EGİAD’dan Ekonomi Değerlendirme Toplantısı

Satınalma Eğitimi Egi̇ad’dan Ekonomi Değerlendirme Toplantısı

Satınalma Eğitimi Egi̇ad’dan Ekonomi Değerlendirme ToplantısıGlobal ekonomi ve Türkiye ekonomisinin mevcut durumu ve gelecek perspektifinin ele alındığı Ekonomi Değerlendirme Toplantısı, Garanti BBVA Yatırım Baş Ekonomisti Nihan Ziya Erdem ve Yatırım Danışmanlığı Birim Müdürü Özgür Yurtdaşseven’in katılımıyla EGİAD Dernek Merkezinde gerçekleşti.

Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren EGİAD Yönetim Kurulu Başkan Vekili Kaan Özhelvacı, Dünya ve ülkemiz ekonomisindeki önemli gelişmelerin değerlendirildiği toplantının, ekonominin gelecek vizyonuna iş dünyası için önemli katkılar koyacağını ifade etti.

Son yıllarda, Dünya’nın ve insanlığın büyük dönüşümler geçirdiğini vurgulayan Özhelvacı, “Covid-19 pandemisi, hemen ardından gelen küresel ekonomik kriz, tedarik zincirlerinde aksaklıklara, enerji fiyatlarında dalgalanmalara ve uluslararası ticarette belirsizliklere yol açtı. Bu durum, korumacılık eğilimlerinin güçlenmesine neden oldu. Ardından ülkemizde yaşanan deprem felaketi de hem manevi olarak bizlere ciddi yaralar açtı; hem de maddi olarak ülke ekonomisinde büyük maliyelere neden oldu.” dedi.

Daha geniş perspektiften bakıldığında, 15-20 yılda üretim ve ticaretin ağırlık merkezinin Batı’dan Doğu’ya kaymaya devam ettiğini hatırlatan Özhelvacı, “Çin ve Hindistan gibi ülkeler, küresel ekonomideki rollerini giderek güçlendiriyor. Bu değişim, dünya ekonomisinin dengelerini yeniden şekillendiriyor ve bu süreç stratejik konumumuzu avantaja çevirmek için çaba göstermemiz gerektiğini bizlere söylüyor. 2024 yılının ilk yarısını tamamlarken, dünya ekonomisi aynı zamanda jeopolitik belirsizliklerden de etkilenmektedir. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş, başta Avrupa olmak üzere tüm dünyayı etkilemeye devam ediyor. Orta Doğu’da İsrail ile Hamas arasında süren çatışmalar büyük insani felaketlere neden oluyor ve bu savaşın bölgeye yayılma riski her geçen gün artıyor. Ayrıca, ABD ile Çin arasındaki ekonomik rekabet giderek yoğunlaşıyor. 2024 yılının ilk çeyreğinde gelen veriler, küresel ticarette hafif bir artış olduğunu gösteriyor. ABD Doları’nın değer kaybetmesi, küresel ticareti destekliyor. Çevresel ve sürdürülebilir ürünlere olan talep artışı dikkat çekiyor. Ancak jeopolitik riskler, deniz taşımacılığında yaşanan sorunlar ve artan kamu borçları gibi faktörler, küresel ticareti olumsuz etkileyebilir.” diye konuştu.

Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisindeki bu belirsizlik ortamından etkilendiğini vurgulayan Özhelvacı büyüme rakamlarını da paylaşarak, “2022 yılını %5,5 büyüme ile kapatan Türkiye ekonomisi, 2023 yılında %4,5 oranında büyüme kaydetti. İşsizlik oranımız %9,4 seviyesinde. Yıllık enflasyon %68,50 düzeyinde. 2024 yılı Ocak ayında cari işlemler dengesi 2,56 milyar dolar açık verdi. Ülkemiz ekonomisi, dünya ekonomisinin yaklaşık %1’ini oluşturuyor ve cari fiyatlara göre dünyanın 19. ekonomisi konumunda. Satın alma gücü paritesine göre ise dünyanın en büyük 11. ekonomisiyiz. Kişi başına düşen milli gelir ise 13.110 dolar seviyesinde. Ancak yüksek enflasyon ve kur baskısı, firmalarımızın rekabet gücünü olumsuz etkiliyor. Bu durum, üretim maliyetlerini artırarak karar alma süreçlerimizde belirsizlikler yaratıyor. Ayrıca yüksek faiz oranları, iş dünyası olarak finansmana erişimimizi zorlaştırıyor ve kredi faizlerinin yüksek olması, işletmelerimizin büyümesini engelliyor. Bu nedenle, katma değerli üretime ve ihracata yönelik desteklerin ve teşviklerin artırılması gerektiğini düşünüyoruz. Üretim ekonomisinin desteklenmesi ve orta-uzun vadede enflasyonla mücadelenin sağlanması, iş insanları olarak başlıca beklentilerimiz arasında yer alıyor. Yeni yatırımlar için uygun maliyetli uzun vadeli kredi desteklerinin artırılması ve ihracata yönelik finansman imkanlarının iyileştirilmesi önem taşıyor.” dedi.

“Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına başladığımız bu dönemde, bu krizlerin getirdiği riskleri iyi yönetmeli ve fırsatları akılcı politikalarla değerlendirmeliyiz” diyen Özhelvacı, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Dijital dönüşümün bu kadar yoğun konuşulduğu bu günlerde teknoloji yatırımlarına ağırlık vermeli, gençlerimizi bu yönde eğitmeli ve şirketlerimizin dijitalleşme, yapay zeka, makine öğrenmesi, veri işleme gibi konularda geliştirilmesini teşvik etmeliyiz. Türkiye, yeşil ve dijital dönüşümle birlikte toplumsal dönüşümü de gerçekleştirerek büyük bir sıçrama yapma potansiyeline sahiptir. Bu kapasitemizi kullanarak dünyadaki değişim hızını yakalamalıyız.

Lojistik Sektöründe Kadın İstihdam Oranı Yüzde 11,2’ye Yükseldi

Lojistik Süreç Yazılımı Haber Lojistik Sektöründe Kadın İstihdam Oranı Yüzde 11,2’ye Yükseldi

Lojistik Süreç Yazılımı Haber Lojistik Sektöründe Kadın İstihdam Oranı Yüzde 11,2’ye Yükseldi* Dünyanın en büyük lojistik örgütlerinden The Chartered Institute of Logistic and Transportation (CILT)’nin kadın kanadı WiLAT’ın (Women in Logistics and Transportation) Türkiye’de lojistik sektöründe kadın sayısını artırmak için sürdürdüğü çalışmalar meyve vermeye başladı.

* CILT’nin kadın kanadı WiLAT’ın kuruluşundan buyana kadın istihdamının arttıracak farkındalık çalışmalarına öncelik vermişti. Lojistik ve Taşımacılık sektöründe kadın çalışan sayısı son 3 yılda yüzde 9,1’den yüzde 11,2’ye yükseldi.

* Kadın çalışan oranının artması, erkek egemen olarak algılanan lojistik sektörünün yüzünün değişmesini ve gelişmesini sağlayacak. Dünyanın en büyük lojistik örgütlerinden CILT’nin (The Chartered Institute of Lojistic and Transportation) kadın kanadı WiLAT, Lojistik ve Taşımacılık sektöründe kadın sürücülerin sayısını arttırmak ve sektörün erkek egemen algısını kırmak için yeni bir proje başlattı.

Kadın Sürücüler Projesi

CILT’nin kadın kanadı WiLAT’dan “Kadın Sürücüler projesi CILT Türkiye Başkanı ve WiLAT kurucu başkanı Berna Akyıldız proje açılış toplantısında yaptığı konuşmada “Global bir kurum olan CILT, kadın kanadı WiLAT öncülüğünde Türkiye lojistik sektöründe kadın istihdamının artması ve bu konuda sektördeki firmaların farkındalığını artırmak için son 3 yıldır yoğun bir çaba göstermekte. Kuruluş yılımızda yüzde 9,1 olan kadın istihdamının son 3 yılda en güncel TÜİK verilerine göre yüzde 11,2’ye çıktığını görüyoruz. Gelişim memnuniyet verici ancak kadın istihdamı sektörümüzde hala çok düşük. Bunun önemli bir nedeni de bu sektörde mavi yakalı çalışanlar içinde kadın oranının çok daha düşük olmasıdır.” dedi.

Berna Akyıldız “Kadın Sürücüler Projemizi başlatarak, kadın sürücü adaylarının belirlenmesi, eğitilmesi, yetiştirilmelerini hedefliyoruz. Ayrıca sürücülerimizi istihdam edecek şirketlerle iş birliği yaparak, bu konunun tüm mecralarda savunuculuğunu üstleneceğimiz bir yola çıktık” diye ekledi.

WiLAT Başkanı Esra Kıvrak ise projenin yol haritasıyla ilgili bilgileri paylaştı. Esra Kıvrak “Kadın Sürücüler Projesi sektörde kadın istihdamının artışını sağlamak için önemli bir adım aynı zamanda da sürücü bulma sıkıntısı yaşanan sektörümüz için ticari bir ihtiyaç. Kadınlara sürücü olarak ihtiyaç var, erkek egemen bir meslek olan sürücülük için “insan kaynağı yaratmak” ve sektör için nüfusun diğer yarısını da ikna etmenin önemli bir ihtiyaç olduğuna inanıyoruz. Üstelik bu ihtiyaç ülkemizde olduğu kadar tüm dünyada da hissedilmektedir. WiLAT’ın global olarak çeşitli ülkelerde benzer konularda çok başarılı örnekleri var, Türkiye’de yapacağımız projenin de global olarak sektöre ilham vereceğini düşünüyoruz ve daha büyük bir alana yayılmasını hedefliyoruz. Bu amaç doğrultusunda misyonu benzer olan tüm paydaşlarımızı da projeye katkı vermeye davet ediyoruz

Projemizi 4 faza ayırdık:

1. Faz: Şehir içi kargo, kurye, panel vanla dağıtım, okul servis şoförlüğü vb.

2. Faz: Yakın yurt dışına küçük vasıta ile yapılabilecek taşıma işleri, panel van ile parsiyel taşıma

3. Faz: Kısa mesafe ağır vasıta şoförlüğü

4. Faz: Uzun mesafe ağır vasıta şoförlüğü

Projenin bu bakış açısıyla kadın istihdamını artırmasının yanı sıra, mesleğin itibarı, sektörün imajı algısı üzerinde uzun vadede olumlu etkiler yapması kaçınılmazdır. Projemizin gençlerin sektöre kazandırılması, geniş kamyon parklarının iyileştirilmesi gibi uluslararası projelere güçlü katkıda bulunacağını da öngörüyoruz.” diye ekledi.

CILT VE WiLAT Hakkında

CILT, 1919 yılında kurulmuş olan ve global çapta faaliyet gösteren köklü ve saygın bir sivil toplum kuruluşudur. CILT Türkiye, CILT International’ın Türkiye şubesi olarak faaliyet göstermektedir. Amacı bu köklü ve global bilgi birikimini ve global en iyi örnekleri ülkemize getirmektir. Bu amaca, eğitim sağlayarak, bilgi paylaşımını destekleyerek, ilişki ağları kurarak, lojistik ve taşımacılık sektöründe kadınları güçlendirecek faaliyetlerle (WiLAT) ve Gelecek Nesil (Next Generation) programları oluşturarak ulaşmayı hedeflemektedir. CILT, tüm dünyada taşımacılık ve lojistik sektörünün dünyada en iyi noktaya taşınması vizyonu ile çalışmalarını 104 yıldır 40 ülke ve 40.000 üye ile sürdürüyor. “AMAÇ, sektörün geleceğini inşa edecek vizyonu sağlamak ve sektöre ışık tutmak.” WiLAT: 1919 yılında Birleşik Krallık merkezli kurulmuş olan CILT (Chartered Institute of Logistics and Transport)’un kadın kanadı olarak 2013 yılında kadınların lojistik ve taşımacılık sektöründeki yerini güçlendirmek, sektördeki kadın sayısını arttırmak ve onlara sektördeki faaliyetleri süresince destek olmak amacıyla Nijerya’da kurularak serüvenine başladı. O günden bugüne yıllar içinde diğer ülkelerde de yapılanarak 33 ülkede faaliyetlerini büyüyerek sürdürüyor. Türkiye’de kadın ve lojistik kelimelerini ilk kez bir araya getiren ve sektördeki kadınları aynı çatı altında toplayan WiLAT, faaliyetlerine 2021 itibariyle başladı.

Lojistik Süreç Yazılımı Haber Lojistik Sektöründe Kadın İstihdam Oranı Yüzde 11,2’ye YükseldiTürkiye’de lojistik ve taşımacılık sektöründe cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi konularında lider organizasyon olmak vizyonu ile yola çıkan WiLAT, çalışmalarını büyük bir hız ve yepyeni projeler ile devam ettiriyor.

Yapay Zeka Elektronik Sektöründe Etkisini Artırıyor

Satınalma Eğitimi Yapay Zeka Elektronik Sektöründe Etkisini Artırıyor

Satınalma Eğitimi Yapay Zeka Elektronik Sektöründe Etkisini ArtırıyorSavunma, otomotiv, uzay, havacılık ve tüketici elektroniği profesyonellerini uzun yıllardır Ankara’da bir araya getiren CDT Tech Day etkinliği, bu yıl da katılımcılara sektördeki dönüşümü deneyimleme fırsatı sunarken, geleceğin teknoloji trendlerini keşfetmelerine olanak tanıdı.

Elektronik teknolojileri dünyasındaki en son gelişmeleri ve yenilikleri odağına alan ve Ankara’da gerçekleşen “CDT Tech Day” etkinliği, sektör profesyonelleri tarafından geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi büyük bir ilgiyle karşılandı. Elektronik ve kablolama konularında tasarım, üretim ve test teknolojileri alanındaki en son yeniliklerin tanıtıldığı CDT Tech Day 2024, bu yıl özellikle yapay zekanın sektöre olan etkilerini merkezine aldı.

Dünyadaki örnekler arasında değerli bir konuma sahip olan “CDT Tech Day 2024”, bu yıl da sektördeki profesyonellerin bilgi ve deneyimlerini paylaşabileceği bir dizi özel oturum, panel ve atölye çalışmasına ev sahipliği yaptı. Katılımcılarına elektronik sektörünün değişen teknolojilerini öğrenme ve deneyimleme fırsatı sundu. Etkinlik boyunca katılımcılar, dünyadaki ve Türkiye’deki başarılı uygulamaları inceleyerek yapay zeka tabanlı otomasyon sistemlerinin ve akıllı üretim çözümlerinin sektöre nasıl entegre edildiğini canlı demolar eşliğinde deneyimledi.

Etkinliğin en dikkat çeken oturumu olan The One And Only Integrated Multi Domain Flow”da, sistem seviyesinden başlayarak elektronik tasarım, kablo tasarımı ve mekanik tasarım süreçlerinin entegre kullanımını ve bu süreçlerde üretilen verilerin PLM sistemleri ile entegrasyonu gösterildi. Bu oturum, daha önce hiçbir üretici tarafından bu şekilde entegre bir akışta sunulmamış bilgileri ve deneyimleri katılımcıların gözleminde gerçekleşmesini sağladı.

Yapay Zeka ve Akıllı Üretim Çözümleri Öne Çıktı

CDT Tech Day 2024’te yapay zekâ alanında birçok yenilik ve teknoloji ilk kez tanıtıldı. Özellikle yapay zeka destekli yeni tasarım araçları ve akıllı üretim çözümleri hakkında kapsamlı bilgiler verildi. Bu yenilikler arasında, elektronik devre tasarımında yapay zeka kullanımının getirdiği yenilikler, üretim süreçlerinde AI tabanlı optimizasyon ve kalite kontrol sistemleri öne çıktı. Ayrıca, makine öğrenimi algoritmaları ile güçlendirilmiş analiz araçlarının nasıl çalıştığı ve sektörde nasıl uygulanabileceği konusunda detaylı sunumlar gerçekleştirildi.

CDT Bilgi Teknolojileri Genel Müdürü Alpay Göğüş, etkinlikle ilgili şunları söyledi: “Yapay zeka, elektronik tasarım ve üretim süreçlerinde devrim niteliğinde değişiklikler yapıyor. Günümüzün rekabetçi ve hızla değişen teknoloji dünyasında, yapay zekanın elektronik teknolojilerine etkisi büyük bir önem taşıyor. Bu yılki CDT Tech Day 2024 etkinliğimizde, yapay zeka tabanlı otomasyon sistemleri ve akıllı üretim çözümlerinin sektördeki entegrasyonunu detaylı bir şekilde ele alarak katılımcılarımıza bu yenilikleri deneyimleme fırsatı sunduk. Gelecek yıllarda, CDT Tech Day’i daha da genişleterek uluslararası bir etkinlik haline getirmeyi planlıyoruz. Yeni teknolojilerin ve uygulamaların hızla geliştiği bu dönemde, etkinliğimizin içeriğini daha da çeşitlendirerek, sektör profesyonellerinin ihtiyaçlarına daha fazla yanıt vermeyi hedefliyoruz.” dedi.

Yeni İş Birlikleri ve Fikir Alışverişleri İçin Mükemmel Bir Platform

CDT Tech Day 2024, elektronik tasarım ve üretim teknolojilerinin geleceğine ışık tutarak, sektör profesyonellerine yenilikçi çözümler sunmaya devam ediyor. Etkinlik, katılımcıların yeni iş birlikleri kurmaları, fikir alışverişinde bulunmaları ve geleceğin teknoloji trendlerini keşfetmeleri için mükemmel bir platform sağladı. Teknoloji tutkunları ve sektör profesyonelleri için benzersiz bir deneyim sunan CDT Tech Day, başarıyla tamamlandı.

İş Bankası’na 1 Milyar ABD Doları’nın Üzerinde Sürdürülebilirlik Bağlantılı Sendikasyon Kredisi

Satınalma Eğitimi İş Bankası’na 1 Milyar Abd Doları’nın üzerinde Sürdürülebilirlik Bağlantılı Sendikasyon Kredisi

Satınalma Eğitimi İş Bankası’na 1 Milyar Abd Doları’nın üzerinde Sürdürülebilirlik Bağlantılı Sendikasyon KredisiTürkiye İş Bankası, 562,7 milyon Euro ve 442 milyon ABD Doları tutarında 367 gün vadeli sürdürülebilirlik bağlantılı sendikasyon kredisi sözleşmesini imzaladı.

Dış ticaretin finansmanında kullanılmak üzere temin edilen sendikasyon kredisi ile küçük ve orta ölçekteki kadın girişimcilerin yanı sıra küçük çiftçilere kullandırılacak nakdi kredi tutarları, sürdürülebilirlik performans kriterleri olarak belirlendi.

Kredi anlaşmasında Abu Dhabi Commercial Bank PJSC, Emirates NBD Capital Limited ve Standard Chartered Bank koordinatör; ING Bank N.V., Mashreqbank PSC ve Standard Chartered Bank sürdürülebilirlik koordinatörü; Emirates NBD Bank (P.J.S.C) ise ajan banka olarak görev aldı.

Amerika, Avrupa, Ortadoğu ve Asya’daki 21 ülkeden 48 bankanın katılımı ile tamamlanan kredi işlemine 18 yeni banka katılım gösterdi.

Sendikasyona en yüksek tutarla katılan bankalara ait bölümünün toplam maliyeti Euro diliminde Euribor + %2,25, ABD Doları diliminde ise SOFR + %2,50 oldu.

“Hem tarımın gelişmesi hem de kadının rolüne yönelik taahhütlerimizi güçlendiriyor”

Bu yıl 100’üncü kuruluş yıldönümünü kutlayan İş Bankası’nın ekonomik ve toplumsal gelişime katkıda bulunma sorumluluğunu yerine getirmeye devam ettiğine vurgu yapan İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, sendikasyon kredisine ilişkin açıklamasında; “Geçen yıl aldığımız 388 milyon Euro ve 244 milyon USD tutarındaki borcumuzu öderken, yeni sözleşme kapsamında 562,7 milyon Euro ve 442 milyon USD tutarında bir kaynak sağlamış olduk. Yenileme oranımız %163 oldu ve bu, yaklaşık 400 milyon USD tutarında yeni kaynak girişi anlamına geliyor. Bu kaynağı, tüm paydaşlarımızla daha güçlü bir gelecek inşa etme yolculuğumuzda, iklim değişikliğiyle mücadelede, müşterilerimizin yeşil dönüşümünü ve kadının toplumdaki yerinin güçlenmesine yönelik çalışmaları desteklemek için kullanacağız” diyerek, sürdürülebilirlik temalı kaynak teminini stratejik hedeflerinin bütünleyici bir parçası olarak gördüklerini vurguladı.

Hakan Aran, yeni sendikasyon kredisiyle, Banka müşterilerinin dış ticaret işlemlerinin finansmanına desteklerini sürdürürken, küçük ve orta ölçekteki kadın girişimcilerin yanı sıra küçük çiftçilere kullandırılacak nakdi kredi tutarlarına dayalı belirledikleri sürdürülebilirlik performans kriterleri aracılığıyla ülkemizde hem tarımın gelişmesine hem de kadının toplumdaki yerinin ve ekonomideki rolünün sağlamlaşmasına yönelik taahhütlerini güçlendirdiklerini belirtti.

Çin Menşeli Otomobillere İlave Gümrük Vergisi Yerli Üretimi Koruyacak

Satınalma Eğitimi çin Menşeli Otomobillere İlave Gümrük Vergisi Yerli üretimi Koruyacak

Satınalma Eğitimi çin Menşeli Otomobillere İlave Gümrük Vergisi Yerli üretimi KoruyacakÇin Menşeli Otomobillere İlave Gümrük Vergisinin Yerli Üretimi Koruyacağını Belirtti

Yerli üretimin iç pazardaki payının artırılması ve korunması ile yurt içine yatırımların özendirilmesi amacıyla, Çin menşeli benzinli ve hibrit binek otomobillere ithalat değerinin yüzde 40’ı veya 7 bin dolar/adetin yüksek olanı şeklinde ilave gümrük vergisi uygulanacak.  7 Temmuz 2024 tarihinde yürürlüğe girecek yeni düzenlemeye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni uygulamada verginin, aracın gümrük vergisi matrahı üzerinden %40 oranındaki tutarı veya adet başına 7.000 Dolar (hangisi yüksekse) olarak belirlendiğini belirten  “Karar, 8639 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı kapsamında alındı ve Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonu (GTİP) listesinde 87’nci fasılda yer alan tüm binek otomobilleri kapsıyor. Yeni uygulama, silindir hacmi fark etmeksizin; içten yanmalı motorlu, elektrik motorlu ve hibrit otomobilleri içeriyor. Bu karar yerli üretimimizi korumaya ve iç pazardaki rekabeti artırmaya yönelik olmakla beraber, ABD’nin Çin üretimi elektrikle çalışan arabalara, güneş panellerine ve bataryalara ek vergi getirmesinin ardından geldi.” dedi.

“Çinli üreticiler, pastadaki payı kaybetmemek için Türkiye’deki yatırım ve mutabakatlarını hızla gerçekleştirmek zorunda.” 

Çinli araç üreticilerinin tüm dünyada bu tür vergi duvarları ve teknik engellerle karşılaştığını söyledi ve ekledi: “Bu durum Çin üreticisinin Güney Amerika ve Avrupa gibi yatırım alanlarına yönlenmesini hızlandıracak. Ülkemizde de ciddi pazar payına sahip olan Çinli üreticiler, pastadaki payı kaybetmemek için Türkiye’ye yönelik yatırım ve mutabakatlarını hızla gerçekleştirmek zorunda kalacak.”

Migros Deniz Market Yeniden Denize Açıldı

Satınalma Eğitimi Migros Deniz Market Yeniden Denize Açıldı

Satınalma Eğitimi Migros Deniz Market Yeniden Denize AçıldıTürkiye’nin 81 ilinde kaliteli ürünlerini uygun fiyatlarla birçok farklı kanaldan müşterileriyle buluşturan Migros, “Migros Deniz Market” ile Ege’deki adalara ve kara bağlantısı olmayan koylara ulaşmayı sürdürüyor. 45 metrelik boyu, 168 metrekarelik satış alanıyla birebir Migros mağazası formatında tasarlanan Migros Deniz Market, 3.500’den fazla ürün çeşidiyle 1 Haziran’da hizmete açıldı. Ayrıca Migros, devreye aldığı ikinci “Migros Deniz Market” ile de farklı lokasyonlarda hizmetini genişletiyor.

Migros’un yaz aylarını Ege koylarında geçiren müşterilerinin ihtiyaçlarını gerçek mağaza ortamında ve hızla karşılamak amacıyla kurduğu “Migros Deniz Market” yaz sezonunun gelmesi ile hizmete başladı. Migros’un, her noktadan ulaşılabilirlik hedefiyle sektörde bir ilk olarak hayata geçirdiği Migros Deniz Market, sezon süresince haftanın 7 günü Göcek’te bulunan adalara ve kara ulaşımı olmayan koylara hizmet götürecek.

Migros, 3500’den fazla ürün çeşidi ile süpermarketi denize taşıyor

45 metrelik uzunluğu ve 168 metrekarelik satış alanıyla süpermarketi denize taşıyan Migros Deniz Market’te paketli meyve-sebze, et ve şarküteri ürünlerinden, taptaze günlük ekmeğe, tekstil ürünlerinden deniz malzemelerine ve sıcak yaz günlerinin en önemli ihtiyacı olan buza kadar 3.500’den fazla ürün çeşidi satışa sunuluyor.

Keyifli bir alışveriş deneyimini deniz üzerinde de yaşamak için +90 0541 456 34 56 numarasından iletişime geçen müşterilerin mağazaya ulaşımı Migros tarafından botlarla sağlanıyor. Alışverişlerini kendileri yapma seçeneğini tercih eden müşteriler, sonrasında yeniden kendi teknelerine ulaştırılıyor.

Haftanın 7 günü müşterilerin hizmetinde

Migros Deniz Market, özel tasarlanmış denizci kıyafetleri ve deneyimli personelleri ile ayrıcalıklı hizmet sunuyor. Müşteriler, Migros Deniz Market’in botları ile mağazaya getirilerek alışverişlerini kendileri yapabiliyor. Ayrıca Migros Sanal Market üzerinden verilen siparişler müşterilerin teknelerine teslim ediliyor. En taze ürünlerin özenle seçilerek sunulduğu Migros Deniz Market’in lokasyonu, denizcilerin kullandığı aplikasyonlarla tam uyumlu olarak akıllı telefon ve tabletlerden anlık takip edilebiliyor.

Mevsimine göre balık çeşitleri Migros Deniz Market müşterileriyle buluşuyor

Türkiye’nin taze balık tüketimini arttırmayı hedefleyen Migros, tekneden reyona sistemiyle temin ettiği balıkları Migros Deniz Market müşterilerine de sunuyor. Migros Deniz Market, tezgahında 15 balık ve birçok deniz mahsulü çeşidiyle en kaliteli deniz ürünlerini müşterileriyle buluşturuyor. 

Migros Deniz Market’in yeni teknesi çeşitli lokasyonlarda devreye alındı

Geçtiğimiz sezon Bozburun koylarında hizmet veren ikinci Migros Deniz Market teknesi bu yıl hizmet kapsamını genişleterek Selimiye ve koylarında da 1 Haziran tarihi itibarıyla hizmet vermeye başladı. Bu yaz haftanın yedi günü Kocabahçe, Dirsekbükü, Kuzbükü, Bencik Koyu, D-Maris Koyu, Dişlice Adası’nda hizmet verecek olan tekne, 18 metrelik boyu ile tekne kara bağlantısı olmayan koylarda da hizmet veriyor.

Yeni Migros Deniz Market teknesi, 52 metrekarelik satış alanıyla 1500’den fazla ürün çeşidine sahip. Geçtiğimiz yıl devreye alınan tekneden reyona açık balık satışı yeni Migros Deniz Market’te de devreye alınırken, her yıl olduğu gibi taze meyve sebze, et ve şarküteri ürünleri ile günlük sıcak ekmek, fırın ürünleri ve pizza mamülleri de satışa sunuluyor.  +90 530 918 08 11 numarasından iletişime geçerek talepte bulunan müşterilerin mağazaya ulaşımı Migros tarafından botlarla sağlanabiliyor, sonrasında ise müşteriler yeniden kendi teknelerine ulaştırılabiliyor.

Mal İhalelerinde Özel Sektör İş Deneyim Belgesi Kesin Kabul Tarihi?

Mehmet Atasever 7gündem 14haziran2024

Anahtar Kelimeler; Mal Alım Alımları, İş Deneyim Belgesi, Özel Sektör İşleri, Özel Sektör Sözleşme, Kesin Kabul, Teklif Değerlendirme

İtirazen Şikayet Konusu;  İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle; Başvuru sahibi tarafından, iş deneyimini tevsiken özel sektöre gerçekleştirilen iş kapsamında sözleşme ve fatura örneklerinin idareye sunulduğu, iş deneyime konu işin kesin kabul tarihinin ihalenin ilan tarihinden sonra olduğu gerekçesiyle tekliflerinin idare tarafından değerlendirme dışı bırakıldığı, Mal Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 37’nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince sunulan belgelerin mevzuata uygun olduğu iddiasına yer verilmiştir.

22.05.2024 tarihli ve  2024/UM.II-694 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Yapılan inceleme ve tespitler neticesinde; Başvuru sahibi istekli tarafından sunulan yeterlik bilgileri tablosu incelendiğinde, “Mesleki ve Teknik Yeterliğe İlişkin Bilgiler” satırının “İş Deneyim Belgesi Düzenlenemeyen Hallerde İş Deneyimini Gösteren Diğer Belgeler (varsa)” bölümünün “Sözleşme Tarihi” kısmında “31.12.2023” şeklinde beyan edildiği, “Sözleşme Tutarı ve Toplam Fatura Tutarı” bölümünde ise “6.635.000,00 TRY (Türk Lirası)” beyanın yer aldığı görülmüştür.

İdare tarafından 26.03.2024 tarihinde başvuru sahibi istekliye tebliğ edilen ve “Beyan edilen bilgileri tevsik eden belgelerin sunulması ve/veya numune/demonstrasyon işlemlerine ilişkin ürün örneklerinin verilmesi/kurulumların yapılması/aşırı düşük teklif açıklamalarının sunulması” konulu yazıda “30 Kalem Yaş Meyve ve Sebze Alımı İhalesi işine ait ihalede tekliflerin değerlendirmesi sürecine geçilmiş olup, beyan ettiğiniz bilgi ve belgeleri tevsik eden ve EKAP veya diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının internet sayfası üzerinden sorgulanamayan aşağıdaki belgeleri ekleri ile birlikte, İdari Şartnamenin 7.9. maddesine uygun olarak, 28.03.2024 tarihine kadar İdaremize sunmanız gerekmektedir.

Sunulması Gereken Belgeler Özel iş bitirme belgesinin 28/03/2024 tarih ve 13:00 kadar Kuruma getirilmesi” ifadelerine yer verilmek suretiyle anılan belgelerin talep edildiği görülmüştür.

Söz konusu yazıya istinaden anılan istekli tarafından idareye iş deneyimini tevsiken, …………….Hazır Yemek İnşaat Nakliye Temizlik Hizm. Odun Kömür San. Tic. Ltd. Şti. ile imzalanan mal alımına ait satış sözleşmesinin aslı ile 2 adet e-fatura sûretinin sunulduğu görülmüştür.

İstekli ile …………. Hazır Yemek İnşaat Nakliye Temizlik Hizm. Odun Kömür San. Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan “31.12.2023” tarihli “Mal Alımına Ait” sözleşme incelendiğinde; işin konusunun; “01.01.2024 – 11.03.2024 Tarihleri Arasında 11 Kalem Muhtelif Yaş Sebze-Meyve Malzemelerinin Satıcı Tarafından Temini İle Alıcıya Teslimi İşi” olduğu, sözleşme başlangıç tarihinin “01.01.2024”, bitiş tarihinin “11.03.2024” olduğu görülmüştür.

Başvuru sahibi tarafından sunulan 2 adet e-faturanın sûreti incelendiğinde; 19.03.2024 tarihli satış faturasında 4 kalem sebzeye ilişkin KDV hariç 3.700.000,00 TL’lik faturanın sunulduğu, 20.03.2024 tarihli satış faturasında ise 7 kalem meyve-sebzeye ilişkin KDV hariç 2.935.000,00 TL’lik faturanın sunulduğu, faturaların toplam tutarının 6.635.000,00 TL olduğu, yeterlik bilgileri tablosunda “Sözleşme Tutarı ve Toplam Fatura Tutarı” bölümünde ise “6.635.000,00 TRY (Türk Lirası)” beyanın yer aldığı görülmüştür.

İdarece alınan 28.03.2024 tarihli ihale komisyonu kararı ile başvuru sahibi isteklinin sunmuş olduğu iş deneyimini gösterir belgelerin (özel sektöre gerçekleştirilen benzer iş kapsamında; sunulan sözleşme ve faturalar) İdari Şartname’nin 7.5.1’inci maddesine uygun olmadığı, sunulan belgeler kapsamında söz konusu işin kesin kabul tarihinin ilan tarihinden sonra olduğu gerekçesiyle başvuru sahibi isteklinin teklifinin değerlendirme dışı bırakıldığı görülmüştür.

Mal Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Özel sektöre ve yurt dışında gerçekleştirilen işler ile alt yükleniciler tarafından gerçekleştirilen işlerin iş deneyiminin belgelendirilmesi” başlıklı 46’ncı maddesinin 2’nci fıkrasında, “…istekli tarafından; kesin kabul tarihi, ilk ilan veya davet tarihi ile ihale veya son başvuru tarihi arasında olan mal alımlarıyla ilgili iş deneyimini gösteren belgeler de sunulabilir…” hükmünün yer aldığı, ayrıca anılan Yönetmelik’in “Özel sektöre ve yurt dışında gerçekleştirilen işler ile alt yükleniciler tarafından gerçekleştirilen işlerin iş deneyiminin belgelendirilmesi” başlıklı 46’ncı maddesinin c bendinde “Sözleşmede kabul tarihine ilişkin bir düzenleme bulunmuyor ise, iş deneyimini gösteren belgeler kapsamında sunulan faturalardan en son düzenlenen fatura tarihi kabul tarihi olarak dikkate alınır. Kesin kabul tarihi, ilk ilan veya davet tarihi ile ihale veya son başvuru tarihi arasında olan mal alımlarıyla ilgili iş deneyimini gösteren belgelerde de sözleşme tutarı tam olarak değerlendirilir.” hükmünün de yer aldığı görülmüş olup, kesin kabul tarihinin, ilk ilan veya davet tarihi ile ihale veya son başvuru tarihi arasında olması durumunun mevzuata aykırılık taşımadığı tespit edilmiştir.

Bu kapsamda yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri dikkate alındığında; şikâyete konu edilen ihalenin ilan tarihinin 26.02.2024, ihale tarihinin ise 26.03.2024 tarihi olduğu, isteklinin iş deneyimini belgelendirmek amacıyla sunmuş olduğu sözleşme kapsamında söz konusu işin kabul tarihine ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı ancak bu durumda mevzuat hükümleri gereği sunulan faturalardan en son düzenlenen fatura tarihinin kabul tarihi olarak dikkate alınması gerektiği, sunulan faturaların tarihlerinin ise sırasıyla 19.03.2024 ve 20.03.2024 olduğu, bu çerçevede söz konusu işin kabul tarihinin 20.03.2024 tarihi olarak değerlendirilmesi gerektiği tespit edilmiştir.

Yapılan tüm bu inceleme ve tespitler neticesinde, başvuru sahibi isteklinin idareye sunmuş olduğu iş deneyimini gösteren belgelerin kesin kabul tarihinin sunulan faturalardan en son düzenlenmiş olan faturanın tarihi (20.03.2024) olduğu, bu tarihin de ilk ilan tarihi ile ihale tarihi arasında yer aldığı (26.02.2024-26.03.2024) tespit edilmiş olup, başvuru sahibi isteklinin iddiasının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Mehmet ATASEVER
S.B. Strateji Geliştirme E. Bşk.
KİK E.  Üyesi

 

 

Çalışan Devir Oranı Bize Neler Anlatabilir?

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem çalışan Devir Oranı Bize Neler Anlatabilir

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem çalışan Devir Oranı Bize Neler AnlatabilirÖmür boyu istihdamın artık eski moda olarak görüldüğü günümüzde, bir çalışanın çalışma yaşamı boyunca birden fazla örgütte çalışmış olması artık yeni normaldir (1). Örneğin, ABD İşgücü İstatistikleri Bürosu tarafından yakın dönemde yayınlanan çeşitli raporlar, 1957-1964 yılları arasında doğan nüfusun çalışma yaşamı boyunca ortalama 12.7 kez iş değiştirdiğini, oysa 1980-1984 yılları arasında doğanlarda ise bu sayının şimdiden ortalama 9’a ulaştığını olduğunu göstermektedir (2). 1980-1984 yılları arasında doğanların çalışma yaşamında bir süre daha kalacakları düşünüldüğünde sayının 12.7’nin üzerine çıkması beklenebilir.

Çalışanların genel olarak iş değiştirmelerinde en etkili unsurların ücret ve terfi olduğu görülmektedir. Bunun dışında Y ve Z kuşaklarının çalışmaya bakışı ve aynı kurumda sürekli aynı işi yapmaktan sıkılmaları gibi unsurların da etkili olduğu (1); kısacası iş değiştirmenin itici unsurları arasında yalnızca ücret ve terfi değil, aynı zamanda özellikle yeni kuşaklar açısından işin monotonlaşması ve yeni vasıf edinememe endişesi olduğu da söylenebilir.

Bu noktada çalışan devir oranı örgütlerin çalışanlarıyla olan ilişkilerinin anlaşılması açısından önemli bir gösterge olarak nitelendirilebilir. Bir dönemdeki (genellikle belirli bir yıl) işten çıkışların o dönemdeki ortalama çalışan sayısına oranını gösteren çalışan devir oranı (ya da işgücü devir oranı) o örgütteki çalışan hareketliliğinin yüzdesini vermektedir. Ayrıca bu oran kendi isteği ile işten ayrılanlarla, işten çıkartılanlar için ayrı ayrı da hesaplanabilir. Nihayetinde oranın önemli bir özelliği bir örgütün insan kaynakları politika ve uygulamalarının etkinliğinin yanı sıra çalışan adaylarının ne kadar isabetli seçildiği hakkında bilgi vermesidir (3).

Çalışan devir oranının hesaplanmasına ilişkin şu örnek verilebilir:

Diyelim ki dönem başında çalışan sayısı 45, dönem sonunda 55 ve bu dönemde de 10 çalışan işten ayrılmış olsun. Bu durumda çalışan devir oranını hesaplamak için önce o dönemdeki çalışan sayısının ortalamasını (45+55/2=50) bulup, işten ayrılanları buna oranlamamız gerekir ((10/50)*100)=% 20).

Örneğimizde çalışan devir oranını % 20 olarak bulduk. Peki, bu ne anlamak gelmektedir? Örneğimizdeki % 20’lik oran her 5 çalışandan 1 tanesinin bir şekilde örgütten ayrıldığını göstermektedir. Ayrıca bu oran sektörden sektöre değiştiğinden, çalışan devir oranımızın iyi mi yoksa kötü mü olduğunu anlamak için çalıştığımız sektördeki genel durumu bilmemiz de gerekir.

Diyelim ki, çalışan devir oranımız sektör ortalamasının altında çıktı. Eğer ekonomik bir kriz yoksa bunu insan kaynakları politikalarımız ve uygulamalarımızın uygun olduğunun yanı sıra çalışanlarımızı isabetli bir biçimde seçtiğimizin bir göstergesi olarak yorumlayabiliriz. Ama eğer tam tersi bir biçimde çalışan devir oranımız sektöre göre yüksekse, o zaman insan kaynakları politikalarımızın ve uygulamalarımızın ya da çalışan seçimlerimizde sorunlar olduğu sonucuna ulaşabiliriz.

Ancak çalışan devir oranımız ister yüksek ister düşük olsun dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır. Örneğin şu sorulara mutlaka yanıt verilmesi ve bunlara ilişkin nedenlerin incelenmesi gerekir (3):

  1. İşten ayrılan çalışanlar kimler ve kıdem durumları nedir?
  2. Çalışanlar işten neden ve hangi gerekçelerle ayrılıyorlar?
  3. İşten ayrılmalar belirli bir düzende ya da özellikle bazı dönemlerde mi gerçekleşiyor?

İşe yeni alınanlarla kıdemlilerin ayrılma nedenleri çoğunlukla birbirlerinden farklıdır. Diyelim ki, işten ayrılanların büyük bölümü işe yeni alınan çalışanlardan oluşuyor. Böyle bir durumda beklentileriyle mevcut durumun örtüşmediğini düşünebilir. Örneğin, Kasım ayında çalışmaya başlayan bir çalışana iş görüşmeleri sırasında Ocak ve Temmuz aylarında ücret zammı olduğu bilgisi verilmesine rağmen, işe yeni başladığı gerekçesiyle ilk Ocak ayında kendisine zam yapılmamış ya da iş görüşmesi sırasında söz edilmeyen ama örgütün iş tanımlarında bulunan bir sorumluluk kendisine verilmiş olabilir. Kıdemliler ise yaptıkları işlerin monotonlaşması ve vasıflarını geliştirememe endişesiyle ayrılabilirler. Özellikle işten ayrılmaların performans değerlendirme, zam ve terfi dönemlerinde yoğunlaşıyor olması, bu uygulamaların çalışanların beklentilerini karşılamadığının bir göstergesi olarak kabul edilebilir (3).

Kısacası, bir işyerine bağlı olarak çalışma yaşamını tamamlamanın artık yadırgandığı günümüzde, “çalışanlar nasıl olsa gidecekler” ve “gidenin yeri doldurulur” gibi anlayışlara kapılmamak gerekir. Profesyonel yaşamda elbette örgütler kadar çalışanlar da kendi çıkarlarını gözeterek çeşitli kararlar vermek durumundadır. Ne var ki, örgütler açısından “giden neden gidiyor?” ve “bir şeyleri yanlış yapıyor olabilir miyiz?” gibi soruları sormayı alışkanlık haline getirmek önemlidir.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem çalışan Devir Oranı Bize Neler AnlatabilirÇalışan devir oranının görece yüksekliği bir şeylerin ters gittiğinin açık bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Ancak bu oranın görece düşüklüğünün rehavete kapılmaya neden olmaması gerekir. Şu anda çalışan devir oranınızın sektöre göre düşük olması, gelecekte de düşük olacağının garantisini vermemektedir. Bu oran düşük olsa bile, sonuçta bazı çalışanlar örgütünüzden ayrılmaktadır. Dolayısıyla bunların nedenlerini araştırmak ve bunlara ilişkin düzeltici önlemler alıp çözüm üretmek de gerekir.

Prof. Dr. Umut OMAY

Kaynaklar

(1) Sarı, İ. ve Kaçmaz, S. I. (2023), “Sürekli iş değiştirmek iyi mi kötü mü?”, Çevrim içi: https://www.hurriyet.com.tr/gundem/bir-sorudan-fazlasi-surekli-is-degistirmek-iyi-mi-kotu-mu-42318325, (11.06.2024).

(2) National Longitudinal Surveys, Çevrim içi: https://www.bls.gov/nls/questions-and-answers.htm, (11.06.2024).

(3) Shweta ve Main, K. (2024), “Employee Turnover Rate: Definition & Calculation”, Çevrim içi: https://www.forbes.com/advisor/business/employee-turnover-rate/, (11.06.2024).

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR

YASED: Nisan’da Türkiye’ye 1,3 Milyar Dolar Değerinde Uluslararası Doğrudan Yatırım Geldi

Satınalma Eğitimi Yasednisan’da Türkiye’ye 1,3 Milyar Dolar Değerinde Uluslararası Doğrudan Yatırım Geldi

Satınalma Eğitimi Yasednisan’da Türkiye’ye 1,3 Milyar Dolar Değerinde Uluslararası Doğrudan Yatırım GeldiUluslararası Yatırımcılar Derneği’nin (YASED) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 10 Haziran 2024’Te Paylaştığı Ödemeler Dengesi İstatistiklerinden Derleyerek Hazırladığı “Rakamlarla Uluslararası Doğrudan Yatırımlar Bültenine” Göre, 2024 Yılının Nisan Ayında, Türkiye’ye 1 Milyar 278 Milyon Dolarlık Uluslararası Doğrudan Yatırım (Udy) Girişi Gerçekleşti.

10 Haziran 2024’te paylaşılan güncel resmi verilere göre, 2024 yılının Nisan ayında, Türkiye’ye, 1 milyar 278 milyon dolar değerinde UDY girişi gerçekleşti. Bu yatırım, aylara göre gelen yatırım miktarları incelendiğinde, yılın ilk dört ayındaki en yüksek yatırım oldu.

Güncel bu istatistikle beraber, yılın ilk dört ayında Türkiye’ye gelen toplam UDY miktarı 2,8 milyar dolar olarak kaydedildi. Yılın ilk dört ayında 2023’ün aynı dönemine kıyasla yüzde 29’luk bir düşüş kaydedilirken 2002 yılından itibaren Türkiye’ye gelen UDY girişlerinin toplam değeri ise 266 milyar doları aştı.

Nisan ayında gerçekleşen toplam UDY girişi 1 milyar 278 milyon dolar olarak hesaplanırken bu yatırımların 477 milyon doları yatırım sermayesi şeklindeydi. Diğer yandan, 452 milyon doları yabancı uyruklulara gayrimenkul satışı, 353 milyon doları borçlanma araçları vasıtasıyla kaydedildi. Aynı ay içerisinde yatırım tasfiyelerinin 4 milyon dolar değerinde aşağı yöndeki etkisiyle, Nisan ayındaki toplam UDY girişi 1 milyar 278 milyon dolar oldu.

En Fazla Yatırım Toptan Ve Perakende Ticaret Sektöründe Gerçekleşti

2024 yılının Nisan ayı içerisinde gerçekleşen 477 milyon dolar değerindeki yatırım sermayesi girişlerinde, 262 milyon dolarlık yatırım girişi ile toptan ve perakende ticaret sektörü, yüzde 55’lik bir pay aldı. Toptan ve perakende ticaret sektörü geçmiş dönemdeki performansının üzerinde bir performans sergilemeye devam ederken aynı ay içerisinde gerçekleşen yatırım sermayesi girişlerinin yüzde 12’sini bilgi ve iletişim sektörü çekti. Bilgisayarların, elektrik-elektronik ve optik ürünlerin imalatı (yüzde 5) ve ulaşım araçları imalatı (yüzde 4) en çok yatırım alan diğer sektörler oldu.

Nisan Ayında En Fazla Uluslararası Yatırım Birleşik Krallık ve Amerika’dan Geldi

2024’ün Nisan ayında Türkiye’ye gelen UDY yatırım sermayelerinin kaynak ülkeleri incelendiğinde, Birleşik Krallık (BK), 134 milyon dolarlık yatırım ve yüzde 28’lik payı ile Türkiye’ye en çok yatırım yapan ülke oldu. Nisan ayında, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yüzde 21’lik payı ile en büyük ikinci yatırımcı oldu.

Yılın ilk dört ayı değerlendirildiğinde ise Avrupa Birliği (AB-27) ülkeleri, toplam yatırımlardan yüzde 49’luk bir pay alırken, Amerika kıtasının payı yüzde 21 olarak kaydedildi.

Bilim Kadınları için 2024 Uluslararası Ödülleri, Sahiplerini Buldu

Satınalma Eğitimi Bilim Kadınları Için 2024 Uluslararası Ödülleri, Sahiplerini Buldu

Satınalma Eğitimi Bilim Kadınları Için 2024 Uluslararası Ödülleri, Sahiplerini BulduL’Oréal Vakfı ve UNESCO, 2024 L’Oréal-UNESCO Uluslararası Bilim Kadınları Ödülleri’nde ödül alan beş ismi açıkladı.   Paris’teki UNESCO Genel Merkezi’nde düzenlenen tören ile ödüle hak kazanan araştırmacılar; yaşam ve çevre bilimlerindeki öncü araştırmaları, kanser, sıtma, çocuk felci gibi bulaşıcı hastalıkların ve obezite, diyabet ve epilepsi gibi kronik rahatsızlıkların çözümüne katkıları nedeniyle onurlandırıldı.

L’Oréal-UNESCO Uluslararası Bilim Kadınları Ödülleri her yıl Afrika ve Arap Devletleri, Asya ve Pasifik, Avrupa, Latin Amerika ve Karayipler ile Kuzey Amerika olmak üzere beş geniş bölgenin her birinden bir kadın bilim insanını ödüllendiriyor.

Bu yıl 26’ncısı düzenlenen programın ödül sahipleri, dünya çapında 350 aday arasından, Inserm Araştırma Enstitüsü Araştırma Direktörü, Fransız Bilimler Akademisi üyesi ve L’Oréal-UNESCO Bilim Kadınları Uluslararası Ödülleri’nin eski kazananı olan Profesör Brigitte L. Kieffer’in başkanlık ettiği bağımsız uluslararası bir jüri tarafından seçildi.

Ödüle hak kazanan araştırmacıların çalışmaları, kanser vakalarının 2050 yılına kadar %77 oranında artabileceği, obezitenin dünya genelinde her 8 kişiden 1’ini etkilediği ve hâlâ 249 milyondan fazla sıtma enfeksiyonu vakasının bulunduğu bir dönemde, büyük halk sağlığı sorunlarıyla başa çıkmak için bilimin her zamankinden daha fazla kadına ihtiyaç duyduğunu gösterdi.

2024 L’oréal-UNESCO Bilim Kadınları İçin Uluslararası Ödülü’nün Sahipleri

AFRİKA VE ARAP DEVLETLERİ ÖDÜLÜ

Profesör Rose Leke – İmmünoloji

Kamerun, Yaoundé I Üniversitesi, Tıp ve Biyomedikal Bilimler Fakültesi Bulaşıcı Hastalıklar ve İmmünoloji Bölümü Eski Başkanı ve Biyoteknoloji Merkezi Eski Direktörü

Rose Leke, gebelikle ilişkili sıtma vakalarını iyileştirme, çocuk felcinin ortadan kaldırılmasına destek sağlama ve Afrika’da aşılama oranlarını artırma konularında gösterdiği liderliğinin yanı sıra, olağanüstü araştırmaları ve öncü çabalarıyla, genç bilim insanlarının kariyer yollarını iyileştirme konusundaki gayretleri için ödüle layık görüldü. Dr. Leke’nin ulusal, bölgesel ve küresel etkisi, memleketi Kamerun’da ve Afrika genelinde halk sağlığı üzerinde derin bir etki yarattı. Başarıları, onu genç kadın bilim insanları için bir rol model, önde gelen bir eğitimci ve savunucu olarak konumlandırdı.

LATİN AMERİKA VE KARAYİPLER ÖDÜLÜ

Profesör Alicia Kowaltowski – Biyokimya

Biyokimya Profesörü, São Paulo Üniversitesi, Brezilya

Alicia Kowaltowski, “hücrenin ana enerji kaynağı olan ve pil görevi gören” mitokondri biyolojisine yaptığı temel katkılardan dolayı ödüllendirildi. Çalışmaları, obezite ve diyabet gibi kronik hastalıkların yanı sıra yaşlanma sürecinde enerji metabolizmasının etkilerini anlamamız için kritik önem taşıyor. Bir araştırmacı ve gösterdiği liderliğinin yanı sıra Latin Amerika’da bilimin savunulması ve halka yayılması için ilham oluyor.

KUZEY AMERİKA ÖDÜLÜ

Profesör Nada Jabado – İnsan Genetiği

McGill Üniversitesi Pediatri ve İnsan Genetiği Bölümleri Profesörü, Kanada Pediatrik Onkolojide Birinci Kademe Araştırma Başkanı, Kanada

Nada Jabado, agresif pediatrik beyin tümörlerinden sorumlu genetik bozuklukların kavranmasında devrim yarattığı için ödüllendirildi. Onkohistonlar olarak adlandırılan, insan hastalıklarındaki ilk histon mutasyonlarına ilişkin ufuk açıcı keşfi, kanser araştırma alanında temel bir değişime yol açtı. Yenilikçi araştırmaları ve küresel bir işbirlikçi ağ kurmadaki etkili liderliği sayesinde, genç hastalar için hem teşhiste hem de klinik tedavileri geliştirerek pediatrik kansere yönelik tıbbi yaklaşımı yeniden şekillendirdi.

ASYA VE PASİFİK ÖDÜLÜ

Profesör Nieng Yan – Yapısal Biyoloji

Tsinghua Üniversitesi Yaşam Bilimleri Fakültesi Üniversite Profesörü, Shenzhen Tıp Araştırma ve Çeviri Akademisi Kurucu Başkanı,  Shenzhen Körfezi Laboratuvarı Direktörü, Çin

Hücre zarı boyunca iyonların ve şekerlerin trafiğine aracılık eden çoklu zar proteinlerinin atomik yapısını keşfettiği ve zarlar arası taşınmayı yöneten ilkeleri ortaya çıkardığı için ödüle layık görüldü. Olağanüstü araştırmaları epilepsi ve aritmi gibi birçok bozukluğa ışık tuttu ve ağrı sendromunun tedavisine yön verdi. Alanında lider bir otorite olan Dr. Yan, dünya çapında kadın bilim insanlarına ilham veriyor ve araştırmayla bilim eğitiminde cinsiyet eşitliğinin güçlü bir savunucusu olarak öne çıkıyor.

AVRUPA ÖDÜLÜ

Profesör Geneviève Almouzni – Meloküler Biyoloji

Curie Enstitüsü, Bilimler Akademisi Üyesi, Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (CNRS) Araştırma Direktörü, Fransa

Geneviève Almouzni, DNA’nın hücre çekirdeği içindeki proteinlerle nasıl paketlendiğinin anlaşılmasına yönelik ufuk açıcı katkılarından dolayı ödüllendirildi. Epigenetik alanındaki öncü çalışması, normal gelişim sırasında hücre kimliğinin nasıl belirlendiğine ve kanser tarafından nasıl bozulduğuna dair buluşları ilerletti. Araştırmaları ilerletme, yeni nesil bilim insanlarını yetiştirme ve kadınları bilimde teşvik etme konusundaki olağanüstü başarıları ilham verici bir rol oynuyor.

26 YILDIR BİLİMDE KADINLARI GÜÇLENDİRİYORUZ

UNESCO verilerine göre bugün hâlâ dünya çapındaki üç araştırmacıdan biri (%33) kadınlardan oluşuyor.[1] Cam tavan bir gerçekliğini korumaya devam ediyor; Avrupa’da bilimsel liderlik rollerinin yalnızca dörtte biri kadınlar tarafından üstleniliyor[2] ve 1901’de Nobel Bilim Ödülleri’nin ortaya çıkmasından bu yana yalnızca 25 kadın ödül aldı.[3]

L’Oréal Vakfı ve UNESCO, 26 yıldır Bilim Kadınları İçin Uluslararası Ödülleri ve 140’tan fazla ülkeyi kapsayan Genç Yetenekler Programları aracılığıyla bilimde cinsiyet eşitliğini teşvik etmek için birlikte çalışıyor, kadın bilim insanlarına ışık tutuyor ve kadın bilim insanlarının bu konudaki cinsiyet eşitliğini kırmaya katkıda bulunuyor.

Kuruluşundan bu yana, L’Oréal–UNESCO Bilim Kadınları İçin Programı

132 Uluslararası Ödül sahibi ve 4.000’den fazla genç kadın araştırmacı da dahil olmak üzere, araştırmalarının mükemmelliği nedeniyle 4.400’den fazla kadını onurlandırdı.

Ödüle layık görülenler arasında, 7 bilim kadını da Nobel Ödülü aldı.

Ödül töreninde konuşan L’Oréal Vakfı İcra Direktörü Alexandra Palt şunları söyledi: “İnsanlık için sürdürülebilir bir gelecek, kadın ve erkek arasındaki gerçek eşitliğe bağlıdır. Dünyada benzeri görülmemiş zorluklarla karşı karşıya olmamıza rağmen, ne yazık ki bugün bilim dünyasında gerçek eşitlik durumu halen daha geçerli değil. L’Oréal-UNESCO Bilim Kadınları İçin Programı, 26 yıldır devam eden bu sorunun tartışmaların merkezinde kalmasını sağladı. Özellikle pek çok kadın bilim insanı tarafından yürütülen araştırmaların profilini yükseltmeye ve gelecek nesil kadın araştırmacılara ilham vermeye çalıştık. 2024 Uluslararası Ödülleri’nin beş kazananının tamamladığı araştırmalar, insanlığın sağlığı açısından önemli ilerlemeler sağlıyor ve bizi bu mücadelemizi sürdürmemize teşvik ediyor.”

UNESCO Doğa Bilimleri Genel Müdür Yardımcısı Lidia Brito şunları söyledi: “Kadınları bilimde güçlendirmek bir eşitlik ve pragmatizm meselesidir. Kadınlar nüfusun yarısını oluşturuyor.  Çevresel bozulma, iklim ve biyolojik çeşitliliğin bozulması, salgın hastalıklar, teknolojik bölünme veya kalıcı yoksulluk gibi karşılaştığımız ciddi zorluklarla başa çıkmak için insanlığın tüm yaratıcılığını ortaya koyması gerekiyor. Nobel Bilim Ödülleri arasında kadınların sayısının giderek arttığını görmek cesaret verici. 1901 yılından bu yana, 25 kadın bu unvana sahip oldu; bu kişilerin 15’i (%60) 1998’de L’Oréal-UNESCO Bilim Kadınları İçin Programının oluşturulmasından bu yana varlığını sürdürüyor. Bahsi geçen 15 kadından altısı ise daha önce L’Oréal-UNESCO Kadınlar İçin Bilim Uluslararası Ödülleri’nin sahibi olmuş ve daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştür.”