Sosyal girişimcilik, toplumun geneline yayılan sorunları çözme potansiyeline sahip bazı kişilerin bu sorunlara odaklanarak çözümler üretmesidir. Sorunların çözümünde rol alan kişiler, yani sosyal girişimciler, toplumun sağlığı, güvenliği ve refahı için inisiyatif alarak toplumun tamamında ya da önemli bir bölümünde olumlu etkiler yaratmak için risk alarak çaba sarf ederler. Bu insanlar, yeri geldiğinde kendilerinden ödün vererek içinde yaşadığı topluma hizmet etmeyi kendileri için çok önemli bir misyon edinirler. Diğer insanların ya da kamu ve özel sektör kuruluşlarının etki yatırımı, bilinçli tüketim, kurumsal sosyal sorumluluk, etik ve şeffaflık gibi konularda adımlar atması sosyal girişimcilerin başarılı olmasında son derece etkilidir. Sosyal girişimciler için sosyal faydalar yaratmak kâr elde etmek çok daha öncelikli bir konudur.
Sosyal girişimciliği farklı kategorilere ayırmak mümkündür. Örneğin küçük bir coğrafi bölgede ve genellikle içinde yaşadığı toplumun ihtiyaçlarına öncelik veren girişimciler, daha ziyade yerel düzeydeki faydalara odaklanır. O bölgedeki paydaşlarla güçlü ilişkiler kuran bu girişimciler ve yaratılan olumlu etkileri sürdürülebilir kılmak için yerel paydaşlarla iş birlikleri geliştirebilir. Sosyal girişimciler bir kişi olabileceği gibi bir işletme de olabilir. Bu işletmeler, kurumsal sosyal sorumluluk misyonlarının bir gereği olarak toplumsal meseleleri kamuoyunun gündemine taşır ve gerekli çözümlerin üretilmesine öncülük eder. İnsan haklarının korunması, adil gelir dağılımı, çevresel uyumluluk vb gibi konuları en az kendi kârlılığı kadar önemseyen bu işletmeleri genellikle toplulukların sosyal ve ekonomik refahı için geliştirdikleri uygulamalarla ve ürettikleri çözümlerle tanırız. Bu bağlamda sosyal girişimciliğin şirketlerin kurumsal itibar ve marka yönetiminde çok önemli olduğunu söyleyebiliriz.
Bazı sosyal girişimcilik faaliyetlerin etkileri yerel düzeyde kalırken bazıları ulusal hatta uluslararası boyutlara ulaşabilir. Bir otomotiv markası olan Volvo’nun 1960’lı yıllarda geliştirdiği ve şimdiye kadar tüm dünyada milyonlarca insanın hayatının kurtulmasına vesile olan emniyet kemeri sistemi için bir patent hakkı talep etmemesi bir sosyal girişimcilik örneği olarak değerlendirilebilir. Bir bilim insanının ya da bir sağlık kuruluşunun küresel düzeyde etkili olan bir salgın hastalığı için aşı ya da ilaç geliştirmesi ve bunu toplumun faydasına sunması da bir sosyal girişimcilik örneği olabilir. Bu tür örneklerdeki ortak noktada girişimi gerçekleştiren kişilerin kendi çıkarların çok toplumun çıkarlarını önemsemesidir.
Sosyal girişimler, içinde yaşanılan topluma; toplumun kültürel, coğrafi ve etik değerlerine, söz konusu sorunun ya da talebin büyüklüğüne ve etki alanına, paydaş profiline ve girişimcinin özelliklerine ve potansiyeline bağlı olarak değişebilir. Fakat bütün sosyal girişimcilik faaliyetlerinin birtakım ortak özellikleri vardır. Örneğin, tespit edilen toplumsal sorunun etkilediği kişileri ya da ihtiyaç olduğu düşünülen bir ürün ya da hizmetin toplumun hangi kesimi tarafından yoğun bir şekilde talep edildiğini belirlemek genellikle sosyal girişimin başlangıç noktası olmaktadır. Daha sonra ise sorunu daha net bir şekilde tanımlamak ve detaylandırmak gerekir. Örneğin, bir bölgede düşük hayat standartları temel bir sorun olarak tanımlanmışsa, bölgede insan hayatının konforunu, güvenliğini ya da kalitesini düşüren ikincil sorunlar tespit edilmeye çalışılır.
Sosyal girişimcilik her ne kadar iyi niyet çerçevesinde gelişse de tespit edilen sorun ya da toplumsal ihtiyaç için talep üretirken mutlaka bir plan yapılmalıdır. İster bireysel ister kurumsal düzeyde olsa her sosyal girişimcilik faaliyetlerinde zaman, para, iş gücü, uzmanlık vb gibi kaynaklar planlanmalıdır. Sosyal girişimcilik nihai amaç her ne kadar herkesi memnun etmek olsa da günün sonunda bunu başarmak çoğu zaman mümkün değildir. Bu nedenle, sosyal girişimcinin bir önceliklendirme yapması kaçınılmazdır. Finansal kaynaklar, konuyla ilgili uzmanlık ve tecrübe düzeyi ve diğer faktörler göz önünde bulundurularak mümkün olan en fazla sayıda insanı memnun edecek çözümler üretilmelidir.
Sosyal girişimcilik çalışması tamamlandıktan sonra üretilen çözümün ya da yaratılan etkinin toplumdaki karşılığı takip edilmelidir. Girişimin çıktılarının toplumun ihtiyaçlarına gerçekten çözüm olduğu doğrulanmalı ve sürekli iyileştirmeler yapılarak etki düzeyi geliştirilmelidir.
Dilek AŞAN







Dünya Gastronomisinde ve Yemek Kültüründe Son yıllarda ön plana çıkan bir oluşum Slow Food – sağlıklı beslenme bu iki birliktelik. Slow Food anlamı ise yemek masasında yavaş yemek, yani sadece doymak karın doyurmak değil lezzet almak yediği yemeği sindirerek yavaş ve yorumlayarak masa etrafında konuşarak lezzet, tat, besin değeri gibi yemeği öne çıkaran detayları tartışarak yemek. Bu akımı Dünya genelinde başlatan kişi ise 1982 yılında İtalyan sosyolog-gazeteci Bay Carlo Petrini olmuş ve bu oluşumu ülkeler genelinde dernekleşmeye sosyal yönde gruplar, birlikler oluşturarak tüm dünya genelinde duyulmasını ve destek görmesini sağlamış.
İşletmeler ilk kurulduklarında geleneksel olarak kurucusunun verdiği bir isimle hayata başlar. Bu isim; kurucusunun adı veya soyadı, işletmenin doğduğu şehir, şehirle ilişkili bir nesne, farklı isimlerin birleşimi ya da kısaltması hatta tamamen hayal ürünü bir isim dahi olabilir. Ayrıca marka ismini gerçek bir varlıktan alıyor ise, marka ismi her anıldığında beyinde varlığa dair görsel çağrışımlar meydana gelir. Marka ismi seçilirken işletmelerin uzun yıllardır faydalandığı yöntemlerden bir diğeri ise menşei ülke etkisidir. Bu durumda, Japonca bir isim teknolojiyi, Fransızca bir isim lüksü, İtalyanca bir isim tasarımı, Almanca bir isim ise tüketicide dayanıklılığı çağrıştırır.
Anahtar Sözcükler: Ünsped, UGA, Gümrük Müşavirliği,gümrük, dış ticaret, sertifika, ithalat, ihracat, mevzuat, rejim, lojistik, taşımacılık, iş, kariyer, İstanbul Üniversitesi, Sürekli Eğitim Merkezi
KOBİ’ler için Avrupa Yeşil Mutabakatı’na geçiş süreci, Endüstri 4.0’a adapte olmanın anahtarını sunuyor. Ölçek ekonomisine geçemeyen KOBİ’lerin “Orta Gelir” eşiğini atlatamadığını vurgulayan Ortak Akıl Danışmanlık Kurucusu Dr. Yılmaz Sönmez, “KOBİ’lerimiz öncelikle ölçeklerini büyütmek ve OBİ olmak için efor sarf etmeli. Sadece ürün ve hizmetlerini değil, organizasyonlarını da dijitalleştirmeyi başaran şirketler rekabette bir adım öne geçecek. Ancak KOBİ’lerin dijitalleşme karnesi zayıf ! Avrupa Yeşil Mutabakatı’na geçiş süreci KOBİ’ler için bir fırsatken, KOBİ’lerimizin %90’ından fazlasının aile şirketi olması ölçek ekonomisine geçişte en büyük engel” dedi.
AB Yeşil Mutabakatı’na geçiş sürecinin KOBi’ler için fırsat olduğunu vurgulayan Dr. Yılmaz Sönmez, “Dünyada tüketici tercihlerinin ibresinin sürdürülebilirliği gösterdiği, çevre dostu üretimin tercih nedeni olduğu, Sınırda Karbon Vergisi ve Yeşil Mutabakat’ın kapımıza dayandığı, AB sınırlarında her yıl milyarlarca doları vergi olarak ödeme riskimizin doğduğu bu dönemde KOBİ’lerin “yeşil üretim” paradigmasına geçme yönünde yatırım yapmaları kaçınılmaz. Üstelik büyüklerin aksine buradaki çeviklikleri onlara önemli kazanımlar getirecek ve yeni pazarlarla tanıştıracaktır” diye belirtti.
Danıştay Kararı Özeti; Kemalpaşa Belediye Başkanlığı Destek Hizmetleri Müdürlüğü tarafından 2018/564665 ihale kayıt numaralı “Kemalpaşa Belediyesi 2019 Yılı 2 Kısım Akaryakıt” ihalesine ilişkin olarak İtes İleri Teknoloji ve Enerji Sis. Petrol Ür. Tic. Ltd. Şti. – Günaydın Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Özel Eğt. Hizm. Yakıt Taşm. San. ve Tic. Ltd. Şti. İş Ortaklığı itirazen şikayet başvurusunda bulunmuş ve Kurulca alınan 06.02.2019 tarihli ve 2019/UM.I-213 sayılı karar ile “4734 sayılı Kanun’un 54’üncü maddesinin onbirinci fıkrasının (c) bendi gereğince itirazen şikayet başvurusunun reddine” karar verilmiştir.
PwC’nin strateji danışmanlığı grubu Strategy&, yıllık Dijital Otomotiv Raporu’nun 11.’sini yayımladı. Tüketicilerin eğilim ve beklentileri doğrultusunda mobilite sektörünün görünümünü ortaya koyan rapora göre, isteğe bağlı özellikler (ODCF) yükselirken, güvenlik ve navigasyon en önemli hizmetler olmaya devam ediyor. Otomotiv sektöründeki oyuncuların ise değişen tüketici beklentilerini karşılayabilmeleri için kullanıcı arayüzlerini ve iş modellerini geliştirmeleri gerekiyor.
Araştırmayı değerlendiren Strategy& Türkiye Şirket Ortağı Kağan Karamanoğlu, “Otomobil oyuncuları, bağlantılı, elektrikli, otomatikleştirilmiş ve akıllı mobilite ile ilgili çeşitli stratejik zorluklarla karşı karşıya. Araştırmamız gösteriyor ki başarı faktörleri de çeşitli etkenlere bağlı. Öncelikle düzenleyici, gerçekleştirici veya etkinleştirici olsun, herkes ekosistemde rolü konusunda net olmalı. Bir teklif portföyü oluşturup kaynaklarını buna göre tahsis etmeli. Uygun tekliflerin seçiminde bütünsel ve istikrarlı yaklaşımın bir değer yarattığı görülüyor. Son halkada ise tutarlı, uyumlu ve çok katmanlı bir ekosistem mantığına göre portföyü önceliklendirip aktif bir şekilde yönetmenin gerekliliği ortada. Sektörün tüm oyuncuları yetkinliklerini yeniden gözden geçirerek geleceğe uyum sağlayabilirler.” dedi.
Türkiye’deki otomotiv sektörü hakkında ise, Karamanoğlu, yeni mobilite ekosistemine adaptasyonun önemini vurgulayarak; “Otomotiv sektöründe, üretim üssü olarak, Dünya’nın önde gelen ülkelerinden olan Türkiye’nin yeni mobiliteye en etkili ve hızlı şekilde ayak uydurması sektörün geleceği için kritik. TOGG’un kısa zaman önce ön sipariş alımına başlaması, Çinli BYD’nin Türkiye distribütörlüğü için niyet mektubu imzalaması ve Tesla’nın Türkiye pazarına giriş için hamleleri, Türkiye otomotiv sektörünün evrilen mobilite ekosistemine adaptasyon ihtiyacını hızlandırabilecek önemli gelişmeler olarak görülebilir. Adaptasyonun en hızlı yollarından biri ise, otomotiv değer zincirindeki tüm oyuncuların ekosistemdeki konumlarını gözden geçirmeleri ve gerekirse yeniden tanımlayarak portföylerini revize etmeleri olabilir. Özellikle son yıllarda yapmış olduğumuz çalışmalar, bizlere sektörün öncü oyuncularının ekosistem stratejilerini oluşturma eforlarını arttırdıklarını, iş birliği olasılıklarını hiç olmadığı kadar derinlemesine incelediklerini ve dönüşüm yol haritalarını şekillendirmeye odaklandıklarını gösteriyor. Benzer yaklaşımın tüm sektör oyuncuları tarafından benimsenmesi, sektörün geleceğe hazırlanması için önem arz ediyor” dedi.
Risk değerlendirmesi kavramını açıklayabilmek için öncelikle tehlike ve risk kavramlarını tekrar hatırlayalım. Tehlike, işyerinde var olan ya da dışardan gelebilecek, işyerini, işletmeyi veya çalışanı zarara ve hasara uğratma potansiyeli olan olaylardır. Risk ise, tehlikeden kaynaklanan zararın ifadesidir. Şimdi örnekler ile bu kavramları açıklayalım:
Bu yazımda girişiminiz için İş Planınızı nasıl tamamlamanız ve tamamlanan İş Planınızı sunduğunuzda onaylanması için nelere dikkat etmeniz gerektiğinden bahsedeceğim. İş Planı, girişime ait ürün ya da hizmetlerin, nasıl para kazandıracağını, girişimle ilgilenecek ekibin kimlerden oluştuğunu, yöneticilerin kimler olduğunu, kaynak ihtiyacının ne olduğunu ve nasıl karşılanacağını, finans yönetimi ve operasyon modelinin ne olduğunu ilgili kişilere detaylıca aktarmak için hazırlanan bir belgedir. Başarılı bir İş Planı, girişiminize başlamadan önce stratejinizi netleştirmenize, potansiyel fırsat ve engelleri belirlemenize, kaynaklarınızın ne olduğunu ve girişimcilik sürecinde neye ihtiyacınız olacağına karar vermenize yardımcı olur. İş Planınızı özellikle finansal destek almak istediğiniz kişilere sunarken fikrinizin veya büyüme planlarınızın uygulanabilirliği konusunda onları ikna etmeniz ise son derece önemlidir. Sözü uzatmadan hemen İş Planınızın içeriğini ve İş Planı sunumunuzu nasıl iyileştirebileceğiniz konusunda tavsiyelerin ilkiyle başlıyorum:
