Sermayemin Tamamını Bilançomda Gösterebilir misin Abidin ?

Prof. Dr. Umut Omay
Prof. Dr. Umut Omay
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesidir. İnsan Kaynakları Yönetimi, Çalışma Psikolojisi, Çalışma Sosyolojisi, Sosyal Politika ve Endüstri İlişkileri alanları başta olmak üzere lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde dersler vermekte ve aynı alanlarda ulusal ve uluslararası olarak yayınlanmış çok sayıda çalışması bulunmaktadır.
spot_imgspot_img

Sermayemin Tamamını Bilançomda Gösterebilir misin Abidin ?

Prof. Dr. Umut Omay
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi

Değerli okuyucularımız için bir merhaba niteliğindeki bu yazımın ilham kaynağı Nazım Hikmet’in “Saman Sarısı” isimli şiirinde ünlü ressam Abidin Dino’ya “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diye tekrar tekrar sorduğu sorudur. Tıpkı Nazım Hikmet’in de vurguladığı gibi bazı duygularımızı somutlaştırmak o kadar da kolay bir iş değildir ve benzer bir durum bugünün iş dünyası için de geçerlidir. İşletmelerin piyasa ve marka değerlerinin kaynağı artık bilançolarında yer alan varlıklarıyla sınırlı kalmamakta, dünyanın en değerli firmaları arasında ön sıralarda bulunanların piyasa ve marka değerleri ile bilançodaki varlıkları arasında büyük bir farkın, hatta deyim yerindeyse bir uçurumun bulunduğu görülmektedir. Bu nedenle Nazım Hikmet’in yukarıda yer alan dizesini bir kelime oyunu ile “Sermayemin tamamını bilançomda gösterebilir misin Abidin?” olarak bugünün iş dünyasına uyarlamak mümkündür.

Bilindiği üzere bazı maddi olmayan varlıklar muhasebeleştirilebilmektedir. Örneğin kısaca “TMS 38” olarak bilinen Maddi Olmayan Duran Varlıklara İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı Hakkındaki Tebliğ, belirli koşulları taşımakta olan maddi olmayan duran varlıkların muhasebeleştirilmesini düzenlemektedir. Ne var ki, bu tebliğe göre yalnızca “belirlenebilirlik, kontrol ve gelecekteki ekonomik yararlar” ölçütlerine uyan unsurların muhasebeleştirilebilmesi mümkündür. Bunun sonucunda da bir işletmenin rekabetçi avantaj elde etmesini sağlayan ve işletmeye değer katan bazı unsurları ve kaynakları muhasebeleştirilememekte, işletmelerin piyasa ve marka değerlerinin kaynağını oluşturan unsurların önemli bir kısmı görünmez kalmaktadır. Zaten böylesi unsurların ve kaynakların ölçülüp ölçülemeyeceği, ölçülebilseler bile nasıl muhasebeleştirilebilecekleri de ayrı bir tartışma konusunu oluşturmaktadır. Sosyal sermaye kavramı ve bu kavrama ilişkin çalışmalar ile tartışmalar bu zorluklara ve tartışmalara uygun bir örnek olarak verilebilir.

Oldukça geniş bir içeriğe sahip bulunduğu kabul edilen ve birçok sosyal bilim dalı tarafından ele alınan “Sosyal Sermaye” kavramının ne olduğu, nasıl tanımlanacağı ve nasıl ölçülebileceği meselesinde bir fikir birliğinin bulunduğunu söylemek güçtür. Örneğin, kavramın işletme literatüründeki öncüleri arasında yer alan Putnam’ın sosyal sermayeyi kavramlaştırırken toplumdaki bireyler arasındaki “karşılıklı olmayı ve güvenilirlik normlarını” ön planda tuttuğu görülmektedir. Bir OECD makalesinde ise, ampirik olarak ölçülebilmesi için 1) Kişisel ilişkiler, 2) Sosyal ağ desteği, 3) Sivil katılım ve 4) Güven ve iş birliği normları olmak üzere sosyal sermayenin dört farklı boyut çerçevesinde ele alınması gerektiği ileri sürülmektedir (1).

Sosyal sermaye ile ilgili diğer bir tartışma konusu ise bu sermayenin doğrudan doğruya işletmenin kendisinden mi yoksa bireylerden mi kaynaklandığına ilişkindir (2). Dolayısıyla gerçek kişi işletmesinin sosyal sermayesinin kaynağı kişinin kendisi iken tüzel kişilerde işletmenin kendisi kadar, işletmenin ortakları, yöneticileri ve iş görenleri birer sosyal sermaye kaynağı olabilmektedir.

İşletmenin yöneticilerinin ve iş görenlerinin sahip oldukları bilgileri, eğitimleri, becerileri, fikirleri ve deneyimleri ile işletmeye katkı sağladıklarını ve bu katkının o kurum açısından bir çeşit sermaye olarak nitelendirilmesi gerektiğini ileri süren “beşerî sermaye” yaklaşımı da yine muhasebeleştirilemeyen kaynaklara gönderme yapmaktadır. Diğer yandan “pozitif psikolojik sermaye” olarak tanımlanan ve öz yeterlilik, iyimserlik, umut ve dayanıklılık gibi yine muhasebeleştirilemeyen özellikleri sermaye kaynakları olarak gören yeni yaklaşımlara (3) ilave olarak “kültürel sermaye” ve “entelektüel sermaye” gibi başkaca kavramlaştırmaların ve tartışmaların bulunduğunu da belirtmek gerekir. Böylelikle “Sen yöneticilerimin deneyimlerini bilançomda gösterebilir misin Abidin?” ya da “Sen iş görenlerimin iyimserliklerini bilançomda gösterebilir misin Abidin?” gibi yeni sorular sormak ve bu yazının başlığını çeşitli biçimlerde yeniden düzenlemek mümkün hale gelmektedir. “Yöneticinin deneyimini ya da iş görenin iyimserliğini bilançoda nasıl gösterebiliriz?” gibi soruların yanıtlarını henüz bilmiyor olsak da kabul edilmesi gereken nokta gerek yönetici deneyiminin gerekse de iş gören iyimserliğinin etkilerinin ve sonuçlarının bilanço ve gelir-gider tablosu kalemlerine bir şekilde yansıdığı ve bunları olumlu ya da olumsuz bir biçimde diğer işletmelere göre farklılaştırdığıdır.

Nihayetinde artık işletme biliminde sermayenin yalnızca ölçülebilir, parasal değerle belirtilebilir ve böylelikle bilançoda gösterilebilir kaynaklardan fazlasını içermeye başladığı, diğer bir ifade ile sermayenin “geniş ölçekli bir sermaye ailesi” (4) çerçevesinde ele alındığı görülmektedir. Dikkat edilirse, yukarıda bahsedilen bu yeni anlayışların ortak noktasını insana özgü bazı nitelikler oluşturmakta ve bu niteliklerin, tam olarak ölçülüp muhasebeleştirilemeseler bile, sonuçta işletmeler açısından rekabet avantajı sağlayan unsurlar arasında bulundukları artık kabul edilmektedir. Bu nedenle bazı işletmelerin rakiplerine göre neden daha başarılı ya da tam tersi başarısız olduklarına ya da hangi özellikleri ile rekabetçi avantaj elde ettiklerine ilişkin soruların yanıtlarını bilanço kalemleri tek başlarına verememektedir. Kısacası günümüz iş dünyasının yöneticileri ve iş insanları sermayenin artık yalnızca bilançolarında yer alanlarla sınırlı olmadığını kabul etmek ve bu yeni bakış açısının farkında olmak durumundadır.

Kaynaklar

(1) Lins, K. V.; Servaes, H. and Tamayo, A. (2017), “Social Capital, Trust, and Firm Performance: The Value of Corporate Social Responsibility during the Financial Crisis”, The Journal of Finance, 72 (4), p. 1789.

(2) Larson, M. and Luthans, F. (2006), “Potential Added Value of Psychological Capital in Predicting Work Attitudes”, Journal of Leadership and Organizational Studies, 13 (2), pp. 77-79.

(3) Kümbül Güler, B. (2018), “Pozitif Psikolojik Sermaye: Tanımı, Bileşenleri ve Yönetimi”, Çalışma Yaşamında Davranış: Güncel Yaklaşımlar, 4. B., Ed. A. Keser, G. Yılmaz ve S. Yürür, Umuttepe Yayınları, Kocaeli, s. 18.

(4) Larson and Luthans, a.g.e., p. 78.

 

Prof. Dr. Umut Omay
Prof. Dr. Umut Omay
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesidir. İnsan Kaynakları Yönetimi, Çalışma Psikolojisi, Çalışma Sosyolojisi, Sosyal Politika ve Endüstri İlişkileri alanları başta olmak üzere lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde dersler vermekte ve aynı alanlarda ulusal ve uluslararası olarak yayınlanmış çok sayıda çalışması bulunmaktadır.

PAYLAŞIMLAR

Lütfen yorumunuzu girin !
Lütfen adınızı giriniz.

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı