İş Dünyasına 20 Maddelik Yol Haritası

“Güçlü Dayanışma, Mesleki Gelişim” diyerek faaliyetlerini yürüten İnsan Kaynakları Meslek Derneği (İKMD), merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan, 10 ilimizde can kayıpları ve yıkıma yol açan deprem felaketinin ardından çalışma hayatına yönelik 20 maddelik bir bildirge yayınladı. 

Uzun vadeli çözümlerin önemine dikkat çeken İKMD, hazırladıkları 20 maddelik bildirgeyle, normal yaşama dönüş için şimdiden planlamaların başlatılmasını ve gerekli düzenlemelerin vakit kaybetmeden yapılmasını öneriyor. Tüm afet durumları için işverenin ve çalışanların haklarını belirleyen maddelerin çalışanların sözleşmelerine tanımlanması gerektiğinin altının çizildiği bildirge, depremzedelerin yeniden iş hayatına uyum sağlamalarına yardımcı olmak, işverenlerin ve kamu kurumlarının bu zorlu süreçte depremzedelere destek olmalarını teşvik etmek adına iş dünyasına yönelik bir yol haritası sunuyor.

“Toparlanma zaman alacaktır” 

İnsan Kaynakları Meslek Derneği Kurucu Başkanı, MAN Türkiye A.Ş. İnsan Kaynakları Direktörü Mustafa İskifoğlu, hazırladıkları bildirgeye ilişkin yaptığı açıklamada, “Dünya çapında ülkeler, felaketlerden ders aldıkça, afet yönetimi uygulamalarını yenilediler. Bir sonraki afetin ne olacağını ve ne zaman geleceğini bilmiyoruz, ancak hayatta kalmak ve etkisini en aza indirmek için harekete geçebiliriz. 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem, sadece maddi kayıplara neden olmakla kalmamış, aynı zamanda yüzbinlerce insanın hayatını etkilemiştir. İnsan Kaynakları Meslek Derneği olarak depremzedelerin hayatlarını yeniden kurabilmeleri için işe ve normal hayata geri dönmelerine yardımcı olmak, bizim öncelikli hedefimizdir. Bu süreci hızlandırmak ve desteklemek adına İKMD Yönetim Kurulu, İcra Kurulu ve İKMD üyesi İnsan Kaynakları profesyonelleri ile 20 maddelik yol haritasını içeren bir bildirge hazırladık” dedi.

“İşyerimizi depreme hazırlamak, evimizi hazırlamak kadar önemlidir” 

İnsan Kaynakları Meslek Derneği İcra Kurulu Üyesi, Stratejik Yönetim Danışmanı Canan Duman her şirketin tüm çalışanlar tarafından açıkça bilinen acil eylem, tahliye planlarına sahip olması ve bunları uygulaması gerektiğini hatırlatarak, “Depremler evde veya işte büyük hasara neden olabileceğinden, kimsenin zarar görmemesi için önceden planlama yapmak panik ve kaostan kaçınmaya yardımcı olur. Hazırlık anahtardır. Ne yazık ki, birçok işletme bu tür bir doğal afete hazırlıklı değil ve çalışanlarını risk altında bırakıyor. Oysa işyerlerini hazırlamak, evimizi hazırlamak kadar önemlidir. Şimdiden planlama yapmak, çalışanların güvenliğini artırabilir ve olaydan sonra iş sistemlerinin çalışır durumda kalmasına yardımcı olabilir. Depreme hazırlanmanın zamanı gelecek hafta veya gelecek ay değil, ‘hemen’dir” şeklinde konuştu. İşletmelerin afet fonu oluşturmasına da vurgu yapan Duman; “Şirketler, pandemide de deneyim ettiği gibi faaliyetlerini aksatacak bir vaka ya da afet gerçekleşmeden önce gelir elde edememe durumuna karşılık olarak bir kenara bir afet fonu ayırmalıdır” dedi.

İnsan Kaynakları Meslek Derneği Deklarasyonu:

  1. İşverenler ve kamu kurumları, çalışanların iş sözleşmelerine tüm afet durumları (deprem, sel, yangın, salgın vb.) için işverenin ve çalışanların haklarını belirleyen maddeleri tanımlamalıdır.
  2. İşverenler depremde işini kaybedenlere yönelik öncelikli istihdam politikalarını belirlemeli, işe alımlarda depremden etkilenenlere öncelik verilmelidir.
  3. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 30. maddesinde yer alan; 50 ve üzerinde işçi çalıştıran özel sektör iş yerlerinde yüzde üç engelli çalıştırma yükümlülüğü gibi depremzedeler için de işverenlere belirli bir oranda depremzede çalıştırma yükümlülüğü getirilmelidir.
  4. 7103 ve 7166 sayılı kanunlar kapsamında 4447 sayılı Kanun’a eklenen geçici 19. maddede olduğu gibi depremzedeler için ücret desteği ve sigorta prim desteği uygulaması hayata geçirilmelidir.
  5. 6486 sayılı Kanun kapsamında yer alan 6 puanlık bölgesel teşvik uygulaması, deprem felaketinin yaşandığı 10 ilde tekrar uygulanmaya başlanmalıdır.
  6. Afet bölgesindeki demografik yapıyı korumak için depremden etkilenen 10 ilde istihdam koşullarının sağlanmasına yönelik teşvik ve çalışmalar ivedilikle başlatılmalı, deprem bölgesinde zarar gören işletmeler desteklenmelidir.
  7. İşverenlerin halihazırda var olan yatırım planlarını afet bölgelerinde gerçekleştirmeleri durumunda ilave teşvikler sağlanmalıdır.
  8. Depremzedeler için COVID-19 Zorlayıcı Sebep Gerekçeli Kısa Çalışma Ödeneği uygulaması gibi tekrar kısa çalışma ödeneği uygulaması başlatılmalıdır.
  9. 5510 sayılı Kanun’un Ek 23. maddesinde yer alan, maden işlerinde meydana gelen iş kazaları sonucunda vefat eden sigortalının; genel sağlık sigortası primi dâhil kendi sigortalılığı nedeniyle prim ve prime ilişkin her türlü borçların terkin edilmesi ve ölüm tarihinde sigortalıya ilişkin şartlar aranmaksızın hak sahiplerine aylık bağlanması uygulaması deprem felaketinde hayatını kaybedenlerin hak sahipleri için de uygulanmalıdır.
  10. Depremden etkilenen illerde ihtiyaç duyulacak işgücü için İş-Kur il müdürlüklerinde başvuru merkezlerinin oluşturulması, afet bölgesinde faaliyet gösteren işverenler için tüm ulusal ve yerel iş arama sitelerinde ücretsiz işe alım ilanlarının yayınlanması sağlanmalıdır.
  11. Türkiye İş Kurumu’nda depremzedelere yönelik ayrı özgeçmiş havuzu oluşturulmalı ve önceliklendirilmelidir.
  12. İstihdam sürecinde mesleki eğitime ve yetkinliğe ihtiyaç duyan depremzedeler için özel burslar sağlanmalı ve özel ek kontenjanlar tanımlanmalıdır.
  13. Özel sağlık sigorta şirketleri ve Sağlık Bakanlığı tarafından, sağlık sigortalarını destekleyici politikalar belirlenmeli, depremzedelerin ve birinci derece yakınlarının 1 yıl boyunca sağlık giderleri karşılanmalıdır.
  14. Şirketler elementer (hayat dışı) sigortalı olmaya özendirilmeli, sigortalı olan işletmelerin mevcut sigorta poliçeleri incelenerek afet durumlarını kapsayacak şekilde genişletilip güncellenmesi sağlanmalıdır.
  15. İşverenler afet prosedürlerini oluşturmalı, ayni ve nakdi yardımlar (kira, taşınma, eşya, erzak yardımı vb.), idari izin, afete yönelik ek ödenek bütçe/fonları (eğitim, sağlık, uzaktan çalışma, vb.) belirlenmelidir. Belirlenecek bu yardımlara ilişkin işverenleri teşvik etmek adına gelir vergisi ve sigorta primleri açısından muafiyet uygulanması sağlanmalıdır.
  16. Depremzedeler için uzaktan çalışma modelleri hayata geçirilmelidir.
  17. İşverenlerce depremzedelere yapılan her türlü nakdi ve/veya ayni yardımlara depremzedelerin vergi dilimlerinin değişmemesi ve yıl içerisinde daha yüksek oranda vergi kesintisi uygulanarak mağduriyet oluşmaması adına gelir vergisi ve sigorta primleri açısından muafiyet uygulanmalıdır.
  18. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 40. maddesinde yer alan; “iş yerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler dolayısıyla çalışamayan veya çalıştırılmayan işçiye bu bekleme süresi içinde bir haftaya kadar her gün için yarım ücret ödenmesi” hükmündeki 1 haftalık süre depremzedeler için uzatılmalıdır.
  19. İşletmelerin afet fonu oluşturması teşvik edilmelidir.
  20. İşletmeler acil durum planı hazırlamaya yönlendirilmelidir.

Ölçerken Yanılmak

İşletmecilik literatürünün önde gelen isimlerinden Peter Drucker’a atfedilen, ancak kendisi tarafından söylenmemiş olduğu da belirtilen (1) “Ölçemediğiniz şeyi yönetemezsiniz” düşüncesi, bir şekilde fazlasıyla dikkat çekmiş ve genel olarak benimsenmiştir. Sonuçta işletmelerin performansları ve ekonomi ile ilgili diğer faaliyetler birçok gösterge ile ölçülmeye çalışılmaktadır.

Ölçme ve yönetme arasındaki ilişkinin mutlak doğruluğu birçokları tarafından artık sorgulanmamaktadır. Ancak bu ölçme tutkusunun birçok göstergenin ortaya çıkmasına neden olduğu da görülmektedir. Öyle ki, 17.000 tane temel performans göstergesinin yalnızca konularına göre sınıflandırılarak listelenmesinden ibaret olan bir kitap bile bulunmaktadır (2).

Ölçmeye olan bu tutku, çeşitli açılardan eleştirilmektedir. Bu eleştirilerin en ünlülerinden biri, ismini Vietnam Savaşı sırasında 1961-1968 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanı olarak görev yapmış bulunan Robert McNamara’dan alan, “McNamara Yanılgısı”dır. Bu duruma “nicelik yanılgısı” adı da verilmektedir (3).

Robert McNamara, gerek eğitimi gerekse de kariyeri ile tam bir şirket yöneticisidir. Zaten literatürde “McNamara Yanılgısı” olarak isimlendirilen sorun da McNamara’nın döneminin anlayışına uygun olarak fazlasıyla sayılara, ölçümlere ve göstergelere kafayı takmış olmasından ve yalnızca bunların doğru oldukları ve gerçeği gösterdikleri inancından kaynaklanmaktadır. Sonuçta, ölçümler ve göstergeler gerçek hayatla uyuşmamış ve Amerika Birleşik Devletleri açısından Vietnam savaşı başarısızlıkla sonuçlanmıştır (4).

McNamara Yanılgısı olarak isimlendirilen sorun, temelde asıl önemli olanı tanımlayıp ölçmek yerine, kolaylıkla tanımlanıp ölçülebilene odaklanmaktan kaynaklanmaktadır (5, 6).

McNamara Yanılgısındaki süreç basitçe şu şekilde işlemektedir (6):

  1. Önce en kolay ölçülebilene odaklanılır. Elde edilen sonuç ilk etapta iş gördüğü için başka unsurlara odaklanılmaz.
  2. Sonraki aşamada kolaylıkla ölçülemeyen unsurlar ya tamamen göz ardı edilir ya da bunlar için keyfe keder nicel bir değer verilir.
  3. Takip eden süreçte kolaylıkla ölçülemeyen unsurlar önemsiz olarak kabul edilir.
  4. Nihayetinde kolaylıkla ölçülemeyen unsurların aslında var olmadıkları ileri sürülür.

Ölçmek, mevcut durumla ilgili fikir vermenin ötesine geçmediği sürece yöneticilere durum hakkında bilgi vermesi bakımından önemlidir. Ancak çok fazla değişkenin bulunduğu ve bugünkü gibi koşulların sürekli değiştiği bir iş ortamında yalnızca ölçümlere ve göstergelere dayanarak gelecekle ilgili karar almak son derece yanıltıcı olabilir (7).

Kısaca belirtmek gerekirse, ölçmek değil ölçümün nasıl yapıldığı ve yorumlandığı önemlidir. Elde edilen verilerin ve sonuçların yalnızca mevcut durumu özetlediğini, neden ve nasıl gibi soruların yanıtlarının aslında genellikle yönetim tarzları, örgüt kültürü ve motivasyon gibi çoğunlukla göz ardı edilen noktalarda bulunduğunu kabul etmek gerekir.

Prof. Dr. Umut OMAY

 

Kaynaklar:

(1) Zak, P. (2013), “Measurement Myopia”, Çevrim içi: https://www.drucker.institute/thedx/measurement-myopia/, (15.02.2023).

(2) Baroudi, R. (2010), KPI Mega Library: 17,000 Key Performance Indicators, Scotts Valley.

(3) “McNamara Fallacy”, Çevrim içi: https://en.wikipedia.org/wiki/McNamara_fallacy, (15.02.2023).

(4) “The McNamara Fallacy”, Çevrim içi: https://mcnamarafallacy.com, (15.02.2023).

(5) Chown, A. (1994), “Beyond Competence?”, Journal of In-Service Education, 20 (2), p. 165.

(6) Green, J. and South, J. (2006), Evaluation, Open University Press, Berkshire, p. 46.

(7) Morrison, R. (2022), “Learn To Run Before You Robot”, https://www.forbes.com/sites/forbeshumanresourcescouncil/2022/05/11/learn-to-run-before-you-robot/?sh=4bae9e9d142c, (14.02.2023).

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR

Deprem Nedeniyle Çalışamayan İşçiye Bekleme Süresinde Ücreti Nasıl Ödenmelidir ?

Öncelikle meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına baş sağlığı, yaralılara ise acil şifalar diliyorum. Acımız çok büyük ancak bu badireyi hep birlikte ülke olarak atlatacağımıza ve yaralarımızı saracağımıza inanıyorum.

İş hukuku uygulamasında sel, kar, deprem gibi doğal olaylar nedeniyle ulaşımın kesilmesi, salgın hastalık sebebiyle karantina uygulaması gibi durumlar zorlayıcı nedenler olarak kabul edilmektedir.

Zorunlu nedenle çalışamayan ya da herhangi bir nedenle çalıştırılamayan işçiye bu bekleme süresi içinde bir haftaya kadar yarım ücret ödenmesi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 40 ıncı maddesinde ön görülmüştür.

Madde metninde belirtilen yarım ücretten 4857 sayılı Kanunun 32 nci maddesinde belirtilen genel anlamda ücretin yarısını anlamak gerekir. Kanunun bu maddesi, 4857 sayılı Kanun’un 24-III ve 25-III maddelerinde yer alan zorlayıcı nedenlerle çalışamayan ve çalıştırılamayan işçilerden söz etmektedir.

Zorlayıcı nedenlerden dolayı işyerinde faaliyetin durması halinde, işçiye bir haftalık süre için yarım ücret ödenir. Bir haftalık durma süresinden sonra işçi, iş sözleşmesini 4857 sayılı Kanun’un 24-III maddesi gereğince feshetmekte serbesttir. Dilerse yeniden işin başlamasına kadar bekleyebilir. Bu bekleme süresinde işçinin iş sözleşmesi askıda kalır. İşverenin yarım ücret ödeme yükümlülüğü bir haftaya kadardır.

4857 sayılı Kanun’un 25-III maddesine göre zorlayıcı nedenlerde, işçinin kendisi ile ilgili olup, onun işyerine devamını engelleyen nedenlerdir. Örneğin; işçinin işine devamını olanaksız kılacak biçimde yaşadığı bölgede deprem meydana gelmesi, evini su basması, evinde yangın çıkması, tutuklanması ya da sıkıyönetim bölgesi dışına çıkarılması gibi durumlar zorlayıcı nedenlerden sayılmaktadır. Bu durumlardan dolayı işine gidemeyen işçinin iş sözleşmesi 25 inci maddenin II. bendinin (g) fıkrası gereğince bildirimsiz ve tazminatsız olarak feshedilemez. Zorlayıcı nedenler, önceden bilinip önlem alınmasına imkan vermeyen olaylardan kaynaklandığından, işçinin durumunu zamanında işverene bildirmesi de mümkün olmayabilir. Bu durumdan ötürü işine devam edemeyen işçiye bir haftaya kadar her gün için yarım ücret ödenir. Anılan bir haftalık süreye, 4857 sayılı Kanunun 46 ncı maddesi gereğince hafta tatilleri de girer.

Yargıtay’a göre de ”4857 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinin (III) numaralı bendinde, işçiyi işyerinde bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir sebebin ortaya çıkması halinde, işverenin derhal fesih hakkının olduğu açıklanmıştır.

İşçiyi çalışmaktan alıkoyan nedenler, işçinin çevresinde meydana gelmelidir. İşyerinden kaynaklanan ve çalışmayı önleyen nedenler bu madde kapsamına girmez. Örneğin işyerinin kapatılması zorlayıcı neden sayılmaz (Yargıtay 9.HD. 25.4.2008 gün 2007/16205 E, 2008/10253 K.). Ancak, sel, kar, deprem gibi doğal olaylar nedeniyle ulaşımın kesilmesi, salgın hastalık sebebiyle karantina uygulaması gibi durumlar zorlayıcı nedenlerdir.

İşyerinden kaynaklanan zorlayıcı nedenler ise değinilen madde kapsamında olmayıp, aynı Kanunun 24/III maddesinde düzenlendiği üzere işçiye derhal fesih hakkı veren nedenlerdir.

4857 sayılı Yasanın 40’ıncı maddesi uyarınca, işçiye zorlayıcı nedenlerle Kanunun 25/III maddesi kapsamında kalan “çalışılmayan süreler” için yarım ücret ödenir. İşçinin iş sözleşmesinin zorlayıcı nedenlerle 25/III bendi uyarınca feshi halinde, işverenin bildirim şartına uyma ya da ihbar tazminatı yükümlülükleri bulunmamaktadır. Ancak, 1475 sayılı Yasanın 14’üncü maddesi uyarınca kıdem tazminatının ödenmesi gerekir[1].

Sonuç olarak, meydana gelen deprem nedeniyle çalışamayan ya da işyerinin depremden etkilenmesi nedeniyle çalıştırılamayan işçiye bu bekleme süresi içinde bir haftaya kadar yarım ücret ödenir (İşK. m.40). Bu bir haftalık süreye hafta tatili de girer (İşK. m.46). Nitekim işçinin işe devamını olanaksız kılacak deprem zorlayıcı neden sayılır ve işe gidememesi bu kapsamda değerlendirilir. Zorlayıcı nedenler, önceden bilinip önlem alınmasına imkan vermeyen olaylardan kaynaklandığı için işçinin durumunu zamanında işverene bildirmesi de mümkün olmayabilir. İşçi, dilerse yeniden işin başlamasına kadar bekleyebilir. Bu bekleme süresinde işçinin iş sözleşmesi askıda kalır. Bir haftalık bekleme süresinden sonra işçi dilerse, iş sözleşmesini feshetmekte serbesttir (İşK. m.24/III).

Lütfi İNCİROĞLU

 

[1] Y9HD.9.5.2016 T., E.2016/7176, K.2016/11447 Legalbank.

Satınalma Dergisi 2023 Şubat 122.Sayı

Değerli yöneticiler,
Şubat 2023 sayımız yine dopdolu. Dergi içeriği günden güne genişliyor. Satınalma ve tedarik zinciri iş çevresini ilgilendiren gelişmeleri derinlemesine analiz etmeye gayret gösteriyoruz. Kıymetli öğretim üyeleri ve alanında uzman yöneticilerimizin kaleme aldığı yazılar büyük beğeni topluyor. Katkı veren tün yazarlarımıza teşekkür ederim. Bu sayımızdan başlayarak Tedarik Zinciri Gündem klasörüne dergi ekinde yer vereceğiz.

Tedarik Zinciri Klasöründe Neler Var?

Yöneticilerin zaman yönetimine uygun daha çok sunum tarzında grafiklerden oluşan bir klasör hazırladık. Amaca uygun bir şekilde ilerlesin ve şirket içerisinde paylaşılsın istedik. Şubat klasörümüzde öne çıkan başlıklar:

  • PMI Satınalma Yöneticileri Endeksi (Küresel ve Ülkeler)
  • 2023 Küresel Risk Değerlendirme Matrisi
  • Konteyner Endeksleri ve Trend Analizi
  • Havayolu Taşıma Eğilimleri

Şirketlerle İş Birliklerimiz Artıyor.

Filo Akademisi Kuruldu.

Satınalma Dergisi ve Dolunay Filo iş birliği ile Filo Akademisi’ni kurduk. Dolunay Filo sahibi Ahmet Albayrak ile uzun zamandır üzerinde çalıştığımız konuyu olgunlaştırma fırsatı bulduk. Şirket araçlarının verimli işletilmesi ve filo operasyon yönetimi üzerine eğitimler düzenleyeceğiz. Ayrıntılı bilgiyi https://filoakademisi.com.tr web sitesinde bulabilirsiniz.

Ünsped Liderliğinde 5. Dönem Sertifika Programı Başarı ile Tamamlandı.

ÜNSPED Gümrük Müşavirliği liderliğinde, iş imkânı sunan 5.Dönem Uygulamalı GÜMRÜK ve DIŞ TİCARET UZMANLIĞI Sertifika Programı başarı ile tamamlandı. Yeni döneme ön kayıt için İstanbul Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi https://sem.istanbul.edu.tr web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Talep Havuzu (RFQ) ile Ürün ve Firma Araştırma Hizmeti

Ürün ve firma arayışında olan yöneticilerimiz ücret ödemeden taleplerinizi sisteme  https://satinalmadergisi.com/talep-formu/ girebilirsiniz. Farklı sektörlerde çok sayıda talep almaya başladık. Teşekkür ederiz.

E-Ticaret Mağazamızla Yeni Bir Satış Kanalı Oluşturun.

Mağazamız https://satinalmadergisi.com/magaza/ adım adım büyüyor.
B2B odaklı tüm şirketlerimizin bu mağazada yer almasını istiyoruz.

Şirket Dergi aboneliği ile ekibinizin mesleki yetkinliklerinizi yükseltin

Satınalma ve tedarik zinciri ekibinizin mesleki gelişimi için bir adım atın. Departmanlar olarak tüm dergi arşivine (122 sayı), mesleki raporlarına ve bir yıl boyunca 12 sayıya erişim sağlayın. Dijital dergi aboneliği için https://satinalmadergisi.com/dijital-islem-merkezi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE

Satınalma dergi ailesi olarak, 6 Şubat 2023 tarihinde tüm ülkemizi yasa boğan depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, aile ve yakınlarına başsağlığı, yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz.

Prof. Dr. Murat Erdal
Editör

editor@SatinalmaDergisi.com

 

İNSAN KAYNAKLARI (HR) – Mesleki Gelişim ve Yönetsel Yetkinlikler için
Eğitim Kataloğu:

https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf 

İletişim:

dergi@SatinalmaDergisi.com

(546) 740 10 10 ve (212) 509 56 56

DFDS, Cappadocia Seeways Gemisi ile İskenderun Limanı’na 2. Seferi Yapacak

DFDS’ten Deprem Bölgesine İkinci Yardım Gemisi

T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Denizcilik Genel Müdürlüğü koordinasyonunda, DFDS tarafından, Pendik Limanı’ndan yüklemesi yapılan Cappadocia Seeways gemisi ile İskenderun bölgesine konteyner ev, çadır, mobil tuvalet, mobil mutfak, ambulans, karavan ve benzeri tekerlekli yardım araçlarının ücretsiz taşıması gerçekleştirilecektir.

Yolcu taşımacılığı yapılmayacak olup, gemi dolduğu anda yola çıkacaktır.

Destek olmak isteyen kişi ve kurumların, Pendik Limanı’na yönlendirilmesi önem taşımaktadır.

Gönderimleriniz ve desteğiniz öncesi planlama için irtibat listesi:

DFDS Pendik Limanı

Emre Tekinalp0531 499 81 59

Fahriye Tuğba Kurum0537 476 02 24

Eren Yasin Turan0539 933 41 27

Kardelen Yavuz0538 012 39 94

İdris Çelik0538 097 69 73

Sebla Yavuz0530 917 28 59

Efe Uzun0534 793 70 31

İlayda Öztürk0537 591 66 29

*Yolcu taşımacılığı yapılmayacaktır.

İlgili operasyonel birimlerinizi bilgilendirmenizi rica ederiz.

https://www.dfds.com.tr/iskenderuna-sefer-alacak-gemimiz-cappadocia-seaways/tr/3507

Saygılarımızla,

DFDS Akdeniz İş Birimi

Alım Talebi: Alüminyum Malzeme

Bir firmamız için, Alüminyum U şekilli lama üzerine kalıpta poliüretan kaplama olacak şekilde imalat yapabilecek bir tedarikçi aranıyor.

Kalıp için PU uygulaması (polyol + izosiyanat) şeklinde. Bu kabiliyete sahip üreticilerin, irtibata geçmesi rica olunur.

Son Teklif Tarihi: 03.03.2023

Miktar: Yıllık 1500 adet bandında

Taleplerinizi talep havuzunda yayınlamak için tıklayınız.

İlanda adı geçen Alüminyum Malzeme için tekliflerinizi: ticaret@satinalmadergisi.com adresine gönderebilirsiniz.

Personel Organizasyon Şeması Endüstriyel Fırın Sektörü Özel

Bu yazımda Endüstriyel Fırın sektörünün ihtiyaç duyduğu organizasyon şeması hakkında bilgi vereceğim. Bütün imalat sektöründe organizasyonlar benzer olmakla birlikte özellikle endüstriyel fırın üreticileri için özel pozisyonlar olmalı diye düşünüyorum. Aşağıdaki şema ve görevler fabrikanın büyüklüğüne göre değişebilir ama amaç bu listeyi yakalamak olmalı.

Hedefimiz en az personelle istenilen üretim hızını ve verimliliği yakalamak olmakla birlikte kurumsal düşünüp bünyemizde çalışan personele görevinin haricinde çok da değişik görevler vermemek, onların belirli alanlarda uzmanlaşmalarını sağlamak ve onları kendi alanları içinde tutmak olmalı. Hatta eğer mümkünse her personelin yanına yardımcı da vermek suretiyle bir yandan da fabrikamızın geleceğini düşünerek yeni ve genç kadroların da yetişmesini sağlamalıyız.

Çalışanları istihdam ederken lütfen artık özel işlerimizi yaptırmayı bırakalım. Personeli çiftliğimize göndermek, evimizin ihtiyaçları için yönlendirmek, şahsi alışverişimizi yaptırmak gibi görevleri yerine getirtmekten vazgeçelim. Yani fabrikamızda prensipler ve kurallar işlemeli, her personel sadece görev alanı içinde kalan işleri yapmalı.

Fabrikamız hastane mantığıyla çalışabilir. Mesai ve vardiyalar da düşünülerek 7/24 saat işleme esasına göre. Yine yönetimde de hastanelerdeki Başhekim ve Hastane Müdürü mantığıyla hareket edilebilir.

ANA MÜDÜRLÜKLER

  1. Yönetim Kurulu (İçinde denetçi, genel müdür, genel müdür yardımcıları olabilir- mutlaka aile dışından bir veya birkaç kişi yetkilendirilmeli)
  2. Yönetici Asistanlığı ve Sekreterliği
  3. Muhasebe ve Finansman Müdürü
  4. Pazarlama ve Satış Müdürü
  5. Satış Sonrası Hizmetler Müdürü
  6. Tasarım ve Proje Müdürü
  7. Üretim Planlama Müdürü (İmalat Şefi, ustabaşı ve yardımcıları kendisine bağlanmalı)
  8. Elektrik Otomasyon Müdürü
  9. Satın Alma (Kategorilere ayrılıp yardımcıları olabilir)
  10. İthalat ve İhracat Müdürü
  11. Depo Sorumlusu
  12. İdari İşler Müdürü
  13. Bilgi İşlem Müdürü
  14. İnsan Kaynakları Müdürü
  15. Kalite Kontrol Müdürü
  16. AR-GE ve İnovasyon Birimi Müdürü
  17. Reklam-Tanıtım ve Halkla İlişkiler Sorumlusu (Medya ve İletişim)
  18. İş Sağlığı ve Güvenliği Birimi Sorumlusu (Dışarıdan hizmet alınsa da içerde mutlaka bir temsilci ve takip eden bulunmalı)
  19. Sevkiyat Sorumlusu
  20. Yedek Malzeme Satış Birimi Sorumlusu
  21. Taşeron Sorumlusu

EKİPLER:

(Bir kişi de olsa 10 kişi de olsa mutlaka ekiplerin bir başı olmalı, bazı ekipler birleştirilebilir)

  1. Kesim
  2. Büküm
  3. Talaşlı İmalat
  4. Testere
  5. Kaynak
  6. Mekanik Montaj
  7. Hidrolik Tesisat
  8. Pnömatik Tesisat
  9. Doğalgaz Tesisatı
  10. Refrakter ve İzolasyon
  11. Elektrik ve Otomasyon
  12. Boya
  13. Kalite Kontrol
  14. Paketleme ve Sevkiyat
  15. Devreye Alma
  16. Revizyon ve Tamir-Bakım
  17. Lojistik ve Sevkiyat

Dışarıdan Destek Alınarak Yürütülecek Hizmetler:

1- Hukuk

2- Teknik Danışman

3- Mali Müşavir

4- Piyasa Gözetim

5- Risk Yönetimi

6- Denetim

Cavit SOY

Türk İhracatçılar: Türkiye Konut Yapımlarında Çelik Konstrüksiyona Yönelmeli

Çelik yapı sistemi Türkiye’nin gündemine oturmalı.

Türk ihracatçılar: Türkiye konut yapımlarında çelik konstrüksiyona yönelmeli. 

Avrupa ve Amerika’da çelik sistem kullanımı yüzde 40’lardayken, bu rakam Türkiye’de yüzde 1.

Türkiye, Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremle sarsıldı. Nüfus ve ekonominin lokomotif kentleri, İstanbul ve İzmir de en fazla tehlike arz eden bölgelerden ikisi konumunda.

Büyük bir bölümü deprem kuşağında yer alan Türkiye için bilinirliği oldukça düşük olan çelik yapı sistemi kilit önemde. Avrupa ve Amerika’da çelik sistem kullanımı yüzde 40’lardayken, bu rakam Türkiye’de yüzde 1 civarında seyrediyor.

Türk ihracatçılar depremin hep birlikte mücadele edilmesi ve bilimsel verilerle değerlendirilmesi gereken doğal bir afet olduğunu ve gerekli önlemlerin deprem olmadan önce alınmasının şart olduğunu vurguluyor.

Türk Çelik Sektörümüz Her Türlü Malzemeyi Üretebilir Durumda

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “6 Şubat’ta yaşanan depremde maalesef birçok vatandaşımızı kaybettik, onları rahmetle anıyoruz. Aynı deprem İstanbul’da olsaydı tahribat daha büyük olurdu ve Türkiye 50 sene geriye giderdi. Ülkemizde lokomotif sektörlerden biri inşaat. Dünyada Endüstri 4.0’a öncülük eden üç ülke: Almanya, ABD ve Japonya’da lokomotif sektör sanayi. Ipsos’un 2022 yılındaki bir araştırmasına göre; Türkiye, yüzde 77 ile insanların doğal afet beklentilerinin en yüksek oranda olduğu ülkeler arasında. Ancak ne toplum ne de devlet buna hazırlıklı değil. Japonya’da ise bu oran yüzde 85 ama Japonya buna hazır. Türk çelik sektörümüz know-how olarak son derece gelişmiş ve her türlü malzemeyi üretebilir durumda” dedi.

İnşaat Sektöründe İvedilikle Yeni Bir Yol Haritası Ortaya Koyulmalı

Türkiye’nin 30 yılda bir büyük depremlerle sarsıldığına değinen Eskinazi, “Bizdeki can kayıpları on binleri aşarken dünyadaki can kayıpları çok az. İnşaat sektöründe yanlışlar yapılıyor ve biz yanlış yapmaya devam ettikçe kayıplar artacak. Devletin milletiyle barışması imar affı ile olmaz sağlam yapılarla olur. Ülkemizde inşaat sektörünün algısının baştan aşağı değişmesi gerekiyor ve ivedilikle yeni bir yol haritası ortaya koyulması gerekiyor. Bilim insanları ile hareket edilerek imar planı hazırlanmalı. Türkiye’nin başlıca hedeflerinden biri bu olmalı.” diye konuştu.

Çelik Yapı Modelinin Yaygınlaştırılması Gerekiyor

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Yalçın Ertan, “Deprem değil bina öldürür sözünün üzülerek doğruluğu ile tekrar yüzleşmek durumunda kaldık. Artık deprem olduktan sonra çare üretmek yerine yapılarımızı depreme dayanıklı halde inşa edilmesi için biz üstümüze düşen çalışmaları yapmaya hazırız. Güvenlik için binalarda kırılgan olmayan esnek yapısı, dayanımı ve hafifliği ile depreme karşı son derece güvenli bir model olan çelik yapı modelinin yaygınlaştırılması gerekmekte. Betonarme yapılara kıyasla çelik konstrüksiyon yapıların özellikle deprem kuşağında yer alan bölgeler için birçok avantajı bulunmaktadır. Çelik yapı sisteminin maalesef ki Türkiye’de bilinirliği oldukça düşük. Avrupa ve Amerika’da çelik sistem kullanımı yüzde 40’lardayken, bu rakam Türkiye’de yüzde 1 civarında seyrediyor.” dedi.

Türkiye Yeni Binalarda, Kentsel Dönüşüm Projelerinde ve Geçici Konut Yapımlarında Çelik Konstrüksiyona Yönelmeli

Çelik konstrüksiyon yapıların imalat ve montajının çok daha kısa sürede tamamlandığının altını çizen Yalçın Ertan sözlerine şöyle noktaladı:

“Yapım süresinin kısa olması; binanın en kısa sürede oturulabilir/kullanılabilir hale getirilmesi açısından önem arz etmektedir. Hızlı yapılan ve aynı zamanda sürdürülebilir özellikte olan çelik konstrüksiyon yapılar ekonomik olarak da diğer yapılara nazaran daha avantajlıdır. Çelik konstrüksiyon yapılar betonarme yapılara göre oldukça hafiftir. Binanın hafifliği ve çelik yapıların betonarmeye kıyasla daha fazla esneme özelliğinin olması zemine gelen yükün azalması sebebiyle depremin etkisinin azalmasını sağlar. Deprem kuşağındaki ülkemizde yeni yapılacak bütün binalarda, kentsel dönüşüm projelerinde ve geçici konut yapımlarında deprem şartları da göz önüne alınarak çelik konstrüksiyona yönelmekte fayda görülmektedir. Korozyon ve çürüme riski bulunmayan yapı özelliğiyle yaygın kullanımdaki betonarme modeline göre uzun kullanım ömrüyle önemli avantaj sağlıyor. Çelik yapı sistemini daha fazla paydaşa anlatmak için önümüzdeki dönemde çalışmalar yürütmeyi planlıyoruz.”

İGA’nın 96 Saatte Onardığı Hatay Havalimanı Pisti Uçuşlara Hazır Hale Getirildi

Deprem felaketleri sonucunda Hatay Havalimanı pistinde oluşan tahribatın onarım çalışmaları kapsamında, İGA inşaat ve teknik ekipleri 96 saat aralıksız olarak çalışarak, pistte zarar gören tüm noktalara müdahale etti. Pistteki onarım çalışmaları 12 Şubat Pazar günü tamamlandı ve Hatay Havalimanı operasyona hazır hale getirildi.

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde aldığı ağır hasar sonrasında kullanılamaz hale gelen ve tüm uçuşların durdurulduğu Hatay Havalimanı pistindeki tahribat, bölgeye hızla intikal eden İGA inşaat ve teknik ekiplerinin hummalı çalışması ile onarıldı. Afet bölgesine gönderilen lojistik yardımların ulaştırılması için hayati önem teşkil eden Hatay Havalimanı’nın pistinin öncelikli olan iki kilometrelik bölümündeki çalışmalar, 12 Şubat Pazar günü itibarıyla tamamlanarak; operasyona hazır hale getirildi.

Hatırlanacağı üzere; tüm bölgeyi sarsan depremler sonucunda üç kilometrelik pistin 45 ayrı noktasında oluşan parçalanma ve yarıklar sebebiyle Hatay Havalimanı ulaşıma kapatılmıştı. Şehir merkezine yaklaşık altı kilometre mesafede bulunan ve yardımların zamanında bölgeye ulaşabilmesi için kritik önem teşkil eden havalimanının bir an önce hizmete açılması bekleniyordu.

“Hatay Havalimanı’nın aktif olması yardımların ulaşması için hayati önem taşıyor”

İGA’nın inşaat ve teknik ekiplerinin dört gün boyunca aralıksız çalışarak 45 farklı noktaya hızlıca müdahale ettiğini vurgulayan İGA İstanbul Havalimanı Teknik Hizmetler Genel Müdür Yardımcısı Fırat Emsen, afet bölgesine gönderilen lojistik yardımların Hatay ve çevre illerdeki depremzedelere hızla ve etkin bir şekilde ulaştırılmasında hayati bir rol üstlenmesi beklenen Hatay Havalimanı’nın, İGA ekiplerinin gerçekleştirdikleri başarılı operasyon sonucunda bölge için adeta bir yaşam koridoruna dönüşeceğini dile getirdi.

”96 saat gibi oldukça kısa bir zaman diliminde 150 kişilik İGA teknik ekibimiz, 45 adet büyük ve 250 adet küçük onarım noktasını tamir etti. Yaklaşık 5 bin metrekare alanın, dört gün içinde hasarlar giderilerek tekniğine uygun asfalt ve beton malzemelerle yeniden imal edildiğini söyleyebiliriz. Alanda toplamda 50 iş makinemiz görev aldı ve nihayetinde bu kadar kısa bir sürede pistimizi onardık ve operasyonlara hazır hale getirdik. Amacımız buradaki pistin öncelikli olarak iki kilometrelik bölümünü açarak; ikmalin havayoluyla yapılıp, buraya ve depremden etkilenen çevre şehirlere iletilmesini sağlamaktı. 12 Şubat Pazar günü itibarıyla da yine koordineli bir biçimde Hatay Havalimanı pistini yeniden hizmete hazır hale getirebilmek çok kritikti. Nihayetinde ekiplerimiz, insanüstü bir çabayla 96 saat boyunca geceli gündüzlü bir çalışma ortaya koydu ve bir an önce Hatay Havalimanı’nı yeniden aktif hale getirebildik” diyen Emsen; acil yardım taşıyan uçakların Hatay Havalimanı’na inmesinin ve böylece yardımların afet bölgelerindeki depremzedelere bir an önce ulaştırılmasının hayati bir önem taşıdığının altını çizdi.

Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor musun ?

Genelde ikili tartışmalarda, sürtüşmelerde hatta didişme de denilen kavga yada sükûnet öncesinde taraflardan biri tarafından diğerine sarf edilen soru cümlesidir. Ama benim, kişinin kendisi hakkındaki bir bilgiyi neden karşı tarafa sorduğunu (hatta höykürüldüğünü) anlayamadığım bir sorudur bu;

  • Sen benim kim olduğumu biliyor musun?

Cevap;

  • Yoooo ?!?! Hem bilsem ne olacak ki ? (“Fark etmez, ben yapacağımı yaparım aslanlar gibi de dayağımı yerim.” Erkeklik Modu Devrede)

Ya da,

  • Sen benim kim olduğumu biliyor musun ?

Cevap;

  • Niye ? Sen kim olduğunu mu unuttun ?(“Ben işin itlik tarafındayım. Sonucun ne olacağı konusunda da en ufak fikrim yok.” Şuur Modu Kapalı)

Hatta,

  • Sen benim kim olduğumu biliyor musun ?

Cevap;

  • Sanırım bu belli ! Yani az çok tahminde bulunabilirim de konu bu değil. Asıl sen, senin kim olduğunu biliyor musun ?(“İletişimle ve kıvrak zekamla ben bu odunu dövmekten beter ederim.” Felsefe Modu Devrede)

İşte bu sonuncusu verilecek en şok edici cevaptır.

Sonuç mu?

Sonuç aşağıdaki şıklardan biridir genelde:

  1. Bu beklenmedik cevap sonrası höyküren şahıs düşünmeye ve düşünerek konuşmaya başlar ve olay yavaş yavaş tatlıya bağlanır.
  2. Cevap biter bitmez höyküren kişi ilk yumruğu vurur ve sonra da “-Ne dedi, şimdi bu bana?”
  3. Cevabı veren kişinin alkollü ya da meczup olduğuna, yancıları tarafından ikna edilecek höykürücü kişiye “- Ya bırak, bu deliyle uğraşma!” denilerek olay yerinden uzaklaştırılır.
  4. Mevzu, kimin kime ne dediği, olayın aslında ne olduğu, sonucun ise ne olması gerektiği belli olmayan bir vaka olarak karakol kayıtlarına geçer.
  5. Hepsi ya da Hiçbiri (Aslında ben de bilmiyorum)

Biz şimdi son cevaba biraz yakından bakalım;

Ne demişti dostumuz: “Sanırım bu belli ! Yani az çok tahminde bulunabilirim de konu bu değil. Asıl sen, senin kim olduğunu biliyor musun ?”

İşte önemli kısım burası;

Asıl sen, senin kim olduğunu biliyor musun ? Peki, bizler gerçekten kim olduğumuzu biliyor muyuz ?

Sevgili okuyucu,

Soru size; en son ne zaman oturup kendinizle sohbet ettiniz? Baş başa kaldınız ?

Siz sizi ne kadar tanıyorsunuz ?

Öyle ya, işyerimizde çalıştığımız kişileri seçerken bile bin türlü analiz ve mülakat teknikleri kullanıyoruz. Peki ömrümüzün sahibi olan kendimizi neden analiz etmiyoruz. Kendimiz tanırsak belki onu sürekli zorlamaktan ve huzursuz edecek durumlara düşürmekten koruyabiliriz.

Ne dersiniz Sayın okuyucu, denemek ister misiniz ?

Denemek isteyenler için aşağıya kişilik ve karakter anlama sorularından seçtiğim 25 tanesini bırakıyorum. Ben kendim, şahsen bizzat kendim üzerinde denedim ve çok şaşırdım.

“- Bu ben, ne acayip biriymişim ya hu?” dediğim anlar bile oldu. Önce garipsedim ama sonra ben kendi kendimle tanıştım.

Sevdim bile.

İşte sizin için seçtiğim kendinizle tanışma sorularınız:

  • En sevdiğim yemek ve onu en son yediğim yer neresi ?
  • Dünyanın en güzel yeri neresi ?
  • İzlediğim en kötü film hangisi ?
  • En sevdiğim kıyafetim hangisi ?
  • En çok kızdığım şey nedir ?
  • Ölmeden önce yapmak istediğim 3 şey ne ?
  • En çok şükrettiğim şey ne ?
  • Hayattaki en büyük pişmanlığım nedir ?
  • En çok korktuğum şey nedir ?
  • Günümün mükemmel olması için gereken şeyler neler ?
  • İnternetsiz mi yoksa banyo yapmadan mı yaşayamam ?
  • İnsanların toplum içinde yaptığı en sinir bozucu şey ne ?
  • Hayalimdeki akşam yemeği davetlimi tarif eder misin ?
  • Bugün bir milyon dolar kazanırsam, yarın ne yapardım ?
  • Hayatımdaki en önemli kişi kim ?
  • Hayatımda beni evimdeymiş gibi hissettiren kişi kim ?
  • Bir akıl hocam var mı ?
  • Kaç tane yakın arkadaş idealdir ?
  • Şimdiye kadar aldığım en iyi iltifat neydi ?
  • İnsanların sadece bana bakarak asla tahmin edemeyecekleri şey nedir ?
  • En çok neye gülerim ?
  • Kendimde değiştirmek istediğin şey nedir ?
  • İşimin en heyecan verici yanı ne ?
  • Sonradan bir fırsat olan ama ilk önce hata gibi anladığım olay ne idi ?
  • İlk para kazandığım işim hangisiydi ?

Görünen o ki, kişi çevresini anlamaya çalışmak kadar kendini de anlamaya çalışsa “-Sen benim kim olduğumu biliyor musun? diye sorular sormasına da gerek kalmıyormuş.

Son olarak kendini bilmekle ilgili çok net ve iddialı bir sözle tamamlamak istiyorum yazımı. Sözün sahibi şu sıralar oldukça değerlenen 100 USD üzerinden fotoğrafı olan kişi.

Amerika Birleşik Devletler Eski Başkanlarından Sayın Benjamin Franklin: “SON DERECE SERT OLAN ÜÇ ŞEY VARDIR: ÇELİK, ELMAS VE KENDİNİ BİLMEK.”

İşlemesi oldukça zor olan madenlerle bir tutulan “Kendini Bilmek” kavramını, Sayın Benjamin Franklin’in aksine bu yolda kendine vakit ayırabilen herkesçe sanılanın aksine halledilebilecek bir konu olarak görmekteyim.

Kendinizle tanışmanızı size de tavsiye ederim.

Saygılarımla.

Zafer URFALIOĞLU