İş ve Meslek Karmaşası

Prof. Dr. Umut Omay
Prof. Dr. Umut Omay
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesidir. İnsan Kaynakları Yönetimi, Çalışma Psikolojisi, Çalışma Sosyolojisi, Sosyal Politika ve Endüstri İlişkileri alanları başta olmak üzere lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde dersler vermekte ve aynı alanlarda ulusal ve uluslararası olarak yayınlanmış çok sayıda çalışması bulunmaktadır.
spot_imgspot_img

İş ve Meslek Karmaşası

Prof. Dr. Umut Omay

Günlük dilde kullandığımız kavramların anlamını çoğunlukla düşünmeyiz. “İş” ve “meslek” de anlamını düşünmeden kullandığımız kavramlar arasında sayılabilir.

Literatürde de iş ve meslek arasındaki ayırımın keskin sınırlarının olmadığı görülmektedir. Örneğin meslek kavramı kişinin geçimini sağlamak amacıyla sürdürdüğü iş olarak tanımlanabilmektedir (1).

Türk Dil Kurumu ise iş için daha çok kişinin geçimini sürdürmek amacıyla yürüttüğü faaliyete, meslek için de yine bir kişinin geçimini sürdürebilmek amacıyla belirli bir eğitim sonucunda kazanılan becerilere ve kuralları belirlenmiş olan işe gönderme yapmaktadır. Ayrıca “iş” için “meslek” tanımının da yapıldığı görülmektedir. Dolayısıyla iş ve meslek arasındaki ayırım anlam bakımından kısmen belirsiz kalmaktadır(2, 3).

Benzer bir tartışmanın ve muğlaklığın İngilizcede de olduğu ve konu ile ilgili İngilizce literatürde özellikle meslek kavramının tanımlanması ve benzeri diğer kavramlardan ayırt edilebilmesi amacıyla birçok ölçütün ileri sürüldüğü görülmektedir. Bu çerçevede “meslek” (profession) kavramının tanımlanmasında faaliyetin bilimsel bir temele dayanması, kurumsal bir yapı çerçevesinde belirlenmiş faaliyet kuralları ile standartlarının bulunması ve kişinin hem kendi faaliyeti üzerinde karar alabilmesi ve söz sahibi olabilmesi hem de maddi çıkar yerine topluma hizmet motivasyonunun öncelikli olması açısından farklılaşmasına gönderme yapılmaktadır (4).

Yaklaşık 10 yıl önce iş ve meslek danışmanlarına yönelik vermiş olduğum uzun soluklu bir eğitim programı sürecinde iş ile meslek arasındaki farkın ne olduğunu sorgulayıp yorumlama fırsatım oldu ve şu beş ölçüt çerçevesinde ele almanın daha açık bir sonuç verebileceğini düşünmeye başladım:

  1. Gelir getirici bir faaliyeti bağımsız olarak kendi adına da yapabilme olanağının olup olmaması,
  2. Unvanın nasıl edinildiği ve kalıcılığı,
  3. Tarihsel geçmiş,
  4. Kuralları ve standartları belirleyen bir kurumun olup olmaması,
  5. Yaşam biçimi haline gelip bir ömür boyunca sürdürülüp sürdürülememesi.

Bir kişinin gelir getirici bir faaliyeti bağımsız olarak kendi adına da yapabilme olanağının olup olmamasının iş ve meslek arasındaki ayırım açısından en temel nokta olduğu ileri sürülebilir. Örneğin bir işveren açısından vasfı yeterli görüldüğü için “genel müdür” olarak görevlendirilen bir kişinin bu görevinden ayrıldıktan sonra, sahip olduğu nitelikler ne olursa olsun, bir işverene bağlı olmaksızın yalnızca “kendi adına” genel müdür olarak çalışabilmesinden söz edemeyiz. Başka bir deyişle, serbest çalışan bir genel müdürden söz etmek mümkün değildir. Ancak bir avukatın, muhasebecinin ya da terzinin bağımlı olarak da serbest olarak da çalışabilmesi, bu gelir getirici faaliyeti kendi adına da sürdürebilmesi mümkündür.

Unvanın nasıl elde edildiği ve kalıcılığı ölçütü de birinci ölçütle yakından ilişkilidir. Yine genel müdür örneğinden hareketle bu kişi görevinden ayrıldıktan sonra kişinin genel müdür unvanı da sona ermekte ve kendisine böyle bir iş ve unvan verilmeden genel müdür unvanını kullanamamaktadır; ancak belirli gereklilikleri yerine getirip tıp doktoru olmuş bir kişi bu unvanı kendi çabası ile elde etmekte ve bu unvanı kendi inisiyatifi ile kullanabilmektedir. Kısacası işe ilişkin unvan geçici iken, mesleğe ilişkin unvan kalıcı olma özelliği taşımaktadır. Öyle ki birçok meslek grubuna ait unvanlar bu unvanlara sahip kişilerin mezar taşlarında dahi yer alabilmektedir. Dolayısıyla iş unvanları çalışanın iradesi dışında verilip geri alınabilirken meslek unvanları kişinin isminin bir parçası haline gelebilmektedir.

Mesleklerin genel olarak tarihsel geçmişinin sanayi devriminden önceki döneme dayandığı ancak işlerin ve buna ilişkin unvanların çoğunlukla sanayi devrimini takip eden süreçte ortaya çıktığı ileri sürülebilir. Örneğin Eski Mısır döneminde de mimarlar vardır; ancak İnsan Kaynakları Direktörü son 50 yıllık döneme ait bir unvan ve iş tanımıdır.

Mesleklerin tarihsel geçmişlerine bağlı olarak çıraklık, kalfalık, ustalık gibi meslek edinme süreçlerinin ve/veya üretim standartları gibi meslek kurallarının Tabipler Birliği, Barolar Birliği ve Fırıncılar Odası gibi lonca geleneğine dayanan birer kurum tarafından yürütüldüğü söylenebilir. Oysa işlerin böylesi düzenleyici bir kurumu bulunmamaktadır. Örneğin Hukuk Fakültesi mezunu olmak doğrudan avukat olmak anlamına gelmemekte, avukat olabilmek için ilgili Baro tarafından belirlenen kurallara uygun olarak avukatlık stajını da tamamlamış olmak gerekmektedir.

Son olarak meslek bir yaşam boyunca sürdürülebilmekte, kişi kendisini bu mesleğe adamış olmakta ve meslek bir yaşam biçimi haline gelmektedir. Örneğin bir tıp doktoru aktif çalışma hayatından uzaklaşsa bile ihtiyaç duyulduğu her an ve ömrünün sonuna kadar doktorluk yapabilmektedir. Gerçekten de, Covid-19 pandemisinin ilk başladığı dönemde 80-85 yaşındaki emekli tıp doktorlarının ülkelerindeki sağlık sisteminin ve genç “meslektaşlarının” üzerindeki yükü hafifletmek ve tecrübelerini paylaşmak üzere kendi hayatlarını hiçe sayarak yardıma koştukları bilinmektedir. Kısacası meslek sahipleri için emeklilik fiili bir durum yerine daha çok şekli bir durumu ifade etmektedir. Oysa meslek sahibi olmayıp yalnızca iş sahibi olmuş olan insanlar için emeklilik çoğunlukla hem şekli hem de fiili bir duruma gönderme yapmaktadır.

Yaklaşık 10 yıldan beri hemen hemen bütün derslerimde öğrencilerime “Genel Müdür Ahmet ve Terzi Ahmet” olarak bu ölçütler çerçevesinde hikâyeleştirdiğim bir örneği anlatmakta ve bir meslek sahibi olmanın önemini ısrarla vurgulamaktayım. Özellikle son dönemde yaygınlaşmaya başlayan yeni çalışma biçimlerinin yanı sıra özellikle gençler arasında artan “serbest çalışma” eğilimi ve işgücü piyasasının bu yönde artan talepleri çerçevesinde “meslek” sahibi olmanın giderek önem kazanmakta olduğunu düşünüyorum.

Birçok alanda olduğu gibi çalışma hayatında da hızlıca değişim ve dönüşüm yaşanırken, bütün öğrenciler ve çalışanlar için önerim yukarıda yer verdiğim ölçütler açısından kendilerini ve hedeflerini test etmeleridir. Kuşkusuz yukarıda belirttiğim beş ölçüt eleştirilebilir, fazla ya da eksik olduğu ya da tamamının bir arada bulunmasının şart olmadığı söylenebilir. Ancak en azından “gelir getirici bir faaliyeti bağımsız olarak kendi adına da yapabilme” ölçütünün iş ve mesleğin ayırt edilmesinde belirgin bir önceliği olduğunu kabul etmek gerekir.

Kaynakça

(1) Sunar, L. (2020). Türkiye’de mesleki itibar: Dönüşen çalışma hayatı ve mesleklerin sosyal konumu. Journal of Economy Culture and Society, Supp(1), 32.

(2) Türk Dil Kurumu, “iş”, Çevrim içi: sozluk.gov.tr, Erişim tarihi: 29.05.2022.

(3) Türk Dil Kurumu, “meslek”, Çevrim içi: sozluk.gov.tr, Erişim tarihi: 29.05.2022.

(4) Sunar, L., Türkiye’de Çalışma Hayatı ve Meslekler, Toplumsal Yapı Araştırmaları Programı, s. 34-35, Çevrim içi: https://tyap.net/mediaf/Calisma_Hayati.pdf, Erişim tarihi: 30.04.2022.

Prof. Dr. Umut Omay
Prof. Dr. Umut Omay
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesidir. İnsan Kaynakları Yönetimi, Çalışma Psikolojisi, Çalışma Sosyolojisi, Sosyal Politika ve Endüstri İlişkileri alanları başta olmak üzere lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde dersler vermekte ve aynı alanlarda ulusal ve uluslararası olarak yayınlanmış çok sayıda çalışması bulunmaktadır.

PAYLAŞIMLAR

Lütfen yorumunuzu girin !
Lütfen adınızı giriniz.

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı