Kurumsal Kimliğin Kazanılması

“Tıpkı insanlar gibi, kurumlar da kendi kişiliklerini geliştirirler.” Wynn Guiditus

Kurum kimliği, örgütün yaptığı tüm faaliyetlerin ya da birçoğunun belirgin ve açık ortak yönetiminden oluşur. Wally Olins’e göre kurum kimliği bir kuruma ait üç ana noktayı yansıtmaktadır:

  • Kurumun kim olduğu
  • Kurumun ne yaptığı
  • Kurumun faaliyetlerini nasıl yaptığı

Selznick (1996), bir işletmenin sadece formal yapısının kurumsallaşmasıyla var olacağını, bunun yanında birey ve gruplar arasında uyumlu bir etkileşimin ve değer özdeşleşmesinin de mevcut olmasının gerektiğini belirtmektedir.

Kurumsal kimlik, bir işletmenin tanınma olgusu ve kendini temsil etme biçimlerinin tümünü içerir. İşletmenin kartviziti, çalışanların konuşma ve giyinme tarzı, internet sitesi gibi unsurları içerir. Bu çerçevede kurumsal kimlik bir şirketin, bir ürün ya da hizmetin, markasının adı, sembolü, antetli kâğıdı, taşıt araçlarının tasarımı, kurum binasının genel görünümü, iç dekorasyonu, personellerinin davranış tarzları, yönetim şekli, kurumda çalışan profili ve kalitesi, üretim ve hizmet anlayışı gibi unsurları kapsayan bir kavramdır.

İşletmeler, kurumsal kimliklerini en etkili ve verimli olarak kurumsallaşma sonucunda kazanabilmektedir. Kurumsallaşma aşamaları ne kadar doğru ve profesyonel bir şekilde gerçekleştirilirse kurumsal kimlik de o denli doğru ve net bir şekilde ortaya çıkmış, değişime açık ve kurum açısından misyon ve vizyona hizmet ediyor olacaktır.

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT

Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi

İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

 

Detaylı bilgiler için aşağıdaki eseri okuyabilirsiniz:

Mert, G. (2021). Aile İşletmelerinde Kurumsallaşma ve Kurumsallaşma Süreci, Ed. Osman Yılmaz ve Gözde Mert, Aile İşletmelerinde Kurumsallaşma ve Aile Anayasası, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara. https://www.gozdemert.com/ebook/aikaa.pdf

İstanbul Üniversitesi ve UGM İş Birliği İle Uygulamalı Gümrük ve Dış Ticaret Uzmanlığı Sertifika Programı

İstanbul Üniversitesi ve UGM iş birliğinde düzenlenen İŞ İMKANI SUNAN ”Online Uygulamalı Gümrük ve Dış Ticaret Uzmanlığı” sertifika programı yeniden başlıyor.
Programın amacı, katılımcıları gümrük ve dış ticaret mevzuat uygulamaları hakkında bilgilendirmek, örnek uygulamalar ile karmaşık sorunları çözebilecek kapsamlı bir anlayış kazandırmak ve dış ticaret işlemlerinin süreçlerinde gerekli olan bilgileri ve temel uygulamaları öğretmektir.
Katılım şartları ve kayıt için: https://sem.istanbul.edu.tr

Fiyat Farkı Öngörülmesi Zorunlu olan Hizmet İhaleleri ?

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, İdari Şartname ve Sözleşme Tasarısı düzenlemeleri uyarınca sadece işçilik maliyetlerine ilişkin fiyat farkı hesaplanacağının anlaşıldığı, söz konusu yemek hizmeti alımı işinin 24 aylık süreyi kapsadığı, 24 Şubat 2022 tarih ve 31760 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “4734 Sayılı Kamu İhale Kanununa Göre İhale Edilen Hizmet Alımlarında Uygulanacak Fiyat Farkına İlişkin Esaslarda değişiklik yapan Esaslar” uyarınca 365 takvim gününü aşan hizmet alımlarında fiyat farkı hesaplanmasının, hizmette kullanılacak girdilerin ağırlık katsayılarının ve kullanılacak alt endekslerin ihale dokümanında belirlenmesinin ve malzemeli yemek hizmeti alımlarında çiğ girdilere ilişkin olarak her durumda gıda ürünlerine ait ilgili TÜİK alt endekslerinin kullanılmasının zorunlu hale getirildiği, ancak idarece ihale dokümanında hizmet alımında kullanılacak girdilerin ağırlık katsayılarının ve alt endekslerin belirlenmediği ve dolayısıyla ihale dokümanının anılan esaslara uygun olarak hazırlanmadığı, idarenin şikayet başvurusuna verdiği cevapta ihale ilanının yayımlandığı tarihte EKAP’ta ağırlık katsayıları, alt endeksleri ve TÜİK alt endeksleri ile ilgili modül oluşmadığının belirtildiği, ancak anılan katsayı ve endekslerin yürürlükteki mevzuat hükümleri gereğince belirli olması sebebiyle idarenin cevabının uygun olmadığı, iddialarına yer verilmiştir.

07.07.2022 tarihli ve 2022/UH.II-848 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

KİK Genel Tebliği 81. Maddesi ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre ihale edilen hizmet alımlarında uygulanacak fiyat farkına ilişkin esasların uygulama esasları bölümünün 7. Maddesine istinaden personel çalıştırılmasına dayalı olmamakla birlikte ihale dokümanında personel sayısının belirlendiği ve haftalık çalışma saatinin tamamının idarede kullanıldığı hizmet alımlarında işçilik maliyetlerine ilişkin fiyat farkı hesaplanacaktır. Haftalık çalışma saatinin tamamının idarede kullanılmadığı işçiler için fiyat farkı ödenmeyecektir.

Sadece haftalık çalışma saatinin tamamını idarede geçiren personel ücretleri için, 31 Ağustos 2013 tarihli ve 28751 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan 4734 Kamu İhale Kanunu’na göre ihalesi yapılacak olan hizmet alımlarına ilişkin fiyat farkı hesabında uygulanacak esaslarda değişiklik dair esaslar uyarınca ve bu esasların asgari ücret ve diğer işçilik maliyetlerindeki değişiklikten kaynaklanan fark başlıklı 6. maddesi hükümlerine göre fiyat farkı hesaplanacaktır. “düzenlemesi,

Sözleşme Tasarısı’nın “İşin süresi” başlıklı 9’uncu maddesinde “9.1. İşe başlama tarihi 01.07.2022; işi bitirme tarihi 30.06.2024” düzenlemesi,

Anılan Tasarı’nın “Fiyat farkı ödenmesi ve hesaplanması şartları” başlıklı 14’üncü maddesinde “14.2. Bu sözleşme kapsamında yapılan işler için fiyat farkı hesaplanacaktır.

Fiyat Farkı Açıklamaları, Yürürlükteki fiyat farkı kararnamesi hükümlerine göre uygulama yapılacaktır.

KİK Genel Tebliği 81. Maddesi ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre ihale edilen hizmet alımlarında uygulanacak fiyat farkına ilişkin esasların uygulama esasları bölümünün 7. Maddesine istinaden personel çalıştırılmasına dayalı olmamakla birlikte ihale dokümanında personel sayısının belirlendiği ve haftalık çalışma saatinin tamamının idarede kullanıldığı hizmet alımlarında işçilik maliyetlerine ilişkin fiyat farkı hesaplanacaktır. Haftalık çalışma saatinin tamamının idarede kullanılmadığı işçiler için fiyat farkı ödenmeyecektir.

Sadece haftalık çalışma saatinin tamamını idarede geçiren personel ücretleri için, 31 Ağustos 2013 tarihli ve 28751 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan 4734 Kamu İhale Kanunu’na göre ihalesi yapılacak olan hizmet alımlarına ilişkin fiyat farkı hesabında uygulanacak esaslarda değişiklik dair esaslar uyarınca ve bu esasların asgari ücret ve diğer işçilik maliyetlerindeki değişiklikten kaynaklanan fark başlıklı 6. maddesi hükümlerine göre fiyat farkı hesaplanacaktır…” düzenlemesi yer almaktadır.

İhale konusu işin süresinin 365 takvim gününü aşan bir hizmet alımı olduğu durumlarda,

idari şartname ve sözleşmelerde 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa Göre İhale Edilen Hizmet Alımlarında Uygulanacak Fiyat Farkına İlişkin Esaslara göre fiyat farkı hesaplanacağının belirtilmesi ve bu doğrultuda ihale dokümanında malzemeli yemek hizmeti alımlarına ilişkin olarak Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan Endeks Tablosunun 10 numaralı “Gıda Ürünleri” sütunundaki sayı veya bu endeksin alt endekslerinde belirtilen sayılardan uygun olan birine veya birkaçına yer verilmesi gerektiği,

idarece ihale dokümanında fiyat farkı verileceğine ilişkin düzenleme yapılması durumunda, hizmet alımında kullanılacak girdilerin ağırlık katsayılarının ve kullanılacak alt endekslerin dokümanda belirlenmesinin zorunlu olduğu anlaşılmaktadır.

İdare tarafından hazırlanan İdari Şartname ve Sözleşme Tasarısı’nda yürürlükteki fiyat farkı kararnamesi hükümlerine göre uygulama yapılacağının belirtildiği, personel çalıştırılmasına dayalı olmamakla beraber ihale dokümanında personel sayısının belirlendiği ve haftalık çalışma saatinin tamamının idarede kullanıldığı hizmet alımlarında işçilik maliyetine ilişkin fiyat farkının hesaplanacağı, haftalık çalışma saatinin tamamının idarede kullanılmadığı işçiler için fiyat farkı ödenmeyeceği belirtilmiştir.

İdare tarafından şikayet başvurusuna verilen cevapta İdari Şartname’nin fiyat farkına ilişkin maddesinin EKAP yönergeleri doğrultusunda hazırlanmış olmakla beraber, ilan tarihinde kullanılacak ağırlık katsayıları, alt endeksleri ve TÜİK alt endeksleri ile ilgili EKAP’ta bir modül oluşmadığı ifade edilmiştir.

Yukarıda aktarılan mevzuat açıklamaları ve tespitler neticesinde, ihale konusu işin yürütülmesi aşamasında fiyat farkı hesaplanmasının zorunlu olduğu, BUNA İLİŞKİN MEVZUATA UYGUN DÜZENLEMELERİN DOKÜMANDA YER ALMASI GEREKTİĞİ,

bu kapsamda fiyat farkı hesaplama formülüne ilişkin ağırlık katsayılarının belirlenmediği, ihale dokümanında malzemeli yemek hizmeti alımlarına ilişkin olarak Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan Endeks Tablosunun 10 numaralı “Gıda Ürünleri” sütunundaki sayı veya bu endeksin alt endekslerinde belirtilen sayılardan uygun olan birine veya birkaçına yer verilmediği,

fiyat farkı katsayılarına ilişkin olarak EKAP’ta idarelerin düzenleme yapabilmesi için idarelere serbest alan bırakıldığı, ancak idarenin bu kısımda sadece yürürlükteki fiyat farkı kararnamesi hükümlerine göre uygulama yapılacağına ilişkin düzenleme yaptığı,

fiyat farkı katsayılarına ve endekslerine yönelik bir belirleme yapmadığı anlaşıldığından, başvuru sahibinin iddiasının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Sonuç olarak, yukarıda mevzuata aykırılıkları belirtilen işlemlerin düzeltici işlemle giderilemeyecek nitelikte işlemler olduğu tespit edildiğinden, ihalenin iptali gerekmektedir.

Anılan Kanun’un 54’üncü maddesinin onbirinci fıkrasının (a) bendi gereğince İHALENİN İPTALİNE,

Oybirliği ile karar verilmiştir.

 

Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen 

Döviz Cinsinden Çeklere Olanak Sağlanmalı

Yapılan son TL ödemesi zorunluluğu düzenlemesine bağlı olarak döviz cinsinden çeklerin kullanımının imkânsız hale geldiğini dile getiren Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün, “Ülkemiz ticaret hayatında anlaşmazlık ve huzursuzluklara yol açan bu durumun ödeme gününde güncel kurla TL ödeme yapılmasına müsaade edilen döviz cinsinden çeklere imkân sağlanması ile kolay bir şekilde düzelebileceğini düşünüyoruz” dedi.

 Ticarette Anlaşmazlıkları Arttırıyor

Uygulamanın bilhassa plastik sektörü gibi ithal hammadde kullanımının yoğun olduğu sektörlerde ticari anlaşmazlıklara yol açtığının altını çizen Selçuk Gülsün, “Bilindiği üzere ülkemiz ithalatının yaklaşık %90’ı hammadde ve yatırım mallarından oluşmaktadır. Yani üretimin devam etmesi için ihtiyaç duyulan girdilerin önemli bir kısmı ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Bu kapsamda yurtiçinde üretimi ve ticareti yapılan ürünler dahi bir noktada döviz ile ilişkili hale gelmektedir. 19 Nisan 2022 tarihinde yapılan düzenlemeyle işletmelere TL ödeme zorunluluğu getirilmişti. Söz konusu düzenleme her ne kadar işletmelerin operasyonel ihtiyaçlarını arttırmış olsa da iş dünyası bir şekilde bu duruma adapte oldu. Lakin bahse konu düzenlemenin döviz cinsinden çeklerin kullanımının imkânsız hale gelmesi gibi istenmeyen bir çıktısı daha oldu. Bu durum çeklerin ödeme tarihlerinde işletmelerin karşı karşıya gelmesi durumunu doğurmakta.

Ayrıca söz konusu durumdan kaynaklı güven kaybı ya da kur kaynaklı farkın tahsil edilemeyeceği kaygısı sebebiyle hammadde tedarikçileri vadeleri ya çok kısmakta ya da tamamen vadesiz satışa yönelmektedir ki bu durum mamul üreticilerinin işletme sermayesi ihtiyaçlarında hızlı bir tırmanışa neden olmaktadır. Bu sebeple ödeme gününde güncel TCMB efektif satış kuru üzerinden ödemesi yapılmak üzere döviz cinsinden çek düzenlenmesine imkân verilirse ticari anlaşmazlıkların önüne geçilebilecek ve başta sektörümüz olmak üzere yoğun olarak ithal girdi kullanmak zorunda kalan sanayi kollarımızda da bir nebze rahatlama sağlanacaktır” dedi.

Üretim ve İhracata Odaklanmalıyız

Son dönemde hızlı mevzuat değişikliklerinin de etkisiyle işletmelerin operasyonel süreçlere odaklanmak zorunda kaldığını belirten Gülsün, “Oysa ki dünyada yaşanmakta olan sorunlar ülkemiz için fırsatlara da gebe. Bu dönemde sanayi işletmelerinin ticari bir getirisi olmayan süreçlerle vakit kaybetmek yerine üretim ve ihracata odaklanmasını sağlayabilirsek pandemi dönemi doyunca dış ticarette elde ettiğimiz kazanımlarımızın kalıcı hale getirilmesi ve bunlara yenilerinin eklenmesi mümkün olacaktır. Bu sebeple sanayinin genel işleyişini bozacak mevzuat düzenlemelerinden imtina edilmesi ve işletmelerin gerek yatırım gerek işletme sermayesi ihtiyaçları için finansmana erişiminin kolaylaştırılması yolunda atılacak adımlar ülkemizde kalıcı büyümenin anahtarı konumunda olan sanayinin hızlı büyümesi için önem taşımaktadır” dedi.

Mevzuat Değişiklikleri Öncesi Tüm Paydaşların Görüşü Alınmalı

Hayata geçirilen mevzuat değişikliklerinin hazırlık süreçlerinin daha içerici hale getirilmesi gerektiğini dile getiren Gülsün, “Aksi halde mevzuatların uygulanmasında öngörülemeyen hususlar olması kaçınılmaz hale geliyor. Oysa ki konunun tüm paydaşlarının hazırlık süreçlerine dahil edilmesi durumunda bu noktaları daha öncesinde tespit etmek mümkün olacaktır. Bir diğer husus ise mevzuatların yayımlanma tarihleri ile uygulama tarihleri arasında ilgili taraflara adaptasyon için en ufak bir zaman tanınmamasıdır. Bu sebeple her düzenleme yayımlandığında iş dünyasında küçük çaplı krizler yaşanmasına ve uygulama net olarak anlaşılıncaya kadar geçen sürede iş gücü kayıplarına sebep olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi mevzuat yayımlanma tarihleri ile uygulama tarihleri arasında makul bir zaman bırakılması bu tarz sorunların yaşanmasının önüne geçecektir” dedi.

Plastik Arşiv Kutusu Alım Talebi – 40.000 Adet

Ürün Tanımı: Ölçü olarak: 5 adet geniş klasörün, alınacak olan plastik arşiv kutusuna sığması istenmektedir.

Adet: 40.000 adet civarında

Teklifleriniz için: ticaret@satinalmadergisi.com

Son Teklif Toplama Tarihi: 9 Ağustos

İşinizin Vitamin Değerlerini Ölçtürdünüz mü ?

Bu haftaki yazımda çalışma yaşamına ilişkin ilginç yaklaşımlardan biri olan Warr’ın Vitamin Modelinden bahsetmek istiyorum.

1980’li yıllarda işsizlik ve psikolojik açıdan sağlıklı iş ilişkisi üzerindeki araştırmalarını sürdüren Warr, elde ettiği bulgular ve yaptığı gözlemler sonucunda, bazı iş niteliklerinin işgörenlerin zihinsel ve psikolojik sağlıkları açısından tıpkı vitaminlerin insan bedenindeki etkilerine benzer etkide bulunduğu sonucuna ulaşmıştır (1).

Warr’ın iş niteliklerinin işgörenlerin zihinsel ve psikolojik sağlıkları üzerindeki etkilerini açıklamak amacıyla vitamin analojisini kullanmasının nedeni, tıpkı vitaminlerde olduğu gibi, iş niteliklerinin gerekenden düşük seviye olmasının sorunlara yol açtığını tespit etmesi ve bazı iş niteliklerinin etkili olabilmesi için sürekli takviye edilmesinin, diğer bazılarının da fazlası zarar verdiği için bunların sınırlı kullanılmasının gerektiğini fark etmesidir. Kısacası işgörenlerin zihinsel ve psikolojik sağlıklarının korunması ve geliştirilmesi bazı iş niteliklerinin belirli bir seviyenin altına düşmemesinin, bazı iş niteliklerinin ise belirli bir sınırı aşmamasının sağlanmasına bağlıdır. Böylelikle Warr, belirli bir seviyenin altına düşmemesinin sağlanması gereken iş niteliklerini “sürekli etki” (Constant Effect) ve belirli bir sınırı aşmaması gereken iş niteliklerini de “ilave değer kaybı” (Additional Decrement) olmak üzere iki gruba ayırmıştır (2, 3).

Vitamin modeline göre belirli bir seviyenin altına düşmemesi gereken iş nitelikleri şunlardır (4):

  1. Parasal ihtiyaçların giderilmesi,
  2. Çalışma koşullarının uygunluğu,
  3. Görev ve rolün değerli olması,
  4. Yönetim ve denetimin destekleyici bir anlayış benimsemesi,
  5. Kariyer fırsatlarının sağlanması,
  6. Adil muamelede bulunulması.

Belirli bir sınırı aşmaması gereken iş nitelikleri ise şunlardan oluşmaktadır (5):

  1. Yapılan iş üzerinde kişisel kontrol fırsatının verilmesi,
  2. Beceri kazanma ve kullanma fırsatının sağlanması,
  3. Çalışana hedef konulması,
  4. İşlerin ve görevlerin çeşitlendirilmesi,
  5. Görev ve sorumluluklarla bunlara ilişkin geri bildirimin açık ve belirli olması,
  6. Diğer kişilerle iletişimin sağlanması.

İşgörenlerin zihinsel ve psikolojik sağlıkları sonuçta iş tatmininin ve işe bağlılıklarının sağlanması açısından önemlidir. Zihinsel ve psikolojik anlamda sorun yaşamayan işgörenlerin de motivasyonlarının ve buna bağlı olarak da verimliliklerin yüksek olması beklenebilir. Bu açıdan Warr’ın Vitamin Modelinin çalışma yaşamı açısından dikkat çekici ve önemli bazı noktalara işaret ettiği söylenebilir.

Vitamin Modelinde “sürekli etki” çerçevesinde tanımlanan iş niteliklerinin özelliği, bu iş niteliklerinin eksikliğinin işgören açısından olumsuz etkiye yol açması, fazlalığının ise bir noktadan sonra ilave bir etkiye neden olmamasıdır. Örneğin, Modele göre parasal kazançlar yetersizken işgörenlerin motivasyonu ve verimliliği düşmekte, parasal kazançların fazlalığı ise bir noktaya kadar motivasyonu ve verimliği yükseltmekte ancak o noktadan sonra daha fazla bir artış meydana gelmemektedir. Dolayısıyla işverenlerin ve yöneticilerin yalnızca parasal unsurlarla işgörenlerinin verimliliklerini arttırabilecekleri yanılgısına düşmemeleri gerekmektedir. Ücret ve diğer gelirlerin olması gerekenden az uygulanması doğrudan işgörenin verimliliğini, ücret ve diğer gelirlerin olması gereken fazla uygulanması ise doğrudan işletmenin kârlılığını düşürecektir.

Benzer biçimde çalışma ortamının ve ekipman niteliğinin uygun olmaması, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili önlemlerin alınmaması verimliliği düşürürken, bunların olması gerekenden fazlası ilave bir verimlilik sağlamayacaktır. Yine görev ve rolün değerli olması, yönetim ve denetimin destekleyici bir anlayış benimsemesi, kariyer fırsatlarının sağlanması ve adil muamelede bulunulması da benzer biçimde etkileri sahiptir. Bunların yeterli olmadığı durumlar sorunlara yol açmakta, olması gerekenden fazlası ise ilave bir değer ortaya çıkartmamaktadır.

Warr tarafından “ilave değer kaybı” çerçevesinde tanımlanan, diğer bir ifade ile fazlasının zarar verdiği iş niteliklerinde ise ilginç bir durum söz konusudur. Bunların eksikliği de fazlalığı da zarar vermektedir. Örneğin haftanın 5 günü çalışan ve bütün mesaisi boyunca tek bir işi sürekli olarak yapmak durumunda kalan bir işgörenin bir süre sonra monotonluk nedeniyle motivasyonu ve buna bağlı olarak da verimliği kaçınılmaz olarak düşecektir. Bunun engellenmesi için bu işgörenin iş ve görev tanımı işletmenin diğer bir bölümünde haftada bir gün görevlendirilmesi gibi bir uygulama ile çeşitlendirilebilir.

Böyle bir uygulamanın işgören açısından beceri kazanma ve becerilerini kullanıp gösterme fırsatı vereceği açıktır. Ancak bu işgörenin iş ve görev tanımını her gün işletmenin farklı bir bölümünde çalışacak kadar çeşitlendirmenin de yarardan çok zarar vereceğini kabul etmek gerekir. Benzer biçimde bir işgören için ulaşılması gereken bir hedef konulması, o işgöreni motive edebilir. Ancak gerçekçi olmayan hedeflerin konulması işgörenin motivasyonunu arttırmayacak, tam tersine düşürecektir.

İnsan kaynakları uygulamaları her geçen gün zenginleşen bir literatüre dayanan bilimsel temeller çerçevesinde şekillenmektedir. Bu noktada iş analizi, iş değerlemesi, performans değerlemesi ve bunlara bağlı olarak ücret yönetimi gibi insan kaynakları uygulamalarının önemi ortaya çıkmaktadır.

Ne var ki, vitamin modelinin dayandığı “olması gereken” ölçütünün ne olduğu belirsizdir ve bu nedenle hem işletme hem de işgören açısından sübjektif özellikler taşımaktadır. Vitamin modeli hangi iş niteliklerinin nasıl bir etkide bulunduğunu göstermektedir. Oysa olması gerekenin ne olduğunun bilinmesi ve bunların nasıl ele alınıp uygulanacağı işveren ve yöneticilerin maharetlerine kalmaktadır. İşte bu noktada da işverenin ve yöneticinin bilgisi, tecrübesi ve yeteneği ön plana çıkmaktadır.

Kısacası Warr’ın ileri sürdüğü Vitamin Modelinin aslında üzeri örtük bir biçimde bir gerçeğe işaret ettiği de söylenebilir: İnsan yönetmek hem bir bilimdir hem bir sanattır hem de bir ustalıktır.

Prof. Dr. Umut OMAY

Kaynakça

(1) Daniels, K., Le Blanc, P. M. and Davis, M. (2014), “The Models that Made Job Design”, An Introduction to Contemporary Work Psychology, John Wiley & Sons, West Sussex, pp. 74-75.

(2) Warr, P. (2017), “Happiness and Mental Health: A Framework of Vitamins in the Environment and Mental Processes in the Person”, The Handbook of Stress And Health: A Guide to Research and Practice, Ed. C. L. Cooper ve J. C. Quick, John Wiley & Sons, West Sussex, pp. 60-61.

(3) Statt, D. A. (1994), Psychology and the World of Work, MacMillan, Hampshire, p. 320.

(4, 5) Warr, a.g.e., p. 60-64.

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR

Lojistikte Simbiyotik Yaşam Mümkün müdür ?

Akademik bir yazı değildir. Herhangi bir firmanın aleyhine veya lehine de değildir.

Biyolojide simbiyotik yaşam iki canlının tek bir organizma gibi birbirleriyle yardımlaşarak bir arada yaşamalarıdır. Acaba bu fikir lojistikte işe yarar mı?

Geleneksel işleyiş her firmanın kendi özelinde operasyonlarını yürütmesidir. Önerilen işleyiş (simbiyotik) Deloite raporunda vurgulandığı gibi büyük lojistik firmalardan birinin servis ücreti karşılığında küçük firmaların satınalma – dağıtım – stok yönetimi işlerini üstlenmesidir.

Kurgusal bir örnekle iki işleyişi karşılaştıralım. Değerlendirme ölçütümüz toplam maliyet (satınalma ve navlun, TL) ve kat edilen mesafe (sürdürülebilirlik açısından, km) olsun.

. Birbirlerine 30km mesafeli iki tedarikçimiz var, biri T1 ürünün, diğeri T2 ürününü üretiyor.

  • Birbirlerine 20km mesafede 3 mağaza var, M1, M2, M3.
  • Her mağazada her hafta hem T1 hem T2 ürünü satılıyor.
  • Mağazalar her hafta tedarikçilerden birer sevkiyat alıyorlar, navlun 0,5 TL/km ile ödeniyor.
  • Tedarikçilerde sipariş miktarına göre iskontolu fiyat uygulanıyor.
  • Tedarikçilerin mağazalara olan mesafeleri, miktara göre iskontolu fiyat listeleri ve mağazaların ürün bazında haftalık satışları yandaki tablolarda gösterilmiştir.

Geleneksel İşleyişte toplam maliyeti ve kat edilen mesafeyi hesaplayalım:

. M1 mağazası satınalma = 200 x 10 + 100 x 20 = 4.000 TL

  • M2 mağazası satınalma = 200 x 10 + 200 x 20 = 6.000 TL
  • M3 mağazası satınalma = 100 x 10 + 300 x 18 = 6.400 TL (250 adedi aşan sipariş iskontolu oldu)
  • M1 mağazası navlun = (100km + 120km) x 0,5 TL/km = 110 TL
  • M2 mağazası navlun = (110km + 110km) x 0,5 TL/km = 110 TL
  • M3 mağazası navlun = (120km + 100km) x 0,5 TL/km = 110 TL
  • Toplam maliyet = 16.400 TL + 330 TL = 16.730 TL
  • Toplam kat edilen mesafe = 660 km

Şimdi önerilen işleyişe bakalım.

Lojistik firmasının dağıtım merkezi (DM)

  • T1 tedarikçisine 60km ve T2 tedarikçisine 50km uzaklıkta,
  • M1 mağazasına 40km, M2 mağazasına 50km, M3 mağazasına 50km uzaklıta ve
  • mağazalarla tedarikçilerin arasında bir konumdadır.

Lojistik firması

  • Tedarikçiden ürün toplarken T1 – T2 – DM ve
  • mağazalara ürün dağıtırken DM -M1 – M2 – M3 rotalarını takip edecektir (mavi okla gösterilmiştir).
  • Lojistik firması mağazaların siparişlerini konsolide ederek tedarikçilere sipariş verecektir.
  • Firma bu hizmeti mağazalara 0,1 TL/adet bedelle verecektir.

Önerilen İşleyişte toplam maliyeti ve kat edilen mesafeyi hesaplayalım:

. T1 ürünü satınalma = (200 + 200 + 100) x 9 = 4.500 TL (miktar iskontosu alındı)

  • T2 ürünü satınalma = (100 + 200 + 300) x 16 = 9.600 TL (miktar iskontosu alındı)
  • Tedarikçiden toplama navlunu = (30km + 50km) x 0,5 TL/km = 40 TL (T1 – T2 – DM rotası)
  • Mağazalara dağıtım navlunu = (40km + 20km + 20km) x 0,5 TL/km = 40 TL (DM-M1-M2-M3 rotası)
  • Servis ücreti = (500 adet M1 + 600 adet M2) x 0,1 TL/adet = 110 TL
  • Toplam maliyet = 14.100 TL + 80 TL + 110 TL = 14.290 TL
  • Toplam kat edilen mesafe = 160 km

Belirlediğimiz ölçütlere göre önerilen işleyiş:

  • Finansal:730 TL den 14.290 TL ye, %15 daha ucuz,
  • Sürdürülebilirlik: 660 km den 160 km ye, %75 daha az kilometre, daha az karbon emisyonu açılarından daha avantajlıdır.
  • Ayrıca bu servis Kısıtlar Teorisi tamamlama çözümüyle birlikte sunulduğunda sistemdeki toplam stok seviyesinde %20-40 azalma, satışlarda %10-20 artış, dolayısıyla stok devir hızında %40-100 artış ve bulunurluk servisinde %99+ seviyesine ulaşmak gibi önemli yan faydalar da sağlanacaktır.

Stok devir hızını iyileştirmenin katkısını hesaplayalım:

  • 1.000.000 TL değerinde stok ve %20 kar marjı olan bir firmada
  • izlenen dönemde stokların fazladan sadece bir tur atması halinde
  • 1.000.000 TL x %20 = 200.000 TL ilave kazanç sağlanacaktır.

Deloite raporda vurgulandığı gibi Lojistik büyük firma altyapı sağlayıcısı (industry infrastructure provider) olmuştur. Ürün toplama ve dağıtımda Lojistik firmanın kendi filosu veya bankaların ortak ATM kullanımı tarzında havuz filosu kullanılarak etkinlik artırılabilir. Mağazalarda ve dağıtım merkezindeki tamamlama çözümü (on demand fulfillment) bulunurluk sağlayacaktır. Mağazalardan çevrimiçi satışla müşterilere dağıtılacak ürünler için mikro lojistik (kurye) firmalar (drop shipping) havuzu kullanılabilir.

Tedarikçilerin farklı sektörlerde olması, ürün çeşitliliği, mağazalarda farklı ürün gamlarının satılması, mağazaların farklı firmalar olması, hatta mamül yerine hammadde tedariki yapılması vb ana fikri etkilemez. Lojistik köyleri, lojistik portalları, kümelenme stratejileriyle uyumludur.

Bu servisin konsinye olarak verilmesi dağıtım yapılan firmalara “kullandığın kadar öde” opsiyonunun sağlanmasıdır. İş kurmak kolaylaşır, ticaret canlanır, istihdam sağlanır, dolayısıyla devletin vergi geliri artar. Merak edenler Bayilik konulu 2 yazıdan oluşan seriye bakabilirler.

Simbiyotik yaşam mümkündür, herkes kazanır!

Kısıtlar Teorisinin

  • Üretim çözümü DBR için OTIF100
  • Perakende çözümü Replenishment için FILLRATE100 bakabilirsiniz,
    • simülatörle deneyebilirsiniz,
    • ücretsiz bir ay test edebilirsiniz.
  • Proje Yönetimi çözümü CCPM için çeşitli yazılımlar var, araştırabilirsiniz.

Kazanmanın coşkusu kaybetme korkusunu aştığında dönüşüm başlayacaktır.

Utkan ULUÇAY

“Çalışmakta olduğum işimden gördüğüm lüzum üzerine istifa ediyorum”, Dilekçesi Veren İşçi, Dava Dilekçesinde Somut Fesih Sebepleri Bildirebilir mi ?

4857 sayılı İş Kanunu’nda işçinin istifası adı altında bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu bakımdan işçinin haklı bir sebebe dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmekte ve istifa iradesinin karşı tarafa ulaşması ile birlikte iş ilişkisi sona ermektedir.

Uygulamada, işçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bu durum bazen istifa dilekçesinin zorla imzalatılmasıyla bazen de istifa dilekçesi yazılması halinde, ihbar ve kıdem tazminatı ödeneceği vaadi ile ortaya çıkmaktadır.

Bazen de işçiler istifa iradesini karşı tarafa bildirirken genel ifadeler kullanmakta ve bu durum uygulamada tartışma yaratmaktadır. Örneğin, ”gördüğüm  lüzum üzerine istifa ediyorum, şahsi işlerimden dolayı istifa ediyorum” gibi ifadeler içeren istifa dilekçeleri yazıldığı görülmektedir. Bu gibi durumlarda, sonradan dava dilekçelerinde istifanın ardındaki gerçek durumlar ortaya çıkmakta ve dava dilekçelerinde ücret, yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları gibi somut fesih sebepleri ileri sürülerek kıdem tazminatı talebinde bulunulmaktadır.

Yüksek Mahkeme istikrar kazanmış kararlarında, “İstifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması ile işçinin dava dilekçesinde somut fesih sebepleri bildirmesinde, çelişkili bir yön bulunmadığını” dolayısıyla işçinin istifa iradesinin ardındaki gerçek durumun araştırılmasını ve buna göre karar verilmesini kabul etmektedir.

Yargıtay’a göre, “Esasen Yasada işçinin istifası adı altında bir düzenlenme yer almamaktadır. Bu bakımdan işçinin haklı bir sebebe dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez.

Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir. Uygulamada en çok karşılaşılan şekliyle, işçinin ihbar ve kıdem tazminatı haklarının ödenmesi şartıyla ayrılma talebi istifa olarak değil, ikale (bozma sözleşmesi) yapma yönünde bir icap olarak değerlendirilmelidir.

İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverenin tazminatların derhal ödeneceği sözünü vermek ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması halinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde, istifa iradesinin bulunmadığına yönelik olarak irade fesadı iddiası tanık dahil her türlü delil ile ispatlanabilir.

Somut olayda, davacı iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini iddia etmiş, davalı iş sözleşmesinin davacı istifası ile sona erdiğini savunmuş olup mahkemece, dosyada bulunan istifa dilekçesi uyarınca iş sözleşmesinin istifa ile sona erdiği kabul edilmek suretiyle kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı, işverene karşı keşide ettiği 11.11.2011 tarihli yazılı fesih bildirimi ile, “… çalışmakta olduğum işimden gördüğüm lüzum üzerine istifa ediyorum. Gereğinin yapılmasını rica ediyorum” şeklindeki ifadeleri kullanarak iş sözleşmesini sona erdirmiştir. Dava dilekçesinde ise, ödenmeyen üç aylık ücret, yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının yanı sıra kendi hesabından şirket için yaptığı ödemelerin tarafına ödenmemesi ve davalı işyerinde usule aykırı işlemler yapılması nedeniyle iş sözleşmesinin feshedildiği açıklanmıştır. İstifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması sebebiyle, davacı tarafın dava dilekçesinde somut fesih sebeplerini bildirmesinde, çelişkili bir yön bulunmamaktadır. Bu halde, istifanın ardındaki gerçek durum üzerinde durulmalıdır. Dosya içeriğine göre, davacının ödenmeyen ücret, yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin bulunduğu sabit olup bu husus mahkemenin de kabulündedir. Bu yön itibariyle de, işçi feshi haklı sebebe dayanmaktadır. Anılan sebeplerle, kıdem tazminatı alacağının hüküm altına alınması gerekirken, dosya içeriğine uygun olmayan gerekçeyle reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.

Taraflar arasında fazla mesai alacağının hesabı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.

Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.

Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıklar ile husumetli tanıkların anlatımlarına değer verilemez.

Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı ve tanık beyanları doğrultusunda davalı işyerinde haftanın 6 günü ortalama olarak 10 saat mesai yapıldığı, ara dinlenmesi düşüldükten sonra toplamda 54 saat fili çalışmanın bulunduğu ve bunun 9 saatinin fazla mesai olduğu kabul edilmek suretiyle hesaplama yapılmıştır. Mahkeme, bilirkişi raporunda tespit edilen miktar üzerinden %30 hakkaniyet indirimi yapılarak talebin hüküm altına alındığı belirtmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda fazla çalışma alacağı 10.882,72 TL olarak hesaplanmış olup, mahkemece hüküm altına alınan fazla çalışma alacağı miktarı 2.000,00 TL’dir. Her ne kadar davacı vekilince hüküm ve gerekçe kısmında çelişki yaratılmak suretiyle alacak miktarının yanlış hüküm altına alındığı iddia edilmiş ise de; davacı tarafından fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla açılan işbu davada davacının, fazla mesai alacağı bakımından ıslah talebinde bulunmadığı ve bu sebeple mahkemece taleple bağlı kalınarak dava dilekçesinde ilgili alacak için talep edilen 2.000,00 TL üzerinden hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Mahkemece hükmedilen fazla mesai ücretinin miktarı yerinde ise de, hükmün gerekçesinde taleple bağlılık ilkesine dayanılarak ilgili alacak bakımından dava dilekçesindeki miktara hükmedildiğinin açıkça belirtilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir”.

Sonuç olarak, Yargıtay, istifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması sebebiyle, işçinin dava dilekçesinde ücret, yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları gibi somut fesih sebeplerini bildirmesinde çelişkili bir yön bulunmadığını, bu halde istifanın ardındaki gerçek durum üzerinde durulması gerektiğini, dolayısıyla feshin haklı nedene dayandığını ve bu yön itibariyle işçinin kıdem tazminatına hak kazanacağını kararlaştırmıştır[1].

Lütfi İNCİROĞLU

[1] Y22.HD.12.03.2018 T., E.2015/28613,  K.2018/6355; Y22.HD.19.06.2018 T., E.2018/4752,  K.2018/15134 Legalbank

 

 

‘Fit For 55 ’ Mevzuatında Güncellemeler Denizyolu Taşımacılığı AB ETS’de

Denizyolu Taşımacılığı Açısından Revizyon Öncesi AB ETS Önerisi;

AB Komisyonu 14 Temmuz 2021 tarihinde, Yeşil Mutabakat’ın bir parçası olan ve sera gazı emisyon salımlarını 2030 yılına kadar (1990 yılı seviyelerine kıyasla) %55 oranında azaltmak üzere ‘Fit For 55’ mevzuat paketini öneri olarak sunmuştu. Hatırlamak gerekirse mevzuat paketi; emisyon ticaretinin genişletilmesi ve sistemin sıkılaştırılması, düşük emisyonlu yenilenebilir enerjinin yaygınlaştırılması ve daha yüksek verimlilik,  düşük emisyonlu ulaşım yakıtlarının ve bunu destekleyecek alt yapının hızlı bir şekilde kullanıma sunulması, vergi politikalarının Yeşil Mutabakat hedefleriyle uyumlaştırılması, karbon kaçağının önlenmesi ve sınırda karbon düzenleme mekanizması gibi önerileri içermektedir. Mevzuat paketinin Denizcilik Endüstrini ilgilendiren maddelerini dergimizin 112.sayısında (Nisan-22) detaylı olarak bulabilirsiniz.

Bu maddelerden en önemlisi olan denizyolu taşımacılık faaliyetlerinin, önceden var olan (2005) AB Emisyon Ticaret Sistemine (ETS) dahil ederek, AB’nin gemilerden kaynaklanan sera gazlarından arındırılmasını hızlandırmak ve düşük karbon emisyonlu teknolojilere yatırım yapmayı teşvik etmek amacıyla kapsamı genişletmesiydi. Buna göre; 2023 yılından itibaren AB içi rotalarda 5000 GT üzeri gemiler, her bir ton karbondioksit salımı kapsayacak şekilde aşamalı olarak izin almaları gerekecek ( 3 yıl muafiyet) ve 2026 yılından itibaren ise tam (%100) olarak ETS sisteme dahil olması teklif edilmişti. Avrupa Ekonomik Alanına (AEA-EEA) gelen/giden gemiler için ise yaydığı emisyonun %50’sini ödemekle sorumlu olmaları önerilmişti.

Revize Edilmiş Öneri

AB ETS revizyonuna ilişkin raporun 8 Haziran tarihli Genel Kurulda reddedilmesinin ardından, Parlamento (AP) karbon mevzuat paketini 22 Haziran tarihinde yapılan oylamanın ardından oybirliğiyle kabul etmiş, 2022 sonuna kadar müzakerelerin tamamlanıp yasanın çıkarılması beklenmektedir. Paket AB ETS ile birlikte Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM-CBAM) ile Sosyal İklim Fonu revizyonlarını da kapsamaktadır.

  • Üç kurum yani AB Parlamentosu, Konsey ve Komisyon; AB içi rotalarda emisyonların tamamını kapsamak üzere, Denizyolu Taşımacılığının ETS’ye dahil edilmesi konusunda anlaşmaya varmışlardır.
  • Sadece Karbondioksit (CO2) emisyonları değil, metan (CH4) ve nitröz oksitin (N2O) de sisteme dahil edilmesi ayrıca AB MRV’nin bu gazların raporlanmasını içerecek şekilde genişletilmesi önerilmiştir.
  • Komisyon ve Konsey, sistemin 2024-2026 tarihleri arasında kademeli, 2026’da ise AB içi rotalarda emisyonların tamamını (%100), AB’ye giden/gelen seferler için yarısını (%50) kapsayacak şekilde uygulanmasını istiyor.

Ancak Parlamentonun isteği;

  • 5000 GT ve üzeri gemiler için;
  • Ocak.2024’den itibaren AB içi rotalarda emisyonun tamamı, AB’ye gelen/giden seyirlerde yarısı
  • 400-5000 GT gemiler için;
  • Ocak.2027’den itibaren AB içi rotalarda emisyonun tamamı (%100), AB’ye gelen/giden seyirlerde ise, ilgili ülkenin ETS veya eşdeğer bir sistemi yoksa emisyonun tamamı kapsama alınması,
  • Ek olarak, 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren, 400 GT gemiler için MRV raporlama yapılması önerilmiştir.

Tahsisatları Sunma Sorumluluğu Kime Ait Olacak?

Önceki önerideki gibi ‘Nakliye Şirketi’ sorumlu olacaktır. Buna göre, geminin işletilmesi sorumluluğunu alan kişi veya kuruluşlardır. (AB Parlamento ve Konsey’inin 336/2006 Sayılı Tüzüğün Ek1’ine göre sorumlulukları yüklenenler.)

Okyanus Fonu

ETS gelirlerinin %75’inin Okyanus Fonu adı altın enerji verimli ve iklime dayanıklı bir AB denizcilik sektörünün inşası için oluşturulması önerilmiştir.

AB Sektör Çevresinden Güncellemeyle İlgili Görüşler

AB Armatörler Birliği (ECSA) konuyla ilgili kendi web sitesindeki açıklamalarında, revizyondan memnuniyetlerini bildirmişlerdir. En önemli unsurun ise; ‘Kirleten Öder’ prensibi ile ETS maliyetlerinin sözleşme maddeleriyle ticari operatörlere zorunlu olarak aktarılması olmuştur. Birlik gelirlerin (%75) denizciliğe ait özel bir fonda toplanarak enerji geçişi için kaynak olarak kullanılacak olmasından da memnun olduklarını açıkladılar.

Aynı şekilde AB Deniz Limanları Organizasyonu (ESPO), revizyondan ve fon gelirlerinin limanlar ve denizcilik yatırımlarına aktarılmasından memnun olduklarını; uygulamalar esnasında ise AB rotalarından kaçılarak farklı limanlarda karbon kaçağı ve limanlar üzerinde iş kayıplarının önlenmesi için ETS’de tedbirler alınması gerektiği uyarısında bulunmuşlardır.

AB ETS’ye Uyum Navlun Maliyetlerini Etkileyecek

Küresel nakliye şirketleri, artık yasalaşma sürecine giren tasarının maliyetlere etkileri konusunda bakış açısı sunmaya başladılar. Tasarıya göre sisteme aşamalı geçiş yapan endüstrinin, gemilerden kaynaklanan ton başına CO2’in karbon fiyatlamasının kademeli olarak 2026’ya kadar artması ile navlun fiyatlarının artacağı sinyallerini vermekteler. Hatta bazıları, şeffaflık olması açısından 2023 ilk çeyreğinden itibaren bunu ek olarak ücretlendireceklerini bildiriyorlar.

Inovasyon ve Karbonsuz Teknolojilerin Geliştirilmesi ve Desteklenmesi

AB, net sıfır ilk kıta olma hedefi doğrultusunda, geçiş sürecinde topluluğunun refahı için iklimle uyumlu devrim gibi yeni bir ekonomik çağın kilidini açarak, bu yolculuğa hem model hem de öncülük etmektedir.  Geçişi zorunlu kılmak, iklime uyumlu endüstriyi adil geçişi sağlayacak şekilde dönüştürmek üzere yasal düzenleme mekanizmalarından elde edeceği gelir kaynaklarını yaratarak tekrar bu hedef için fonlar oluşturmaktadır.

Bu kapsamda, denizcilikten elde edilecek ETS gelirlerinin (öneride % 75’i) Okyanus Fonu’na aktarılarak; enerji geçişi, altyapı revizyonları ile düşük karbonlu teknolojilerin inovasyonu gibi sektörün ikilime dayanıklılığı için harcanması planlanıyor. Ayrıca inovasyon projelerini teşvik etmek için Horizon Europe vb destekler aracılığıyla sürdürülebilir teknolojilere yatırım yapıyor. Mesela sıvı yeşil hidrojen (LH2) ile çalışan bir ro-ro tasarımı projesine AB’nin Araştırma ve Yenilik programı Horizon 2020’den 8 milyon Euro’luk finansman sağlandı. Birlik içindeki bu tarz hibe ve teşvikler, sektörümüzün pazar payına olumsuz etkileri olabilir.

Dolayısıyla bu tarz işbirliklerinin ülkemizde de oluşturulması ve doğru teşvikler ile desteklenerek karbonsuz yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesi son derece önemlidir. Ayrıca inovasyonda işbirliği; pazara girmenin maliyetini ve riskini azaltıp, yeni ürün geliştirilmesi ve ticarileştirmesindeki zamanı azalttığından, sürdürülebilir kalkınmanın inşası için son derece kritiktir.

Ülkemizdeki Yasal Gelişmeler

Ülkemizdeki bu yönlü gelişmelerden kısaca bahsetmek gerekirse, Yeşil Mutabakat Eylem Planı ve ardından Paris İklim Anlaşması’nın 2021 yılında kabul edilmesiyle neredeyse her alandaki çalışmalar hızlandı ve bu yıl Şubat ayında yapılan İklim Şurası’na ait Sonuç Bildirgesi Haziran-2022 tarihinde yayınlandı. İklim Kanununun ise yılsonuna kadar çıkması beklenmektedir. Bildirgede, ‘Karbon Fiyatlandırma ve Emisyon Ticaret Sistemi’ başlığı altında 10 adet karar yer almaktadır . Tavsiye kararları arasında, ulusal ETS kurulması ve uygulamaya alınmasına yönelik çalışmaların 2024 yılında tamamlanması yer almaktadır. Ayrıca ETS’den elde edilecek gelirlerin tamamının düşük karbonlu ekonomiye adil geçişi de güvenceye alacak şekilde harcanması gerektiği bildirilmekte ve %50’sinin reel sektörün başta modernizasyon- inovasyon olmak üzere düşük karbonlu yatırımları desteklemek üzere harcanmasına yönelik tavsiye kararı bulunmaktadır. Öte yandan yatırım, bankacılık ve raporlama tarafında sürdürülebilir finansın gelişimini sağlayacak önemli adımlar atılmıştır. Yeşil finans yatırımcılarının arttırılması ve bu yatırımları sektörlerin dönüşümüne sunmak üzere karşılıklı güven ortamını oluşturmak için gerekli düzenlemeler yayınlanmaya devam etmektedir.

Dönüşüm Stratejileri Geliştirmek

Aşamalı Sanayi Devrimlerinden 5.0’a gelirken neredeyse bir asırdan fazla bir sürede mevcut fosil yakıt bağımlılığımız, sınırsız kaynak kullanımına dayalı lineer ekonomi modelimizle, kaynaklarımızı dünyanın yenilenme hızından daha hızlı tükettik ve iklim krizinin bütün ekonomileri esir almasını sağladık ve bu durumu tamir edebilmek için 2030 (7 Yıl) ve 2050 (+20 yıl) hedefleri belirlendi. Artık faaliyetlerimizin çevresel ve sosyal etkilerini değerlendirmeden ekonomik kalkınmanın sürdürülebilirliğini yerine getirmek imkansız oldu. Dolayısıyla en büyük ekonomiden en küçüğüne, küresel şirketlerden mikro şirketlere kadar, her kesimin iklim değişikliğine uyumlu stratejiler geliştirme zorunluluğu vardır. Ve bunun gerçekleşmesinde finansman kadar en önemli itici güç ‘İşbirliği’dir. Ulusal çıkarlarımız açısından dönüşümün gerisinde kalmamak, fırsatları değerlendirmek, düşük karbonlu sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için kamu, özel, üniversiteler, STK’lar vd. işbirlikleri son derece kritiktir. Hepimiz aynı gemideyiz ve kaynakları kendi ihtiyaçlarımıza yetecek kadarını kullanıp gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyoruz.

Gül SALDIRANER

EG Partner- SMMM, BD

www.eg-econsulting.com

Kaynakça:

[1] HILL DICKINSON-06-07-2022 – Decarbonisation and shipping: EU Emissions Trading Scheme – Update (June 2022) Retrieved July 09, 2022, from https://www.hilldickinson.com/insights/articles/decarbonisation-and-shipping-eu-emissions-trading-scheme-%E2%80%93-update-june-2022

[2] WHITE & CASE -06-07-2022 – European Parliament and Council adopt positions on ETS and CBAM proposals: next steps—final agreement & formal adoption Retrieved July 09, 2022,

https://www.whitecase.com/publications/alert/european-parliament-and-council-adopt-positions-ets-and-cbam-proposals-next

[3] EY-2022 – European Parliament adopts carbon legislation package, final negotiations with EU Member State representatives expected soon

July 12, 2022, from https://www.ey.com/en_gl/tax-alerts/european-parliament-adopts-carbon-legislation-package-final-negotiations-with-eu-member-state-representatives-expected-soon#:~:text=On%2022%20June%202022%2C%20the,and%20the%20Social%20Climate%20Fund.

[4] THOMMESSEN-01-07-2022 – Update on the extension of EU ETS to include maritime transportation Retrieved July 15, 2022, from  https://www.thommessen.no/en/news/extension-of-eu-ets-to-include-maritime-transportation

[5] MAERSK -12-07-2022 – EU Emissions Trading System (ETS) latest developments Retrieved July 15, 2022, from  https://www.maersk.com/news/articles/2022/07/12/eu-ets-latest-developments

[6] HYSHIP – HySHIP project clinches EUR 8m funding award Retrieved July 15, 2022, from

https://hyship.eu/hyship-project-clinches-eur-8m-funding-award/

 

Enflasyon ve Sihirli Sopa

ENFLASYON

Enflasyon için her aklına gelen bi şey söylemeye başladı. Enflasyon için hayat pahalılığı denildi. Adı ne olursa olsun enflasyonun adı enflasyondur. Hayat pahalılığı da olsa ben geçen yılın fiyatları ile bu yılın fiyatlarına göz attığımda her ürün için cebimden oldukça yüklü para verdiğim gerçeğini görmekteyim.

Fazla söze gerek kalmadan öncelikle otoritelerin ne dediklerine kısa bir göz atalım:

Öncelikle TCMB’nin görüşleri…

Enflasyon konusunda TCMB’nin tahminleri kaç defa revize edildi bir bilseniz. Hiçbir tahmin tutmadı.

Sayın Cumhurbaşkanımızın tepki duyduğu hususlardan bir tanesi bu değil miydi? “Enflasyon konusunda hiçbir tahmin tutmayacak mı?”

Öyle anlaşılıyor ki 2022 yılındaki enflasyon tahminleri de tutmayacak. Hangi veriler kıstas alınarak tahmin yapıldı ki?

% 300 oranındaki şeker,

% 300 oranındaki akaryakıt

% 250 oranındaki elektrik

% 600 oranındaki gübre

% 100 ila 400

arasında değişen gıda fiyat artışları mı esas alındı acaba?

Bırakın çarşı pazar enflasyonunu, halihazırda resmi enflasyon oranları dahi % 80’i aşmış iken 2022 yılı enflasyonu nasıl % 60.4 olacak? Bu aydan başlayarak enflasyon geriye doğru gitmeye başlarsa acaba TCMB’nin % 60.4 enflasyon tahmini tutar mı sizce?

Şimdiye kadar görmediğim kadar yüksek oranlarda zamlar yapıldı ki ne zamlar. Gıda, akaryakıt, elektrik, et, süt, doğal gaz, gübre sebze ve meyve. Saydığım ürünlere yapılan zam oranı % 100 ile % 600 arasında ancak TÜİK enflasyonu sadece ve sadece % 80. Ne kadar gerçeği yansıtıyor değil mi?

Kısa bir süre önce…

Patlıcan, patlıcan olalı 40 liraya satılmadı, domates, domates olalı 30-40 liraya satılmadı, maydanoz, maydanoz olalı hem demetleri küçüldü, hem de 10 liraya satılmadı. Marula söyleyecek sözüm kalmadı. Ya salatalık. Birine hıyar dediğin zaman hakaret yerine iltifat şeklinde algılayacak. Kelimelerin anlamı da değişti. Taze fasulye 50 lira.

Yaz meyvelerinden sadece bir örnek vereceğim: İncirin kilosu 50 ila 60 lira

İnsaf yahu…

Ve 2022 yılı enflasyon tahmini % 60.40 olacak öyle mi?

KONSERVE KAPAKLARI UCUZLUYOR

Ailelerimizin her sene yaz aylarında yaptıkları;

  • Salça
  • Konserve
  • Reçel

Ürünlerini bu sene kaç aile yapabilecek? Yapamayacak.

2021 yılında kilosunu 3 Liraya aldığımız salçalık domates bu sene tam 10 lira. Ve TÜİK hala enflasyon % 80 desin, hala TCMB’nin 2022 enflasyon tahmini % 60.40 desin. Tablo ortada. Kaç aile konserve veya reçel yapabilecek?

İçim karardı ya. Bardağın dolu tarafından bakalım biraz.. Reçel ve konserve yapımında kullanılan cam kavanozların kapakları zamlanmadı. Çünkü çok az kişi konserve veya reçel yapabiliyor. Talep az olunca, kavanoz kapakları satılamaz oldu ve iki sene önceki fiyatlarla piyasada. İşte size güzel bir haber.

ENFLASYON VE SİHİRLİ SOPA

Hiç kimsenin elinde sihirli bir sopa yok ki enflasyonu düşürsün. Yapılan zamlar minik değil, okkalı ve insafsızca zamlar yapılmaya başlandı. Piyasa zamlarını otoriteler de görmekte, devletin resmi kurumları da.

2023 YILI ENFLASYON TAHMİNİNE SÖYLEYECEK SÖZÜM KALMADI

Ama yine de bir cümle yazmak istiyorum 2023 yılı enflasyon tahminlerine; bir ay sonrasının tahminini yapamayan TCMB ve diğer resmi kurumların 2023 yılı enflasyon tahminini % 19.20 belirtmesine kaç kişi tüm samimiyeti ile inanıyor? İzahı olmayan bir tahmin, mizahtan öte gidemez.

Hem 2022, hem de 2023 enflasyon tahminlerine inanmayı ve gerçekleşmesini o kadar çok isterdim ki…

2024 yılına kadar kim öle, kim kala…

Reşat BAĞCIOĞLU

Kaynak: https://tr.investing.com/news/economy/merkez-bankas-yl-sonu-enflasyon-tahminini-604e-ckard-2332862?utm_source=responsys&utm_medium=email&utm_campaign=Daily_Digest&utm_term=Editorial_DailyDigest_V3_TR_760588&utm_content=subnews_headline

 

Ticaretle ilgili alım-satım ve danışmanlık taleplerinizi https://satinalmadergisi.com/ticaritalep/ sayfasından iletebilirsiniz.