Ya Bir Gün Asgari Sermaye Tutarı Artırılırsa ?

Prof. Dr. Umut Omay
Prof. Dr. Umut Omay
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesidir. İnsan Kaynakları Yönetimi, Çalışma Psikolojisi, Çalışma Sosyolojisi, Sosyal Politika ve Endüstri İlişkileri alanları başta olmak üzere lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde dersler vermekte ve aynı alanlarda ulusal ve uluslararası olarak yayınlanmış çok sayıda çalışması bulunmaktadır.
spot_imgspot_img

Önceki yazımda işletmelerin patlamaya hazır bombaları yaklaşımından söz etmiştim. Bu yaklaşım kısaca işletmelerin farkında olmadıkları ancak işletme açısından önemli ölçüde zarar verme riski taşıyan unsurların araştırılmasının ve bunlara yönelik tedbirler geliştirilmesinin önemine işaret etmektedir (1). Bu yazımda ise işletmelerin patlamaya hazır bombalarının neler olabileceğine ilişkin bir örnek vermek amacıyla Türkiye’deki sermaye şirketleri açısından genellikle gözden kaçırılan ancak oldukça önemli olduğunu düşündüğüm bir noktaya değinmek istiyorum.

Bilindiği üzere 2012 yılında yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda sermaye şirketleri olarak nitelendirilen Anonim Şirketler ve Limited Şirketler için asgari sermaye koşulu bulunmaktadır. Kanunun 332. Maddesine göre Anonim Şirketlerde “Tamamı esas sözleşmede taahhüt edilmiş bulunan sermayeyi ifade eden esas sermaye elli bin Türk Lirasından ve sermayenin artırılmasında yönetim kuruluna tanınmış yetki tavanını gösteren kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan anonim şirketlerde başlangıç sermayesi yüz bin Türk Lirasından aşağı olamaz. Bu en az sermaye tutarı Cumhurbaşkanınca artırılabilir” (2) ve 580. Maddesine göre ise “Limited şirketin esas sermayesi en az on bin Türk Lirasıdır. Bu maddede yazılı en az tutar, Cumhurbaşkanınca on katına kadar artırılabilir” (3).

1956 yılından 2012 yılına kadar yürürlükte kalan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu da sermaye şirketleri olarak nitelenen Anonim Şirketler ve Limited Şirketler için asgari sermaye koşulu getirmiş ve 6762 sayılı Kanunun ilk metninde Anonim Şirketlerin esas sermayesinin beş yüz bin Türk Lirasından aşağı olamayacağı (madde 272) ve Limited Şirketlerin de esas sermayesinin en az on bin Türk Lirası olması (madde 507) gerektiği ifade edilmiştir. Daha sonra yapılan değişikliklerle bu tutarlar dönemin ihtiyaçlarına bağlı olarak yeniden belirlenmiş ve ayrıca her iki şirket türü için de asgari sermayenin on katına kadar artırılabileceğine dair hüküm 6762 sayılı Kanunun metnine eklenmiştir. Buna göre 6762 sayılı Kanunun son şeklinde Anonim Şirketlerin esas sermayesinin elli bin Türk Lirasından ve Limited Şirketlerin esas sermayesinin de beş bin Türk Lirasından az olamayacağı ve her iki şirket türü için de asgari sermayenin on katına kadar artırılabileceği hükme bağlanmıştı (4).

Yapılan değişiklik ve düzenlemelerde belki de en dikkat çekici olanı asgari sermaye tutarının artırılmasına ilişkindir. Eski kanunda her iki şirket türü için de asgari sermayenin 10 katına kadar artırılabileceği belirtilirken, mevcut kanunda Limited Şirketler için asgari sermayenin 10 katına kadar artırılabileceği hükmü korunmuş, ne var ki Anonim Şirketler için yapılabilecek bir artışa ilişkin böyle bir üst sınır getirilmemiştir.

Yukarıda da görüldüğü gibi 1956 tarihli Eski Türk Ticaret Kanunu bugünle karşılaştırıldığında hem Anonim Şirketler hem de Limited Şirketler için asgari sermaye tutarını oldukça yüksek bir seviyede belirlemiştir. Örneğin 1956 yılında 1 Amerikan Doları 2,80 Türk Lirasıdır. Bu durumda 1956 yılında bir Anonim Şirketten yaklaşık olarak en az 179.000 Amerikan Dolarına, bir Limited Şirketten ise yine yaklaşık olarak en az 3.600 Amerikan Dolarına denk gelen bir sermaye tutarına sahip olmasının beklendiği sonucuna ulaşılabilir. Bu bakış açısının özellikle Anonim Şirketlerin doğasına uygun olduğunu da ayrıca belirtmek gerekir.

Her iki şirket türünün de borçlarından doğrudan doğruya kendilerinin sorumlu oldukları göz önüne alındığında, güçlü bir sermaye yapısına sahip olmalarının önemi açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Ne var ki, günümüzde birçok şirketin çeşitli nedenlerle kanunda belirtilen asgari sermaye tutarı ya da biraz daha fazlası ile yetindiği ve faaliyetlerini çoğunlukla alacak-borç dengesi, diğer bir ifade ile nakit akışı ile sürdürmek durumunda kaldığı söylenebilir.

Kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan anonim şirketler hariç olmak üzere Anonim Şirketlerin asgari sermaye tutarına ilişkin son değişikliğin, 10 kat artırılmak suretiyle 2001 yılında yapıldığı ve bunun 2002 yılının Ocak ayında yürürlüğe girdiği ve halen de bu tutarın geçerliliğini koruduğu görülmektedir (2, 5). O tarihteki Amerikan Doları dikkate alındığında yapılan bu değişiklikle birlikte Anonim Şirketlerin asgari sermayesinin yaklaşık olarak 37.000 Amerikan Dolarına denk gelecek biçimde artırılmış olduğu söylenebilir.

Limited Şirketlerin asgari sermaye tutarına ilişkin son değişiklik ise 2012 yılında yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile yapılmıştır (4). Yine o tarihteki Amerikan Doları dikkate alındığında yapılan bu değişiklikle birlikte Limited Şirketlerin asgari sermayesinin yaklaşık olarak 5.700 Amerikan Dolarına denk geldiği görülmektedir.

Mevcut durumda söz konusu asgari sermaye tutarlarının reel bazda önemli ölçüde değer yitirmiş oldukları açıktır. Dolayısıyla başta Anonim Şirketler olmak üzere sermaye şirketi olarak nitelendirilen her iki şirket türü açısından, daha önce de olduğu gibi, dönemin ihtiyaçları çerçevesinde asgari sermaye tutarlarının yeniden ele alınması ve bu konuda bir düzenleme yapılması her an için söz konusu olabilir.

İşte böylesi bir durum, asgari sermaye ya da ona yakın bir tutar ile yetinmek durumunda olan şirketler açısından patlamaya hazır bir bomba olarak nitelendirilebilir. Gerçekten de değişen koşullara bağlı olarak mevcut hükümler çerçevesinde asgari sermaye tutarlarının yeniden belirlenmesi söz konusu olursa Limited Şirketlerin asgari sermaye tutarları 100.000 Türk Lirasına kadar arttırılabilir. Ancak daha önce de belirtildiği gibi Anonim Şirketler açısından bir üst sınır belirtilmediği için böyle bir artışın gerçekleşmesi durumunda asgari sermaye tutarının ne olabileceği de kestirilememektedir.

Alacak-Borç dengesi ya da diğer bir ifade ile nakit akışı çerçevesinde faaliyetlerini sürdüren şirketler açısından böylesi bir düzenlemenin çok çeşitli sorunlara neden olabileceği açıktır. Önemli olan, böyle bir durumla her an karşılaşma olasılığının bulunduğunu bilmek, elden geldiğince önlem almak ve bu olasılığın gerçekleşmesi durumunda neler yapılabileceğine ilişkin plan yapmaktır.

Prof. Dr. Umut OMAY

Kaynaklar

(1) Omay, U. (2023), “İşletmelerin Patlamaya Hazır Bombaları”, Çevrim içi: https://satinalmadergisi.com/isletmelerin-patlamaya-hazir-bombalari/ (15.06.2023).

(2) 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, md. 332.

(3) 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, md. 580.

(4) 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (mülga), md. 272 ve md. 507.

(5) 2001/3500 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, Çevrim içi: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2002/01/20020119.htm#6 (21.06.2023).

Prof. Dr. Umut Omay
Prof. Dr. Umut Omay
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesidir. İnsan Kaynakları Yönetimi, Çalışma Psikolojisi, Çalışma Sosyolojisi, Sosyal Politika ve Endüstri İlişkileri alanları başta olmak üzere lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde dersler vermekte ve aynı alanlarda ulusal ve uluslararası olarak yayınlanmış çok sayıda çalışması bulunmaktadır.

PAYLAŞIMLAR

Lütfen yorumunuzu girin !
Lütfen adınızı giriniz.

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı