt. Hizm. Yakıt Taşm. San. ve Tic. Ltd. Şti. İş Ortaklığı itirazen şikayet başvurusunda bulunmuş ve Kurulca alınan 06.02.2019 tarihli ve 2019/UM.I-213 sayılı karar ile “4734 sayılı Kanun’un 54’üncü maddesinin onbirinci fıkrasının (c) bendi gereğince itirazen şikayet başvurusunun reddine” karar verilmiştir.

Davacı İtes İleri Teknoloji ve Enerji Sis. Petrol Ür. Tic. Ltd. Şti. – Günaydın Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Özel Eğt. Hizm. Yakıt Taşm. San. ve Tic. Ltd. Şti. İş Ortaklığı tarafından anılan Kurul kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davada, Ankara 6. İdare Mahkemesinin 20.05.2019 tarihli ve E:2019/534, K: 2019/1052 sayılı kararı ile “davanın reddine” karar vermesi üzerine yapılan temyiz incelemesi sonucunda Danıştay Onüçüncü Dairesinin 22.09.2022 tarihli ve E:2019/2559, K: 2022/3274 sayılı kararı yayınlanmıştır.

30.11.2022  tarihli ve  2022/MK-329  sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

 

“..Temyize konu Mahkeme kararının, dava konusu Kurul kararının davacıların oluşturduğu iş ortaklığının geçici teminatının irat kaydedilmesine dair kısmı yönünden davanın reddine ilişkin kısmı incelendiğinde;

4734 sayılı Kanun’un 33. maddesinin gerekçesinde, madde ile geçici teminatın asgari oranının %3 olarak belirlendiği ve isteklilerin bunun üzerinde de teminat vermelerine imkân tanınmak suretiyle tekliflerin gizlenmesi esasının korunduğu belirtilmiştir.

Bu çerçevede, ihaleye teklif sunan istekliler, tekliflerinin %3’ü kadar geçici teminat sunabilecekleri gibi, tekliflerinin gizliliğinin sağlanması amacıyla teklif tutarının %3’ünden daha fazla da geçici teminat sunabileceklerdir.

Ancak geçici teminatları irat kaydedilecek isteklilerin, Kanun’un amacına uygun olarak geçici teminatlarının sadece %3’lük kısmı irat kaydedilebilecek, tekliflerin gizliliğinin sağlanması için fazladan yatırmış oldukları teminat miktarlarının aşan kısmı ise iade edilecektir.

Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlık konusu ihaleye davacı şirketlerin oluşturduğu iş ortaklığı tarafından 1.733.200,00-TL’lik teklif verildiği, geçici teminat olarak ise 55.000,00-TL bedelli banka teminat mektubunun sunulduğu, ihale kapsamında anılan iş ortaklığı tarafından verilmesi gereken asgari geçici teminat tutarının ise 51.966,00-TL (1.733.200,00-TL* %3) olması gerektiği anlaşılmış olup, anılan iş ortaklığı tarafından Kamu İhale Kurumu’na sunulan itirazen şikâyet başvuru dilekçesinde, irat kaydedilen geçici teminatın iadesine karar verilmesi talebine ek olarak, irat kaydedilen geçici teminatın teklif edilen bedelin %3’ünü aşan 3.004,00-TL’sinin iade edilmesi gerektiği iddiasına da yer verildiği,

ancak Kurul tarafından anılan iddiaya ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadan geçici teminatların irat kaydedilmesine yönelik işlemlerde mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle itirazen şikâyet başvurusunun reddine karar verildiği görülmüştür.

Bu itibarla, davacı şirketlerin oluşturduğu iş ortaklığı adına teklif mektubunu imzalayan kişiyi vekil tayin eden davacı İtes İleri Teknoloji ve Enerji Sistemleri Petrol Ürünleri Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı ve temsile yetkili müdürünün, 18/08/2018 – 18/02/2019 tarihleri arasında tüm kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılmaktan yasaklanmış olması nedeniyle, davacı şirketlerin oluşturduğu iş ortaklığının teklifinin değerlendirme dışı bırakılarak geçici teminatının gelir kaydedilmesinde hukuka aykırılık bulunmamakla birlikte, davacılar tarafından sunulan geçici teminat mektubu miktarının, teklif tutarının %3’ünü aşan kısmının iade edilmesi gerektiğinden, …” gerekçesiyle söz konusu Kurul kararının, geçici teminatın tamamının irat kaydına yönelik yapılan itirazen şikâyet başvurusunun reddine ilişkin kısmında hukuka uygunluk, bu kısım yönünden davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında ise hukukî isabet bulunmadığı belirtilerek dava konusu işlemin bu yönüyle iptaline karar verilmiştir.

Anayasa’nın 138’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği hükme bağlanmıştır.

Ayrıca, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28’inci maddesinin birinci fıkrasında, mahkemelerin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu, bu sürenin hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Anılan kararın icaplarına göre Kamu İhale Kurulunca işlem tesis edilmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, 4734 sayılı Kanun’un 65’inci maddesi uyarınca bu kararın tebliğ edildiği veya tebliğ edilmiş sayıldığı tarihi izleyen 30 gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava yolu açık olmak üzere,

1) Kamu İhale Kurulunun 06.02.2019 tarihli ve 2019/UM.I-213 sayılı kararının başvuru sahibinin geçici teminatının irat kaydedilmesi ile ilgili yapılan değerlendirmelere ilişkin kısmının iptaline,

2) Anılan Mahkeme kararında belirtilen gerekçeler doğrultusunda, başvuru sahibi tarafından geçici teminat mektubu miktarının teklif tutarının %3’üncü aşan kısmının iade edilmesini teminen 4734 sayılı Kanun’un 54’üncü maddesinin onbirinci fıkrasının (b) bendi gereğince düzeltici işlem belirlenmesine oybirliği ile karar verilmiştir.

Mehmet ATASEVER 

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen 

11. Dijital Otomotiv Raporu Yayımlandı

PwC’nin strateji danışmanlığı grubu Strategy&, yıllık Dijital Otomotiv Raporu’nun 11.’sini yayımladı. Tüketicilerin eğilim ve beklentileri doğrultusunda mobilite sektörünün görünümünü ortaya koyan rapora göre, isteğe bağlı özellikler (ODCF) yükselirken, güvenlik ve navigasyon en önemli hizmetler olmaya devam ediyor. Otomotiv sektöründeki oyuncuların ise değişen tüketici beklentilerini karşılayabilmeleri için kullanıcı arayüzlerini ve iş modellerini geliştirmeleri gerekiyor.

PwC’nin strateji danışmanlığı grubu Strategy&; ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Çin’e odaklı küresel tüketici araştırması 11. Yıllık Dijital Otomotiv Raporu’nu yayımladı. Orijinal ekipman üreticileri (OEM), tedarikçiler, akademisyenler ve sektör analistleri ile gerçekleştirilen görüşmelere dayanan araştırma, bölgesel ve yapısal analizler sonucu 2035’e kadar sektörün görünüme dair kapsamlı bir tablo ortaya koyuyor. Araştırmanın ana fikrini ‘otomotiv sektöründeki oyuncuların değişen tüketici beklentilerini karşılayabilmek için kullanıcı arayüzlerini ve iş modellerini geliştirmek” oluşturuyor.

Araştırmayı değerlendiren Strategy& Türkiye Şirket Ortağı Kağan Karamanoğlu, “Otomobil oyuncuları, bağlantılı, elektrikli, otomatikleştirilmiş ve akıllı mobilite ile ilgili çeşitli stratejik zorluklarla karşı karşıya. Araştırmamız gösteriyor ki başarı faktörleri de çeşitli etkenlere bağlı. Öncelikle düzenleyici, gerçekleştirici veya etkinleştirici olsun, herkes ekosistemde rolü konusunda net olmalı. Bir teklif portföyü oluşturup kaynaklarını buna göre tahsis etmeli. Uygun tekliflerin seçiminde bütünsel ve istikrarlı yaklaşımın bir değer yarattığı görülüyor. Son halkada ise tutarlı, uyumlu ve çok katmanlı bir ekosistem mantığına göre portföyü önceliklendirip aktif bir şekilde yönetmenin gerekliliği ortada. Sektörün tüm oyuncuları yetkinliklerini yeniden gözden geçirerek geleceğe uyum sağlayabilirler.” dedi.

Türkiye’deki otomotiv sektörü hakkında ise, Karamanoğluyeni mobilite ekosistemine adaptasyonun önemini vurgulayarak; “Otomotiv sektöründe, üretim üssü olarak, Dünya’nın önde gelen ülkelerinden olan Türkiye’nin yeni mobiliteye en etkili ve hızlı şekilde ayak uydurması sektörün geleceği için kritik. TOGG’un kısa zaman önce ön sipariş alımına başlaması, Çinli BYD’nin Türkiye distribütörlüğü için niyet mektubu imzalaması ve Tesla’nın Türkiye pazarına giriş için hamleleri, Türkiye otomotiv sektörünün evrilen mobilite ekosistemine adaptasyon ihtiyacını hızlandırabilecek önemli gelişmeler olarak görülebilir. Adaptasyonun en hızlı yollarından biri ise, otomotiv değer zincirindeki tüm oyuncuların ekosistemdeki konumlarını gözden geçirmeleri ve gerekirse yeniden tanımlayarak portföylerini revize etmeleri olabilir. Özellikle son yıllarda yapmış olduğumuz çalışmalar, bizlere sektörün öncü oyuncularının ekosistem stratejilerini oluşturma eforlarını arttırdıklarını, iş birliği olasılıklarını hiç olmadığı kadar derinlemesine incelediklerini ve dönüşüm yol haritalarını şekillendirmeye odaklandıklarını gösteriyor. Benzer yaklaşımın tüm sektör oyuncuları tarafından benimsenmesi, sektörün geleceğe hazırlanması için önem arz ediyor” dedi.

Yazılım tabanlı mobilite hizmetleri sunan isteğe bağlı özellikler (ODCF) yükselişte

Araştırmanın ilk boyutunda; bağlantılı, elektrikli, otomatik ve akıllı araçlar konusunda tüketici tercihlerini belirlemek üzere ABD, Almanya ve Çin’de 3 bin katılımcıyla görüşüldü, 50 uzmanın görüşü rapora dahil edildi. Buna göre tüketiciler arasında aracın bir platform görevi gördüğü, yazılım tabanlı mobilite hizmetleri sunan isteğe bağlı özellikler (ODCF) yükselişte.

Navigasyon (Almanya’da %80, ABD’de %78, Çin’de %93) ve güvenlik (Almanya’da %78, ABD’de %82, Çin’de %96) en önemli hizmetler olmaya devam ediyor. Almanya’da akıllı telefon yansıtmayı önemli olarak değerlendiren katılımcı sayısında önemli artış olduğu görülüyor.

İsteğe bağlı özellikler için Almanya ve ABD’deki tüketicilerin ödeme istekliliği (WTP) aylık yaklaşık 20 euro iken Çin’de bunun iki katı, yaklaşık 40 euro. Uzmanlar ise tüketicilerin ödeme istekliliği konusuna daha temkinli yaklaşılması gerektiğini düşünüyor.

Ülkelerin BEV tercihlerinde Çin en yüksek orana sahip

Katılımcılara bir sonraki araç alımlarında ne tür bir teknolojiye yöneleceği sorulduğunda Almanya’daki tüketicilerin bataryalı elektrikli araçlar (BEV) konusunda her 100 kişiden sadece 35’i  bu araçları düşünebileceğini söylüyor. Şarj edilebilir hibrit araçlara (PHEV) olan ilginin ise yüzde 44 ile biraz daha yüksek düzeyde olduğu görülüyor. ABD’deki tüketiciler BEV fikrine daha açık, yaklaşık %50’si bu araçları almayı düşünüyor. PHEV ise hemen hemen BEV ile başa baş, tüketicilerin yaklaşık %50’si bu araçlardan yana.

Çin’deki tüketicilerin tercihleri bir hayli zıt yönde. Ortalama %90 gibi yüksek bir oranda bataryalı elektrikli araçlar en çok tercih edilen model oluyor. PHEV 1-2 puan farkla geride kalıyor. Otonom (sürücüsüz) araçlar hakkında ise tüketici kabulünün Almanya ve ABD’de düşük seyretmeye devam ettiği, Çin’deki tüketicilerin bu teknolojiye çok daha açık olduğu görülüyor.

Her ülkedeki katılımcıların karbondioksit emisyonları azaltmak için farklı öncelikleri olduğu da görülüyor. Almanya’da kısa mesafelerde yürümek veya bisiklet kullanmak (%51), ABD’de elektrikli araçlara geçmek (%43), Çin’de ise toplu taşıma kullanmak (%54) baskın eğilimler.

Çarpıcı olan sonuç ise; Çin’de bireysel karbon ayak izini düşürmek adına davranışını değiştiren kişilerin ABD ve Almanya’dan nerdeyse 10 kat fazla olması. Çin’de “Hiçbir şey yapmıyorum” diyenlerin oranı sadece %2 iken, Almanya ve ABD’de bu oranlar sırasıyla %21 ve %25.

Risk Değerlendirmesi Nedir ? Nasıl Yapılır ?

Risk değerlendirmesi kavramını açıklayabilmek için öncelikle tehlike ve risk kavramlarını tekrar hatırlayalım. Tehlike, işyerinde var olan ya da dışardan gelebilecek, işyerini, işletmeyi veya çalışanı zarara ve hasara uğratma potansiyeli olan olaylardır. Risk ise, tehlikeden kaynaklanan zararın ifadesidir. Şimdi örnekler ile bu kavramları açıklayalım:

  • Maske takmadan toplum içinde hareket etmek tehlike, maskesizlikten dolayı Cov-19 virüsünün vücuda girip kişiyi Covid-19 (+) hale getirmesi ise risktir. Burada risk değerlendirmesi ise toplum içinde Cov-19 virüsüne geçirgen olmayan maske kullanımının zorunlu hale getirilmesidir.
  • İşyerinde acil durumlarda çalışanlar tarafından nasıl hareket edilmesi gerektiğinin bilinmemesi tehlike, gerçekleşen bir acil durumda çalışanların bilgisizlikleri sebebi ile izdiham neticesinde yaralanmaları veya ölmeleri ise risktir. Tüm işyerlerinde, acil durum eylem planlarının hazırlanması, acil durum ekiplerinin belirlenmesi, ekiplerin eğitimi ve acil durum tatbikatlarının yapılması da risk değerlendirmesidir.

Tanım olarak risk değerlendirmesi, tehlikenin riske dönüşmemesi için verilen mücadele, alınana önlemler olarak nitelenmektedir. Risklerin değerlendirilme çalışmasının, risk değerlendirme hiyerarşisine uygun olarak yapılması büyük önem arz etmektedir. Risk değerlendirmesi 4 basamaktan oluşur:

  1. Tehlikelerin tespit edilmesi
  2. Tehlikeden kaynaklanan risklerin belirlenmesi
  3. Risk kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması
  4. Risk kontrol tedbirlerinin uygulanması

İşyerinde yangın tehlikesinin ele alalım. İşyerinde yanıcı malzemelerin bulunması ve yanma olayını gerçekleştirebilecek ısı ile işyerinde çalışma yürütülmesi bu tehlikeyi mümkün kılmaktadır. Yangın çıkması durumunda işyerinde meydana gelecek hasarın tespit edilmesi gerekmektedir. Bu zararın önüne geçebilmek için de önleme politikaları oluşturulmalıdır. Önleme politikalarına örnek olarak:

  • Yanıcı malzeme ile yakıcıların birbirlerinden izole edilmesi,
  • Yangın tehlikesi olan bölümlerin yangına dayanıklı kompartımanlarına dönüştürülmesi,
  • Yangın sınıfına uygun ve yeterli sayıda yangın söndürme ekipmanının hazır bulundurulması verilebilir

Belirlenen risk kontrol tedbirlerinin ardından, bu tedbirlerin uygulanması basamağına geçilir. Yangın sınıfına uygun nitelikte ve uygun sayıda yangın söndürme ekipmanı ilgili birimlere yerleştirilmesi ile risk değerlendirme hiyerarşisi tamamlanmış olur.

Dikkat edilmesi gereken çok önemli iki nokta daha vardır. Tamamlanan risk değerlendirme hiyerarşisinden sonra 5. Basamak olarak uygulamaların kontrol edilmesi gerekmektedir. Yangın tehlikesine karşı uygun nitelikte ve doğru sayıda yangın söndürme ekipmanı temin edildi mi ? Son olarak ise 6. Basamakta ÖNLEM AL! Hiyerarşisine dikkat edilmelidir. 5. Basamaktaki kontrol sürecinde bir problem tespit edildi ise, 6. Basamakta önlem alarak düzeltilmelidir.

Vedat CANER

Başarılı Bir İş Planı Hazırlamak

Bu yazımda girişiminiz için İş Planınızı nasıl tamamlamanız ve tamamlanan İş Planınızı sunduğunuzda onaylanması için nelere dikkat etmeniz gerektiğinden bahsedeceğim. İş Planı, girişime ait ürün ya da hizmetlerin, nasıl para kazandıracağını, girişimle ilgilenecek ekibin kimlerden oluştuğunu, yöneticilerin kimler olduğunu, kaynak ihtiyacının ne olduğunu ve nasıl karşılanacağını, finans yönetimi ve operasyon modelinin ne olduğunu ilgili kişilere detaylıca aktarmak için hazırlanan bir belgedir. Başarılı bir İş Planı, girişiminize başlamadan önce stratejinizi netleştirmenize, potansiyel fırsat ve engelleri belirlemenize, kaynaklarınızın ne olduğunu ve girişimcilik sürecinde neye ihtiyacınız olacağına karar vermenize yardımcı olur. İş Planınızı özellikle finansal destek almak istediğiniz kişilere sunarken fikrinizin veya büyüme planlarınızın uygulanabilirliği konusunda onları ikna etmeniz ise son derece önemlidir. Sözü uzatmadan hemen İş Planınızın içeriğini ve İş Planı sunumunuzu nasıl iyileştirebileceğiniz konusunda tavsiyelerin ilkiyle başlıyorum:

Girişiminizi hayata geçireceğiniz pazarın dinamiklerini öğrenmeniz ve detaylı pazar araştırması yapmanız; başarılı bir İş Planı yazmak için son derece önemli.  Rakiplerinizi iyi tanımalı ve rekabet stratejilerini derinlemesine analiz etmelisiniz. Rakiplerinizin sahip olduğu güçlü yönler ile girişiminizin güçlü yönlerini kıyaslamalı ve girişiminizi onlardan ayıran üstün yönlerinizi İş Planınızda belirtmelisiniz. Rakiplerinizde olup sizde olmayan yönlerin eğer girişiminize artı değer katacağına inanıyorsanız, girişiminizi bu nitelikleri de ekleyerek güçlendirin. Diğer yandan girişiminizin sahip olduğu, rakiplerinizden farklı güçlü yönlerinizi İş Planı sunumuzu yaparken, rakipleri küçümsemede kullanmanız ilgi çekici olacaktır. Benden söylemesi…

İş Planınızı sunarak finansal destek almak isteyeceğiniz değerlendiriciler değişkenlik gösterebilir. Her bir değerlendirici kitlesi için her defasında iş planınızı revize etmenizi öneririm.  Finansal hibe ve teşvik veren kurum ve kuruluşlar (Türkiye için KOSGEB, TÜBİTAK, T.C. Kalkınma Bakanlığı vb.), bankalar, melek yatırımcılar veya risk sermayedarları (kitle fonlaması için) vb. için ayrı ayrı İş Planı hazırlamalı ve sunumda özellikle değerlendiricilerin kimler olduğuna göre dikkat çekmek istediğiniz hususları değiştirmelisiniz. Belki de girişiminize finansal kaynak sağlamak yerine sizinle en başında ortaklık kurmak isteyen değerlendiricilerle karşılaşırsınız; kim bilir? Böyle bir taleple karşılaşma ihtimaline karşı, yerinizde olsam; “Ortaklık yüzdelerinin ne olmasını dilerdim?” ve “Neden bu yüzdelik payı talep ederdim?” sorularının cevabını düşünür sunuma öyle girerdim.

İş Planınızda sunacağınız her iddianızı destekleyecek kanıtlarınızın olması önemli. Yani lütfen söylediklerinizin altını sağlam nedenlerle doldurmaya gayret edin. Örneğin; İş Planınızda iddianız 1 sene içinde pazarda lider olmaksa; bunu neye dayanarak hedeflediğinizi söylemelisiniz. Belki ürününüz yeni bir icat ve müşterilerde talep oluşturduktan sonra rakibinizin olmadığı hedef pazarda lider olmayı düşünüyorsunuzdur. Belki de rakip ürünler hedeflediğiniz pazarda vardır ancak hepsi ithaldir. Siz yerli ve milli ürün üretim desteklerinden yararlanarak rakip ürünlerden daha ucuza ürünü mal edip daha düşük fiyatla kısa sürede rakip ürünler satın alan bütün müşterileri taleplerini kendi ürününüze çekeceğinize inanıyorsunuzdur. Ürününüzün pazarda fırtınalar estireceğinde iddialıysanız, bu iddianızı gerçek öngörülerle desteklemeniz şart. Mesela eğer proje ekibinizin gerekli Ar-Ge çalışmalarını yürütecek niteliklere sahip olduğu konusunda iddialıysanız; İş Planınıza personelin özgeçmişlerini ekleyerek başarılı oldukları projelerden bahsedebilirsiniz. Ekibinizde sizle çalışacak kişilerin Ar-Ge faaliyetlerindeki tecrübelerini aktardığınızda güven kazanır; değerlendiricileri ikna etmeye bir adım daha yaklaşmış olursunuz.

İş Planınızda hazırladığınız tüm finansal tahminlerde abartıya kaçmadan gerçekçi olun. Pazara girdiğiniz ilk sene pazarın %70’ine hakim olmak, nasıl kulağa ütopik geliyor değil mi? Fakat birçoğumuz ne yazık ki İş Planı hazırlarken fazla abartmaktan kendimizi alamıyoruz. Abarttığımızda değerlendiriciler üzerinde daha olumlu etki bırakacağımıza inanıyoruz. Fakat aksine kendimizi profesyonellikten uzak hayalperest gösteriyor; yatırımı aldığımızda özellikle kaynak dağıtımında doğru kararlar verebileceğimiz konusunda değerlendiricileri şüpheye düşürüyoruz Bu bakımdan İş Planı hazırlarken mali projeksiyonları (öngörüler, tahminler) daha ölçülü yapmakta fayda var. Örneğin, ilk sene için hemen hemen her girişimde %70 yerine %10’luk bir pazar payına ulaşmak çok daha gerçekçi. Aslında günümüz şartlarında sadece gerçekçi değil; aynı zamanda pazarda ilk yıl bu yüzdeye ulaşmak, doğru kararlar verilerek oldukça iyi bir performans gösterildiğinin de kanıtı.

İş Planı hazırlamak sadece değerlendiriciler açısından değil siz girişimciler için de önemli. Pazarlama tecrübeniz olabilir. Üretim, finans ve teknoloji gibi birçok alanda ise henüz yeterli tecrübeye sahip olmayabilirsiniz. E-ticaret fikriniz vardır ve girişime nereden başlayacağınız konusunda pek fikriniz yoktur.  Hemen bir İş Planı hazırlamanızı tavsiye ederim. Bir İş Planı hazırlamak, “bilinmeyenleri” hızlıca belirlememize yardımcı olur. Desteğe ihtiyaç duyacağımız boşlukları tespit ederek girişiminizin gelişimini hızlandırırsınız.

Doç. Dr. Duygu HIDIROĞLU

Deprem ve İnsani Yardım Tedarik Zinciri Yönetimi Klasörü yayında. İndirebilirsiniz. 

Deprem ve İnsani Yardım Tedarik Zinciri Yönetimi Klasörü yayında. İndirebilirsiniz. 

KLASÖRÜ İNDİRMEK İÇİN GÖRSELE TIKLAYINIZ. 

https://satinalmadergisi.com/wp-content/uploads/2023/03/Deprem-ve-İnsani-Yardim-Tedarik-Zinciri-Yonetimi-.pdf

#tedarik #tedarikzinciri #satınalma #PMI #lojistik #taşımacılık #deprem #insaniyardım #afet 

 

 

Vergi Muafiyeti Sağlanan Vakıflar ve YMM Rapor Zorunluluğunun Ertelenmesi

4962 sayılı Kanunun 20’nci maddesine göre, “Gelirlerinin en az üçte ikisini nevi itibarıyla genel, katma ve özel bütçeli idarelerin bütçeleri içinde yer alan bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesini amaç edinmek üzere kurulan vakıflara, Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınabiliyor.

Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınmasının Şartları Nelerdir?

  • Sağlık, sosyal yardım, eğitim, bilimsel araştırma ve geliştirme, kültür ve çevre koruma ile ağaçlandırma konularında faaliyette bulunmayı amaç edinmesi,
  • Faaliyetlerinin kamuya açık ve Devletin kamu hizmeti yükünü azaltıcı etki yapacak düzeyde olmasını hedeflemesi,
  • Belli bir yöre veya belli bir kitleye hizmeti amaç edinmemesi,
  • Kuruldukları tarihten itibaren en az bir yıl süreyle faaliyette bulunmuş olması,
  • Bilanço esasına göre defter tutması ve son olarak,
  • Vergi muafiyeti talebinde bulunan vakıfların, vergi muafiyeti talebinde bulundukları tarihte gelir getirici mal varlığı ve yıllık gelir tutarları için belirlenen sınırlara sahip olmaları gerekir.

Vergi Muafiyetinden Yararlanmada Usuller Nelerdir?

Vergi muafiyetinden yararlanmak isteyen vakıflar, taleplerini içeren bir yazı ile Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuruda bulunurlar. Bu vakıflar başvuru yazısının ekinde;

  • Vakıf resmi senedinin örneği,
  • Gelir getirici malvarlığı ve yıllık gelire ilişkin bilgi ve belgeleri,
  • Son beş yıl içinde resmi senette yazılı olup amaçlar arasında yer alan sağlık, sosyal yardım, eğitim, bilimsel araştırma ve geliştirme, kültür ve çevre koruma ile ağaçlandırma konuları ile ilgili olarak gösterilen faaliyetleri içeren faaliyet raporunu Bakanlığa göndermeliler.

Vergi Muafiyeti Tanınan Vakıfların Yükümlülükleri Nelerdir?

Vergi muafiyeti tanınan vakıfların, dönem sonunda düzenlenecek bilanço ve gelir gider tablosu ile bir yıllık faaliyetlerinin sonuçlarını gösteren kesin bütçelerin birer örneği, yıllık faaliyet raporu ve yeminli mali müşavirce düzenlenmiş tasdik raporu ile birlikte yılın ilk üç ayı içinde Bakanlığa göndermesi gerekmektedir.

Deprem Nedeniyle Sürenin Uzatılması ve Sağlanan Kolaylıklar

Maliye tarafından Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Genel Tebliğ (Seri No: 5) yayımlandı. Yayımlanan bu Tebliğ ile beraber;

  • Meydana gelen depremler nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından mücbir sebep hali ilan edilmiş olan yerlerde; merkezi, şubesi veya iktisadi işletmesi bulunan Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ile bu yerler dışında merkezi bulunmakla birlikte mücbir sebep hali kapsamında olan yerlerde faaliyette bulunan meslek mensuplarıyla aralarında bu tarih itibarıyla “Yeminli Mali Müşavirlik Tasdik Sözleşmesi” bulunan Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflar tarafından, 1 seri numaralı Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Genel Tebliğin “3.2. Gönderilecek mali tablolar ve raporlar” başlıklı bölümünde yer alan belge ve raporların Hazine ve Maliye Bakanlığına ibraz edilmesi gereken son tarih, 2022 yılına ilişkin belge ve raporlar için bu yerlerde mücbir sebep halinin sona erdiği tarihi izleyen ayın sonuna kadar uzatılmıştır.

. Ayrıca Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıfların 2023 yılı içinde mücbir sebep hali ilan edilmiş olan yerlerde yaşanılan deprem nedeniyle yaptığı harcamalar, Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Genel Tebliği’nin “5. Gelirin harcanma şekli” başlıklı bölümü kapsamında amaca yönelik harcama olarak değerlendirilebilir.

Şaban KÜÇÜK

Yeminli Mali Müşavir

Tedarik Zinciri Gündem Klasörü Mart 2023 Yayında. İndirebilirsiniz.

Sürdürülebilirlik Eğitim Programları

Standart eğitim programı Sürdürülebilirlik Tedarik Zinciri Yönetimi
 2 gün ve Genişletilmiş Sürdürülebilirlik Eğitim Programı ise 6 tam gün üzerinden gerçekleştirilmektedir.

Sustainability Supply Chain1. gün- Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi
2. gün- Döngüsel Stratejiler ve KPI’lar
3. gün- Kurumsal Sürdürülebilirlik
4. gün- Etik ve Davranış Kuralları
5. gün- Sürdürülebilirlik Raporlaması
6. gün- Sürdürülebilir Pazarlama

Eğitim Koordinatörü: Prof. Dr. Murat ERDAL
merdal@istanbul.edu.tr

Satınalma ve Tedarik Zinciri Eğitim Kataloğu
Eğitim kataloğunu indirmek için https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf

Şehir dışı eğitimlerde uçak ve otel konaklama organizasyonu eğitim alan firma tarafından karşılanmaktadır.

Eğitim Gün Planı: 9:30 – 12:30, 1 saat öğle arası, 13:30 – 16:30

Şirketiniz için en doğru teklifi egitim@satinalmadergisi.com üzerinden alabilirsiniz.

– – – – – – –  – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –

Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Hizmeti

Şirketinizin Sürdürülebilirlik Yolculuğu ve Net Zero Hedeflerine Ulaşmasında Rehberlik Ediyoruz.

Yalın bir sürdürülebilirlik raporu, satış, iletişim, pazarlama, halkla ilişkiler, insan kaynakları ve yatırımcı ilişkilerinizde etkin şekilde kullanılabilir. Sürdürülebilirlik raporu, ölçtüğünüz, yönettiğiniz ve güncel verilerle desteklenen odaklanmış sürdürülebilirlik faaliyeti gerçekleştirdiğinizi ifade etmektedir.

Prof. Dr. Murat ERDAL liderliğinde Sürdürülebilirlik Raporlama hizmeti için en doğru teklifi egitim@satinalmadergisi.com üzerinden alabilirsiniz.

Sürdürülebilirlik Raporu

  • AB Direktifleri & Mevzuat
  • Uçtan Uca ESG Kriterleri
  • Strateji ve Eylem Planları
  • Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi
  • Green Sourcing
  • Üretim ve Emisyon Hedefleri
  • Uluslararası Standartlar
  • Çevre Yönetim Standardı ISO 14001
  • Su Ayak İzi Standardı ISO 14046
  • ISO 14064 Sera Gazı Emisyonlarının Belirlenmesi / Karbon Ayak İzi Doğrulaması
  • Sosyal Sorumluluk Standardı ISO 26000 
  • Green Procurement Yeşil Tedarik Standardı ISO 20400
  • Sürdürülebilir Stratejiler

Sürdürülebilirlik raporu kolayca anlaşılabilir olmalı. Tüm paydaşlarınızın
– müşteriler
– potansiyel iş ortakları ve tedarikçiler
– yatırımcılar ve
– yeteneklerin (İK) ilgisini çekmeli ve saygı uyandırmalıdır.

TEDARİK ZİNCİRİ GÜNDEMİ

Mart 2023 Tedarik Zinciri Gündem Klasörünü indirmek görsele için tıklayınız.
Hazırlayan: Prof. Dr. Murat ERDAL

İşçinin Ödenmemiş Ücret Alacağı Olmasa da Geçmiş Ücretlerin Düzensiz ve Gecikmeli Ödenmesi Haklı Fesih Nedeni midir ?

Uygulamada bazı işverenlerce işçi ücretlerinin düzensiz ve gecikmeli olarak ödendiği bilinmektedir. Ücretlerin sürekli olarak düzensiz ve geç ödenmesi işçi açısından iş ilişkisini dayanılmaz kılmakta ve işçileri düzenli ücret alabilecekleri başka işyerlerinde çalışmaya sevk etmektedir. Hatta işçiler çalıştıkları işyerleri ile iş sözleşmeleri sona ermeden başka iş arayışına girmekte ve başka işyeri işverenleri ile anlaşarak sözleşme imzalamaktadırlar. Çünkü işçinin biricik gelir ücrettir. Emeği karşılığı aldığı ücret ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin eden işçinin ücretinin düzensiz ve gecikmeli olarak ödenmesine katlanması beklenemez.

İşçinin ücretinin ödenmemesi veya eksik ödenmesi ya da düzensiz ve geç ödenmesi, işçiye iş sözleşmesini haklı nedenle fesih yetkisi verir. Bahse konu ücret geniş anlamda ücret olarak anlaşılmalıdır. Yani asıl ücretin yanında pirim, ikramiye, yakacak yardımı, yiyecek yardımı, fazla çalışma ücreti, hafta ve genel tatil ücretleri gibi tüm alacaklar bu kapsamda değerlendirilmelidir[1].

Yargıtay’a göre, “İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32’nci maddesinin dördüncü fıkrasında, ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. 5953 sayılı Basın İş Kanunu’nun 14’üncü maddesinin aksine, 4857 sayılı Yasada ücretin peşin ödeneceği yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, aksi bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sora ödenmelidir.

Ücreti ödenmeyen işçinin, bu ücretini işverenden dava ya da icra takibi gibi yasal yollardan talep etmesi mümkündür.

1475 sayılı Yasa döneminde, toplu olarak hareket etmemek ve kanun dışı grev kapsamında sayılmamak kaydıyla 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 81 inci maddesi uyarınca ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini ifa etmekten, yani çalışmaktan kaçınabileceği kabul edilmekteydi. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 97 inci maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu’nda ise ücret daha fazla güvence altına alınmış ve işçi ücretinin yirmi gün içinde ödenmemesi durumunda, işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabileceği açıkça düzenlenmiş, toplu bir nitelik kazanması halinde dahi bunun kanun dışı grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır.

Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da bulunmaktadır. Ücretin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir.

Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanması gerekir (Yargıtay 9.HD. 18.1.2010 gün, 2008/14546 E, 2010/193 K.).

4857 sayılı İş Kanunu’nun 24’üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkânı bulunmaktadır (Yargıtay 9. HD. 16.7.2008 gün 2007/22062 E, 2008/16398 K.).

İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle ödenememiş olmasının sonuca bir etkisi yoktur. İşçinin, ücretinin bir kısmını Yasanın 33’üncü maddesinde öngörülen ücret garanti fonundan alabilecek olması da işçinin fesih hakkını ortadan kaldırmaz.

Bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan aynî yardımların yerine getirilmemesi de (erzak ve kömür yardımı gibi) bu madde kapsamında değerlendirilmeli ve işçinin “haklı fesih” hakkı bulunduğu kabul edilmelidir.

İşçinin sigorta primlerinin hiç yatırılmaması veya eksik bildirilmesi, sosyal güvenlik hakkını ilgilendiren bir durum olsa da Dairemizin 1475 sayılı Yasa döneminde istikrar kazanmış olan görüşü, 4857 sayılı İş Kanunu döneminde de devam etmekte olup, sigorta primlerinin hiç yatırılmaması, eksik yatırılması veya düşük ücretten yatırılması hallerinde de işçinin haklı fesih imkânı vardır (Yargıtay 9. HD. 18.1.2010 gün, 2009/24286 E, 2010/74 K.).

Somut olayda mahkemenin 2014 yılı nisan ayı ücretine ilişkin gerekçesi yerinde ise de davacı iş akdini aynı zamanda geçmiş ücretlerinin düzensiz ve gecikmeli ödendiği gerekçesiyle de feshetmiştir. Bu durumda geçmiş ücretlerin tam ve zamanında ödendiğinin ispat külfeti davalı işverende olup davalı işveren davaya cevap vermemiş, delil göstermemiş ve davaya katılmamıştır. Davalı işveren kendi üzerinde bulunan ispat külfetini yerine getirmediğinden davacı işçinin geçmiş ücretlerinin zamanında ödenmediği gerekçesine bağlı fesih haklı kabul edilerek kıdem tazminatının kabulü gerekirken sadece son ay ücreti üzerinde durularak feshin haklı olmadığına ve kıdem tazminatının reddine karar verilmesi hatalıdır”[2].

Sonuç olarak, fesih anında işçinin ödenmemiş ücret alacağı olmasa da, ücretlerin düzenli ödenmemesi işçi açısından haklı fesih nedeni sayılır. Çünkü işçinin ücretinin en geç ayda bir ödeneceği yasa hükmü olmasına rağmen işverence sürekli olarak gecikmeli ödeme söz konusu ise, bu durum işveren açısından çalışma koşullarının uygulanmadığı anlamına gelir. Bu nedenle işçinin ücretini sürekli, düzensiz ve gecikmeli ödeyen işverene karşı, fesih anında ödenmemiş bir ücret olmasa dahi işçinin haklı nedenle fesih imkanı bulunmaktadır. İşçi, iş sözleşmesini İş Kanunu m.24/II-(f) bendinde yer alan “çalışma koşullarının uygulanmaması” gerekçesi ile haklı nedenle fesih yaparak şartları oluşmuşsa kıdem tazminatı talebinde bulunabilir.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] ÇİL, Şahin, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, (2019-2021) 9.Baskı, İstanbul 2022, s.672.

[2] Y9HD.29.06.2020 T., E.2017/16525, K.2020/6601 Legalbank.

İhracatçının Döviz Kuru Feryadı

Piyasalara Ne Oluyor ?

Döviz piyasalarına baktığımızda gidişatın pek de istenilen gibi olmadığını görmekteyiz. Gidişat derken; ülkemize döviz girdisi sağlayacak, döviz girişleri ile hem TCMB döviz rezervlerine, hem de ülkenin kalkınmasına katkıda bulunacak ihracatçı açısından son derece önemli döviz kurlarındaki piyasa gidişatından bahsediyorum. Döviz piyasaları adeta yerinde çakılmış, dünya piyasalarında veya ülkemiz piyasalarında faizler, dövizin fiyatlamasında belirleyici olmasına rağmen, yerinden kımıldamıyor. Sanki ölü toprağı atılmış gibi.

Bir günlük USD / TRL grafiğine bakınız. Sanki terk edilmiş piyasa. Hareket yok. Bize hareket yok gibi görünse de dövizin olası baş kaldırmaları halinde nöbetçi döviz satıcıları 7 / 24 iş başında ve dövizin fiyatını aylardır tek çizgide, tek sabit fiyatta tutmaya çalışıyorlar. Tabii ki her gün için milyonlarca dolarlık döviz heba ediliyor sırf döviz fiyatını yerinde, sabit tutabilelim diye.

İhracatçının Feryadı Neydi ?

Her şeyden önce gerçekçi olmakta yarar vardır. Her ay açıklanan resmi enflasyon rakamlarına bakacak olursak, enflasyon başını aşağı çevirdi, her ay bir önceki ay ile kıyaslama yapıldığında sanki düşüş trendine girmiş gibi görünmektedir. Ancak çarşı Pazar enflasyonu, üreticilerin karşılaştıkları ham madde fiyatlarındaki anormal yükseliş hiç de resmi rakamlarla bire bir örtüşmediğini ortaya koymaktadır.

İhracatçılar ve ihraç amaçlı mal üreten üretici firmalar yüksek enflasyon ile mücadele edip mallarını üretseler de, döviz bazında ürünlerini daha yüksek fiyata satmaları halinde piyasada rekabetçiliğini kaybediyorlar ve mallarını satamıyorlar. Rekabetçi olmak istediklerinde ise düşün kalan kurlar dolayısıyla zarar ediyorlar.

Ve ihracatçı feryat ediyor. Bu feryadı duyan vardır elbet.

İhracatçının Feryadı

Evet ihracatçımız ağlıyor, feryat ediyor. İnanın abartmıyorum, bugünkü ihracatçılarımızın durumu böyledir. Bir istatistik tutmadım kimler ağlıyor, kimler gülüyor diye. Ancak şu anki piyasa koşullarında yüzü gülen, piyasa koşullarından son derece memnun olan bir ihracatçı yoktur kanaatindeyim.

Piyasadan memnun olan bir kesim var ise o da ithalatçıdır. İthalatın memleketimiz için ne yararı var ? Konuşmaya da gerek görmüyorum.

Benden duymuş olmayın ama, hangi ihracatçı ile konuştuysam, danışmanlığını yapmakta olduğum dış ticaret firmaları, eğitimlerime katılan ihracatçı firmalarla bu ara sürpriz telefonlarla görüşmelerimiz oluyor. Bir tanesi bana farklı soru sorsa gam yemeyeceğim.

İhracatımız günden güne zayıflıyor, Pazar kaybediyoruz.

İthalatçının istediği düşük kur değil miydi? Buyurun düşük kur… İthalat coştu, ihracat ise yürüdü. Belki yerinde saydı desek daha iyi olacak.

Kaynak: https://www.dunya.com/ekonomi/ihracat-yuzde-15-ithalat-yuzde-44-artti-haberi-659665

İthalat uçuşa geçti, geriden gelen ihracat ise ithalatın nallarını saydı.

2023 yılında ihracat hedefimizin 500 Milyar Dolar olduğu ancak buna göre ihracatçının desteklenmediği bir gerçek var. En azından döviz kurlarının enflasyon kadar artması, ihracatçımızı şahlandırır. Kurlarımız sabit kaldıkça ihracatımız daha da azalacaktır.

REŞAT BAĞCIOĞLU

Alım Talebi: PVC Granül Siyah Renk

Bir firmamız için; siyah renkte, shore değeri 70 olacak şekilde PVC Granül alımı yapılacaktır. Detaylar için iletişime geçilmesi rica olunur.

Miktar: 20 Ton (bir araç yükü)

Özellik: Siyah renk, Shore Değeri 70

Teslim Yeri: Diyarbakır

Ödeme: Nakit

Son Teklif Tarihi: 02.04.2023

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK ( 250 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

– Ödeme sonrasında ilanla ilgili teklifinizi; ticaret@satinalmadergisi.com adresine gönderebilirsiniz.