Geleceği Okuyan Satın Almacılar: Zayıf Sinyalleri Güce Dönüştürmek

Geleceği Okuyan Satın Almacılar Zayıf Sinyalleri Güce Dönüştürmek Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Geleceği Okuyan Satın Almacılar: Zayıf Sinyalleri Güce Dönüştürmek

M.Efsun YÜKSEL TUNÇ

Geleceği Okuyan Satın Almacılar Zayıf Sinyalleri Güce Dönüştürmek Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSatın alma, geçmiş verilerle bugünü yönetmek değil; geleceği öngörerek fark yaratmaktır. Bizi bir adım öne taşıyan, çoğu zaman yüksek sesle duyulan trendler değil; henüz fısıltı halinde olan değişimlerdir.

İşte bu yazıda, zayıf sinyallerin dünyasına dalıyoruz. Henüz herkes fark etmeden görmeyi, sesini yükseltmeden duymayı ve şekil almadan harekete geçmeyi birlikte keşfediyoruz.

Zayıf sinyal, gelecekteki büyük değişimlerin küçük, sessiz bununla birlikte anlamlı işaretleridir. Bir müşteri şikâyeti, ani bir talep kayması, tedarikçiden gelen belirsiz bir e-posta, ya da sektörel bir blogdaki alışılmadık bir cümle… Hepsi, doğru gözle bakıldığında bir gelecek senaryosunun başlangıcı olabilir.

Zayıf sinyalleri okumak, sezgiyle desteklenen analitik bir beceridir. Ve satın almacılar için bu, yalnızca avantaj değil; rekabet üstünlüğüdür.  Bu üstünlüğü elde etmek için yapabileceklerimiz:

  • Krizleri önceden fark edebilmek
  • Alternatif tedarik zincirleri oluşturmak için zaman kazanmak
  • Yeni iş birlikleri ve inovasyon fırsatlarını ilk gören olmak
  • Organizasyon içinde stratejik öngörü sahibi bir lider haline gelmek

Bu sinyalleri görebilen satın almacılar sadece sipariş değil; gelecek de satın alır. Zayıf sinyal okuma becerisini geliştirmek için yapabileceklerimiz:

  1. Merak Kasınızı Güçlendirin

Geleneksel raporların dışında düşünün. Satın aldığınız sektörle ilgili farklı kaynaklardan, bloglardan, start-up dünyasından veri toplayın. “Neden bu oldu?” demek yerine, “Bu neye evrilebilir?” diye sorun.

  1. Fısıltıları Duyun

Sosyal medya yorumları, küçük müşteri anketleri, saha gözlemleri, tedarikçilerin gündelik dertleri… Bunlar genellikle raporlara girmez ama sinyalleri içerir.

  1. Anomaliyi İzleyin

Bir veride küçük ama tekrar eden farklılık varsa, orada dikkat çekici bir değişim başlıyordur. Örneğin bir tedarikçinin sevkiyat sıklığında düşüş mü var? Nedenini sorgulamadan “yoğunluk” demeyin.

  1. Trendleri Geniş Perspektifle Takip Edin

Sadece kendi sektörünüzdeki değil, paralel sektörlerdeki gelişmeleri de izleyin. Moda, teknoloji, tüketici davranışları, iklim… Hepsi birbirine bağlıdır.

  1. Ekip İçi Konuşmaları Kıymetli Hale Getirin

Operasyon ekibinden gelen sıradan görünen bir şikâyet, büyük bir değişimin ilk habercisi olabilir. “Bunun arkasında ne var?” diye sorun.

Gerçek hayattan bir olayı paylaşayım: Bir satın alma ekibi, tedarik zincirinde Çin merkezli bir tedarikçiden gelen belgelerin geciktiğini fark etti. İlk başta geçici bir sorun sanıldı. Bununla birlikte biri, tedarikçinin bulunduğu bölgedeki sosyal huzursuzluk haberlerine rastladı. Henüz uluslararası medya bunu konuşmamıştı. Ekip erken aksiyon aldı, alternatif tedarikçilere yöneldi. Aylar sonra diğer firmalar krize yakalanırken, bu ekip çoktan rotasını çizmişti.

İşte bu, zayıf bir sinyalin stratejik bir karara dönüştürülmesidir. Kurumlar olarak neler yapabiliriz ve zayıf sinyalleri yakalayabiliriz diye öneriler paylaşmak isterim.

  • Zayıf Sinyal Günlükleri: Her ekip üyesi haftalık olarak gördüğü minik değişimleri paylaşır.
  • 3 Ayda Bir “Gelecek Toplantısı”: Gündem sadece şudur: “Bizi ne bekliyor olabilir?”
  • Zayıf Sinyal Mentörlüğü: Kıdemli satın almacılar, genç yeteneklerle bu bakış açısını paylaşır.

Satın alma artık sipariş ve pazarlık değil; stratejik sezgiyle geleceği bugünden görebilme becerisidir. Zayıf sinyaller; vizyon sahibi liderler için birer dürbündür. Öngörülü olanlar fırsatı görür, hazırlıklı olanlar onu yönetir. Hep aklımızda olsun, her dalga, önce uzaktan görünür. Onu ilk fark eden, en iyi sörfü yapar.

Geleceği Okuyan Satın Almacılar Zayıf Sinyalleri Güce Dönüştürmek Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemM.Efsun YÜKSEL TUNÇ

Eğitmen ve Yönetim Danışmanı

Yaşam ve Yönetici Koçu

efsun@indus.com.tr

https://www.linkedin.com/in/efsunyukseltunc/

Instagram @indusefsun

Sözleşmenin Feshi İşleme Konulmamış ve İşçi Çalışmaya Devam Etmişse, Fesih Ne Zaman Gerçekleşmiş Olur?

Sözleşmenin Feshi İşleme Konulmamış Ve İşçi çalışmaya Devam Etmişse, Fesih Ne Zaman Gerçekleşmiş Olur Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Sözleşmenin Feshi İşleme Konulmamış ve İşçi Çalışmaya Devam Etmişse, Fesih Ne Zaman Gerçekleşmiş Olur?

Lütfi İNCİROĞLU

Sözleşmenin Feshi İşleme Konulmamış Ve İşçi çalışmaya Devam Etmişse, Fesih Ne Zaman Gerçekleşmiş Olur Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemFesih, iş sözleşmesini derhal ya da belirli bir sürenin geç­mesi ile sona erdiren, karşı tarafa yöneltilmesi gerekli tek yanlı irade açıkla­ması olarak tanımlanmaktadır [1].

Fesih hakkı her iki tarafa da tanınmıştır ve diğer tarafın kabulüne gerek olmayan bir irade beyanıdır. Fesih açıklamasında yazılı bildirim şartı, daha önce sadece 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/2 (Mülga İş Kanunu m.17/II) bendine göre, “haklı sebeple” yapılan fesihlerde aranırken, artık yeni İş Kanunuyla getirilen deği­şiklikte “ihbar önelli” fesihlerde de yazılı bildirim şartı aranmaktadır (İşK. m.19/1). Esasen, İş Kanununun 109. maddesi uyarınca bildirimlerin ya­zılı olarak ve imza karşılığında yapılması gerekir. Fakat, bu bildirimler deği­şik­likten önce “ispat şartı” olarak kabul ediliyordu [2]. Bu defa getirilen de­ği­şiklikte fesih bildiriminin “yazılı” olarak yapılması ve fesih sebebinin “açık ve kesin” bir dille belirtilmesi hükme bağlandığından, “geçerlilik şartı” ha­line gelmiştir.

Hemen şunu da söylemek gerekirse, yazılı bildirim şartı sadece “ihbar öneli kullandırmak” suretiyle yapılan fesihlerde değil, aynı zamanda “ihbar öneline ait ücretin peşin ödenmek” suretiyle yapılan fesihlerde de geçerli­dir. Aksi halde, işten çıkarma “haklı” ve yeni Yasala getirilen “geçerli” bir sebebe dayansa bile, “usulüne uygun” yapılmaması nedeniyle “haksız” veya “geçersiz” sayılacak ve işçinin yargı kararıyla “işe iadesi” söz konusu olacaktır.

Fesih bildiriminin mutlaka taraflarca yapılacağı husu­sunda bir hüküm bulunmadığından temsil ile ilgili genel hükümler burada da uygulama alanı bulmaktadır. Buna göre, temsil yetkisi bir şekle tabi olarak verilmemekte­dir, zımni bir irade beyanıyla da verilebilir. Ne var ki genellikle mümessile, temsile yetkili olduğunu ispat edebilmesi için bir “yetki belgesi” verilmek­tedir. Eğer kişinin Kanundan veya hukuki işlemden doğan bir temsil yetkisi yoksa” yetkisiz temsil” söz konusu olacak, böyle bir durumda da bil­dirimin geçerli sayılabilmesi için temsil edilenin icazet vermesi gerekecektir [3].

Fesih bildirimine yetkili olanlar ise, iş sözleşmesinin taraflarıdır. Yani işçi, işveren ve bunların Yasal temsilcileridir. Medeni Kanun, çeşitli hüküm­leri ile sözleşme yapabilme özgürlüğüne bazı sınırlamalar getirmiştir. Bu sı­nırlamalardan en önemlileri, kişinin medeni haklardan yararlanma ve bunları kullanma yeterliliğine ilişkindir. Bu yeterlilik temyiz gücüne, yani makul su­rette hareket etme iktidarına sahip, reşit, 18 yaşını doldurmuş ve kısıtlı olma­yan kişiler için söz konusudur. (TMK m.11) Temyiz yetene­ğine sahip olma­yan 18 yaşından küçük işçi, anne, baba ya da Yasal temsilci­sinden izin veya onay almadan iş sözleşmesini feshetmeye yetkili değildir.

Fakat, anne, baba veya vasi, küçüğün bir meslek ya da sanatla uğraş­masına izin vermişlerse, küçük ayrıca izin almaksızın iş sözleşmesi yapabilir. Aynı şekilde, 18 yaşından küçük işçi, anne ve babasının izin veya onayıyla aile dışında yaşıyorsa, iş sözleşmesini kendi iradesi ile yapabilir ya da feshe­debilir.

Yargıtay’a göre, fesih bildirimi her zaman açık bir şe­kilde yapılmayabilir, olayların akışından taraflardan birinin davranışı ile söz­leş­meye son verildiği anlaşılabiliyorsa bu davranışın da fesih şeklinde değer­len­dirilmesi gerekir[4]. İşçinin hakarete uğraması üzerine işyerini terk etmesi de haklı fesih niteliğinde olup işçiye kıdem tazminatı ödenmesi gerekir[5]. Yar­gıtay’a göre, işçinin açık bir iradesi olmadan uzunca bir süre ücretsiz izne çıkarılması iş sözleşmesinin işveren tarafından feshi anlamına gelir[6]. Ücret­siz izni kabul etmeyen işçinin işyerini terk etmesi ise işçinin sözleşmeyi haklı feshi olarak kabul edilmelidir[7]. Yargıtay bir başka olayda işçiden tehdit ve baskı ile istifa dilekçesi alınmasını değerlendirmiş ve tehdit ve baskı sonucu işçinin elinden istifa dilekçesi alınması halinde sözleşmenin davalı işverence feshedildiğinin kabulü gerektiği sonucuna ulaşmıştır[8].

Türk Borçlar Hukuku esaslarına göre yenilik doğuran bir irade beyanı karşı tarafa ulaşma anından itibaren hukukî sonuç doğurur (TBK, m. 11/2). Fesih bildirimi işçi ya da işverence uygulamada genellikle işyerinde yapılmaktadır. İş Kanunu m.17’deki “bildirimin diğer tarafa yapıl­ması” iba­resiyle, fesih bildiriminde karşı tarafın öğrenmesine değil, karşı ta­rafa var­ması (ulaşması) anlatılmaktadır[9].

Süreli fesih bildiriminin askı süresinde de (raporlu, izinli) kullanılması mümkündür. İşçinin iş sözleşmesi raporlu (istirahatli) ol­duğu sü­rede askıda olduğu için söz konusu olan fesih bildirimi raporun bitim tari­hinde hüküm ve sonuç doğurur (TBK, m. 432/6). Örneğin işçi yıllık ücretli izinli ya da istirahat raporlu iken süreli fesih bildiriminde bulunulabilir ancak fesih bildirim süreleri yıllık ücretli iznin ya da istirahat raporunun bitiminden itibaren işlemeye başlar[10].

Yargıtay’a göre, iş sözleşmesinin feshi işleme konulma­mış ve işçi işine bir süre daha devam ettikten sonra sözleşme feshedilmişse, söz­leşmenin önceki tarihte feshedildiği kabul edilemez[11]. Yine işçi­nin iş sözleşmesini feshinden sonra çalışmasını kesintisiz sürdürmesi halinde, sözleşmenin sona erdiği kabul edilemez[12]. İşçinin emeklilik nedeniyle iş söz­leşmesini feshinden sonra işverenin feshi sonuca etkili olmaz[13].

Sözleşmenin Feshi İşleme Konulmamış Ve İşçi çalışmaya Devam Etmişse, Fesih Ne Zaman Gerçekleşmiş Olur Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSonuç olarak, fesih hakkı her iki tarafa tanınan ve diğer tarafın kabulüne gerek olmayan bir irade beyanıdır. Yargıtay’a göre, iş sözleşmesinin feshi işleme konulma­mış ve işçi işine bir süre daha devam ettikten sonra sözleşme feshedilmişse, söz­leşmenin önceki tarihte feshedildiği kabul edilemez. Yine, işçi­nin iş sözleşmesini feshinden sonra çalışmasını kesintisiz sürdürmesi halinde, sözleşmenin sona erdiği kabul edilemez.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] Tanımlar için bkz.EKONOMİ, Münir, s.153; TURAN, Kamil, s.125; ARASLAN ERTÜRK, Arzu, s.269; ÇALIK, Şefik, İş Sözleşmesinin Feshi ve İş Güven­cesi, İstanbul 2005, s.69.

[2] Yarg.İç.Bir.K.18.12.1959, E.1958/28, K.1959/17; YHGK.10.01.1962 T., E.1962/ 9-4, K.1962/31;DEMİR, Fevzi, İş Hukuku ve Uygulaması, s.73; ÇELİK, Nuri, İş Hukuku Dersleri, İstanbul  2000, s.160; ÇALIK, İş Sözleşmesinin Feshi ve İş Güvencesi, s.73.

[3] ODAMAN, Serkan, İşçinin haklı sebeple fesih hakkı, Aralık 2000 Ankara, YOD­ÇEM, s.48

[4] YHGK.17.2.2010 T., E.2010/9-83 K.2010/92 Legalbank.; KILIÇOĞ­LU/ŞEN-OCAK, s.304;KESER, Hakan, İş Sözleşmesinin Bildirimli Feshinde Ge­çerli Sebep, 3. Baskı, Ankara 2016, s.22-23; ARASLAN ERTÜRK, s.274; ÇA­LIK, İş Sözleşmesinin Feshi ve İş Güvencesi, s.74.

[5] Y9HD.25.4.2012 T., E. 2010/7314 K.2012/4260 Legalbank.

[6] Y9HD.4.12.2008 T., E. 2007/31333 K.2008/33412 Legalbank.

[7] Y9HD.18.1.2010 T., E. 2009/25659 K.2010/36 Legalbank.

[8] Y9HD.6.2.2009 T., E. 2007/34483 K.2009/1710 Legalbank.

[9] ÇELİK, Nuri, CANİKLİOĞLU, Nurşen, CANBOLAT, Talat, İş Hukuku Dersleri, s.422; KILI­ÇOĞLU, Mustafa/ŞENOCAK, Kemal, s.305-306. KESER, Bildirimli Fesihte Geçerli Sebep, s.23; ARASLAN ERTÜRK, s.274; ÇALIK, İş Sözleşmesinin Feshi ve İş Güvencesi, s.71

[10] KESER, Bildirimli Fesihte Geçerli Sebep, s.29.

[11] Y9HD.05.03.1996 T., E.1995/29909, K.1996/3828. ÇİD. Mayıs 1996, s.27.

[12] Y9HD.11.12.2006 T., E.2006/25699, K.2006/32649 Çalışma ve Toplum, s.209.

[13] Y9HD.14.11.2006 T., E.2006/26468, K.2006/3004. Çalışma ve Toplum, s.293.

Satınalma Dergisi Mayıs 2025, Yıl:13, Sayı:149

Mayıs 2025 Satınalma Dergisi

Değerli yöneticiler, 

Prof.dr.murat ErdalABD-Çin ticaret görüşmeleri sonrasında, işlerin hızla tekrar yoluna girmesini beklemek kolay olamayacaktır. “Yoluna girmesi” ifadesinden anlaşılan, alışıldığı gibi ticaretimize kaldığımız yerden aynı şekilde devam edelim ise bu pek mümkün değil gibi. 

ABD yönetiminin yüksek tarife ve ona bağlı çok sayıda hamlesinin özünde, Çin ekonomisinin her alanda dünyaya hakimiyet kurmasının önüne geçilmesi amacı vardır. Çin’i yakalamanın mümkün olmadığının farkına varılmıştır. ABD tarafında ithalatçılarda, Çin tarafında ise ihracatçılarda tarifelerde gevşeme beklentisi olsa bile Trump yönetimi “bir şeyler almalıyız” düşüncesindedir. Gerilimi başlatan, sonrasında ise hızla derinleştiren ABD tarafının müzakere sürecini domine edeceği açıktır. 

Eğer arka planda yürütülen bir müzakere yok ise ticaret görüşmelerinin önemli sonuçlar üretmesini beklemediğimi belirtmeliyim. İlk görüşme daha çok karşılıklı olarak talep ve beklentilerin öğrenilmesi şeklinde geçecektir. Toplantı sonrasında masaya gelen taleplerin maliyetleri ve karşılanabilme düzeyi ile ilgili olarak, her iki taraftaki ekiplerin, kendi içlerinde çalışması gerekecektir. 

Drewry Konteyner Endeksi mayıs ayı verilerine baktığımızda, Şangay – Roterdam güzergahında % 45, Şangay – Los Angeles güzergahında ise % 32’lik düşüşleri görmekteyiz. Dünya ticaretinde siparişlerin yönünü kestirebilmek hayli zorlaştı. Talep tahminleri ve envanter planlamaları birçok sektörde bozulmuş durumda. Satınalma Dergisi Mayıs 149. sayımızda konuyu tedarik zinciri perspektifinden incelemeye gayret ettik. 

Şirket Tedarik Zinciri Risk Envanterini Güncellemeliyiz. 

Tedarik zinciri iş çevremizde bu yıl risk, dayanıklılık, kaos, kesinti, belirsizlik, bozulma, adaptasyon, istikrarsızlık, güven (-sizlik) vb. sözcükleri fazlasıyla kullanacağız. Gündem sadece ABD-Çin rekabeti de değil artık. Güven erozyonu artık her yerde. Türbülans olmaması mümkün değil. 

Bu dönemde ekonomimize, sektörümüze, şirketimize bir şey olmaz demek fazlasıyla iyimser bir okuma olur. Sorunlar çok boyutlu ve karmaşık. Konu ciddi. “Enseyi karartmayalım” iyimserliğinden hızla sıyrılıp riskler ve senaryolar üzerine çalışma mecburiyetindeyiz. Şirket tedarik zinciri risk envanterini hızla güncellemeliyiz. Rekabet gücümüzün korunması adına tedarik zincirlerinde bozulmaları; olasılıklar ve etkilerini içeren raporlama alışkanlığını kazanmalıyız. 

Küresel ekonomi ve tedarik zincirlerinde yaşanmakta olan dalgalanmaları anlayabilmek, bozulmaların doğrudan ve dolaylı etkilerini analiz edebilmek için tecrübeli kadrolara ihtiyacımız var. Bu nedenle şirketlerimizin birincil önceliği nitelikli kadrolarını korumak olmalıdır. 

Günümüzde ürün, bilgi ve para akışları bambaşka bir çerçevede ele alınıyor. Tedarik, üretim, operasyon, dağıtım ve pazar tarafında her gün bir sürpriz yaşanıyor. Risk azaltma stratejileri ve dayanıklılık konularında doğru karar alacak sağlam ekiplere ihtiyacımız var. Türbülansın yoğun olduğu zamanlarda nitelikli kadrolarımızı, güvenilir yöneticilerimizi rakibe ya da yurtdışına kaptırma lüksümüz olmadığına inanıyorum. 

Satınalma ve Tedarik Zinciri Eğitim Programları 

Şirketlerimize sürdürülebilir tedarik zinciri yönetimi ve yeşil satınalma uygulamalarında destek oluyoruz. Stratejik satınalma ve kategori yönetimi, tedarikçi performans değerlendirme, yöneticiler için stratejik müzakere (ileri seviye), harcama analitiği, sözleşme yönetimi ve sektörel kontrat incelemeleri alanlarında eğitim hizmetleri sunuyoruz. Fabrikanızda bire bir (1-1) ve grup eğitimleri gerçekleştiriyoruz. 

Dijital Üyelik ile tüm ekibinizi geliştirebilirsiniz. 

Firma olarak dergi arşivine (149 sayı), e-kitap, sektör raporları ve gelecek bir yıl boyunca 12 sayıya erişim sağlayın. Dijital dergi aboneliği için https://satinalmadergisi.com/dijital-islem-merkezi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz. 

Katkı veren tüm yazarlarımıza teşekkür ederim. 

Keyifli okumalar, 

Prof. Dr. Murat ERDAL
editor@satinalmadergisi.com

Mayıs 2025 Satınalma Dergisi

Z Kuşağının Moda ve Markalar Üzerinde Etkisi

Z Kuşağının Moda Ve Markalar üzerinde Etkisi
Z Kuşağının Moda ve Markalar Üzerinde Etkisi

Z Kuşağının Moda ve Markalar Üzerinde Etkisi

Selin ERDAL

Yüzyıllar boyunca her döneme damgasını vuran, değişen, dönüşen, bazen tüketilen ve kimi zaman tekrar eden trendler oldu. Günümüz modası ise belki de tarihin en hareketli dönemlerinden birini yaşıyor. Bunun başlıca sebepleri arasında fast fashion yer alsa da; teknoloji, sosyal medya, “trend-setter influencerlar” ve Z kuşağı etkisi inkâr edilemez.

Z Kuşağının Moda Ve Markalar üzerinde Etkisi
Z Kuşağının Moda ve
Markalar Üzerinde Etkisi

Ben de Z kuşağının bir parçası olarak söyleyebilirim ki jenerasyonum birçok alanda olduğu

gibi modada da son derece belirleyici hale geldi. 1997-2012 yılları arasında doğan bu kuşak, hem satın alma güçleri hem de sosyal medyadaki etkin rolleriyle moda dünyasını derinden etkiliyor. Peki, bu kuşak gerçekten değişimin öncüsü olabilir mi?

Sosyal Medya ile Değişen Moda Dinamikleri

TikTok, Instagram ve benzeri platformlar sayesinde trendlerin ömrü artık haftalarla sınırlı. Z kuşağı; trendleri başlatan, yayan ve bitiren bir güce sahip. Geleneksel ünlüler ya da modellerin yerini ise artık influencer’lar ve sıradan ama özgün sosyal medya kullanıcıları aldı. Bu değişim sayesinde moda dünyası daha ulaşılabilir, daha “gerçek” yüzlere kapılarını açtı.

Markalar bu değişimi fark etti ve pazarlama stratejilerini buna göre yeniden şekillendirmeye başladı. Artık büyük prodüksiyonlu reklamlar yerine dijital kampanyalar ve sosyal medya işbirlikleri ön planda. Burberry, Gucci ve Balenciaga gibi köklü lüks markalar bile dijital koleksiyonlar ya da sanal moda (metaverse) projeleri ile Z kuşağına ulaşmayı hedefliyor.

Tüm bu sosyal medya etkisi, yepyeni bir kültürün doğmasına da yol açtı. Artık sosyal medyada yazılı olmayan bir kural var: “Bir giysiyi iki kez giyemezsin.” Her anın internette ölümsüzleştirildiği bir dönemde, insanlar farklı kombinlerdense farklı parçalara yöneliyor. Moda tercihlerinin birçoğu artık “Güzel fotoğraf çıkar mı?” sorusuna göre şekilleniyor. Bu durum hızlı tüketimi körüklüyor olsa da, Z kuşağının bu döngüyü kırabileceğine dair bir umut da var.

Z Kuşağının Moda Anlayışı

Şu an fast fashion Z kuşağıyla şekilleniyor gibi görünse de, bu jenerasyonun hızlı tüketime karşı beklenenden çok daha bilinçli olduğu bir gerçek. Çevre dostu markaları, geri dönüştürülmüş malzemeleri ve etik üretim süreçlerini tercih ediyoruz. Bu tercihler markalara da sorumluluk bilinci kazandırıyor.

Z kuşağı olarak kendimizi ifade etmeye büyük önem veriyoruz. Bu nedenle de “herkese uyan” moda anlayışını reddediyor ve özgün parçalara yöneliyoruz. Kimimiz DIY (kendin yap) ve kişiselleştirilmiş ürünlere ilgi duyarken, kimimiz vintage ve ikinci el parçalara yöneliyor. Nostaljiyi seviyoruz: Y2K (2000’ler) ve 90’lar modası gibi retro trendler bizlerle yeniden yükselişte.

Ayrıca toplumsal cinsiyet normlarına daha eleştirel baktığımız için unisex koleksiyonlar da daha yaygın hale geliyor. Son dönemde popülerleşen “kapsül dolap” kavramı da bu bilinçli yaklaşımlardan biri. Az ama işlevsel parça, çok kombin.

Markalara Yön Veren Yeni Tüketici Profili

Z kuşağı yalnızca ürün değil, markanın hikâyesini, duruşunu ve değerlerini de satın alıyor. Bu nedenle toplumsal konulara duyarlı, şeffaf ve etik değerlere sahip markalar öne çıkıyor. Feminizm, LGBTQ+ hakları, ırkçılığa karşı duruş gibi meselelerde samimi tavır sergileyen markalar Z kuşağı için tercih sebebi oluyor.

Kuşağımız oldukça hızlı karar değiştiriyor ve yüksek oranda eleştirel. Bu yüzden markaların küçük hataları bile sosyal medya lincine neden olabiliyor. Dolce & Gabbana’nın Çin’e yönelik tartışmalı reklamı buna iyi bir örnek.

Şeffaflık ve sorumluluk artık sadece bir “artı” değil, bir “zorunluluk.” Sürdürülebilirlik baskısıyla birlikte Zara ve H&M gibi fast fashion devleri bile “Conscious” ve “Eco” serilerini piyasaya sürmek zorunda kaldı. Artık markaların sadece moda yaratmakla kalmayıp sosyal bilinç ve çevre duyarlılığı da inşa etmeleri gerekiyor.

Sonuç: Değişimi Tüketen Değil, Şekillendiren Bir Kuşak

Z kuşağı, yalnızca trendleri takip eden değil, onları yaratan ve dönüştüren bir kuşak. Moda artık sadece ne giydiğimizle değil, neye inandığımızla da ilgili. Sosyal medya baskısı, hızlı tüketim kültürü ve görselliğe dayalı seçimler her ne kadar çelişkili görünse de; sürdürülebilirlik, bireysellik ve etik duruşlar, bu kuşağın uzun vadede çok daha güçlü etkiler yaratabileceğini gösteriyor.

Z Kuşağının Moda Ve Markalar üzerinde Etkisi
Z Kuşağının Moda ve
Markalar Üzerinde Etkisi

Moda tarihinin bu yeni döneminde, belki de ilk kez tüketici kitlesi bu kadar çok şeyi aynı anda yönlendiriyor. Ve bu kitle Z kuşağı.

Selin ERDAL

İhracat İşlemlerinde Yaptığımız Hatalar – Bölüm 2

İhracat İşlemlerinde Yaptığımız Hatalar Bölüm 2 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İhracat İşlemlerinde Yaptığımız Hatalar – Bölüm 2

İhracatta Yaptığımız Hatalar

Ihracatta Hatalar GörselHiç hata yapmıyoruz demek fazla hayalcilik olmaz mı sizce? Farkında olduğumuz veya olmadığımız pek çok hataları yapıyoruz.

Yaptığımız hatalara genel hatları itibariyle baktığımızda bizlere para ve mal kaybettiren hatalarda ödeme şekillerindeki zayıflığımız göze çarpacaktır. Ödeme şekillerinin özelliklerinin neler olduğunu ve getireceği risk ve avantajların ne kadar farkındayız?

  • Ödeme şekillerinden, ithalatçı seçimine,
  • Bilgi fukarası olmamızdan, bilgiye dayalı hata yapmamıza,
  • İhraç mallarının kalitesinden, kullanılan hammaddeye,
  • Finansal olanaklardan, bu olanakları sağlayan kuruluşların hangileri olduklarını
  • Global piyasalarda pazar araştırmasından, ürünlerimizin gerçek alıcısının bulunmasına
  • İhracatçının dışında yapılan hataların faturasının ihracatçı tarafından ödenmesi

Ödeme Şekillerinden Vesaik Mukabili İşlemlerde Gerek İhracatçının Gerekse Bankaların Yaptıkları Hatalar

Bir dış ticaret işleminde tarafların uymaları gereken kurallar Uluslar arası Ticaret Odaları (ICC – International Chamber and Commerce) tarafından ilgili broşürler yayımlanmak sureti ile belirlenmiştir. Vesaik Mukabili işlemeler için URC 522 – Uniforms Rules for  Collections / Tahsiller için Yeknesak Kaide ve Kurallar isimli bröşür günümüzde dış ticaretten yolu geçen tüm tarafların sorumlulukları ve uymaları gereken kuralları ortaya koymaktadır.

Şöyle bir olayı inceleyelim;

Ihracat Talimat GörselVesaik mukabili bir ihracat işlemi ile ilgili olarak, ülkemizdeki ihracatçımız malların gönderimini sağladıktan sonra, ithalatçıya ödeme karşılığı tevdi edilmek üzere, ithalatçının bankasına gönderilmek üzere tam takım ihracat vesaikini ihracatçının bankasına sunarak işlemi başlatıyor. İhracatçının bankası kendisine sunulan vesaike dair URC 522 Sayılı Bröşür hükümleri gereği gereken incelemeyi yaptıktan sonra, ihracatçının talimat mektubunda belirtilen her hususa bağlı kalmak kaydı ile bir üst yazı ile (banka talimat mektubu)  ihracat evraklarını ithalatçının bankasına gönderir. Vesaik mukabili işlemde İhracatçının bankasının talimatı net ve açık olmalı.

İhracat İşlemlerinde Yaptığımız Hatalar Bölüm 2 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemŞöyle ki; “Please deliver enclosed documents to the drawee against full payment of the invoice value at sight. In case of non-payment, do not deliver the documents. / Ekte sunulan evrakların fatura bedelinin tamamının ödenmesi karşılığında teslim ediniz. Ödeme yapılmaması halinde evrakları teslim etmeyiniz.”

Bu talimat kurallara uygun mudur?

İthalatçının bankasının URC 522 Sayılı Bröşür Madde 6 ‘a

(Madde 6 Görüldüğünde Ödeme / Kabul “Belgelerin görüldüğünde ödeme yapılması öngörülüyorsa ibraz bankası ödeme için ibrazı gecikmeden yapmalıdır. Belgelerin ödenmesi için görüldüğünde ödeme dışında başka bir şart öngörülüyorsa, kabul şartında ibraz bankası kabul için ibrazı gecikmeden ödeme şartında da ilgili vade tarihinden geç olmamak üzere yapmalıdır.”) göre hareket etmesi gerekmektedir.

denilmektedir.

Kim Hata Yapıyor Ve Biz İhracatçılar Hatayı Sineye mi Çekiyoruz?

Ancak azımsanmayacak ölçüdeki yurt dışı muhabir bankaları URC 522 Sayılı Bröşür Madde 6’nın hükümlerini bilmelerine karşın, kendilerine gönderilen vesaiki ithalatçıya bedelsiz olarak teslim ettirip, ithalatçının ordinosunu alarak malların gümrükten çekilmesini müteakip malları kullandığı gerçeğine çok kere rastlanmıştır.

Kısacası muhabir banka / ithalatçının bankası, kendi müşterisi olan ithalatçısını kollamaktadır.

Aradan makul bir süre geçtikten sonra fatura bedelinin gelmemesi üzerine, ihracatçının bankası vesaikin ödenme durumunu öğrenmek için akıbet mesajı çektiğinde ise ithalatçının bankası muhabir banka bu akıbet mesajına yanıt vermemektedir.

Böyle bir durumda ihracatçı firma kendi çabaları ile ithalatçının ülkesindeki malların  hala gümrüklerde bekleyip beklemediği konusundaki akıbetini kişisel olarak kendi ülkesindeki malları taşıyan nakliyeci firma aracılığı ile öğrenebilmektedir. İthalatçının ülkesindeki malların çekilmiş olması halinde, ihracatçının ülkesindeki nakliyeci firmanın vereceği bilgi şöyle olacaktır;

“Orijinal konşimento ibraz edilerek ordino verilmiş ve mallar ithal gümrüğünden ordino ibraz edilerek çekilmiştir.”

Bu durumu tespit eden ihracatçı, edindiği bu bilgileri bir talimat mektubu ile kendi bankasına bildirip, ithalatçının bankasına tekrar akıbet mesajı çekilmesini, malların orijinal konşimento karşılığında ordino alınarak çekildiğini bahisle, konşimentonun ise ancak URC 522 Sayılı Bröşür Madde 6 uyarınca teslimi öngörüldüğünden yine aynı bröşürün 26. / C.i Maddesi gereğince ödemenin gecikmeksizin gönderilmesi konusunda ültimatom gibi bir mesajın çekilmesini sağlar.

URC Madde 26 c. i. Ödeme Bildirimi

Tahsil bankası tahsil edilen tutar veya tutarları varsa kesintilerin dökümünü vermek ve fonların kullanıma sunulma yöntemini belirtmek suretiyle tahsil talimatının alındığı bankaya ödeme bildirimini gecikmeksizin göndermelidir

Burada sormak istediğim husus şudur;

İthalatçının bankasının Uluslararası Ticaret Odaları’nın URC 522 Sayılı Bröşür’in ilgili maddelerine aykırı hareket etmesinden dolayı ihracatçı firmaya dolaylı bir şekilde zarar vermiştir. İhracatçı firma parasını zamanında tahsil edememekle birlikte likid olamamakta, ödeme planlaması aksayabilmekte, kredi kullanmışsa gereksiz yere bankasına faiz ödeme ve buna bağlı piyasada parasal taahhütlerini gecikmeli olarak yerine getirme riski ile karşı karşıya kalabilecek, ihracatçı firmanın piyasada itibar kaybına da yol açabileceği bir gerçektir. Kurallara uymadığı tespit edilen ithalatçının bankasının, ihracatçının tüm faiz giderleri ve ihracatçının bankasının gereksiz yere yaptığı yazışma, haberleşmeler için ihracatçı firmadan aldığı bankacılık hizmet masraf ve komisyonların ithalatçının bankasından talep edilmesi sizce uygun mudur?

Bu bir muhabir banka hatası ise, neden ihracatçının bankası bu hatanın parasal kaybının telafisini talep etmiyor?

İhracatçının bankası bu hatanın kompanse edilmesi konusunda adım atmadıysa da, ihracatçı bile bile bu yapılan yanlışı neden sineye çekti?

Ayrıca ihracatçının gereksiz yere ödemek zorunda olduğu faiz, bankacılık hizmet masraf ve komisyonların tazmini için ithalatçının bankasından talep edilmesi konusunda, ihracatçının haklarını tereddütsüz savunan bir banka sizce ülkemizde mevcut mudur?

İhracatçılar veya bankaları, yurt dışında ithalatçının bankasının bu tür hatalı tutumlarını sineye çektiklerinde, ihracatçılarımız ilerleyen işlemlerindeki olası hatalara da çanak tutmuş olmayacaklar mı?

İhracat İşlemlerinde Yaptığımız Hatalar Bölüm 2 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemReşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

Ege Serbest Bölgesindeki Firmalar Kaynak Kullanımında İş Birliği Yapacak

Iso 20400 Sürdürülebilir Tedarik Eğitimi Haber Ege Serbest Bölgesindeki Firmalar Kaynak Kullanımında İş Birliği Yapacak

Ege Serbest Bölgesindeki Firmalar Kaynak Kullanımında İş Birliği Yapacak

Iso 20400 Sürdürülebilir Tedarik Eğitimi Haber Ege Serbest Bölgesindeki Firmalar Kaynak Kullanımında İş Birliği YapacakEge Serbest Bölgesinde faaliyet gösteren firmalar arasında atıl duran her türlü kaynağın karşılıklı fayda sağlamaya yönelik ortak kullanımını teşvik etmek ve bu konuda olası iş birliklerini belirlemek amacıyla Sinerji Çalıştayı düzenlendi.

İzmir Kalkınma Ajansı tarafından yürütülen İzmir Endüstriyel Simbiyoz Projesi kapsamında, ESBAŞ Teknoloji Merkezinde “Sinerji Çalıştayı” düzenlendi. Ege Serbest Bölgesinde faaliyet gösteren firmalardan temsilcilerin katıldığı çalıştayın açılışında konuşan, İzmir Kalkınma Ajansı Yeşil Büyüme Politikaları Birimi Başkanı Emine Bilgen Eymirli, kaynak verimliliğini sağlamanın en etkili yönteminin onların yeniden kullanımını sağlamaktan geçtiğini belirterek, “Düzenlediğimiz sinerji çalıştayları, firmaların bir araya gelerek her türlü atıl kaynaklarını paylaşmalarını sağlamak açısından çok faydalı olmaktadır. İzmir Kalkınma Ajansı olarak bugüne kadar 5 sinerji çalıştayı düzenledik. Bu çalıştaylarda şimdiye kadar 850 potansiyel sinerji konusu belirledik. Yapılan çalışmalarda aralarında iş birliği imkânı doğan 54 firmayı ziyaret ettik ve 11 firma arasında ise numune alışverişi gerçekleştirildi” diye konuştu.

Eymirli, İzmir Endüstriyel Simbiyoz Projesi kapsamında 6. sinerji çalıştayını Ege Serbest Bölgesindeki firmalarla yaptıklarını belirterek, şunları söyledi: “Bölgenizdeki birçok firma bizim geçmişte düzenlediğimiz bazı çalıştaylara katılmıştı. Ancak proje kapsamında ilk kez bir serbest bölge sınırları içinde sinerji çalıştayı gerçekleştiriyoruz. Bu açıdan çok önem verdiğimiz bir çalıştay oldu. Sonuçlarının çok verimli olacağından eminim. Bölgemizdeki firmalar, aralarında atıl duran ahşap, plastik, kırpıntı gibi malzemeleri, atık proses suyu, su ve enerji gibi kaynakları paylaşarak verimlilik sağlayabilirler. Sadece kaynak paylaşımı olarak düşünmemek gerekiyor; lojistik ve uzmanlık gibi konularda da iş birlikleri kurulabilir. Bizler bu çalıştayların verimliliğini arttırmak, katılan firmalar arasında iletişimi güçlendirmek ve iş birliklerini izlemek, onları desteklemek için saha ziyaretleri de yapıyoruz.”

ESBAŞ Topladığı Yağmur Suyunu Değerlendirmeye Başladı

ESBAŞ Genel Müdürü Yusuf Kılınç ise konuşmasında, şirketlerinin vizyon, amaç ve ana stratejilerini Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının 17 başlığı ile ilişkilendirdiklerini belirtti. Ege Serbest Bölgesinde çevreyi korumak ve kaynakların verimliliğini sağlamak için bölgede faaliyet gösteren firmaların temsilcilerinin bulunduğu komiteler kurduklarını vurgulayan Kılınç, şöyle konuştu: “Bu kapsamda iki önemli toplantı yaptık. Bunlardan ilkinde suyun önemini konuştuk. Şimdi ise eskiden şirketlerin firmalarından uzaklaştırmak için çare aradıkları atıklarının katma değere dönüştürülmesi; firmanın kendisine olmasa da komşu firmaya ekonomik katkı sağlaması için çözümler aradığımız bu Sinerji Çalıştayını düzenliyoruz.”

Kılınç, bölgelerindeki firmalarda atıl duran her türlü kaynağın karşılıklı fayda sağlamaya yönelik ortak kullanımını sağlamak amacıyla düzenlenen bu çalıştaydan başarılı projelere dönüşecek fikirlerin çıkacağını inandığını belirterek, “Buradan çıkacak projeler sayesinde BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşmak yönünde bir adım daha atmış olacağız. İzmir Kalkınma Ajansı’nın da bu çalışmalarda bizlere bilimsel destekler sağlaması son derece önemli. ESBAŞ olarak, suyu tasarruf etmek için işletmelerdeki atık suyun geri kazanımı, ya da aynı bölgedeki firmaların kullanımına sunulmasına yönelik projelere önem veriyoruz. ESBAŞ arıttığı suyu yeşil alanların sulamasında kullanmaya başladı. Çatılardan topladığımız yağmur sularını da güneş panellerinin temizliğinde kullanıyoruz. Artık ciddi miktarda yağmur suyu topladığımız için bu suyun bölgemizdeki firmalara daha ekonomik koşullarda nasıl kullandırabileceğimize yönelik çalışmalar yapıyoruz. Bu projelerin su stresi yaşayan İzmir’de su verimliliğini sağlamak yönünde örnek olmasını diliyoruz” diye konuştu.


SÜRDÜRÜLEBİLİR TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ VE YEŞİL SATINALMA MAKALELERİ

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK EĞİTİM TESTLERİ

Sağlık Sektöründe Tedarik Zincirinin Şeffaflığı ve İzlenebilirliğinin Önemi

Sağlık Sektöründe Tedarik Zincirinin şeffaflığı Ve İzlenebilirliğinin önemi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Sağlık Sektöründe Tedarik Zincirinin Şeffaflığı ve İzlenebilirliğinin Önemi

Kadir HANÇER

Sağlık Sektöründe Tedarik Zincirinin şeffaflığı Ve İzlenebilirliğinin önemi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemHastaların güvenliği, tedavi kalitesi ve sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliği açısından hem genel tedarik zinciri yönetimi hem de sağlık işletmeleri gibi hassas sektörlerde son derece önemlidir. Bu kavramlar, özellikle medikal ürünlerin ve ilaçların doğru, güvenli ve verimli bir şekilde temin edilmesi için kritik bir rol oynar.

Sağlık sektöründe tedarik zincirinin şeffaflığının ve izlenebilirliğinin neden bu kadar önemli olduğuna dair bazı temel nedenler:

  • Hasta Güvenliği

Şeffaflık ve izlenebilirlik, tıbbi malzemelerin ve ilaçların doğru ve güvenli bir şekilde temin edilmesini sağlar. Sağlık kuruluşlarında yanlış ilaçlar veya yanlış tıbbi malzemeler kullanıldığında, bu durum hasta sağlığını tehlikeye atabilir. Örneğin, tıbbi ürünlerin kaynağının izlenebilmesi, yanlış ürünlerin veya geri çağrılan malzemelerin hastaya verilmesini engeller ve olası sağlık problemlerinin önüne geçer. Ayrıca, şeffaflık, sağlık kurumlarının kullanılan ürünlerin kaynağını ve içeriğini doğru bir şekilde denetlemelerine olanak tanır.

  • Ürün Kalitesinin İzlenmesi

Sağlık sektöründe kullanılan ilaçlar ve tıbbi cihazlar yüksek kalitede olmalı ve sıkı denetimlerden geçmelidir. Tedarik zincirinin izlenebilirliği, sağlık kuruluşlarının kullanılan ürünlerin kalitesini takip etmelerine olanak tanır. Eğer bir ürünün üretimden teslimata kadar her adımı izlenebilirse, o ürünün hangi tedarikçiden alındığı, hangi koşullarda depolandığı ve hangi işlemlerden geçtiği net bir şekilde görülebilir. Bu da ürün kalitesinin korunmasını sağlar.

  • Sahte Ürünlerin Engellenmesi

Tedarik zincirinin şeffaflığı, sahte veya güvensiz ürünlerin sağlık kurumlarına girmesini engeller. Sağlık sektörü, özellikle ilaç ve tıbbi cihazlar gibi ürünlerde, sahte ürünlerin ciddi sağlık tehditleri oluşturabileceği bir sektördür. İyi bir izlenebilirlik sistemi, sahte ürünlerin tedarik zincirine dahil edilmesini zorlaştırır, çünkü her ürünün kaynağı ve geçmişi doğru bir şekilde izlenebilir.

  • Acil Durumlarda Hızlı Müdahale ve İzleme

Sağlık sektöründe acil durumlar, doğal afetler, salgın hastalıklar veya büyük kazalar gibi kriz anlarında tedarik zincirinin hızlı ve verimli bir şekilde çalışması hayati önem taşır. Şeffaflık sayesinde, hastaneler acil durumda hangi malzemelerin depolarında bulunduğunu hızlıca görebilir ve ihtiyaç duyulan ürünlere ulaşabilirler. İzlenebilirlik, stok yönetimini optimize eder ve sağlık kuruluşlarının hangi ürünlerin eksik olduğunu veya hangi malzemelere daha fazla ihtiyaç duyulduğunu daha doğru bir şekilde belirlemelerine yardımcı olur. Bu nedenle hastanelerde kritik malzeme listesinin güncel ve sürdürebilirliği kritik rol oynamaktadır.

  • Hukuki Uyumluluk ve Regülasyon Uyumluluğu

Sağlık sektöründe kullanılan ürünler, sıkı yasal düzenlemelere tabidir. MDR , FDA, WHO gibi uluslararası sağlık kuruluşları ve yerel sağlık otoriteleri, tıbbi ürünlerin kalite ve güvenliğini denetler. Şeffaf ve izlenebilir bir tedarik zinciri, sağlık kuruluşlarının regülasyonlara uyumunu kolaylaştırır. Eğer bir ürün geri çağrılmak zorunda kalırsa, izlenebilirlik sayesinde, hangi hastanelere veya kliniklere hangi ürünlerin dağıtıldığı hızlıca belirlenebilir ve geri çekme işlemi etkin bir şekilde yapılabilir.

  • Maliyetlerin Yönetilmesi ve Verimlilik

Tedarik zincirinin izlenebilirliği, sağlık kuruluşlarının maliyetleri kontrol etmelerine yardımcı olur. Şeffaf bir tedarik zinciri, sağlık kurumlarının gereksiz stoklama, fazla ürün alımı gibi hatalardan kaçınmalarını sağlar. Ayrıca, doğru envanter yönetimi sayesinde sağlık kurumları, depolama ve taşıma maliyetlerini azaltabilir. Bu da kaynakların daha verimli bir şekilde kullanılmasına olanak tanır.

  • Tedarikçi Güvenilirliği ve İyileştirme

Sağlık kuruluşları, tedarik zincirinin şeffaf olması sayesinde, hangi tedarikçilerin güvenilir olduğunu ve hangi tedarikçilerin ürünlerinde sorun yaşandığını izleyebilirler. Bu, sağlık kurumlarının sadece yüksek kaliteli ürünler tedarik etmelerini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda tedarikçi ilişkilerinde güven oluşturur. Şeffaflık, sağlık işletmelerinin tedarikçilerle olan ilişkilerini iyileştirmelerine, teslimat sürelerini optimize etmelerine ve gerektiğinde tedarikçi değiştirmelerine olanak tanır.

  • Hasta Memnuniyeti

Sağlık hizmetlerinde hasta memnuniyeti doğrudan tedavi sürecinin kalitesine ve hızına bağlıdır. Tedarik zincirindeki şeffaflık, hastaların gerekli tıbbi malzemelere zamanında erişmelerini sağlar, bu da tedavi süreçlerini hızlandırır ve bekleme sürelerini kısaltır. Ayrıca, şeffaflık sayesinde, hastalar kullanılan ürünlerin güvenli ve etkili olduğunu bilerek daha fazla güven duyarlar, bu da genel hasta memnuniyetini artırır.

  • Sürdürülebilirlik ve Etik

Çevresel ve etik sorumluluklar, sağlık sektöründe giderek daha önemli hale geliyor. Tedarik zincirinin şeffaf olması, sağlık kuruluşlarının çevreye duyarlı, sosyal sorumluluğa sahip ve etik tedarik uygulamalarına uygun malzemeler kullanmalarını sağlar. Bu sayede sağlık kurumları, sadece hastalarına değil, aynı zamanda çevreye ve topluma karşı da sorumluluk taşır. Etik ve çevre dostu tedarik zinciri uygulamaları, sağlık sektörünün sürdürülebilirliğini artırır.

  • Kriz Durumlarında İzleme ve Takip

Sağlık sektöründe bazen kriz durumları yaşanabilir (örneğin, pandemi, salgın hastalıklar). Şeffaf bir tedarik zinciri, acil durumlarda ürünlerin doğru yerlere zamanında ulaştırılmasını sağlar. Ayrıca, bu tür durumlarda, hangi ürünlerin ne kadar talep gördüğü ve hangi stokların tükenmek üzere olduğu bilgisi hızlıca elde edilebilir. İzlenebilirlik, sağlık hizmetlerinin güncel ihtiyaçları hızlıca karşılamasına olanak tanır.

Sonuç olarak sağlık sektöründe tedarik zincirinin şeffaflığı ve izlenebilirliği, hastaların güvenliği, sağlık hizmetlerinin kalitesi, yasal uyumluluk ve maliyet kontrolü gibi kritik alanlarda büyük bir rol oynar. Şeffaflık, sağlık kuruluşlarının daha verimli çalışmasını sağlar, yanlış ürün kullanımını engeller, hasta güvenliğini artırır ve operasyonel verimliliği yükseltir. Bu unsurlar, hem sağlık işletmelerinin iç süreçlerini optimize etmelerine hem de dış paydaşlarla olan ilişkilerini güçlendirmelerine olanak tanır.

Sağlık Sektöründe Tedarik Zincirinin şeffaflığı Ve İzlenebilirliğinin önemi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSağlık sektöründeki tedarik zinciri yönetimi, sadece operasyonel bir gereklilik değil, aynı zamanda hasta bakım kalitesinin ve güvenliğinin sağlanması açısından temel bir unsur olarak görülmelidir. Bu nedenle, tedarik zincirinde şeffaflık ve izlenebilirliğin sağlanması, sağlık kurumlarının sürdürülebilirliği ve başarısı için vazgeçilmez bir faktördür.

Kadir HANÇER

Üretilen Gıdanın 3’te 1’i Hiç Kullanılmadan Çöpe Gidiyor!

Iso 20400 Sürdürülebilir Tedarik Eğitimi Haber üretilen Gıdanın 3’te 1’i Hiç Kullanılmadan çöpe Gidiyor!

4. Uluslararası Gıda Kimyası Kongresi Antalya’da Başladı!

Iso 20400 Sürdürülebilir Tedarik Eğitimi Haber üretilen Gıdanın 3’te 1’i Hiç Kullanılmadan çöpe Gidiyor!Tarım ve Orman Bakanlığının desteği, Üsküdar Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Kimyagerler Derneği iş birliğiyle düzenlenen “4. Uluslararası Gıda Kimyası Kongresi”, bu yıl “Gıda Üretiminde Sürdürülebilirlik” temasıyla Antalya’da gerçekleştiriliyor.

Kongre Başkanı Prof. Dr. Muhammet Arıcı: “Bu konudaki en son gelişmeler hakkında uzmanları, araştırmacıları, kamu ve sanayi profesyonellerini bir araya getirerek bilgi paylaşımında bulunmak ve fikir alışverişinde bulunmak için heyecanlıyız.”

Kimyagerler Derneği Başkanı İkram Cengiz: “Fonksiyonel gıdalar, gıda katkı maddeleri, gıda güvenliği, biyogüvenlik, organik gıdalar, coğrafi işaretleme, gıda toksikolojisi, sürdürülebilirlik ve daha birçok başlık altında mevcut alanımızdaki durumu değerlendirecek ve geleceğe yönelik yenilikçi çözümler üreteceğiz.”

Dr. Ahmet Görgülü: “Dünyada her 8 kişiden biri obezken, Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın 2022 verilerine göre her 3 kişiden biri obez. Dünya genelinde üretilen gıdanın yaklaşık üçte biri hiç kullanılmadan çöpe gidiyor.”

TAGEM Genel Müdür Yardımcısı Dr. Şerafettin Çakal: “Bir tarafta israf var, bir tarafta obezlik var ve bir tarafta açlık var.”

Tarım ve Orman Bakanlığının desteği, Üsküdar Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Kimyagerler Derneği iş birliğiyle düzenlenen “4. Uluslararası Gıda Kimyası Kongresi”, 8-11 Mayıs 2025 tarihleri arasında Antalya/Kemer’deki Juju Premier Palace Hotel’de gerçekleştiriliyor. Bu yıl “Gıda Üretiminde Sürdürülebilirlik” temasıyla düzenlenen kongrede; akademisyenler, araştırmacılar, kamu temsilcileri ve sektör profesyonelleri bir araya gelerek gıda kimyasındaki son gelişmeleri ve sürdürülebilir yaklaşımları ele alıyor.

Kongre, Gıda Kimyası ve Teknolojisi Alanında Faaliyet Gösterenleri Bir Araya Getirdi

Kongrenin açılışında konuşan Yıldız Teknik Üniversitesi Öğr. Üyesi, Kongre Başkanı Prof. Dr. Muhammet Arıcı, etkinliğin gıda kimyası ve teknolojisi alanında faaliyet gösteren bakanlıklar, üniversiteler, özel sektör temsilcileri, kalite kontrol ve standardizasyon otoriteleri ile helal gıda alanında çalışan tüm paydaşları bir araya getirme amacını taşıdığını belirtti.

Kongrenin, katılımcılar arasında proje iş birlikleri platformları oluşturmayı, ortak proje yapma gücünü geliştirmeyi ve denetim otoritelerinin mevcut veya yeni düzenlemeler hakkında katılımcıları bilgilendirmeyi hedeflediğini vurgulayan Prof. Dr. Muhammet Arıcı, bu hedefe ulaşmak amacıyla Kimyagerler Derneği, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Üsküdar Üniversitesi’nin desteğiyle çok sayıda katılımcının kongre organizasyon ve bilim kurullarında görev aldığını ifade etti.

Bu yılki kongrenin ortak odak noktasının “gıda üretiminde sürdürülebilirlik” olduğunu belirten Prof. Dr. Arıcı, “Bu konudaki en son gelişmeler hakkında uzmanları, araştırmacıları, kamu ve sanayi profesyonellerini bir araya getirerek bilgi paylaşımında bulunmak ve fikir alışverişinde bulunmak için heyecanlıyız.” dedi.

Başarılı Bulunan Posterler Ödüllendirilecek

Kongrenin, gıda sürdürülebilirliği çerçevesinde en yeni araştırmaları ve teknolojik atılımları laboratuvar çalışmalarından in-siliko çalışmalara ve gıda sürdürülebilirliğini etkileyen küresel değişikliklere kadar tüm yönleriyle derinlemesine inceleme fırsatı sunacağını dile getiren Prof. Dr. Arıcı, kongrenin bilimsel programında davetli konuşmalar, kısa sözel sunumlar, poster sunumları ve workshopların yer alacağını, sanayi ve akademide çalışan bilim insanlarından oluşan hakem heyeti tarafından başarılı bulunan posterlerin ödüllendirileceğini duyurdu.

Konuşmasında “Marifet iltifata tabidir” sözüne atıfta bulunan Prof. Dr. Arıcı, kongrenin gerçekleştirilmesinde emeği geçenlere teşekkürlerini sundu.

İkram Cengiz: “Geleceğe yönelik yenilikçi çözümler üreteceğiz”

Kimyagerler Derneği Başkanı İkram Cengiz, gıda kimyasının sadece bilimsel bir disiplin olmanın ötesinde, insan sağlığı, çevre, kültür ve ekonomiyle doğrudan bağlantılı hayati bir alan olduğunu vurguladı.

Cengiz, kongrede ele alınacak konuların yalnızca akademik bir tartışma platformu konusu olmadığını, aynı zamanda toplumun refahına ve geleceğine katkı sunacak bir sorumluluğun parçası olduğunu belirtti.

Bu yılki kongrenin, gıda kimyasının en güncel ve kritik konularını kapsayan geniş bir yelpazeye sahip olduğunu ifade eden İkram Cengiz, “Fonksiyonel gıdalar, gıda katkı maddeleri, gıda güvenliği, biyogüvenlik, organik gıdalar, coğrafi işaretleme, gıda toksikolojisi, sürdürülebilirlik ve daha birçok başlık altında mevcut alanımızdaki durumu değerlendirecek ve geleceğe yönelik yenilikçi çözümler üreteceğiz.” dedi.

Dünya Gıda Güvenliği ve Sağlık Sorunları Gibi Karmaşık Zorluklarla Karşı Karşıya

Ayrıca, gıda mevzuatı, patentlendirme, pazarlama trendleri ve sağlık gibi disiplinler arası konularla gıda sektörünün hem bilimsel hem de endüstriyel boyutlarının derinlemesine ele alınacağını vurgulayan Başkan Cengiz, dünyanın iklim değişikliği, nüfus artışı, gıda güvenliği ve sağlık sorunları gibi karmaşık zorluklarla karşı karşıya olduğunu hatırlattı.

Bu bağlamda, gıda sürdürülebilir üretiminden sağlıklı beslenmeye, yerel hammaddelerin değerlendirilmesinden küresel standartlara uygun kalite kontrolüne kadar geniş bir sorumluluk üstlenildiğini belirten Cengiz, “İşte bu kongre, bu sorumluluğu omuzlayarak bilimsel bilgi birikimimizi paylaşmak, yenilikçi fikirleri tartışmak ve sektörel iş birliklerini güçlendirmek için bir köprü vazifesi görecektir.” ifadelerini kullandı.

Dünya Nüfusu Artmaya Devam Ediyor

Eti Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ahmet Görgülü, küresel gıda sorunlarına dikkat çekerek, bu problemlere üniversite, sektör ve kamu kurumlarının iş birliğiyle geliştirilecek yaygın etkili projelerle çözüm bulunabileceğini vurguladı.

Dünya nüfusunun artmaya devam ettiğini ve 2050 yılında 9.7 milyar, Türkiye nüfusunun ise 91 milyon civarında olmasının beklendiğini ifade eden Dr. Görgülü, Avrupa Birliği’nin yeşil mutabakat hedeflerine değindi. 2035’te sera gazı emisyonlarının yüzde 55 azaltılması ve 2050’de net sıfır seviyesine ulaşılmasının hedeflendiğini, hatta karbon negatif olma idealinin bulunduğunu belirten Dr. Ahmet Görgülü, dünya sıcaklığını 1,5 derecede tutma hedefinin, okyanusların ısınmasından kıyı ekosistemlerine kadar birçok kritik dengeyi etkilediğini söyledi.

2050’li Yıllarda Yüzde 56’lık Bir Gıda İhtiyacı Artışı Öngörülüyor

Mevcut yöntemlerle devam edilmesi durumunda 2050’li yıllarda yüzde 56’lık bir gıda ihtiyacı artışının öngörüldüğünü ve bunun için Hindistan’ın iki katı büyüklüğünde ilave tarım alanına ihtiyaç duyulacağını belirten Dr. Ahmet Görgülü, “Amacımız ne? Bu yöntemlerin daha ilerisine geçip daha farklı tarım teknolojileri, gıda teknolojileriyle bu yokluğun üstesinden gelmek hatta pozitife dönmek.” dedi.

Gelişmiş ülkelerde nüfus artışının durduğunu ancak gelişmekte olan ülkelerde artışın devam edeceğini ve bu durumun küresel gıda dengesini etkileyeceğini ifade eden Dr. Ahmet Görgülü, dünyada yaklaşık 830 milyon aç insana karşılık 2,5 milyar aşırı kilolu ve obez bireyin bulunduğunu ve Türkiye’nin de bu konuda başı çeken ülkelerden biri olduğunu söyledi.

Tarım Alanlarının Sadece Yüzde 47’si İnsan Tüketiminde Kullanılıyor

Mevcut motivasyonla devam edildiğinde tarım alanlarının yetersiz kalacağına dikkat çeken Dr. Ahmet Görgülü, tarım alanlarının sadece yüzde 47’sinin insan tüketiminde kullanıldığını, yüzde 40’ının ise hayvan yemi ve biyoyakıtlara ayrıldığını belirtti. Bu durumun tercihler yapma zorunluluğu doğurabileceğini ancak çözüm potansiyelinin de bulunduğunu ifade eden Dr. Görgülü, “Aynı tarım alanlarından belki insanlar için birinci bitki, hayvanlar için ikinci bitki, belki üçüncü bitkiyi de biyodizel için alabiliriz.” dedi.

Üretilen Gıdanın 3’te 1’i Hiç Kullanılmadan Çöpe Gidiyor!

Dünya genelinde üretilen gıdanın yaklaşık üçte birinin hiç kullanılmadan çöpe gittiğini vurgulayan Dr. Ahmet Görgülü, bu 1.3 milyar tonluk israfın, dünyadaki 830 milyon aç insanı dört defa doyurabilecek potansiyele sahip olduğunu dile getirdi.

Türkiye’de Her 3 Kişiden Biri Obez!

Kişi başına kalori tüketiminde Türkiye’nin dünya sıralamasında üst sıralarda yer aldığını belirten Dr. Ahmet Görgülü, 2022 verilerine göre Türk insanının kişi başına 3 bin 785 kalori tüketerek Amerika’dan sonra ikinci sırada olduğunu söyledi. Bu aşırı kalori tüketiminin obezite sorununu beraberinde getirdiğini vurgulayan Dr. Görgülü, “Dünyada her 8 kişiden biri obezken, Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın 2022 verilerine göre her 3 kişiden biri obez.” dedi.

En Yüksek Karbon Salınımına Sahip Olanların Başında İnstant Kahve Var

Gıdaların karbon emisyonlarına değinen Dr. Görgülü, özellikle hayvansal gıdaların yüksek karbon ayak izine sahip olduğunu söyledi. Kahve ve kakao ürünlerinin de karbon emisyonları açısından önemli bir yer tuttuğunu ve dünya genelinde yoğun olarak tüketildiğini belirten Dr. Görgülü, işlenmiş gıdalar arasında ise en yüksek karbon salınımına sahip olanların başında instant kahve, bitter çikolata ve kapsül kahvelerin geldiğini, çayın da hatırı sayılır bir karbon ayak izine sahip olduğunu dile getirdi.

Unlu mamuller ve meyvelerin ise bu konuda daha masum olduğunu ifade eden Dr. Görgülü, 1 kilogram çözülmüş kahve veya instant kahvenin karşılığında 28 kilogram karbon salınımı olduğunu vurguladı.

1 Kilogram Bisküvi Üretimi İçin Minimum 3 Kilogram Karbon Salınımı Oluyor

Konuşmasının sonunda, sanayide enerji tüketimi ve karbon salınımına dikkat çeken Dr. Görgülü, özellikle pişirme operasyonlarında fosil yakıtların yoğun kullanıldığını söyledi. Bu konuda Eti’nin yürüttüğü bir projeden bahseden Dr. Görgülü, doğalgazlı fırınların elektrikli fırınlara dönüştürülmesi ve bu dönüşümde klasik elektrifikasyon yerine infrared ısıtıcıların kullanılmasıyla enerji verimliliği ve karbon ayak izinde ciddi tasarruflar hedeflendiğini belirtti. Projenin olumlu sonuçlar verdiğini ve birkaç yıl içinde önemli kazanımlar elde edileceğini ifade eden Görgülü, 1 kilogram bisküvi üretimi için minimum 3 kilogram karbon salınımı olduğunu ancak bu teknoloji dönüşümüyle bu oranın sıfıra indirilebileceğini sözlerine ekledi.

Tarımın Geleceği Bilime ve ARGE’ye Bağlı

TAGEM Genel Müdür Yardımcısı Dr. Şerafettin Çakal, kongrenin önemine vurgu yaparak, “Çünkü insanlığın geleceği gıdaya, gıdanın geleceği tarıma, tarımın geleceği de bilime ve ARGE’ye bağlı.” dedi.

Gıdanın geçmişten günümüze seyrine bakıldığında, farklı kıtalardaki ve ülkelerdeki insanların neden farklı hızlarla geliştiği sorusunun her zaman önemli bir tartışma konusu olduğunu belirten Dr. Çakal,  “Bilime ve ARGE’ye değer veren toplumların geliştiğini, bilime ve ARGE’ye değer vermeyen toplumların geri kaldığını ve bunun bir tesadüf olmadığını görüyoruz. Aynı şey şirketler için de söylemek mümkündür.” diye konuştu.

“Beşerin en büyük icadı tarımdır”

Dr. Şerafettin Çakal, bir tarımcı olarak “Beşerin en büyük icadı tarımdır” sözünün altını çizerek, insanların on binlerce yıl avcı ve toplayıcı olarak yaşadığını, tarımın keşfiyle birlikte yani bitkilerin kültüre alınması ve hayvanların evcilleştirilmesiyle bu durumun değiştiğini belirtti.

Tarımın icadına kadar insanların gıda sorununun olmadığını, gün bulup gün yediklerini ve doğaya baskının fazla olmadığını ifade eden Dr. Şerafettin Çakal, tarımın icadından sonra ise köylerin, kasabaların, şehirlerin ve metropollerin oluştuğunu ve nüfusun giderek arttığını söyledi.

İkinci tarım döneminde tarım alet ve makinelerinin, sanayi devriminin devreye girdiğini belirten Dr. Çakal, üçüncü tarım dönemi olan entansif tarım döneminde ise kimyasal gübreler, ilaçlar, pestisitler, herbisitler, hormonlar ve antibiyotiklerin kullanıldığını ifade etti.

Nanoteknoloji ve Bilişim Teknolojileri Önemli Rol Oynuyor

Tarımda dördüncü dönem olan biyoteknolojik döneme gelindiğini ifade eden Dr. Çakal, bu dönemin aynı zamanda akıllı tarım ve biyoteknoloji devrimi olarak da adlandırıldığını söyledi. Nanoteknoloji ve bilişim teknolojilerinin bu dönemde önemli bir rol oynadığını belirten Dr. Çakal, dünyadaki bilim insanlarının bu konuda ikiye ayrıldığını ifade etti. Birinci grubun lokal, organik ve yavaş olan tohumu savunduğunu, ikinci grubun ise küresel, konvansiyonel ve hızlı olanı savunduğunu kaydetti.

Bu iki yaklaşım arasında bir denge bulunması gerektiğini vurgulayan Dr. Çakal, “Birinde aşırı doğaya baskı, diğerinde ise bu insanların doyurulması söz konusu. İşte burada da orta bir yol bulmamız, bir dengeyi sağlamamız gerekiyor diye düşünüyoruz.” dedi.

Bir Tarafta İsraf Bir Tarafta Obezite Var…

Dünyada üretilen gıda miktarına da değinen Dr. Çakal, son verilere göre dünyada 9.9 milyar ton gıda üretildiğini söyledi. Bu miktarın 5.5 milyar tonunun hayvanlar tarafından, 4.4 milyar tonunun ise insanlar tarafından tüketildiğini belirten Dr. Çakal, ancak bu 4.4 milyar tonluk insan tüketimine sunulan gıdanın üçte birinin hiç insan midesine gitmeden doğrudan çöpe gittiğini vurguladı.

Bu israfın yanı sıra küresel gıda dağılımındaki adaletsizliklere de dikkat çeken Dr. Çakal, bir tarafta 735 milyon insanın aç olduğunu, diğer tarafta ise 1 milyar insanın obez olduğunu belirtti. “Bir tarafta israf var, bir tarafta obezlik var ve bir tarafta açlık var.” diyen Dr. Çakal, mevcut küresel gıda arzının aslında 8.2 milyar insana yetecek düzeyde olduğunu ifade etti.

İnsanlara gıda üretebilmek için toprak, su ve tohum olmak üzere üç temel doğal kaynağa ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Dr. Çakal, “Tohum olmadığı yerde hiçbir şey olmaz. Tohumun kaynağı da doğal vejetasyon. Yani mera olarak görmüş olduğunuz bu doğal vejetasyondan bunların toplanması, korunması ve birimlerden kaliteli tohumlar üretmek üzere ıslah edilmesi, yerli ve milli çeşitlerinin geliştirilmesi ve üreticilerimizin, insanlarımızın hizmetine sunulması gerekiyor.” şeklinde konuştu.

Dr. Şerafettin Çakal, ülkedeki yerli hayvan genetik kaynaklarının da TAGEM tarafından koruma altına alındığını sözlerine ekledi.

4. Uluslararası Gıda Kimyası Kongresi’nin ilk günü, oturum başkanı Prof. Dr. Enes Dertli oturum başkanlığında, Doç. Dr. Mustafa Türker, Prof. Dr. Ayşe Aslı Barla, Dr. Zeynep Elmalı ve Semra Çavuş’un katıldığı panelle sona erdi.

Prof. Dr. Tarhan ve Prof. Dr. Kaynak Özel Oturumda Ana Konuşmacı

Iso 20400 Sürdürülebilir Tedarik Eğitimi Haber üretilen Gıdanın 3’te 1’i Hiç Kullanılmadan çöpe Gidiyor!Kongre kapsamında 9 Mayıs Cuma günü gerçekleşecek özel oturumda Üsküdar Üniversitesi’nin iki önemli ismi ana konuşmacı olarak yer alacak. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Gıda Kimyasından Beyin Kimyasına: Beyin-Besin İlişkisi”, Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Kaynak ise “Krizler Yüzyılında Gıda Arzında Riskler ve Fırsatlar” konulu konuşma yapacak.

 


SÜRDÜRÜLEBİLİR TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ VE YEŞİL SATINALMA MAKALELERİ

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK EĞİTİM TESTLERİ

Satış ve Satınalmada Racona Ters Hareketler

Satış Ve Satınalmada Racona Ters Hareketler Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Satış ve Satınalmada Racona Ters Hareketler

Cavit SOY

Satış Ve Satınalmada Racona Ters Hareketler Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSATINALMACI olarak bizim de kendimize göre yıllar içinde oluşmuş, yazılı olmayan kurallarımız vardır. Bizim alemde de RACONA TERS hareketlerle karşılaştığımız olur ama aşmasını biliriz EVELALLAH…

Geçenlerde yeni tanıştığım ve ilk defa alışveriş yaptığım firmadan bazı ürünler aldım. İlk alışverişim olması münasebetiyle peşin ödeyip işyerine döndüm. Döndükten sonra faturanın yanlış firmaya kesildiğini fark ettim. Yanlışlığı firmaya bildirdikten sonra fatura düzeltildi ancak bu sefer de fiyat farkı olduğunu fark ettim. Yeni faturadaki tutar benim ödediğimden biraz fazlaydı ama önemsenecek bir miktar da değildi. Sebebini sorduğumda faturanın ilk kesildiği firmanın indirim oranının bizden daha fazla olmasını sebep gösterdiler. İşte o anda kafamda deli sorular. Bu iş bana kabadayı dünyasının sık sık kullandığı RACONA TERS sözcüğünü hatırlattı. Evet yapılan şey gerçekten racona tersti.

Eminim sizler de buna benzer durumlarla karşılaşıyorsunuzdur. Benim hikâyemde firma yaptığı hata için özür dileyip farkı bana yansıtmamalıydı. Zaten yeni müşteriydim ve ilk defa alışveriş yapıyordum. Firmalar personeline özgüven, inisiyatif alma, karar verme ve bu gibi durumlarda nasıl davranacağını bilme konusunda hiç eğitim vermiyorlar mı? Bu olay bana marketlerde sık sık karşılaştığımız durumu anımsattı. Hani bazen başımıza gelir; raftaki fiyat kasadakine uymaz, personel etiketi değiştirmeyi unutmuştur. Siz de sinirlenir ve etikete göre ödemek istersiniz.

Bu ve buna benzer birçok racona ters uygulamalar maalesef başımıza gelmektedir. Mesela; parayı peşin aldığı halde ürünü teslim etmekte söz verdiği tarihe uymayanlar, teklif verdikten ve siz de onayladıktan sonra ürünün fiili olarak aslında stokta olmadığını fark edenler, hangisi artarsa fiyatlarının yönünü o döviz cinsine göre ayarlayanlar, yıllardır sürekli aldığınız ürünü stoğunda tutmasını öğrenemeyenler, satınalma yetkilisi olarak siz değil de patronu muhatap alanlar, neyi referans ve kıstas alıp fiyat verdiğini bilmeyenler ve piyasanın çok altında veya çok üstünde fiyat verenler, size sormadan istediğiniz üründen kalmadı deyip muadilini göndermeye kalkanlar, ürünün az bulunmasını fırsat bilip on katı fiyat çekenler, ilk defa alacağınız ürünle ilgili teknik destek istediğiniz halde lütfedip ziyarete gelmeyenler… Bunların hepsi racona terstir.

Herkes gibi merkez bankasının değil de kendi çalıştığı bankanın döviz kurunu baz alanlar, garantili sattığı üründe sorun çıkınca malının arkasında durmayanlar, yedek malzeme satışlarında fiyatları şişirenler, kredi kartına komisyon isteyenler, teklif isteğine iki gün sonra dönenler, evden çalıştığı?! söylenen satışçılar, aşırı konuşkan ve ısrarcı tutum içinde olanlar…. Bunlar da racona ters hareketler içinde sayılabilir.

“Liste Fiyatı” Olayı

Yıllardır satınalma görevinde bulunurum da şu liste fiyatı olayını anlayabilmiş değilim.

Firmalar bir liste fiyatı tutturmuşlar… Neymiş efendim, liste fiyatı üzerinden %60 indirim almışım. Tamam da kardeşim sen hiç o liste fiyatı üzerinde indirim yapmadan birine o ürünü satabildin mi? Biraz indirim istesem bir de demez mi; “liste fiyatı üzerinden %60 indirim yaptım, daha ne yapayım?”

Satış Ve Satınalmada Racona Ters Hareketler Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemYani öyle bir afaki ve hayali bir fiyat var ve tavan fiyat yapılmış. Aynı marketlerin ve mağazaların önce fiyatı şişirip sonra indirim uygulamış gibi göstermeleri gibi. Bir fiyatın liste fiyatı olabilmesi için bence önce o fiyata satış yapabilmen lazım bir kez bile olsa. Yani gerçekçi olması lazım. Sonuçta ben o ürünü aldığım gerçek fiyata bakarım ve diğer teklifleri de ona göre değerlendiririm. Hiçbir zaman liste fiyatı üzerinden yaptıkları indirime göre değerlendirme yapmam. Neden, çünkü; RACONA TERS..

Cavit SOY

Çinlilere Çağrı; “Türkiye’ye ihracatınızın yarısı kadar Türkiye’den ithalat yapın, yarısı kadar da Türkiye’ye yatırım yapın”

Kurumsal Satış Eğitimleri Oyun Tabanlıi̇nteraktif Haber çinlilere çağrı; Türkiye’ye Ihracatınızın Yarısı Kadar Türkiye’den Ithalat Yapın, Yarısı Kadar Da Türkiye’ye Yatırım Yapın

Çinlilere Çağrı; “Türkiye’ye ihracatınızın yarısı kadar Türkiye’den ithalat yapın, yarısı kadar da Türkiye’ye yatırım yapın”

Kurumsal Satış Eğitimleri Oyun Tabanlıi̇nteraktif Haber çinlilere çağrı; Türkiye’ye Ihracatınızın Yarısı Kadar Türkiye’den Ithalat Yapın, Yarısı Kadar Da Türkiye’ye Yatırım YapınTürkiye ile Çin arasındaki dış ticaretin dengeye kavuşması için son 6 yıldır yoğun çaba gösteren Ege İhracatçı Birlikleri, Çin’in Tianjin kentinden bir heyeti İzmir’de ağırladı.

Ege İhracatçı Birlikleri’ndeki toplantıda konuşan EİB Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Yalçın Ertan, 2024 yılında Çin’in Türkiye’ye 43 milyar dolar ihracat yaparken, Türkiye’nin Çin’e 3,4 milyar dolar ihracatı olduğunu hedeflerinin bu dengesizliği gidermek olduğunu dile getirdi.

“Çin’in Türkiye’ye ihracatına itirazımız yok” diyen Ertan, “Çin’den otomotiv, makine, elektrik-elektronik, demir-çelik, kimyasallar başta olmak üzere 43 milyar dolarlık ithalat yapıyoruz. Bunun karşılığında mermer, endüstriyel mineraller, pamuk, kuru meyveler, deniz ürünleri, zeytinyağı ve diğer gıda ürünlerinden 3,4 milyar dolar ihracat yapıyoruz. Son yıllarda Çin’in Türkiye’ye ilgisi olduğunu görüyoruz. Türkiye’ye yatırım yapmak istiyorlar. Otomotiv ve güneş enerjisi sektörlerinde yatırımları var. Biz de Çin ile iş birliğimizi artırmak istiyoruz. Türkiye ihracatınızın yarısı kadar Türkiye’den ithalat yapın, diğer yarısı kadar da Türkiye’ye yatırım yapın” diye çağrıda bulundu.

Çin’in Türkiye’de yapacakları yatırımların başka ülkelere ihracat kapıları açacağına temas eden Ertan sözlerini şöyle sürdürdü: “İklim müsaitken Türkiye’den Çin’e ihracatı artırmamız lazım. Tavuk ayağı, kiraz gibi ürünlerde Çin’e ihracatın açılmasını sağlamamız lazım. Ege İhracatçı Birlikleri olarak Çinli yatırımcılara Türkiye’de rehberlik yapabiliriz. Çin’de 3 fuarın Türkiye Milli Katılım Organizasyonunu gerçekleştiriyoruz. Türkiye’de Çin ile ilgili en derin networke sahibiz.”

Uçak: “Türkiye’den Çin’e kiraz ihracatının yolu açılsın”

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Çin’de kiraz meyvesinin çok sevildiğini, Türkiye’nin de kiraz üretiminde dünya lideri olduğunu, Türkiye’den Çin’e kiraz ihracatının başlaması için Çin ile Türkiye arasında bitki sağlığı sertifikası anlaşması yapılmasını talep ettiklerini kaydetti.

Türkiye’den Çin’e 31 milyon dolarlık meyve sebze mamulleri ihraç ettiklerini paylaşan Uçak, “Dondurulmuş patates ve meyve suları ihraç ediyoruz. Hong Kong’a kiraz ve siyah taze incir ihracatımız var. Kiraz başta olmak üzere sert çekirdekli meyveleri ihraç etmek için Çin tarafından destek bekliyoruz” şeklinde konuştu.

Çin’in en büyük 7.şehri olan ve dünyanın en büyük 10 limanı arasında yer alan Tianjin şehrinden gelen Çin Uluslararası Ticaretin Geliştirilmesi Konseyi (CCPIT) Heyeti Başkanı Zhou Qing, Türkiye ile iş birliği yapmak ve dost olmak istediklerini dile getirdi.

“Bu defa Türkiye’yle daha fazla ticaret yapmak için geldik” diyen Qing, “Tianjin, Çin’in kuzeyindeki en büyük liman ve Tianjin dış ticaret açığı veren, ithalatı fazla olan bir bölge. Bugün Kemeraltı’nı gezdik, Kemeraltı’nda çok fazla Çin ürünü satıldığını gördük. Ege İhracatçı Birlikleri’yle Tianjin CCPİT olarak iş birliği protokolü imzalamaya geldik” diyerek sözlerini noktaladı.

Ziyaretin sonunda; Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Yalçın Ertan ve Çin Uluslararası Ticaretin Geliştirilmesi Konseyi (CCPIT) Heyeti Başkanı Zhou Qing, iş birliği protokolü imzaladılar.

Kurumsal Satış Eğitimleri Oyun Tabanlıi̇nteraktif Haber çinlilere çağrı; Türkiye’ye Ihracatınızın Yarısı Kadar Türkiye’den Ithalat Yapın, Yarısı Kadar Da Türkiye’ye Yatırım YapınTianjin Uluslararası Ticaretin Geliştirilmesi Konseyi (CCPIT) Heyeti’nin ziyaretine; Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcıları Yalçın Ertan ve Hayrettin Uçak, Ege Mobilya Kâğıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Fuat Gürle, Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreteri İ. Cumhur İşbırakmaz ve Çin ile ticaret yapmak isteyen Türk firmalarının yetkilileri katıldı.

 

 


KURUMSAL SATIŞ EĞİTİMİ UYGULAMA ÇALIŞMALARI

“Müşteri ile temasta olan herkes satıştadır.”

KURUMSAL SATIŞ MAKALELERİ