Son yıllarda gündemi yoğun bir biçimde meşgul eden sürdürülebilirlik konusunda yakın dönemde ilginç ve düşündürücü bir gelişme yaşandı. Basında çıkan haberlere göre talebin istenen seviyede olmamasının da etkisiyle bazı şirketler başta elektrikli otomobil olmak üzere elektrikli araç üretimine yönelik planlarını erteleme, halihazırda elektrikli araç üretmekte olan bazı şirketler ise piyasa değerlerini korumak amacıyla içten yanmalı araçlar üretmeye ve bunların teknolojisini geliştirmeye devam etme kararı almış bulunmaktadır. Bu durum ister istemez elektrikli araçların sonuna mı gelindiği sorusunun sorulmasına neden olmaktadır. Elektrikli araçlara olan talebin yeterli seviyede olmamasının en önemli nedenleri olarak bu araçların fiyatlarının yüksekliği ve alıcıların şarj altyapısının yeterliliği konusunda endişe taşıyor olmaları gösterilmektedir (1, 2).
Elektrikli araç üretimine ilişkin alınan bu kararların 2030 sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin en azından bir kısmından açıkça bir sapma olacağına işaret ettiği söylenebilir. Dikkate alınması gereken önemli bir nokta ise, bu sapmanın yalnızca üretim süreçlerinden ve üreticilerden kaynaklanmamasıdır. Üreticiler sürdürülebilir kalkınma hedeflerine yönelik ürün geliştirip üretiyor olsalar bile üretim süreçlerinden ve ürünlerden kaynaklanmayan nedenlerle tüketiciler bu ürünlere ilgi göstermeyebilmektedir. Örneğin yukarıda da belirtildiği gibi elektrikli araç almayı düşünenlerin şarj altyapısını yeterli görmemeleri bu araçlara yönelik tercihlerini ve taleplerini olumsuz yönde etkilemektedir.
Oysa sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin 9. Maddesinde altyapının sürdürülebilirliği sağlayacak biçimde geliştirilmesinin ve güçlendirilmesinin önemi vurgulanmaktadır (3). Bu hedefin henüz ihtiyaca uygun olarak gerçekleştirilememiş olması, elektrikli araçlara olan talebin azalmasına, bunun sonucunda da üreticilerin bu konudaki planlarını değiştirmelerine neden olmaktadır. Böylelikle 2030 hedeflerine ulaşabilmek şu anda bir soru işareti haline gelmiş bulunmaktadır. Buradaki sorunun hedeflerin ve ilgili maddelerin ayrı ayrı ele alınmasından kaynaklandığı söylenebilir.
Bu noktada şu soruları sormak gerekir: Sürdürülebilir kalkınma hedefine, bununla ilişkili hedeflerin ayrı ayrı gerçekleştirilmesiyle ulaşılabilir mi ? Ya da sürdürülebilir kalkınma hedefleri birbirlerinden tamamen ayrı ve yine birbirleriyle ilişkisiz hedefler midir ?
Görüldüğü gibi, bazı şirketlerin elektrikli araç üretmeye başlaması ya da bu amaca yönelik planlar yapması sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasını tek başına sağlayamamakta ve başka bir hedefin tatmin edici bir seviyede gerçekleştirilememesi nedeniyle de sekteye uğrayabilmektedir. Oysa konuyla ilgili literatürde sürdürülebilirliğin gerçekleştirilebilmesi için bütün paydaşların iş birliği yapması bir gereklilik olarak nitelendirilmektedir (4). Ne var ki, yukarıda verilen örnekte de görülebileceği gibi tek bir hedefteki sorun nedeniyle birden fazla hedefte sorun yaşanabilmektedir.
Böylelikle sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin birbirleriyle sıkı sıkıya ilişkili oldukları ve bu nedenle de bunların ayrı ayrı gerçekleştirilmelerinin mümkün olmayacağı sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla sürdürülebilirliğin ayrı ayrı ve birbirleriyle ilişkisiz maddelerden oluşan bir süreç ve hedefler topluluğu olmadığını, aksine sürdürülebilirliğin birbirleriyle sık sıka ilişkili birçok parçadan oluşan bir bütün olduğunu kabul etmek gerekir. Bu nedenle de sürdürülebilirlik bütüncül (holistik) bir yaklaşımla ele alınmalıdır.
Gerçekten de sürdürülebilirlik bütününü tek bir tarafın üstlenemeyeceği kadar karmaşık ve hacimli bir yapı sergilediğinden, sürdürülebilirliğin bütüncül bir yaklaşımla ele alınması kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Son gelişmeler çerçevesinde gelinen noktanın sürdürülebilirlik konusunun yeterince anlaşılmadığına ve sürdürülebilirliğin kendisinin bile başlı başına bir sürdürülebilirlik sorununa dönüşmekte olduğuna, kısacası öncelikli konunun artık “sürdürülebilir sürdürülebilirlik” olması gerektiğine işaret ettiği söylenebilir. Bu sorunların üstesinden gelebilmek ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini gerçekleştirebilmek için önce sürdürülebilirliğin tek bir bütün olarak kabul edilmesi ve eylem planlarının buna uygun olarak bütüncül bir bakış açısıyla hazırlanıp uygulanması gerekmektedir.
Prof. Dr. Umut OMAY
Kaynaklar
(1) Ekonomist (23 Şubat 2024), “Alman lüks otomobil devi elektriklide frene bastı”, Çevrim içi: https://www.ekonomist.com.tr/otomotiv/alman-luks-otomobil-devi-elektriklide-frene-basti-48028, (06.03.2024).
(2) Mark Duell (29 February 2024), “s this the end of the electric car? Apple pulls plug on e-car project as Aston Martin delays first fully-electric model after Ford, Mercedes, Audi and VW scaled back plans”, Çevrim içi: https://www.dailymail.co.uk/news/article-13139985/electric-car-end-apple-aston-martin-delay-ford-mercedes-audi.html, (06.03.2024).
(3) Çevrim içi: https://www.kureselamaclar.org/amaclar/sanayi-yenilikcilik-ve-altyapi/, (06.03.2024).
(4) Rakic, B. and Rakic, M. (2015), “Holistic management of marketing sustainability in the process of sustainable development”, Environmental Engineering and Management Journal, 14 (4), pp. 887-900.