Türkiye-Birleşik Krallık Ticaret Hacmi Hedefi 25 Milyar Dolar

Satınalma Eğitimi İtürkiye Birleşik Krallık Ticaret Hacmi Hedefi 25 Milyar Dolar

Satınalma Eğitimi İtürkiye Birleşik Krallık Ticaret Hacmi Hedefi 25 Milyar DolarBirleşik Krallık ve Türkiye yeni bir Serbest Ticaret Anlaşması (STA) için müzakerelere başlayacaklarını duyurdu.

İngiltere Başkonsolosluğu Ticaret Müsteşarı Yardımcısı Ben Aldred, Türkiye-İngiltere Serbest Ticaret Anlaşması Başmüzakerecisi Ilaria Regondi, Türkiye-İngiltere Serbest Ticaret Anlaşması Politika ve Strateji Lideri Harriet Ackland, Serbest Ticaret Anlaşması’nın güncellenmesi ve kapsamının genişletilmesi amacıyla, önümüzdeki dönemde başlayacak müzakereler öncesinde görüş alışverişinde bulunmak üzere Egeli ihracatçıları ziyaret etti.

Türkiye, İngiliz şirketlerin yatırım yapması için doğru bir pazar

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Demir Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Yalçın Ertan, “Birleşik Krallık, 2023 yılında 11,4 milyar dolarla Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı üçüncü pazar, Ege İhracatçı Birlikleri’nin ise 876 milyon dolarla en çok ihracat yaptığı beşinci pazar konumunda yer alıyor. Ticaret Bakanlığı verilerine göre 2023 yılında Türkiye ile İngiltere arasındaki ikili ticaret 19 milyar dolar seviyesinde. Birleşik Krallık’tan yapılan ithalat ortalama 2023’te 5 milyar 959 milyon dolar olarak gerçekleşti. Birleşik Krallık ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği’nin güncellenmesi yavaş ilerliyor. Serbest Ticaret Anlaşması müzakereleri ise daha hızlı ilerliyor. Birleşik Krallık İş ve Ticaret Bakanlığı heyeti Ege İhracatçı Birlikleri olarak bizi üçüncü kez ziyaret ediyor. İngiltere temsilcileri çok interaktif. Türk ihracatçılarla istişare yapmaya çok önem veriyorlar ve yaklaşımları çok yapıcı. Türk demir çelik sektörü her sene evrim geçiriyor. Türkiye’nin standartları çok yüksek, altyapısı çok güçlü. STA kapsamında İngiliz yatırımcılar ülkemizin teknoloji potansiyelini kullanabilir. Birleşik Krallık’ın istediği standartlarda üretebiliriz. Türkiye, İngiliz şirketlerin yatırım yapması için doğru bir pazar. Yeni, modernize edilmiş bir STA ile ilişkilerimizi daha da güçlendirerek ilk aşamada ikili ticaret hacmini 25 milyar dolara sonrasında da daha ileriye taşıyacağımızı öngörüyoruz.” dedi.

Birleşik Krallık’a gıda ihracatı 2 milyar dolara çıkacak

Ege İhracatçı Birlikleri Sürdürülebilirlik ve Organik Ürünler Koordinatörü Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık ise “Birleşik Krallık İş ve Ticaret Bakanlığı heyeti tek tek sektörlerimize taleplerini sordu. Ege Bölgesi olarak Türkiye’de tarım ürünleri ve organik ürün ihracatında lider konumdayız. Ege’den en Birleşik Krallık’a en fazla ihracat yaptığımız sektörlerimiz kuru meyve, konfeksiyon, yaş meyve sebze mamuller ve su ürünleridir. Son 10 senede ticaretimizde yüzde 70’lik artış yaşandı. Birleşik Krallık çekirdeksiz kuru üzümde açık ara lider pazarımız. Türkiye İngiltere’nin en önemli tedarikçileri arasında yer alıyor. Geçen sene Birleşik Krallık’a yönelik başlattığımız Ticaret Bakanlığımızın desteklediği Uluslararası Rekabetin Geliştirilmesi Projemiz (UR-GE) ile gıda sektöründe faaliyet gösteren ihracatçılarımızı bir araya getirerek, uluslararası pazarlarda sürdürülebilirlik teması altında yeni regülasyonlar ve standartlara uyum sağlayabilmelerini, rekabet güçlerini artırmayı hedefliyoruz. Meyve Sebze Mamulleri Sektöründe gerçekleştireceğimiz Turquality Projesi’nde de Birleşik Krallık’ta Türk gıda ürünlerinin tüketicilere ve sektör profesyonellerine tanıtımı yapılacak. Bu temaslarla ve STA ile birlikte ihracatımızın daha da artacağını öngörüyoruz. Birleşik Krallık’a Türkiye geneli 1 milyar dolar olan gıda ihracatımızı önümüzdeki dönemde 2 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz.” diye konuştu.

Fiyat rekabeti yakalayabilmemiz için kolaylık sağlanmalı

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı M. Emre Uygun, “Tarım ürünleri ihracatımızı son 1 yıllık dönemde yüzde 4 artırarak 7,4 milyar dolara taşıdık. Birleşik Krallık ile ülkemiz arasındaki STA kapsamında müzakerelerin devam ettiğinden hareketle, Türkiye’den Birleşik Krallık’a zeytinyağı ihracatında gümrük vergisinin sıfırlanmasının hemen hemen bütün ihtiyacını İspanya, İtalya gibi AB ülkelerinden karşılayan ve yıllık ortalama 70 bin ton zeytinyağı ithal eden Birleşik Krallık pazarında ülkemizin önemli bir pay edinmesi sağlanmış olacak. Birleşik Krallık’a İspanya ve İtalya gibi üçüncü ülkeler vasıtasıyla ticaretimizi gerçekleştiriyoruz ancak biz direk ticaret yapmak istiyoruz. Birleşik Krallık pazarı Türk zeytin ve zeytinyağı sektörü için hedef pazar konumunda. Fiyat rekabeti yakalayabilmemiz için kolaylık sağlanması gerekiyor. İkili temaslarda bu taleplerimizi dile getirdik.” dedi.

Ülkemizde tütün mamulleri üretim tesisleri bulunan İngiliz firmaları ile uyum içinde çalışmalarımız devam ediyor

Ege Tütün İhracatçıları Birliği Başkanı Ömer Celal Umur, “Ülkemiz oryantal tütün üretim ve ihracatında dünyada birinci sırada bulunmaktadır. İngiltere özelinde de ülkemizde tütün mamulleri üretim tesisleri bulunan İngiliz firmaları ile uyum içinde çalışmalarımız devam etmektedir. Ülkemizde üretilen çeşitlerin de çoğalması ile birlikte üretim kapasitemizle sürdürülebilirlik ilkesi ışığında gelen talepleri karşılamaya devam edeceğiz.” dedi.

Birleşik Krallık ile Serbest Ticaret Anlaşmasına softalık yumurtanın dahil edilmesi gerekiyor

Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan, “Su ürünleri sektörünün 2023 yılı ihracatı 1,7 milyar dolarlık ihracata ulaştı. Birleşik Krallık, Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller sektörünün 2023 yılında 158 milyon dolar ile en çok ihracat yaptığı 5’inci ülke olmuştur. İhracatımızın neredeyse yüzde 99’unu su ürünleri sektörü oluşturmaktadır. Sektörün Birleşik Krallık’a toplam ihracatının ise yüzde 95’ini Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği olarak üstlenmekteyiz. 2023 yılında Birleşik Krallık’a gerçekleştirilen 149,6 milyon dolarlık ihracatımızın 149,5 milyon doları su ürünleridir. Birleşik Krallık ve Türkiye arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması’nın sektörümüzün ihracatına da olumlu yansıyacağını düşünüyoruz. Su ürünleri sektörümüzün yanı sıra kanatlı ürünlerimizin ihracatı için önemli bir pazar olarak değerlendirdiğimiz Birleşik Krallık ile Serbest Ticaret Anlaşmasına mutlaka softalık yumurtanın da dahil edilmesi gerekiyor. Birleşik Krallık ile problemimiz şu an sağlık sertifikasının karşı taraflarca onaylanması. Gıda Kontrol Genel Müdürlüğümüz yakın zamanda tüm istenen evrakları Birleşik Krallık otoritelerine gönderdi, sonuçlanmasını bekliyoruz. Serbest Ticaret Anlaşmasından sonra İngiltere’ye ihracatımızın katlanarak artacağı inancındayız. Birleşik Krallık’ı 15 ülkeli İngiliz Milletler Topluluğu Bölgesi olarak görmeliyiz. Birleşik Krallık ile yapacağımız her temas Kanada gibi büyük pazarların da önünü açacaktır.” diye konuştu.

Mobilya sektörü olarak Birleşik Krallık’a ihracatımızı 500 milyon dolar seviyesine çıkarmak istiyoruz

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Hikmet Güngör, “Birleşik Krallık’a 2023 yılında 385 milyon dolarlık mobilya kağıt ve orman ürünleri ihracatı gerçekleştirdik. Sektörümüz bugün toplam 200 ülkeye ürün satıyor ve en çok mobilya ihracatı gerçekleştirdiğimiz 9’uncu ülke Birleşik Krallık’a 160 milyon dolarlık ihracatımız var. Birleşik Krallık ile ülkemiz arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile mobilya sektörü olarak ilk etapta ihracatımızı 500 milyon dolar seviyesine çıkarmak istiyoruz. Birleşik Krallık, dünyada en çok mobilya ithal eden ilk üç ülke arasında yer alıyor. Mobilya sektöründe potansiyel yüksek ama karşılıklı işbirliğini arttırmamız için daha sık bir araya gelmeliyiz. Birleşik Krallık’ta tüketicilerin satın alma kararlarını etkileyen en önemli konu ürünün kalitesi; ikincisi ise teslimat süresi. Biz Türk mobilya sektörü olarak İngilizlere daha uzun ömürlü, sürdürülebilir mobilyayı hızlı teslimat ile vaat ediyoruz.” dedi.

Deri ve deri mamulleri sektörümüzün potansiyeli STA ile birlikte artacak

Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Halil Gündoğdu, “2023 yılında deri ve deri mamulleri sektörlerinde Türkiye genelinde Birleşik Krallık’a 70 milyon dolar bandında ihracat gerçekleştirdik. Birleşik Krallık’a 2024’ün ilk 4 ayında ise sektörümüzün ihracatı 21 milyon dolar olarak kayıtlara geçmiş ve bu seviye ile İngiltere en büyük 5’inci ihracat partnerimiz olmuştur. Ağırlıklı deri üreticisi olan ve katma değerli ihracat yapan Ege Bölgemizde ise deri ve deri mamulleri ihracatında 3’üncü sırada yer alan Birleşik Krallık sektörlerimizde kaliteli ve sürdürülebilir ürün alımında önemli bir yer teşkil etmektedir. Bu potansiyelin STA ile birlikte artacağını öngörmekle birlikte özellikle ayakkabı, saraciye ve deri konfeksiyonda üye firmalarımızdan gelen talepler doğrultusunda bu pazar mercek altına alınmıştır. Bölge firmalarımız önceki dönemlerde bu pazarda ihracat tecrübesine sahiptir ancak pazarda Brexit sonrasındaki yeni arayışlardan daha fazla istifade etmek istiyoruz. Özellikle ayakkabıda bölgemizin ikinci büyük partneri olan Birleşik Krallık ilk 4 ayda 3,7 milyon dolar ihracat ile dikkat çekmektedir. Ülkenin köklü kurumlarından olan British Footwear Association ile Birlik olarak güçlü iletişimimizi önümüzdeki dönemde somut işbirlikleriyle devam ettirmeyi hedefliyoruz.” diye konuştu.

İnsan Odaklı Dönüşüm Başarıyı 12 Kat Artırabiliyor

Satınalma Eğitimi İnsan Odaklı Dönüşüm Başarıyı 12 Kat Artırabiliyor

Satınalma Eğitimi İnsan Odaklı Dönüşüm Başarıyı 12 Kat ArtırabiliyorEY, Oxford Üniversitesi Said Business School iş birliği ile gerçekleştirdiği, şirketlerin dönüşüm programlarına ilişkin araştırmanın güncel versiyonunu yayımladı. Araştırma; dönüşüm programlarında insan odaklı bir yaklaşım benimseyen liderlerin 12 kata kadar daha başarılı olduğunu gösteriyor. Sonuçlar, özellikle dijital anlamda büyük ve hızlı gelişmelerin yaşandığı günümüzde insan odaklı yaklaşımın önemini ortaya koyması açısından dikkat çekici.

Uluslararası danışmanlık, denetim ve vergi hizmetleri şirketi EY (Ernst & Young) ve Oxford Üniversitesi Said Business School iş birliğiyle gerçekleştirilen araştırma, dönüşüm programlarının nerede yanlış gittiğini ve şirketlerin bunları düzeltmek için neler yapabileceğini incelemek üzere yapıldı. Yayımlanan rapor; şirketlerde dönüşüm programlarını ustalıkla yönetmenin, temel performans göstergelerini ve program hızını yaklaşık iki katına çıkarabileceğini gösterirken kritik evrelerin başarıyla yönetilmesinde insanın çok önemli bir rol oynadığını ortaya koyuyor.

Dönüşüm Programlarındaki Odak; “insan duygusu” 

23 ülkeden ve 16 farklı endüstriden 846 üst düzey lider ve 840 iş gücü üyesinin analizinin yanı sıra beş nitelikli vaka çalışmasına dayanan araştırmaya göre; neredeyse tüm dönüşüm programlarında önemli dönüm noktaları yaşanıyor. Katılımcıların %96’sı bir proje boyunca en az bir kritik evre yaşadığını ve %79’u günümüzün öngörülemez iş ortamında bu durumun kaçınılmaz olduğunu belirtiyor. Liderlerin bu eşiklerde insan odaklı bir yaklaşım benimsemedikleri durumda; dönüşüm programının 1,6 kat düşük performans gösterme ve aynı zamanda çalışanların gelecekteki değişime yönelik 3,4 kat kaygı ve endişe gibi olumsuz duygular yaşama olasılığı bulunuyor.

Öte yandan insan merkezli bakış açısına sahip liderlerin ise programı başarılı bir şekilde sürdürme ihtimalinin daha yüksek olduğu görülüyor. Ayrıca, bu sayede genel dönüşüm programının hızı potansiyel olarak yaklaşık iki katına (x2,1) çıkabilirken program performansı da neredeyse iki kat (x1,9) artırılabiliyor. Bir sonraki dönüşüm programı için motivasyonun artmasıyla iş gücünün hazır olması (x1,9) da desteklenebiliyor.

“Algılama, anlamlandırma ve harekete geçme” yaklaşımının güçlü etkisi öne çıkıyor

 Araştırma, genel bir dönüşümün başarı şansını 12 kat artıran algılama, anlamlandırma ve harekete geçme aşamalarından oluşan üç adımlı insan odaklı bir yaklaşımı ortaya koyuyor;

1. Dönüşüm programlarında, sorunların ne zaman ortaya çıktığını hızla tespit etmek ve ne zaman müdahale edileceğine karar vermek için bir erken uyarı sistemi oluşturulması gerekiyor. Araştırmaya göre, “algılama” olarak adlandırılan bu adımda, yalnızca temel performans göstergeleri (KPI’lar) gibi geleneksel sinyallere bakmaktan ziyade çalışanların duygu ve davranışlarındaki değişikliklere dikkat edilmesi gerekiyor.

2. Bir sonraki aşama olan “anlamlandırma” adımı, dönüşüm programı genelinde liderler ve ekip üyeleriyle iş birliği içinde sorunların temel nedenlerinin analiz edilmesi ve ileriye dönük yol haritasının oluşturulmasıyla ilgili. Bu kapsamda KPI’lar objektiflik gösterse de, geçmişe dönük yapıları gelecekteki aksiyonları yönlendirmede daha az kullanışlı olmalarına neden oluyor.

3. Dönüşüm programı liderlerinin sorunları algılayıp ne anlama geldiklerini anladıktan sonra harekete geçmeleri gerekiyor. Son aşama olan “harekete geçme” adımında raporda ortaya koyulan başarılı dönüşümlerin koşullarını belirleyen; katılımcı liderlik, iş birliği, ilham kültürünün korunması, güçlendirilmesi, özen gösterilmesi ve teknolojinin duygusal etkisinin tanınması gibi altı temel etkenin güçlendirilmesinin ele alınması gerekiyor.

Araştırma ile ilgili olarak EY Türkiye İş Gücü Danışmanlığı Lideri ve Şirket Ortağı Ersin Yıldırım şu değerlendirmelerde bulundu:

“EY olarak Oxford Üniversitesi, Said Business School iş birliğiyle gerçekleştirdiğimiz araştırma, dönüşüm programlarında yaşanan önemli evreleri geleneksel temel performans göstergelerinden (KPI) ziyade duygusal zekânın doğası ve rolü hakkında yeni bir bakış açısı ortaya koyuyor. Dolayısıyla duygusal faktörlerin engel olarak görülmesi yerine, başarının artırılması için bir fırsat olarak değerlendirilebileceğini söylemek mümkün. Yapay zekânın ve makine öğreniminin hakim olduğu günümüzde yapılan bu araştırma; dönüşümlerin yönlendirilmesinde ileri görüşlü ve etkili verileri ortaya çıkarıyor. Ayrıca dönüşüm programlarında insan faktörünü odağa alan üç adımlı “algılama, anlamlandırma ve harekete geçme” yaklaşımını uygulamak başarı şansını 12 kat artırırken, aynı zamanda bu dönüşüm programlarının geliştirilmesi, yönlendirilmesi ve sunulması liderler için kritik önem taşıyor.”

İlgili araştırmanın tamamına EY web sitesi üzerinden ulaşılabilir.

İşsizlik İlk Çeyrekte Azaldı Firmalar İstihdamı Koruyarak Krizi Atlatmaya Çalışıyor

Satınalma Eğitimi İşsizlik İlk Çeyrekte Azaldı Firmalar İstihdamı Koruyarak Krizi Atlatmaya Çalışıyor

Satınalma Eğitimi İşsizlik İlk Çeyrekte Azaldı Firmalar İstihdamı Koruyarak Krizi Atlatmaya ÇalışıyorTürkiye’de işsizlik oranı, bu yılın ilk çeyreğinde, bir önceki çeyreğe göre 0,1 puan gerileyerek yüzde 8,7 oldu. Bu dönemde işsiz sayısı 3 milyon 105 bin kişi olarak kayıtlara geçti. Aynı dönemde 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı 0,5 puanlık düşüşle yüzde 15,6 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı erkeklerde yüzde 12,8 kadınlarda ise yüzde 20,9 olarak tahmin edildi. Bu dönemde istihdam edilenlerin sayısı, bir önceki çeyreğe göre tarım sektöründe 73 bin kişi, sanayi sektöründe 103 bin kişi, inşaat sektöründe 82 bin kişi, hizmet sektöründe 276 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin yüzde 14,6’sı tarım, yüzde 20,8’i sanayi, yüzde 6,6’sı inşaat, yüzde 58’i ise hizmet sektöründe yer aldı.

İlk çeyrek işsizlik verilerini değerlendiren Allservise Yönetim Kurulu Başkanı ve İK yöneticisi Ebru Akyüz, “TÜİK verilerine göre 2024 ilk çeyrekte işsizlik oranında %0,1’lik bir düşüş gerçekleşmiş. Her ne kadar tek başına bu veri düşük bir oran olarak gözükse de bence bu veriyi umut verici kabul etmek lazım. Şöyle ki aynı dönemler baz alındığında MB politika faizi yüzde artmışken işsizlik oranındaki bu düşüş aslında piyasanın yatırım ve istihdam eğiliminde olduğunu göstermektedir. Bu durumu destekleyici olarak ihracat verilerine bakarsanız ilk çeyrekte %3,6 artış olduğunu görebilirsiniz. Bu veriler ışığında kamunun istihdam ve piyasayı destekleyici uygulamalarıyla birlikte genel ekonomik görünümün pozitif yönlü hareketinin devamlı olacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.

Şirketler de Kamu Gibi Tasarruf Yapıyor

İstihdam piyasasının canlı olduğunu ancak ekonomik şartların firmaları zorladığını söyleyen Ebru Akyüz, firmaları istihdamı azaltmak yerine operasyonel giderleri azaltmaya yönlendirdiklerini vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı; “Allservice olarak farklı sektörlere yönelik istihdam sağladığımız için açıkçası personel havuzlarınızı sürekli güncel tutuyoruz. Buradaki stratejimiz istihdam ofislerinden online CV almak yerine Türkiye’nin yedi bölgesinde kariyer uzmanlarımız birebir mülakat yaparak seçme yerleştirme yapıyor. Bu  konuda kamu kurumlarımız ve yerel yönetimlerle entegre çalışıyoruz. Şu anki piyasa koşullarında şirketlerin eğilimi kamuda olduğu üzere tasarrufa yöneliktir. Biz çözüm ortağı olduğumuz firmalarla bu tasarruf hedeflerini gerçekleştirmek için istihdam azaltmak yerine diğer operasyonel giderlerin azaltılmasına yönelik stratejiler sunuyoruz.”

Z Kuşağını Çalışma Hayatına Entegre Etmek En Büyük Problem

Şu an personel istihdamında yaşanan en büyük problem Z kuşağının çalışma hayatına entegre edilmesi olduğuna dikkat çeken Allservise Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akyüz, “Yaptığımız araştırma ve anketlerde edindiğimiz sonuç genç kuşağın en büyük probleminin odaklanma ve sürdürülebilir işlere konsantrasyon sıkıntısıdır. Z kuşağının çalışma hayatına girişi Pandemi dönemine denk geldiği için bu kuşak iş hayatını evden çalışma (hibrit) olarak tanıdı. Pandemi sonrası Z kuşağının ofis ortamında 7,5 saat kapalı kalması onların alıştığı özgür çalışma ortamına ters düştü. Biz bu handikapları bildiğimiz ve yaşadığımız için Z kuşağı personel çalışma ortam ve saatlerini verimli ölçümlerine göre düzenliyoruz. Tabii ki burada önemli bir rolde onları yöneten X & Y kuşağı gibi üstlerinin de yaklaşımlarını değiştirmesi konusunda eğitimler düzenliyoruz” diye konuştu.

Türkiye’nin En Hızlı Elektrikli Araç Şarj İstasyonları Geliyor

Satınalma Eğitimi Türkiye’nin En Hızlı Elektrikli Araç Şarj İstasyonları Geliyor

Satınalma Eğitimi Türkiye’nin En Hızlı Elektrikli Araç Şarj İstasyonları GeliyorTürkiye’de 168. yılını kutlayan, dijitalizasyon ve yenilikçi teknolojiler alanında öncü şirketlerden Siemens, Türkiye’de elektrikli araçların altyapı çalışmalarına destek oluyor. Şarj istasyonlarının altyapı planlanmasından ürün seçimine, dijital servislerinden finansmanına kadar çözüm sunan Siemens Türkiye, 22-24 Mayıs’da Ankara’da ATO Congresium’da gerçekleşecek Prosumer Fuarı’nda yerini alacak.

Kentsel alanlarda e-mobilitenin önemli rolü her geçen gün artıyor. Elektrikli mobilite altyapısının şebekenin gereksinimlerini karşılaması, modern bir akıllı şehirdeki insanların ihtiyaçlarına cevap vermesi bekleniyor. Öte yandan sürücülerin de araçlarını ihtiyaçları olduğu her yerde şarj ve kısa süreli şarj edebileceklerinden emin olması gerekiyor.

10 yılı aşkın süredir, şarj çözümlerinde deneyimiyle IoT sistemleri ile şarj üniteleri dahil 85 milyondan fazla cihazı birbirine bağlayan Siemens, son teknoloji ürünler ile hem yerel hem de halka açık veya yarı kamusal alanlarda elektrikli araçlar (EV’ler) için şarj altyapılarının yönetimine de katkı sağlıyor.

Siemens’in açık platformu ile elektrikli araç üreticileri, şarj ağı işletmecileri (Charge Point Operator), filo yönetimi yapan şirketler, kamu şarjı için belediyeler, oteller, alışveriş merkezleri ve lojistik operatörlerinin hem Siemens şarj ünitelerine hem de üçüncü tarafların mevcut ve yeni şarj ünitelerinin çözümüne de entegre olması kolaylaştırıyor. İş birliği yaptığı, hizmet verdiği kurumların enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik çalışmalarına destek olan Siemens, karbon nötr bir geleceğe de katkı sunuyor.

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi
Şirket Operasyonlarında Ulaştırma ve Filo Yönetimi Eğitimi

Şarj Dolumunda Süre 25 Dakikaya Düşecek

Şu an Türkiye’de genel kullanıma açık kurulu yaklaşık 17 binden fazla adet şarj soketi bulunuyor. Bunların yüzde 66’sı 22 kW’a kadar çıkışa sahip ve bu ürünlerin dolum süreleri 4-6 saati bulabiliyor. Siemens’in ürettiği DC ürünlerden 400 kW’a kadar çıkış gücünde hizmet veren SICHARGE D Şarj İstasyonları ile araçların bataryalarına göre doldurma süreleri 25 dakikaya düşüyor. Pazardaki en güçlü şarj cihazı olarak aynı zamanda tek seferde 4 elektrikli otomobili aynı anda şarj edilebiliyor. Dünyanın en önemli tasarım ödüllerinden biri olan IF ödülünü de alan kompakt SICHARGE D, Türkiye’de de 350’den fazla soketle hizmet veriyor.

Siemens Türkiye E-mobility Birimi Ülke Yöneticisi Rıfkı Çolak, ürün ve hizmetlerin sürdürülebilirliğini aktarmak adına Prosumer Fuarına katılımın önemli olduğunu şu cümlelerle vurguladı; “Siemens Türkiye olarak ihtiyaç duyan her bir kurum ve kuruluşa özel olarak hazırladığımız uçtan uca ürün ve hizmetlerimiz ile çalışmalarımıza devam ediyoruz. Şarj istasyonlarımız IOT tabanlı olduğu için cihazı kurduktan sonra sahaya inmeden de servis hizmeti sağlayabiliyoruz, data analitiği ile sürekli uzaktan da müdahalelerde bulunabiliyoruz. İstasyon ağı kuran iş ortaklarımızın operasyonlarını sürekli hale getirebiliyoruz. Öte yandan uzaktan servis stratejimiz ile karbon ayak izimizi düşürüyoruz. İş ortaklarımız da kendi süreçlerini mükemmelleştirerek, Türkiye’de elektrikli araç kullanmanın önündeki engelleri yıkmış oluyor” dedi.

Binek araç ve ticari araçların günden güne elektrikli araca dönüşümü ile beraber, daha sürdürülebilir bir dünyanın amacı ve ülkemizin karbon sıfırlama hedefleri doğrultusunda birçok farklı iş birimi ile hizmet eden Siemens Türkiye, bütüncül bakış açısıyla e-Mobility’e yeni bir bakış açısı getiriyor.

SATIN ALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ YAZI DİZİSİ

SATIN ALMA EĞİTİM TESTLERİ

PAZARLIK BECERİ ANKETİ

Kitap Önerileri : 

  • MÜZAKERE TEKNİKLERİ ve PAZARLIK BECERİLERİ (E-Kitap 2. Baskı), Prof. Dr. Murat ERDAL, Erişim için profesyonel üyelik işlemlerinizi tamamlamanız gerekmektedir.
  • SATINALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ, Prof. Dr. Murat ERDAL, (Beta Yayıncılık),  4. Baskı.

-> Eğitim Kataloğunu İndirebilirsiniz ->   https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf

-> ŞİRKET EĞİTİMLERİNİZ İÇİN TEKLİF ALIN -> egitim@satinalmadergisi.com

Avrupa Birliğinden Binalar için Yeni ve Zorlu Hedefler

Satınalma Eğitimi Avrupa Birliğinden Binalar Için Yeni Ve Zorlu Hedefler

Satınalma Eğitimi Avrupa Birliğinden Binalar Için Yeni Ve Zorlu HedeflerAvrupa Parlamentosu binalardan kaynaklanan enerji tüketimini ve sera gazı emisyonlarını kademeli olarak azaltma hedefleri kapsamında yeni bir adım atarak daha önce sunulan Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’nde  değişiklikler yapılması tasarısını Mart 2024’de onayladı.

Avrupa Komisyonuna göre 2021 yılında Avrupa Birliğindeki ülkelerde enerjinin yüzde 42’si binalar tarafından tüketilirken, bu tüketimin yüzde 80’i ısıtma ve soğutma için kullanılmıştı. İnşaat malzemelerinden kaynaklanan emisyonlar da dahil olmak üzere binaların Avrupa’daki emisyonların yüzde 36’sından sorumlu olduğu ve mevcut binalardaki konut sakinlerinin yaklaşık yüzde 10’unun 2022 yılında evlerini yeterince ısıtamadığı belirlenmiştir.

Bina enerji performansının iyileştirilmesindeki önemi açıkça vurgulayan bu veriler sonrasında ’’Binaların Enerji Performansı Direktifi’’ndeki revizyonlar kapsamında önerilen ve AB üyesi tüm devletlerden talep edilecek bazı önemli ve güncel hedefler şöyle sıralanabilir:

2030 yılına kadar tüm yeni binaların sıfır emisyonlu olması hedeflenirken, kamu binaları için bu tarih 2028 olarak belirlendi.

Minimum Enerji Performans Standartları (MEPS) belirlenerek, 2030 yılına kadar konut binalarının en kötü performans gösteren yüzde 16’sında, 2033 yılına kadar ise ticari binaların yüzde 26’sında enerji performansının iyileştirilmesi hedefleniyor.

2030 yılına kadar kamu, ticari ve yeni inşa edilecek tüm konut binalarında güneş enerjisi sistemlerinin kademeli olarak devreye alınması talep ediliyor. Bina ısıtma ve soğutma sistemlerinde ise fosil yakıt kullanımına 2040 yılında son verilmesi için planlama yapılıyor.

2030 yılından itibaren tüm yeni binalar için yaşam döngüsü karbon (Whole Life Carbon – WLC) raporlaması zorunlu hale gelecek. Burada uyulması beklenen limit değerlerin 2027 yılından itibaren yayınlanmaya başlayacak yol haritalarıyla belirlenmesi öngörülüyor.

Türkiye özelinde ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yayınladığı güncellemelerle Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği 2022 yılında değişti. Bu güncellemelerle beraber, bir parseldeki toplam yapı inşaat alanı 2025’e kadar 5000 m2, sonrasında ise 2000 m2’den büyük olan binaların ‘’Neredeyse Sıfır Enerjili Bina (NSEB) ‘’ yüksek enerji verimliliği kurallarına uygun olarak inşa edilmesi ve enerji ihtiyaçlarının 2025’e kadar en az yüzde 5’ini sonrasında ise yüzde 10’unu yenilenebilir enerji sistemleriyle karşılama şartı getirildi.

Bu binaların enerji performans sınıfı en az ‘B’ olacak şekilde tasarlanıp, inşa edilmesi zorunlu hale gelirken mevcut durumda bu şartlara uymayan binalara yapı ruhsatı verilmediği de unutulmamalı.

EMBER tarafından Aralık 2023’te yayınlanan önemli bir araştırma raporuna göre Türkiye’nin çatılarındaki güneş enerjisinin teknik potansiyeli 120 GW olarak belirlenmiş. Bu da Türkiye’de çatıların toplam elektrik tüketimini karşılama potansiyelinin yaklaşık yüzde 45 olduğunu gösteriyor. Yaklaşık olarak hesaplandığında 3.6 Milyar USD’Lik bir tasarruftan söz etmek mümkün ki bu oldukça önemli bir rakam.

Ülkemizin önemli bir eksiğinin AB direktifinde belirtilen gömülü karbon emisyonlarına yönelik hedefleri olduğunu söyleyebiliriz.

Binalarda yaşam boyu karbon analizi konusu bizlerin çabalarına ragmen henüz sektörde karşılığı olmayan, uluslararası yeşil bina sertifikasyon sistemleri haricinde yerel mevzuatta talep edilmeyen bir konu olarak karşımıza çıkıyor.

Diğer yandan operasyonel karbon emisyonlarının önümüzdeki dönemde yenilenebilir enerji ve diğer iyileştirmelerle belli bir ölçekte azaltılabilmesi mümkün. Dünya Yeşil Binalar Konseyi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, 2050 yılında binaların toplam karbon emisyonlarının yüzde 50’sinin gömülü karbon olarak malzeme ve sistemlerin üretim ve tedarik zinciri esnasındaki karbon emisyonlarından kaynaklı olacağı öngörülüyor.

Uzun yıllardır yeşil bina çalışmalarımız kapsamında ‘Bina Yaşam Döngüsü Analizi’ yapıyor olsak da hem konunun aciliyeti açısından yerel mevzuatlara girmesi hem de tüm binaların ruhsat aşamasında Bina Yaşam Döngüsü Karbon Analizi yapması gerektiğini düşünüyoruz.

Özellikle yılda yaklaşık 150 binanın yeni bina ruhsatı aldığı, 500 bin civarında kentsel dönüşüm projesinin devam ettiği, binaların ve dolaylı sektörlerin toplam sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 40’ından sorumlu olduğu ülkemizde, enerji verimliliği ve karbonsuzlaştırılmaya yönelik atılacak her adım oldukça kıymetli. Bu noktada ülke olarak bizim de AB’ye parallel olarak hedeflerimizi ivedilikle güncellememiz gerektiğini belirtmeliyim.

Konut Satış Adetleri Düşse de Nakitte Olanlar için Fırsat Var

Satınalma Eğitimi Konut Satış Adetleri Düşse De Nakitte Olanlar Için Fırsat Var

Satınalma Eğitimi Konut Satış Adetleri Düşse De Nakitte Olanlar Için Fırsat VarYapay zeka ile gayrimenkul değer hesabı yapan ve bu sayede kullanıcıların güvenle gayrimenkul satışı yapmalarına imkan sağlayan Endeksa’nın Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Görkem Öğüt, TÜİK’in açıkladığı Nisan 2024 Konut Satış İstatistiklerini ve güncel konut fiyatlarındaki değişimi değerlendirdi. Konut piyasasında değer artışının devam ettiğini vurgulayan Öğüt, fiyatların nominal olarak hala yükselişte olduğuna, ancak artış hızındaki yavaşlamayla reel olarak düşüş gösterdiğine dikkat çekti. Endeksa verilerine göre, satılık konut piyasasında fiyatların nisan ayı itibarıyla bir yıl içerisinde %54 oranında arttığı görülüyor. Öğüt, “Pazardaki reel düşüş bu şekilde devam ederse, 2022’de konut fiyatlarında açılan büyük makasın önümüzdeki 2 yıllık bir süreçte kapanacağına ve fiyatların nominal olarak da düştüğüne şahit olabiliriz. Ancak bugünden yarına çok çarpıcı düşüşler beklemiyoruz” dedi. Öğüt, gayrimenkulde özellikle nakit alım düşünenler için yatırım fırsatı döneminde olunduğunu söyledi.

Büyük veri analizi ve yapay zekâ teknolojisi kullanarak gayrimenkul değer hesabı sunan ve bu sayede kullanıcıların güvenle gayrimenkul satışı yapmalarına imkan sağlayan Endeksa, TÜİK’in açıkladığı Nisan 2024 Konut Satış İstatistikleri’ni kendi veri analizi değerlemeleriyle mercek altına aldı. Platformun büyük veri ağındaki rakamların ortaya koyduğu Türkiye geneli ortalama konut fiyatları ışığında değerlendiren Endeksa Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Görkem Öğüt, son 2 yılın en düşük konut satış adetlerini gördüğümüz bugünlerde fiyatların nominal olarak hala yükselişte olduğuna dikkat çekti. Öğüt sözlerine şöyle devam etti:

“Endeksa değerlemelerine baktığımızda fiyatlar nominal olarak geçen seneye ve ondan önceki seneye göre artmaya devam ediyor ancak reel olarak fiyat artışının en düşük seviyesinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Türkiye geneli ortalama gayrimenkul satış fiyatı rakamları, satılık konut piyasasında nominal artışın devam ettiğini gösteriyor. Buna göre, satılık konut fiyatları, yıllık değer değişimlerine bakıldığında Nisan 2024 itibariyle bir yıl içerisinde %54 artmış durumda. Endeksa verilerine göre Türkiye genelinde ortalama konut fiyatı 3 milyon 358 bin 940 TL’yi bulurken, bu rakam Muğla’da 7,5 milyon, İstanbul’da 4,5 milyon TL’yi aşmış durumda. Ancak konut fiyatları ülkedeki mevcut enflasyondan arındırıldığında yıllık satılık fiyat değişiminin %9 azaldığı görülüyor.”

‘Konut fiyatlarında 2 yıl içerisinde rakamsal gerileme olabilir’

Görkem Öğüt, konut piyasasında son dönemlerde alımların likiditeyle gerçekleştirildiğini vurgularken özellikle yüksek segmentteki konutlarda bu nedenle çetin pazarlıklar yaşandığının altını çizdi: “Gayrimenkulde nakitin kuvvetli olduğu bir dönemdeyiz ve nakitle dönen bir piyasa olduğundan pazarlık payları da çok yükseldi. Bu pazarlık baskısı özellikle yüksek segmentteki konutlarda fiyatları aşağıya indiriyor.” Öğüt, konut artış hızındaki reel gerilemenin nominal değerlere yansımasının beklenenden daha uzun sürebileceğini söyledi: “Bu şekilde devam ederse 2022’de açılan makasın 2 yıl içerisinde kapanması mümkün. Sadece reelde değil, nominalde de düşen rakamlardan bahsedebileceğiz. Ancak burada unutulmamalıdır ki gayrimenkul, dünyada olduğu gibi ülkemizde de zamandan bağımsız iyi ve en güvenli yatırım aracı olarak ön sıralarda yer alır.”

Fiyat artışı anlamında enflasyonun altında kalan hatırı sayılır miktarda bölge olduğunu belirten Öğüt, “Özellikle İstanbul’a baktığımızda, örneğin konutların daha hızlı satıldığı Esenyurt gibi bölgelerde bu fiyat düşüşünü daha fazla hissediyoruz. Bu bölgede düşüş %35-40’lara ulaşmış durumda. Yine aynı şekilde, 2022’nin ağustos ayında çok hızlı yükselen Antalya ve diğer sahil kentleri gibi bölgelerde de fiyat artışı hız keserek reelin altında kalmaya başladı” dedi.

Endeksa verilerine göre kiralık konutlarda da satılık konutlardakine benzer bir durum gözlemleniyor. Kiralık konut fiyatları Nisan 2024’te bir önceki yılla göre %55 artarken, yıllık artış enflasyondan arındırıldığında %8 azaldı.

Satış adetlerinde ipotekli satışlardaki düşüşün payı var

TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde konut satışları Nisan ayında bir önceki aya göre %28, bir önceki yılın aynı ayına göre %12 azalarak 75 bin 569 oldu. Öğüt konuyla ilgili şunları ekledi:

“Satış adetleri bazında son iki yıla bakıldığında bu düşüşün ardındaki en büyük etken, ipotekli satışların düşmüş olması. Türkiye genelinde ipotekli konut satışları Nisan ayında bir önceki aya göre %45, bir önceki yılın aynı ayına göre %68 azalarak 7 bin 71 oldu. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı %9 olarak gerçekleşti. Son 2 yıllık dönemde bu oran %30-32 seviyelerindeydi.”

İstanbul hala zirvede

Nisan ayında konut satışlarında İstanbul 12 bin 406 konut satışı ve %16 ile en yüksek paya sahip iken İstanbul’u %8 pay ile Ankara, ve %6 pay ile Antalya izledi. Endeksa verilerine göre Nisan ayı sonu itibarı ile İstanbul’da konut satış fiyatlarında yıllık değer artışı %53, ortalama konut metrekare satış fiyatı 39 bin 388 TL, ortalama konut fiyatı 4,6 milyon TL.

Ankara’da konut fiyatları son bir yılda %63 artış gösterdi, ortalama konut metrekare satış fiyatı 21 bin 231 TL, ortalama konut fiyatı 2,76 milyon TL.

Antalya’da ise yıllık değer artışı %44, ortalama konut metrekare satış fiyatı 34 bin 988 TL, ortalama konut fiyatı 4,1 milyon TL.

Endeksa verilerine göre, Nisan ayında en çok konut satışının olduğu ilk 30 il değerlendirildiğinde yıllık değer artışı en yüksek olan iller ise sırasıyla Erzurum, Ordu ve Elazığ. Erzurum’da konut fiyatları son bir yılda %85 arttı, ortalama konut metrekare satış fiyatı 12 bin 623 TL, ortalama konut satış fiyatı 1,9 milyon TL, Ordu’da konut satış fiyatlarında değer artışı %73, ortalama konut metrekare satış fiyatı 22 bin 138 TL, ortalama konut fiyatı 2,9 milyon TL ve Elazığ’da konut satış fiyatlarında değer artışı %72, ortalama konut metrekare satış fiyatı 13 bin 182 TL, ortalama konut fiyatı 2,2 milyon TL oldu.

GenAI, Perakende Sektöründe Çalışma Şekillerini ve Tüketici İlişkilerini Yeniden Şekillendiriyor

Eğitim Haber (4).satınalma Eğitimi Genai, Perakende Sektöründe Çalışma Şekillerini Ve Tüketici İlişkilerini Yeniden Şekillendiriyor

Eğitim Haber (4).satınalma Eğitimi Genai, Perakende Sektöründe Çalışma Şekillerini Ve Tüketici İlişkilerini Yeniden ŞekillendiriyorUluslararası danışmanlık, denetim ve vergi hizmetleri şirketi EY (Ernst & Young), tüketici ürünleri ve perakende sektörüne yönelik “Üretken yapay zekânın (GenAI) perakende ve tüketici ürünleri şirketlerinin çalışma şekillerini ve tüketicilerle ilişkilerini nasıl değiştirdiği” konusundaki yayınını yayımladı. Yayına göre, sektörde üretken yapay zekâya yönelik kullanım alanları hızla artarken, bir yandan da yapay zekâ tüketicilerin yaşamını ve alışveriş yapma biçimlerini her geçen gün daha fazla etkiliyor. Üretken yapay zekânın yakın gelecekte sektörde geniş bir yer kaplaması, çeşitli iş süreçlerine ve uygulamalara entegre olması bekleniyor.

EY’ın üretken yapay zekânın (GenAI) perakende ve tüketici ürünleri sektörü üzerine etkilerini ele alan yayınında, GenAI kullanımıyla şirketlerin ve tüketicilerin arasında oluşacak ortak noktalar ortaya koyuluyor. Öncelikle, pazarlama kampanyalarında ve tüketici deneyimlerini iyileştirmek amacıyla e-ticaret platformlarındaki sohbet robotlarında kullanılan GenAI, şirketler tarafından yönetim ve risk konularının belirgin olduğu alanlarda başlıca gereksinimleri karşılamak için de kullanılmaya başlandı. Ancak, tüketiciler üzerinde davranış değişikliğine yol açan bu teknoloji, perakende ve tüketici ürünleri şirketlerini değişime ve yeniliğe yönlendiriyor.

Birden çok alana entegre edilebilen GenAI’ın, pilot uygulamalarla birlikte potansiyel faydaları artıyor

Yapay zekâ tabanlı EY Strategy Edge platformu, 2020 ile 2023 yılları arasında tüketici sektörü pazarında, 8 milyar doların üzerinde yatırıma tekabül eden 277’den fazla yapay zekâ ile ilgili anlaşmanın tespit edildiğini gösteriyor. Yayına göre, GenAI’ın gerçek gücü, şirketlerin kurumsal dönüşümlerinde kolaylaştırıcı olarak kullanıldığında ortaya çıkacak. Bu yönüyle GenAI, müşterilere ve çalışanlara aynı anda birden fazla alanda değer yaratabilecek yenilikçi deneyimler sunulmasına yardımcı olacak.

Liderler, GenAI Uygulamalarını Bir Risk-Ödül Paradoksu Olarak Görüyor

Liderler, GenAI uygulamalarının dönüştürücü gücünün ve somut fırsatlarının olduğu konusunda hemfikir ancak değer sağlamak için risk alınması gerektiğini düşünüyor.  Bu paradoksu çözmek için tüketici şirketlerinin, uygulama ve yönetim stratejilerini eş zamanlı ve birbirine bağlı olarak düşünmesi gerekiyor. GenAI araçlarının nerede ve nasıl konumlandırılacağı ve kullanılabileceği konusunda tutarlı ve uyarlanabilir bir yönetim çerçevesi geliştirilerek değer sağlanabilir.

Bu doğrultuda, yapay zekâ stratejisini sürekli olarak gözden geçirmek önemli bir adım olarak ortaya çıkıyor. Ortak ilkelere dayalı bir yönetim yapısının kurulması ve sürekli olarak geliştirilmesi, tüketici şirketlerinin riski en aza indirmelerine imkân tanıyor.

GenAI, Tüketiciyle İlişkileri Değiştirecek Yeni Davranışları Ortaya Çıkaracak

GenAI’ın iş dünyasındaki sonuçları kolaylıkla görülebilirken, yapay zekânın tüketici davranışları ve tüketicilerin şirketlerle etkileşimi üzerindeki etkisi çok daha derin olabilir.

Gelecekte, temel satın alma kararlarının yapay zekâ tarafından yönetileceği ve tüketicilerin, kendi yapay zekâ araçları aracılığıyla markalarla etkileşime gireceği öngörülüyor. Markalar tüketicinin güveneceği yapay zekâ destekli uygulamalara göre uyarlanmış GenAI araçlarını geliştirdikçe, D2C gibi iş modellerinin, AI2AI’a dönüşmesi bekleniyor. Burada başarılı olmak için; ürün, fiyat ve hizmette yüksek düzeyde kişiselleştirme ve müşteri segmentasyonunda geniş demografik gruplamalar yerine bireysel tüketiciler veya hane halkı düzeyinde öngörüler sağlamak markalar için daha önemli olacak. Ele alınması gereken bir diğer konu ise hayatını iyileştirmek için yapay zekâyı kullanmaktan aktif olarak kaçınan bir tüketici kitlesinin bulunması ihtimali. Bu tüketici kitlesi, fiziksel deneyimleri benimsemeyi ve kendi seçimlerini yapmayı tercih ederek, mümkün olan her yerde dijital etkileşimden kopmaya çalışabilir. Bu kitleye hizmet edebilmek adına fiziksel temas noktaları aracılığıyla güven oluşturmak için mevcutta uygulanan geleneksel gerçek ve duyusal deneyimlerinin devam etmesi önem taşıyor.

Bu sebeple, insani dokunuşların bulunduğu ve tüketici katılımını mümkün kılan GenAI araçlarını oluşturarak gerçek dünya deneyimi sunan perakendeciler rekabet avantajı sağlayabilir. GenAI aracılığıyla tüketici aşinalığı ve katılımı oluşturan, teknolojiyi yaşam tarzlarına daha fazla entegre eden ve yapay zekâ vasıtasıyla etkileşimi ve kişiselleştirmeyi yeniden şekillendirmeye başlayan markalar, gelecekte çok daha büyük avantaj elde edebilir. Markalar, tüketicilerle kurulan dijital ilişkiyi değiştirmek için bir plan oluşturulmalı, etkileşim kurma biçimini nihai olarak şekillendirmeli ve tüketiciye yönelik yapay zekâ teknolojisi keşfetmelidir. Verilen mesajlar, medya kullanımı, ürün ve hizmet sunumları farklı tüketici ihtiyaçlarına göre kişiselleştirilerek yapay zekâ çözümleriyle yeniden tanımlanmalıdır.

EY Türkiye Tüketici Ürünleri ve Perakende Sektör Lideri ve Denetim Bölümü Şirket Ortağı Kaan Birdal, “Tüketiciler GenAI’ı ürün bulmak, sohbet robotlarından yararlanmak için kullanırken gelecekte hayatlarını daha da kolaylaştıran bir çözüm olarak benimseyecek. Bu nedenle şirketlerin tüketicilerin gelecekte yapay zekâyı nasıl ve nerelerde kullanacağını şimdiden değerlendirmesi ve buna göre senaryolar oluşturması gerekiyor. Öte yandan şirketler risk ve ödül paradoksunu iyi değerlendirmeli ve kendisini doğru konumlandırılmalı. Şirketlerin yapay zekâyı benimsemesi, tüketici davranışlarını da önemli ölçüde değiştirecek. Bu nedenle tüketici ürünleri ve perakende şirketlerinin, yapay zekâ konusundaki stratejilerini her açıdan değerlendirmesi ve en fazla değer katacak şekilde uygulamaya alması gerekiyor” dedi.

Raporun tamamına EY Web sitesi üzerinden ulaşılabilir.

Yüksek Faizli Piyasa Koşullarında Araç Kiralamak, Satın Almaktan Daha Kârlı!

Satınalma Eğitimi Yüksek Faizli Piyasa Koşullarında Araç Kiralamak, Satın Almaktan Daha Kârlı

Satınalma Eğitimi Yüksek Faizli Piyasa Koşullarında Araç Kiralamak, Satın Almaktan Daha KârlıGünümüzde bireyler ve işletmeler için ulaşım, günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Bu bağlamda, araç sahibi olmak, genellikle ihtiyaçları karşılamak adına düşünülen ilk seçeneklerden biridir. Ancak son yıllarda, araç kiralama, araç satın almanın önüne geçerek daha cazip bir alternatif olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu makalede, araç kiralamanın, araç satın almaktan neden daha kârlı olduğunu çeşitli açılardan ele alacağız.

Başlangıç Maliyeti
Araç satın almak, genellikle yüksek bir başlangıç maliyeti gerektirir. Araç fiyatlarının artışı, döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve vergiler, araç satın almayı giderek daha maliyetli hale getirmektedir. Öte yandan, araç kiralama, büyük bir peşinat ödemesi gerektirmez ve aylık sabit ödemelerle bütçe planlaması daha kolay yapılabilir. Bu durum, özellikle sermayesini farklı yatırımlara yönlendirmek isteyen bireyler ve işletmeler için önemli bir avantaj sağlar.
Bakım ve Onarım Masrafları
Araç sahibi olmak, düzenli bakım ve olası onarım masraflarını da beraberinde getirir. Bu maliyetler, zaman içinde ciddi boyutlara ulaşabilir ve beklenmedik masraflar, bütçe üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Araç kiralama ise genellikle bakım ve onarım masraflarını kiralama şirketinin üstlenmesiyle bu yükü hafifletir. Kiralama süresince araçla ilgili herhangi bir sorun yaşandığında, kiralama şirketi hızlı bir şekilde çözüm sunar, bu da kullanıcıya zaman ve para tasarrufu sağlar.
şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi
Şirket Operasyonlarında Ulaştırma ve Filo Yönetimi Eğitimi
Sigorta ve Vergi Avantajları
Araç sahipleri, sigorta ve vergi ödemeleri konusunda da sorumluluk taşırlar. Trafik sigortası, kasko sigortası ve yıllık vergiler, araç sahipliği maliyetlerini artıran unsurlardır. Kiralama şirketleri ise genellikle sigorta ve vergi işlemlerini kendileri üstlenirler ve bu masrafları kiralama bedeline dahil ederler. Bu da kullanıcıların sigorta ve vergi işlemleriyle uğraşma zorunluluğunu ortadan kaldırır ve maliyetleri daha öngörülebilir hale getirir.
Değer Kaybı ve İkinci El Piyasası Riski
Araçlar, satın alındıkları andan itibaren değer kaybetmeye başlarlar. İkinci el piyasasında araç satışı, zaman alıcı ve kimi zaman zararla sonuçlanabilir. Araç kiralama, bu riski tamamen ortadan kaldırır. Kiralama süresi sonunda araç, kiralama şirketine iade edilir ve kullanıcı, aracın değer kaybı konusunda endişelenmek zorunda kalmaz.
Esneklik ve Teknolojik Yenilikler
Araç kiralama, kullanıcıya araç filosunu ihtiyaçlarına göre düzenleme esnekliği sunar. İşletmeler, dönemsel taleplerine göre araç sayısını artırıp azaltabilirler. Ayrıca, kiralama süresi dolduğunda yeni model araçlara geçiş yapma imkanı, kullanıcıların en son teknolojilere ve güvenlik özelliklerine sahip araçları kullanmalarını sağlar. Bu, hem konfor hem de güvenlik açısından büyük bir avantajdır.
Çevresel ve Ekonomik Sürdürülebilirlik
Araç kiralama, aynı zamanda çevresel ve ekonomik sürdürülebilirlik açısından da avantajlar sunar. Kiralık araç filoları, genellikle daha yeni ve daha çevre dostu araçlardan oluşur. Bu, karbon ayak izinin azaltılmasına katkıda bulunur. Ayrıca, araç paylaşımı ve kiralama sistemleri, bireysel araç sahipliğine kıyasla daha verimli bir kaynak kullanımı sağlar.
Sonuç olarak, araç kiralama, başlangıç maliyeti, bakım ve onarım masrafları, sigorta ve vergi avantajları, değer kaybı riski, esneklik ve çevresel sürdürülebilirlik gibi birçok açıdan araç satın almaktan daha kârlı bir seçenek olarak öne çıkmaktadır. Hem bireyler hem de işletmeler için ekonomik ve pratik çözümler sunan araç kiralama, günümüzün değişen ihtiyaçlarına en uygun yanıtı vermektedir. Bu nedenle, araç ihtiyacı olan herkesin, araç satın almak yerine kiralama seçeneğini ciddi olarak değerlendirmesi, uzun vadede daha kârlı bir tercih olacaktır.

SATIN ALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ YAZI DİZİSİ

SATIN ALMA EĞİTİM TESTLERİ

PAZARLIK BECERİ ANKETİ

Kitap Önerileri : 

  • MÜZAKERE TEKNİKLERİ ve PAZARLIK BECERİLERİ (E-Kitap 2. Baskı), Prof. Dr. Murat ERDAL, Erişim için profesyonel üyelik işlemlerinizi tamamlamanız gerekmektedir.
  • SATINALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ, Prof. Dr. Murat ERDAL, (Beta Yayıncılık),  4. Baskı.

-> Eğitim Kataloğunu İndirebilirsiniz ->   https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf

-> ŞİRKET EĞİTİMLERİNİZ İÇİN TEKLİF ALIN -> egitim@satinalmadergisi.com

E-Ticaret Sektöründe Ciddi Bir İstihdam Açığı Var !

Satınalma Eğitimi E Ticaret Sektöründe Ciddi Bir İstihdam Açığı Var

Satınalma Eğitimi E Ticaret Sektöründe Ciddi Bir İstihdam Açığı Var10 yıldır ücretsiz e-ticaret eğitimleri veren Ticimax, geçtiğimiz yıl akademi olarak faaliyete geçirdiği Ticimax Kampüs’ün birinci yılını kutladı. Ticimax Kampüs bünyesinde ücretsiz olarak verilen fiziksel ve online eğitimler ile bir yılda 6 binden fazla insana e-ticaret ve e-ihracat yapmayı öğrettiklerini ifade eden TOBB E-ticaret Meclisi Üyesi, Ticimax E-ticaret Sistemleri Kurucu CEO’su Cenk Çiğdemli, yaptığı lansman konuşmasında şunları aktardı:

Sektörde İstihdam Açığı Var

“2014 yılından itibaren ticaret odaları ve üniversiteler işbirliğinde il il gezerek e-ticaret anlatıyoruz. Şirket bünyesinde ücretsiz eğitimler de veriyorduk. Pandeminin başlamasıyla beraber eğitimlerimizi online platforma taşımıştık. Şimdi, Ataşehir’de geçen yıl kuruluşunu gerçekleştirdiğimiz Ticimax Kampüs binamızda hem online hem fiziksel olarak ücretsiz eğitimlerimize devam ediyoruz. Pandemiyle beraber e-ticaret sektörü inanılmaz bir hızla büyüdü. On binlerce yeni e-ticaret sitesi açıldı. Bunlardan 4-5 bin tanesinin altyapı kurulumunu biz sağladık. Sektör bu kadar ani biz hızla büyüyünce ciddi bir istihdam açığı ortaya çıktı. Bu istihdam açığını kapatmak ve sektöre uzman yetiştirmek amacıyla geçtiğimiz yıl Ticimax Kampüs’ü hayata geçirdik. Dileyen herkese ücretsiz olarak sınıflarda ve online olarak eğitim veriyoruz. Son bir yılda eğitim verdiğimiz öğrenci sayısı 6 bini geçti. Ticimax Kampüs bünyesinde, e-ticaret, e-ihracat, pazaryerleri, SEO, sosyal medya satış ve pazarlama yöntemleri, depo yönetimi, reklam, Google Analytics ve e-ticaret fotoğrafçılığı gibi onlarca başlıkta ücretsiz eğitim sunuluyor.”

Ödül Plaketleri Verildi

14 Mayıs Salı günü gerçekleşen lansman toplantısında Ticimax Kampüs eğitimlerinde işbirliği sağlanan markaların temsilcilerine de ödül plaketi takdim edildi. QNB E-finans, QNB Finansbank, Iyzico, HepsiJET, İstanbul Teknik Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, Digital Exchange, Sipay, Asset GLI, Company Global, D&F Management Institute, Empathos Academy, FaFaour, İda Dijital, Keyo Digital, Lidio, Me Consultancy, Media Store, Pam Ajans, Saygın Patent, Setrow, Theatron Kurumsal, Tunesoft, Work Medya, Yuppion ve 360 Derece Ticaret temsilcileri ödül plaketlerini aldı.

Digital Age Tech Summit Gerçekleşti: “Yarının Zekâsı” Temasıyla Düzenlenen Zirvede Yapay Zekâ Devrimi Tartışıldı

Satınalma Eğitimi Digital Age Tech Summit Gerçekleştiyarının Zekâsı Temasıyla Düzenlenen Zirvede Yapay Zekâ Devrimi Tartışıldı

Satınalma Eğitimi Digital Age Tech Summit Gerçekleştiyarının Zekâsı Temasıyla Düzenlenen Zirvede Yapay Zekâ Devrimi TartışıldıBu yıl 17’ncisi düzenlenen dijital çağın zirvesi Digital Age Tech Summit, Yarının Zekâsı” temasıyla 16 Mayıs günü Divan Kuruçeşmede teknoloji dünyasının önde gelen düşünürlerini, iş profesyonellerini ve medya mensuplarını bir araya getirdi. Teknolojinin geleceğini keşfetmek isteyenler için unutulmaz bir deneyim sunan zirve, katılımcılarına bilgi ve eğlence dolu bir gün yaşattı.

Dünyanın dört bir yanından uzmanları, konuşmacıları ve iş profesyonellerini bir araya getiren ve bu yıl gerçekleştirilen Digital Age Tech Summit, nefes kesen bir katılım ve ilham verici oturumlarla teknoloji dünyasında unutulmaz bir iz bıraktı. Teknoloji dünyasının nabzını tutan bir etkinlik olarak öne çıkan zirvede yapay zekânın sağlık, tasarım, medya ve pazarlama gibi farklı alanlardaki uygulamaları derinlemesine tartışıldı. Prof. Dr. Hüseyin Şeker’in “değerli veri” vurgusu, yapay zekâ çağında verinin güvenliği ve etik kullanımının önemini bir kez daha gözler önüne serdi.

Zirvede öne çıkan bir diğer konu ise dezenformasyonla mücadele oldu. Ercüment Şener ve Julian Payne, dijital çağda itibar yönetimi ve güvenilir haber kaynaklarının önemine dikkat çekti. Benedict Evans ise yeni teknolojilerin küresel etkilerini analiz ederek, bireysel kullanıcıların gelecekteki ihtiyaçlarını ve beklentilerini değerlendirdi.

Veri Yönetiminden Yapay Zekâya

Accenture Yapay Zekâ ve Data Direktörü Dr. Dimitris Vlitas, yapay zekâ modellerinin kâr-zarar optimizasyonu, fiyat belirleme ve envanter yönetimi gibi stratejik alanlardaki etkilerini örneklerle anlattı. Yeni teknolojilerin tasarım dünyasındaki etkilerini ise Zaha Hadid Architectsin direktörü Cristiano Ceccato ve Seul Yapay Zekâ Müzesinin mimarı Melike Altınışık tartıştı.

Etkinlik boyunca, yapay zekâ destekli yaratıcılık, medya planlamada yapay zekâ kullanımı ve girişimcilik ekosisteminde yapay zekânın rolü gibi konular da ele alındı. Digital Age Tech Summit, sadece teknolojik gelişmeleri tartışmakla kalmayıp, bu gelişmelerin toplumsal etkilerini de sorgulayan bir platform olarak dikkat çekti.

Prof. Hüseyin Şeker, “Yapay Zekâ için verinin kritik rolünü anlattı”

Prof. Dr. Hüseyin Şeker, konuşmasında verinin yapay zekâ için ne denli kritik bir temel oluşturduğunu vurguladı. “Veri olmadan yapay zekâya öğretemezsiniz. Veri olmadan onun üzerine bir şeyler bina edemezsiniz. Veri olmadan oradan para kazanamazsınız.” diyerek verinin önemine dikkat çeken Şeker, Covid-19 sürecinde verinin rolüne de değinerek, “Covid-19 sürecinde veriyi toplayıp analiz ederek birçok sonuca ulaştık. Ülkeler çeşitli stratejiler geliştirdiler ve bu stratejilerin hepsi veriye dayanıyordu.” ifadesiyle veri analizi sayesinde geliştirilen stratejilerin etkilerini anlattı.

Ayrıca, sağlık verilerinin yapay zekâ algoritmalarını geliştirmede büyük bir değere sahip olduğunu belirten Şeker, “Sağlık verileri, yapay zekâ çözümleri ile insanların daha sağlıklı olması için kullanılabilir.” diyerek sağlık alanındaki veri kullanımının önemini vurguladı. Verinin doğru kaynaklardan gelmesi gerektiğine de dikkat çeken Şeker, “Verilerin doğru ve güvenilir kaynaklardan gelmesi çok önemli. Yanlış veriler, aldatıcı sonuçlara yol açabilir.” diyerek veri güvenliğinin altını çizdi. Prof. Dr. Şeker, konuşmasının sonunda yapay zekânın gelecekteki potansiyeline değinerek, “Yapay zekâ, dijital dünyada büyük bir potansiyele sahip ve bu potansiyel doğru veri ile daha da büyüyebilir.” ifadesiyle yapay zekâ ve veri dünyasının gelecekteki rolüne işaret etti.

Dijital Çağda İtibar ve Dezenformasyon Tehdidi

Zirvenin öğleden sonraki ilk bölümünde Ünite Edelman Strateji Geliştirme Başkanı Ercüment Şener ile Edelman Global, Kriz ve Risk Başkanı Julian Payne, “Dijital Çağda Risk Algısı İtibarın Neresinde?” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi. Julian Payne, özellikle sosyal medyanın etkisinin altını çizerek, dijital çağda mitler ve yanlış bilgilerin markalar ve hükümetler için en büyük tehdit olduğunu belirtti. Payne, “Mitler ve yanlış bilgiler, markaların ve diğer kurumsal yapıların karşılaştığı en büyük zorluk. Hikâyelerin yaratılma ve yayılma hızı inanılmaz boyutlarda. Eskiden bir haberin yayımlanması ve yayılması için 24 saatlik bir döngü vardı, şimdi ise bu süre sadece birkaç saat.” dedi.

Ayrıca, bir dönem danışmanlığını yürüttüğü İngiliz Kraliyet Ailesi’nin yeni teknolojilere uyum sağlama konusundaki başarısını örnek gösteren Payne, yapay zekâ ve üretken yapay zekâ teknolojilerinin, tanınmış kişilerin itibarını tehdit eden dezenformasyon yaratma potansiyeline dikkat çekti. Ercüment Şener ise geleneksel medya kuruluşlarına duyulan güvenin düşüşüne vurgu yaparak, güvenilir haber kaynaklarının önemini ve dezenformasyonla mücadelede oynayabilecekleri kritik rolü tartıştı.

Küresel Perspektif: Benedict Evans ile Yeni Teknolojiler

Dünyanın önde gelen teknoloji analistlerinden Benedict Evans, yeni teknolojilerin küresel ölçekte yaratacağı yankıları masaya yatırdı. Evans, global markaların yapay zekâ hamleleri ve teknoloji şirketlerinin yatırımlarını analiz ederek, bireysel kullanıcıların gelecekteki teknoloji temelli ihtiyaçlarını değerlendirdi.

Google Türkiye CMOsu Serkan Girgin ise Hızlanan Gelecek: Yapay Zekâ ve İnovasyon” oturumunda yapay zekânın yeni dünyasına bir bakış sunarak, inovasyonun hızlandığı geleceği değerlendirdi.

Yapay Zekâ ve Bireysel Yaratıcılık: İçeriğin Evrimi” oturumunda ise ByteDance/TikTok Türkiye Ülke Direktörü Barış Aldanmaz, yapay zekâ ve bireysel yaratıcılık üzerine içeriğin evrimini anlattı.

Medyada Yapay Zekâ Kullanımı

Adin.ai Kurucu Ortağı ve COOsu Selin Ergin Acar, Papara Pazarlama Lideri Perin Saraoğlu, LOréal Türkiye Medya ve Dijital Yetkinlikler Geliştirme Yöneticisi Bahar Arslangiray ve Vodafone Pazarlama Direktörü Selen Ertem Tüylüoğlu, yapay zekânın geleneksel medya planlamadaki etkilerini tartıştı. Geleneksel Medya Planlamada Yapay Zekâ Etkisi: Yerimize mi Yanımıza mı?” oturumunda, teknolojinin medya üzerindeki dönüşümü ele alındı.

Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Murat Çağrı Süzer ve M. Serdar Kuzuloğlu, Yarının Akıllı Sistemleri Kişisel Deneyimi Baştan Yarattı” oturumunda, kişisel deneyimlerin akıllı sistemler aracılığıyla nasıl dönüştüğünü anlattı.

Zekâya Yatırım: Yatırımcı ve Girişimci İlişkisi

Etkinliğin bir başka dikkat çekici oturumunda ise Fatih İşbecer, Alper Mat ve crait.it AI Technologies Kurucu ve CEOsu Safiye Dinçtürk Turgut, Zekâya Yatırım Her Zaman Kazandırır” panelinde, yapay zekâ çözümlerinin yatırımcı ve girişimci ilişkisine nasıl yeni alanlar açtığını tartıştı.

MediaCat İnternet Editörü Simge Şenses moderatörlüğünde gerçekleşen Gerçeğin Bir Adım Ötesi: Piksellerden Kitlelere” oturumunda Ford Türkiye Pazarlama COE Lideri Talat İşçioğlu ve VML Türkiye Yönetici Kreatif Direktörü Arkın Kahyaoğlu, sanal influencer Alinin geliştirilme sürecini ve elde edilen çıktıları aktardı.

“Start Tuşuna Basın: Yeni Kitlelere Ulaşma Oyunu”

Bu yılki zirvenin son oturumu olan “Start Tuşuna Basın: Yeni Kitlelere Ulaşma Oyunu” panelinde ise Gaming in Turkey Kurucusu Ozan Aydemir, İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İstanbul Blockchain Women Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Çağla Gül Şenkardeş ve Joygame Publishing CEO’su Burak Günsev, dijital oyun dünyasında yeni kitlelere ulaşmanın stratejilerini tartıştı.