Avrupa’daki Atıl Kapasite Türkiye Otomotiv Sanayisinin Üretim ve İhracatını Olumsuz Etkileyebilir!

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi Eğitmi Haber Avrupa’daki Atıl Kapasite Türkiye Otomotiv Sanayisinin üretim Ve İhracatını Olumsuz Etkileyebilir!

Avrupa’daki Atıl Kapasite Türkiye Otomotiv Sanayisinin Üretim ve İhracatını Olumsuz Etkileyebilir!

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi Eğitmi Haber Avrupa’daki Atıl Kapasite Türkiye Otomotiv Sanayisinin üretim Ve İhracatını Olumsuz Etkileyebilir!Almanya başta olmak üzere Avrupalı otomotiv markalarında yaşanan sıkıntılı süreç, ihracatının büyük kısmını bu bölgeye gerçekleştiren Türkiye otomotiv sanayisini de etkileme riski taşıyor.

Türkiye otomotiv sanayisine yön veren 13 üyesiyle sektörün çatı kuruluşu konumunda olan OSD’nin Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Eroldu, “ Başta Alman otomotiv sektöründeki daralma, küresel otomobil piyasasında derin etkiler yaratıyor, bu da 2025 yılı beklentilerini ciddi şekilde şekillendiriyor. Bizim açımızdan bakıldığında, Avrupa’nın en önemli pazarımız olduğu düşünüldüğünde, Avrupa’daki potansiyel pazar daralması sebebiyle oluşabilecek araç fazlasının Türkiye pazarına kaydırılma olasılığını ciddi bir risk olarak görüyoruz. Avrupa pazarlarındaki daralma ve atıl üretim kapasitesi, Türk otomotiv sanayisinin ihracatında düşüşe neden olarak üretimimizi olumsuz etkileyebilir. Türkiye’nin aşınan üretim rekabetçiliğini güçlendirmek için politika geliştirilmesini önemli görüyoruz; elimizdeki mevcut tesisleri korumak, bu süreçte daha da hayati hale geldi” dedi.

Alman üreticilerin, elektrikli araç pazarında Çinli firmalarla rekabette zorlandığını vurgulayan Cengiz Eroldu, “Çinli markalar, devlet teşvikleri ve düşük üretim maliyetleri sayesinde elektrikli araç pazarında hızla ilerlerken, Alman üreticiler yeni teknolojilere adapte olmada daha fazla kaynak ve zaman harcamak zorunda kalıyor. Bu durum, beklenen satış performansına ulaşmalarını zorlaştırıyor ve sektördeki rekabet avantajlarını etkiliyor. Çin pazarında özellikle elektrikli araç segmentinde hızla yükselen Çinli markalar, Avrupalı ve özellikle Alman üreticilerin pazar payını düşürüyor” diye konuştu.

Dünya otomotiv sanayisi, başta Almanya merkezli otomotiv firmalarının iflası olmak üzere Avrupa’dan gelen daralma haberleri ve kâr uyarılarıyla adeta gündem değiştirdi. İhracatının önemli bir bölümünü bu bölgeye gerçekleştiren Türkiye için daha da önem kazanan bu gelişmeler, Türkiye otomotiv sanayisine yön veren 13 üyesiyle sektörün çatı kuruluşu konumunda olan Otomotiv Sanayii Derneği’nin (OSD) de gündeminin ilk sıralarda yer alıyor.

Sektörde yaşanan gelişmeleri değerlendiren OSD Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Eroldu, “Bu gelişmeleri; küresel otomotiv sektöründeki köklü dönüşümün gerektirdiği yatırım ihtiyacı, makroekonomik gelişmeler ve değişen rekabetçilik ile birlikte çetinleşen küresel ticaretin bir sonucu olarak yorumlayabiliriz. Enflasyon etkisi ile öngörülenin gerisinde kalan Avrupa pazarı, Çin’in hem iç hem de ihraç pazarlarında arttırdığı rekabet gücü, Avrupa’da elektrikli araç (EV) talebinin öngörülerin gerisinde seyretmesi, yüksek teknolojiye yatırım ihtiyacı ve düşük EV marjı, kârlılıklarda gerileme ve tedarik zincirindeki artan kırılganlık tüm Avrupalı üreticileri zorluyor” dedi. Alman üreticilerin, elektrikli araç pazarında Çinli firmalarla rekabette zorlandığını vurgulayan Cengiz Eroldu, şöyle devam etti: “Çinli markalar, devlet teşvikleri ve düşük üretim maliyetleri sayesinde elektrikli araç pazarında hızla ilerlerken, Alman üreticiler yeni teknolojilere adapte olmada daha fazla kaynak ve zaman harcamak zorunda kalıyor. Bu durum, beklenen satış performansına ulaşmalarını zorlaştırıyor ve sektördeki rekabet avantajlarını etkiliyor. Çin pazarında özellikle elektrikli araç segmentinde hızla yükselen Çinli markalar, Avrupalı ve özellikle Alman üreticilerin pazar payını düşürüyor. Almanya Otomotiv Endüstrisi Birliği (VDA) verilerine göre, 2019’da Çin pazarındaki payı yüzde 26,2 olan Alman otomobil üreticileri, 2024’ün ilk yarısında yüzde 20,3’e geriledi. Aynı dönemde Çinli markaların pazar payı yüzde 30’dan yüzde 66’ya yükseldi. Çin’deki tüketici talebindeki bu kayma, Alman üreticiler için kâr beklentilerinin gözden geçirilmesine yol açarak finansal baskıyı artırıyor. Diğer yandan, yükselen enerji ve hammadde maliyetleri, üretim süreçlerini zorluyor ve Alman üreticilerin rekabetçi fiyat sunmalarını engelliyor. Tüm bu gelişmeler ışığında, Avrupalı otomotiv üreticileri küresel rekabet gücünü koruma açısından ciddi bir sınavdan geçiyor diyebiliriz.”

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi
Şirket Operasyonlarında Ulaştırma ve Filo Yönetimi Eğitimi

Rekabeti Güçlendirici Politikalar Geliştirilmeli!

Alman otomotiv sektöründeki daralmanın, küresel otomobil piyasasında derin etkiler yarattığını ifade eden OSD Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Eroldu, “Bu da 2025 yılı beklentilerini ciddi şekilde şekillendiriyor. Bizim açımızdan bakıldığında, Avrupa’nın en önemli ihracat pazarımız olduğu düşünüldüğünde, Avrupa’daki potansiyel pazar daralması sebebiyle oluşabilecek araç fazlasının Türkiye pazarına kaydırılma olasılığını ciddi bir risk olarak görüyoruz. Avrupa pazarlarındaki daralma ve atıl üretim kapasitesi, Türk otomotiv sanayisinin ihracatında düşüşe neden olarak üretimimizi olumsuz etkileyebilir. İhraç pazarlarında yaşanan bu dalgalanmaların etkisini azaltmak için iç pazarda yerli araçların payını artırmamız gerekiyor. Türkiye’nin aşınan üretim rekabetçiliğini güçlendirmek için politika geliştirilmesini önemli görüyoruz; elimizdeki mevcut tesisleri korumak, bu süreçte daha da hayati hale geldi” diye konuştu.

Çinli üreticilerin, devlet teşvikleri, düşük maliyetli üretim avantajları ve güçlü şarj altyapıları sayesinde elektrikli araç piyasasında hızla büyüdüğünü belirten Cengiz Eroldu, şunları söyledi: “Bu markalar, Alman üreticilerin geleneksel üstünlüğüne meydan okumaya başladı. ACEA’nın da belirttiği gibi Avrupa Birliği’nin sıkı emisyon hedefleri, elektrikli araç altyapısının yetersizliği ve yeşil enerji kaynaklarına erişim sorunları, Avrupa merkezli üreticilerin elektrikli araç piyasasına uyum sağlamasını zorlaştırıyor. Alman üreticiler, elektrikli araçlara yatırım yapmak için büyük bütçeler ayırmalarına rağmen, bu geçiş sürecinde yüksek maliyetler, batarya temininde yaşanan sorunlar ve altyapı yetersizlikleri gibi birçok engelle karşı karşıya. Tam uyum sağlamayan şirketlerin kapanmaya mahkûm olacağı kesin olmamakla birlikte, rekabette geri kalma ve pazar paylarını kaybetme riskleri oldukça yüksek. Elektrikli araçlara, batarya teknolojilerine ve sürdürülebilir üretim süreçlerine hızlı bir geçiş yapamayan şirketler, hem Avrupa pazarındaki sıkı emisyon düzenlemelerinden doğan maliyet artışlarıyla hem de hızla gelişen elektrikli araç pazarında daha çevik rakiplerle mücadele etmek zorunda kalacak. Bu durum yalnızca Avrupalı şirketler için değil, Avrupa’ya ihracat yapan tüm üreticiler için de geçerli. Bu süreçte başarılı olmak, yalnızca elektrikli veya alternatif yakıtlı araç üretmekle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda yenilikçi teknoloji geliştirmek, verimli üretim yapmak ve tüketici beklentilerine uygun ürün sunmak da büyük önem taşıyor. Dolayısıyla, otomotiv şirketlerinin gelecekteki başarısı, elektrikliye tam uyum sağlama kapasiteleri, yeni teknolojilere hızla uyum sağlama yetenekleri ve stratejik yatırımlarla sürdürülebilir bir rekabet avantajı oluşturabilme becerilerine bağlı olacak.”

Alınan Tedbirler Kısa Vadede Çok Önemli!

Ülkelerin yerli üretimlerini korumaları ve dış ticarette denge sağlayabilmeleri adına tedbirler almalarının çok olağan bir durum olduğuna vurgu yapan Cengiz Eroldu, Çin’e karşı ABD, AB ve Türkiye’nin de son dönemde birtakım tedbirleri devreye aldığını, AB’nin Çinli otomobil şirketlerine getirdiği ek vergilerin, Avrupa otomotiv pazarındaki rekabeti etkileyerek hem üreticiler hem de tüketiciler üzerinde etki yaratacağını kaydetti.

Osd Başkanı Cengiz ErolduBu vergilerle Çinli üreticilerin devlet desteğiyle sağlanan düşük maliyetli üretim avantajının dengelenmesi olduğunu söyleyen OSD Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Eroldu, “Henüz yeni uygulamaya konulan bu ek vergilerin tam etkisini değerlendirmek için daha fazla zamana ve veriye ihtiyaç var. Ancak öngörüler, Çinli üreticilerin fiyat avantajını azaltarak satışlarını düşürebileceğini ve Çin menşeli elektrikli araçların Avrupa pazarındaki fiyatlarının yükselmesine yol açabileceğini işaret ediyor. Bu vergi düzenlemeleri, Çin ile AB arasındaki ticari ilişkilerde de gerginliğe neden oldu. Çin hükümeti, bu kararın ardından Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) şikâyette bulunarak misilleme önlemleri alabileceğini açıkladı. İki taraf arasında ticari bir çekişmenin başlaması, uzun vadede ticaret dengelerine yansıyabilir. Ülkemizde de benzer şekilde Çin menşeli araçlara ek vergi devreye alındı ve otomotiv sektörü özelinde bozulan dış ticaret dengesi üzerinde pozitif etki yaratılması hedeflendi. Devreye alınan tedbirleri sanayimizi korumak adına kısa vade için çok önemli görüyoruz. Ancak bu tedbirlerin uzun vadede daha önemli etkileri olacak, Çinli üreticilerin AB içinde ve ülkemizde üretim yapma kararlarını hızlandıracaktır” dedi.

Laboratuvar İhalesinde Aşırı Düşük Sorgusunun Sadece Açıklama İstenilmeyenlere Yapılması?

Laboratuvar İhalesinde Aşırı Düşük Sorgusunun Sadece Açıklama İstenilmeyenlere Yapılması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Laboratuvar İhalesinde Aşırı Düşük Sorgusunun Sadece Açıklama İstenilmeyenlere Yapılması?

Mehmet ATASEVERLaboratuvar İhalesinde Aşırı Düşük Sorgusunun Sadece Açıklama İstenilmeyenlere Yapılması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İtirazen Şikayet Konusu; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, ihalenin 1’inci kısmında ihale üzerinde bırakılan ………… Kimya San. ve Tic. Ltd. Şti. ile ihalenin 2’nci kısmında ihale üzerinde bırakılan ……….. Medikal Med. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin aşırı düşük teklif açıklamalarının Kamu İhale Genel Tebliği’nin 79’uncu maddesinde belirlenen mevzuata uygun olmadığı, şöyle ki;

İdarenin şikayet cevap yazısından da anlaşıldığı kadarıyla anılan istekliler tarafından sunulan fiyat tekliflerinin maliyet tespit tutanağı dayanak alınarak düzenlendiği ve fakat EkO.5 formu yerine Ek-O.6 formu doldurulduğu, bu formun ise fiyat teklifini hazırlayan firma ve mali müşaviri tarafından kaşe ve imza edilmediği, sunulan fiyat tekliflerinde gerekli ibarenin yazılmadığı, meslek mensubu ve firma tarafından iletişim bilgileri de belirtilmek suretiyle kaşelenip mühürlenmediği, fiyat teklifleri ekinde sunulan Ek-O.5 formunun da standart forma uygun doldurulmadığı, imza ve mühür vurulmadığı, aynı zamanda bu formda beyan edilen vergi dönemi ile fatura bilgileri tablosunun birbiri ile uyuşmadığı,

Söz konusu istekliler tarafından sunulan fiyat tekliflerinde gerekli ibarenin yazılmadığı, meslek mensubu ve firma tarafından iletişim bilgileri de belirtilmek suretiyle kaşelenip mühürlenmediği, fiyat teklifleri ekinde sunulan Ek-O.6 formunun da standart forma uygun doldurulmadığı, imza ve mühür vurulmadığı, aynı zamanda bu formda beyan edilen vergi dönemine ilişkin faturaların sunulmadığı, Anılan istekliler tarafından sunulan maliyet/satış tutarı tespit tutanağı (Ek-O.7) formlarının standart forma uygun olarak doldurulmadığı, kaşelenmediği ve mühürlenmediği, maliyetler dayanak alınarak yapılan açıklamanın geçerli olabilmesi için teklif edilen birim fiyatın, ilgili tutanakta (Ek-O.7) tespit edilen ağırlıklı ortalama birim maliyetin altında olmaması ve isteklinin son veya bir önceki geçici vergi beyanname döneminde ihale konusu işte kullanılmasını öngördüğü mal miktarının en az yarısı kadar alım yapmış olması gerekirken anılan istekliler tarafından bu miktarda bir alım yapılmadığı,

Her iki isteklinin de son veya bir önceki geçici vergi beyanname döneminde 4734 sayılı Kanun kapsamındaki idarelere açıklama konusu mala ilişkin yaptığı ve idarece kabul edilen mala ilişkin sunulan faturalarda kaşe ve imza bulunmadığı, ayrıca bu faturalarla birlikte sunulması gereken muayene ve kabul tutanağının sunulmadığı iddialarına yer verilmiştir.

31.10.2024 tarihli ve  2024/UH.I-1401 Sayılı Kamu İhale Kurulu Kararına Göre;

Yapılan inceleme ve tespitler neticesinde; İhale konusu işin 2 kalem puan sonuç karşılığı laboratuvar hizmet alımı işi olduğu, 11.07.2024 tarihli ihale komisyonu kararına göre; ihalenin 1’inci kısmına teklif sunan 4 isteklinin tamamının, ihalenin 2’nci kısmına teklif sunan 6 istekliden 5 isteklinin sınır değerin altında teklif sunduğu, ancak idare tarafından ihalenin 1’inci ve 2’nci kısımlarında sınır değerin altında teklif sunan en düşük birinci ve ikinci teklif sahiplerinden aşırı düşük teklif açıklaması istenildiği, söz konusu istekliler tarafından yapılan aşırı düşük teklif açıklamaları idarece uygun bulunarak ihalenin 1’inci kısmının ……… Kimya San. Tic. Ltd. Şti. üzerinde, 2’nci kısmının ……….Med. San. Tic. Ltd. Şti. üzerinde bırakıldığı,

İdare tarafından ilk olarak 05.07.2024 tarihinde ihalenin her iki kısmında sınır değerin altında teklif sunan en düşük birinci ve ikinci teklif sahiplerine gönderilen sorgulama yazısında ““…Önemli teklif bileşenlerinden Test Maliyeti, Cihaz Edinim veya Kiralama Maliyeti, Taşıma Maliyeti ile ilgili açıklamanızın Kamu İhale Genel Tebliğinde düzenlenen formlara uygun şekilde dayanak belgeleri ile birlikte en geç 11.07.2024 tarihinde kadar idaremize gönderilmesi gerekmektedir.” ifadelerine yer verildiği,

Başvuru sahibi ……… Tıbbi Cih. San. Tic. Ltd. Şti. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin 12.08.2024 tarihinde Kurum kayıtlarına alınan dilekçesi ile itirazen şikâyet başvurusunda bulunduğu, Kamu İhale Kurulu tarafından alınan 04.09.2024 tarihli ve 2024/UM.I-1086 sayılı Kararı ile “… Buna göre idarece öncelikle ihalenin her iki kısmında da teklifleri sınır değerin altında olan tüm isteklilere mevzuata uygun olarak yeniden aşırı düşük teklif sorgulaması yapılması gerekmektedir.

Sonuç olarak, yukarıda belirtilen mevzuata aykırılıkların düzeltici işlemle giderilebilecek nitelikte olduğu tespit edildiğinden, ihalenin başvuru konusu olan 1 ve 2’nci kısımlarında teklifleri sınır değerin altında olan tüm geçerli teklif sahibi isteklilere aşırı düşük teklif sorgulaması yapılması ve bu aşamadan sonraki ihale işlemlerinin mevzuata uygun olarak yeniden gerçekleştirilmesi gerekmektedir.” şeklinde karar verildiği,

İdare tarafından 04.09.2024 tarihli ve 2024/UM.I-1086 sayılı Kurul kararı sonrasında 11.09.2024 tarihinde sınır değer altında teklif sunup ilk durumda aşırı düşük teklif açıklaması istenilmeyen isteklilerden açıklama istenildiği, söz konusu gönderilen sorgulama yazılarında“…Önemli teklif bileşenlerinden Test Maliyeti, Cihaz Edinim veya Kiralama Maliyeti, Taşıma Maliyeti ile ilgili açıklamanızın Kamu İhale Genel Tebliğinde düzenlenen formlara uygun şekilde dayanak belgeleri ile birlikte en geç 17.09.2024 tarihinde kadar idaremize gönderilmesi gerekmektedir.” ifadelerine yer verildiği,

Bu kapsamda idare tarafından aşırı düşük teklif açıklaması yapan isteklilere yönelik yeni bir sorgulama yapılmadan ilk durumda aşırı düşük teklif açıklaması istenilmeyen isteklilerden açıklama istenildiği, 18.09.2024 tarihli ihale komisyonu kararına göre; ihalenin 1 ve 2’nci kısımlarına teklif sunan …………. Dış Tic. A.Ş.nin aşırı düşük teklif açıklamaları uygun bulunmayarak anılan isteklinin teklifinin değerlendirme dışı bırakıldığı, diğer isteklilerin aşırı düşük teklif açıklamalarının uygun bulunduğu, bu doğrultuda ihalenin 1’inci kısmının …………. Kimya San. Tic. Ltd. Şti. üzerinde, 2’nci kısmının ………….Med. San. Tic. Ltd. Şti. üzerinde bırakıldığı, başvuru sahibi isteklinin her iki kısımda ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif olarak belirlendiği görülmüştür.

Aşırı düşük teklif açıklamalarının uygun olmadığına yönelik başvurularda, idarece gerçekleştirilen aşırı düşük teklif sorgulama işlemlerinin mevzuata uygun olup olmadığı hususu öncelikli olarak incelenmekte ve idarenin gerçekleştirdiği işlemlerde aykırılık tespiti halinde istekliler tarafından sunulan açıklamalar bakımından iddia konusu diğer hususlar hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmamaktadır. Zira, Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği ile Kamu İhale Genel Tebliği’nin ilgili maddelerine aykırı olarak gerçekleştirilen işlemler üzerinden isteklilerden aşırı düşük teklif açıklaması istenilmesi, ihale sürecinin hatalı olarak devam etmesine neden olacaktır. Kaldı ki, mevzuata aykırı olacak şekilde aşırı düşük teklif açıklaması istenilmesi, yapılan açıklamaların mevzuata uygunluğu bakımından doğru bir değerlendirme yapılmasına engel olmaktadır.

Yapılan inceleme neticesinde Kamu İhale Kurulu’nun 04.09.2024 tarihli ve 2024/UH.I-1086 sayılı kararında, ihalenin 1 ve 2’nci kısımlarında teklifleri sınır değerin altında olan tüm geçerli teklif sahibi isteklilere aşırı düşük teklif sorgulaması yapılması gerektiğine karar verildiği, söz konusu karar gereğince ihalenin her iki kısmında aşırı düşük teklif sahibi tüm istekliler bakımından, aynı unsurları içeren ve aynı açıklama süresi verilmek suretiyle aşırı düşük teklif sorgulamasının yenilenmesi gerektiği halde, idare tarafından ihalenin her iki kısmında sadece daha önce açıklama istenilmeyen isteklilerden açıklama istenilmesinin Kurul kararının eksik uygulanması sonucunu doğurduğu anlaşıldığından, ihalenin 1’inci ve 2’nci kısımlarında aşırı düşük teklif sorgulamasının tüm istekliler bakımından yenilenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

 

Laboratuvar İhalesinde Aşırı Düşük Sorgusunun Sadece Açıklama İstenilmeyenlere Yapılması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemMehmet ATASEVER

Simdata Danışmanlık Y.K. Başkanı

Sağlık Bak. SGB E. Bşk./KİK E. Üyesi

Mhatasever@gmail.com

Mehmetatasever.org

Siemens ve Microsoft, Endüstriyel Yapay Zekâyı Yeniden Şekillendiriyor

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi Haber Siemens Ve Microsoft, Endüstriyel Yapay Zekâyı Yeniden şekillendiriyor

Siemens ve Microsoft, Endüstriyel Yapay Zekâyı Yeniden Şekillendiriyor

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi Haber Siemens Ve Microsoft, Endüstriyel Yapay Zekâyı Yeniden şekillendiriyorSiemens ve Microsoft, endüstriyel otomasyonda çığır açan bir iş birliğiyle Siemens Industrial Copilot’u yeni bir seviyeye taşıyor. Siemens’in farklı endüstrilerdeki derin bilgi birikimi ile Microsoft Azure OpenAI Hizmeti’nin birleştirilmesi, Copilot’un üretim ve otomasyondaki karmaşık ihtiyaçlara daha iyi yanıt vermesini sağlıyor. Schaeffler ve thyssenkrupp Automation Engineering gibi 100’den fazla şirket, iş süreçlerini optimize etmek, iş gücü sorunlarını aşmak ve yenilikçiliği teşvik etmek için halihazırda Siemens Industrial Copilot’u kullanıyor. Siemens’in mühendislik yazılımı TIA Portal’ı kullanan 120.000 kullanıcı ise artık yapay zekâ destekli bu asistanla çalışmalarını daha da geliştirme fırsatına sahip olacak.

thyssenkrupp Automation Engineering, Siemens Industrial Copilot’un küresel çapta uygulanmasını planlayan ilk şirket olarak dikkat çekiyor. 2025 yılının başlarından itibaren, makineler bu yapay zekâ destekli asistanla tasarlanacak ve tüm ürün yelpazesinde kullanılacak. Bu adım, Siemens’in otomasyon mühendisliğinde yapay zekâ çözümlerini endüstriye sunmadaki liderliğini pekiştiriyor. Ayrıca, Siemens Xcelerator açık dijital iş platformu aracılığıyla bu yeteneklere kolayca erişim sağlanıyor.

Microsoft İcra Kurulu Başkan Yardımcısı ve Baş Ticari Sorumlu Judson Althoff, iş birliğinin önemini şu sözlerle ifade etti: “Siemens ve Microsoft arasındaki iş birliği, endüstride yapay zekâ dönüşümünün yenilikçilik ve operasyonel verimlilik için temel bir unsur haline geldiği bir dönemi işaret ediyor. Microsoft Azure OpenAI Hizmeti’ni Siemens’in endüstriyel çözümleriyle entegre ederek, şirketlere karmaşık sorunları basitleştiren ve verimliliği artıran bulut tabanlı yapay zekâ araçları sunuyoruz”.

Siemens AG Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Endüstriler CEO’su Cedrik Neike ise iş birliğinin endüstriye katkısını şöyle yorumladı: “Microsoft ile birlikte endüstriyel yapay zekayı yeniden şekillendiriyoruz. Bu sayede müşterilerimiz daha esnek, rekabetçi ve sürdürülebilir çözümlere sahip oluyor. thyssenkrupp Automation Engineering, Siemens Industrial Copilot’un yüksek gereksinimlere sahip koşullarda bile büyük bir verimlilik artışı sağladığını gösteriyor”.

Verimlilikte Artış

Siemens Industrial Copilot, Temmuz 2024’te kullanıma sunulduğundan bu yana, birçok sektörde verimliliği artırmak için kullanılmaya başlandı. Mühendisler artık panel görselleştirmelerini 30 saniye içinde oluşturabiliyor ve yalnızca %20 uyarlama gerektiren kodlar üretebiliyor. Bu süreç, manuel iş yükünü azaltıyor, Copilot’un sohbet özelliği, mühendislerin anında net yanıtlar almasını da sağlıyor.

Pil Kalitesinde Dönüşüm

thyssenkrupp Automation Engineering, Siemens Industrial Copilot’un özellikle pil ve hidrojen montaj hatları gibi karmaşık alanlarda sağladığı dönüşüm potansiyelini gözler önüne seriyor.

Örneğin, Copilot destekli makinelerden biri, elektrikli araçlar için üretilen pillerin kalitesinde kritik bir rol oynuyor. Bu, sürdürülebilir enerji geçişi ve %100 güvenilir pillerin sağlanmasında da önemli bir adım olarak öne çıkıyor.

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi Haber Siemens Ve Microsoft, Endüstriyel Yapay Zekâyı Yeniden şekillendiriyorCopilot, veri yönetimi, sensör yapılandırması ve katı pil denetim gereksinimlerini karşılayarak bu süreçleri hızlandırıyor. Bu da mühendislerin daha katma değerli işlere odaklanmasına ve gerçek zamanlı sorun çözme yetenekleriyle kesinti sürelerini en aza indirmelerine olanak tanıyor. thyssenkrupp Automotive Technology CEO’su Dr. Volkmar Dinstuhl, bu gelişmeyi şu sözlerle değerlendirdi: “Siemens Industrial Copilot, iş yükümüzü hafifletecek ve pil testindeki iş gücü sıkıntıları ile artan karmaşıklıkları çözecek. Yapay zekâ destekli bu çözüm, sektörümüzde bir dönüm noktası olacak”.

Tedarik Zincirlerinde Robotlar ve Tam Otomasyon

Tedarik Zincirlerinde Robotlar Ve Tam Otomasyon

Tedarik Zincirlerinde Robotlar ve Tam Otomasyon

Olgar ATASEVEN

Tedarik Zincirlerinde Robotlar Ve Tam OtomasyonRobotlar elimizden işlerimizi alacak mı? Bu soru 1800’lerden beri çeşitli dergilerin, gazetelerin konuları arasına girdiği gibi her zaman insan için bir tehdit olup olmadığı sorgulanır olmuştur. Ama günümüzde, galiba en çok konuştuğumuz ve gerçek anlamı ile robotların prototipten öteye geçtiğini gördüğümüz günlere geldik. Artık robotlar fabrikalarda gördüğümüz kollardan öte, koruyan, yürüyen, taşıyan, zıplayan yani insanı kopyalayan replikalar ve bunun da ötesi haline gelmeye başladı. Bu makalede işin bizi tedirgin eden yönüne konsantre olmak yerine olumlu tarafına bakalım istiyorum. Yani şirketlere neler kazandırdığına bakalım. Zaten işin komplo teorileri kısmını bolca okuyorsunuzdur.

Tedarik zincirleri, dijitalleşme ve otomasyonun etkisiyle hızla dönüşüm geçiren bir alan. Bu değişimde robotların ve tam otomasyon sistemlerinin rolü giderek daha belirgin hale geliyor. Ancak, tam anlamıyla otonom bir tedarik zinciri yaratmak için teknoloji kadar insan faktörünü de dikkate almak gerekiyor. Pratik İnsan Denetimli Otonomi (Practical Human Supervised Autonomy) yaklaşımı, bu alandaki dönüşümü anlamak ve uygulamak için önemli bir model sunuyor.

Robotların Tedarik Zincirlerindeki Rolü

Otomasyon, üretimden lojistiğe kadar birçok alanda hız ve verimlilik sağlarken, tam otonomiye ulaşmak henüz mümkün değil. Robotlar, özellikle lojistik süreçlerinde navigasyon, paketleme ve son kilometre teslimatı gibi alanlarda kullanılabiliyor. Ancak bu süreçlerde beklenmedik zorluklar, örneğin bir kargonun ulaştırılması gereken binanın girişini bulmak veya beklenmedik bir engelle karşılaşmak, robotların adaptasyon kapasitesini sınıyor.

Tam bu noktada Pratik İnsan Denetimli Otonomi devreye giriyor. Bu model, robotların öğrenme ve uyum süreçlerini insan denetimiyle birleştirerek aşamalı bir gelişim sağlamayı hedefliyor.

Pratik İnsan Denetimli Otonomi Nedir?

Bu yaklaşım, robotların insanlar tarafından yönlendirilerek daha karmaşık görevleri öğrenmesini ve sonunda bağımsız bir şekilde gerçekleştirebilmesini sağlar. Bu, üç temel ilkeye dayanır:

  1. İnsan Denetimi: Robotlar, başlangıçta insan rehberliğine ihtiyaç duyar. İnsan müdahalesi, robotların doğru karar verme mekanizmaları geliştirmesi için kritik bir geri bildirim sağlar.
  2. Kademeli Öğrenme: Karmaşık görevler, daha küçük ve yönetilebilir parçalara ayrılarak robotlara öğretilir.
  3. AI Tabanlı Öğrenme: Robotlar, aldıkları insan geri bildirimlerini yapay zeka algoritmalarıyla işleyerek benzer durumlarda bağımsız hareket edebilme yetisi kazanır.

Uygulama Alanları

Pratik İnsan Denetimli Otonomi, çeşitli sektörlerde tedarik zincirlerini optimize etmek için farklı alanlarda kullanılabilir:

Bu yöntemin en dikkat çekici uygulama alanlarından biri, son kilometre teslimatıdır. Bir teslimat robotunun, hem dış mekan hem de bina içi navigasyonu gerçekleştirmesi gereklidir. Pratik otonomi sayesinde robotlar, başlangıçta insan denetiminde çalışarak rota belirleme ve engelleri aşma konularında deneyim kazanır.

Depo Operasyonları: Depolarda ürün toplama, paketleme ve taşımacılık gibi işlemlerde kullanılan robotlar, insan rehberliğinde daha karmaşık süreçlere adapte olabilir.

Üretim: Montaj ve kalite kontrol gibi yüksek hassasiyet gerektiren süreçlerde, robotların insanlardan öğrenerek daha güvenilir hale gelmesi mümkündür.

Stok Yönetimi: Mağazalarda ya da depo alanlarında otonom robotlar, raflardaki stok seviyelerini düzenli olarak kontrol ederek eksik ürünleri raporlayabilir. Bu, hem zamandan tasarruf sağlar hem de insan hatalarını minimize eder.

Yüksek Riskli Alanlar: Kimyasal madde işleme veya tehlikeli üretim süreçlerinde robotlar, insan gözetiminde çalışarak güvenliği artırabilir. Örneğin, patlayıcı materyallerin taşınmasında robotların kullanımı büyük avantaj sağlar.

Soğuk Zincir Lojistiği: Soğuk hava depolarında çalışan otonom araçlar, ürünlerin ısıl hassasiyetlerini koruyarak güvenli ve hızlı taşınmasını sağlar.

Perakende ve E-Ticaret: Mağaza içi robotlar, ürün rehberliği, envanter yönetimi veya temassız ödeme süreçlerinde kullanılarak müşteri deneyimini artırabilir.

Etik ve Sosyal Boyut

Otomasyonun yaygınlaşması, iş gücüne olan etkisi konusunda soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Robotların iş gücünü tamamen ikame etmesi beklenmese de, bu dönüşümün yarattığı sosyal etkilerin yönetilmesi kritik önem taşıyor. Ayrıca, robotların güvenlik, veri gizliliği ve yasal sorumluluk konularında net düzenlemelere ihtiyaç duyduğu bir gerçek.

Gelecek Perspektifi

Tedarik zincirlerinde robotların tam otonomiye ulaşması, hem teknolojik hem de sosyo-ekonomik bir devrimi ifade ediyor. İleri yapay zeka algoritmaları, gelişmiş sensör teknolojileri ve insan-robot iş birliği üzerine inşa edilen yeni sistemler, daha verimli ve esnek bir tedarik zinciri vadediyor. Ancak bu sürecin başarılı olabilmesi için, şirketlerin sadece teknolojiye değil, aynı zamanda çalışanlarının yeniden eğitilmesine ve toplumsal etkilerin yönetimine de yatırım yapması gerekiyor.

Tam otomasyon, tedarik zincirlerinin geleceğini şekillendiren en önemli trendlerden biri. Ancak bu dönüşüm, insan unsurunun tamamen dışlandığı bir süreç değil; aksine, insan ve yapay zeka arasındaki iş birliğinin mükemmel bir örneği. Bu nedenle, Pratik İnsan Denetimli Otonomi yaklaşımı, hem teknolojinin potansiyelini en üst düzeye çıkarmak hem de insan faktörünü sürecin merkezinde tutmak adına kritik bir çözüm sunuyor.

Gelecekte, robotların ve insanların uyum içinde çalıştığı bir ekosistemin tedarik zincirlerini nasıl daha yenilikçi, sürdürülebilir ve etkili hale getirdiğini hep birlikte göreceğiz. Ama bilin ki o gelecek çok uzak bir gelecek değil!

 

Tedarik Zincirlerinde Robotlar Ve Tam OtomasyonOlgar ATASEVEN

Girişimci, İş İnsanı, Yazar, Konuşmacı

olgar.ataseven@profesia.com.tr

Türkçimento 2023 Sürdürülebilirlik Raporunu Yayınladı

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Türkçimento 2023 Sürdürülebilirlik Raporunu Yayınladı

Türkçimento 2023 Sürdürülebilirlik Raporunu Yayınladı

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Türkçimento 2023 Sürdürülebilirlik Raporunu Yayınladı1957 yılında kurulan ve Türkiye çimento sektörünün %94’ünü temsil eden TÜRKÇİMENTO, Türk çimento sektörünün sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda, üye entegre tesislerin tamamının katılımıyla hazırladığı 2023 Sürdürülebilirlik yolculuğundaki önemli adımlarını paylaştığı “2023 Sürdürülebilirlik Raporu”nu kamuoyuyla buluşturdu.

 

52 entegre tesis ve 16 öğütme tesisi ile 68 üyesi bulunan TÜRKÇİMENTO, bu raporda sektördeki sürdürülebilirlik odaklı gelişmeleri ve çevresel, sosyal, yönetişimsel verileri detaylandırdı. Sürdürülebilirlik çalışmalarının, TÜRKÇİMENTO bünyesinde Sürdürülebilirlik Odak Grubu tarafından yürütüldüğü raporda ayrıca, Türkiye’de faaliyet gösteren ve üyeliği bulunmayan bir tesisten de veri alınarak, toplamda 53 tesisin sürdürülebilirlik performansına dair veriler sunuldu.

 

Çimento Sektöründe Sürdürülebilirlik Çalışmaları İvme Kazandı

 

Türkçimento 2023 Sürdürülebilirlik RaporuTÜRKÇİMENTO Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Yücelik, raporla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Sürdürülebilirliği faaliyetlerimizin merkezinde yer alan bir ilke olarak kabul edip uygulamalarımızı bu yönde yürütmeye büyük önem veriyoruz. Çimento üretiminde doğal kaynak tüketimi, enerji kullanımı ve karbondioksit emisyonları gibi etkileri göz önünde bulundurarak çevresel etkilerimizi en aza indirme konusunda kararlıyız.”

 

TÜRKÇİMENTO CEO’su Volkan Bozay ise şunları ekledi:

 

“TÜRKÇİMENTO olarak, sürdürülebilirlik ilkelerini iş yapış biçimimizin merkezine yerleştirmeye olan bağlılığımızı her geçen yıl daha da güçlendiriyoruz. 2023 yılı Sürdürülebilirlik Raporumuzda, çevre, toplum ve ekonomiye olan taahhütlerimizi ve bu alanlardaki ilerlemelerimizi yeniden paylaşıyoruz. 2023 yılında artan çevresel yatırımlar ve yenilenebilir enerji projeleri, sektörümüzün sürdürülebilirlik yolunda attığı önemli adımlardır.”

 

SKDM ve TSRS’nin Sektöre Etkileri

 

Raporda ayrıca, Türk çimento sektörünün Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ve Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) gibi önemli düzenlemelere uyum sağlama sürecine de yer verildi. SKDM’nin etkilerinin giderek daha önemli hale geleceği öngörülürken, 2023 yılında TÜRKÇİMENTO üyelerinin çevresel yatırımları 3 kat, yenilenebilir enerji yatırımlarının ise 2 kat arttığına dikkat çekildi.

 

TÜRKÇİMENTO, Paydaş Görüşlerine Önem Veriyor

 

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Türkçimento 2023 Sürdürülebilirlik Raporunu Yayınladı

Sürdürülebilirlik çalışmalarında şeffaflık ve iş birliği anlayışını benimseyen TÜRKÇİMENTO, paydaşlardan gelen görüş ve önerilere büyük önem veriyor. TÜRKÇİMENTO’nun sürdürülebilirlik yolculuğunda rehberlik edecek olan tüm paydaşlarının katkıları, raporda yer alan çalışmaların gelişimine yön verecek.

 

 

 

  •   –   –   –   –   –  –   –   –  –  –  –  –   –  –   –   –   –  –  –   –  –  –   –   –  –   –   –   –   –   –

Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Programı – Proje Danışmanlığı

Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Programı - Proje Danışmanlığı
Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Programı – Proje Danışmanlığı

Sürdürülebilir Tedarik Stratejisine Neden İhtiyaç Duyuyoruz?

Murat Erdal
Prof. Dr. Murat ERDAL

Şirketlerimize Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme danışmanlık hizmeti veriyoruz. Sürdürülebilir tedarik bakış açısında satınalma operasyonu ürün ve hizmet alımının çok ötesine geçti. Tüm dünyada şirketler, iş ilişkilerini; çevre, sosyal ve yönetişim (ESG) perspektifi ile birlikte değerlendiriyor. Tedarikçi ESG programları işin hayati parçası haline geldi. Paydaş firmanın sürdürülebilirlik anlayış ve uygulamaları analiz ediliyor. Tedarikçinin içinde bulunduğu dünyaya, çevreye, topluma, çalışanlara, tüketiciye ve mevzuata saygısı etraflıca değerlendiriliyor. Dünyada şirketler sürdürülebilirlik kriterlerine uymayan firmalarla yan yana gelmek ve onlarla iş ilişkisinde bulunmak istemiyor.

Sürdürülebilir satınalma gereklilikleri için tedarikçi ekosisteminin riskleri analiz edilmelidir. Tedarikçilerden emisyon verisi alınamadığında, emisyon hesaplarında problemlere neden olmaktadır. Net sıfır emisyon hedefi için tedarikçileri teşvik edici aksiyonları (zaman zaman zorlayıcı tedbirler) almak, tedarik stratejisini yeni baştan dizayn etmek gerecektir. Bu bir zorunluluktur.

Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Programı yeni dönemin anahtarı olarak değerlendirilmektedir.

Proje Koordinatörü: Prof. Dr. Murat ERDAL egitim@satinalmadergisi.com 

Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Programı – Proje Danışmanlığı

ŞİRKETLERİMİZE GÜVENİLİR BİR YAPI HAZIRLIYORUZ

Proje Adımları:

  • Sürdürülebilir Tedarik / Kaynak Stratejisi
  • Tedarikçi ve Operasyonel Riskler
  • Sürdürülebilir Tedarikçi Kimliği
  • Tedarikçi ESG Programı
  • Mevzuata Uyum ve Emisyon Hesaplamaları
  • ISO 20400 Sürdürülebilir Tedarik Standardı
  • İhale Kriterleri ve Sözleşmelerin Revizyonu
  • Tedarikçi Geliştirme – Rehberlik Programı
  • Tedarikçiler için Eğitimler
  • Tedarikçi Portalı; Takip ve İzleme
  • Tedarikçi Performans Değerlendirme
  • Tedarikçi Etik Kodlar
  • Tedarikçi Davranış Kuralları
  • Tedarikçi Gelişimi ve Raporlama

Proje Danışmanlık Süresi: 1 Yıl

Sustainability Strategies
Teklif almak için: egitim@satinalmadergisi.com

 

2 günlük Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi ve Yeşil Satın alma Eğitiminin içeriğini incelemek için https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf Eğitim Kataloğunu indirebilirsiniz.

Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.

SGK’ya Gerçeğe Aykırı Çıkış Kodu İle Bildirim Yapılması İşçinin Kişilik Haklarının İhlali Sayılır mı?

Sgk’ya Gerçeğe Aykırı çıkış Kodu İle Bildirim Yapılması İşçinin Kişilik Haklarının İhlali Sayılır Mı Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

SGK’ya Gerçeğe Aykırı Çıkış Kodu İle Bildirim Yapılması İşçinin Kişilik Haklarının İhlali Sayılır mı?

Lütfi İNCİROĞLUSgk’ya Gerçeğe Aykırı çıkış Kodu İle Bildirim Yapılması İşçinin Kişilik Haklarının İhlali Sayılır Mı Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Fesih, iş sözleşmesini derhal yada belirli bir sürenin geç­mesi ile sona erdiren, karşı tarafa yöneltilmesi gerekli tek yanlı irade açıkla­ması olarak tanımlanmaktadır [1].

Fesih hakkı her iki tarafa da tanınmıştır ve diğer tarafın kabulüne gerek olmayan bir irade beyanıdır. Fesih açıklamasında yazılı bildirim şartı, daha önce sadece İş Kanununun 25/2 (Mülga İş Kanunu m.17/II) bendine göre, “haklı sebeple” yapılan fesihlerde aranırken, artık yeni İş Kanunuyla getirilen deği­şiklikte “ihbar önelli” fesihlerde de yazılı bildirim şartı aranmaktadır (İşK. m.19/1). Esasen, İş Kanununun 109. maddesi uyarınca bildirimlerin ya­zılı olarak ve imza karşılığında yapılması gerekir. Fakat, bu bildirimler deği­şik­likten önce “ispat şartı” olarak kabul ediliyordu [2]. Bu defa getirilen de­ği­şiklikte fesih bildiriminin “yazılı” olarak yapılması ve fesih sebebinin “açık ve kesin” bir dille belirtilmesi hükme bağlandığından, “geçerlilik şartı” ha­line gelmiştir.

Hemen şunu da söylemek gerekirse, yazılı bildirim şartı sadece “ihbar öneli kullandırmak” suretiyle yapılan fesihlerde değil, aynı zamanda “ihbar öneline ait ücretin peşin ödenmek” suretiyle yapılan fesihlerde de geçerli­dir. Aksi halde, işten çıkarma “haklı” ve yeni Yasala getirilen “geçerli” bir sebebe dayansa bile, “usulüne uygun” yapılmaması nedeniyle “haksız” veya “geçersiz” sayılacak ve işçinin yargı kararıyla “işe iadesi” söz konusu olacaktır.

Fesih bildirimine yetkili olanlar ise, iş sözleşmesinin taraflarıdır. Yani işçi, işveren ve bunların Yasal temsilcileridir. Medeni Kanun, çeşitli hüküm­leri ile sözleşme yapabilme özgürlüğüne bazı sınırlamalar getirmiştir. Bu sı­nırlamalardan en önemlileri, kişinin medeni haklardan yararlanma ve bunları kullanma yeterliliğine ilişkindir. Bu yeterlilik temyiz gücüne, yani makul su­rette hareket etme iktidarına sahip, reşit, 18 yaşını doldurmuş ve kısıtlı olma­yan kişiler için söz konusudur. (TMK m.11) Temyiz yetene­ğine sahip olma­yan 18 yaşından küçük işçi, anne, baba ya da Yasal temsilci­sinden izin veya onay almadan iş sözleşmesini feshetmeye yetkili değildir.

Fakat, anne, baba veya vasi, küçüğün bir meslek ya da sanatla uğraş­masına izin vermişlerse, küçük ayrıca izin almaksızın iş sözleşmesi yapabilir. Aynı şekilde, 18 yaşından küçük işçi, anne ve babasının izin veya onayıyla aile dışında yaşıyorsa, iş sözleşmesini kendi iradesi ile yapabilir ya da feshe­debilir.

Yargıtay’a göre, fesih bildirimi her zaman açık bir şe­kilde yapılmayabilir, olayların akışından taraflardan birinin davranışı ile söz­leş­meye son verildiği anlaşılabiliyorsa bu davranışın da fesih şeklinde değer­len­dirilmesi gerekir[3]. İşçinin hakarete uğraması üzerine işyerini terk etmesi de haklı fesih niteliğinde olup işçiye kıdem tazminatı ödenmesi gerekir[4]. Yar­gıtay’a göre, işçinin açık bir iradesi olmadan uzunca bir süre ücretsiz izne çıkarılması iş sözleşmesinin işveren tarafından feshi anlamına gelir[5]. Ücret­siz izni kabul etmeyen işçinin işyerini terk etmesi ise işçinin sözleşmeyi haklı feshi olarak kabul edilmelidir[6]. Yargıtay bir başka olayda işçiden tehdit ve baskı ile istifa dilekçesi alınmasını değerlendirmiş ve tehdit ve baskı sonucu işçinin elinden istifa dilekçesi alınması halinde sözleşmenin davalı işverence feshedildiğinin kabulü gerektiği sonucuna ulaşmıştır[7].

Türk Borçlar Hukuku esaslarına göre yenilik doğuran bir irade beyanı karşı tarafa ulaşma anından itibaren hukukî sonuç doğurur (TBK, m. 11/2). Fesih bildirimi işçi ya da işverence uygulamada genellikle işyerinde yapılmaktadır. İş Kanunu m.17’deki “bildirimin diğer tarafa yapıl­ması” iba­resiyle, fesih bildiriminde karşı tarafın öğrenmesine değil, karşı ta­rafa var­ması (ulaşması) anlatılmaktadır[8].

iş güvencesi kapsamına giren işçilerin iş sözleşmelerinin fes­hine ilişkin bildirimin yazılı olarak yapılması şarttır. Ancak, fesih bildirimi­nin yazılı olarak yapılmasından sadece yazılı bir metin akla gelmemelidir. e Posta ya da cep telefonu mesajı da elektronik ortamda yer alan birer yazılı belge niteliğindedir. HMK m.199’a göre SMS elektronik ortamda bir belge olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla, e Posta ya da mesaj yoluyla da fesih bildiriminde bulunulabilir[9].

İşveren için iş ilişkisi çekilmez hale gelmişse, işçilerin iş sözleşmesi 4857 sayılı Kanun’un 25/II nci maddesinde sayılan nedenlerle derhal sona erdirilebilir. İşveren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 9 uncu maddesi gereğince, iş sözleşmeleri sona eren işçileri “sigortalı işten ayrılış bildirgesi” düzenleyerek e-sigorta (internet, elektronik veya benzeri ortamda Kurumun veri tabanına aktarılması) yoluyla işten ayrılış tarihini takip eden 10 gün içinde SGK’ya bildirmekle yükümlüdür. İşten ayrılış bildirgelerinde işçinin hangi sebeple işten ayrıldığı kurumca belirlenen işten ayrılış kodu ile kuruma bildirilmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu 01.04.2021 tarihinde yayımladığı genelge ile “işçinin ahlak ve iyiniyet kuralları ve benzeri nedenlere” dayalı olarak iş sözleşmelerinin sona erdirilebilmesi için 29 numaralı kodu kaldırmış bunun yerine 41 numaralı koddan sonra gelmek üzere 9 ayrı kod ihdas ederek yürürlüğe koymuştur[10].

Bu düzenlemenin yapılmasındaki amaç, 29 koddan çıkarılan işçilerin çalışma hayatında ve toplumda olumsuz bir algı ve ön yargı ile karşılaşma riskinin ortadan kaldırılmasıdır. Çünkü 29 numaralı kod kapsamında, işe devamsızlık nedeniyle fesih bulunduğu gibi hırsızlık, cinsel taciz, uyuşturucu madde ve alkol kullanma gibi fiiller de bulunmakta idi. Bu koddan çıkarılan işçilerin başka bir işyerinde iş bulması bu yönüyle olumsuzluklara yol açıyordu[11]. Bu nedenle ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışlar tefrik edilerek 9 ayrı kod altında düzenlenmiştir.

İşverenlerin iş sözleşmesi sona erdirilen işçilerin işten ayrılış çıkış kodlarını gerçeğe uygun olarak SGK’ya bildirmeleri esastır. Çünkü feshe uygun çıkış kodlarının bildirilmemesinin işçiler açısından ciddi kayıplara yol açabileceği aşikardır. Çünkü SGK çıkış kodu, işçinin çalışma süresine bağlı ihbar ve kıdem tazminatı haklarına hak kazanıp kazanamayacağını, işsizlik ödeneği alıp alamayacağını doğrudan etkilemektedir. Öte yanda fesih sebebinin gerçeğe aykırı olarak belirlenmesi ve gerçek durumu yansıtmayan işten çıkış kodunun SGK’ya bildirilmesi, işçiye yönelik bir hakaret ve onur kırıcı ve iftira niteliğinde bir davranış sayılabilecektir. Bildirimin özel nitelikli kişisel veri sayılması da işin ayrı bir boyutudur. Ayrıca, fesih sebebinin gerçeğe aykırı bildirilmesi, ilgili kişi hakkında önyargıya neden olabileceği gibi işçinin itibarını sarsacak, mesleki kariyerini tehlikeye düşürecek bir risk olarak da kabul edilmelidir. Dolayısıyla, fesih sebebinin gerçeğe aykırı bildirilmesi, işçinin şeref ve haysiyetinin ihlali niteliğini taşıdığı ve kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu kabul edilmektedir[12].

Sgk’ya Gerçeğe Aykırı çıkış Kodu İle Bildirim Yapılması İşçinin Kişilik Haklarının İhlali Sayılır Mı Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSonuç olarak, işverenlerce iş sözleşmesinin feshinde, fesih sebebinin gerçeğe aykırı olarak belirlenmesi ve gerçeği yansıtmayan çıkış kodu ile SGK’ya bildirilmesi işçinin kişilik hakkına saldırı olarak kabul edilmektedir. Nitekim, gerçeğe aykırı olarak yapılan fesih bildirimi işçiye yönelik onur kırıcı, itibar sarsıcı ve işçinin şeref haysiyetinin ihlali niteliği taşıyabilecek bir davranış olarak görülmektedir. Çünkü fesih sonrasında işçinin mesleğini başka bir işyerinde sürdüremez duruma gelmesi ve mesleki itibarının zedelenmesi ve bu durumun özel hayatını derinden etkilemesi kişilik hakkının ihlali anlamına gelmektedir.

Lütfi İNCİROĞLU

Kaynakça:

[1] Tanımlar için bkz.EKONOMİ, Münir, s.153; TURAN, Kamil, s.125; KAPLAN, s.14; ARASLAN ERTÜRK, s.269; ÇALIK, Şefik, İş Sözleşmesinin Feshi ve İş Güven­cesi, İstanbul 2005, s.69.

[2] Yarg.İç.Bir.K.18.12.1959, E.1958/28, K.1959/17; YHGK.10.01.1962 T., E.1962/ 9-4, K.1962/31;DEMİR, İş Hukuku ve Uygulaması, s.73; ÇELİK, Nuri, İş Hukuku Dersleri, İstanbul 2000, s.160; ÇALIK, İş Sözleşmesinin Feshi ve İş Güvencesi, s.73.

[3] YHGK.17.2.2010 T., E.2010/9-83 K.2010/92 Legalbank.; KILIÇOĞ­LU/ŞEN-OCAK, s.304;KESER, Hakan, İş Sözleşmesinin Bildirimli Feshinde Ge­çerli Sebep, 3. Baskı, Ankara 2016, s.22-23; ARASLAN ERTÜRK, s.274; ÇA­LIK, İş Sözleşmesinin Feshi ve İş Güvencesi, s.74.

[4] Y9HD.25.4.2012 T., E. 2010/7314 K.2012/4260 Legalbank.

[5] Y9HD.4.12.2008 T., E. 2007/31333 K.2008/33412 Legalbank.

[6] Y9HD.18.1.2010 T., E. 2009/25659 K.2010/36 Legalbank.

[7] Y9HD.6.2.2009 T., E. 2007/34483 K.2009/1710 Legalbank.

[8] ÇELİK, CANİKLİOĞLU, CANBOLAT, İş Hukuku Dersleri, s.422; KILI­ÇOĞLU/ŞENOCAK, s.305-306. KESER, Bildirimli Fesihte Geçerli Sebep, s.23; ARASLAN ERTÜRK, s.274; ÇALIK, İş Sözleşmesinin Feshi ve İş Güvencesi, s.71

[9] ARASLAN ERTÜRK, s.282.

[10] Geniş Bilgi İçin: KESER, Hakan, İş Sözleşmesinin İK.’nun 25/II inci Maddesine Dayanılarak Yapılan Haksız Feshinde, İşçinin Kişilik Haklarının İhlali İle Haksız Fesih Sonucu Talep Edilebilecek Haksız Fesih Tazminatı ve Manevi Tazminat, SİCİL, Sayı 51, Yıl:2024 s.56. vd.

[11] KESER, SİCİL, s.57.

[12] KESER, SİCİL, s.61

Alım Talebi: Likit Parafin (Parafin Yağı)

şirket İhtiyaçları Likit Parafin

Bir firmamız için, tercihen 5 ve 10 litrelik ağzı kapaklı kaplarda toplamda 1 ton Likit Parafin (Parafin Yağı) alımı yapılacaktır. Teslim yeri Gebze – Kocaeli olup ödeme şekli nakittir (peşin).

İlgili olan üretici ya da satıcıların, ürün spekleri ve diğer teknik detaylar için aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.

şirket İhtiyaçları Likit Parafin

Teklif Vermek İçin;

  1. SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
  2. Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
  3. Ödeme sonrasında FİRMA BAŞVURU FORMU’nu doldur.

https://satinalmadergisi.com/satici/

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (750 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup, bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

DFDS, Ekol Lojistik’ten Türkiye ve Avrupa’yı Birbirine Bağlayan Uluslararası Kara Taşımacılığı Ağını Satın Aldı

Satın Alma Eğitimleri Haber Dfds, Ekol Lojistik'ten Uluslararası Kara Taşımacılığı Ağını Satın Aldı

Ekol Uluslararası Taşımacılık Artık DFDS Oldu

Satın Alma Eğitimleri Haber Dfds, Ekol Lojistik'ten Uluslararası Kara Taşımacılığı Ağını Satın AldıDFDS, 15 Kasım 2024’te Ekol Lojistik’ten Türkiye ve Avrupa’yı birbirine bağlayan uluslararası kara taşımacılığı ağını satın aldı. Bu satın alma, DFDS’in deniz ve kara yolunu birleştiren iş modelini Akdeniz’de uygulanmasını sağlıyor ve Türkiye’yi karadan da DFDS’in lojistik ağına bağlıyor.

DFDS, merkezi İstanbul’da bulunan ve 3.700 kişiyi istihdam eden Türkiye’nin önde gelen ulaşım ve lojistik şirketi olan Ekol Lojistik’in uluslararası kara taşımacılığı ağının satın alımını tamamladı.

DFDS CEO’su Torben Carlsen konu hakkında yaptığı açıklamada; “Bu, Türkiye’ye altı yılda yaptığımız ikinci büyük yatırım ve bu satın alma Türkiye pazarının potansiyeline olan güçlü inancımızı yansıtıyor. Türkiye, DFDS için stratejik öneme sahip ve Ekol’ün uluslararası kara taşımacılığı ağının satın alınması, Türkiye’nin bir üretim merkezi olarak sürekli büyümesini desteklerken, güvenilir ve verimli bir taşımacılık altyapısı sunma kabiliyetlerimizi de büyük ölçüde artırıyor.” dedi.

Ekol Lojistik Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Musul ise; “Ekol Lojistik’in uluslararası kara taşımacılığı ağının uzun süredir iş ortağımız olan DFDS’e devredilmesi stratejik ve mantıklı bir karar. Tüm çalışma arkadaşlarım adına, bu sürecin tamamlanmış olmasından dolayı büyük bir memnuniyet duyuyorum. Artık yeni bir büyüme hikayesi başlıyor.” dedi.

DFDS Türkiye Lojistik Başkanı Jeppe Skivild’de konu hakkında; “Avrupa ve Türkiye’yi birbirine bağlayarak işimizi ve müşterilerimize sunduğumuz çözümleri genişletmeye devam ederken, Ekol Uluslararası Taşımacılık’taki harika ekiple çalışmayı sabırsızlıkla bekliyorum.” dedi.

2019 yılında yapılan uzun vadeli müşteri anlaşmasıyla Ekol Uluslararası Taşımacılık’ın DFDS’in Akdeniz’deki deniz yolu yük taşımacılığı kapasitesine erişim sağlayan bir iş ortaklığı bulunuyor.

Stratejik Uyum 

Bu satın alma, DFDS’in yükleri römorklarda deniz, kara ve demir yoluyla taşıma ve tamamlayıcı lojistik çözümleri sunma odaklı ulaşım ağı stratejisiyle tamamen uyumlu.

Satın Alma Eğitimleri Haber Dfds, Ekol Lojistik'ten Uluslararası Kara Taşımacılığı Ağını Satın AldıEkol Uluslararası Taşımacılık’ın DFDS operasyonlarına eklenmesi, DFDS’in Akdeniz’deki deniz yolu yük taşımacılığı ağına karayolu taşımacılığını ekleyerek Kuzey Avrupa’da halihazırda sunulan başarılı deniz ve kara yolu iş modelini bu bölgede genişletmesine olanak sağlıyor.

Bu gelişme, Türkiye ve Avrupa arasında ticaret yapan tüm DFDS müşterilerine uçtan uca taşımacılık, lojistik çözümleri ve gümrük hizmetlerine erişim sağlayacak.

Dövizin Fiyatlamasındaki Etkenler – 1

Dövizin Fiyatlamasındaki Etkenler 1 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Dövizin Fiyatlamasındaki Etkenler – 1  

Reşat BAĞCIOĞLUDövizin Fiyatlamasındaki Etkenler 1 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Dövizin Fiyatı

Dövizin fiyatlamasını teknik tanım ile anlatmak yerine size dövizin hangi piyasa koşullarında hangi fiyatlardan alınıp satıldığını anlatmak istiyorum;

Şöyle bir örnek versem nasıl olur sizce?

Balık mevsimin açıldığı ilk günlerde doğal olarak bazı balık çeşitleri az olduğundan, balığın fiyatı da oldukça yüksek olur. Balık mevsiminin ilk günlerinde hamsi ve istavrit balığı yok denecek kadar az olduğundan dolayı fiyatları da oldukça yüksek seyretti:

Öyle ki; hamsi balığının kilosu TRL.300 – 400, istavrit balığının kilosu ise keza TRL.400.- ve üzeri fiyattan satılıyordu İstinye semtinde.

Balık Fiyatları
Kaynak: https://www.ntv.com.tr/galeri/ntvpara/hamsi-fiyatlari-ucusa-gecti-iste-balik-tezgahlarinda-son-durum-palamut-hamsi-levrek-cipura-mezgit,Ung0tyFWc0yErFjMfj8D-g

Istavrit Görselİstavrit balığı..  Diyeceksiniz ki sadece iki adet istavrit balığının resmi olur mu? Ne bekliyordunuz ki. İstavrit balığının pahalı olduğunu söylemiştim. Doyumluk yerine sadece göz zevkinizi okşasın. Sonuçta balığın az olduğunu ve fiyatının bu yüzden pahalı olduğunu anlatmaya çalışıyorduk değil mi?

Dövizin fiyatının nasıl oluştuğunu anlatayım derken konu nasıl hamsi ve istavrit balığına ve fiyatlarına takıldı ya?

Fiyatlar Arz Ve Talep

Dövizin Piyasa Fiyatı

Döviz ve efektifin fiyatları TCMB tarafından sadece gösterge niteliğinde yayımlanır. Ancak TCMB’nin gösterge niteliğindeki bu fiyatları;

  • Resmi dairelerde, noter ve gümrüklerde kullanılmakla birlikte yolu dövizden geçen tüm kuruluşlar;
  • Bankalar,
  • Döviz büfeleri
  • Turistik tesisler ve acenteler
  • Kuyumcular
  • Havaalanı esnafı
  • Dış ticaret tacirleri vs

Kendilerinin yarattığı piyasa koşullarına göre;

  • Arz ve talep
  • Piyasa beklentileri
  • Döviz işi yapan kuruluşların aynı ve dar lokasyonda sıkı bir rekabet içinde olmaları
  • Döviz işi yapan kuruluşların ellerindeki Türk Lirası’nın çok fazla veya çok az oluşu,
  • İş günü veya hafta sonu veya uzun bayram tatili olup olmaması,
  • TCMB’nin aldığı çeşitli kararlar ile faiz oranlarının hangi seviyede olduğu

Hususları dövizin serbest piyasadaki fiyatının oluşmasında önemli etkendir.

Tcmb’nin Gösterge Niteliğindeki Döviz Kurları
TCMB’nin gösterge niteliğindeki döviz kurları.

Her Kuruluş Kendi Fiyatını Oluşturur

Çokça rastladığımız bir örnek;

TCMB’nin gösterge niteliğindeki 15 Kasım 2024 döviz kurlarından;

USD efektif alış kuru    : TRL.34.30

USD efektif satış kuru  : TRL.34.44

görülmektedir.

İşte bu TCMB gösterge niteliğindeki döviz fiyatları Türkiye’nin her tarafında, her semtte, her şehirde, her kurumda aynı değildir.

Kapalıçarşı. Döviz Altın Ticaretinin Kalbi
Kapalıçarşı. Döviz ve altın ticaretinin kalbi

Kapalıçarşı’da dip dibe döviz büfeleri ve efektif alım satımı yapan kuyumcu ve kuruluşlar bulunduğundan, döviz fiyatları da oldukça rekabetçidir. Bu rekabetçi fiyatları Kapalıçarşı’daki ortalama 10-15 farklı yerdeki döviz büfeleri veya kuyumculardaki fiyatları incelediğinizde, fiyatlar birbirine oldukça çakın. Hatta aynısıdır diyebilirim.

TCMB’nin gösterge niteliğindeki kurlarından;çarşı Döviz

USD efektif alış kuru    : TRL.34.30

USD efektif satış kuru  : TRL.34.44

olduğu piyasada döviz ile iştigal eden kuruluşların Kapalıçarşı piyasasında oldukça fazla ve sıkı bir rekabet olmasından dolayı aşağı yukarı piyasa şu şekildedir;

USD Efektif alış kuru   : TRL.34.20

USD efektif satış kuru  : TRL.34.25

Fiyatlar oldukça rekabetçi olup TCMB’nin döviz kurları ile bire bir aynı olmasa da, fiyatlar benzerlik göstermektedir. Tabir yerinde ise döviz piyasalarında her şey sakin, anormallik yok, hava da “güneşli”.

Ancak yukarıda verdiğim örnek rekabetin sıkı olduğu Kapalıçarşı piyasasından. Ya diğer semtlerde fiyat aynı mıdır? Kesinlikle öyle değil.

Farklı semtlerdeki döviz büfelerinin fiyatlarından da söz edelim isterseniz;

Mecidiyeköy semti. Kapalıçarşı piyasası ile kıyaslandığında döviz büfeleri biraz daha az sayıda olup, dip dibe değil de biraz daha uzak mesafelerde konuşlanmışlar ve rekabetten biraz daha uzak döviz fiyatlaması yapmaktadırlar;

USD Efektif alış kuru   : TRL.33.50

USD efektif satış kuru  : TRL.35.00

Rekabet olmayınca döviz büfeleri daha fazla kazanç peşine düşüp, efektifin alış fiyatını aşağı, satış fiyatını ise yukarı çıkartmaktadır.

İstanbul’un çeşitli semtlerinden örnekler vermek gerektiğinde döviz büfelerinin oldukça az olduğu Sarıyer semtine de göz atmakta yarar var;

İş günü fiyatlaması:

USD Efektif alış kuru   : TRL.33.00

USD efektif satış kuru  : TRL.35.50

Hafta sonu fiyatlaması:

USD Efektif alış kuru   : TRL.32.00

USD efektif satış kuru  : TRL.36.00

Hani nerede TCMB’nin gösterge fiyatının alış USD TRL.34.30, satış USD TRL.34.44 olduğu dövizler? Sarıyer’de efektif bozdurmak isteyen bir kişi ya bu fiyatları kabul edecek, ya da Kapalıçarşı’da gidecek ki hem masraf, hem de zaman kaybı demektir. Semtten semte arz ve talebe bağlı fiyatlar oluşuyor.

Bankaların Döviz Fiyatlaması

Banka Döviz Fiyatları
Rastgele aklıma gelen bir bankanın internet şubesinden 16.11.2024 tarihli döviz fiyatlarını aldım.

Dövize Takma

İstanbul Havaalanında Döviz Fiyatları Nasıldır Acep?

Havalimanı Euro

Havalimanı Döviz Komisyonu
Kaynak: https://www.ilerihaber.org/icerik/istanbul-havalimanindaki-tek-doviz-burosunda-yuzde-25-komisyon-uygulamasi-101319.html

Bence kaynak için linki tıklamak yerine, İstanbul Havaalanı’na bizzat gidip döviz fiyatlarından yiyecek fiyatlarına kadar fiyatları bizzat kendi gözlerimizle görmenizi öneriyorum

Döviz büfeleri ve bankaların döviz fiyatlaması konusunda dedikodu yapmak yerine İstanbul Havaalanı’ndaki fiyatlara bakıp ne kadar insafsızca fiyatlama yapıldığını aklımızdan çıkartmayalım.

Değil İstanbul Havaalanı’ndan döviz bozdurmak, bence su dahi alınmaz.

Dövizin fiyatını anlatırken balıktan ve havaalanı su fiyatına kadar geldik. Sözümde ısrar ediyorum: bence siz su da almayın havaalanından.

Dövizin Fiyatlamasındaki Etkenler Sadece Bunlar Mı?

Elbette bu kadar değil. Haftaya anlatayım devamını.

 

Dövizin Fiyatlamasındaki Etkenler 1 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemReşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi  

FKB Ekonomik Görünüm Endeksi Ekim Ayı Değerlendirmesi

Satın Alma Eğitimleri Haber Fkb Ekonomik Görünüm Endeksi Ekim Ayı Değerlendirmesi

FKB Ekonomik Görünüm Endeksi Ekim Ayı Değerlendirmesi

Satın Alma Eğitimleri Haber Fkb Ekonomik Görünüm Endeksi Ekim Ayı DeğerlendirmesiFinansal Kurumlar Birliği’nin İstanbul Üniversitesi iş birliğinde geliştirdiği “FKB Ekonomik Görünüm Endeksi”nin (FKB-EGE) Ekim ayı bülteni yayımlandı. FKB-EGE, Eylül ayında bir önceki aya göre 0,65 puan artarak 99,53 değerini gördü. FKB Ekonomik Görünüm Anketi’ne göre Ekim ayı enflasyon beklentisi ise yüzde 2,54 olan Eylül ayı beklentisi ile aynı kaldı.

Türkiye ekonomisini bünyesindeki bankacılık dışı finans sektörü oyuncularıyla büyütmek için faaliyet gösteren Finansal Kurumlar Birliği (FKB), İstanbul Üniversitesi ile geliştirdiği ‘Finansal Kurumlar Birliği Ekonomik Görünüm Endeksi’nin (FKB-EGE) Ekim ayı bültenini yayımladı.

Finansal sistemin sağlıklı işleyebilmesi ve gelişebilmesi için çatısı altındaki 5 sektördeki, 125 şirketle finansmana erişimi kolaylaştırarak, ekonomik gelişmeye katkı sağlayan FKB’nin, Eylül endeksi ve anket verilerinde, sıkılaştırma politikalarının etkileri de kendini gösterdi.

FKB Ekonomik Görünüm Anketi verilerine göre; enflasyon beklentisi, bir önceki ay ile aynı kalarak, yüzde 2,54 olarak gerçekleşti. Ankette 2024 ve 2025 yıl sonu enflasyon beklentilerinde azalış görüldü.  Yaşanan bu azalış, ekonomiye ilişkin olumlu sinyallerin devam ettiği şeklinde yorumlandı.

Şubat 2015’ten günümüze hesaplanan ve Mart 2018‘e kadar artan bir eğilim izleyen FKB-EGE’nin değişimine bakıldığında ise endeksin, Ekim 2018’de 95,15 değeri ile en düşük seviyesine ulaştığı görüldü. Kasım 2018’den itibaren dalgalı bir seyir izleyen endeks, Eylül 2024’te bir önceki aya göre 0,65 puan artarak 99,53 değerini aldı.

Öte yandan endeksin alt bileşenlerinden Faktoring Endeksi de Eylül 2024’te 0,84 puan artarak 100,59 değerini aldı. Endeksin diğer alt bileşenleri olan Finansal Kiralama Endeksi 1,14 puan artarak 102,32 puana yükseldi, Finansman Endeksi ise 0,02 puan azalarak 95,67 değerine geriledi.

FKB Ekonomik Görünüm Anketi Ekim sonuçlarına göre, katılımcıların GSYH büyüme oranı beklentisi 2024 yıl sonu için yüzde 3,2 ve 2025 yıl sonu için yüzde 3,4 oldu. 2024 yıl sonu beklentisinin yüzde 3,32 ve 2025 yıl sonu beklentisinin yüzde 3,51 olduğu Eylül 2024 anketiyle karşılaştırıldığında, her iki yıl için de büyüme oranı beklentisinde kısmi azalış gözlemlendi. Aynı yıllar için OVP’nin sırasıyla yüzde 3,5 ve yüzde 4 ile IMF’nin sırasıyla yüzde 3,6 ve yüzde 2,7 olan öngörüleriyle karşılaştırıldığında, katılımcıların GSYH büyüme oranı beklentisi, 2024 yıl sonu için OVP ve IMF öngörülerinin altında, 2025 yıl sonu için ise OVP öngörülerinin altında, IMF’nin öngörülerinin üzerinde oldu.

Araştırma ekibinden İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şeker, enflasyona ilişkin beklentilerde düşüş trendinin devam etmesinin makro ekonomik politikalarla uyumuna işaret etti. FKB Ekonomik Görünüm Endeksi’ndeki dalgalı seyrin devam ettiğini belirten Prof. Şeker, ekonomideki yapısal göstergelerde istikrarın sağlanmasıyla endeksin seyrinin pozitife evirilerek devam edeceğini söyledi.

Satın Alma Eğitimleri Haber Fkb Ekonomik Görünüm Endeksi Ekim Ayı DeğerlendirmesiFKB-EGE Ekim ayı bültenine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

https://www.fkb.org.tr/Sites/1/upload/files/FKB_Ekim_2024_Bu%CC%88lteni-3962.pdf