Satınalma Dergisi Ağustos 2022, Yıl:10, Sayı:116

Değerli yöneticiler, 

Sektörel gelişmelerini anlama ve yorumlamada yöneticilerimizle gerçekleştirdiğimiz röportajları çok önemli buluyorum. Yol gösterici oluyorlar. Bu sayımızda sağlık sektöründen BHT Clinic satınalma müdürü Sn. Sema Türkmen ve üretim sektöründen Yılmaz Makine satınalma müdürü Sn. Bedrettin Ayverdi ile gerçekleştirdiğimiz röportajlarımızı bulacaksınız. Yine bu sayımızda birbirinden değerli makaleler var. Emekleri için tüm yazarlarımıza teşekkür ederim. 

Bu dönemde tüm dünyadan olduğu gibi ülkemizde de işletmeler yol haritası oluşturmakta hayli zorlanıyor. Stratejiler ve öncelikler farklı olsa da iş hayatının temel gündemi, belirsizlik ve risklerle dolu bir ortamda yaşam mücadelesi. Rekabet edebilme ve ayakta kalabilmenin sıkıntıları her tarafta hissediliyor. 

Firmalar bir bütün halinde sektör dinamiklerinden, sektörler ise ülke ve dünya ekonomisi ile doğrudan bağlantılı. Her katman bir diğeri ile ilişkili, her şey iç içe. Zincirin halkalarındaki bir olumsuzluk tüm dünya ekonomisini ve şirketleri etkiliyor. 

Talebin bugün ve gelecekteki yapısını değerlendirebilmek hiç kolay değil. İşletmeler talep tahminlemede geçmişte zorlanıyorlardı bugün de zorlanıyorlar. Fakat günümüzde hiç olmadığı kadar “bilinmeyen” var. Her firma bu durumdan kendi payını farklı düzeylerde alıyor. 

Bir kısım firmalar, müşterilerinden gelen üretim siparişleriyle kapasitelerini doldurabiliyor. Bu işletmeler için problem tedarik tarafında yoğunlaşıyor. Hammadde, yarı mamul ve malzeme fiyat dalgalanmaları, dövizdeki yükselme sıkıntıların başında geliyor. Depolama ve stok yönetim anlayışı değişebiliyor. Farklı ihtiyaçlardan kaynaklansa da depo yer arayışının arttığını söyleyebiliriz. Geçmiş senelerin navlun ve terminlerini tutturmak mümkün olamıyor. Bu sıkıntılar elbette aşılamayacak konular değil. Yeni dönem azami dikkat ve tecrübe gerektiriyor. 

Diğer taraftan işletmelerin önemli bir kısmı da stok miktarlarını olabildiğince azaltalım düşüncesinde. Optimum stok seviyeleri ile çalışma ve nakit pozisyon son derece stratejik hal aldı. Önünü görmekte zorlanan tüm işletmelerimizin ortak gündemi uygun kredi arayışı ise devam ediyor. 

Tüm sektörler kur değişimlerinden doğrudan etkileniyor. Döviz talebinin döviz arzının üzerinde olduğu görülüyor. Son çeyrekte özel sektöre ait yüksek miktarda dış borç ödeme yükümlülüğü biliniyor. İthalatın hız kesmeden artışı üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olmaya devam ediyor. Bu etkiler doğrultusunda yöneticilerin sene sonu kur beklentileri daha erkene gelme tehlikesi ile karşı karşıya. Gerekli önlemlerin alınarak ekonomi ve üretimde işlerin yolunda gitmesi ortak temennimiz. 

Ticaretinizi Geliştirin 

Ürünlerinizi E-Mağazada https://satinalmadergisi.com/magaza/ satabilirsiniz. Kampanya düzenleyebilir kupon kodu yayınlayabilirsiniz. Ayrıca şirket ihtiyaçlarınız için teklif alınmasını isterseniz kapalı devre ticaret@SatinalmaDergisi.com üzerinden paylaşabilirsiniz. 

Dergi aboneliği ile ekibinizin mesleki yetkinliklerinizi yükseltin 

Şirketlerimize abonelik avantajı sunuyoruz. Departmanınızın mesleki gelişimi artık çok daha kolay. Ekip olarak tüm dergi arşivine (115 sayı), mesleki raporlarına ve bir yıl boyunca 12 sayıya erişim sağlayın. Dijital dergi aboneliği için https://satinalmadergisi.com/dijital-islem-merkezi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz. 

Keyifli okumalar, 

Prof. Dr. Murat Erdal
Editör


 

Gümrük Müşavirleri Cumhuriyetimizin 100.Yılında Meslek Kanununa Sahip Olmak İstiyor

113.kuruluş yılını kutlayan Gümrük Müşavirleri, Türk ekonomisine “değer” katmaktan kıvanç duyarken, Türk toplumuna daha fazla katkı yapmalarını sağlayacak Meslek Kanunları olmadan Müşavirlik Derneklerine bağlı olarak faaliyette bulunmaları nedeniyle kırgınlar.

Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 yılında, bir çok değişik alanda reformlar yapılarak kırgınlıkların giderilmesine yönelik adımlar atılması kuvvetle muhtemel.

Dış ticaretin toplum menfaatlerine uygun olarak yapılmasının sağlanmasında, Ticaret Bakanlığı ile birlikte görev ve sorumluluk yüklenmiş olan Gümrük Müşavirleri de, 22 yıldır sürmekte olan kırgınlıklarının giderilmesini, mağduriyetlerinin sona erdirilmesini haklı olarak bekliyor.

Gümrük Müşavirlerinin bu kırgınlıklarının sebebi, bir yandan, ekonominin can damarı olan dış ticaret ekosistemine muazzam katkı sağlayacak bilgi birikimine, potansiyele ve vizyona sahip olup, diğer yandan, dış ticaretin kamu yararına uygun olarak yapılmasının sağlanmasında en zorlu süreçlerde görev ve sorumluluk yüklenmiş olmalarına rağmen,

Sahip oldukları kapasitenin ekonomiye aktarılmasını sağlayacak, kanunla kurulmuş kamu kuruluşu niteliğindeki meslek örgütleri bünyesinde değil de, üstlendikleri sorumluluğa uygun bir statü olmayan Gümrük Müşavirliği Derneklerine bağlı olarak faaliyette bulunmalarıdır.

Ayrıca; Dünya ülkeleri arasında uluslararası rekabette öne çıkmak için, ülkemizin sahip olduğu bütün beşeri sermayenin optimum kullanılması, ekonomiye katkı sağlayacak hiçbir değerin zayi edilmemesi de gerekli.

Bu nedenle, 113 yıllık köklü bir geçmişe, ekonomiye ve istihdama katkı sağlayacak bilgi birikimine, potansiyele ve vizyona sahip olan Gümrük Müşavirlerinin, bu birikimlerinin ekonomiye aktarılmasını, 22 yıldır sürmekte olan kırgınlıklarının giderilmesini sağlayacak Meslek Kanunu’nun bir an önce çıkarılması gereğine vurgu yapan makalemi kamuoyunun istifadesine sunuyorum.

Gümrük Müşavirleri Meslek Kanunu bağlamında, dış ticaretin ülke menfaatlerine uygun olarak yapılmasının sağlanması ve denetlenmesinde Ticaret Bakanlığı ile birlikte görev ve sorumluluk yüklenmiş olan gümrük müşavirlerinin, Türk ekonomisine yapacağı katkılar üzerine değerlendirmeler.

I.GİRİŞ

Gümrük Müşavirleri ile ilgili çok sayıda akademik çalışma ve makale var. Ancak, “ Gümrük Müşavirleri Meslek Kanunu neden çıkarılmalıdır, kamusal meslek olan gümrük müşavirleri dernekler bünyesinde değil de, neden kanunla oluşturulmuş meslek odalarının çatısı altında faaliyette bulunmalıdır? ” sorularının cevaplandırıldığı, konuyu en temel bakış açısıyla değerlendirip, Meslek Kanunu’nun  çıkarılmasının Gümrük Müşavirlerinin Türk ekonomisine nasıl katkı yapabileceğini ele alan, kendi sektörümüz olan dış ticaret ekosisteminde olmayan insanları bile ikna edecek bir akademik çalışma veya makaleye rastlamadım.

Bu makalenin yazılma sebebi budur; elden geldiğince Türk ekonomisinin en büyük “değer”lerinden olduğu tartışmasız olan ve bu günlerde 113.yılını kutlayan Gümrük Müşavirlerinin, dış ticaretin ülke menfaatlerine uygun yapılmasının sağlanması ve denetlenmesinde nasıl bir görev ve sorumluluk yüklendiği, güçlü yönlerinin neler olduğu, hangi yönlerden ekonomiye katkı yapma potansiyelleri olduğu ile Gümrük Müşavirleri Meslek Kanununun neden çıkarılması gerektiğini, kitabın ortasından, en temel bakış açısı ile ele alarak izah etmeye çalışacağım.

II.DURUM TESPİTİ: KRAL ÇIPLAK

En temel bakış açısı; “kamu/toplum yararı”

Kamu yararı yada toplum yararı, Anayasa Hukukunun en önemli kavramı. Bütün Devlet örgütü, Devlete bağlı  bakanlıkların tamamı, Türk toplumun çıkarı, refahı ve mutluluğu için oluşturulur. Devleti temsilen Bakanlıkların sorumluluğundaki savunma, asayiş, vergi toplama, eğitim öğretim, adalet, dış ticaretin yönetilmesi ve denetlenmesi vb. gibi bütün görevler bu tılsımlı kavram olan “kamu yararına” uygun olarak yapılmak zorunda.

Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı vb. gibi diğer bakanlıkların ithalat ve ihracatta kısmi sorumlulukları bulunmakla birlikte, dış ticaretin ülke ve toplum yararına uygun olarak yapılmasının sağlanması ve denetlenmesi görev ve sorumluluğu tabii ki Ticaret Bakanlığında.

Kral Çıplak

Mevcut durumun fotoğrafını çektiğimde, Gümrük/Ticaret Bakanlığı’nda 1994 yılında Gümrük Kontrolörü olarak başladığım meslek hayatımda, daha sonra Gümrük Kontrolörleri Başkanı, Gümrük Başmüfettişi ve en son olarak da Teftiş Kurulu Başkan yardımcısı olarak uzun yıllar görev yapmış, şimdilerde ise masanın diğer tarafında, dış ticaret sektöründe  bir yandan danışmanlık yapıp diğer yandan, sistemin daha iyi işlemesini sağlayacak çözümler üretmek için çabalayan AR-GE sevdalısı eski bir bürokrat olarak, görüp de görmezden gelemem, bu nedenle,

Cumhuriyetimizin ilanından çok önceki yıllardan beri üstlendikleri kamusal görevi, büyük bir yetkinlik ve başarı ile gerçekleştirmekle kalmayıp, hizmet kalitesini çağa uygun dönüşümlerle daha da artırmak suretiyle, ülke ekonomisinin can damarı olan dış ticaretin, ülke menfaatlerine uygun olarak yapılmasının sağlanması ve denetlenmesi süreçlerinde, vazgeçilemez, ikame edilemez bir  “değer” oldukları tartışmasız olan Gümrük Müşavirlerinin,

dış ticaretin ülke yararına yapılmasının sağlanması ve denetlenmesi süreçlerinde sisteme yapacakları muazzam katkının görmezden gelinerek, “milli bir değer” olan bu güçlerinin toplum yararına sisteme entegre edilmesini sağlayacak, kanunla kurulmuş kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri bünyesinde değil de, Gümrük Müşavirliği Derneklerine bağlı olarak faaliyette bulunmalarında hiçbir “kamu yararı bulunmadığını”,

Gerek Gümrük Müşavirlerinin gerekse bütün Türk toplumunun “kamu yararı bulunmayan” bu yanlış yapılanma nedeniyle 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 05.02.2000 tarihinden beri mağdur edildiğini, “kralın çıplak” olduğunu, açık yüreklilikle ifade etmek isterim.

Bu mevcut durum tespitinden sonra, Avrupalıların Türkiye’nin bütün nimetlerinden faydalanıp, iş Avrupa Birliği’ne tam üye yapmaya geldiğinde, ülkemize “dış kapının dış mandalı” muamelesi yapmasına benzer şekilde, ekonominin can damarı olan dış ticaret ekosistemine muazzam katkı sağlayacak bilgi birikimine, potansiyele ve vizyona sahip olan Gümrük Müşavirleri görmezden gelinerek oluşturulmuş olan “dış ticaretin toplum yararına yapılmasının sağlanması ve denetlenmesi sisteminin”, “kamu yararına daha uygun” olarak yapılandırılması için neler yapılması gerektiğine yönelik değerlendirmeleri aşağıda açıklayacağım.

III. GÜMRÜK MÜŞAVİRLERİNİN EKONOMİYE KATKI YAPMA POTANSİYELİ

Gümrük Müşavirlerinin ekonomiye katkı sağlayacak güçlü yönlerini 4 ana başlık altında toplamak mümkün:

  • Kamusal meslek olan Gümrük Müşavirlerinin, dış ticaretin ülke yararına yapılmasının sağlanması ve denetlenmesine yaptıkları katkı çok büyüktür, inkar edilemez:

Dış ticaretin ülke ve toplum yararına yapılmasının sağlanarak denetlenmesinden birincil derecede tabii ki Ticaret Bakanlığı görevli ve sorumlu. Ticaret Bakanlığı bu sorumluluk gereğince, Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkındaki 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 441.maddesinde sayılarak belirtilmiş ve genel olarak dış ticaretin yönetilmesi ve denetlenmesini içeren bütün görevleri yerine getirmek zorunda.

Evet, Gümrük Müşavirleri Ticaret Bakanlığı ile birlikte dış ticaretin ülke menfaatlerine uygun olarak yapılmasının sağlanması ve denetlenmesinden sorumlu. Gümrük Müşavirleri dış ticaret işlemlerinin oluşturulması aşamasında görev icra ettiklerinden, “ dış ticaretin ülke menfaatlerine uygun yapılmasının sağlanması” görevinin icrasında daha aktif rol oynamaktadır.

Ve, gerçekçi olmak gerekirse, dış ticaretin kamu yararına uygun olarak yapılmasının sağlanması ve kontrol edilmesi/denetlenmesi süreçlerinde, Türk ekonomisine kamusal serbest meslek olarak hizmet sunan Gümrük Müşavirlerinin işleri, Ticaret Bakanlığı’na kıyasla çok ama çok daha zor.

Gümrük müşavirleri “kamu yararına uygun” dış ticaret yapmak isteyen ticaret erbabı ile olduğu kadar “kamu yararına uygun olmayan” ticaret yapmak isteyen tacirlerle de bire bir temas halindedir. Gümrük Müşavirleri bu süreçlerde ticaret erbabına danışmanlık yapar, olayın bütüncül çerçevesini çizer, ithalat-ihracatla ilgili karşılaşabileceği bütün risk faktörlerini izah ederek, kendisine ibraz edilen belgelerin sıhhatini imkanları dahilinde araştırıp, doğruluğundan emin olduktan sonra kanunlara/kamu yararına uygun beyan yapılmasını temin eder. Dolayısıyla, ithalat, ihracat ve bütün dış ticaret işlemlerinin kanunlara, kamu yararına uygun yapılmasının sağlanmasında gümrük müşavirlerinin yaptığı katkı çok büyüktür.

Ticaret Bakanlığı dış ticaret işlemlerinde uygulanacak mevzuatı hazırlar sonrasında gümrük müşavirlerinin katkısı ile oluşturulmuş gümrük beyanının mevzuata uygun yapılıp yapılmadığının denetimini gerçekleştirir.

  • Dış ticaret işlemlerinin gerçekleştirilmesinde ekonominin içinde firma sahipleri ile bire bir iletişim halinde olan gümrük müşavirlerinin sorunları görme ve çözüm üretme potansiyelleri çok yüksektir

Gümrük Müşavirleri yaptıkları iş gereği, reel ekonominin, ticari hayatın içindedir. Firma sahipleri, meslek örgütleri, yabancı firmalar vb. gibi çok geniş yelpazedeki insanlarla bire bir iletişim halindedir.

Bu nedenle de, dış ticaret, lojistik ve gümrükleme sektörlerinde oluşan sorunları görme ve bu sorunların giderilmesi için çözüm oluşturma becerileri üst seviyededir.

  • Gümrük Müşavirlerinin Dünya ekonomisindeki uluslararası rekabette avantaj sağlayacak gelişmeleri takip edip, bu yenilikleri sundukları hizmet kalitesinin artırılmasına entegre ederek, dış ticaretin kamu yararına uygun yapılması sisteminin mükemmelleşmesine katkı yapma beceri ve potansiyelleri çok yüksektir

1615 sayılı Gümrük Kanunu’nun yerini 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun alması, Avrupa Birliğine tam üyelik ve Dünya ticaretindeki diğer bütün gelişmeler derken, dış ticaret çok daha fazla karmaşık ve teknik hal aldı. Bu süreçte gümrük müşavirleri de Dünya’daki  ve dış ticaretteki gelişmeleri yakından takip ederek, zamanın ruhuna uygun açılımlar yaparak çözümler üretir hale geldi.

Doğrudan Devletin kendisi olan Ticaret Bakanlığı ile kamusal meslek olan Gümrük Müşavirleri aslında bir elmanın iki yarısı; her iki taraf da “aynı sudan içen” ve “aynı fidanın gülleri” . Her iki taraf da, ülke ekonomisinin can damarı olan dış ticaretin toplum yararına uygun olarak yapılmasının sağlanmasından ve kontrol edilmesinden sorumlu.

Bu sorumluluğun bir alt gereği olarak Dünya ekonomisindeki, teknolojideki, bilişim sektöründeki bütün gelişmelerin takip edilip, dış ticaretin toplum yararına uygun yapılmasının sağlanması ve denetlenmesi süreçlerinin iyileştirilme de gerekli.

Bu anlamda, sundukları gümrük müşavirliği hizmetinin kalitesini sürekli artıran müşteri odaklı çözümler üreten Gümrük Müşavirleri tedarik zincirindeki, dış ticaretteki, bilişim teknolojisindeki gelişmeleri çok yakından takip ederek AR-GE çalışmalarında kullanıyor.

Hepsinden de önemlisi “güvensizliğin” hakim olduğu dış ticaret ve tedarik zinciri sektörlerinde olağanüstü çözümler oluşturma potansiyeli çok yüksek yeni nesil teknolojik çözüm olan “blokzincir”in sektöre yapacağı katkı, Gümrük Müşavirlerinin çoğu tarafından anlaşılmış durumda. Bu alanda öncü Gümrük Müşavirliği firmalarının Ticaret Bakanlığı’na ve içinde bulundukları sektörlere blokzincir çözümleri üretmesi, Gümrük Müşavirlerinin vizyonunu göstermesi bakımından çok önemli.

  • Gümrük Müşavirlerinin dış ticaret sektörünün ihtiyacı olan dış ticaret, gümrük, kambiyo ve mali mevzuata hakim uzman insan gücünün yetiştirilmesinde dolayısıyla da istihdamı artırmada potansiyelleri çok yüksek.

Artık sabit kalemlerle “çarşaf beyanname” doldurulan, eşyayı gümrükten çekmek için 4-5 servise uğranılan günler çok geride kaldı, köprünün altından çok sular aktı. Türkiye’de  her sektörde olduğu gibi, dış ticaret ve gümrükleme sektörlerinde de nitelikli, alanında çok iyi yetişmiş uzmanlara olan ihtiyaç çok fazla.

Gümrük Müşavirliği firmaları, dış ticaret ve lojistik sektörlerinin ihtiyacı olan, alanında uzman gümrükçülerin yetiştirilmesinde de çok başarılılar. İstanbul Gümrük Müşavirleri Derneği Eğitim Akademisi’nin, AREL Üniversitesi ve Evrim Bilgisayar ile müşterek düzenlediği eğitim faaliyetleri çok başarılı ve sektörün ihtiyaçlarının sağlamasına çok güzel hizmet ediyor. Yeni mezun gençler için, ne kadar değerli olduğunu ise, izah etmeye gerek yok.

  1. GÜMRÜK MÜŞAVİRLERİ MESLEK KANUNU NEDEN ÇIKARILMALIDIR?

Dış ticareti yöneterek denetlemekten birinci dereceden sorumlu kamu kurumu olan Ticaret Bakanlığı, bu görevin layıkıyla yerine getirilmesini sağlayacak yeterli mevzuat dayanağına, örgüt yapısına ve bütçe imkanlarına sahip.

Oysa Ticaret Bakanlığıyla birlikte dış ticaretin toplum menfaatlerine uygun olarak yapılmasının sağlanması ve denetlenmesinden sorumlu olan Gümrük Müşavirlerinin, yaptıkları iş ve üstlendikleri yükümlülüklerin layıkıyla yerine getirilmesini temin edecek örgüt yapısı ve imkanları bulunmuyor; çünkü Gümrük Müşavirleri sadece ve sadece Müşavir Derneklerine bağlı olarak faaliyet gösteren, topluma, ekonomiye ve Devlete karşı üstlendikleri sorumluluğun yerine getirilmesini sağlayacak olanaklardan yoksun olarak, hiçbir imkan tanınmamakla birlikte çok şey beklenen yarı kamu personeli olarak faaliyet yürütüyor.

Gümrük Müşavirleri  113 yıllık köklü geçmişi olan kamusal serbest meslek mensupları olarak, Türk ekonomisinin vazgeçilmez “değer”i olduklarının, Türk toplumuna ve ekonomisine muazzam katkı yapma potansiyeline sahip olduklarının bilincinde.

Bu bilinç nedeniyle Gümrük Müşavirleri Türk toplumuna ve ekonomisine daha fazla katkı yapmak istiyor. Ancak, kanuni dayanakları, ayrı bütçeleri ve meslek odaları olmadan Gümrük Müşavir Derneklerine bağlı olarak sınırlı imkanlarla bu amaçlarını gerçekleştirmeleri mümkün değil.

Bu nedenle Gümrük Müşavirlerinin meslek odaları şeklinde örgütlenmesini, ayrı bütçeye sahip olmalarını sağlayacak Gümrük Müşavirleri Meslek Kanununun bir an önce yasalaşması  gerekli.

  1. GÜMRÜK MÜŞAVİRLERİ MESLEK KANUNUNDA NELER YER ALMALI?

Gümrük Müşavirlerinin güçlü yönlerinin rekabet gücü yüksek ekonomi oluşmasına katkı yapmasını sağlayacak, üstlendikleri ve sorumlu tutuldukları görev ve sorumluluğun vakarı ve ciddiyeti ile orantılı/uygun düzenlemelere Gümrük Müşavirleri Meslek Kanununda yer verilmelidir:

  • Gümrük Müşavirleri Akademisi kurulmalıdır

Gümrük Müşavirleri Akademisine, oluşturulacak olan meslek odası kanununun içinde mutlaka yer verilmelidir.

Gümrük Müşavirleri ve Ticaret Bakanlığı “bir elmanın iki yarısı”, her iki taraf da, dış ticaretin kamu yararına uygun yapılmasının sağlanması ve denetlenmesi görevlerini icra ederken “dış ticaretin kamu yararına uygun” yapılmasını sağlamak için oluşturulmuş aynı mevzuatı esas alarak işlem yapıyor.

Ticaret Bakanlığı’na KPSS puanı ile memur, muhafaza memuru, avukat, muayene memuru vb.gibi farklı unvanlarda personel alınıyor. Kariyer meslekler olan Gümrük/Ticaret Uzmanlıkları ile Gümrük/Ticaret Müfettişliklerine KPSS puanı ile başvuru kabül edilerek ilave olarak yapılan yazılı ve sözlü sınavlarla alım yapılıyor.

Gümrük Müşavirliği firmalarında çalışacak stajyerler, mesleğe müşavirlik firmalarında başlayarak, bir yandan mevzuatı öğrenerek sistemin nasıl çalıştığını anlamaya diğer yandan beyanname yazmayı öğrenmeye çalışıyor.

Gümrük Müşavirleri Akademisi, üniversitelerin ilgili bölümlerinden yeni mezun olmuş genç insanlarımızın bir an önce iş bulmasının sağlanması ile istihdamın artırılmasında,  etkili ve başarılı çözümler üretebilir.

Gümrük Müşavirleri Eğitim Akademisi ile Çalışma Bakanlığı İş ve İşçi Bulma Kurumu İŞKUR arasında bir protokol yapılır. Bu protokol kapsamında, İŞKUR’dan finansman tedarik edilerek  yeni mezun gençlerin Gümrük Müşavirleri Akademileri tarafından düzenlenen dış ticaret eğitim programlarına katılmaları ve bu programlar sonucunda “Dış Ticaret Uzmanı Sertifikası” almaları sağlanabilir.

“Dış Ticarette İstihdama Hazırlık Projesi” olarak da isimlendirilmesi mümkün olan bu projeler kapsamında düzenlenen eğitimlere katılmış, beyanname yazma becerisini belli bir seviyeye getirmiş olan Dış Ticaret Uzmanı Sertifikasına sahip gençlerin,  Gümrük Müşavirliği firmalarında çalışmaya başlamadan önce gerekli ve yeterli eğitimi almaları, hem kendileri hem de çalışacakları Gümrük Müşavirliği firmaları için yerinde olacaktır.

Ayrıca, Ticaret Bakanlığı ile Gümrük Müşavirleri Meslek Birlikleri arasında protokol yapılarak, Devlet memuru olmadan önce, Gümrük Müşavirleri Akademileri tarafından düzenlenen eğitimlere katılarak Dış Ticaret Uzmanı Sertifikası almış olanların, Ticaret Bakanlığı tarafından düzenlenen hizmet içi eğitimlerden muaf tutulması sağlanabilir. Böylece, Ticaret Bakanlığı da bu personelin eğitimi için zaman harcamamış, eğitim gideri yapmamış olur.

  • Gümrük Müşavirleri Ar-Ge Başkanlığı kurulmalıdır

Gümrük Müşavirleri Araştırma Geliştirme Başkanlığı kurulmalı ve bu AR-Ge Başkanlığına meslek odası kanununun içinde mutlaka yer verilmelidir.

Kamusal meslek icra eden Gümrük Müşavirleri “dış ticaretin toplum yararına yapılmasının sağlanması ile denetlenmesinden” sorumlu. Ve bu sorumluluk, Türk ekonomisinin Dünya ölçeğinde rekabet edebilir ekonomi yapılmasının sağlanması ile de bire bir ilişkili.

Bu nedenle, Dünya ekonomisindeki rekabet üstünlüğü yaratacak bilişim, yazılım, lojistik, blokzincir  vb. gibi bütün alanlarındaki  gelişmelerin, yeni trendlerin çok yakından takip edilip, hiç vakit kaybedilmeden gerekli dönüşümlerin hayata geçirilmesini sağlayacak AR-GE Başkanlığının mutlak suretle kurularak Meslek Kanununda yer alması gerekir.

  • Ar-Ge ve Eğitim faaliyetlerinin yapılabilmesini sağlayacak gelir sağlanmalıdır

Gümrük Müşavirleri Meslek Birlikleri tarafından yapılacak eğitim ve Ar-Ge faaliyetleri ile diğer rutin yönetim giderlerinin finansmanın nasıl ve nereden yapılacağına Meslek Kanununda yer verilmesi gerekir.

Devletin Bütçe gelirleri içinde % 30 luk paya sahip olan dış ticaret vergilerine ait gümrük beyanlarının oluşturulması aşamasında, çok ciddi katkısı, görevi ve sorumluluğu bulunan Gümrük Müşavirlerinin, yine topluma ve ekonomiye katkı sağlamaya yönelik olarak yapacakları eğitim ve Ar-Ge faaliyetleri için bu katkıları ile uyumlu, Kanuna dayanan finansman sağlanması gerekir.

Bu finansmanın İhracatçı Birlikleri tarafından yapılan kesintilerden mi, yoksa TOBB tarafından satışı yapılan belgelerden mi, beyanname başına alınan ücretlerden mi, yoksa bütçeden mi karşılanır çok da önemli değil.

  • Gümrük Müşavirleri Meslek Kanununda, Gümrük Müşavirlerinin Gümrük ve Ticaret Konseyi çalışmalarında daha etkin olmasını sağlayacak düzenlemelere yer verilmelidir.

2012 yılında oluşturulmuş olan Gümrük ve Ticaret Konseyi, gümrük ve ticaret politikalarının objektif esaslara göre oluşturulması için, ekosistemdeki kamu/özel bütün paydaşların katılımı ile oluşturulmuş olan bir danışma organı.

Konseyin görevleri arasında, uluslararası gelişmeleri izleyip değerlendirerek verimliliği esas alan etkin bir gümrük sisteminin oluşturulmasını sağlamak, gümrük ve ticaret alanında hizmet kalitesini yükseltmek, sistemde aksayan ve uygulamada sorun oluşturan konuları tespit ederek çözüm önerileri getirmek sayılmış durumda.

Dış ticaretin toplum yararına yapılmasının sağlanması ve denetlenmesi görevinin Ticaret Bakanlığı ve Gümrük Müşavirleri tarafından müşterek olarak yapılabilmesi için Gümrük Müşavirlerinin Gümrük ve Ticaret Konseyi çalışmalarında  daha aktif olmasını sağlayacak değişikliklerin yapılması gerekir.

  • Dış ticaretin kamu yararına uygun olarak yapılmasını sağlamaları ve denetlemeleri beklenen Gümrük Müşavirlerinin, bu beklentiyi karşılayacak iş üretebilmeleri için gerekli olan yasal düzenlemelere Meslek Kanununda mutlaka yer verilmelidir.

Gümrük Müşavirleri güven sorununun en fazla olduğu sektörlerden birisi olan dış ticaret sektöründe, dış ticaret işlemlerinin en kritik aşamasında, gümrük beyanlarının oluşturulmasında kamusal görev icra etmektedir.

İşlerinin doğası gereği, dış ticaret işlemlerinin toplum yararına yapılmasının sağlanmasında, Ticaret Bakanlığı’ndan daha fazla sorumluluk alarak iş üreten Gümrük Müşavirlerinin, kendilerinden beklenen nitelikte iş yaparak sonuç elde edebilmeleri için gerekli olan yasal düzenlemelerin Meslek Kanununda somutlaştırılması  gerekir.

Gümrük beyanında kullanılan belgelerin sahte olup olmadığını, ithalat vergilerinin kanunen ödenmesi gerektiği kadar beyan edilip edilmediğini kontrol etmeleri, gümrük/vergi kaçakçılığını engellemeleri beklenen Gümrük Müşavirlerinin, hangi durumlarda adli, mali ve disiplin hukuku yönünden sorumlu olacaklarına, Meslek Kanununda ayrıntılı olarak yer verilmelidir.

  1. SON SÖZ

Ekonominin can damarlarından olan dış ticaret sektöründe kamusal görev icra eden Gümrük Müşavirleri, Türk ekonomisine katkı yapan “milli” ve vazgeçilmez bir “ekonomik değer”. Ve var olan katkılarının yanında çok daha fazla değer üreterek çok daha fazla katkı yapma potansiyelleri de var.

Ancak Kanunla kurulmuş meslek örgütlenmesi ve ayrı bütçeleri olmadan Gümrük Müşavir Derneklerine bağlı olarak faaliyette bulunan Gümrük Müşavirlerinin, mevcut yapı içinde bu potansiyellerini ekonomiye aktarabilmeleri mümkün değil.

Bu nedenle, var olan potansiyelin Türk ekonomisine aktarılabilmesi için, Gümrük Müşavirlerinin üstlenmiş oldukları sorumluğa uygun kamu kurumu niteliğindeki meslek odaları bünyesinde faaliyete geçmelerini sağlayacak Gümrük Müşavirleri Meslek Kanunu’nun bir an önce çıkarılması gerekli.

2013-2015 yılları arasında Dünya’nın 16. büyük ekonomisi idik, 2021’de ise 21.sıraya geriledik. Bu tablodan rahatsızlık duyan herkesin, kendi sorumluluk alanlarında üzerine düşen görevi yapmaktan geri durmaması aksine daha aktif olması gereken zaman dilimlerinden geçiyoruz.

Bu nedenle, Gümrük Müşavirleri olarak Türk ekonomisine ve istihdama ciddi katkı yapma gücümüzün olduğunu söylüyorsak, bu potansiyelin ekonomiye aktarılabilmesi için Gümrük Müşavirleri Meslek Kanunu’nun bir an önce yasalaşması için mücadele edilmesi gerekiyor.

2022 Ağustos ayındayız ve içinde bulunduğumuz zaman dilimi itibariyle genel seçim sath-ı mailine girilmiş olduğundan, Gümrük Müşavirlerinin sahip olduğu bu ekonomik değerin heba edilmesinden, toplumun ve ekonominin Gümrük Müşavirlerinin yapacakları katkıdan mahrum bırakılmasından rahatsızlık duyan, ülkesini ve mesleğini seven Gümrük Müşavirlerinin, Meslek Kanunu’nun çıkarılmasını sağlamaya yönelik çalışma yapmak için harekete geçmesinin tam zamanıdır.

Şükrü GÜVEN

Pandemi Etkisinde Tedarik Zincirinde Yeniden Değerlendirme

Merhaba,

7 gün 7 gündem köşesinde yer alan bu haftaki yazımda, pandemi döneminde  ve sonrasında çokça değinilen tedarik zincirlerinin kırılması kavramı üzerine değinmeye çalışacağım. Bu kavram üzerinde düşünmeye ve yazmaya iten güç, çokça işlenmesine rağmen genellemeler üzerinden ele alınması, özelinde nelerin yapılması gerektiği, yapılanlardan ve alışkanlıkların hangilerinden vazgeçilmesini öneren çalışmalara çokça rastlayamamış olmamdır. Öncelikle rastlamamış olmamın, olmadığı ön kabulünü doğurmadığını belirterek konuya giriş yapmak isterim.

Pandemi ile beraber, hayatımıza normal tanımı yerine, yeni normal olarak belirtilen bir kavram girmiştir. Bu tanım normali yeniden tanımlamış, iş süreçlerimizde anormal süreçlerin yönetimini öngören risk yaklaşımlarında da yeni  durumların tarif edilmesini zorunlu kılmıştır.

Birbirinden farklı olmalarına rağmen, farklı tedarik zincirlerindeki kesişim noktalarından biri olan lojistik operasyon sorunlarının, tümünü birden nasıl etkilediği bizatihi görülmüştür.

Tedarik zincirlerinin etkilenme dereceleri, zincir boyunca üretilen değerin tamamen özel, ikame yada tamamlayıcı olma durumuna göre değişkenlik göstermiştir.

Yeni normal kavramı, tedarik zincirlerinde sıkça ele alınan sürdürülebilirlik kavramının da yeniden tanımlanması ve ele alınmasını gerektirmiştir. Güncellenen şartlar ile beraber, sürdürülebilirlik koşullarının yeniden belirlenmesi gerekmektedir.

Yeni yaklaşımların belirlenmesi çalışması kapsamında, ele alınması gereken diğer bir konu tedarikçi değerlendirmeleridir. Performans değerlendirmelerinde, genelde beklenen hedef unsurlardan negatif sapmalar tedarikçi puanını etkilerken, beklenenin üstünde sergilenen performansa ilişkin ödüllendirmenin yeterince yapılmadığı görülmektedir. Pandemi döneminde üstün performans gösteren tedarikçilerin, bu yaklaşım üzerinden  değerlendirmesi olmazsa olmazdır.

Sürdürülebilirlik çalışmaları ve bağlı risk değerlendirmeleri daha önce firma, bağlı olduğu sektör yada tedarik zinciri boyunca mikro düzeyde yapılırken, pandemi ile yaşanan süreçle beraber diğer tedarik süreçleri ile bağımlılık durumu, ilgi düzeyi düşük olsa bile aynı ekosistemde yer almaları nedeniyle genel arz ve talep yaklaşımı çerçevesinde  birbirlerini etkileme ihtimallerinin  makrodan mikroya doğru ele alınmasının gereği ortaya çıkmıştır.

Bu kapsamda birbiriyle ilgisiz gibi görünen  süreçlerin, aynı ekosistemde ki diğer süreç ve unsurlarla bağımlılıklarının azaltılması, bağımsız olarak işleyişini sağlar yeteneklerinin arttırılması önem kazanmıştır.

Pandemi sürecinde yaşanan tıkanmalar, tedarik zincirlerinde kaynak yönetiminin etkinliği ve sürdürülebilirliği hususlarının da ne kadar önemli olduğunu bir kez daha  gün yüzüne çıkarmıştır.

Süreçte insan dahil tüm kaynakların süreç bağımlılık durumlarının değerlendirilmesi, tedarik zincirlerinin akışını kesintiye uğratacak yada yavaşlatacak senaryoların yeniden tarif edilerek,  kaynakların temini ve kullanımını etkileyen bağımlılık durumlarının azaltılması gerekmektedir.

Pandemi gibi küreselde tüm ekonomiyi etkileyen büyük kriz senaryolarının tedarik süreci risk değerlendirmelerine alınması, olası benzeri durumların ortaya çıkması halinde öncesinde yapılmış olması gerekenler ile yaşandığı süreç boyunca ve sonrasında neler yapılacağının risk değerlendirme çalışmalarımızda belirlenmesi gerekmektedir.

Bu çalışmanın, sürecin nerelerine dokunması gerektiği hususunda, bir beyin jimnastiği yaptığımızda pandemi döneminde aksaklık yaşanan aşağıdaki başlıklar özelinde mutlaka yol haritalarının ortaya konulması gerekmektedir.

Bu başlıklar;

  • Proje yönetiminde yaklaşım ve risk tanımları,
  • Proje ve tesis alımlarında ikame ve tamamlayıcı malların durumunun dikkate alınması,
  • Özelleştirilmiş ekipmanları içeren tesisler yerine standart ekipmanlarla tesis kurulumu,
  • Ürün ve marka yaygınlığı olan ekipmanların kullanımının arttırılması,
  • el ürünlerin revizyonu ve yeniden kullanıma sunulması,
  • İşletme içi bakım ve ürün revizyonu yeteneğinin arttırılması,
  • Kritik ekipman listesinin yeniden gözden geçirilmesi ve revizyonu,
  • Dış kaynak kullanımı yerine kendin üret modelinin tekrar ele alınması,
  • Yerli üretim konusu malların kullanımının arttırılması,
  • Tedarik sürecinde coğrafi yakınlık yaklaşımı ile yeni tedarikçilerin araştırılması,
  • Yeni lojistik kanallarının tespiti, mini ve acil lojistik ihtiyaçları için iç kaynak tesisi,
  • Sözleşme yönetiminin risk yaklaşımı ile yeniden ele alınması,
  • Uzun dönemli sözleşmelerin tesis edilmesinde yeni yaklaşımların tespiti
  • Karar alma mekanizmalarının yeniden gözden geçirilmesi,
  • Çevik satınalma sürecininin önünde engel olan hiyerarşik işleyişin gözden geçirilmesi,
  • Liderliğin yeniden tanımlanması, kişisel liderlik yerine süreç liderliği yaklaşımının benimsenmesi,
  • Otomotize edilmiş karar alma süreçlerinin yapılandırılması,
  • Uzaktan çalışma olanakları ve dijitalizasyonun arttırılması,
  • Organizasyonel ve personel yetenek gelişiminin desteklenmesi,
  • Sanal kriz durumlarının simule edilerek süreç acil durum senaryolarının işletilmesi,
  • Proaktif yaklaşım alanlarının yeniden gözden geçirilmesi ve yeniden belirlenmesi,
  • Tedarik zincirleri arasındaki bağların orta konulması, sektörlerin yakınlık durumu ve etki alanlarının tespiti,
  • Tedarikçilerin pazar durumunun ortaya konularak, tedarik zinciri kapasitesi yeterlilik oranlarının ortaya konulması,
  • Tedarikçilerin pazar ve sektörel dağılımının incelenmesi,
  • Tedarikçilerle pandemi üzerinden değerlendirme yapılarak,

görüş ve önerileri ile olası benzeri durum risk çalışmalarının temin edilmesi,

gibi hususlar sayılabilir. Şüphesiz bunlara ek olarak birçok başlık eklenebileceği gibi her biri kendi içerisinde detaylı çalışma gerektiren alanlar olması hasebiyle alt başlıklara da ayrılabilecektir.

Yukarıdaki başlıklar genel olarak bağımlılığı azaltılmış, otonomize edilmiş, çevik ve esnek bir tedarik zinciri yapısına ulaşılabilmesi hedefine yöneliktir.

Pandemi süreci ile beraber deneyimlediğimiz küresel kriz sürecinde,  proaktif olmayan, karar alma süreçlerinde tıkanma yaşayan, çevik ve esnek bir yapıya sahip olmayan, dijitalizasyonu yeterli olmayan, inisiyatif alma kabiliyeti düşük,  veri analitiğinin etkin yönetimini sağlayamayan, süreç liderliği yerine bireysel liderliği önemseyen, tecrübe ve uzmanlığı yadsıyan, periyodik olarak süreç ve tedarikçi analizi yapmayan tedarik zincirlerinin tıkandığı görülmüştür.

Özetle belirtmek gerekirse, yaşadığımız bu büyük ve derin tecrübeden hareketle süreçlerimizin gözden geçirilerek, fırsat ve tehditlerimiz ile güçlü ve zayıf yönlerimizin yeniden ele alınması,

Tedarik sürecimizdeki organizasyonel ve kişisel gelişim süreçlerinin hızlandırılarak, yönetim şekli ve liderlik konusunu yeniden ele almamız gerekmektedir.

Oktay SARI

İç Motivasyon

“Hayatımı sadece ben değiştirebilirim. Kimse benim için bunu yapmaz”. Carol Burnett

Son yıllarda Dünya üzerinde yaşanan gelişmelere bağlı olarak içsel anlamda çelişkiler ve duygusal denge kayıpları yaşıyoruz. Çoğumuz kaygı ve endişe içerisinde, depresif bir haldeyiz. Bu durumlarla baş etmeye çalışırken bir yandan da yaşamak, üretmek ve hayatımıza kaldığımız yerden devam etmek sorumluluklarıyla mücadele ediyoruz.

Her yeni bir günde farklı gelişmelere şahit olduğumuz Dünyamızda, söz konusu değişimlerin getirdiği çeşitli etkilerle daha iyi hissetmek için hayatımızın farklı alanlarında motivasyona daha çok ihtiyaç duyar olduk. Ancak eskiye nazaran daha zor motive olduğumuz da başka bir sorun.  Bu sorun her yaştan ve her kesimden insan için ortak bir sorun haline geldi. Ayrıca motive olduğumuz kaynaklar da ciddi anlamda değişti.

Bu sorunun önemli bir nedeninin, insanın söz konusu değişimleri yönetirken ruhsal bir varlık olduğunu unutarak, değişime uyun sağlamada zorlanması konusu olduğunu düşünüyorum. Kısacası, ruh, kalp ve beden arasında bir denge kaybı yaşadık. Fark ederek toparlanmaya çalışsak da kendimizi tanımakta ve yönetmekte zorlandığımız, sancılı bir dönemlerden geçiyoruz. Tüm bunlar her şeyi dışarda arama ihtiyacımızı birden bire yükseltti. Çünkü değişimler bizi ciddi anlamda zorladı. Kendimize tutunacak bir dal bulmanın iyi hissettireceğini düşünerek ve geçici mutluluklarla avunmaya çalıştık hala da bu durumla beslenmeye devam edenlerimiz var. Ne yazık ki elimizde olan bu geçici dayanak dışsal motivasyon kaynaklarına olan bağımlılığımıza ve dolayısıyla mutsuzluğumuza neden oluyor.

Tüm bu gelişmelerden olumlu etkilenip, farkındalığı artanlarımız da oldu elbette. Bu kişiler kendileri için birer kişisel dönüşüm hikâyesi yazdılar. Ve özlerine dönerek bu zor durumları aşmanın yolunun, kalıcı motivasyon kaynağından yani  İç Motivasyondan geçtiğini fark ettiler. Kısacası “BEN”’i buldular.

Peki BEN’i nasıl harekete geçireceğiz ? Onu nasıl kalıcı hale getirip ruhumuzdan ve bedenimizden ayırmayacağız ? Bize ne gibi faydalar sağlar ?

Motivasyon genel anlamıyla, harekete geçme, bir amaca ulaşmak için harekete geçiren güç olarak ifade edilebilir. İstenilen davranışı başlatma ve devam ettirme hareketi olarak da tanımlanabilir. Dış kaynaklara bağlı olarak dış motivasyondan, iç kaynaklara bağlı olarak iç motivasyondan bahsedebiliriz.

Motivasyonu ana hatlarıyla çevresel ve kişisel değerlerimiz belirler. İçsel motivasyon, kişisel değerlerle yakından ilgilidir. Kalıcı etki yaratır. Hedefe giden yolda en önemli güç kaynağımızdır.  Bu motivasyon kaynağı tamamen kişinin kendisiyle ilgilidir. Genellikle iyi ruh haline sahip kişilerin içsel motivasyonunun yüksek olduğu söylenir. İç motivasyonu yüksek kişilerin hayat enerjileri de yüksektir, Kendilerini pozitif hisseder, başkalarına da ilham olur ve onları da mutlu etmeye çalışırlar. Kendilerini iyi tanırlar. Stres ve zaman yönetimini verimli uygularlar. Dengeli ve farkındalıklı bir yaşam sürme konusunda başarılıdırlar. Fiziksel ve ruhsal sağlıklarına dikkat ederler. Öz farkındalık ve öz yeterlilik sahibidirler. İyimser ve umutludurlar. Anın kıymetini bilirler.  En önemlisi sürekli kendileriyle uğraş içerisindedirler. Deneyimleriyle kendine inanarak yolda kalmayı tercih ederler. Dönüşüm, gelişim ve sürekli öğrencilik  onlar için kaçınılmazdır.

Bazı kişilerin içsel motivasyonu kişisel özellikleri ve karakterinin bir parçası iken bazıları için içsel motivasyonu sağlamak ve bunu düzenli olarak korumak  zordur. İşte bu noktada kendimize dönerek içsel motivasyonumuzu nasıl arttıracağımızın yollarını keşfetmek için yola çıkmamız ve bu yolda bize eşlik edecek rehberler edinmemiz gerekir. Bu rehberler neler olabilir diye düşünecek olursak,

Size birkaç tavsiye vermek isterim.

  • Önce kendimizle sohbet etmeli ve güzel bir  kişisel SWOT analizi yaparak işe başlamalıyız. Kendimizi tanımadan yol alamayız.
  • Hayat amacımızı mutlaka belirlemeli o yönde ilerlemeyi düşünmeliyiz.
  • Bir liste yapıp mutluluk kaynaklarımızı, ne tür durumlarda kendimizi iyi hissettiğimizi, kendimize nelerin iyi geldiğini belirlemeliyiz.
  • Bizi üzen duygu durumlarını ve olayları da mutlaka belirlemeliyiz.
  • Zorlandığımız yerlerde kitaplardan, bize yararı dokunacağını düşündüğümüz kişilerden (koç, mentor, kişisel gelişim uzmanı, psikolog ) destek almalıyız.
  • Farkındalık bu yolda önemli bir kılavuzumuz olmalı. Bu nedenle farkındalık çalışmalarından, ruhsal aktivitelerden yararlanmak, kendinizle kaliteli zaman geçirmek son derece yararlı olacaktır.

    Günümüz şartlarında iç motivasyonu korumak elbette zor, bunu kabul ediyorum. Ama üzerinde çalıştığımızda hayatımızın değişik alanlarında olumlu etkilerinin çok büyük olduğunu göreceğiz. Çünkü iç motivasyon mutluluğun, dengenin, hayat amacının vazgeçilmez bir parçasıdır. Ayrıca dış kaynaklar geçicidir. Ancak iç kaynağımız hep bizimledir. İçimizde gizli bir cevherdir. Onu besleyip büyüttükten ve koruduktan sonra artık BEN BENİMDİR !

Saygılarımla,

Nurten KILIÇPARLAR

Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi

Tedarik, eskiden tarladan çatala yani üretimden tüketime bir anlayışa sahipken; dijital
sağlayıcılık ve yapay zeka ile birlikte artık; çözüm üreten, çözüm sağlayan ve çözüm satan bir sistem haline gelerek çataldan tarlaya yani tüketimden üretime anlayışına bürünmüştür. Kısaca, tedarik zinciri artık, değer zinciri olarak ifade edilmektedir. Bu anlamda, bir ürün akışından ziyade ürün ile servisin beraber sağlandığı, aslında ürünün servisin bir aracısı olduğu bir model söz konusudur.

Tedarik sistemi; hammadden itibaren başlayarak satın alma, üretim, planlama, lojistik,
ürün kalitesi ve nihai tüketiciye sağlanan değer de dahil olmak üzere bir zincirdir. İşletmelerin rekabette üstünlük sağlayabilmeleri için her şeyden önce bu zinciri bütünleşik bir şekilde yönetebilmeleri gerekmektedir. Ancak bunun için şirketlerin belli bir olgunluk seviyesinde olması gerekmektedir. Ne yazık ki Covid19 Pandemisi ile tedarikte ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.

2020’lere gelindiğinde artan maliyet, artan rekabet, kaynakların kıtlaşmaya başlaması ve arzın talebi karşılamakta zorlandığı dünya koşulları ve sıfır kârlılığa doğru gidiş günümüz dünyasının tartışılan konuları arasındadır. Pazarlama bir açmazın içindedir. İşletmelerin rekabette üstünlük sağlayabilmeleri için tedarik zinciri yönetiminde çeşitli noktaları iyileştirmeleri ve geliştirmeleri gerekmektedir.

İşletmelerin gerek finansal açıdan gerekse de kaynakların kıtlaşmaya başlamasıyla tek
başlarına ayakta kalmaları güçleşmiştir. Kaynakların verimli kullanımı ve maliyetlerin
düşürülmesi açısından işletmelerin güçlü iş birlikleri ve güçlü ağlar oluşturmaları yani network (ağ / şebeke) pazarlamasına önem vermeleri gerekmektedir. İşletmeler ağı oluştururken kaliteyi esas almalı ve seçici olmaya özen göstermelidir. Ancak burada kaliteli çıktı sağlarken sürdürülebilir kaynaklarla üretimi baz almaları ve sürdürülebilir bir dünya ve sürdürülebilir pazarlama için sorumlu hareket etmelidirler. Firmalar endüstride fiyat ve uygunluk açısından öncü olacak üstün değer sağladığı takdirde operasyonel üstünlük elde edebilirler. Bu sistemi uygulayan bir firma, atık ve israfı önlemek üzere operasyonu en sade ve etkin biçime getirmeye ve verimliliğe odaklanmakta; güvenilir, iyi kalitede ürün veya hizmet isteyen ama bunları ucuza ve kolay elde etmeyi arzu eden müşterilere hizmet etmektedirler. Burada kısaca, iyi ürünü en düşük maliyet ile sunmak amaçlanmaktadır.

Tedarik sistemi içerisinde; arz-talepte yaşanan dengesizlik, talepleri ön görememek,
planlama sorunları yaşanması, satış ve girdi lojistiği, gerçek zamanlı stok takip ve kontrolü,
nakit akışı, kapasite sorunu ve bunların tamamının optimum bir şekilde yönetilmesi
kabiliyetinden yoksunluk bu alanda yaşanan temel sıkıntılardır. Bu da tedarik zincirinin
yeterince esnek ve entegre olmamasından ve de operasyonları güncelleyemiyor olmasından
kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, bu sorunları ortadan kaldırmaya yönelik girişimlerde
bulunulması önemlidir.

Tedarik zincirindeki en son ve en sıkıntılı ve de maliyetli bölüm ise son km lojistiğidir.
Kamyonların verimli bir şekilde yük almaması, teslimat sürelerinin uzaması, araçların şehirde yarattığı gürültü ve çevre kirliliği, kentsel dağıtım alanında yaşanan sıkıntılar ve özellikle de e-ticaret hacminin giderek artmasıyla bu geleneksel ağın artık buna cevap vermekte zorlanması çözülmesi gereken noktalardır. İşletmelerin bu sorunları çözmeleri mümkün değilse demarketing yani talebi azaltma yoluna gitmeleri gerekmektedir. İşletmelerin vadettiği deneyimleri tüketicilerine yaşatabilmeleri veya itibar kaybına uğramamak için talebi sınırlandırmaları gerekmektedir.

Özellikle pandemi süreci ile birlikte; tedarik zincirinde yerelleşme, temassız teslimat, dağıtım kanallarında hijyen koşulları, e-ticaret sitelerindeki yoğun trafik sonucu kargo firmalarının bu yoğunluğa yetişmekte zorlanmaları ve son kilometrede yer alan müşterilere verilen hizmetin aksaması gibi unsurlar dikkat çekmektedir. Bu noktada tedarik zincirini entegre bir şekilde yürütebilen işletmeler bu kriz dönemini daha başarılı yönetmektedir.

Doktorant Nilay SAYAN

Lojistik Faaliyetler

  1. LOJİSTİK KAVRAMI

Lojistik sözcüğü Türk Dil Kurumu tarafından “Kişilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere her türlü ürünün, hizmetin ve bilgi akışının çıkış noktasından varış noktasına kadar taşınmasının etkili ve verimli bir biçimde planlanması ve uygulanması” şeklinde tanımlanmıştır.

Lojistik kelimesi Yunanca hesap yapmada yetenekli, herhangi bir nedene yönelik aritmetik ilişkilendirme manasına gelen logistikos kelimesinden gelmektedir. Yunanca logistikos daha sonra Avrupa dillerine Latince logisticus olarak girmiş, ilk olarak da 1840 yılında Fransız Akademisi tarafından taşımacılık şekillerini birleştiren ve koordine eden anlamına gelen logistique olarak tanınmıştır.

Lojistik sözcüğü ilk kez Napoleon tarafından, ordularının yerleşiminden ve erzak tedarikinden sorumlu subayının görev tanımına “logistique” adı verilmesi ile kullanılmıştır. Lojistik sözcüğü daha sonraları 1900’lü yılların başından itibaren “ordulara ait malzeme ve personelin taşınma, tedarik, bakım ve yenilenmesi” şeklinde askeri bir fonksiyonu tanımlamak amacı ile yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Lojistik, ürün ya da hizmetin iki yönlü akışında ihtiyaç duyulan bilgi, malzeme ve paranın, planlı, minimum maliyet ve zaman ile gerçekleşmesini sağlayan faaliyetlerdir. Bu sebeple işletmenin tüm süreçlerinin performansının artırılmasına da katkı sağlarlar. Lojistik, üretim noktasından başlayıp tüketim noktasına kadar malların taşınması sürecidir. Müşterinin sipariş etmesi ile süreç başlar, sipariş edilen malların müşteriye teslim edilmesine kadar süreç devam eder.

Lojistiğin günümüzde kabul gören en geçerli tanımı lojistik sektörünün uluslararası meslek kuruluşu niteliğinde olan Tedarik Zinciri Yönetimi Uzmanları Konseyi (Council of Supply Chain Management Professionals-CSCMP) tarafından yapılmıştır. Bu tanıma göre lojistik; müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere her türlü ürünün, servis hizmetinin ve bilgi akışının, başlangıç noktasından (kaynağından) tüketildiği son noktaya (nihai tüketiciye) kadar olan tedarik zinciri içindeki her iki yöne doğru olan hareketinin etkili ve verimli bir şekilde planlanması, uygulanması, taşınması, depolanması ve kontrol altında tutulmasıdır.

  1. LOJİSTİK FAALİYETLER

Lojistik faaliyetler hammaddelerin bulunduğu yer ile üretim yeri arasında ve üretim yeri ile tüketim merkezleri arasında gerçekleştirilen faaliyetler olup, bu merkezler arasında bir köprü işlevi görmektedir. Lojistik faaliyetler, üretim ve tüketim yerleri arasındaki mesafe ve zaman aralığının, dolayısıyla pazar yerindeki gereksinmenin yeterli ve ekonomik bir biçimde anında karşılanamamasının bir sonucudur. Taşıma ve depolama, işletme lojistik sisteminin ana faaliyetleridir. Bu faaliyetlerin, hammadde tedarik kaynağından en son tüketiciye kadar uygun maliyetlerle mal akışının temini amacıyla planlanması, organizasyonu ve kontrolü ise işletme lojistik yönetiminin konusudur.

Lojistik faaliyetler, bir ya da daha fazla taşıma türü kullanılarak gerçekleştirilen taşımaya ilişkin konsolidasyon, depolama, elleçleme, paketleme veya dağıtım olduğu kadar, ilave işlemler ve danışmanlık dahil tüm hizmetler ile eşyanın gümrük beyanının yapılması, sigortalanması, kıymetli evrakın hazırlanması ve ödemenin tahsilatı gibi işlemleri de kapsayan hizmetler zincirini ifade etmektedir. Modern anlamda lojistik, tüm bu faaliyetlerin planlı ve entegre biçimde gerçekleşmesini amaçlayan bir yönetim çerçevesini gerektirir. Lojistik faaliyetler, tedarik zinciri içindeki tüm lojistik faaliyetlerin tek bir sorumlu işletmede toplanmasını sağlayarak işletmelerin ana faaliyet alanlarına odaklanmalarına yardımcı olur.

2.1. Talep Tahmini

Talep tahmini, lojistik planlama ve koordinasyon işlevlerinin yerine getirilmesinde kullanılması gerekli olan bir araçtır. Genel anlamda tahmin, belli bir dönem içerisinde üretilmesi, sevk edilmesi veya satılması hedeflenen birim ürün miktarını veya toplam ürün hacmini belli dönemler itibariyle önceden öngörmektir. Lojistik anlamda tahmin ise, dağıtım merkezinden haftalık veya aylık olarak, bir malın ne kadarının sevk edileceğinin önceden öngörülmesidir.

İşletmeler talep tahminiyle, ürünleri; ne miktarda, hangi zaman aralığında, ne kadar maliyetle, nasıl elde edebilecekleri sorularına cevap aramaya çalışmaktadırlar. Bu soruların cevaplarını bulabilmek için, işletmenin geçmiş bilgilerine ve veri setlerine gereksinim duyulmaktadır. Talep tahmini yapabilmek için söz konusu veriler, hangi yöntemin kullanılacağına ışık tutmaktadır. Talep tahminleri, işletmeler için hayati önem taşımaktadır. Geleceğe yönelik başarısızlık riskini en aza indirmek için geleceğin iyi planlanması gerekmektedir. İyi bir planlama, uygun talep tahmin yönteminin seçimiyle gerçekleşmektedir. İşletmelerin talep tahminlerini hatalı bir şekilde yapması, eksik veya fazla stok miktarı ile çalışmalarına neden olabilmektedir. Bu durumda, bulundurma veya stok bulundurmama maliyetlerinin gündeme gelmesine neden olmaktadır.

2.2. Üretim Planlaması

Üretim, insan ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla mal ve hizmetlerin elde edilmesi için yapılan çalışmalardır. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı hedefleyen işletmeler mal veya hizmet üretmek için üretim fonksiyonlarını doğru planlamalı ve yönetmelidirler. Günümüzün rekabetçi koşulları, artan ürün ve hizmet fiyatları, kısalan teslimat süreleri, sipariş ile imalat ve daha pek çok farklı sebep, işletmeleri üretim süreçlerini iyileştirmeye yönlendirmektedir. Üretim süreçlerini doğru ve devamlılığı olacak şekilde optimize edebilen işletmeler, hedeflerine daha hızlı ulaşmaktadır.

Üretim planlaması işletmelerin istenilen zamanda, istenilen miktarda, istenilen kalitede ürün üretilmesini bunun yanında da zamandan ve maliyetten tasarruf edilmesini sağlayan, işletmelerin hem müşteri beklentilerini hem de kendi hedeflerini öngören süreçlerin tümündür. Üretim planlaması ile müşteri taleplerini karşılayacak ve üretim ortamındaki makine, ekipman ve işgücü gibi kaynaklarının işletmenin performans hedefleri doğrultusunda kullanacak şekilde üretim faaliyetleri organize edilmektedir. Hazırlanan üretim planı, üretimin çıktılarının miktar ve zamanlamasını gösteren bir projeksiyondur.

2.3. Satın Alma (Tedarik)

Satın alma faaliyeti, işletmenin ihtiyaçlarını karşılamak için belirli bir ücret karşılığında bir ürünün ya da hizmetin elde edilmesidir. Satın alma işlemi gerçekleştirilirken dikkat edilmesi gereken en önemli konu ürünün ne zaman ve hangi miktarlarda alınacağıdır. Satın alma işlemi gerçekleştirilirken ürünün ya da hizmetin doğru zamanda, doğru kalitede ve doğru maliyette gerçekleştirilmesi işletmeler açısından önemlidir. Ayrıca ürün tedarikinin sürdürülebilir olmasına da dikkat edilmelidir. Satın alma faaliyetlerinin doğru gerçekleştirilmesi ile işletmeler rekabet olanağı sağlarlar. Satın alma faaliyetleri ile işletmeler maliyetlerini daha iyi kontrol edebilmekte, arzın sürekliliğini sağlamakta ve ürünün kalitesini koruyabilmektedirler.

2.4. Nakliye

Nakliye, mal ya da eşyaların bir yerden bir başka yere taşınmasıdır. Bu faaliyet, insanın, en ilkel döneminden gelişiminin en ileri evresine kadar, önemli bir gereksinme ve uğraşı olmuştur. Zira genellikle, mal ya da eşyaların üretim yerleri ile tüketim ya da kullanma yerleri birbirinden farklıdır.

Bir başka deyişle taşımacılık ihtiyaç duyulanların, bulundukları yerden, ihtiyaç duyuldukları yere, ihtiyaç duyuldukları anda olacak şekilde fiziksel olarak hareket ettirilmeleridir. Bir ürünün taşınması sayesinde ekonomik olarak değerinin artırılması veya değer kazandıran bir süreci bütünlemesi gerekir. Taşıma faaliyeti ile taşınan malzemeye “yer” ve “zaman” değeri kazandırılır. Bir başka ifadeyle malzemenin bir noktadan diğerine taşınması ile yer değiştiren malzeme yeni yerinde eskisine göre daha değerli hâle gelir.

2.5. Stok Yönetimi

Stok yönetimi, gerek stok maliyetinin ürün maliyeti içerisinde büyük paya sahip olması gerekse üretimin plana uygun olarak aksamadan yapılabilmesi, dolayısıyla talebin zamanında karşılanabilmesinde oynadığı rol nedeniyle işletmeler açısından önemli bir süreçtir.

Stok yönetimi faaliyetleri; üretimin aksamaması için gerekli stokun ihtiyaç duyulduğu her zaman temin edilmesi, bir taraftan da stokların elde tutma maliyetlerinin çok büyük boyutlara ulaşmaması için gerekli dengenin sağlanması yönünde çalışmaktadır. İşletmede gereğinden fazla veya az seviyede stok bulundurulması çeşitli maliyetlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Etkin bir stok yönetimi, üretim faaliyetlerinin sorunsuz yürütülmesine ve makine, insan ve malzeme kaynaklarından optimum şekilde yararlanılmasına olanak sağlar. Bu sayede malzeme ve parça yokluğu yüzünden boş beklemeler minimum düzeye indirilmiş olur.

2.6. Depolama

Depo, işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmeleri için ihtiyaç duydukları hammadde, yarı mamul, mamul, atık ve hurdaların belirli bir süre saklandıkları alanlardır. Lojistik anlamında depolama, lojistik faaliyetine konu olan her türlü malzemenin belirli bir alanda tutulması, korunması ve saklanması sürecidir.

Malların hammadde halinden üretim noktasına ulaşıncaya kadar ve üretim noktasından nihai tüketiciye ulaşıncaya kadar belirli aşamalarda depolanmaları gerekebilir. İşletmeler açısından önemli olan bu aşamalarda malların en doğru ve verimli bir biçimde depolanmasıdır.

Depolama esas olarak kontrol, teslim alma, yerleştirme, sayım, toplama ve gönderme faaliyetlerini kapsamaktadır. Söz konusu faaliyetlerin yönetiminde sağlanacak etkinlik, stok bulundurma maliyetlerinin en uygun seviyede gerçekleşmesine olanak sağlamaktadır. Depolarda belirli bir süre geçici olarak bekletilen malzemelerin kalış süreleri maliyetlerin düşük bir seviyede gerçekleşmesi bakımından mümkün olabilecek en kısa seviyede olacak şekilde planlanmalı ve organize edilmelidir.

2.7. Elleçleme

Elleçleme, bir malzemenin yerinin insan veya makine gücüyle değiştirilmesidir. Bir malzemenin gelen bir sipariş üzerine müşteriye teslimi sürecinde, raftan alınıp sevk edilecek araca yüklenmesine kadar gerçekleştirilen faaliyetlere elleçleme, araca yüklendikten sonra malın hedef noktaya götürülmesine kadar icra edilen faaliyetlere taşıma, aracın hedef noktasında boşatılması ve yeni depodaki rafına konulmasına elleçleme denir. Malzemelerin depo süreçleri gereği bulunduğu yerlerin değiştirilmesi, hatta bir raftan diğerine taşınması, üretim merkezlerinde malzemelerin hangi sebeple olursa olsun taşınması, satın alma süreçlerinde malzemelerin muayene yerinden kesin kabul noktasına taşınması gibi faaliyetler bu süreçlerde hangi tip araç veya ekipman kullanıldığı fark etmeksizin elleçleme olarak kabul edilir. Literatürde elleçleme yerine, “aktarma”, “yükleme/boşaltma” gibi terimlerde kullanılmaktadır.

2.8. Ambalajlama (Paketleme)

Ambalaj, ürünleri dış etkilerden koruyan, onları bir arada tutarak taşıma, depolama, dağıtım, tanıtım ve pazarlama işlemlerini kolaylaştıran, metal, kâğıt, karton, cam, plastik vb. malzemelerden yapılmış tüm ürünlerdir. Ambalajın temel fonksiyonu içinde bulunan ürünü dış etkilerden korumaktır. Ambalaj, ürünü çarpma, ıslanma, zedelenme vb. fiziksel etkilerden korur. Ambalaj, ürünün tüketiciye en ekonomik yolla ulaşmasını sağlar, depolama kolaylığı yaratır.

Bir başka deyişle ambalajlama, ürünlerin üreticiden alıcıya kadar uzanan dağıtım zincirinde güvenli ve hasarsız ulaşımının sağlanabilmesi için kullanılan koruyucu araçların tümüdür. Ambalaj, ürünün tüm yaşam süresince ekonomik ve çevreye duyarlı olarak, korunmasını, kontrol altına alınmasını, barınmasını, sunumunu, tanıtımını ve taşımayı kolaylaştırmayı sağlamalıdır.

2.9. Sipariş Yönetimi

Sipariş yönetimi, müşteri memnuniyeti hedefi doğrultusunda siparişin alınması, siparişin hazırlanması sürecinin izlenmesi ve ürünlerin zamanında müşteriye teslim edilmesi sürecini kapsamaktadır. Alınan bir siparişin müşteriye zamanında teslim edilmesi, rekabet açısından olduğu kadar müşteri tatmini ve işletme kârlılığı açısından da önemlidir. Müşteriye zamanında teslim edilemeyen sipariş nedeniyle müşteri tatmininde ve işletme kârlılığında azalma kaçınılmaz olmaktadır. Bu nedenle siparişin alınması ile teslimatın yapılması arasında geçen sürenin uzunluğu önemlidir.

Sipariş yönetiminin iyi işlemesi, yani alınan siparişlerin tam olarak ve zamanında yerine getirilmesi işletmelerin müşterileri ile olan ilişkileri açısından önemlidir. Bu sebeple müşterinin siparişi eksiksiz olarak ve istediği zamanda kendisine ulaştırılmış olmalıdır. İşletmeler içerisindeki sipariş noktaları, gelen siparişlerin şekli ve koşulları, siparişler konusunda kimlerin görevlendirileceği ve sipariş bilgi akışı açısından bir sipariş yönetimi sistemi geliştirilmelidir. Sipariş yönetiminde işletme, satın alma siparişlerini tedarikçi firmaya iletmektedir. Sipariş alan tedarikçi firma ise kendi envanter kaynaklarından veya kendi tedarikçisinden talep edilen ürünleri karşılamaktadır.

2.10. Müşteri Hizmeti

Lojistik fonksiyonun rolü, ürün ve hizmetlerin işletmeden müşteriye ulaşması sürecinde yer ve zaman faydası sağlamaktır. Bu yer ve zaman uygunluğu işletmenin lojistik fonksiyonu tarafından yerine getirilmekte olup, müşterinin eline geçmeyen bir ürünün hiçbir değeri yoktur. Uygunluk kavramı, müşteri hizmetini oluşturan dağıtım sıklığı ve güvenirliliği, stok seviyeleri, sipariş temin zamanları gibi birçok faktör tarafından etkilenen karmaşık bir yapıdır. Müşteri hizmeti kavramı, ürünleri müşteriye temin etme sürecini etkileyen bu faktörlerin karşılıklı etkileşimi ile ortaya çıkmıştır. İşletmeler açısından müşterilere yakın olma sektörlerde başarılı olmanın bir ölçüsü haline gelmiştir. Bunu için işletmelerin müşterin taleplerinin zamanında karşılayabilecek bir lojistik sürecine sahip olmaları gerekmektedir

2.11. Yer Seçimi

Kuruluş yeri, işletmenin tedarik, üretim, depolama ve dağıtım gibi temel fonksiyonlarını gerçekleştirdiği yerdir. En uygun kuruluş yeri, işletmenin amaçlarına en kolay şekilde ulaşacağı yer olarak ifade edilebilir. En uygun kuruluş yeri, işletmelerin gelirleri ile maliyetleri arasındaki farkın yani kârın en yüksek seviyede gerçekleşebileceği yerdir. Bir başka deyişle en uygun kuruluş yeri, işletmenin maliyetlerini en az düzeyde gerçekleşeceği yerdir.

Vefa TOROSLU

Serbest Muhasebeci Mali Müşavir

Bağımsız Denetçi

vefa.toroslu@gmail.com

Kaynakça

Avni Zafer ACAR (Editör), Lojistik Yönetimi, Anadolu Üniversitesi AÖF Yayını, Eskişehir, 2020

Azize Kahramani KOÇ-Alper TAZEGÜL, Lojistik Faaliyetlerin Maliyetlemesi ve Muhasebeleştirilmesi, Gazi Kitabevi, Ankara, 2020

Berrin DENİZHAN, Lojistikte Eğilimler, İksad Yayınevi, Ankara, 2021

Bülend SEÇKİN, “İşletme Lojistik Sistemi”, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, Cilt: 31, Sayı: 1, 1981

Gülsen Serap ÇEKEROL, Lojistik Yönetimi, Anadolu Üniversitesi AÖF Yayını, Eskişehir, 2013

Hakkı FINDIK-Erkan ÖZTÜRK, Lojistik İşletmeciliği Muhasebesi, Ekin Basın Yayın Dağıtım, Bursa, 2016

Muazzez BABACAN, “Lojistik Sektörünün Ülkemizdeki Gelişimi ve Rekabet Vizyonu”, Ege Akademik Bakış Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 1, 2003

Mustafa Asım SUBAŞI, Gümrük İşlemlerinin Lojistik Maliyetlere Etkisi, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2009

Toygar SEZGİN, Lojistik Kavramı ve Türkiye’deki Uygulamaları, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 2008

Pazarlamada Dopamin Etkisi

90’ların başında Parkinson tedavisinde kullanılmak için üzerinde çalışmalara başlanan bir ilaç, ilerleyen yıllarda FDA onayı alınarak piyasaya sürülür. İlaç vücuda alındığında beyindeki ödül merkezinin uyarılması sonucunda ortaya çıkan dopamin seviyesini yükseltir ve Parkinson kaynaklı rahatsızlıkların tedavisinde güçlü etki gösterir. Rahatsızlığın tedavisinde rol oynayan bu yüksek dopamin seviyesi ayrıca aşırı rekabet güdüsü, agresiflik ve yüksek motivasyona sebep olarak, hastalarda kumar oynama, aşırı uyku ve hafıza problemleri gibi yan etkiler ortaya çıkarır. Parkinson hastalığın tedavisinde sıklıkla başvurulan bu ilacın yan etkileri pazarlama profesyonelleri için ise farklı bir pencere aralar. Aşırı kumar oynama alışkanlığı yan etkisi özellikle kumarhanelerin dikkatini çeker. Dünya kumar başkentlerinde birçok kumarhane, dopamin seviyesini artırdığı bilinen narenciye kokularını kumar salonlarında kullanmaya başlayarak, özellikle erkeklerde risk alma davranışını artırıp, onları daha fazla kumar oynamaya teşvik eder.

Peki pazarlama profesyonellerinin dopaminden faydalanma alanları sadece kumarhanelerle mi sınırlıdır?

Alışveriş terapisi olarak adlandırılan, insanların olumsuz ruh halinden çıkmak için başvurduğu alışveriş davranışı, dopaminin salgılandığı ödül merkezini harekete geçirir. Bu terapimin insanlarda etkisi üzerine Michigan Üniversitesinde yapılan bir araştırma, satın alma eylemi gerçekleştiren bireylerin üzüntüyle baş etmede, diğer bireylere göre 3 kat daha fazla başarılı olduğunu göstermektedir. Temelde anlık mutluluğu hedefleyen bu geçici davranış, eğer insanların özdenetim mekanizmasından ve aşırı satın almanın yol açacağı finansal problemlerden daha ağır basarsa, giderek ciddi bir problem olarak gün yüzüne çıkar ve sadece Amerika vatandaşları arasında 50 milyondan daha fazla insanı etkileyen kompulsif satın alma davranışına yol açar. Bu problemin satın almada razı olunan ücret üzerine etkisinin araştırıldığı bir çalışmada, hızlı tüketim malları, ayakkabı, giysi ve cüzdan ürünlerinden oluşan bir ürün sepeti kompulsif satın alma bozukluğu yaşayan ve yaşamayan iki grup katılımcıya gösterilmiş ve bu ürünlere ne kadar ücret ödemeye razı oldukları onlara sorulmuştur. Deneyin sonuçlarına göre, gruplar arasında hızlı tüketim malları kategorisinde ödemeye razı olunan ücret aynı seviyedeyken, diğer ürünlerde, kompulsif satın alma davranışı bozukluğu yaşayan bireylerin, 3 kata kadar daha fazla ödemeye razı olduğu bulgulanmıştır.

Kompulsif satın alma davranışı FOMO olarak adlandırılan fırsatları kaçırma korkusu ile birleştiğinde ise etkisi daha da güçlenmektedir. Yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre FOMO deneyimi yaşayan insanlar arasında 24 saat içerisinde alışveriş yapanların oranı %60 seviyesindedir. Razorfish’in ‘’Dijital Dopamin’’ isimli raporun da ise katılımcıların %70’inden daha fazlası online satın alımlar yaptıktan sonra adreslerine ulaştırılan kargoların, geleneksel alışverişe göre kendilerini daha fazla heyecanlandırdığını belirtmişlerdir.  Bu verilerden yola çıkan pazarlama profesyonelleri, tüketiciden sürekli veri elde edilmesinde önemli rol oynayan uygulamaların daha fazla indirilmesini teşvik etmek için, uygulamalara özel indirimler yapmakta, limitli ürün grupları çıkararak, stoktaki azalan ürün sayılarını belirterek, sınırlı zaman aralıklarında indirimler uygulayarak ve hatta hiç satılmamış ürünleri düşük fiyattan satılmış ve tükenmiş etiketiyle göstererek tüketicilerde FOMO tecrübesi oluşturmaktadır. Hedeflenen tüketici grupları kompulsif satın alma davranışı problemi yaşayan insanlar olduğunda ise satın alma isteği daha da tetiklenmektedir.

Peki en ucuz ve kolay şekilde dopamin salgılanmasını artırarak tüketiciler daha fazla satın almaya nasıl teşvik edilir?

Bu sorunun cevabı geçtiğimiz aylarda Güney Florida Üniversitesinden Dipayan Biswas önderliğindeki araştırma grubundan gelmiştir. Araştırmada dopamin salgılanmasını artırdığı bilinen kafeinin satın alma üzerine etkisi test edilmiştir. Deneyden önce iki gruptan biri kafeinli, diğer grup ise kafeinsiz içecek tüketmiştir. Araştırma sonuçlarına göre kafein tüketen denekler diğer gruba göre %50 daha fazla para harcamış ve %30 daha fazla ürün almışlardır. Araştırmadaki diğer ilginç bulgu ise kafein tüketen deneklerin, mum gibi temel gereksinim olmayan ürünleri daha fazla satın alma eğilimi göstermeleridir.

Beynin ödül merkezi tarafından salgılanan dopamin hormonu, kişinin ruhsal sağlığının korunmasında ve duygusal tepkilerinin kontrolünde büyük bir öneme sahiptir. Bu salgının vücuttaki miktarının artması için pazarlama profesyonelleri ise büyük çaba sarf etmektedir.

Kim bilir belki bir gün, bir satış personelinin masamıza koyduğu bir fincan sıcak kahve aslında bizi daha fazla satın almaya teşvik edebilir.

Oğuzhan ÖZYİĞİT

Bir KPI Örneği: “- e, naptın?”

Bugün için özellikle Satış Personeli performans görüşmelerinde amirlerin ya da direkt patronların sıkça sorduğu “- E, NAPTIN?” sorusuyla, KPI “Key Performance Indicator” denen, yani Türkçesi “Anahtar Performans Göstergesi” olan kavrama kendimce bir açıklama getirmeye çalışacağım.

Yönetimde, Hedefler ve Göstergeleri

Aramızda kalsın ama aslında eminim ki, sizler de bir gün bir yerlerde başlıkta özellikle vurgulanan “- E, NAPTIN?” cümlesinin de içinde yer aldığı aşağıdaki diyalog benzeri birçok yaşanmışlığa[1] şahit olmuşsunuzdur.

Bakınız Örnek Diyalog #1 (Allah kimseye 2.’yi yaşatmasın)

  • Otur bakalım. E, naptın?
  • İyi işte, sipariş aldık.
  • E?
  • Haftaya sevk ederiz?
  • E?
  • Ödemeyi bekliyorum!
  • E?
  • Ben bir muhasebeye sorayım o zaman!
  • Yani!

Şimdi bu konuşmayı deşifre edelim:

İlk “E”: Seyahat / Faaliyet raporunu sunmadın, iş seyahatinden ne gibi çıktılar elde ettik söyler misin?

İkinci “E”: Alınan siparişin Termini / Miktarı / Tutarı nedir?

Üçüncü “E”: Siparişin satışa dönüşmesini bekleten ne?

Dördüncü “E”: Sipariş sürecini ve riskleri nasıl yönetiyorsun?

Son olarak da “Yani!”: Bitir işi! Demek oluyor.

Aslında bu konuşmaya hiç gerek kalmadan aşağıdaki gibi bir tutanak / form doldurularak;

Kurumsal bir hafıza oluşturulamaz mıydı?

 

………/…………/…………

 

 

………………… tarihinde ………………………… firmasına yapılan ziyarette ……………………… USD karşılığı ……………… Kg’lık …………………… ürünü için firma satın alma memuru ……………………………… beyle satış anlaşması yapıldı.

 

……………………… tarihine kadar tarafımıza ödeme yapıldığı taktirde sevkiyat yapılacak satış gerçekleşmiş olacaktır.

Saygılarımla

……………………………

 

Verilen bu basit örnekten yola çıkarak (ki bu konuda akademik kariyer sahibi ve birbirinden değerli hocalarımdan da özür dileyerek) KPI, Şirketlerin belirlediği hedeflere ulaşmak için ortaya koymuş oldukları performansların göstergesidir demek isterim.

Yalnızca büyük şirketler değil, şahıslar dahi bireysel olarak kendi işlerini daha iyi çözümlemek ve yönetmek için bu tanımlanmış ve kayıtlı göstergelerden yararlanabilirler.

KPI’lar ile yönetim kavramı, hedefleri konu aldığı için aynı zamanda da hedeflerin kontrol altına alınmasına katkı sağlar.

İşletme içerisinde çalışan performanslarını ve hedefleri gerçekleştirme oranlarını sayısal olarak verilerle kayıt altında tutar.

Analiz yapılmak istendiğinde de güvenilir bir kaynak ortaya koyar.

Ayrıca KPI’lar her zaman sayısal veriler vermez, istenirse sektöre göre olumlu ve olumsuz veriler de elde edilebilir.

KPI Neden Önemli?

ÇÜNKÜ: KPI, takım çalışması ve şirket kültürünün oluşması için gerekli olan parametrelerden biridir. Belirlenen hedefler doğrultusunda performans göstermek ve bunun ölçümlenebiliyor oluşu her açıdan işletmeye katkı sağlayacaktır.

ÇÜNKÜ: İşletme başarısı ve hedefleri için büyük farklar yaratma potansiyeline sahip anahtar performans göstergesi, işletmenin bitiş bayrağına doğru ilerlemesini ölçmeye yardımcı olur.

ÇÜNKÜ: KPI’lar, iş süreçlerinin verimli veya verimsiz olduğunu görmenizi sağlar ve sonuçlar karşısında kontroller sağlayıp hızla reaksiyon almanıza yardımcı olur.

ÇÜNKÜ: İşletme olarak operasyonlar hakkında ayrıntılı geri bildirim sağladığı için iş hedefleri veya çalışanlar değişse bile operasyonların tutarlı kalmasına olanak sağlar. Veriye dayalı olarak çalışma kültürü geliştirdiği için karar alımlarında hız kazanmaya teşvik eder.

ÇÜNKÜ: Şirket olarak başarı, işlerinde kendi kapasitelerini ne kadar iyi bildikleriyle alakalıdır. Sorunlarını veya eksik yönlerini ne kadar iyi bilirse şirketler, operasyonlarını planlarken verimliliklerini o kadar arttıracaklardır. Bu sayede hedefe giden yolda nerede olduklarını daha iyi göreceklerdir.

KPI İçin Hangi Sorular Cevaplanmalı?

  • Faaliyette ölçülecek olan bilgiler ve birimleri neler?
  • Ölçümler/Kayıtlar hangi sıklıkla yapılacak?
  • Bu ölçümlerin hazırlanmasından kim sorumlu?
  • Ölçümler ne kadar detaylı hazırlanacak?
  • Ölçümlerde nasıl yalınlaşmaya gidilecek?
  • Kıyaslama yapılacak rakipler hangileri?
  • Değerler stratejik hedefler ile uyum sağlıyor mu?

İşletmeler, belirli kuruluş hedefleri ve stratejileri doğrultusunda farklı anahtar performans göstergeleri tercih edebilir.

KPI seçiminde, her işletme her departman kendisine en uygun olan KPI türünü seçmek isteyecektir. Çünkü her anahtar performans göstergesinin görevi ve amacı birbirinden farklıdır.

Bu KPI türleri, niteliksel ve niceliksel olabildiği gibi geleceği öngören veya geçmişle alakalı da olabilir. Başlıca KPI türleri aşağıdaki şekildedir:

  • Pazarlama
  • Satış
  • Finansal
  • İşletme
  • Proje Yönetimi

Ayrıca Özellikle: E-Ticaret, Sosyal Medya, Operasyonel ve Müşteri hizmetleri KPI’ları da yapılmaktadır.

Anahtar performans göstergelerinin (KPI) ortak özellikleri:

  1. Zamana bağlı olması: Anahtar performans göstergeleri ölçümlerini zaman dilimine bağlı olarak yaparız. Örneğin; “geçen haftaya göre, geçen aya göre, geçen yıla göre” gibi. Bu nedenle KPI’lar belirli zaman aralıklarını ifade etmelidir.
  2. Ulaşılabilir olması: İşletmeler, gerçekçi hedefler koymalıdır. Örneğin; her ay sürekli olarak %100 büyüme söz konusu olmayabilir. Bu nedenle gerçekçi hedefler koyulmadığı taktirde KPI kullanımı sonuç vermeyecektir.
  3. Ölçülebilir olması: Anahtar performans göstergeleri ölçülebilir olmalıdır. Çünkü ölçemediğimiz hiçbir veriden yararlanamayız, verileri karşılaştıramayız ve dolayısıyla da kullanamayız.

KPI ile İlgili Dikkat Edilmesi Gereken Unsurlar

  • Anahtar performans göstergeleri, takibi kolay olması için yalnızca yönetilebilir ve gerekli sayıda göstergeden oluşmalı.
  • KPI, işletmenin organizasyon yapısına uyumlu ve istenildiği zaman değiştirilebilir veya geliştirilebilir olmalı.
  • Veri toplama aşaması oldukça ulaşılabilir ve kolay olarak tasarlanmalı.
  • Anahtar performans göstergeleri, işletmeye ait girdi, çıktı ve sonuçların kritik bölümlerine önem vermeli.
  • ISO 22400 standartlarına göre KPI; isim, kimlik, açıklama, kapsam, formül, ölçü birimi, aralık ve eğilim gibi bilgileri içermeli.
  • KPI her şeyden önce bütünüyle organizasyonda yer alan kişiler tarafından anlaşılmalı ve sahiplenilmeli.

Gelelim bizim şu meşhur “- E, NAPTIN?” sorusu ile başlayan Performans İzleme Metoduna.

Ya da aslında hiç gelmeyelim. Bence yazı Yönetimde, Hedefler ve Göstergeleri ciddiyetine yakışır bitsin.

KPI bu, şakaya gelmez!

En derin saygılarımla.

Zafer URFALIOĞLU

[1] Yazarın Özellikle Notu: “Yaşanmışlık” derken, elbette Türkiye’den çok çok uzaklarda ve bizlerle hiçbir alakası olmayan topluluklarda yaşanmışlıktır. Örnek diyaloğun Türk İş Dünyasıyla hiçbir ilişkisi yoktur. Olamaz da zaten.

Elektronik İhale Kullanımının Zorunlu Olması ?

Kamu İhale Kurumunun, 01/08/2022 Tarihinde yaklaşık maliyeti 4734 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde öngörülen eşik değerin yarısına kadar olan ihalelerde elektronik ihale kullanımının zorunlu olması dolayısıyla EKAP üzerinde yürütülecek işlemlerde dikkat edilecek hususlarla ilgili açıklamaları oldukça önemlidir.

Söz konusu açıklamalara göre; 21 Temmuz 2022 18/05/2022 tarihli ve 31839  sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile, ilanı 01/08/2022 tarihi veya sonrasında yapılan ihalelerden, yaklaşık maliyeti 4734 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde öngörülen eşik değerin yarısına kadar olan (mal ve hizmet alımlarında 2.002.017 TL / 3.336.704,50 TL, yapım işlerinde 73.407.984,50 TL) ve açık ihale usulü ile gerçekleştirilen ihalelerin, elektronik ihale (e-ihale) yöntemi ile yapılmasının zorunlu olacağı hükme bağlanmıştır. Bu itibarla idarelerin EKAP üzerinden yürüttükleri ihalelere ilişkin işlemlerde herhangi bir aksama olmaması için aşağıdaki hususlara dikkat etmeleri gerekmektedir.

1- İhale dokümanı bu değişikliklerden önceki uygulama yönetmeliği hükümlerine göre hazırlanan ve onaylanan ancak ihale ilanı hazırlanmamış olan; yaklaşık maliyeti 4734 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde öngörülen eşik değerin yarısına kadar olan, açık ihale usulü ile gerçekleştirilen ve elektronik ihale yöntemi kullanılmayan ihalelerinin onayları 31/07/2022 tarihi itibarıyla kaldırılacaktır. Söz konusu ihale işlemlerinden gerekli olanların 01/08/2022 tarihi itibarı ile yeni yönetmelik hükümlerine göre tekrar yapılması ve ihale dokümanlarının 01/08/2022 tarihi itibari ile yeni yönetmelik hükümlerine göre tekrar hazırlanması gerekmektedir.

2- Ön Yeterlik/İhale dokümanı, yürürlükteki uygulama yönetmelikleri hükümlerine göre hazırlanan ve onaylanan ihalelere ilişkin ön yeterlik/ihale ilanları en son 29/07/2022 günü Kamu İhale Bülteninde yayımlanacaktır. Bu ihalelere ilişkin ilan işlemlerinin en geç 28/07/2022 günü saat 14:00’e kadar tamamlanması zorunludur.

3- Ön yeterlik/ihale ilanı hazırlanılarak Kurumumuza gönderilmiş, ancak 29/07/2022 tarihi itibari ile Kamu İhale Bülteni’nde yayımlanmamış ve elektronik ihale yöntemi kullanılmayan tüm ihalelere ilişkin ihale ilanları iade edilecektir.

4- 28/07/2022 tarihi saat: 14:00’dan 01/08/2022 tarihine kadar elektronik ihale yöntemi kullanılmayan ihalelere ilişkin ön yeterlik/ihale ilanlarının EKAP üzerinden gönderilmesine izin verilmeyecektir.

5- 01/08/2022 tarihi saat: 08:00’den itibaren elektronik ihale yöntemi kullanılmayan ihalelere ilişkin ihale dokümanları EKAP üzerinden yeni yönetmelik hükümlerine göre hazırlanacaktır.

6- Elektronik ihale yöntemi kullanılan ihaleler ile istisna ve kapsam dışı olarak yapılan ihalelere ilişkin işlemler yukarıda belirtilen hususlardan etkilenmeyecek, bu ihalelere ilişkin ilanlar kesintiye uğramadan Kamu İhale Bülteninde yayımlanmaya devam edecektir.

7- Sistemde yapılacak mevzuat, bakım ve test çalışmaları sebebiyle tüm EKAP uygulamaları 31/07/2022 tarihi saat 21:00 itibarıyla bakıma alınacaktır. Sistemin 01/08/2022 tarihi saat 08:00 itibarıyla açılması planlanmaktadır.

Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen

STA Sonrası İngiltere İle Ticaret

Cahit SOYSAL
ÜNSPED Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetler

2016 yılında İngiltere’de yapılan referandum sonucunda Avrupa Birliği üyeliğinden ayrılma yönündeki karar, başta AB üyesi ülkeler olmak üzere, birçok ülkede şok yaşanmasına neden olmuştu. Kuruluşundan bu yana, ilk kez bir ülke AB üyeliğinden kendi iradesi ile ayrılmak istiyordu. Bu ayrılış AB’nin fiyakasını bozmuştu.

İngiltere’de o dönemde görev yapan David Cameron hükümeti de Avrupa Birliği’nin getirdiği kısıtlamalar, kapitülasyonlar, Avrupa Birliği içerisinde sürekli öne çıkan yanlış politikalardan şikayet diyor, Birliğin olaylar karşısında yavaş tepki verdiğini ve geç önlem aldığını belirtiyordu.

Avrupa Birliği’nde gerçekten çarklar ağır işliyordu. Kamuda görev yaptığım dönemlerde Türkiye’nin Gümrük Birliği ilkeleri çerçevesinde “gözlemci” sıfatıyla katılabildiği Avrupa Komisyonu İhtisas Komitesi toplantılarına Türkiye adına girmiş ve görüş belirtmiştim. Basit bir karar alabilmek için, her ülke temsilcisi kendisini konuşmak zorunda hissediyor; inanılmaz ayrıntılar üzerinde saatlerce tartışılıyor, gereksiz çekişmeler yaşanıyordu. Mevcut prosedüre göre, sıradan bir tüzük değişikliği bile altı aydan önce yürürlüğe giremiyordu.

Birleşik Krallık’ta referandum 2016 da yapılmasına karşın, taraflar arasında birlikten ayrılma müzakereleri Haziran 2017’de başladı. İngiltere AB bütçesine ilişkin taahhütlerinden kaynaklanan yüklü bir “ayrılık ücreti” ödedi. AB ile İngiltere vatandaşlarının daha önce kazanılmış hakları üzerinde de anlaşmaya varıldı. 2020 yılı BREXIT’in geçiş dönemi kabul edildi. Uzun müzakereler sonucunda 24 Aralık 2020 tarihinde taraflar arasında ayrılık anlaşması olarak tanımlanan “Ticaret ve İşbirliği Anlaşması” imzalandı. Buna göre, taraflar arasında yeni bir serbest ticaret anlaşması yapılacak; menşe kurallarına uygun mallara gümrük vergisi ve kota uygulanmayacak; ortak çevre ve iklim değişikliği ile mücadele politikası izlenecekti.

Birleşik Krallık bir taraftan AB ile ayrılış sonrası düzenlemelerin müzakerelerini sürdürürken bir taraftan da büyük ticari partnerleri ile yapılacak ticaretin nasıl yürütüleceğine ilişkin görüşmeleri yapıyor ve bu ülkelerle Serbest Ticaret Anlaşması (STA) taslakları üzerinde çalışıyordu. Bu ülkelerden birisi de Türkiye idi. Türkiye AB ile Gümrük Birliği tesis etmiş olduğundan, öncelikle bu birliğin taraflara sağladığı kazanımların korunması yönünde bir anlaşmaya varılmalıydı. 24 Aralık 2020 tarihinde AB ile anlaşma imzalanınca, bundan beş gün sonra 29 Aralık 2020 tarihinde Ankara’da “Türkiye Cumhuriyeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Arasında Serbest Ticaret  Anlaşması” da imzalandı.

Türkiye – Birleşik Krallık Serbest Ticaret Anlaşması’na göre de menşe kurallarına uygun mallara gümrük vergisi ve kota uygulanmayacak; gümrük işlemleri ve ticaret kolaylaştırılacak; taraflar birbirine karşı teknik engeller koymayacaktı; 50 ila 63 üncü tarife fasıllarda sınıflandırılan ürünlerin imalatında kullanılan iki taraf menşeli olmayan girdiler için TEV  (Telafi Edici Vergi) tahsil edilecekti.

Anlaşmayla getirilen kolaylıklardan en önemlisi, menşe beyanı için bir forma uygun menşe belgesi düzenlenmesi yerine yapılan ticarete ilişkin fatura, teslimat notu veya ticari bir belgenin üzerine “Bu belge kapsamındaki girdilerin ihracatçısı, aksi açıkça belirtilmedikçe, bu girdilerin Türkiye (ya da Birleşik Krallık) menşeli olduğunu beyan eder. (Yer, tarih ve ihracatçının imzası)” yazılması menşe beyanı için yeterli olacaktı. Öte yandan, menşe beyanı, ihracatçı tarafından elektronik ortamda da düzenlenebilecek idi. Bu gibi hallerde, düzenleyen kişinin açık bir şekilde yazılı olması ve şekil ile içeriğinin protokolde yer verilen örneğe uygun olması koşulu aranacaktı.

Ayrıca, ihracatçı tarafından kağıt ortamında ıslak imza atılmak suretiyle düzenlenmesini müteakip elektronik ortama aktarılarak ithalatçıya gönderilen beyanın ya da ihracatçının kendi el yazısı ile atacağı orijinal imzasının imajını taşıyan veya elektronik olarak imzalanan, herhangi bir imza imajı içermeyen beyanın yer aldığı fatura, teslimat notu veya ticari belgenin aslı veya elektronik ortama aktarılarak ithalatçıya gönderilen nüshasının, yazıcıdan alınan çıktısı “menşe beyanı” kabul edilecekti. Yine düzenlenen “menşe beyanı”, emsallerine nazaran daha uzun bir süre kabul edilen on iki ay süreyle geçerli olacaktı.

Türkiye ile Birleşik Krallık arasında imzalanan STA, Türkiye ile  AB arasındaki Gümrük Birliği’nin sağladığı avantajlardan daha ileri düzeyde hükümler içermekte ve ticareti daha da kolaylaştırmaktadır. Öte yandan, bu STA’nın hizmetlerin serbest dolaşımına da açık kapı bırakması ve bu konunun da ileride müzakereye açık olduğunu kaydetmesi umut vericidir.

Türkiye ile Birleşik Krallık STA’sının imzalanmasının üzerinden birbuçuk yıl geçtiğine göre, gelişmelerin hangi yönde ilerlediğinin incelenmesinde yarar var. Aramızda AB Gümrük Birliği’nin olduğu 2013 ila 2020 yıllarında bu ülkeye yaptığımız ihracat 2013 yılından başlayarak sırasıyla 9.2, 10.2, 10.8, 12, 9.9, 11.5, 11,3 ve 11.2 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. Aramızda imzalanan STA’nın yürürlüğe girmesinden sonra 2021 yılında bu ülkeye 13.7 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik. 2022 yılının ilk beş ayında ise yaptığımız ihracatın toplamı 5.3 milyar doları buldu.

Aynı şekilde, Birleşik Krallık’la aramızda AB Gümrük Birliği’nin olduğu 2013 ila 2020 yıllarında bu ülkeden yaptığımız ithalat 2013 yılından başlayarak sırasıyla 6.6, 6.2, 5.8, 4.5, 6.8, 7.6, 5.6 ve 5.6 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. Aramızdaki STA’nın yürürlüğe girmesinden sonra 2021 yılında bu ülkeden 5.6 milyar dolar ithalat yaptık.  2022 yılının ilk beş ayında ise bu ülkeden yaptığımız ithalatın hacmi 2.6 milyar dolara ulaştı.

Görüldüğü gibi, Gümrük Birliği yenine ikame edilen Serbest Ticaret Anlaşması, Türkiye’nin aleyhine değil, lehine gelişmelere neden olmuş durumda. Bu ülkeye yıllık ihracat toplamımız 11 milyar dolarlardan 14 milyar dolarlara doğru artarken, 5.6 milyar dolar düzeyinde gerçekleşen ithalatımız sabit bir seyir izliyor.

Böyle bir örnek olay yaşanmışken, insan ister istemez kendisine soruyor: “Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği daha ağır hükümler içerirken, acaba bu birliğe son vererek Türkiye ile AB arasında da benzer hükümler içeren bir Serbest Ticaret Anlaşması imzalamak daha mı iyi olur” diye.

Cahit SOYSAL