Dövizin Fiyatlamasındaki Etkenler – 1

Dövizin Fiyatlamasındaki Etkenler 1 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Dövizin Fiyatlamasındaki Etkenler – 1  

Reşat BAĞCIOĞLUDövizin Fiyatlamasındaki Etkenler 1 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Dövizin Fiyatı

Dövizin fiyatlamasını teknik tanım ile anlatmak yerine size dövizin hangi piyasa koşullarında hangi fiyatlardan alınıp satıldığını anlatmak istiyorum;

Şöyle bir örnek versem nasıl olur sizce?

Balık mevsimin açıldığı ilk günlerde doğal olarak bazı balık çeşitleri az olduğundan, balığın fiyatı da oldukça yüksek olur. Balık mevsiminin ilk günlerinde hamsi ve istavrit balığı yok denecek kadar az olduğundan dolayı fiyatları da oldukça yüksek seyretti:

Öyle ki; hamsi balığının kilosu TRL.300 – 400, istavrit balığının kilosu ise keza TRL.400.- ve üzeri fiyattan satılıyordu İstinye semtinde.

Balık Fiyatları
Kaynak: https://www.ntv.com.tr/galeri/ntvpara/hamsi-fiyatlari-ucusa-gecti-iste-balik-tezgahlarinda-son-durum-palamut-hamsi-levrek-cipura-mezgit,Ung0tyFWc0yErFjMfj8D-g

Istavrit Görselİstavrit balığı..  Diyeceksiniz ki sadece iki adet istavrit balığının resmi olur mu? Ne bekliyordunuz ki. İstavrit balığının pahalı olduğunu söylemiştim. Doyumluk yerine sadece göz zevkinizi okşasın. Sonuçta balığın az olduğunu ve fiyatının bu yüzden pahalı olduğunu anlatmaya çalışıyorduk değil mi?

Dövizin fiyatının nasıl oluştuğunu anlatayım derken konu nasıl hamsi ve istavrit balığına ve fiyatlarına takıldı ya?

Fiyatlar Arz Ve Talep

Dövizin Piyasa Fiyatı

Döviz ve efektifin fiyatları TCMB tarafından sadece gösterge niteliğinde yayımlanır. Ancak TCMB’nin gösterge niteliğindeki bu fiyatları;

  • Resmi dairelerde, noter ve gümrüklerde kullanılmakla birlikte yolu dövizden geçen tüm kuruluşlar;
  • Bankalar,
  • Döviz büfeleri
  • Turistik tesisler ve acenteler
  • Kuyumcular
  • Havaalanı esnafı
  • Dış ticaret tacirleri vs

Kendilerinin yarattığı piyasa koşullarına göre;

  • Arz ve talep
  • Piyasa beklentileri
  • Döviz işi yapan kuruluşların aynı ve dar lokasyonda sıkı bir rekabet içinde olmaları
  • Döviz işi yapan kuruluşların ellerindeki Türk Lirası’nın çok fazla veya çok az oluşu,
  • İş günü veya hafta sonu veya uzun bayram tatili olup olmaması,
  • TCMB’nin aldığı çeşitli kararlar ile faiz oranlarının hangi seviyede olduğu

Hususları dövizin serbest piyasadaki fiyatının oluşmasında önemli etkendir.

Tcmb’nin Gösterge Niteliğindeki Döviz Kurları
TCMB’nin gösterge niteliğindeki döviz kurları.

Her Kuruluş Kendi Fiyatını Oluşturur

Çokça rastladığımız bir örnek;

TCMB’nin gösterge niteliğindeki 15 Kasım 2024 döviz kurlarından;

USD efektif alış kuru    : TRL.34.30

USD efektif satış kuru  : TRL.34.44

görülmektedir.

İşte bu TCMB gösterge niteliğindeki döviz fiyatları Türkiye’nin her tarafında, her semtte, her şehirde, her kurumda aynı değildir.

Kapalıçarşı. Döviz Altın Ticaretinin Kalbi
Kapalıçarşı. Döviz ve altın ticaretinin kalbi

Kapalıçarşı’da dip dibe döviz büfeleri ve efektif alım satımı yapan kuyumcu ve kuruluşlar bulunduğundan, döviz fiyatları da oldukça rekabetçidir. Bu rekabetçi fiyatları Kapalıçarşı’daki ortalama 10-15 farklı yerdeki döviz büfeleri veya kuyumculardaki fiyatları incelediğinizde, fiyatlar birbirine oldukça çakın. Hatta aynısıdır diyebilirim.

TCMB’nin gösterge niteliğindeki kurlarından;çarşı Döviz

USD efektif alış kuru    : TRL.34.30

USD efektif satış kuru  : TRL.34.44

olduğu piyasada döviz ile iştigal eden kuruluşların Kapalıçarşı piyasasında oldukça fazla ve sıkı bir rekabet olmasından dolayı aşağı yukarı piyasa şu şekildedir;

USD Efektif alış kuru   : TRL.34.20

USD efektif satış kuru  : TRL.34.25

Fiyatlar oldukça rekabetçi olup TCMB’nin döviz kurları ile bire bir aynı olmasa da, fiyatlar benzerlik göstermektedir. Tabir yerinde ise döviz piyasalarında her şey sakin, anormallik yok, hava da “güneşli”.

Ancak yukarıda verdiğim örnek rekabetin sıkı olduğu Kapalıçarşı piyasasından. Ya diğer semtlerde fiyat aynı mıdır? Kesinlikle öyle değil.

Farklı semtlerdeki döviz büfelerinin fiyatlarından da söz edelim isterseniz;

Mecidiyeköy semti. Kapalıçarşı piyasası ile kıyaslandığında döviz büfeleri biraz daha az sayıda olup, dip dibe değil de biraz daha uzak mesafelerde konuşlanmışlar ve rekabetten biraz daha uzak döviz fiyatlaması yapmaktadırlar;

USD Efektif alış kuru   : TRL.33.50

USD efektif satış kuru  : TRL.35.00

Rekabet olmayınca döviz büfeleri daha fazla kazanç peşine düşüp, efektifin alış fiyatını aşağı, satış fiyatını ise yukarı çıkartmaktadır.

İstanbul’un çeşitli semtlerinden örnekler vermek gerektiğinde döviz büfelerinin oldukça az olduğu Sarıyer semtine de göz atmakta yarar var;

İş günü fiyatlaması:

USD Efektif alış kuru   : TRL.33.00

USD efektif satış kuru  : TRL.35.50

Hafta sonu fiyatlaması:

USD Efektif alış kuru   : TRL.32.00

USD efektif satış kuru  : TRL.36.00

Hani nerede TCMB’nin gösterge fiyatının alış USD TRL.34.30, satış USD TRL.34.44 olduğu dövizler? Sarıyer’de efektif bozdurmak isteyen bir kişi ya bu fiyatları kabul edecek, ya da Kapalıçarşı’da gidecek ki hem masraf, hem de zaman kaybı demektir. Semtten semte arz ve talebe bağlı fiyatlar oluşuyor.

Bankaların Döviz Fiyatlaması

Banka Döviz Fiyatları
Rastgele aklıma gelen bir bankanın internet şubesinden 16.11.2024 tarihli döviz fiyatlarını aldım.

Dövize Takma

İstanbul Havaalanında Döviz Fiyatları Nasıldır Acep?

Havalimanı Euro

Havalimanı Döviz Komisyonu
Kaynak: https://www.ilerihaber.org/icerik/istanbul-havalimanindaki-tek-doviz-burosunda-yuzde-25-komisyon-uygulamasi-101319.html

Bence kaynak için linki tıklamak yerine, İstanbul Havaalanı’na bizzat gidip döviz fiyatlarından yiyecek fiyatlarına kadar fiyatları bizzat kendi gözlerimizle görmenizi öneriyorum

Döviz büfeleri ve bankaların döviz fiyatlaması konusunda dedikodu yapmak yerine İstanbul Havaalanı’ndaki fiyatlara bakıp ne kadar insafsızca fiyatlama yapıldığını aklımızdan çıkartmayalım.

Değil İstanbul Havaalanı’ndan döviz bozdurmak, bence su dahi alınmaz.

Dövizin fiyatını anlatırken balıktan ve havaalanı su fiyatına kadar geldik. Sözümde ısrar ediyorum: bence siz su da almayın havaalanından.

Dövizin Fiyatlamasındaki Etkenler Sadece Bunlar Mı?

Elbette bu kadar değil. Haftaya anlatayım devamını.

 

Dövizin Fiyatlamasındaki Etkenler 1 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemReşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi  

FKB Ekonomik Görünüm Endeksi Ekim Ayı Değerlendirmesi

Satın Alma Eğitimleri Haber Fkb Ekonomik Görünüm Endeksi Ekim Ayı Değerlendirmesi

FKB Ekonomik Görünüm Endeksi Ekim Ayı Değerlendirmesi

Satın Alma Eğitimleri Haber Fkb Ekonomik Görünüm Endeksi Ekim Ayı DeğerlendirmesiFinansal Kurumlar Birliği’nin İstanbul Üniversitesi iş birliğinde geliştirdiği “FKB Ekonomik Görünüm Endeksi”nin (FKB-EGE) Ekim ayı bülteni yayımlandı. FKB-EGE, Eylül ayında bir önceki aya göre 0,65 puan artarak 99,53 değerini gördü. FKB Ekonomik Görünüm Anketi’ne göre Ekim ayı enflasyon beklentisi ise yüzde 2,54 olan Eylül ayı beklentisi ile aynı kaldı.

Türkiye ekonomisini bünyesindeki bankacılık dışı finans sektörü oyuncularıyla büyütmek için faaliyet gösteren Finansal Kurumlar Birliği (FKB), İstanbul Üniversitesi ile geliştirdiği ‘Finansal Kurumlar Birliği Ekonomik Görünüm Endeksi’nin (FKB-EGE) Ekim ayı bültenini yayımladı.

Finansal sistemin sağlıklı işleyebilmesi ve gelişebilmesi için çatısı altındaki 5 sektördeki, 125 şirketle finansmana erişimi kolaylaştırarak, ekonomik gelişmeye katkı sağlayan FKB’nin, Eylül endeksi ve anket verilerinde, sıkılaştırma politikalarının etkileri de kendini gösterdi.

FKB Ekonomik Görünüm Anketi verilerine göre; enflasyon beklentisi, bir önceki ay ile aynı kalarak, yüzde 2,54 olarak gerçekleşti. Ankette 2024 ve 2025 yıl sonu enflasyon beklentilerinde azalış görüldü.  Yaşanan bu azalış, ekonomiye ilişkin olumlu sinyallerin devam ettiği şeklinde yorumlandı.

Şubat 2015’ten günümüze hesaplanan ve Mart 2018‘e kadar artan bir eğilim izleyen FKB-EGE’nin değişimine bakıldığında ise endeksin, Ekim 2018’de 95,15 değeri ile en düşük seviyesine ulaştığı görüldü. Kasım 2018’den itibaren dalgalı bir seyir izleyen endeks, Eylül 2024’te bir önceki aya göre 0,65 puan artarak 99,53 değerini aldı.

Öte yandan endeksin alt bileşenlerinden Faktoring Endeksi de Eylül 2024’te 0,84 puan artarak 100,59 değerini aldı. Endeksin diğer alt bileşenleri olan Finansal Kiralama Endeksi 1,14 puan artarak 102,32 puana yükseldi, Finansman Endeksi ise 0,02 puan azalarak 95,67 değerine geriledi.

FKB Ekonomik Görünüm Anketi Ekim sonuçlarına göre, katılımcıların GSYH büyüme oranı beklentisi 2024 yıl sonu için yüzde 3,2 ve 2025 yıl sonu için yüzde 3,4 oldu. 2024 yıl sonu beklentisinin yüzde 3,32 ve 2025 yıl sonu beklentisinin yüzde 3,51 olduğu Eylül 2024 anketiyle karşılaştırıldığında, her iki yıl için de büyüme oranı beklentisinde kısmi azalış gözlemlendi. Aynı yıllar için OVP’nin sırasıyla yüzde 3,5 ve yüzde 4 ile IMF’nin sırasıyla yüzde 3,6 ve yüzde 2,7 olan öngörüleriyle karşılaştırıldığında, katılımcıların GSYH büyüme oranı beklentisi, 2024 yıl sonu için OVP ve IMF öngörülerinin altında, 2025 yıl sonu için ise OVP öngörülerinin altında, IMF’nin öngörülerinin üzerinde oldu.

Araştırma ekibinden İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şeker, enflasyona ilişkin beklentilerde düşüş trendinin devam etmesinin makro ekonomik politikalarla uyumuna işaret etti. FKB Ekonomik Görünüm Endeksi’ndeki dalgalı seyrin devam ettiğini belirten Prof. Şeker, ekonomideki yapısal göstergelerde istikrarın sağlanmasıyla endeksin seyrinin pozitife evirilerek devam edeceğini söyledi.

Satın Alma Eğitimleri Haber Fkb Ekonomik Görünüm Endeksi Ekim Ayı DeğerlendirmesiFKB-EGE Ekim ayı bültenine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

https://www.fkb.org.tr/Sites/1/upload/files/FKB_Ekim_2024_Bu%CC%88lteni-3962.pdf

Türkiye’de Sivil Havacılık: İthalat, İhracat, Gümrük ve Lojistik Dinamikleri

Türkiye’de Sivil Havacılık İthalat, İhracat, Gümrük Ve Lojistik Dinamikleri Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Türkiye’de Sivil Havacılık: İthalat, İhracat, Gümrük ve Lojistik Dinamikleri

Barış AKGÜL – UGM Havacılık DirektörüTürkiye’de Sivil Havacılık İthalat, İhracat, Gümrük Ve Lojistik Dinamikleri Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

2024 yılı Türkiye’sinde üzerinde uzlaşı olan nadir konulardan birisi Sivil Havacılık endüstrisinin önemi ve gelişimidir. Sivil havacılık, dünya çapında ulaşımı güçlendiren, ekonomik kalkınmaya katkı sağlayan, modern yaşamın vazgeçilmez bir parçası ve teknolojik ilerlemelerin itici gücü olan stratejik bir sektördür. Türkiye’deki sivil havacılık sektörü, ekonomik, turistik, ticari ve sosyal açılardan büyük bir öneme sahiptir. Sürekli olarak büyüyen ve gelişen bu sektör, Türkiye’nin küresel arenada rekabet gücünü artırmasına da yardımcı olmaktadır.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından yayımlanan 2023 yılı ilk 100 ihracatçı firma içinde 10 firma havacılık endüstrisinde faaliyet yürütmektedir.* TİM bu hesaplamaya hizmet ihracatçısı olan havayolu taşımacılığı yapan firmaları da eklemiştir. 2023 yılında havacılık sektöründe faaliyet yürüten firmaların toplam ihracat tutarı 28.290.090.243,73 USD’dir. 2023 yılı toplam ihracatımızın 225,8 milyar dolar olduğu düşünülürse havacılık endüstrisi ile ilişkili firmalarımızın ihracat içindeki payı %12,5 düzeyine kadar çıkmıştır. Havacılık sektörünün ihracattaki bu önemli rolü, özellikle uluslararası ticarette hızın kritik olduğu durumlarda daha da ön plana çıkmaktadır.

Uluslararası ticarette malzeme sevki hava, kara, deniz ve tren yoluyla yapılmakta olup en hızlı ulaşım havayolu taşımacılığıdır. Hava taşımacılığı yüksek hız, doğrudan rotalar ve kapsama alanı bakımından ele alındığında malzeme tedariği için en hızlı alternatiftir.
Havacılık sektöründe hız kadar önem taşıyan bir diğer faktör, uçakların operasyonel durumudur. Havacılık sektöründe çalışanların sıkça duyduğu ve duyduklarında da bütün dikkatlerini yönelttikleri bir terim vardır. AOG (Aircraft on Ground) terimi. AOG bir uçağın planlanandan farklı bir şekilde yerde kalarak acil bir tamir veya bakım ihtiyacı olduğunu ifade eder. Bu durumda, uçağın hızlı bir şekilde onarılması veya gerekli yedek parçaların temin edilmesi gerekebilir. AOG durumları, havayolu şirketleri ve uçak işletmecileri için öncelikli ve acil durumlar olarak kabul edilir. Bu durumlar için 1 saatlik bir gecikmenin çok yüksek maliyetleri olmaktadır. Bu sebeplerden dolayı tedarik zinciri kesintileri, malzeme temininde gecikmeler veya eksiklikler gibi sorunların yaşanmaması büyük önem arz etmektedir.

Dış Ticarette lojistik süreçlerin yanı sıra gümrük sürecinin de çok iyi planlanması ve yönetilmesi gerekmektedir. Lojistik süreçler kadar kritik olan bir diğer unsur ise gümrük işlemleridir. Havacılık sektörü genel itibariyle stoklu çalışmayıp malzeme ihtiyacına göre sipariş yöntemi olan tam zamanında tedarik metoduyla çalışmaktadır. Bu nedenle de en hızlı taşıma türü olan hava taşımacılığı tercih edilmektedir.

Gümrük beyan süreci siparişin verilmesi ile başlar. Malzemenin satıcısının deposundan çıkarılması için taşıyıcı firmaya iş emri verilir, ihracatçı ülkede hazırlanan konşimento ve diğer gerekli evraklar ile ihracat beyannamesi düzenlenir. Bu aşamada yaşanacak bir sorun ya da hata Türkiye’deki ithalat sürecini de olumsuz etkiler.

Türkiye’de sivil havacılık sektörü ithal ikamesi olmayan yoğun ithal girdi kullanılan bir sektördür. Bu nedenle sektörün gelişimi, sürdürülebilirliği ve uluslararası alanda rekabet gücünün korunarak arttırılması amacıyla maliyet etkinliği sağlanması, ithal girdilerde vergi yükünün ve diğer dış ticaret önlemlerinin minimize edilmesi ile ilgili çalışmalar öne çıkmaktadır. Bu amaçla sivil havacılık sektöründe gümrük mevzuatı ve uygulamaları alanında muafiyet ve istisnalar getirilmiştir. Bu muafiyet ve istisnaların yasal dayanakları Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Ticaret Bakanlığı ve ilgili diğer bakanlık ve kurumlar tarafından karşılıklı olarak düzenlenmektedir. Sivil havacılık sektöründe gümrük muafiyeti; havayolu şirketlerinin ve hava aracı bakım kuruluşlarının ürünlerinin ithalat işlemlerinin gümrük vergileri ödenmeden ve bağlı diğer yasal düzenlemelerden istisna tutularak tamamlanmasını ifade eder. Havacılık malzemelerinde muafiyet uygulanmasının temel mevzuat dayanakları 4458 sayılı Gümrük Kanunun 167/9. maddesi, 4760 sayılı ÖTV Kanunun 1/1-c maddesi, 3065 sayılı KDV Kanunun 13 ve 16. Maddeleri, 15481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın 97/1 ve 112. Maddeleri, sivil hava taşıtlarının ithaline ilişkin tebliğ ve 2014/17 sayılı tebliğ olarak sıralanabilir.

Sivil Havacılıkta muafiyet 2014/7 sayılı tebliğ ekinde belirtilen Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonları(GTİP)’nda yer alan belirli ürünlere tanınmış olup eşyanın tarife tespiti büyük önem taşımaktadır. Konu genelge ekinde 1.246 adet GTİP donatım ve işletim malzemesi eki listede yer almakta olup 41 adet GTİP’de hava taşıtları ve motorları ekli listesinde yer almaktadır. Bu GTİP’lerin önemli kısmı korelasyona uğramış olup 2024 yılı için farklı 12 haneli GTİP’lerden oluşmaktadır. Bu nedenle korelasyon tablolarının iyi takip edilmesi gereklidir. Türk Gümrük Tarife Cetveli 21 Bölüm ve 99 fasıldan oluşmakta olup muafiyet kapsamında olan GTİP’lerin toplam içindeki payı çok düşüktür. Bu nedenle eşyanın GTİP tespitinin doğru yapılması çok önemlidir.

Havacılık sektöründe muafiyet, işlemler için kolaylık değil, daha da ciddi sorumluluk yüklemektedir. Yanlış bir sınıflandırma yapılması durumunda muafiyet kullanılmasından kaynaklı çok yüksek cezai durumlarla karşılaşılabileceği gibi gümrük vergileri ve KDV’den muaf olması gereken bir ürüne yanlış sınıflandırma nedeniyle gümrük vergisi ve KDV ödenerek olmaması bir maliyet yaratılması riskini de beraberinde getirir. Yine bu muafiyet ithalat aşamasında ödenen bütün vergiler için geçerli değildir. Böyle bir muafiyet olabilmesi için gümrük mevzuatının yanı sıra ilgili kurum ya da kuruluşun mevzuatında da muafiyet düzenlenmiş olmalıdır. Örneğin vadeli ithalatlarda doğan Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) ki fatura kıymetinin %6’sı gibi yüksek bir orandır, havacılık işlemlerinde muafiyet kapsamında değildir. Yine ÖTV 1. Sayılı listedeki ürünler, TRT Bandrol ücretleri ve Kültür Fonu da muafiyet kapsamı dışındadır.

Yukarıda değindiğim üzere havacılık sektöründe gümrük süreçleri ayrı bir uzmanlık ve titiz bir takip gerektirmektedir. Bu nedenle, havacılık sektöründeki karmaşık süreçlerin yönetilmesi için sektörün ihtiyaçlarına özel çözümler geliştirilmiştir. Bu alandaki en dikkat çekici örneklerden biri Türkiye’de gerçekleştirilen dış ticaret işlemlerinin %10’unu kendi bünyesinde düzenleyen Ünsped Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetler A.Ş’nin kurmuş olduğu Havacılık Departmanı’dır. UGM Havacılık Departmanı’nda havacılık işlemlerinde uzmanlaşmış yetkin gümrük müşavirleri, gümrük müşavir yardımcıları, ithalat uzman ve uzman yardımcıları, ihracat uzmanları, muhasebe uzmanları yer almaktadır.

Departmanımızın Türkiye’nin bütün havalimanları apron bölgeleri ve antrepolarında görevli saha operasyon yöneticileri ve çalışanları bulunmaktadır. Yine havacılık sektörünün doğası gereği çalışanlarımız 7/24 esasına bağlı olarak müşterilerimize hizmet vermektedir. UGM Havacılık Departmanı uluslararası lojistik, gümrükleme, apron içi hizmetleri, uçak altı işlemler, yurtiçi talep edilen bütün lokasyonlarda iç nakliye hizmeti olmak üzere bütün aşamaları kapsayan bir hizmet vermektedir.

Ayrıca, gümrük ve lojistik işlemlerinin firma yetkilileri tarafından an be an takip edilebilmesini sağlayan Müşteri Çalışma Portalı (MÇP) ve akıllı telefonlarda kullanılabilen Cep Telefonu Aplikasyonu (UGMAPP) olanağı sunulmaktadır. Müşterilerimize talep ettikleri raporların hazırlanması ile birlikte gümrük işlemlerindeki KPİ’ların gösterildiği, mevzuat değişikliklerinin ele alındığı, navlun, ardiye, ordino, mesai, yolluk, gümrük vergileri ve benzeri bütün maliyetleri içeren, yapmış olduğumuz iyileştirmeler sonucunda yapılan tasarrufları gösteren aylık iş geliştirme ve performans değerlendirme toplantıları yapılmaktadır.

Havacılık sektöründeki yoğunluk çevresel etkileri de beraberinde getirmektedir. Ancak son yıllarda havacılık sektörü, çevresel etkileri azaltmaya yönelik çabalarla gündeme gelmektedir. Biz de UGM olarak hazırladığımız yıllık “Sera Gazı Emisyon Raporu”nda kendi hedef ve çözüm önerilerimizi sunmaya devam ediyoruz. Karbon ayak izini azaltmak, sürdürülebilir enerji kaynaklarını kullanmak, iklim değişikliğiyle mücadele adına önemli gördüğümüz hedefledir. Destek verdiğimiz müşterilerimizin talebi doğrultusunda yetkili kurumlarca akredite olan UGM Kimya Laboratuvarı aracılığıyla müşterilerinin karbon ayak izlerinin hesaplayarak çözüm önerileri sunmaktayız.

Sonuç olarak, Türkiye’de sivil havacılık sektörü, hem ekonomik büyüme hem de uluslararası rekabet açısından kritik bir öneme sahiptir. Gümrük ve lojistik süreçlerindeki karmaşıklıklar ve riskler bu sektördeki karşılaşılacak önemli sorunlar olarak öne çıkarken, çevresel sürdürülebilirlik için de atılacak adımlar, gelecekte sektördeki büyümeyi destekleyecektir. Havacılık endüstrisinde yer alan tüm paydaşların bu dinamikleri dikkate alarak hareket etmesi, Türkiye’nin küresel havacılık pazarındaki konumunu güçlendirecektir. Bu kapsamda sürecin önemli bir paydaşı olarak UGM’de kendi bünyesinde kurmuş olduğu Havacılık Departmanı ile gümrük ve lojistik süreçlerindeki karmaşıklıklar, zorluklar ve risklerin aşılmasını sağlayan nitelikli bir hizmeti müşterilerine sunmaktadır.

Türkiye’de Sivil Havacılık İthalat, İhracat, Gümrük Ve Lojistik Dinamikleri Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemBarış AKGÜL – UGM Havacılık Direktörü

Yıldız Teknik Üni. İktisat Doktora Öğrencisi

 

 

 

Kaynakça:
• https://tim.org.tr/tr/turkiyenin-ilk-1000-ihracatci-arastirmasi-2023

Daimler Truck ve Volvo Group, Yazılım Tanımlı Araç Platformu Geliştirecekleri Ortak Girişim İçin Anlaşma İmzaladı!

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi Eğitmi Haber Daimler Truck Ve Volvo Group, Yazılım Tanımlı Araç Platformu Geliştirecekleri Ortak Girişim İçin Anlaşma İmzaladı!

Daimler Truck ve Volvo Group, Yazılım Tanımlı Araç Platformu Geliştirecekleri Ortak Girişim İçin Anlaşma İmzaladı!

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi Eğitmi Haber Daimler Truck Ve Volvo Group, Yazılım Tanımlı Araç Platformu Geliştirecekleri Ortak Girişim İçin Anlaşma İmzaladı!Geleceğin ulaşımını şekillendirecek projelere imza atan Mercedes-Benz Türk’ün çatı şirketi Daimler Truck, Volvo Group ile ağır ticari araç sektöründeki dönüşüme öncülük edecek yazılım tanımlı araç platformu geliştirmeyi amaçlayan ortak girişim anlaşmasını imzaladı. Yeni şirket, sektör standartlarını belirlemeyi hedefliyor. Daimler Truck ve Volvo Group’un bu anlaşmayla belirlediği ortak hedef ise bir kamyon işletim sistemi geliştirmek ve ortak girişimin markadan bağımsız olan ürünlerini diğer ticari Orijinal Ekipman Üreticileri’ne (OEM) sunmak. Bununla birlikte Daimler Truck ve Volvo Group rakip olmaya devam edecek ve kendi dijital çözümleri de dahil olmak üzere ürün ve hizmet satışlarını farklılaştırmayı sürdürecekler.

Mercedes-Benz Türk’ün çatı şirketi Daimler Truck ve Volvo Group, bu yılın mayıs ayında, geleceğin ticari araçlarına temel oluşturacak yazılım tanımlı bir araç platformu ve özel bir kamyon işletim sistemi geliştirmek üzere ortak bir girişim kurmayı hedeflediğini duyurmuştu. Bu kapsamda ticari araç sektörünün önde gelen iki şirketi, ortak girişim için bağlayıcı bir anlaşma imzaladı. Anlaşmayla birlikte merkezi İsveç’in Göteborg kentinde olacak bir şirketin kurulması üzerinde çalışılmaya başlandı. Ortak girişimle geliştirilecek olan yazılım tanımlı araç platformu, Daimler Truck ve Volvo Group’un gelecekteki potansiyel müşterilerine sunacağı ürünlerde bağımsız dijital araç işlevleri sağlamasına olanak tanıyacak.

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi
Şirket Operasyonlarında Ulaştırma ve Filo Yönetimi Eğitimi

Ortak Girişim Dijital Dönüşüme Liderlik Edecek!

Ortak girişimin faaliyetleri arasında, ticari araçlar için özel olarak tasarlanmış ve büyük verileri işleyebilen, merkezileştirilmiş yüksek performanslı kontrol ünitelerinin belirlenmesi ve tedarik edilmesi yer alacak. Yeni şirket, araç üreticilerinin kendilerini farklılaştıran dijital araç özelliklerini geliştirmek için temel olarak kullanabilecekleri bir işletim sistemi ve yardımcı programlar geliştirecek. Bu girişim, gelecekte yazılım ve donanım geliştirme döngülerini birbirinden ayıracak ve müşterilerin dijital uygulamaları kablosuz olarak satın almalarını ve güncelleyebilmelerini sağlayacak. Böylece müşteri verimliliği ve deneyimi belirgin bir şekilde artacak. Büyük ölçekli bu ortak girişim işleminin, gerekli tüm düzenleyici onayların alınmasına bağlı olarak 2025 yılının ilk yarısında tamamlanması bekleniyor.

Daimler Truck Ve Volvo Group Anlaşma Görsel 2

Türkiye’nin Lojistik Sorunu

Türkiye’nin Lojistik Sorunu Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Türkiye’nin Lojistik Sorunu

Sabri ERGENECOŞARTürkiye’nin Lojistik Sorunu Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Günümüz global ticaret sisteminde, nitelikli lojistik hizmetleri, bir ülkenin ekonomik başarısını belirleyen en önemli unsurlardan biridir. Ancak, Türkiye özelinde değerlendirildiğinde, çelişkili bir tablo ile karşı karşıyayız: Lojistik performansımız gün geçtikçe düşerken, ihracat rakamlarımız artış göstermektedir. Bu durumun ne anlama geldiğini ve arka planda yatan nedenleri incelemek, Türkiye’nin ekonomik ve ticari geleceği açısından kritik öneme sahiptir.

Lojistik Performansındaki Düşüş

Lojistik performansı, bir ülkenin ulaşım altyapısı, depolama kapasiteleri ve dağıtım sistemleri gibi unsurlarını kapsar. Ancak, Türkiye, son yıllarda bu alanda önemli bir gerileme yaşamaktadır. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2022 Küresel Rekabetçilik Raporu’na göre, ülkemiz lojistik altyapı kalitesi açısından dünya sıralamasında belirgin bir düşüş göstermiştir (World Economic Forum, 2022). Gümrüklerde yaşanan sıkıntılar, Depolama hizmetlerinde altyapı yetersizlikleri, artan nakliye maliyetleri ve taşımacılıkta yaşanan diğer sorunlar, ürünlerin zamanında ve güvenli bir şekilde ulaşımını zorlaştırmaktadır.

Özellikle, karayolu taşımacılığı, demiryolu taşımacılığı ve liman yönetimi gibi kritik alanlarda yaşanan aksamalar, Türkiye’nin genel lojistik verimliliğini olumsuz etkilemektedir. Sorunların başında limanlarındaki kapasite sıkıntıları ve yol ağlarındaki yetersizlikler gelmektedir. Diğer bir sorun ise komşu ülkeler ile yaşanan siyasi gerilimlerin piyasaya etkileridir. Komşularımızda yaşanan savaşlar nedeni ile Ortadoğu’nun bir alev topuna dönmesi ve karşılıklı konan ambargolar ihracatımızı etkilemektedir. Diğer bir konu ise karayolunda yaşanan plaka krizidir. İhracat yapan firma ürünü alırken kendi ülkesinin araçlarının nakliyeyi organize etmesini istemektedirler. Bunun birkaç sebebi vardır ama en önemlisi gümrüklerde Türk plakalı tırların yaşadığı sıkıntıları bertaraf etmek ve nakliyeyi daha uyguna halletmektir. Bazı Forwarding firmaları da nakliye fiyatları kırmak için yabancı plakalı araçları kullanmakta iç piyasadaki karayolu lojistik firmalarını zora sokmaktadırlar.

Ayrıca, demiryolu taşımacılığındaki yetersizlikler de dikkat çekicidir. Türkiye, demiryolu altyapısında geliştirdiği projelere rağmen, halen istenen seviyede bir kapasiteye ulaşamamıştır. Demiryollarının, özellikle yük taşımacılığında, karayoluna göre daha çevreci ve maliyet etkin bir alternatif olduğu bilinen bir gerçektir. Ancak, mevcut durum, bu potansiyelin değerlendirilmesinin önünde büyük bir engel teşkil etmektedir. Sorunların çözülmemesi durumunda, bu alandaki rekabetçi avantajın kaybolması kaçınılmazdır.

İhracat Rakamlarındaki Artış Gerçeklerimi Yansıtıyor?

Lojistik altyapısındaki bu olumsuz tabloya rağmen Türkiye’nin ihracat rakamlarında gözle görülür bir artış yaşanmaktadır. Aslında ihracatın üretim üzerinde bir artırımı söz konusu değildir. Açıklanan rakamlar transit taşımacılığın verileridir. Gerçek ihracatçılar yaşanan enflasyon sebebi ile bir daralmanın eşiğindedirler. Bu süreç lojistik sektörünü yakından ilgilendirmekle beraber lojistik üs konumunda olan bir ülke olmamıza rağmen doğru adımlar atmadığımız için bu özelliğimizi de yakında kaybedebiliriz.

Stratejik Coğrafi Konum ve Türkiye

Türkiye’nin coğrafi konumu, Avrupa, Asya ve Afrika’nın kesişim noktasında yer alması, bazı sektörlerde ciddi fırsatlar sunmaktadır. Bu stratejik konum, Türkiye’yi lojistik merkez haline getirme potansiyeline sahip olsa da, altyapı sorunları bu avantajı sınırlamaktadır. Ekstra maliyetler ve sürekli yaşanan lojistik aksamalar, rekabet gücünü olumsuz etkileyebilmektedir. Ancak yine de, bu avantaj sayesinde Türkiye, özellikle Asya pazarları başta olmak üzere, farklı coğrafyalara ürün ihraç edebilmekte ve ihracatını artırma olanaklarını değerlendirebilmektedir.

Ülkemiz, tekstil, otomotiv, gıda ve inşaat malzemeleri gibi birçok sektörde güçlü bir ihracat potansiyeline sahiptir. İlgili sektörlerdeki büyüme, Türkiye’nin coğrafi konumunun sağladığı ulaşım avantajları ile birleştiğinde, ihracat rakamlarındaki artışa önemli katkılar sağlamaktadır. Özellikle Orta Doğu ve Kuzey Afrika pazarları, Türkiye’nin coğrafi olarak yakınlığı sayesinde ulaşım kolaylığı sağlayarak, ihracatı desteklemektedir.

Kısa Dönemli Başarı mı?

Türkiye’nin ihracat rakamlarının artış göstermesi, dış ticaret politikalarında geçici bir başarı olarak değerlendirilmektedir. Ancak, arka planda devam eden lojistik sorunlar, bu durumun sürdürülebilirliğine tehdit oluşturabilmektedir. Maliyet artışları ve tedarik zincirindeki aksamalar göz önüne alındığında, uzun vadede bu artışın sürekli olacağına dair bir güven sağlamak zor görünmektedir.

Dış ticaretin sürdürülebilirliği için Türk ekonomisinin öncelikle lojistik altyapısını güçlendirmesi ve tedarik zincirindeki etkinliği artırması gerekmektedir. Altyapı yatırımlarının hızlandırılması, yenilikçi lojistik çözümlerinin uygulanması ve dijitalleşme, bu süreçte öne çıkan temel unsurlardır. Aksi takdirde, peş peşe gelen ihracat rakamları, yalnızca kısa dönemli bir illüzyondan ibaret kalacaktır.

Türkiye’nin ihracat rakamlarındaki artış, stratejik coğrafi konum, global piyasalardaki değişimler Transit taşıma ve dahili rejimdeki birçok faktörün bir araya gelmesinin bir sonucudur. Ancak, bu durumun sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için lojistik sorunların kalıcı bir şekilde çözülmesi şarttır. Negatif etkileri gidermek adına, hızla iyileştirilmesi gereken lojistik altyapısı, Avrupa ve dünya genelindeki rekabet gücümüzü artıracak önemli bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunları yapabilmek için doğru planlama ve analiz yapabilme becerisi şarttır. Eğitimin önemi tekrar burada karşımıza çıkmaktadır. Sektör ve eğitim kurumlarının bu konuda daha önceki çalışmalarının yapılabilirliğini görmesi elzem unsurdur. Master planlarının devreye sokularak gümrük sınırları ile birlikte koşulları ve yönetmelikleri revize etmesi şart görünmektedir.

Türkiye’nin Lojistik Sorunu Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemDaha güçlü bir Türkiye için, 101 yaşında doğru adımlar ile, eğitimin kalitesinin artırıldığı yeni yıllara doğru ilerlemek dileğiyle….

Sabri ERGENECOŞAR

 

 

Kaynakça:

  1. World Economic Forum (2022). Global Competitiveness Report 2022.
  2. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK).
  3. Dış Ticaret Bakanlığı Raporları.

İş Hayatında Kritik Seviye

İş Hayatında Kritik Seviye

İş Hayatında Kritik Seviye

Cavit SOYİş Hayatında Kritik Seviye

Hayatta her şeyin kritik seviyesi vardır. Mesela biz satınalmacılar için aldığımız ürünlerin kritik stok seviyesi vardır. Buna emniyet stoğu da diyebiliriz. Eğer imalat yapıyorsak kullandığımız ve sarf ettiğimiz her malzeme ve ürün için kritik bir stok seviyesi belirleriz. O seviye geldiğinde alarmımız bizi uyarır ve ürünü tedarik edip yerine koyarız. Kritik seviyeyi her zaman korumaya çalışırız ki zor durumda kalmayalım. Bazen aradığımız ürün stokta kalmadığında termini ve kalitesi konusunda sıkıntı yaşayabilir veya yaşatabiliriz. O yüzden her satınalmacı zaman içinde her ürünün kritik stok seviyesini belirlemeli ve kullandığı sisteme girmelidir.

Peki firmaların, şirketlerin ve fabrikaların daha başka ne gibi durumlar için kritik seviyeleri olmalı sizce?

Bence personel sayısında da kritik bir sayı olmalıdır. Mesela imalat yapıyorsanız elinizde her zaman belirli sayıda kaynakçı, montajcı, tornacı, makasçı, presci, CNC operatörü, testereci, boyacı bulunmalıdır. Tek bir kaynakçınız var ise ve o da ayrılmak isterse ne yapacaksınız? Ha deyince kaynakçı bulmak çok zor artık. Hele de iyi bir kaynakçı. Maalesef yeterince usta yetişmiyor fabrikalar ve imalathaneler için.

Öte yandan mühendis, tasarımcı, muhasebeci, satın alma uzmanı, satış elemanı, insan kaynakları elmanı, depocu gibi beyaz yaka çalışanlarının da kritik seviyeleri vardır. Yaptığınız işe göre yeterince beyaz yaka çalışanı istihdam etmek zorundasınız. Mühendis veya tasarımcı bulmak kolay olabilir ama tecrübeli ve sizin işinizden anlayan personel bulmak çok zordur. Eğer kritik eleman seviyesini korumazsanız elinizdeki yarım işle ortada kalabilirsiniz.

Yönetici ve çalışanlar için sabrın da bir sınırı vardır. Kritik seviyeye yükseldiğinde sabır taşabilir. Sürekli sabır ve tansiyon seviyesi yüksek olarak çalışırsanız çabuk yıpranırsınız. Bu durum sizi hataya ve yanlışa sürükler ve bunun maliyeti bazen ummadığınız oranda yüksek çıkabilir. Diğer yandan yöneticilerin çalışanlar veya çalışanların yöneticiler karşısında güven seviyeleri vardır. Yöneticisinin güvenini kaybeden personel barındırılmaz veya çalışanların güvenini kaybeden yönetici işyerinde motivasyonu oldukça aşağı seviyeye çeker.

Üretim aşamalarında da ürün teslim zamanı için kritik seviye vardır. Eğer bu zamanı önceden belirlemezseniz ve üretim planı oluşturmazsanız, ürünü zamanında teslim edemezsiniz. O yüzden teslim zamanı yaklaştığında üretime hız vermeniz gerekir. Diğer işlerin üretimini hafifletirken teslim zamanı konusunda kritik seviyeye yaklaşan ürünün üretimi ön plana almalısınız.

Üretim sırasında oluşabilecek hataların oranı için de bir güven seviyesi vardır. Hedef sıfır hatayı yakalamak veya minimum hata seviyesini yakalamaktır.

İş güvenliği konusunda da kritik ramak kala ve risk seviyeleri vardır. İş kazalarınızı minimuma indirmek için en az kaza riskine sahip olmak gerekir. Her makinanın risk oluşturabileceği durumlar hakkında çalışan ve kullanan personel mutlaka bilgilendirilmelidir.

Personelin moral seviyesi vardır ki en önemlisidir bence. Kesinlikle kritik seviyenin altına inmemesi için kurum yönetimince gerekli tedbirler alınmalı, gerekli moral ve motivasyon çalışmaları insan kaynaklarınca planlanmalı ve uygulanmalıdır. Personelin iş performansı ve verimliliğinin belirli kritik seviyenin altına inmemesi buna bağlıdır.

Firmanın mali kaynaklarının ve ödeme gücünün kritik seviyenin altına inmemesi için lazım gelen tüm önlemlerin alınması finans bölümünün işidir. Borç-alacak dengesinin, gelir, yatırım, ödemeler dengesinin hassasiyetle takip edilmesi, maaşların ve devlete ait yükümlülüklerin yerine getirilmesi en önemli konular arasındadır. Üretim, pazar araştırması, reklam, ihracat gibi gelir getirici çalışmaların haftalık, aylık, yıllık ve uzun dönemler göz önüne alınarak planlanması yönetimin en önemli gündem maddesi olmalıdır.

İş Hayatında Kritik SeviyeFirmalar için en önemli seviye belirlemelerinden biri de müşteri memnuniyeti üzerine olmalıdır. Müşteri memnuniyeti kesinlikle kritik seviyenin altına inmemelidir. Satış sonrası hizmetler personeli ve birimi bu konunun muhatabıdır. Müşterilerin memnuniyet ortalaması firmanın geleceğini belirler.

Cavit SOY

Laboratuvar Hizmet Alımında Aşırı Düşük İle İlgili KİK Kararının Eksik Uygulanması?

Laboratuvar Hizmet Alımında Aşırı Düşük İle İlgili Ki̇k Kararının Eksik Uygulanması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Laboratuvar Hizmet Alımında Aşırı Düşük İle İlgili KİK Kararının Eksik Uygulanması?

Mehmet ATASEVERLaboratuvar Hizmet Alımında Aşırı Düşük İle İlgili Ki̇k Kararının Eksik Uygulanması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İtirazen Şikayet Konusu; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, 04.09.2024 tarihli ve 2024/UH.I-1073 sayılı Kamu İhale Kurulu kararı ile “teklifi sınır değerin altında olan tüm isteklilerden aşırı düşük teklif açıklamasının istenilmesi” yönünde “düzeltici işlem belirlenmesine” karar verildiği, ancak idare tarafından söz konusu Kurul kararının eksik uygulandığı, teklifi sınır değerin altında olan ve daha önce aşırı düşük teklif açıklaması istenilmeyen 3 isteklinin aşırı düşük teklif sorgulamasına tabi tutulduğu, ancak ihale üzerinde bırakılan istekliden ve ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi olarak kendisinden yeniden açıklama istenilmediği, bu nedenle anılan Kurul kararının uygulanmasını teminen aşırı düşük teklif açıklamalarının tüm istekliler bakımından aynı unsurları içeren ve aynı açıklama süresi verilmek suretiyle aynı anda yenilenmesi gerektiği iddiasına yer verilmiştir.

23.10.2024 tarihli ve  2024/UH.I-1347 Sayılı Kamu İhale Kurulu Kararına Göre;

Yapılan inceleme ve tespitler neticesinde; ……….. İl Sağlık Müdürlüğü tarafından, 27.05.2024 tarihinde birim fiyat üzerinden, e-teklif alınmak suretiyle gerçekleştirilen ihalenin “16 Kısım Laboratuvar Hizmet Alımı” olduğu, toplam 40 adet ihale dokümanının indirildiği ihalenin başvuruya konu 5’inci kısmının “İdrar Analizi” olduğu, ihalenin şikâyete konu kısmına 5 isteklinin teklif verdiği, tüm tekliflerin sınır değerin altında olduğu, sadece en düşük teklif sahibi ilk 2 isteklinin aşırı düşük teklif sorgulamasına tabi tutulduğu ve sunulan açıklamaların uygun kabul edildiği, 18.07.2024 tarihli ihale komisyonu kararı ile ihalenin en düşük teklif sahibi ……….. Tıbbi Ür. ve Veteriner Zirai Malz. Paz. San. Tic. Ltd. Şti.nin üzerinde bırakıldığı, başvuru sahibi ………… Rna Lab. Sis. ve Sağ. Ürünleri San. Tic. Ltd. Şti.nin de ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi olarak belirlendiği,

04.06.2024 tarihinde EKAP üzerinden tebliğ edilen “Beyan edilen bilgileri tevsik eden belgelerin sunulması ve/veya numune/demonstrasyon işlemlerine ilişkin ürün örneklerinin verilmesi/kurulumların yapılması/aşırı düşük teklif açıklamalarının sunulması” konulu yazı ile;

“1.Cihaz maliyetleri;

2.Hizmetin üretimi esnasında kullanılacak olan reaktiflerin ve sarf malzemelerin maliyetleri” hususlarında aşırı düşük teklif açıklamalarının 14.06.2024 tarihine kadar sunulmasının talep edildiği anlaşılmıştır.

Bunun üzerine, başvuru sahibi tarafından “İhalenin 5’inci kısmı üzerinde bırakılan istekli olan ……… Tıbbi Ür. ve Veteriner Zirai Malz. Paz. San. Tic. Ltd. Şti.nin sunduğu aşırı düşük teklif açıklamalarının Kamu İhale Genel Tebliği’nin 79’uncu maddesine uygun olmadığı” iddiası ile itirazen şikâyet başvurusunda bulunduğu, yapılan inceleme neticesinde alınan 04.09.2024 tarihli ve 2024/UH.I-1073 sayılı Kamu İhale Kurulu kararı ile “…Sonuç olarak, idare tarafından sadece en düşük fiyatı veren ilk iki istekliden aşırı düşük teklif açıklamasının istenildiği, diğer 3 isteklinin aşırı düşük teklif sorgulamasına tabi tutulmadığı anlaşılmış olup, aşırı düşük teklif sorgulamasının yapıldığı ihalelerde, aşırı düşük teklif sahibi tüm isteklilerden aynı unsurları içeren ve aynı açıklama süresi verilmek suretiyle aşırı düşük teklif açıklamalarının istenilmesi gerektiği, aksi durumun aşırı düşük teklif sorgulama sürecinde sınır değer altında teklif veren istekliler arasında farklı kıstaslara göre değerlendirmelerde bulunulmasına yol açabileceği dikkate alındığında, aşırı düşük teklif sorgulamasının tüm istekliler bakımından yenilenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır…” denilerek “düzeltici işlem belirlenmesine” karar verildiği,

İdare tarafından düzeltici işlem tesis edilerek sınır değerin altında teklif veren ve daha önceki aşamada açıklama istenilmeyen 3 istekliden 13.09.2024 tarihinde EKAP üzerinden tebliğ edilen “Beyan edilen bilgileri tevsik eden belgelerin sunulması ve/veya numune/demonstrasyon işlemlerine ilişkin ürün örneklerinin verilmesi/kurulumların yapılması/aşırı düşük teklif açıklamalarının sunulması” konulu yazılar ile;

“1.Cihaz maliyetleri;

2.Hizmetin üretimi esnasında kullanılacak olan reaktiflerin ve sarf malzemelerin maliyetleri” yazı ile aşırı düşük teklif açıklamalarının 23.09.2024 tarihine kadar sunulmasının talep edildiği,

………Diagnostik Ür. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin açıklama sunmadığı, diğer iki istekli olan ………..Kimya Lab. Sis. İth. San. ve Tic. A.Ş.nin ve ………….. Tıbbi Malz. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin sunduğu açıklamaların uygun kabul edildiği, ihale üzerinde bırakılan istekliden ve başvuru sahibi ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi isteklinden “…aşırı düşük açıklama dosyalarının daha önce istendiği ve uygun bulunduğu” gerekçeleri ile tekrar açıklama istenilmediği ve 25.09.2024 tarihli ihale komisyonu kararı ile ihalenin yine en düşük teklif sahibi ………… Tıbbi Ür. ve Veteriner Zirai Malz. Paz. San. Tic. Ltd. Şti.nin üzerinde bırakıldığı, başvuru sahibi ……….. Rna Lab. Sis. ve Sağ. Ürünleri San. Tic. Ltd. Şti.nin de ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi olarak belirlendiği tespit edilmiştir.

İdarenin şikâyete verdiği cevapta, ihale üzerinde bırakılan istekliden ve başvuru sahibinden aşırı düşük teklif açıklamalarının daha önce istenildiği ve uygun bulunduğu için aynı isteklilerden tekrar açıklama istenilmesine gerek görülmediği hususlarının yer aldığı görülmüştür.

Aşırı düşük teklif açıklamalarının uygun olmadığına yönelik başvurularda, idarece gerçekleştirilen aşırı düşük teklif sorgulama işlemlerinin mevzuata uygun olup olmadığı hususu öncelikli olarak incelenmekte ve idarenin gerçekleştirdiği işlemlerde aykırılık tespiti halinde istekliler tarafından sunulan açıklamalar bakımından iddia konusu diğer hususlar hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmamaktadır. Zira, Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği ile Kamu İhale Genel Tebliği’nin ilgili maddelerine aykırı olarak gerçekleştirilen işlemler üzerinden isteklilerden aşırı düşük teklif açıklaması istenilmesi, ihale sürecinin hatalı olarak devam etmesine neden olacaktır. Kaldı ki, mevzuata aykırı olacak şekilde aşırı düşük teklif açıklaması istenilmesi, yapılan açıklamaların mevzuata uygunluğu bakımından doğru bir değerlendirme yapılmasına engel olmaktadır.

Kamu İhale Kurulu’nun inceleme konusu ihaleye ilişkin olarak alınan 04.09.2024 tarihli ve 2024/UH.I-1073 sayılı kararında, idarece tespit edilen sınır değer altında teklif veren 5 istekli bulunmasına rağmen, bu isteklilerden sadece en düşük teklif sahibi 2 istekliden aşırı düşük teklif açıklaması istenildiği anlaşıldığından, ilgili mevzuat hükümlerine uygunluk denetimi yapılabilmesi için aşırı düşük teklif sorgulamasının aynı unsurları içeren ve aynı açıklama süresi verilmek suretiyle sınır değer altında teklif veren tüm isteklilere yapılması gerektiğine karar verilmiş ve ihale üzerinde bırakılan istekli ile başvuru sahibinin sunduğu aşırı düşük teklif açıklamalarının uygun olup olmadığı hakkında herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır.

Yapılan inceleme neticesinde alınan söz konusu karar gereğince, aşırı düşük teklif sahibi tüm istekliler bakımından, aynı unsurları içeren ve aynı açıklama süresi verilmek suretiyle aşırı düşük teklif sorgulamasının yenilenmesi gerektiği halde, idare tarafından sadece daha önce açıklama istenilmeyen 3 istekliden açıklama istenilmesinin Kurul kararının eksik uygulanması sonucunu doğurduğu anlaşıldığından, başvuru sahibinin söz konusu iddiasının yerinde olduğu ve aşırı düşük teklif sorgulamasının tüm istekliler bakımından yenilenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Laboratuvar Hizmet Alımında Aşırı Düşük İle İlgili Ki̇k Kararının Eksik Uygulanması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemMehmet ATASEVER

Simdata Danışmanlık Y.K. Başkanı

Sağlık Bak. SGB E. Bşk./KİK E. Üyesi

Mhatasever@gmail.com

Mehmetatasever.org

Satınalma Süreçlerinde Sürdürülebilirlik! Türkiye’yi Bekleyen Çevre Yasaları ve AB Karbon Düzenlemeleriyle Yeni Bir Döneme Hazırlık

Satınalma Süreçlerinde Sürdürülebilirlik! Türkiye’yi Bekleyen çevre Yasaları Ve Ab Karbon Düzenlemeleriyle Yeni Bir Döneme Hazırlık Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Satınalma Süreçlerinde Sürdürülebilirlik! Türkiye’yi Bekleyen Çevre Yasaları ve AB Karbon Düzenlemeleriyle Yeni Bir Döneme Hazırlık

Olgar ATASEVENSatınalma Süreçlerinde Sürdürülebilirlik! Türkiye’yi Bekleyen çevre Yasaları Ve Ab Karbon Düzenlemeleriyle Yeni Bir Döneme Hazırlık Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Girişimci, İş İnsanı, Yazar, Konuşmacı

Kitabım #BitersemBitersin’i yazmama sebep olan en önemli konu dünyamızı nasıl sürdüreceğimizdi. Dünyanın dile gelmesi durumunda neler diyeceği ile başlayan kitabım, kişilere, şirketlere ve hükümetlere dünyayı sürdürmek için ne yapmamız gerektiğini anlatıyor. Bu makalede buradan hareketle satınalma açısından sürdürülebilirliği işlemek istedim. Kitabımda da anlattım ama artık bugün şirketlerin sürdürülebilirlik yolundaki adımları artık bir tercih değil, zorunluluk haline gelmiş durumda. Özellikle Türkiye gibi AB ile güçlü ticaret ilişkilerine sahip ülkelerde, çevre ve karbon düzenlemelerine uyum stratejik önem taşıyor. Bu makalede, Türkiye’deki satınalma profesyonellerinin sürdürülebilirlik konusunda nasıl aksiyon alabileceğini, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) gibi düzenlemelerin Türkiye’ye yansımalarını, yeni çevre yasalarının şirketleri nasıl etkileyeceğini ana hatları ile ele alacağım.

Sürdürülebilir Satınalma ve Yeşil Tedarik Zinciri: Temel Yaklaşımlar

Sürdürülebilir satınalma, çevresel ve sosyal faktörleri göz önüne alarak tedarikçi seçiminden tedarik zinciri yönetimine kadar tüm süreçlerin yeniden düzenlenmesi anlamına gelir. Bu yaklaşım, yalnızca maliyetleri optimize etmeyi değil, kaynakları verimli kullanmayı, karbon ayak izini düşürmeyi ve çevreye minimum zarar vermeyi hedefler. Türkiye’de birçok şirket, sürdürülebilir satınalma ilkelerini benimsemeye başlamış olsa da AB’nin yeni düzenlemeleri bu alanda daha büyük bir dönüşümün kapısını aralıyor.

AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) ve Türkiye’ye Etkileri

Bu sene yaz ayında verdiğim konferansta AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM), konusunu anlatmıştım. Bu düzenleme, karbon emisyonlarının sınırlanması adına alınan en kapsamlı adımlardan biri. 2026 yılında tam olarak uygulanmaya başlanacak olan bu düzenlemeyle, Türkiye’nin AB’ye ihracat yapan birçok sektörü doğrudan etkilenecek. Bu konunun sadece ihracat departmanlarını ilgilendirdiği kesinlikle düşünülmemeli. Tüm şirketi ilgilendirdiği gibi satınalmayı ve tedarik zincirini de ilgilendiriyor.

CBAM’ın Temel Unsurları

CBAM, AB’ye ithal edilen ürünlerin karbon emisyon seviyelerine göre bir vergiye tabi tutulmasını öngörüyor. Bu mekanizma, çelik, çimento, alüminyum, gübre ve elektrik gibi karbon yoğun sektörleri kapsıyor. Türkiye’de bu sektörlerde faaliyet gösteren şirketler için AB’nin karbon fiyatlandırmasıyla uyumlu bir emisyon azaltma politikası geliştirmek hayati önem taşıyor. Ama şimdilik diğer sektörlerin panik olmasına gerek yok ama yine de sıranın herkese geleceği aşikar.

Türk Şirketleri İçin CBAM’ın Olası Sonuçları

AB’nin karbon düzenlemelerine uyum sağlamak için Türk şirketlerinin enerji verimliliğini artırmaları, temiz enerjiye yönelmeleri ve tedarik zincirlerindeki karbon emisyonlarını azaltmaları gerekiyor. CBAM uygulamaları, Türkiye’deki sanayilerin Avrupa pazarında rekabet edebilmesi için yeşil teknolojilere yatırım yapmalarını zorunlu hale getirecek.

Türkiye’de Çevre Mevzuatındaki Gelişmeler

Türkiye, AB ile uyumlu bir çevre mevzuatı geliştirmek için 2020’de Çevre Kanunu’nda değişiklikler yaparak karbon emisyonlarının izlenmesini ve raporlanmasını zorunlu hale getirdi. Ayrıca, “Paris İklim Anlaşması” kapsamında karbon emisyonlarının azaltılması ve yeşil bir ekonomi modeli hedefleniyor. Bu kapsamların işletmenizi nasıl ilgilendireceği ve almanız gereken önlemler için hemen harekete geçilmesi gerekiyor.

Yaklaşan Düzenlemeler ve Şirketlere Yansımaları

Özellikle Enerji Verimliliği Kanunu’nda yapılan değişiklikler ve yeni emisyon yönetmelikleri, karbon yoğun sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin daha fazla denetlenmesini sağlayacak. İklim kanunları kapsamında şirketlerin karbon emisyonlarının azaltılması konusunda plan ve raporlama yapmaları, enerji verimliliği standartlarına uygunluk sağlamaları bekleniyor.

Sürdürülebilirlik Performansını Arttırmak İçin Tedarik Zincirinde Atılabilecek Adımlar

a. Karbon Ayak İzi Takibi ve Raporlama

Sürdürülebilirlik performansını artırmak isteyen işletmelerin öncelikli olarak karbon ayak izini takip etmeleri gerekiyor. Dijital araçlar ve karbon izleme yazılımları, tedarik zincirinin her aşamasında emisyonların izlenmesine olanak tanıyor. Türkiye’de dijital dönüşüme yatırım yapan şirketlerin, sürdürülebilirlik ve karbon yönetimi konusunda rekabet avantajı sağlama şansı artıyor.

b. Yeşil Tedarikçi Seçimi ve Eğitim

Şirketlerin, çevreye duyarlı tedarikçileri tercih etmesi ve iş ortaklarına sürdürülebilirlik konularında eğitim vermesi, uzun vadeli çevresel etkileri azaltmada etkili bir stratejidir. Türkiye’de, özellikle küçük ve orta ölçekli tedarikçilerin bu konuda bilinçlendirilmesi ve desteklenmesi gerekiyor.

c. Döngüsel Ekonomi Modellerine Geçiş

Döngüsel ekonomi, kaynakların yeniden kullanımını ve atıkların azaltılmasını hedefleyen bir modeldir. Satınalma süreçlerinde geri dönüştürülebilir veya çevre dostu ürünlerin tercih edilmesi, Türkiye’de döngüsel ekonomiye geçişi hızlandırabilir.

AB Yeşil Mutabakatı ve Türkiye’nin Sürdürülebilirlik Stratejileri

AB Yeşil Mutabakatı, 2050’ye kadar karbon nötr bir Avrupa hedefliyor ve bu doğrultuda sürdürülebilir tarım, enerji, ulaşım ve sanayi sektörlerinde dönüşüm öngörüyor. Türkiye, Yeşil Mutabakat Eylem Planı ile bu hedeflere uyum sağlamaya çalışsa da şirketlerin bu değişime hazır hale gelmesi gerekiyor. Yeşil Mutabakat, aynı zamanda AB’ye ihracat yapan şirketlerin tedarik zincirlerinde daha sürdürülebilir süreçler benimsemelerini gerektiriyor.

Sürdürülebilir Satınalma Politikalarının Faydaları

Sürdürülebilir satınalma politikaları benimseyen şirketler, yalnızca çevreye katkı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda daha güçlü marka itibarı, yasal uyumluluk avantajı ve maliyet tasarrufu gibi birçok fayda elde ederler. Özellikle Türkiye gibi çevresel düzenlemelerin ve küresel piyasa baskılarının arttığı ülkelerde, sürdürülebilirlik odaklı şirketler, gelecekte de rekabet güçlerini koruyabilir.

Sürdürülebilirlik, sadece bir trend değil, şirketlerin ayakta kalabilmesi için gerekli bir dönüşüm süreci haline gelmiştir. Türkiye, AB’nin karbon düzenlemeleriyle gelen baskılar ve kendi içindeki çevre yasalarındaki değişimlerle, şirketlerin çevresel performansını artırmalarını zorunlu kılmaktadır. Satınalma süreçlerinde sürdürülebilirliği öncelik haline getiren şirketler, hem uluslararası pazarda rekabet gücünü artıracak hem de yasal uyumluluğu sağlayarak sürdürülebilir bir gelecek inşa edecektir. Bu konuda işletmelerin alacağı önemli mesafeler var. Şimdiden yola koyulmakta fayda var.

Satınalma Süreçlerinde Sürdürülebilirlik! Türkiye’yi Bekleyen çevre Yasaları Ve Ab Karbon Düzenlemeleriyle Yeni Bir Döneme Hazırlık Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemOlgar ATASEVEN

Girişimci, İş İnsanı, Yazar, Konuşmacı

olgar.ataseven@profesia.com.tr

Kaynakça

  1. Avrupa Komisyonu. (2023). “European Green Deal” [Çevrimiçi] Erişim adresi: https://ec.europa.eu
  2. Türkiye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. (2022). “Türkiye Yeşil Mutabakat Eylem Planı”
  3. AB Komisyonu, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) Hakkında Bilgilendirme Dokümanları
  4. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (2022). “Enerji Verimliliği Kanunu Değişiklikleri”
  5. Olgar Ataseven “Bitersem Bitersin” – Ceres Yayınları

10 Tüketiciden 9’u Alışveriş Yapmadan Önce İnternetten Araştırma Yapıyor

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi Haber 10 Tüketiciden 9'u Alışveriş Yapmadan önce İnternetten Araştırma Yapıyor

Google, Smart Shopper 2024 Araştırması :Türkiye’de Alışverişten Önce Yüzde 90 Oranında Çevrim İçi Araştırma Yapılıyor

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi Haber 10 Tüketiciden 9'u Alışveriş Yapmadan önce İnternetten Araştırma YapıyorGoogle, Türkiye’deki tüketicilerin satın alma yolculuğundaki beklentilerini anlamak ve davranışları analiz etmek amacıyla 2019 yılından bu yana gerçekleştirdiği Smart Shopper araştırmasını sonuçlandırdı.  Bu yılki Smart Shopper 2024 araştırması; çevrim içi araştırmanın artışı, fiziksel alışverişin geri dönüşü ve yapay zeka gibi yeni teknolojilerin alışveriş alışkanlıklarına etkisine dair önemli çıktılara ev sahipliği yaptı.

Tüketicilerin satın alma yolculuğundaki davranışları sürekli değişmeye devam ediyor. Google da bu alandaki beklentiyi ve alışveriş alışkanlıklarını analiz etmek için 2019 yılından bu yana devam ettirdiği Smart Shopper araştırmasını sonuçlandırdı. “Smart Shopper 2024” çalışması, tüketici alışveriş ve araştırma davranışları üzerine 7 ürün kategorisinde (Elektronik, Ev & Bahçe, Moda, Gıda & Bakkaliye, Güzellik, Oyuncak, Mücevher) kapsamlı küresel bir analiz sunuyor. Araştırma kapsamında metodoloji olarak nüfusun ulusal düzeyde temsili için yaş, cinsiyet ve bölgeye göre çevrimiçi temsili kotalar uygulanarak belirlenen toplam 2100 kişi, ürün kategorilerine eşit olarak dağıtıldı. Her katılımcı bireysel alışveriş davranışlarına göre seçildi ve yalnızca bir kategoriye ait anketi tamamladı. Araştırma, akıllı teknolojilerin ve çevrim içi araştırmaların tüketici tercihlerinde belirleyici bir rol oynadığını gösterirken, çok kanallı deneyimin yükselişini sürdürdüğünü ve fiziksel alışverişe geri dönüş eğilimi de gözler önüne seriyor.

“Tüketiciler, alışveriş yolculuğunda yeni teknolojilerden faydalanıyor”

Alpagut çilingirGoogle Türkiye Perakende ve Teknoloji Sektör Lideri Alpagut Çilingir araştırmayla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Tüketiciler, bütçelerini daha verimli kullanabilmek için alışverişlerinde daha bilinçli ve araştırmaya dayalı kararlar alma eğilimindeler. Biz de Google olarak Türkiye ekonomisi ve perakende ekosistemine sağladığımız katkılara bir yenisini daha ekleyerek önemli bir araştırmaya imza atmak istedik. Türkiye’deki tüketicilerin satın alma yolculuğundaki beklentilerini anlamak ve davranışları analiz etmek amacıyla gerçekleştirdiğimiz Smart Shopper araştırmasının ilkini 2019’da gerçekleştirmiştik. Smart Shopper 2024’te çok kanallı alışveriş deneyimin yükselişini sürdürmesi ve tüketicilerin alışveriş yaparken yeni teknolojilerden yararlanma eğilimi bu yılki araştırmanın öne çıkan sonuçları arasında yer alıyor.  Sosyal medya üzerinden satın alma oranının bir önceki yıla göre düşüş yaşaması ve fiziksel mağazalara geri dönüş eğilimi de bu yıl dikkat çeken sonuçlar olarak öne çıkıyor. Tüketicilerin bazı kategorilerde yeniden fiziksel mağazaları tercih etmeleri, ürünleri doğrudan deneyimleme ihtiyacının sürdüğünü ve fiziksel alışverişin sağladığı güven duygusunun önemini koruduğunu gösteriyor. Gerçekleştirdiğimiz araştırmanın sektöre fayda sağlayacağını umarak, doğru bilgiyle kullanıcılarımızı buluşturmak üzere çalışmalarımıza devam edeceğiz.”

Çevrim İçi Araştırma Yükselişini Sürdürüyor

Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’deki tüketicilerin %90’ı, satın almadan önce çevrim içi araştırma yaparak bilgi topluyor. Özellikle tüketici elektroniği ve ev & bahçe kategorilerinde çevrim içi araştırma yoğunluğu öne çıkıyor. Ayrıca, tüketicilerin %79’u alışveriş süreçlerinde hem çevrim içi hem de fiziksel kanalları kullanarak esnek bir yolculuk sürdürüyor; tamamen çevrim içi alışveriş yapanların oranı %11, yalnızca fiziksel mağazaları tercih edenlerin oranı ise %10 olarak belirtiliyor. Dijital ve mağazadan yapılan alışveriş kırılımına bakıldığındaysa Türkiye genelinde tüm kategorilerde %66 dijital kanaldan alışveriş, %34 fiziksel mağazadan alışveriş son satın almanın yapıldığı kanal olarak tercih ediliyor.

Kullanıcılar, Fiziksel Mağazadan Alışverişi Yeniden Tercih Etmeye Başladı

Özellikle moda, ev & bahçe, güzellik ve oyuncak kategorilerinde fiziksel alışverişe geri dönüş gözlemleniyor. Fiziksel mağazaların önemini korumasının arkasında ise mağazada ürünü görebilme, hissedebilme ve deneyebilme isteği yatıyor. Tüketicilerin %84’ü, mağazada ürünü doğrudan deneyimlemenin fiziksel alışveriş tercihinde önemli olduğunu belirtiyor. Anket katılımcılarının %83’ü de ürünü mağazadan satın aldıktan hemen sonra teslim almanın avantaj olduğu düşünülüyor. Bu eğilimler, perakende sektöründe çevrim içi ve fiziksel mağazaların birbirini tamamlayan roller üstlendiğini gösteriyor. Özellikle mağazada ürünleri doğrudan deneyimleme olanağı, tüketicilere güven verirken çevrim içi araştırmanın yaygınlaşması, bilinçli alışveriş yapma ihtiyacını karşılıyor. Perakende sektörünün, bu iki alışveriş deneyimini entegre eden stratejiler geliştirerek tüketicilere esnek ve güven veren bir alışveriş deneyimi sunması önem taşıyor.

Yeni Nesil Dijital Araçlar Satın Alma Kararına Etki Ediyor

Araştırma sonuçlarına göre katılımcılarının %79’u, son 6 ay içinde alışveriş yaparken ilham almak için yeni teknolojilerden faydalandı. Kısa formatlı videolar, sosyal medya platformları, görsel arama araçları ve yapay zeka araçları bu süreçte öne çıkan kanallar. Anket katılımcılarının %76’sı sosyal medya platformlarını ürünler hakkında bilgi almak için kullanıyor. Sosyal medya, tüketicilerin ilgisini çeken bir ürün keşif kanalı olmayı sürdürüyor; katılımcıların %41’i kısa formatlı videolarla ürün keşfi yapıyor. Sosyal medya üzerinden doğrudan ürün satın alanların oranı %43’ten %37’ye düşmüş durumda. Google ise ürün araştırmalarında katılımcıların %99’u tarafından tercih edilen ana arama motoru olarak ön plana çıkıyor.

En çok kullanılan temas noktalarına ek olarak anket katılımcılarının %57’si ise alışveriş yapmak için 5 veya daha fazla kanal kullandığını belirtiyor. Arama motoru ve sosyal medya araçlarının dışında katılımcıların %35’i ürün hakkında daha fazla bilgi edinmek için Google Lens gibi görsel arama araçlarını kullanırken, %23’ü marka veya perakendeci web sitelerindeki chatbotlarla iletişime geçtiğini belirtiyor. Anket katılımcılarının %13’ü de chat tabanlı yapay zeka araçlarıyla etkileşim kurduğunu söylüyor. Bu sonuçlar, kullanıcıların ürün keşfinde birçok farklı kaynağa başvurduğunu ve sosyal medya ile arama motorlarının birbirini tamamlayan roller üstlendiğini gösteriyor.

Yapay Zeka Teknolojileri Alışveriş Yolculuğunu Dönüştürüyor

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi Haber 10 Tüketiciden 9'u Alışveriş Yapmadan önce İnternetten Araştırma YapıyorGoogle, değişen alışveriş alışkanlıklarına daha yakından bakmak amacıyla 1500 kişi ile yapay zeka kullanımı üzerine Google Türkiye olarak Alışveriş Yolculuğunda AI Kullanım Anketi adında bir anket çalışması gerçekleştirdi. Bu anket çalışmasının sonuçlarına göre, internet üzerinden alışveriş yapan katılımcıların %86’sı yapay zekaya yönelik farkındalığa sahip. Bu oran, çevrim içi alışveriş yapan tüketicilerin teknolojiye olan yatkınlıklarını ve yapay zeka çözümlerine açık olduklarını gösteriyor.  Ankete katılanlar yapay zekayı en az alışveriş için kullanmalarına rağmen, doğrudan sorulduğunda bu teknolojiyi en çok ürün ve fiyat araştırması (%20) ile ürün karşılaştırma (%19) gibi alanlarda faydalı bulduklarını belirtiyorlar.

Avans İzni Verilen İşçi İşyerinden Ayrılırsa, Kullandığı İzin Mahsup Edilebilir mi?

Avans İzni Verilen İşçi İşyerinden Ayrılırsa, Kullandığı İzin Mahsup Edilebilir Mi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Avans İzni Verilen İşçi İşyerinden Ayrılırsa, Kullandığı İzin Mahsup Edilebilir mi?

Lütfi İNCİROĞLUAvans İzni Verilen İşçi İşyerinden Ayrılırsa, Kullandığı İzin Mahsup Edilebilir Mi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Dinlenme Hakkı” Anayasa ile güvence altına alınmış haklardandır. Anayasamızın 50. Maddesi “Dinlenmek çalışanların hakkıdır” ifadesine yer verdikten sonra, yıllık izin hakkı ile hafta tatili ve bayram tatili haklarını ayrıca vurgulamıştır. Bu sebeple Anayasal bir hak olan dinlenme hakkından vazgeçilemez. Ayrıca yasal zorunluluğun ötesinde, Çalışanları yorgunluk ve onun beraberinde getireceği dikkatsizlik sonucu uğrayabilecekleri iş kazalarından korumak, işçinin bedensel ve ruhsal olarak iyiliğinin devamını sağlamak, iş tatminini artırmak, işçinin sosyal yaşama da katılımını sağlamak, iş veriminin azalmasına engel olmak, işin kalitesinin düşmesini önlemek vb. bir çok sebeple, işçinin yıllık izin, hafta tatili ve bayram tatili haklarını ve gün içinde ara dinlenmelerini tam olarak kullanabilmesi gereklidir[1].

İş mevzuatında avans izni düzenleyen doğrudan bir hü­küm bulunmamaktadır. Dolayısıyla avans iznin nasıl kullandırılacağı konusu belirsizdir. Bu konuda doktrinde farklı görüşler ileri sürülmektedir. Nitekim bir görüşe göre, “yıllık ücretli izne henüz hak kazanamamış işçiye, işve­re­nin kendi inisiyatifi veya işçinin talebi ve işverenin onayı ile gelecek yıl üc­retli izninin kullandırılması, Kanunda belirtilen bir hakkın işçilere daha el­ve­rişli olacak şekilde değiştirilebilmesi ve işveren insiyatifi ile kullandırıl­mışsa, ekonomik kriz dönemlerinde işçinin istihdamda kalması ve feshin son çare olması ilkesi uyarınca, önceden verilebilir”[2].

Aynı yönde doktrindeki başka bir görüşe göre ise, “tarafların anlaşması ile avans izin uygulamasının mümkün olabileceği yönündedir”[3]. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı­nın görüşü de bu yöndedir. Ancak doktrinde aksini savunan görüşler de bu­lunmaktadır. Örneğin, “Yıllık izin Anayasal temeli olan işçinin ücretli din­lenme hakkıdır. Bu haktan vazgeçilemez. Paraya dönüşmez. Her yıl Kanunda yazılı süreler kadar işçinin dinlendirilmesi gerekir. Bu yönüyle bakıldığında yıllık izin hakkı avans olarak kullandırılamaz. Hak kazanmadığı halde, işçiye kullandırılan izin, kural olarak “işverence verilen diğer izinler” kapsamında­dır. İşçinin onayı olsa dahi geçersizdir. Böylesi bir durumda işçinin gelecek yılı Anayasal dinlenme hakkından vazgeçmiş sayılır”[4].

Bizim görüşümüze göre de, tarafların anlaşması ile olağanüstü durumlarda işçinin ücretsiz izne çıkarılması ya da iş sözleşmesinin sona erdirilmesi yerine avans izin kullandırılması uygun olacaktır.

Peki, işçiye yıllık ücretli iznini avans olarak veren işveren işçi yıllık ücretli izne hak kazanmadan iş sözleşmesi sona ermişse, avans ola­rak kullandırdığı yıllık ücretli izinlerin karşılığını işçiden talep edebilecek mi­dir ?

Uygulamada, genellikle avans izin verilen işçiden iş sözleşmesinin sona ermesi halinde kullandırılan izinlerin ücretini aylık ücretinden mahsup edile­ceği yününde yazılı onay alınmaktadır. İşverence böylesi bir onayın alınma­ması halinde, işveren işçiden herhangi bir talep de bulunamayacak, kullandırıldığı izinler İş Kanunu m.55’de yer alan “işveren tarafından verilen diğer izinler” olarak kabul edilecektir[5].

Ancak, Yargıtay’ın 2020 yılında verdiği bir karar, işverenin iş­çiye kullandırdığı yıllık ücretli iznin hak edilenden fazla olduğu öne sürülerek karşılığında parasal iade talep etmenin yasal bir dayanağı olmadığı yönündedir[6].

Avans İzni Verilen İşçi İşyerinden Ayrılırsa, Kullandığı İzin Mahsup Edilebilir Mi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSonuç olarak, uygulamada genellikle avans izin verilen işçiden iş sözleşmesinin sona ermesi halinde kullandırılan izinlerin ücretini aylık ücretinden mahsup edile­ceği yününde yazılı onay alınmaktadır. Ancak, Yargıtay işverenin iş­çiye kullandırdığı yıllık ücretli iznin hak edilenden fazla olduğu öne sürülerek karşılığında parasal iade talep etmesinin yasal bir dayanağının olmadığı görüşündedir. Dolayısıyla işveren işçiye, avans izin kapsamında henüz hak et­mediği bir yıllık izin kullandırmışsa ve eğer işçi yıllık izin mahsup­laşması yapılamadan işten ayrılmışsa, işveren fazladan kullandırdığı yıllık izin­lerin ücretini geri isteyemez.

Lütfi İNCİROĞLU

Kaynakça:

[1]https://www.csgb.gov.tr/medias/7973/06-30-soruda-%C4%B0%C5%9F%C3%A7inin-dinlenme-hakk%C4%B1.pdf Erişim tarihi 13.11.2024.

[2] AKIN, Levent, Covid-19’un İş İlişkilerine Olası Etkileri, ÇEİS, İstan­bul 2020.s.71-72.

[3] DEĞER ERMUMCU, Senem/İZMİRLİOĞLU, Ayça, 4857 sayılı İş Kanunu Bakımından Yıllık Ücretli İzin Uygulaması ve Avans İzin, SİCİL, Yıl 2020, Sayı:44. s.112.

[4] ÇİL, Şahin, Koronavirüs Salgının İş Hukukuna Etkileri, Ankara 2020. s.247.

[5] DEĞER ERMUMCU/İZMİRLİOĞLU, Avans İzin, SİCİL, s.115-116.

[6]  Y9HD.14.10.2020 T., E. 2016/26145 K. 2020/11957 Legalbank.