Çevik Proje Yönetimi – 57 Saat Video Eğitim ve İndirilebilir Kaynaklar

Çevik Proje Yönetimi kursu, bir organizasyon içindeki çeşitli projelere liderlik etme becerilerinizi görünüşte artıran pratiklik ve özgünlük göz önünde bulundurularak hazırlanmakta ve öğretilmektedir.

Bu iyi yapılandırılmış kurs, ürünleri işlevsel çerçevelerde sunma konusunda uzmanlık kazanmanıza, ekip üyeleri arasındaki katılımı iyileştirmenize ve değişikliklerin veya varyasyonların proje kalitesini, maliyetini ve zamanlamasını neredeyse hiç etkilemediği daha yönetilebilir bir süreç tasarlamanıza yardımcı olacaktır.

Eğitime ücretsiz kupon kodu ile kaydolmak için https://buyernetwork.net/cevik-proje-yonetimi adresini ziyaret ediniz. Kupon kodları sınırlı sayıda olduğundan acele etmenizi önermekteyiz.

 

Yönetici Okulu, Satınalma Eğitimi ile Devam Ediyor

Yönetici Okulu’nun bu bölümünde Katsan Gıda Satınalma Müdürü Sn. Gülşah Süren Kızıl bizlerle olacak. Eğitime katılmak için Buyer Network’e ücretsiz üye olup erişim kodunuzu almanız yeterli. Buyer Network Üyesi Olmak için: https://buyernetwork.net/user/register adresini ziyaret edebilirsiniz. Erişim Kodunuzu ise https://buyernetwork.net/erisim-kodum adresinden alabilirsiniz.

Tarih: 14 Ocak 2021 Perşembe, Saat: 14.00
Eğitim Yayın Linki: https://webinar.buyernetwork.net/schedule/yonetici-okulu-gulsah-suren-kizil-satinalma-yonetimi/

Eğitim İçeriği
– Satınalma yönetimi neden önemli ?
– Satınalma iş çevresinin değişen kısımları
– Satınalma yönetici profili
– Tedarikçi ilişkileri
– Tedarikçi araştırmasında nelere dikkat edilir ?
– Sözleşmelerde olası problemler
– Gıda sektörü özelinde örnekler
– Trendler

Hediyeler:
Her eğitim sonunda çekilişle Raftürk 10 firmaya bir yıllık Basılı Satınalma Dergi Aboneliği ve
Prof. Dr. Murat Erdal’ın ‘Entegre Lojistik Yönetimi’ ve ‘Satınalma & Tedarik Zinciri Yönetimi’ kitapları hediye edilecektir.

Yurtdışındaki Bankalar Aldıkları Masraflarda Ne Kadar Haklıdır?

Dış ticaret işlemlerinde kuşkusuz ki bankaların işlemlerimize aracılık etmesi olmazsa olmazdır. Bankalar verdikleri hizmetlerle dış ticaret işlemlerinde adeta ithalat ve ihracatçıların iş ortağı konumundadır. Dış ticaret tacirleri olan ithalat ve ihracatçıların dış ticaret işlemlerindeki yurt dışındaki muhabirleri kullanmaları bir dış ticaret işleminin olmazsa olmaz bir parçası gibidir. Bir dış ticaret işleminde hem yurt içinde, hem de yurt dışındaki bankalar dış ticaret tacirleri için mutlaka var olması gerekir. İşlemlerimize aracılık eden yurt içindeki ve yurt dışındaki bankaların almak zorunda oldukları hizmet komisyon ve masrafları vardır. Dış ticaretteki teamüller gereği bankaların hizmet komisyon ve masraflarını ya ithalatçı, ya da ihracatçı ödeyecektir.

Bir ihracat işleminde gerek yurt içindeki banka, gerekse yurtdışındaki muhabir bankanın verdiği hizmetler ve yaptığı çeşitli masraflar için giderlerinin tahsili işlem bazında tahsil edilir. Bankalar muhtemel masrafların hangi taraftan tahsil edileceğine dair talimatı, vesaiki gönderirken yazdıkları talimat mektubunda belirtirler.

Şöyle ki;

Yurt dışındaki muhabir bankadan ülkemizdeki bir bankaya gönderilen ithalat vesaikine ait talimatİthalat vesaikine ait diğer bir talimatYukarıdaki her iki ithalat vesaikine ait talimatta yurt dışındaki muhabir banka bir hizmetin yapılması için, ülkemizdeki ithalatçının bankasına gönderdiği talimat mektubunda;

“masraflarınızı muhatap / ithalatçıdan tahsil ediniz”, “masraflar ithalatçıya aittir”

şeklinde talimat vermiştir.

Yurt dışına ihraç edilen mallarla ilgili ihracatçının bankası tarafından muhabir bankaya verilen talimatYukarıdaki alıntı ise yurt dışına ihraç edilen malların vesaikine ait ihracatçının kendi bankasına verdiği talimat ve bu talimat gereği ihracatçının bankasının yurt dışındaki muhabir bankaya bu şekilde talimat vermektedir;

“Muhabir banka masrafları ithalatçıya aittir”

Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere ihracatçılar yaptıkları satışlardan dolayı banka masraf ve komisyonları ödemek istememektedirler. İhracatçı, yaptığı ihracat işlemiyle ilgili olarak bankasına verdiği vesaikin tahsili ile ilgili olarak hem bankalardan hizmet bekliyor, hem de bu hizmetin karşılığı olan banka masrafını vermek istememekte ve masrafların ithalatçıdan alınması yönünde talimat vermektedir.

Ne güzel değil mi? Bir benzetme yapılırsa, siz işveren olarak yanınızda bir eleman çalıştıracaksınız ama elemanınızın alması gereken emeğinin parasını vermeyeceksiniz.

İşte tam da bu şekilde bankalara verilen talimatlar. İhracatçıların tüm talimatlarını üst üste koyunuz, masraf maddelerini inceleyiniz, ifadeler birbirine benzer; “Masrafları ithalatçı ödesin”

İhracatçının bankalara verdikleri talimatlara bankalar kesin hüküm gibi uymak zorunda mıdır? Pazarlama eğitimleri alınırken öğretilen bir husus vardır;

“Müşteriler bizlerin gerçek patronudur. Çünkü müşteri işi getirir, müşteri memnun olmak durumunda, işyerleri müşteri olmaz ise varlıklarını sürdüremezler, müşteri varsa biz varız”

Bu durumda bankalara ihracatçılar tarafından verilen talimatlara bankalar uymak durumundadır diyebilir miyiz? İhracatçının verdiği her talimat bankaların koşulsuz olarak uymak zorunda olduğu bir kural mıdır? Yurt dışına gönderilen ihracat vesaikinde masraflar ithalatçıya aittir denmesine rağmen, yurt dışındaki ithalatçının bankası, kendisine verilen talimata aykırı hareket ederek, kendi masrafını ithalatçıdan değil, bizim ihracatçıdan alıp, vesaik bedelinin net tutarını ülkemize gönderiyor. Hem de gözümüzün içine baka baka. Vesaiki gönderen ihracatçının bankası, verdiği talimatı ihlal etme pahasına, ithalatçı yerine, ihracatçıdan masraf kesilmesi üzerine ne yapıyorlar? İhracatçının bankası da masraflara bakıyor, bakıyor ve bakıyor.. Bir şey yapıyorlar değil mi? Çoğu banka yapmıyor maalesef. İstisnaları hariç tutarsak sadece masraflara bakıp, muhabir banka masraf kesmiş demekle yetiniyorlar? İhracatçının bankası, talimatlara aykırı olarak kesilen masraflar için yapacakları bir şey yok mudur? İlla ki vardır. Önemli olan bu masrafa itiraz edecek, yurt dışındaki muhabir bankaya “siz bu masrafı almakta haklı değilsiniz” diyecek ihracatçının bankasının var olmasıdır. İhracatçının bankası ihracatçının tüm haklarını korumak ve kollamak zorundadır.

Haftaya yazımızın devamına değineceğim; yurtdışındaki muhabir bankaların aldıkları masraflarda ne kadar haklılar? Belki de haklı olmalarına rağmen işlem uygulamasında haksız duruma düşüyorlardır. İşte ihracatçının bankası, ithalatçının bankasının bu haksızlığının ne kadar üzerine gidebiliyor?  Yurt dışındaki banka yaptığı işlemle ilgili kuralları ihlal ederek haksız masraf aldığında, o masrafa itiraz edip gözlerine sokmak ihracatçının hakkının korunmasıdır. Biz kendi haklarımızın ne olduğunun farkın değil isek, yurt dışındaki muhabir bankalarca haksız alınan her banka masrafı bizim gözümüze sokarlar. Hak ediyor muyuz?

İşçinin iş süresi dışında ve asıl işini yapmaksızın geçen zamanda meydana gelen kazalar iş kazası mıdır?

İş kazası 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu m.13 ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu m. 3/1-(g)’de tanımlanmıştır.

5510 sayılı Kanun iş kazasını;

  1. a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
  2. b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
  3. c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
  4. d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
  5. e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,

meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olay olarak tanımlarken, 6331 sayılı Kanun ise, “ İş kazasını: İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay” olarak tanımlamıştır.

Öğretide ise iş kazası, sigortalının işverenin otoritesi altında bulunduğu bir sırada gördüğü iş ve işin gereği nedeniyle aniden ve dıştan gelen bir etkenle onu bedenen ve ruhen zarara uğratan bir olay olarak tanımlanmıştır (GÜZEL, Ali/OKUR, Ali Rıza/CANİKLİOĞLU, Nurşen, Sosyal Güvenlik Hukuku, İstanbul 2020)

Gerek uygulama ve gerek öğretide açıkça kabul edildiği ve madde metninden de anlaşıldığı üzere, bu maddede sayılan haller örnekleme niteliğinde değil, sınırlayıcı niteliktedir. Bu hallerden birine girmeyen sigorta olayı kazası sayılamaz. Sayılan bu hallerin birlikte gerçekleşme koşulu bulunmayıp, herhangi birinin gerçekleşmiş olması gerekli ve yeterlidir (Y10HD. 21.01.2014 T., E.2013/54, K.2014/953).

İşyerinde meydana gelen bir kazanın iş kazası sayılabilmesi için, kazanın işçinin işini yaptığı sırada veya işveren tarafından yürütülmekte olan işin sonucu ortaya çıkmış olması gerekmez. Kazanın oluşumunda işçinin ağır kusurunun bulunması veya kazanın ara dinlenmesi sırasında meydana gelmiş olmasının da bir önemi yoktur. (SÜMER, Haluk Hadi, Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2020)

Nitekim Yargıtay 10 uncu Dairesi bir kararında, “Yapılan yargılama sonunda, davaya konu olayın, ” işveren tarafından araç tahsisinin yapılmaması sebebiyle işveren emir ve talimatı olmaksızın işçilerin kendi tercihleri ile M. Ç. in kullanmış olduğu araca binmeleri şeklinde gerçekleştiği, işveren tarafından bizzat araç tahsisi durumunun olayda bulunmadığı, 5510 sayılı kanun 13 madde 1 fıkra e bendi gereği iş kazası şartlarının oluşmadığı, olayın trafik kazası niteliği taşıdığı” gerekçesiyle iş kazası olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna varılmış ise de;

Yukarıda belirtilen düzenlemenin “c” bendine uygun olarak görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmeleri nedeniyle asıl işlerini yapmaksızın geçen zamanda davacıların tayin edildiği çalışma sahasına gitmek için bindikleri araçta trafik kazası geçirmeleri şeklinde gerçekleşen olayın, değinilen kanun maddesi kapsamında iş kazası olduğunun belirgin olduğu gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir”. (Y10HD. 01.12.2015 T., E.2015/2183, K.2015/21122). Bunun gibi, işçinin öğlen yediği yemekten zehirlenmesi, ara dinlenmesinde top oynarken ayağının kırılması, kaldığı otelde merdivenden düşmesi de Yargıtay kararlarına yansıyan iş kazası örnekleridir.

Sonuç olarak, işçinin görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda meydana gelen kazalar iş kazası sayılır. İşyerinde meydana gelen kazanın günlük iş süreleri içerisinde meydana gelmiş olması da zorunlu değildir.

Satınalma Dergisi Ocak 2021 Sayısı Yayınlandı

Değerli Yöneticiler,
Satınalma Dergisi 9. Senesine girdi. Bu noktaya gelebilmek çok önemli.
İşletmelerde mesleğin gelişimi, hak ettiği ilgiyi görmesi ve sektörel farkındalığın
yükselmesinde birlikte hareket etmenin gücüne inanıyoruz. Satınalma, lojistik ve tedarik zinciri alanlarında mesleki dayanışmayı her zaman hissettik. Bu dayanışmanın parçası olmaktan mutluyuz. Geçen zaman zarfında dergimiz sektörde önemli bir referans kaynağı oldu. Katkı veren tüm yazar, yönetici ve firmalara teşekkür ederim.

Yeni yılda sizlerle birlikte daha fazla projeyi hayata geçirmeyi ümit ediyoruz. Kurumsal pazarda olmaktan, endüstri ve ticaretin içerisinde yer almaktan gurur  duyuyoruz. Ticaret, eğitim, öğrenme ve forum olmak üzere 4 platformda büyüyoruz. Buyer Network ailesi olarak 10.000 üyeye hızla yaklaşıyoruz. Mesuliyetimiz artıyor. Kurumsal pazarı ilgilendiren tüm konularda önerilerinizi doğrudan editor@satinalmadergisi.com benimle paylaşabilirsiniz.

Eğitim Takvimi
Her perşembe saat 14:00’te yöneticilerin eğitimlerini kaçırmayın.
7 Ocak 2021 Ünsped Gümrük Müşavirliği Sn. Cahit SOYSAL
14 Ocak 2021 Katsan Gıda Sn. Gülşah SÜREN KIZIL
21 Ocak 2021 PeopleFocus HR Sn. Başak Gül ÇAKIR
28 Ocak 2021 Planet Lojistik Sn. Suna BOYLU EMEKLİ

Açık eğitimlere https://webinar.buyernetwork.net platformumuzdan
ulaşabileceksiniz.

Kurumsal ve Bireysel Armağanlar
Lojistik depo raf sistemleri üreticisi RAFTÜRK ve Ünsped Gümrük Müşavirliği
katkıları ile eğitim sonunda 10 firmaya 1 yıl boyunca basılı dergi aboneliği hediye
edeceğiz. Ayrıca her eğitimde 2 katılımcımıza Entegre Lojistik Yönetimi ve Satınalma
ve Tedarik Zinciri Yönetimi kitaplarından bir tanesini armağan edeceğiz.

Kurumsal Olarak Dijital Dergi Abonesi Olun Tüm Arşive Sahip Olun
Kurumsal şirket üyeliği ile Satınalma Dergisi geçmiş 96 sayıya ve gelecek bir yıl tüm yeni sayılara Learning.buyernetwork.net üzerinden erişebilirsiniz. Ayrıca Öğrenme Merkezi üyeliği ile kişisel ve mesleki gelişime destekleyici dokümanlara ulaşabilirsiniz.

Ticaret Portalımızı Ücretsiz Kullanın
Alım talepleri, satış ilanları, makine, işyeri kiralama ve proje duyurularınızı ücret ödemeden ticaret.buyernetwork.net Portalına girebilirsiniz. 1 dakika içerisinde işlemlerinize başlayabilirsiniz. İlk adım BuyerNetwork.net e kullanıcı (ücretsiz) girişi yapmak. 2021 yılının sağlık, bolluk ve bereket getirmesini diliyorum.

Keyifli Okumalar,

Prof. Dr. Murat ERDAL
EDİTÖR
www.muraterdal.com

İhrac Mallarının Taşınmasında Hasar Görmesi ve Sigortadan Hasar Tazminatı Talebi

İHRACAT VESAİKİ,  BANKALAR, KREDİ VE SİGORTA

Yurt dışına ihraç edilen mallara ait ihracatçıların avans kredi kullanmasında, tahsil vesaikinin tam takım olarak kredi kullanılacak bankaya ibraz edilmesi bankaların kredinin teminatı için arayacakları şartlardan bir tanesidir. Geçtiğimiz haftalardaki yazılarımızda da bahsettiğimiz üzere, kredi teminatı olacak ihracat vesaikinin nasıl olması gerektiği ve koşulları üzerinde durulmuştu. Bankaların bu vesaiki teminata alıp karşılığında kredi vermek istediklerinde teminat konumunda olan vesaikin CIF (Cost + Insurance + Freight) yükleme esasına göre yapılmış olması ve navlun sigorta poliçesinin banka adına tanzimli veya cirolu olmasına dikkat ederler.

Yüklemenin CIF  (Cost + Insurance + Freight) olarak yapılması halinde, bankaların kredi teminatı kısmen de olsa daha az riskli olacaktır. Bankalar kredi teminatı için alacakları ihracat vesaikinin koşullarında olası farklı risklerin varlığını gördüklerinde, bu riskleri bertaraf edecek önlemleri alacak veya ek teminat alma yoluna gideceklerdir. Burada asıl sorun yüklemenin CIF (Cost + Insurance + Freight) yapılmaması halinde kredi teminatı olarak alınan vesaikle ilgili nasıl bir tavır alacaklarıdır. CIF (Cost + Insurance + Freight) ve CIP teslim şekli dışında yapılan taşımalarda navlun sigortasını ithalatçı yaptırmaktadır. İthalatçı, yaptıracağı navlun sigorta poliçesinin menfaatdarı olarak kendisini gösterecektir doğal olarak. İşte böyle bir ihracat vesaiki ihracatçı tarafından bankaya teminata verilir de, malların taşınması sırasında ihraç malları hasara uğrarsa, sigortadan hasar tazminatını kimin tahsil edeceği konusu önemlidir.

Deniz konşimentosu dahil olmak üzere ihracat vesaikinden doğan haklar ihracatçının veya bankasına ait, bu taşımayla ilgili olarak tanzim ettirilen sigorta poliçesinden doğan haklar ise ithalatçıya aittir.

İTHALATÇININ NAVLUN SİGORTASI YAPTIRMIŞ OLDUĞU DURUMDA İHRACATÇI TARAFINDAN KREDİ TEMİNATINDA KULLANILAN İHRACATA AİT MALLARDA HASAR OLUŞURSA.

Özetle söylemek gerekirse ithalatçının elinde navlun sigorta poliçesi mevcut, ancak yükleme ait tüm orijinal vesaik ise ihracatçının elindedir. Taşınan mal hasar gördüğünde, sigorta şirketine başvurup hasar tazminatını talep edecek kişi poliçenin menfaatdarı olan ve orijinal poliçeyi elinde bulunduran ithalatçıdır. İthalatçı elindeki navlun sigorta poliçesi ile sigorta şirketine başvurma hakkına sahiptir. Sigorta şirketi gerekli incelemeleri yapacak;

  • Hasar tespit tutanağını dikkate alacak. Bu tutanak deniz acentesi tarafından temin edilecektir.
  • Hasara uğrayan konteynerlere ait bilgiler,
  • Hasar ile ilgili görevlendirdikleri sigorta eksperinin raporunu inceleyecek,
  • Navlun sigortasına mesned teşkil eden deniz acentesi tarafından tanzim edilen deniz konşimentosunun (Ocean Bill of Lading) orijinalini tam takım olarak talep edecek

Sigorta şirketinin ilave talepleri olsa da, esası teşkil eden talepleri bu şekildedir.

İthalatçının sigorta şirketine ibraz edemeyeceği ana belgelerden bir tanesi deniz konşimentosudur. Çünkü deniz konşimentosu ihracatçının sorumluluğunda, ihracatçının mülkiyetinde ve tahsil için hatta kredi teminatı olarak bankaya ibraz edilmiştir. Geçen haftaki yazımda da değindiğim üzere; “davul ihracatçıda, tokmak ise ithalatçıdadır.” Sigorta şirketinin talep ettiği bu belgeleri ithalatçının tamamlaması olası değil çünkü deniz konşimentosu ihracatçının mülkiyetinde. Olaya farklı açıdan bakıldığında ise ihracatçın mülkiyetinde olan deniz konşimentosunu, ihracatçı sigorta şirketine sunabilir mi? Sunamaz, çünkü sigorta şrketinin muhatap alacağı taraf, navlun sigorta poliçesinin menfaatdarı olan ithalatçıdır.

Burada çözümdan yana tavır alınması akılcılıktır. İthalatçınin mali yükümlülüğüne bakıldığında sadece malların navlun sigortası için ödemiş olduğu navlun sigorta poliçe bedelidir. Mal bedeli ve diğer risk şartlarının derecesine göre bir referans maliyeti USD.5.000.- olarak gösterdiğimizde, ithalatçının mali kaybı sadece poliçeye ödediği poliçe bedeli kadardır. Ama ihracatçı için durum öyle değil; malını kaybetmiştir, malı hasara uğramıştır. İthalatçının sigorta poliçe bedeli için ödediği yaklaşık USD.5.000.-‘lık bedele karşılık, ihracatçı yaklaşık USD.300.000.- lık malından olmuştur. Bu durumda ittahatçı ve ihracatçı anlaşmak durmundadır.

ÇÖZÜM

Sigorta poliçesinin menfaatdarı olan ithalatçı, ihracatçıdan belli bir teminat alarak elindeki sigorta poliçesinden doğan hakları ciro yolu ile ihracatçıya devreder, sigorta poliçesinin orijinalini ihracatçıya teslim eder. İhracatçı firma bu durumda sigorta şirketinin talep ettiği tüm evrakları ibraz edebilecek duruma gelmiştir. Ancak burada daha farklı bir durum ortaya çıkacaktır; ihracatçı, ihracat vesaikini kendi bankasına teminata vererek bankasından avans kredi kullandığından vesiakin mülkiyet hakkı ihracatçının bankasına ait olacaktır. Sigorta şirkeninin talep ettiği tüm evrakların ibraz edilmesi üzerine, sigorta şirketi gerekli incelemeleri bu ibraz edilen evraklar üzerinden tamamlar ve hasar tazminat ödemesini sigorta poliçesinin son menfaatdarı (ciro edilmesinden dolayı son menfaatdarı olarak görülmektedir) olan ihracatçıya veya bankasına yapar.  Hasar tazminatını alan ihracatçı veya bankası, ithalatçının daha önceden sigorta poliçe bedeli için vermiş olduğu teminatın karşılığını öder, teminat belgesini iade alır.

Atlanılmaması gereken önemli husus, ihracatçının, kredi kullandığı kendi bankası ile uyum içinde olması gerekir. Kredi kullanım aşamasında konşimentodan doğan tüm haklar ciro yolu ile kredi kullandıran ihracatçının bankasına devredildiğinden dolayı bu tazminat sürecini ya bankayı temsilen ihracatçı, ya da ciroların verdiği yetki ve sorumlulklarla ihracatçının bankasının sürdürmesi ve hasar tazminatını alma hakkına sahiptir.

Hangi işveren davranışları psikolojik taciz sayılır?

İş hukukunun en önemli amacı, işçile­rin yaşamlarını ve beden bütünlüklerini korumak olmuştur. Dünyada ilk iş yasaları, işçilerin iş sağlığını ve güvenliğini sağlamak amacıyla getirilmiş ve iş hukuku ilk önce işçilerin sağlığını ve beden bütünlüğünü koruma hukuku olarak gelişmiştir.

Alman Çalışma Psikologu Heinz Leymann tarafından 1980 yıllarda ortaya atılan mobbing (psikolojik taciz); şiddet, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı verme gibi değişik anlamlar içerir. Psikolojik taciz, çalışma hayatında işyerlerinde işçi ile işveren arasında ya da işçilerin kendi aralarındaki psikolojik şiddeti ifade eden bir kavram olarak nitelendirilmektedir.

Psikolojik taciz, çalışanların itibarını ve onurunu zedelemekte, verimliliğini azaltmakta ve sağlığını kaybetmesine neden olarak çalışma hayatını olumsuz etkilemektedir. Bu yönüyle bakıldığında 4857 sayılı İş Kanunu’nda psikolojik taciz ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda ilk kez psikolojik taciz kavramına yer verilmiş (m.417/I), bilahare de 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu’nda taciz kavramı, ” Psikolojik ve cinsel türleri de dâhil olmak üzere bu Kanunda sayılan temellerden birisine dayanılarak, insan onurunun çiğnenmesi amacını taşıyan veya böyle bir sonucu doğuran yıldırıcı, onur kırıcı, aşağılayıcı veya utandırıcı her türlü davranış” olarak tanımlanmıştır (m.2/1-j,4/1-g). Ayrıca, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından hazırlanan “İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi” başlıklı Başbakanlık Genelgesi ile desteklenmiştir (R.G 19.3.2011/27879).

Psikolojik taciz özellikle işyerlerinde işçisini tazminatsız işten çıkarmayı planlayan bazı işverenlerce sıkça başvurulan bir yöntemdir. Örneğin işçiyi iş arkadaşları yanında küçük düşürücü sözlerle azarlamak, yalnızlaştırmak, dışlamak, diğer işçilere verilen haklarda eşit davranmamak, iş vermemek ya da aşırı iş vermek gibi söz, hal ve davranışlar işçiyi yıldırarak işten kendisinin ayrılması için uygulanan politikalardan bazılarıdır. Ancak psikolojik tacize uğrayan kişinin sistematik olarak bu duruma maruz kalması gerekir. Başka bir anlatımla işvereninden bir kez azar işiten kişiden ziyade, sürekli tekrarlanan hakaretler, sistematik bir biçimde devam eden baskılar, işçiyi görmezlikten gelme, onu yok sayma gibi davranışların sürekli işçi üzerinde yinelenmesi hali psikolojik tacizi oluşturur (İNCİROĞLU, Lütfi, İşyerinde Psikolojik Taciz (Mobbing) Konusunda İşverenlerin Sorumluluk ve Yükümlülükleri, Kamu-İş-(İş Hukuku ve İktisat Dergisi), Nisan 2013, C:13).

Sonuç olarak, işveren tarafından işçinin yüksek sesle azarlanması, sürekli eleştirilerek iş yaptırılması, işçinin aşırı yük altına sokulması, dışlanması, özel kutlama ve sosyal etkinliklere kasıtlı olarak davet edilmemesi, dış görünüş ve giyim tarzıyla alay edilmesi, küçümsenmesi ve hor görülmesi, hakkında asılsız söylentiler çıkarılması, yetenek veya uzmanlık alanına girmeyen işler verilmesi, hak ettiği yetkilerin verilmesinden kaçınılması, fikrine itibar edilmemesi, hoş olmayan imalarda bulunulması, anlamsız işler verilip sürekli yer değiştirilmesi, ağır işler verilmesi, onunla iletişimin kesilmesi, gibi davranışlar psikolojik taciz sayılır (YHGK, 25.9.2013, 9-1925/1407 Legalbank). Belirmek gerekirse, bu sayılan davranışların bir kısmı teker teker ele alındığında hukuka aykırı bir fiil oluşturmayabilir. Ancak mobbing anlık bir olay olmadığı, sistematik olarak sürekli tekrarlanan davranışlardan oluşan bir süreç olduğu düşünüldüğünde, bu davranışların sistematik bir biçimde tekrarlanması durumu hukuka aykırılık oluşturabilecektir (SÜZEK, Sarper, İş Hukuku 14. Baskı, İstanbul 2019).

İhracat Vesaikinin Finansmanında Navlun Sigortasının Önemi

İHRACAT VESAİKİ VE BANKALAR

Tahsil vesaikinin yurt dışına gönderilmesi konusunda ihracatçılar, ithalatçılarına tam olarak güven duymadıklarından kendi çalıştıkları bankaları devreye koyarlar. Bankalar hem ithalatçı, hem de ihracatçıya güven veren bir abide gibidir. Tahsil vesaiki ihracatçının bankasına teslim edilir ve tahsil süreci sonunda tahsil edilen ihracat bedeli ihracatçıya ödenir. Ancak tahsil süresi ülke ve ithalatçının koşularına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bu süre birkaç gün olabileceği gibi ay ile ifade edilebilecek uzun süreleri de kapsayabilir. İşte bu aşamada ihracatçı finansal ihtiyaçlarının karşılanması için vesaikin teslim edildiği kendi bankasına başvurarak kredi talebinde bulunabilir. Kredinin teminatında ise ihracatçının verebileceği tahsil vesaiki vardır. Bankalar tahsil vesaikini teminata alarak kredi verme yoluna gidebilirler. İhracat vesaikinin tahsile gönderilmesi ve tahsil edilmesi sürecinde bankaların bu süre içinde ihracatçıya avans kredi kullandırması için bankaların önemle üzerinde durdukları esaslar;

  • Mal cinsi. Bozulabilir emtianın bankalar için uygun bir teminat olmadığını söylemek yerinde olur,
  • Vesaikin gönderileceği ithalatçının bankasının bulunduğu ülke riski
  • Vesaikin tahsil kabiliyeti. Daha önce aynı alıcıya gönderilen vesaikin akibeti emsal teşkil eder

Belli başlı olanlarıdır.

Bankaların üzerinde durdukları koşulların neler olduğunu geçtiğimiz haftaki yazımızda belirtmiştim. Ancak bu koşullara ilaveten bankalar CIF (Cost + Insurance + Freight) yüklemelerde ihracatçı tarafından düzenlenecek sigorta poliçesinin kendi adlarına ait olmasını isterler. Veya kendi adlarına cirolu olması ister ki poliçeden doğan hakların tamamen bankaya ait olmasını arzu etmektedirler.

NAVLUN SİGORTA POLİÇESİ

Bankalar CIF yüklemelerde navlun sigorta poliçesinin kendi adlarına tanzimli veya kendi lehlerine cirolu olmasını arzu ederler. Bu husus, bankaların risklerinin daha da azaltmasına olanak verecektir.

Şöyle ki;

Yukarıdaki poliçenin bir ihracat işleminde kullanıldığını düşünün. İhracatçı The Rice Company firması navlun sigorta poliçesini kendi adına düzenletmiş. Poliçeden doğan tüm haklar The Rice Company’e aittir. Ancak bu navlun sigorta poliçesinn içinde bulunduğu vesaik bankadan kullanılacak ihracat avans kredisinin teminatında kullanılmak istenirse, bu durumda bankalar bu poliçenin;

  • Kendi adlarına tanzimli veya
  • Kendi lehine ciro edilmesini

talep edeceklerdir.

Navlun sigorta poliçeleri ciro edilebilir nitelikte olduğundan ihracatçı firma kendi adına tanzim ettirdiği navlun sigorta poliçesini, kredi kullanacağı kendi bankası lehine ciro edebilir. İhracatçı malını CIF (Cost + Insurance + Freight) olarak yüklediğinde elinde navlun sigorta poliçesi mevcut olmasına karşın, yüklemede teslim şekli olan FOB, CFR, EXW veya FAS olarak yapılırsa, sigorta yapma yükümlüğü ithalatçıya ait olacak. Bu durumda ihracatçının elinde navlun sigorta poliçesi olmayacak, söz konusu poliçe ithalatçıda olacaktır çünkü bu teslim şekillerine göre navlun sigortasını yapma yükümlülüğü ithalatçıya ait olacaktır. İthalatçı navlun sigortasını yaptırdığında, ihracatçının kendi bankasından kullanacağı kredinin teminatında kullanılması için elindeki navlun sigorta poliçesinden doğan hakları ihracatçıya veya ihracatçının bankasına vermeye istekli olacak mı? Elbette istekli olmayacak. Zaten vesaik mukabili işlemde asıl sorun ithalatçı ve ihracatçılar arasında bir güven sorunu yok muydu?

Bu durumda iş bankaların biraz daha fazla risk almasına kalacak. Zira FOB, CFR, EXW veya FAS olan yüklemelerde ithalatçı navlun sigortasını yapacağından dolayı bankaların navlun sigorta poliçelerinin kendilerine ibraz edilmesi veya kendi bankaları lehine tanzim / ciro edilmesi çok da anlamlı olmayacaktır. Bu durumda bankalar biraz daha fazla risk almak zorunda kalacaklar. Daha farklı ilave teminat alacaklar veya vesaik karşılığı daha fazla marj almak durumunda kalacaklardır. Vesaik tutarının % 80’nin ödemek yerine, marjı biraz daha geniş tutarak % 70’e  veya % 60’a kadar indirebilir.

KREDİ TEMİNATINDA KULLANILAN FOB, CFR, FAS EXW TESLİM ŞEKLİNE GÖRE YÜKLENMİŞ İHRACATA AİT MALLARDA HASAR OLUŞURSA.

İşte tam da anlatmaya çalıştığım konu buydu. Bankalar bu konuda genel anlamda risk almaktadırlar. Riskin tüm yönleriyle farkında olan bankaların tavrı daha farklı, riskin farkında olmayan bilgi konusunda bir adım geride olan bankalar yok değil elbette, riskin farkında olmayan bankalar olaya daha basit bir gözle bakacaklardır muhtemelen. Çünkü muhtemel riskler konusunda neler bilmedikleri önemlidir.

Şu hususun altını çizmekte yarar var; kredi teminatında kullanılan vesaik mukabili işlemde teslim şekli FOB, FAS, EXW, CFR olması durumunda, vesaik ihracatçının kontrolunda, sigorta sorumluluğu, sigortadan doğan hakların menfaatdarı ise tamamen ithalatçıdır zira navlun sigortasını tanzim ettiren ithalatçı elbette ki sigortadan doğacak hakların kendisine ait olmasını isteyecektir. Tabir yerinde ise; davul ihracatçıda, tokmak ise ithalatçıdadır. İhraç mallarında taşına sırasında hasar oluşması durumunda ise navlun sigorta poliçesi menfaatdarı olan ithalatçı sigortadan hasar tazminatını alabilecektir ama hangi koşulda? Ama malların bedeli ödenmeden malları hasara uğrayan ise ihracatçı değil midir? Hasar tazminatının ihracatçıya ödenmesi gerekmiyor muydu?

İki bilinmeyenli denklem… Sigorta şirketleri hasar ödemesini sigorta poliçesinin menfaatdarı ithalatçıya öder mi sizce? Malı hasar gören ihracatçı, parayı talep edecek olan ithalatçı..

Terazinin ibresi yanlış tarafı gösteriyor bu bakış açısında.

Haftaya anlatırım çözümünü, terazinin ibresini düzeltiriz.

İşçi ücretinden yasaya aykırı takas ve mahsup yapılması işçi açısından haklı fesih nedeni midir?

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 407/2 nci maddesine göre, “İşveren, işçiden olan alacağı ile ücret borcunu işçinin rızası olmadıkça takas edemez. Ancak, işçinin kasten sebebiyet verdiği yargı kararıyla sabit bir zarardan doğan alacaklar, ücretin haczedilebilir kısmı kadar takas edilebilir”.

Yasa koyucu bu düzenleme ile takas yasağına iki istisna getirmiştir. Bunlardan birincisi, “işçinin işverene kasden bir zarar vermiş olmasıdır”. Bu kapsamda işveren kasden verilen zarardan doğan alacağını, işçinin rızasını almadan ücret borcu ile takas edebilir. Ancak işverenin takas imkanı ücretin haczedilebilir (ücretin dörtte biri) kısmı ile sınırlıdır. Öte yandan, işverenin uğradığı zarara işçinin kasıtlı davranışının yol açtığının yargı kararı ile kesinleşmiş olması da gerekir (TBK m.407/2). (Geniş bilgi için bkz. SÜZEK, Sarper, İş Hukuku, 14. Baskı, İstanbul 2017).

Takas yasağına getirilen ikinci istisna ise,  işçinin yapılacak olan takasa onay vermesidir. Türk Borçlar Kanunu m.407/2’de, “kasden verilen zararlardan” farklı olarak işçinin onayının bulunması halinde, takasta herhangi bir sınırlamaya yer vermemiştir. Başka bir deyişle, işçinin işverene kasden bir zarar vermiş olması halinde yapılacak takas, ücretin haczedilebilir (ücretin dörtte biri) kısmı ile sınırlı iken, işçinin yapılacak takasa onay vermesi durumunda herhangi bir sınırlama söz konusu olmayacaktır. Bu durum öğretide tartışma konusu yapılmıştır. Bazı yazarlar tarafından, kasden verilen zararlarda dahi ücreti korumak düşüncesi ile takasa sınır getiren yasanın, rızaya bağlı takasta hiçbir sınır tanımamasının kabul edilmesinin güç olduğunu ileri sürülmüştür (SÜZEK, İş Hukuku; SOYER, Polat, Genel Hizmet Sözleşmelerine İlişkin Yeni Borçlar Kanunu Hükümlerinin İş Hukuku Bakımından Önemi, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Toplantıları 2011; DOĞAN YENİSEY, Kübra, Hizmet Sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu Sempozyumu, İstanbul 2012)

Diğer taraftan işçi ücretinden yasaya aykırı olarak takas ve mahsup yapılması işçi açısından haklı fesih nedeni sayılır. Nitekim, 4857 sayılı Kanun m.24/II-e uyarınca, “işveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse”, işçinin haklı nedenle fesih yetkisi bulunmaktadır.

Sonuç olarak, işveren, işçiden olan alacağı ile ücret borcunu işçinin rızası olmadıkça takas edemez. Ancak, işçinin kasden sebebiyet verdiği yargı kararıyla sabit bir zarardan doğan alacaklar, ücretin haczedilebilir kısmı kadar takas edilebilir (TBK m.407/2). Aksi halde, işçi ücretinden yasaya aykırı olarak takas ve mahsup yapılması işçi açısından haklı fesih nedeni sayılır.

İhracat Vesaikinin Finansmanı

İHRACAT VESAİKİ

Vesaik karşılığında bankaların kredi kullandırmasıdır. Ancak yurt dışına gönderilen tahsil vesaiklerinin iskontosu ve kesin alışı söz konusu olmayıp, sadece bankalarca vesaikin şartlarının uygun olması halinde teminata alınarak, karşılığında kredi kullandırılmasıdır. Tahsil vesaikini bankalar teminata alarak, bedel yurt dışından tahsil edildiğinde kullandırılan krediye mahsup ederek kullandırılan krediyi kapatırlar.

Bankaların herhangi bir ihracat vesaikin teminata alırken öncelikli olarak aradıkları koşullardan bir tanesi; vesaikin gönderildiği ülke riski, ithalatçının riski ve mal cinsi olduğunu söyleyebiliriz.

Kredi kullandıracak bankaların teminata alacakları vesaik ile ilgili diğer hususları şu şekilde sıralayabiliriz;

·         Vesaikin gönderileceği bankanın bulunduğu ülke riski,
·         Mal cinsi. Bozulabilir emtianın bankalar için uygun bir teminat olmadığını söylemek yerinde olur,
·         Vesaikin tahsil kabiliyeti. Daha önce aynı alıcıya gönderilen vesaikin akibeti emsal teşkil eder

Diğer hususlar ise bankaların ikinci derecede dikkate alacağı konulardır. Bunları da şu şekilde sıralamak mümkündür;

  • Malların ne şekilde gönderildiği. Deniz yolu, kara yolu veya hava yolu vs.. Bankaların tercih ettiği taşıma şekli kuşkusuz ki deniz yolu ve bu taşımayla ilgili olarak tanzim edilen deniz konşimentosudur. Deniz yolu taşımacılığında kullanılan deniz konşimentosu bir taşıma senedi olup, malların mülkiyetin temsil eder. Deniz konşimentosu olmadan ithalatçının kendi ülkesindeki gümrüğünden malları çekemeyeceğinden dolayı, ithalatçının deniz konşimentosuna sahip olması gerekmektedir. Ancak Deniz konşimentosu ihracatçı tarafından kendi bankasına tahsil kaydı ile verilmiş olduğundan, ithalatçının bankasına da yine aynı koşullarda tahsil kaydı ile gönderiliyor olması, en azından tahsil vesaikinin bedelinin bankanın emrinde ve kontrolünde olduğunu gösterir.
  • Deniz konşimentosunda aranılan diğer en önemli husus ise “charter party bill of lading” olup olmadığıdır. Bilindiği üzere “charter party bill of lading” kiralık gemilerle taşınan mallarla ilgili olarak deniz nakliyat acentesi tarafından verilen bir konşimento olup, bu konşimento esaslarına göre malları taşıtanın (ihracatçının) değil, malları taşıyan (geminin kaptanı) kişinin hakları önceliklidir. Kaptan ile acente herhangi bir mali ihtilafta girdiklerinde, malları taşıyan kaptanın hakları öncelikli olduğundan, taşınan mallara el koyması da söz konusudur. İşte bu durum bankaların tercih etmediği önemli koşullardan bir tanesidir. Bankalar sorun olabilecek koşullardan arındırılmış işlemleri almayı tercih ederler. Charter Party Bill of Lading ile taşınan mallarda mülkiyet tamamen consignee kısmında olamamaktadır.
  • Bankaların dikkat ettikleri diğer bir husus ise deniz konşimentosu ile taşınan mallara ait tanzim edilen konşimentodaki mülkiyet hakkının ithalatçıya değil, kendilerine ait olup olmadığıdır. Buna göre deniz konşimentosunda consignee kısmında yer alan kısma bankalar kendilerinin adının yazılmasını tercih ederler ki bu sayede malın mülkiyeti hakkında söz sahibi olabilmelerine olanak verilebilsin diye.

HAMİLİNE DENİZ KONŞİMENTOSU

Deniz konşimentoların consignee kısmında bankaların asla tercih etmeyecekleri hususlardan bir tanesi; “Order – Hamiline” konşimentonun tanzim edilmesidir.

Consignee kısmında “order – hamiline” olmasını mülkiyetin belirsizliği ve muhtemel tanımlanamayan risklerin var olmasından dolayı tercih etmezler. Hamiline deniz konşimentosunun, vesaik mukabili ihracat işleminin kredi teminatında kullanılması adeta teminatsız kalmaya yakın bir risk anlamına gelir. Hamiline konşimentolarda riskin nereden ve ne zaman geleceği belli olmaz. Deyim yerinde ise hamiline konşimento riskli konşimentodur. Gerektiğinde ciro edilmeden, konşimentonun sahip olduğu mülkiyet ciro yolu ile olmayıp, sadece konşimentonun teslimi ile bir başka şahsa da devredilebilir.

Kuşkusuz ki göz ardı edilemeyecek hususlardan bir tanesi, deniz yolu ile taşınan mallara ait bankalara teminata verilen deniz konşimentolarının “copy – non negotiable” değil, kesinlikle “original” olması gerekir. Copy konşimentoların hiçbir hükmü, değeri yoktur ve üzerinden işlem yapılamaz, bankalar sadece orijinal nüshalar üzerinden işlemlerini yapabilirler.

ORİJİNAL KONŞİMENTO

COPY – NON NEGOTIABLE  KONŞİMENTO

Bankaya teminat için sunulacak deniz konşimentosunun tam takım “full set bill of lading” olması gerekir. Bankalar tam takım konşimento nüshalarının kendilerinde olduklarını ve herhangi bir nüshasının bir başkasında olmaması gerektiğine özen gösterirler. Konşimentolar 3 orijinal 3 kopya olarak tanzim edilir ve kaç adet düzenlendiği ise konşimentoda yazılıdır.

Bankalar haklı yere ince eleyip sık dokurlar tahsil vesaikini kredi teminatında kullanırken. Açık kapı bırakmamaya çalışırlar bu tür teminatı alırken. Sizce bu şekilde hareket edecek hiçbir riskin oluşmaması için risk kapılarını sıkı sıkıya kapattıklarını düşünüyor musunuz?

İhracatçı yüklemeyi teslim şekli olan FOB, CFR, EXW veya FAS olarak yaparsa, sigorta yapma yükümlüğü ithalatçıya ait olacak. Malların taşınması sırasında oluşabilecek olası bir risk, zarar, hasar olması durumunda sigorta şirketi hangi tarafa hasar tazminatını ödeyecek dersiniz? Sigortalanan ihraç malları seyahat sırasında ağır hasar görmesi halinde, hasar tazminatı ithalatçıya ödenirse ki sigortayı yaptıran ve menfaatdar (lehtar) ithalatçı oluyor, bankalar bu ihracat vesaikini teminata alıp kredi vermişlerdi. Bu durumda bankaların kredileri teminatsız mı kalacak acaba?

Kafanızı karıştırdım değil mi? İnanın benim de kafama karıştı. Bankalar verecekleri kredide böylesi açık kapı bırakırlar mı dersiniz?