Türk Organik Sektörü 1 Milyar Dolar İhracat Hedefliyor

Yeşil ve yaşanabilir bir dünya için sürdürülebilirliğin en önemli ayaklarından birinin organik üretim ve ihracatını artırmak olduğuna inanan Türk organik sektörü, dünya organik sektörünün en büyük buluşması BioFach Organik Ürünler Fuarı’nda, Türk organik gıdalarını dünyanın beğenisine sundu.

Yıllık 1,6 milyon ton organik gıda üretimimiz olduğunu belirten Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, dünya genelinde 121 milyar Avro’luk bir hacme ulaşan organik sektöründen yüzde 1 pay almayı hedeflediklerini, Bu yıl 14-17 Şubat 2023 tarihleri arasında Almanya’nın Nürnberg şehrinde düzenlenen BioFach Fuarı’na bu amaçla çeyrek asırdır Türkiye Milli Katılım Organizasyonu gerçekleştirdiklerini dile getirdi.

Türkiye Marka standında Dünyaca Ünlü Türk Şef İbrahim Önen’in, Türk organik ürünleriyle; organik severlere geleneksel Türk mutfağıyla Batı mutfağının harmanlandığı birbirinden lezzetli yemekler hazırlayıp ziyaretçilerin hem gözüne hem de midesine hitap ettiğini vurgulayan Eskinazi, “Avrupalılara bir lezzet şöleni yaşattık. Milli katılım organizasyonumuzla 16, bireysel 26 olmak üzere toplam 42 Türk firmamız BioFach Fuarı’na katıldı. Türk firmaları yoğun olarak; kuru meyve, tahıl ve bakliyat, dondurulmuş gıda, fındık, meyve suyu ürünlerini sergiledi. Fuar, 95 ülkeden 2 bin 765 firma ve 135 ülkeden 36 bin ziyaretçiyi buluşturdu.”

Avrupa Birliği’nin en çok ithalat yaptığı 3 ülke arasına girmeyi hedefliyoruz

Türkiye’de 49 bin çiftçinin 352 bin hektar alanda, 267 tür ve 1,6 milyon ton organik ürün ürettiği bilgisini paylaşan EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Türkiye’de organik üretime ayrılan alanlar yüzde 1,7 ile dünya ortalamasının üzerinde. Organik üretici sayısında AB’de 3., dünyada 12. Sıradayız. Ege Bölgesi organik üretim ve ihracatında lider konumda. Türkiye’nin organik ürün ihracatının yüzde 75’i Ege Bölgesi’nden gerçekleştiriliyor. Yıllık 3 milyon tona yakın organik ürün ithal eden Avrupa Birliği’nin en çok ithalat yaptığı ülkeler arasında 7. Sıradayız, hedefimiz bu listede ilk üçe girmek” diyerek sözlerini noktaladı.

Işık: “AB Yeşil Mutabakatına 35 yıl önce uyum sağladık”

Avrupa Birliği’nin 2019 yılında dünyanın gündemine getirdiği, Avrupa Yeşil Mutabakatı’yla; iklim krizine karşı daha yeşil ve yaşanabilir bir dünyanın temellerini attığını dile getiren Ege İhracatçı Birlikleri Organik Ürünler ve Sürdürülebilirlik Koordinatörü ve Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, Türk organik sektörünün Avrupa Yeşil Mutabakatı hedeflerine uyum sağlamış bir sektör olduğuna dikkati çekti.

Organik sektörü olarak 1 milyar dolar ihracat hedefliyoruz

“Türkiye’nin de yaklaşık 35 yıllık organik sektöründe bir deneyimi var” tespitinde bulunan Başkan Işık, “Bu tecrübelerimizle diğer sektörlerimizin iklim kriziyle mücadelesine örnek olmalıyız ve 2050 yılına kadar Türkiye’nin karbon nötr hedeflerine ulaşmak için BioFach Fuarı ve benzer organizasyonlarda güçlü bir şekilde yerimizi almamız gerekiyor. En büyük ihraç pazarımız AB’nde konumumuzu korumak, sürdürülebilir ve çevreci üretim yapabilmek, küresel iklim krizine dur diyebilmek için insancıl bir ekosistemi tüm sektörlerimizde kurmak ve hayata geçirmek zorundayız. Ege İhracatçı Birlikleri olarak sürdürülebilirlik ile ilgili adımlarımızı atmak, stratejik planımızın öncelikli maddeleri arasında. Almanya Tarım Bakanı Cem Özdemir, pandemi sonrasında Almanya ve Avrupa Birliği organik üretimi yüzde 30 artırma kararı aldığını net bir şekilde dünya kamuoyuna iletti. Bizim de önceliğimiz topraklarımızı koruyarak, sağlıklı gıda üretiminde sürdürülebilirliği sağlamak olacak. Organik üretimi artırmak için topraklarımızı korumamız şart. UR-GE ve ARGE projelerimizle bu başlığa odaklanacağız. Üniversiteler, Enstitüler, üreticiler bu konuda paydaşlarımız olacak. Günümüzde 500 milyon dolar seviyesinde olan organik ürün ihracatımızı bu sayede 1 milyar dolara çıkaracağımıza inanıyoruz” şeklinde konuştu.

BioFach Fuarı’nda 100’den fazla etkinlik yapıldı

BioFach Fuarı’nda organik ürünler konusunda uzmanlar eşliğinde 100 kadar workshoplar, sempozyum ve müzakereler yapılırken, BioFach’ın patronluğunu yapan IFOAM (International Federation of Agricultural Movements) tarafından sürdürülen “BioFach Congress” Programına yoğun bir katılım gerçekleştirildi. Fuar pandemi sonrası 2 yıllık aranın ardından kendi tarihi olan Şubat ayında düzenlendi. Pandemi sonrasındaki ilk fuar, ziyaretçi ve katılımcı sayısı olarak pandemi öncesi dönem rakamlarının gerisinde kalsa da, katılımcılar pandemi sonrası normalleşme süreci içerisinde değerlendirildiğinde katılımcı ve ziyaretçi sayılarından oldukça memnun kaldıkları bir fuar olarak değerlendirdiler. Özellikle ziyaretçi profili Türk firmalarını mutlu etti.

BioFach Fuarı’nı ziyaret eden Nürnberg Başkonsolosluğu Konsolos Vekili Ünal Atçalıoğlu ve Münih Ticaret Ataşesi Ali Bayraktar Türk firmalarının standlarını ziyaret ederek, Türk firmalarına Avrupa ve organik pazarıyla ilgili deneyimlerini aktardılar.

BioFach Fuarı’na Türkiye Milli Katılım Organizasyonuyla; Arnada Gıda Tic San. A.Ş., Biyo-Sam Organik Tarım Nakliye Gıda İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., Deniz Foods Dış Ticaret ve Gıda San. Ltd. Şti., Ertürk Üzüm ve Tarım Ürünleri A.Ş., Göknur Gıda Maddeleri Enerji İmalat İth. İhr. Tic. ve San. A.Ş., Işık Tarım Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş., Kırlıoğlu Tarımsal Ürünler Gıda İnş. San. Tic. A.Ş., Mapeks Gıda ve Sanayi Mamulleri İhr. ve Tic. A.Ş., Nimeks Organik Tarım Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti., Osman Akça Tarım Ürünleri İth. İhr. San. ve Tic. A.Ş., Özgür Tarım Ürünleri San ve Tic A.Ş., Pagmat Pamuk Tekstil Gıda San. ve Tic. A.Ş., Saneks Kuru İncir İşl ve Tic A.Ş., Seyrani Agro Gıda San. Dış. Tic. Ltd. Şti, Tunay Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş., ve Yavuz İncir Gıda Tarım Ticaret Limited Şirketi firmaları katıldı.

Acil Durumlarda İşçi Görev Tanımı Dışında Çalıştırılabilir mi ?

Yargıtay’a göre, “İş hukukunun en tartışmalı alanlarından biri çalışma koşullarının tespiti ile bu koşulların uygulanması, değişiklik yapılması, en nihayet işçinin kabulüne bağlı olmayan değişiklik ile işverenin yönetim hakkı arasındaki ince çizginin ortaya konulmasıdır.

İş hukuku, işçi hakları yönünden sürekli ileriye yönelik gelişimci bir karaktere sahiptir. Bu anlayıştan hareket edildiğinde, işçinin haklarının iş ilişkisinin devamı sırasında daha ileriye götürülmesi, iş hukukunun temel amaçları arasındadır. Çalışma koşulları bakımından geriye gidişin işçinin rızası hilafına yapılamaması gerekir.

İş ilişkisinden kaynaklanan ve işin yerine getirilmesinde tabi olunan hak ve borçların tümü, “çalışma koşulları” olarak değerlendirilmelidir.

4857 sayılı İş Kanununun 22. maddesindeki, “işveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir” şeklindeki düzenleme, çalışma koşullarındaki değişikliğin normatif dayanağını oluşturur.

Çalışma koşullarının değişikliğinden söz edebilmek için öncelikle bu koşulların neler olduğunun ortaya konulması gerekir.

Sözü edilen 22. maddenin yanı sıra Anayasa, yasalar, toplu ya da bireysel iş sözleşmesi, personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ile işyeri uygulamasından doğan işçi ve işveren ilişkilerinin bütünü, çalışma koşulları olarak değerlendirilmelidir.

İş sözleşmesinin esaslı unsurları olan işçinin iş görme borcu ile bunun karşılığında işverenin ücret ödeme borcu, çalışma koşullarının en önemlileridir. Bundan başka, işin nerede ve ne zaman görüleceği, işyerindeki çalışma süreleri, yıllık izin süreleri, ödenecek ücretin ekleri, ara dinlenmesi, evlenme, doğum, öğrenim, gıda, maluliyet ve ölüm yardımı gibi sosyal yardımlar da çalışma koşulları arasında yerini alır. İşçiye özel sağlık sigortası yapılması ya da işverence primleri ödenmek kaydıyla bireysel emeklilik sistemine dahil edilmesi de çalışma koşulları kavramına dahildir (Yargıtay 9.HD. 27.10.2008 gün 2008/29715 E, 2008/28944 K.).

Uygulamada, yazılı olarak yapılan iş sözleşmelerinde çoğunlukla işçinin yerine getireceği iş, unvanı, ücret ve ekleri belirtilmekle birlikte, çalışma koşullarının tespitine yönelik ayrıntılı düzenlemelere yer verilmemektedir. Bu noktada çalışma koşullarının tespiti ve değişikliğin yapılıp yapılmadığı konularında ispat sorunlarını beraberine getirmektedir. Çalışma koşullarında işçi aleyhine esaslı değişiklik yapıldığı konusunda ispat yükü işçidedir.

İş sözleşmesinde, gerektiğinde çalışma koşullarında değişiklik yapabileceğine dair düzenlemeler bulunması halinde, işverenin genişletilmiş yönetim hakkından söz edilir. Bu halde işveren, yönetim hakkını kötüye kullanmamak ve sözleşmedeki sınırlara uymak kaydıyla işçinin çalışma koşullarında değişiklik yapma hakkını sürekli olarak kazanmış olmaktadır. Örneğin, işçinin gerektiğinde işverene ait diğer işyerlerinde de görevlendirilebileceği şeklindeki sözleşme hükümleri, işverenin bu konuda değişiklik yapma hakkını saklı tutar. Anılan hak objektif olarak kullanılmalıdır. İşçinin iş sözleşmesinin feshini sağlamak için sözleşme hükmünün uygulamaya konulması, işverenin yönetim hakkının kötüye kullanılması niteliğindedir (9. HD. 7.7.2008 gün, 2007/24548 E, 2008/19209 K.).

Çalışma koşullarını belirleyen kaynaklar arasında, iş sözleşmesinin eki sayılan personel yönetmeliği veya işyeri iç yönetmeliği gibi belgeler de yerini alır. Bu nedenle işçinin açık veya örtülü onayını almış personel yönetmeliği, iş sözleşmesi hükmü niteliğindedir. İşyerinde öteden beri uygulanmakta olan personel yönetmeliğinin kural olarak işçi ile iş ilişkisinin kurulduğu anda işçiye bildirilmesi gerekir. Daha sonra yapılacak olan değişikliklerin de işçiye duyurulması bağlayıcılık açısından gereklidir. Yasal veya sözleşme gereği bir zorunluluk olmadığı halde, işyerinde uygulana gelen “işyeri uygulamaları” da çalışma koşullarının belirlenmesinde etkindir.

İşyerindeki uygulamaların tüm işçiler yönünden ortak bir nitelik taşıması mümkün olduğu gibi, eşit konumda olan bir ya da birkaç işçi açısından süregelen uygulamalar da çalışma koşullarını oluşturabilir.

Çalışma koşullarının değiştirilmesi, işçiye hiç iş verilmemesi ya da daha az iş verilmesi şeklinde de ortaya çıkabilir. İşçinin parça başı ücret usulüne göre çalıştığı durumlarda bu durumun işçi aleyhine olduğu tartışmasızdır. Ancak işçiden iş görmesi istenmemekle birlikte, ücret ve diğer aynî veya sosyal haklarının aynen devam ettirilmesi de çalışma koşullarında değişiklik anlamına gelebilir. Gerçekten, işçinin çalıştığı sürece kendisini geliştirme imkanına sahip olduğu kabul edilmelidir.

İşçinin işyerinden kaynaklanan geçerli nedenlerle sürekli olarak işyerinin değiştirilmesi şeklinde bir uygulamanın varlığı halinde, başka işyerlerinde zaman zaman görevlendirilmesi çalışma koşulları arasındadır. Böyle bir durumda işçiye bir başka işyerinde görev verilmesi, kural olarak çalışma koşullarında değişiklik niteliğinde sayılmaz. Örneğin işçinin çeşitli şantiyelerin proje müdürü olması ve sürekli olarak değişik yerlerde kurulu bu şantiyelerde görev yapması halinde, kabul edilebilir sınırlar dahilinde aynı türdeki bir başka görevlendirmeyi reddedemez.

Çalışma koşullarındaki değişiklik, işverenin yönetim hakkı ile doğrudan ilgilidir. İşveren işyerinin kârlılığı, verimliliği noktasında işin yürütümü için gerekli tedbirleri alır. İş görme ediminin yerine getirilmesinin şeklini, zamanını ve hizmetin niteliğini işveren belirler. İşverenin yönetim hakkı, taraflar arasındaki iş sözleşmesi ya da işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinde açıkça düzenlenmeyen boşluklarda uygulama alanı bulur.

Yasanın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, çalışma koşullarının, tarafların karşılıklı uzlaşmaları ile değiştirilmesinin her zaman mümkün olduğu kurala bağlanmıştır. Çalışma koşullarında değişiklik konusunda işçinin rızasının yazılı alınması yasa gereğidir. Aynı zamanda işverence değişiklik teklifinin de yazılı olarak yapılması gerekir. İşçi çalışma koşullarında yapılmak istenen değişikliği usulüne uygun biçimde yazılı olarak ve süresi içinde kabul ettiğinde, değişiklik sözleşmesi kurulmuş olur. İşçinin değişikliği kabulü, sadece bu işlem yönünden geçerlidir. Bir başka anlatımla işveren işçinin bir kez vermiş olduğu değişiklik kabulünü, daha sonraki dönemlerde başka değişiklikler için kullanamaz.

İşçinin değişikliği kabul yazısının işverene ulaşma anına kadar bu değişiklikten vazgeçmesi mümkündür. Yazılı olarak bir kabul olmamakla birlikte işçinin değişikliği kuşkuya yer vermeyecek biçimde kabul anlamına gelen davranışlar içine girmesi halinde, işçinin bu davranışı 22. maddenin ikinci fıkrası anlamında, çalışma koşullarında anlaşma yoluyla değişiklik olarak değerlendirilmelidir. İşyerinde müdür unvanını taşıyan bir işçinin daha alt bir göreve verilmesi ve işçinin bu yeni görevini benimseyerek çalışması durumu buna örnek olarak verilebilir.

Yapılan değişiklik önerisi, altı işgünü içinde işçi tarafından yazılı olarak kabul edilmediği sürece işçiyi bağlamaz. Bu sürenin geçirilmesinden sonra, işçinin değişiklik önerisini kabul etmesi, işçi tarafından işverene yöneltilen yeni icaptır. İşveren iş sözleşmesini ancak altı iş günlük sürenin geçmesinden sonra feshedebilir. İşçinin altı işgünü geçmesinden sonra yaptığı kabul beyanı üzerine işverenin iş sözleşmesini feshi, kendisine yöneltilen yeni icap beyanının örtülü olarak reddi anlamına gelir.

İşçi çalışma koşullarında esaslı değişikliği kabul etmez ve işyerinde çalışmaya devam edilirse, değişiklik gerçekleşmemiş ve sözleşme eski şartlarla devam ediyor sayılır. Bu durumda işveren, değişiklik teklifinden vazgeçerek sözleşmenin eski şartlarda devamını isteyebilir ya da çalışma koşullarında değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak koşulu ile sözleşmeyi feshedebilir

Acil ve arızî durumlarda işçinin görev tanımının dışında çalıştırılması ve onayı olmadan fazla mesai yaptırılması mümkündür. İşverenin yönetim hakkı bu tür olağanüstü durumlarda daha geniş biçimde değerlendirilmelidir. Örneğin işyerinde yangın, sel baskını veya deprem gibi doğal afetler sebebiyle önleyici tedbirlerin alınması sırasında, işçinin işverenin göstereceği her türlü işi, iş güvenliği tedbirleri ve insanın dayanma gücü dahilinde yerine getirmesi beklenir. Öte yandan, 4857 sayılı Yasanın 42. maddesi çerçevesinde zorunlu nedenlerle fazla çalışma işçinin kabulüne bağlı değildir ve yasal sınırlar gözetilerek işçinin işverence verilecek talimatlara uyması gerekir” [1].

Lütfi İNCİROĞLU

[1] Y9HD.02.07.2014 T., K.2012/21478., K.2014/22931 Legalbank.

Depremin Dış Ticarete Olumsuz Etkileri

Depremin Götürdükleri

Hiç istemesek de dünyanın neresinde olursa olsun deprem gibi bir felaketin götürdükleri, verdiği yıkıcı zararlar ekonomilere ciddi zararlar verir. Depremin var olduğu ülkedeki ekonomiye verdiği zararla birlikte morallerin bozulması sözle anlatılacak gibi değiller.

6 Şubat 2023’de ülkemizde peş peşe meydana gelen 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremi yaşayan illerimizde ekonomi, üretim tamamen durmuş adeta can pazarı oluşmuştur. Güneydoğu Anadolu Bölgesi İllerinde meydana gelen bu depremin yaralarını sarmak, ekonominin tekrar deprem öncesine dönmesini görmek yıllar alacaktır.

Deprem Öncesi Gaib Güney Doğu Anadolu İhracatçı Birlikleri Dış Ticaret Rakamları

Kaynak: https://www.gaib.org.tr/tr/istatistik-ve-raporlar.html

Gaziantep ki sanayisi günden güne gelişmekte ve bünyesinde oluşturduğu çeşitli organize sanayii bölgeleri ile Türk Ekonomisine önemli katkılar sunmaktadır.

Yukarıdaki tabloya bakıldığında GAİB Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği uhdesindeki illerdeki Ocak 2023 ayı dış ticaret rakamları Gaziantep’deki dış ticaret rakamları ile kıyas götürmeyecek derecede Gaziantep’in öncülüğünü ortaya koymuştur. Gaziantep tek başına Güneydoğu Anadolu’nun dış ticaretini sırtlamış durumdadır. Ülkemizin ve Güneydoğu Anadolu’nun yüz akıdır Gaziantep.

Gaib Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri’nin Deprem Sonrası Dış Ticaret Performansı Ne Olur ?

Hiçbir ülke yoktur ki hem deprem olsun, hem de ekonomisi şahlansın. Gaziantep’in liderliğini yaptığı Güneydoğu Anadolu dış ticaret rakamları bu depremle birlikte ciddi düşüş gösterecek. Zira Gaziantep’de bulunan organize sanayii bölgeleri gerek üretim, gerek mal temini, gerekse dış ticaret konularında acı fren yapacaktır.

Gaziantep başta olmak üzere depremden etkilenen diğer illerimiz de Anadolu’da bulunan çeşitli sanayii kuruluşlarına gerek ham madde, gerekse sanayii mamulü sağlamaktaydı. Şubat ayı sonunda T.C. Ticaret Bakanlığı’nın yayımlayacağı dış ticaret rakamlarına bakıldığında Gaziantep ve yöresindeki dış ticaret rakamlarının dramatik düşününe tanık olacağız.

Büyük geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum. Deprem felaketinde hayatlarını kaybeden kişilere Allah’tan rahmet, kederli ailelerine baş sağlığı diliyorum.  İnanıyorum ki çalışkan, yaratıcı Gaziantep ve diğer illerimiz depremin yaralarını kısa sürede sarar, normal hayatlarına dönerler.

Ocak 2023 Ayı Türkiye’deki Dış Ticaret Rakamları

T.C. Ticaret Bakanlığı web sitesinden aldığım rakamları paylaşmak istiyorum;

Kaynak: https://ticaret.gov.tr/istatistikler/dis-ticaret-istatistikleri

Ocak 2022 yılı ihracat rakamları ile Ocak 2023 yılı ihracat rakamları kıyaslandığında adına “rekor” da dense ihracatta USD.19.376.000.000.- lık rakam ile artış görülmektedir. Ancak aynı dönemlerdeki ithalat rakamlarını kıyasladığımızda rekorun USD.33.742.000.000.- lık rakam ile  zirve yaptığı bir ithalat karşımıza çıkmaktadır. Rekorlardan söz ederken hem ithalat hem de ihracat rakamlarından aynı anda söz etmek daha da gerçekçi olur.

Ancak ülkemizin yaşadığı ve hepimizi yasa boğan deprem Şubat 2023 ayı ihracat rakamlarını daha da aşağıya çekeceğe benzer. Dilim söylemek istemese de gerçek olan; Gaziantep ihracatında ciddi gerileme olacağıdır.

İhracatçının Önünde Engeller Var

Depremin yaratacağı olumsuzluğun yanında ihracatçının önündeki en büyük engel gerçek enflasyon rakamlarının üretim maliyetlerini arttırıp, ihracatçının uluslararası platformlarda fiyat vermesinin önünde engel olmakla birlikte yaklaşık 6 aydır tam saha pres yapılan döviz kurlarının hiç hareket etmemesi, ihracatçının tamamen rekabet gücünü tırpanladığı gibi, kurların sabit kalması ithalatçılara ciddi destek görünümü sergilemektedir.

Dahası

Döviz kurlarının alış / satış arasındaki makasın da geçen haftadan beri ciddi anlamda açılması; yani döviz alış kurunun daha da aşağıya, döviz satış kurunun daha da yukarıya çıktığını görmekteyiz.

Bu ne demektir?

Bankada dövizi olanlar dövizini satmayacak, döviz almak isteyenler ise döviz büfelerinden veya Tahtakale’den pazarlıkla dövizini alacaktır. Serbest dövizi olan kişiler de dövizlerini bankalarda değil, serbest piyasada pazarlık yapmak suretiyle satmayı tercih edecektir.

Kur makasının daha da açılmasının ülkemiz ekonomisine faydası olacak mıdır sizce?

Reşat BAĞCIOĞLU

Otomotiv Sanayii Derneği, Ocak 2023 Verilerini Açıkladı!

Ocak Ayında Üretim Yüzde 24, İhracat Yüzde 17 Arttı

Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) 2023 yılının Ocak ayı verilerini açıkladı. Bu kapsamda yılın ilk ayında toplam üretim bir önceki senenin aynı ayına göre yüzde 24 artarak 111 bin 837 adet, otomobil üretimi ise yüzde 48’lik artışla 70 bin 723 adet olarak gerçekleşti. Traktör üretimiyle birlikte de toplam üretim 116 bin 730 adede ulaştı. Otomotiv ihracatı ise 2022’nin aynı ayına göre adet bazında yüzde 17’lik yükselişle 79 bin 381 adedi buldu. Otomobil ihracatı da yüzde 46,1 oranında artarak 51 bin 122 adet oldu.

Türkiye otomotiv sanayiine yön veren 13 büyük üyesiyle sektörün çatı kuruluşu olan Otomotiv Sanayii Derneği (OSD), 2023 yılının Ocak ayına ait üretim ve ihracat adetleri ile pazar verilerini açıkladı. Ocak ayında toplam üretim bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 24 artarak 111 bin 837 adet, otomobil üretimi ise yüzde 48’lik artış göstererek 70 bin 723 adet olarak gerçekleşti. Traktör üretimiyle birlikte de toplam üretim 116 bin 730 adede ulaştı.

Ticari Araç Pazarı Yüzde 51 Arttı

Yılın ilk ayında ticari araç üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4 düşüş gösterdi. Ocak ayında ağır ticari araç grubunda üretim yüzde 56 artarken, hafif ticari araç grubunda üretim yüzde 8 geriledi. Bu dönemde, yük ve yolcu taşıyan ticari araç üretimi yüzde 4 oranında gerilerken, traktör üretimi yüzde 36’lık büyümeyle 4 bin 893 adede yükseldi. Pazara bakıldığında, 2022 yılı Ocak ayına göre ticari araç pazarı yüzde 51, hafif ticari araç pazarı yüzde 49 arttı, ağır ticari araç pazarı yüzde 62 oranında artış gösterdi.

Pazar, 10 Yıllık Ortalamaların Üzerinde

Ocak ayında toplam pazar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 35 artarak 53 bin 509 adet düzeyinde gerçekleşti. Ocak ayında, otomobil pazarı ise yüzde 29 oranında büyüyerek 37 bin 288 adede ulaştı. Son 10 yıllık ortalamalara bakıldığında da 2022 yılı Ocak ayında toplam pazar yüzde 55, otomobil pazarı yüzde 51, hafif ticari araç pazarı yüzde 67, ağır ticari araç pazarı ise yüzde 67 oranında artış gösterdi. Ocak ayında otomobil pazarında yerli araç payı yüzde 31 olurken, hafif ticari araç pazarında yerli araç payı yüzde 44 olarak gerçekleşti.

Toplam İhracatta Yüzde 17’lik Artış Var !

Ocak ayında otomotiv ihracatı 2022’nin aynı ayını göre adet bazında yüzde 17 oranında artarak 79 bin 381 adet olarak gerçekleşti. Otomobil ihracatı ise yüzde 46’lık yükselişle 51 bin 122 adet oldu. Aynı dönemde, traktör ihracatı da yüzde 25 artarak bin 718 adet olarak kayıtlara geçti. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, otomotiv sanayi ihracatı Ocak ayında toplam ihracattan aldığı yüzde 14 pay ile ilk sırada yer aldı.

2,8 Milyar Dolarlık İhracat Yapıldı

Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre toplam otomotiv ihracatı dolar bazında yüzde 23, Euro bazında ise yüzde 29 artış sağladı. Bu dönemde, toplam otomotiv ihracatı 2,8 milyar doları bulurken, otomobil ihracatı yüzde 40’lık artışla 874 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Euro bazında otomobil ihracatı ise yüzde 48 artarak 811 milyon Euro oldu. Aynı dönemde, dolar bazında ana sanayi ihracatı yüzde 26, tedarik sanayi ihracatı ise yüzde 20 oranında arttı.

ÖZET DEĞERLENDİRME – 2022/2023

2023 yılı Ocak ayında toplam üretim bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 24, otomobil üretimi yüzde 48 oranında arttı. Ocak ayında toplam üretim 111 bin 837 adet, otomobil üretimi ise 70 bin 723 adet düzeyinde gerçekleşti.

2023 yılı Ocak ayında toplam pazar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 35 artarak 53 bin 509 adet düzeyinde gerçekleşti. Ocak ayında otomobil pazarı ise yüzde 29 oranında artarak ve 37 bin 288 adet olarak gerçekleşti.

Ticari araç grubunda, 2023 yılı Ocak ayında üretim yüzde 4 seviyesinde azalırken, ağır ticari araç grubunda yüzde 56 arttı, hafif ticari araç grubunda ise yüzde 8 seviyesinde azaldı. 2021 yılı Ocak ayına göre ticari araç pazarı yüzde 51, hafif ticari araç pazarı yüzde 49 ve ağır ticari araç pazarı ise yüzde 62 oranında azaldı.

2023 yılı Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre, toplam otomotiv ihracatı adet bazında yüzde 17, otomobil ihracatı yüzde 46 oranında arttı.  Ocak ayında, toplam ihracat 79 bin 381 adet, otomobil ihracatı ise 51 bin 122 adet düzeyinde gerçekleşti.

2023 yılı Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre, toplam otomotiv ihracatı Dolar bazında yüzde 23, Euro bazında ise yüzde 29 arttı. Bu dönemde toplam otomotiv ihracatı 2,8 Milyar $ olarak gerçekleşirken, otomobil ihracatı yüzde 40 artarak 874 Milyon $ seviyesinde gerçekleşti. Euro bazında otomobil ihracatı ise yüzde 48 artarak 811 Milyon € seviyesinde gerçekleşti.

OTOMOTİV SANAYİİ 2023 YILI OCAK AYI SONUÇLARI

ÜRETİM

  • 2023 yılı Ocak ayında toplam üretim bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 24 artarak toplam 111 bin 837 adet olarak gerçekleşti.
2013-2023 Toplam ve Otomobil Üretim Gelişimi (Ocak) (x1000)
  • 2023 yılı Ocak ayında traktör üretimi ile birlikte toplam üretim 116 bin 730 adet olarak gerçekleşti.
  • 2023 yılına göre, yük ve yolcu taşıyan ticari araçlar üretimi, 2022 yılı Ocak ayında yüzde 4 seviyesinde azalırken, ürün grubu bazında üretim:
  • Kamyonda yüzde 52
  • Midibüste yüzde  86
  • Otobüste yüzde 81 oranlarında artarken
  • Minibüste   yüzde 8
  • Kamyonette yüzde 8 oranlarında azaldı.
  • 2023 yılı Ocak ayında otomobil üretimi, 2022 yılına göre yüzde 48 oranında artarak 70 bin 723 adet düzeyinde gerçekleşti.
2013-2023 Otomobil Üretim ve İhracat Gelişimi (Ocak) (x1000)
  • 2023 yılı Ocak ayında traktör üretimi yüzde 36 oranında azalarak 4 bin 893 adet oldu.
2013-2023 Traktör Üretim Gelişimi (Ocak) (x1000)

PAZAR

  • 2023 yılı Ocak ayında toplam pazar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 35 artarak 53 bin 509 adet düzeyinde gerçekleşti.
10 Yıllık Ortalama ve 2023/2022 Toplam Satışlar (x1000)
  • 2023 yılı Ocak ayında otomobil satışları, 2021 yılı aynı ayına göre yüzde 29 oranında arttı ve 37 bin 288 adet olarak gerçekleşti
10 Yıllık Ortalama ve 2023/2022 Otomobil Satışları (x1000)
  • 2023 yılı Ocak ayında otomobil pazarında ithalatın payı yüzde 69 olarak gerçekleşti.
  • 2023 yılı Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre toplam otomobil satışları yüzde 29, ithal otomobil satışları yüzde 46 ve yerli otomobil satışları yüzde 1 oranlarında arttı.
Otomobil Pazarında İthalatın Pazar Payı (%)
  • 2023 yılı Ocak ayında hafif ticari araç (minibüs + kamyonet) pazarında ithalatın payı yüzde 56 olarak gerçekleşti.
  • 2023 yılı Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre toplam hafif ticari araç satışları yüzde 49, yerli hafif ticari araç yüzde 1 oranlarında azalırken, ithal hafif ticari araç satışları yüzde 146 oranında arttı.
Hafif Ticari Araç Pazarında İthalatın Pazar Payı (%)
  • 2023 yılı Ocak ayında; bir önceki yılın aynı ayına göre ağır ticari araç pazarı yüzde 62 artarak 2 bin 615 adet, kamyon pazarı yüzde 56 oranında artarak 2 bin 343 adet, otobüs pazarı yüzde 227 oranında artarak 98 adet ve ise midibüs pazarı ise yüzde 112 oranında azalarak 174 adet düzeyinde gerçekleşti.
  • Son 10 yıllık ortalamalara göre 2023 yılı Ocak ayında toplam pazar yüzde 55, otomobil pazarı yüzde 51, hafif ticari araç pazarı yüzde 67 ve ağır ticari araç pazarı yüzde 67 oranlarında artış gösterdi.
Pazar 10 Yıllık Ortalama

(x1000)

2023

(x1000)

Değişim

%

Toplam 34,5 53,5 +55
Otomobil 24,8 37,3 +51
HTA 8,1 13,6 +67
ATA 1,6 2,6 +67

Not: Yapılan kapsamlı veri analizi çerçevesinde, veri tabanımızdaki son 10 yıllık Ağır Ticari Araç Pazarı verileri Temmuz 2018 itibariyle revize edilmiştir.

İHRACAT

  • 2023 yılı Ocak ayında adedi 51 bin 122 adet otomobil olmak üzere, toplam üretimin yüzde 71’ini oluşturan 79 bin 381 adet taşıt ihraç edildi. 2023 yılı Ocak ayında gerçekleşen taşıt aracı ihracatı, 2021 yılı aynı ayına göre yüzde 17 arttı.
  • Bu ayda otomobil ihracatı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 46 oranında artarken, ticari araç ihracatı yüzde 14 oranında azaldı. Traktör ihracatı ise 2022 yılına göre yüzde 25 artarak bin 718 adet olarak gerçekleşti.
Taşıt Araçları İhracatı (Adet)
  • Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) verilerine göre, 2023 yılı Ocak ayında toplam ihracat, 2022 yılına göre yüzde 23 oranında arttı ve 2,8 milyar $ oldu. Euro bazında ise yüzde 29 artarak 2,6 milyar € olarak gerçekleşti.
  • Bu dönemde, dolar bazında ana sanayi ihracatı yüzde 26 oranında , yan sanayi ihracatı yüzde 20 oranında arttı.
Otomotiv Ana ve Yan Sanayi İhracatı (ABD $) Kaynak: Uludağ İhracatçı Birlikleri. UİB tarafından OSD için özel olarak analiz edilen Otomotiv İhracatı kapsamında; UİB Türkiye Geneli Otomotiv Endüstrisi sınıflandırmasına kıyasla “Römork ve Yarı Römork” , “Tarım Traktörü” verileri dahil edilmekte; “Kullanılmış Araçlar” ,”İki Tekerlekli Taşıtlar”, “Demiryolu Taşıtları” hariç tutulmaktadır.
  • Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, toplam otomotiv sanayi ihracatı, 2023 yılı Ocak ayında yüzde 14 pay ile ihracat sıralamasında ilk sırada yer aldı.
Kaynak: TİM

Kararlı Durum Ekonomisi ve Sürdürülebilirlik

Kararlı durum ekonomisi, temel finansal parametrelerde büyük ölçüde istikrarın sağlandığı ve ekonomik dalgalanmaların çok düşük olduğu ekonomi modelidir. Kavram itibariyle genellikle ulusal ekonomiler için kullanılsa da bu yaklaşım yerel, bölgesel veya küresel ekonomiye de uygulanabilir. Ekonomiler belirli bir büyüme veya küçülme döneminden sonra durağan hale geçebilir. Ekonomik sürdürülebilirlik için bu durağan ekonominin parametreleri temel ekolojik sınırları aşmamalıdır.

Kararlı durum ekonomisinde söz konusu bölgedeki popülasyon veya nüfus artış hızı; ayrıca kişi başı tüketim ve gelir miktarı büyük oranda sabittir. Yani doğum ve ölüm oranları ile üretim ve tüketim değerleri birbirine eşit veya yakın durumdadır. Bu bağlamda atıkların en aza indirilmesi,  daha yüksek üretim ve tüketim seviyelerinde istikrarlı bir ekonomi oluşmasını sağlayabilmektedir. Her ne kadar ekonomik refahın iyi bir göstergesi olmasa da gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) değeri kararlı durum ekonomilerinde finansal faaliyetler ve çevresel etkinin en temel unsurlarından biri olmaktadır.

Kararlı durum ekonomisi genellikle ekonomik büyüme ve bu büyümenin ekolojik bütünlük, çevre koruma ve ekonomik sürdürülebilirlik üzerindeki etkileri bağlamında ele alınmaktadır. Bu nedenle, kararlı durum ekonomisi ifadesinin kullanılması için ekonomik büyümenin net bir tanımını yapmak gerekir. Ekonomik büyüme temel olarak mal ve hizmetlerin üretim ve tüketimindeki artıştır. Bu büyüme farklı ekonomik veya politik birimler için genellikle artan GSYİH ile gösterilmektedir. Ekonomik büyüme, kişi başına artan tüketim, daha yüksek malzeme ve enerji üretimi ve büyüyen bir ekolojik ayak izini beraberinde getirmektedir. Ekonomik büyüme kavram itibariyle niceliksel büyümeden bağımsız olarak niteliksel değişimi ifade eden ekonomik gelişme tanımından ayrılmaktadır. Ekonomik gelişme, refahın daha adil bir şekilde dağıtılmasını, tüketici tercihlerinin sürdürülebilirlik özelinde yeniden şekillenmesi ve sektörlerin teknolojik gelişmelere yoğun bir şekilde entegre olmasını vs kapsayabilir.

Kararlı durum ekonomisini durgun ekonomiyle karşılaştırmamak gerekir. Durgun bir ekonomide hedeflenen büyümenin gerçekleşmemesi, işsizlik ve ekonomik sıkıntılar vs mevcuttur. Öte yandan kararlı hale gelen bir ekonomi, üretimden elde edilen zenginliği daha geniş bir şekilde dağıtmayı ve mümkün olan en fazla sayıda insan için ekonomik güvenliği sağlamayı amaçlar.

Ekonomide kararlı durumu istikrar olarak da ifade edebiliriz. İstikrarlı bir ekonomi, doğal kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasını ve bu kaynakların geliştirilmesinden elde edilen zenginliğin adil bir şekilde dağıtılmasını amaçlar. Bu ekonomide başarı, ekonomik refahın ana ölçüsü olan GSYİH artışının yerine bunun ne kadar istikrarlı olduğuyla ölçülmektedir. Kararlı durum aşamasına geçmiş olan ekonomiler büyüme ve küçülme (daralma) gösterebilir; fakat bu noktada bu tür dalgalanmaların olumsuz etkilerini en aza indirebilmek esastır. Bu ekonomi modelini destekleyen ekolojik ve çevreci iktisatçılar, çevrenin üretim ve servetin sınırsız büyümesini destekleyemeyeceğini savunmaktadır. Zira, sürekli büyüyen bir ekonomi, sınırlı doğal kaynakların daha hızlı tüketilmesiyle yakından ilişkilidir ve giderek artan bir ekolojik ayak izine neden olabilmektedir.

Kararlı durum ekonomisini destekleyen ünlü iktisatçıların birçoğu rekabet avantajları, iş bölümü ve kaynak mevcudiyeti doğal sınırlara ulaştıkça büyümenin de eninde sonunda sabit kalacağını savunmaktadır. Ekonomik büyüme olmadığında beklenti günümüze kadar nüfus artışının doğal olarak zamanla istikrar kazanmasıydı. Bununla birlikte özellikle son yüzyılı ele aldığımızda, teknolojik ve finansal gelişmelerin dünya üzerinde düzensiz bir şekilde dağılım göstermesi beklenenden daha uzun büyüme dönemlerini mümkün kılmıştır. Fakat 1970’lerden itibaren ekolojik iktisatçılar, insanlığın kaynakları hızla tükettiğine ve doğal ekosistemleri benzeri görülmemiş bir oranda ve hayal edilemeyecek bir ölçekte etkilediğine dikkat çekmeye başlamıştır. Bu çevre odaklı ekonomistler, büyümenin yavaşlaması ve istikrara kavuşması gerektiğini ve hatta bazı ekonomilerin küçülmek suretiyle daha sürdürülebilir hale gelebileceğini savunmaktadır.

Dilek AŞAN

Eşya Yurtdışından Kusurlu Gelmiş, Geri Gönderdim. Peki Ödediğim Gümrük Vergilerini Geri Alabilecek miyim ?

Hemen cevaplayalım EVET. İthalatı sırasında ödenen gümrük vergilerini eşyanın mahrecine iadesi durumunda geri alabiliriz. Ayrıca bazı durumlarda da ödenen gümrük vergileri yine geri alınabilir. Bunların neler olduğu Gümrük Kanunu 211-212-213-214. maddelerinde açıklanmıştır;

Madde 211- 1. Kanunen ödenmemeleri gerektiği halde ödenmiş olduğu belirlenen gümrük vergileri geri verilir. Kanunen tahakkuk ettirilmemeleri gerektiği halde tahakkuk ettirilen gümrük vergileri kaldırılır.

Ancak, kanunen ödenmemesi veya tahakkuk ettirilmemesi gereken gümrük vergileri ilgili kişinin kasten yaptığı bir tahrifat veya ticaret politikası önlemlerine tabi eşyanın gümrük kıymetinin yükümlünün kendi beyanı ile artırılması sonucunda ödenmiş veya tahakkuk ettirilmişse, bu vergilerin geri verilmesine veya kaldırılmasına ilişkin talepler kabul edilmez.

  1. 2. Kanunen ödenmemeleri gereken gümrük vergileri, söz konusu vergilerin yükümlüye tebliğ edilmesi ve ilgilinin 3 yıl içinde gümrük idaresine müracaatı üzerine geri verilir veya kaldırılır.

Kontrol ve denetleme sonucunda, geri verme veya kaldırma hallerinden birinin tespiti durumunda, aynı süre içinde geri verme veya kaldırma işlemi doğrudan yapılır. Bu süre mücbir sebep veya beklenmeyen hallerde uzatılabilir.

Madde 212- Bir gümrük beyannamesine dayanılarak ödenmiş olan gümrük vergileri bu beyannamenin iptal edilmesi üzerine ilgilinin talebiyle geri verilir. Bu istemin, gümrük beyannamesinin iptal edilmesi amacıyla müracaatta bulunulması için öngörülen süreler içerisinde yapılması gerekir. (Buraya bir dipnot koyalım; bu maddede atfedilen süreler Kanunun 46. Maddesinde yer alan süreler (yani özet beyan verildiği tarihten itibaren Denizyolu ile gelen eşya için 45 gün diğer yollarla gelen eşya için 20 gündür) ile Kanunun 70/2. Maddesinde yer alan süreler (yani gümrük antreposunda bulunan eşya için beyannamenin tescili sonrasındaki 30 günlük süredir.)

Madde 213-1. Beyannamenin tescili tarihi itibariyle, kusurlu veya ithallerine esas teşkil eden sözleşme hükümlerine aykırı olduklarından bahisle, ithalatçı tarafından kabul edilmeyen eşyaya ilişkin ithalat vergileri geri verilir veya kaldırılır. Kusurlu eşyaya, teslimden önce hasar gören eşya da dahildir.

  1. Bu tür eşyaya ilişkin ithalat vergilerinin geri verilmesi veya kaldırılması, kusurlu veya sözleşme hükümlerine aykırı olduklarının tespiti için gerekli olan ilk kullanım dışında eşyanın kullanılmamış olması ve eşyanın Türkiye Gümrük Bölgesi dışına ihraç edilmesi, koşullarına bağlıdır.

Gümrük idareleri, ilgilinin talebi üzerine, eşyanın ihracı yerine; imhasına, yeniden ihraç amacıyla transit veya gümrük antrepo rejimine tabi tutulmasına veya serbest bölgeye konulmasına izin verirler. Söz konusu işlem veya kullanımlardan birine tabi tutulan eşya, serbest dolaşımda olmayan eşya olarak değerlendirilir.

  1. Gümrük beyanından önce denenmek üzere geçici olarak teslim edilen eşyanın vergileri, eşyanın kusurlu veya sözleşme hükümlerine aykırı olduğu hususlarının deneme sırasında anlaşılamadığı kanıtlanmadıkça geri verilmez veya kaldırılmaz.
  2. 4. Bu madde uyarınca geri verilecek veya kaldırılacak gümrük vergileri için vergilerin yükümlüye tebliği tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde gümrük idaresine müracaat edilmesi gerekir. Mücbir sebebin tespiti halinde bu süre Müsteşarlıkça uzatılır.

Madde 214- Gümrük vergileri 211, 212 ve 213 üncü maddelerde belirtilen haller dışında, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşma hükümleri çerçevesinde, Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek hallerde geri verilir veya kaldırılır. (Buraya bir dipnot koyalım; bu madde Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği anlaşması ve bazı ülke grupları ile yapmış olduğu tercihli ticaret anlaşmaları dahilinde gümrük vergilerinde taviz sağlayan dolaşım belgelerini ve menşe ispat belgelerini içermektedir ve bu belgelerin geçerlilik tarihleri ve gümrüğe sunulma tarihleri önemlidir. Konuyu bir örnekle açıklamak gerekirse; AB üyesi ülkelerden ATR dolaşım belgesi olmadan gelen ve serbest dolaşıma giren eşya için gümrüğe 214. Madde kapsamında beyanname tescil tarihini izleyen 1 yıl içinde ATR dolaşım belgesi sunulması üzerine beyanname tescilinde ATR dolaşım belgesi olmadığı için ödenen vergiler geri alınır. Tabi burada dikkat edilmesi gereken bir önemli nokta da gümrüğe sunulacak ATR dolaşım belgesinin düzenlendiği ülke gümrüğünde vize edildiği tarih itibariyle 4 aylık süre içinde ithalatçı ülke gümrüğüne sunulması gerektiğidir.)

Bu maddede belirlenen geri verme ve kaldırma işlemleri, gümrük vergilerinin yükümlüye tebliği tarihinden itibaren 1 yıl içinde ilgili gümrük idaresine başvurulması üzerine yapılır. Ancak, mücbir sebebin tespiti halinde, bu sürenin aşılmasına Müsteşarlıkça izin verilir.

Madde 215- Geri verme veya kaldırma işlemine tabi olmayacak gümrük vergileri miktarı Cumhurbaşkanı Kararı ile belirlenir. (Buraya da bir dipnot bırakalım; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun “Tahsil İmkansızlığı Sebebiyle Terkin” başlıklı 106. Maddesine yer alan miktarda veya aşağısı olan miktarda olan vergiler geri verilmez. İlgili madde: Madde 106 – Yapılacak takip sonunda tahsili imkânsız veya tahsili için yapılacak giderlerin alacaktan fazla bulunduğu anlaşılan ve 213 sayılı Kanun kapsamına giren amme alacaklarında 10 Türk Lirasına (10 Türk Lirası dahil), diğer amme alacaklarında 20 Türk Lirasına (20 Türk Lirası dahil) kadar amme alacakları amme idarelerince terkin yetkisini haiz olanlar tarafından tahsil zamanaşımı süresi beklenilmeksizin terkin olunabilir.)

Madde 216 1. Gümrük vergileri ile bunların ödenmelerine bağlı olarak tahsil edilmiş gecikme faizinin veya gecikme zammının geri verilmesinde, geri vermeye konu fazla tahsilatın yükümlüden kaynaklanması durumunda geri verme başvurusunun yapıldığı tarihten, diğer durumlarda ise tahsilat tarihinden geri verme kararının tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için geri verilecek tutar üzerinden, aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ödenir.

  1. Geri verme kararının tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde idarece söz konusu kararın uygulanmaması hâlinde, ilgilinin talebi üzerine, tebliğ tarihinden ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süre için geri verilecek tutar üzerinden, aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ödenir.

Madde 217– Gümrük vergilerinin hatalı olarak kaldırılması veya geri verilmesi halinde, başlangıçta tahakkuk eden vergiler ile 216 ncı madde uyarınca ödenmiş faizler yeniden tahsil edilir. Tahsil edilmeyen miktarlar tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde ödenir. Bu süre içinde ödenmeyenler için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre işlem yapılır.

Semra KARTAL

Gümrük Müşaviri

Kaynakça:

Gümrük Kanunu

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun

IPA Çerçeve Anlaşması ve Gümrük Vergilerinden Muafiyet

Avrupa Birliği (AB) tarafından Türkiye’ye yönelik olarak verilen mali yardımlara ilişkin Türkiye ile AB arasında IPA çerçeve anlaşması imzalanarak 6647 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunmuş ve 22.06.2015 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) Çerçeve Anlaşması’nın genel kuralı, AB veya AB ile Türkiye’nin ortak katkısı ile finanse edilen sözleşmelerin uygulanması sırasında ortaya çıkabilecek gümrük vergisi ve eş etkiye sahip vergiler ile mali yardımların istisna kapsamına alınmasıdır. Yazımızın konusu IPA çerçeve anlaşması kapsamında gerçekleşen ithalat işlemlerinde gümrük vergilerinin muafiyeti üzerindir.

İthalat İşlemlerinde Gümrük Vergilerinden Muafiyet

IPA kapsamında gümrük vergilerinden muafiyet hükümleri; AT yüklenicisi tarafından Avrupa Topluluğu (AT) Sözleşmesi kapsamında yapılan ithalat işlemleri için geçerlidir. Avrupa Topluluğu (AT) Sözleşme makamı ise ülkemizdeki genel yönetim kapsamındaki kamu idareleridir. AT sözleşmeleri; sözleşme makamı ile AT yüklenicisi arasında projelerin finanse edilmesi için verilen hibeler ile ilgili olarak imzalanan sözleşmelerdir. AT yüklenicisi, mali yardımlar kapsamında hazırladığı projesi kabul edilen ve sözleşme makamı ile AT sözleşmesi imzalayan gerçek veya tüzel kişilerdir.

Yüklenicilerin IPA çerçevesinde gerçekleştireceği ithal eşyaları, gümrük vergileri veya herhangi bir diğer benzeri vergi harç veya ücrete tabi olmaksızın Türkiye Cumhuriyeti’ne girmesine izin verilir. Söz konusu muafiyet hükümleri, sadece AT Sözleşmesi kapsamında AT yüklenicisi tarafından tedarik edilen ithal eşyaları için uygulanır.

AT yüklenicilerinin yapacakları ithalat işlemlerinde KDV’den de istisna uygulanır. Bu istisnanın uygulanabilmesi için öncelikle, yükleniciler tarafından vergi dairesi müdürlüklerine dilekçeye eklenen sözleşme ile birlikte KDV İstisna Sertifikası için başvuru yapılır. Dilekçede KDV istisna sertifika talebi açıkça belirtilmelidir. Yine dilekçe ekine 1 Seri No’lu IPA II Çerçeve Anlaşması Genel Tebliği 3 no’lu ekinde yer alan Bilgi Formu doldurularak hem birlik yüklenicisi hem de sözleşme makamı yetkilisi tarafından imzalanır. Sözleşme makamları bilgi formunu imzalamakla, bilgi formunda bilgileri yer alan Birlik Sözleşmesinin IPA II Çerçeve Anlaşması kapsamında olduğunu teyit etmiş ve bilgi formundaki tüm bilgilerin doğruluğunu kabul etmiş sayılır.

Başvurusu uygun bulunan birlik sözleşmesindeki yüklenicilere mal ve hizmet alımları ile yapılan işler nedeniyle KDV İstisna Sertifikası verilecektir. İthalat işlemleri sırasında söz konusu belgenin serbest dolaşıma giriş beyannamesine eklenerek, beyannamenin 44 no’lu hanesine ithal eşyasının IPA Çerçeve Anlaşması kapsamında olduğu belirtilmelidir. Bu belgelerle yapılan ithalatlarda KDV’den muaf olarak gümrük işlemleri gerçekleştirilir.

Bununla birlikte, birlik sözleşmesi kapsamında yapılan ithalatın kredili olması ya da bir kredi kullanımı söz konusu olduğunda, bu kredili işlem dolayısıyla bir ek yükümlülük olarak ithalat sırasında yürürlükte bulunan mevzuat gereğince Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF) kesintisi yapılacaktır. Bu nedenle ithalat işlemleri sırasında ödenmesi gereken KKDF IPA Çerçeve Anlaşması kapsamında değildir.

Avrupa Birliği’ne Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA)’nın amacı ülkemizin AB müktesebatına uyum ve uygulamasına yönelik kapasitesinin geliştirilmesi ile ekonomik ve sosyal uyuma yönelik kapasitelerinin oluşturulması hedeflerini taşıyan bir anlaşmadır. AT yüklenicileri tarafından yapılan ithalat işlemlerinde IPA Çerçeve Anlaşmasının 26. maddesi çerçevesinde gümrük, ithalat vergi ve yükleri ve/veya eş etkiye sahip vergiler tahsil edilmeyecektir.

İlker ÇOLAKVERMİŞ   

Diginak, “Sıfırdan Başlayalım Projesi” ile Depremden Etkilenen Lojistik Sektörü Profesyonellerinin Yaralarını Sarmayı Hedefliyor

Dijital taşımacılık platformu Diginak, “Sıfırdan Başlayalım Projesi” ile depremden etkilenen lojistik sektörü profesyonellerinin yaralarını sarmayı hedefliyor. Şimdi dayanışma zamanı mottosuyla hayata geçirilen proje sayesinde; depremden dolayı işsiz kalan lojistik sektörü çalışanlarının hayatlarını iademe etmeleri için yeni iş kurmasına imkan tanınacak.

Dijital taşımacılık platformu Diginak, depremden etkilenen bölgelerde çalışan ve deprem dolayısı ile yaşadıkları şehri terk etmek zorunda kalan lojistik profesyonellerine destek olmak üzere “Sıfırdan Başlayalım” sosyal sorumluluk projesini hayata geçirdi. Sürdürebilirlik anlayışı çerçevesinde depremzedelerin yaralarını sarmayı hedefleyen Diginak, işini kaybeden lojistik sektörü profesyonellerine “Pro-Forwarder Eğitim Programı ile Kendi lojistik işinin sahibi ol” çağrısında bulunuyor.

Sürdürülebilir Projeler Geliştirmeliyiz !

Türkiye’yi yasa boğan deprem sonrasında depremzedeler için herkes dört koldan seferberliği sürdüğünü belirten Diginak CEO’su Oğuzhan Karaca, “Hayatta kalmayı başaran ancak evlerinden ve işlerinden olan depremzedelerin en kısa sürede normal yaşamlarına dönebilmeleri için destek olmalıyız. Yardımlar dışında iş dünyası olarak üzerimize bir görev daha düşüyor; sürdürülebilir politikalar ve projeler geliştirmek!” dedi.

 

Haydi Sıfırdan Başlayalım!

Dayanışmanın sürekliliğine dikkat çeken Karaca sözlerine şöyle devam etti:

“Birçok kişi, şirket ve kurum, deprem sonrası birlik beraberlik ve dayanışma ruhu ile yardım kampanyası düzenledi. Bu yardımların ulaştırılmasında ise lojistikçiler sahada yer alarak adeta seferber oldular. Ancak, lojistik firmalarının sorumlulukları bununla sınırlı değil. Sosyal sorumluk projeleri ile de hızla yaraların sarılmasını sağlamamız gerekiyor. Diginak bünyesinde oluşturduğumuz afet sonrası dayanışma grubumu ile “Sıfırdan Başlayalım” sosyal sorumluluk projesini hayata geçirmeye karar verdik. İstihdamın sürekliliğini sağlamak, açığa çıkacak işgücünü ve o bölgelerde oluşacak istihdam ihtiyacını desteklemek için stratejik iş ortaklarımızla yeni programlar da gerçekleştireceğiz. Yaşadığımız büyük afet, tüm Türkiye’yi büyük bir yasa boğdu. Ancak toplum olarak gösterilen dayanışma ve yardımlaşma örneği acıları biraz olsun hafifletti ve yarınlara umut ile bakmamıza vesile oldu.”

Oğuzhan Karaca Pro-Forwarder Eğitim Programı hakkında ise şu bilgileri verdi:

“Pro-Forwarder eğitim programı yurtiçi karayolu taşımacılık işinde başarılı bir forwarder işletmesine sahip olmak için gereken teorik ve pratik bilginin sunulduğu bir iş ve meslek edindirme eğitim programıdır. Eğitim programımız öncelikle deprem bölgesinde evleri zarar görmüş, mevcut çalışma düzeni bozulmuş Lojistik Profesyonelleri içindir! En az 3 yıl Lojistik firmalarda Satış ve/veya Araç tedarik departmanlarında profesyonel olarak çalışan ve kendi işini kurmak isteyen profesyoneller için tasarlanmıştır. Eğitim programına katılan lojistik profesyonelleri eğitim programı ve mentorluğunun ardından kendi şahıs şirketlerini açarak, yurtiçi kara yolu taşımacılığı işinde «Yük sahibi» ile doğru «Taşımacıyı» buluşturarak, taşımayı yönetir ve bu hizmetten ticari gelir elde eder hale getirmek istiyoruz.

Ücretsiz Eğitim ve H1 Yetki Belgesi Bedeli Desteği

DIGINAK | Dijital Nakliye olarak; eğitim programını başarılı derece ile tamamlayan katılımcılara; Ulaştırma bakanlığından alınacak “H1 Yetki belgesi bedelinin karşılayarak güçlü bir destek sunacağız. Ardından işlerini yönetmek için taşımacılık yönetim yazılımını ücretsiz kullanımlarına sunacağız ve işlerine başlayabilmeleri için gerekli olan bireysel nakliyeci navlunlarını ödeyeceğiz. Bunun yanı sıra bu yolculukta sürekli yanlarında kendilerine koçluk ve mentorluk yapacağız. İlerleme kaydeden katılımcılar için DIGINAK platformuna yeni üye olan müşterileri kendilerine atayarak cirolarına ve gelirlerine destek olacağız.”

Başvuru İçin E-posta Gönderin

“Bu projemiz ile kısa vadede depremden etkilenen lojistik profesyonellerine bulundukları yerlerden herhangi bir ofise gitmeden bir bilgisayar ve cep telefonu ile gelir elde etmeleri ve ayaklarının üzerinde durmalarına katkı sağlamak istiyoruz” şeklinde konuşan Karaca sözlerine şöyle son verdi:

“Orta ve uzun vadede lojistik profesyonellerin sektöre sahaya daha yakın olarak ve operasyonel bir şekilde katkı sağlamalarını hedefliyoruz. Eğitime katılmak isteyen adaylar başvurularını pro-forwarder@diginak.com mail adresine yapabilirler. Bu mailde bizimle özgeçmişlerini, niyet mektuplarını ve depremden etkilenildiğini gösterir beyanı paylaşmaları yeterlidir.”

Limited Şirkete Dönüşen İş Ortaklığının, İş Deneyim Belgesi Kullanılabilir mi ?

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; Çanakkale İl Sağlık Müdürlüğü tarafından  07.09.2022 tarihinde açık ihale usulü ile gerçekleştirilen “Müdürlüğümüze Bağlı İlçe Sağlık Tesisleri İçin Malzeme Dahil Yemek Hazırlama, Pişirme, Dağıtım ve Sonrası” ihalesine ilişkin olarak Öz Aras Kurumsal İth. İhr. Ltd. Şti. – Özçelik Sosyal Hizmetler Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. – Self Servis Kurumsal Hizmetler Ltd. Şti. İş Ortaklığı’nın 26.12.2022 tarihinde yaptığı şikâyet başvurusunun, idarenin 13.01.2023 tarihli yazısı ile reddi üzerine, başvuru sahibince 09.01.2023 tarih ve 72307 sayı ile Kurum kayıtlarına alınan 09.01.2023 tarihli dilekçe ile itirazen şikâyet başvurusunda bulunulmuştur.

İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, İdarenin tekliflerini değerlendirme dışı bırakma işleminde yasalara aykırı, eksik ve yanlış bilgiler olduğu, sunulan iş bitirme belgesinin Name Kurumsal Yem. Gıda Temz. Mad. İnş. Turz. Ltd. Şti.- Atisal Kurumsal Hizmetler Gıda Temizlik İnşaat Otomotiv Sanayi Tic. Ltd. Şti. adi ortaklığı ticari işletmesine ait olduğu, söz konusu iş ortaklığında Name Kurumsal Yemek Gıda Temizlik Maddeleri İnşaat Turizm Limited Şirketinin %99 oranında, Atisal Kurumsal Hizmetler Gıda Temizlik İnşaat Otomotiv Sanayi Ticaret Limited Şirketinin ise %1 oranında ortaklığı olduğu, belgenin idare tarafından EKAP üzerinden düzenlendiği, 03.01.2018 tarih ve 9486 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde Name Kurumsal Yem. Gıda Temz. Mad. İnş. Turz. Ltd. Şti.- Atisal Kurumsal Hizmetler Gıda Temizlik İnşaat Otomotiv Sanayi Tic. Ltd. Şti. adi ortaklığı ticari işletmesinin unvan değişikliği yaparak Name Atisal Kurumsal Yemek Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne dönüştüğünün iş deneyim belgesinin açıklama kısmında belirtildiği,

İş ortaklığının ticari işletmeye dönüştürülmesinin 17.12.2017 tarihinde ticaret siciline tescil ettirildiği ve 21.12.2017 tarihli ticaret sicil gazetesinde de ilan ettirildiği, bu ticari işletmenin nevi değişikliği yaparak limited şirket olarak 29.12.2017 tarihinde tescil ettirildiği ve 03.01.2018 tarihindeki sicil gazetesinde de yayınlandığı, ortaklık oranı ve ortaklığı oluşturan ortakların kuruluştan beri var olan ortaklık oranlarını 19.08.2019 tarihine kadar korumuş oldukları, bu tarihte; Name Kurumsal Yemek Gıda Temizlik Maddeleri İnşaat Turizm Limited Şirketi’nin %99 orandaki hissesini Hamza Yavuz’a devrettiği, 13.11.2019 tarihli ve 9950 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde “Name Atisal Kurumsal Yemek Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin” unvan değişikliği yaparak “Diler Toplu Yemek Limited Şirketine” dönüştüğü, yine 11.08.2021 tarihli ve 10385 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi incelendiğinde “Diler Toplu Yemek Limited Şirketinin” tescil olan hususlar başlığında, birleşme nedeniyle infisah (devrolunan) ifadesinin yer aldığı, devralan firmanın ticaret unvanının ise Öz Aras Kurumsal İthalat İhracat Limited Şirketi olduğu, Kamu İhale Kurulunun 2009/DK.D-143 sayılı kararı uyarınca Öz Aras Kurumsal İthalat İhracat Limited Şirketi tarafından sunulan iş deneyim belgesinin yasalara uygun bir belge olduğu,

Firmalarının ana iştigal konusunun kurumlara toplu yemek hizmeti vermek olduğu, firmalarının iş bitirme belgesinin mevzuat uyarınca işin bitiminden itibaren 5 yılın sonunda geçerliliğini yitireceği, yani iş bitirme belgelerinin geçerliliğinin 31.12.2022 tarihinde sona ereceği, itirazen şikâyetlerine konu olan idarenin düzeltici işlemine dayanak etmiş olduğu Kamu İhale Kurulunun kararında firmalarının iş bitirme belgesinin uygun olmadığının belirtilmiş olmasının diğer firmalar tarafından aleyhlerine delil olarak kullanılması neticesinde zarar gördükleri, Kamu İhale Kurumu kararlarında özellikle iş deneyim belgesinin iş ortakları tarafından mükerrer kullanımı ve çoğunluk hisselerinin en az bir yıl korunması hususunun yer aldığı, söz konusu iş deneyimi belgesinin yukarıda açıkladıkları nedenlerle mükerrer kullanımının söz konusu olmadığı gibi ilk ortaklığın yaklaşık bir buçuk yıl, ikinci ortaklığın yaklaşık 2 yıl sürdüğü, birleşmeden sonra da bir yıldan fazla süre geçtiği, Ticaret Bakanlığına konu ile ilgili yaptıkları başvuruya dair Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nün nevi değişikliği ile ilgili resmi görüş yazısını ek olarak sundukları iddialarına yer verilmiştir.

01.02.2023 tarihli ve  2023/UH.II-246 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

………………; Türk Ticaret Kanunu’nun “IV – Tür değiştirme 1. Genel hükümler” başlığı altında yer alan 180’inci maddesinde, bir şirketin hukuki şeklini değiştirebileceği ve yeni türe dönüştürülen şirketin eskisinin devamı olduğu, 181’inci maddesinde ise, “Geçerli tür değiştirmeler” başlığı altında sayma yöntemiyle bir sermaye şirketinin dönüşebileceği sermaye şirketi türleri sayılmış, 182 ilâ 193’üncü maddelerde ise tür değiştirmeye ilişkin diğer hususlar düzenlenmiştir. Tür değiştirmeye ilişkin düzenlemelerin yer aldığı 180 ilâ 193’üncü maddelerde ticari işletmenin tür değiştirmesine ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiş, genel düzenlemelerden hariç olarak 194’üncü maddesinde özel bir hüküm yer almıştır.

Bu şekildeki düzenlemeden kanun koyucunun ticari şirketlerin tür değiştirmesiyle ticari işletmenin tür değiştirmesini aynı nitelikte görmediği anlaşıldığından, doğrudan bir atıf olmadıkça tür değiştiren ticari işletmelere diğer hükümlerin kıyasen uygulanamayacağı ve kamu ihale mevzuatı açısından yeni bir şirket kurma yoluyla oluşan şirketin, ticari işletmenin devamı olduğunun kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır.

Somut olayda iki limited şirket tarafından iş ortaklığı olarak teklif verilmiş ve sözleşmeye bağlanmış bir ihalede, iş deneyim belgesinin bu iş ortaklığının adına düzenlenmesi söz konusudur.

Name Kurumsal Yem. Gıda Temz. Mad. İnş. Turz. Ltd. Şti., Atisal Kurumsal Hizmetler Gıda Temizlik İnşaat Otomotiv Sanayi Tic. Ltd. Şti.den oluşan Name Kurumsal Ltd. – Atisal Kurumsal Ltd. Adi Ortaklığının sonrasında Name Atisal Kurumsal Yemek Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi olmasıyla, elde edilen iş deneyim belgesinin tamamının Name Atisal Kurumsal Yemek Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine geçmeyeceği, kamu ihale mevzuatı açısından Name Atisal Kurumsal Yemek Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin, Name Kurumsal Ltd- Atisal Kurumsal Ltd. Adi Ortaklığı ticari işletmesinin devamı olduğunun kabul edilemeyeceği, dolayısıyla söz konusu şirketin sonrasında unvan değişikliği yoluyla Diler Toplu Yemek Limited Şirketine dönüşmesi ve anılan şirketin Öz Aras Kurumsal İth. Ltd. Şti. tarafından devralınması sonrasında, başvuruya konu ihaleye teklif veren Öz Aras Kurumsal İth. Ltd. Şti.nin şikâyete konu iş deneyim belgesini iş deneyimini tevsik amacıyla kullanamayacağı, aksi takdirde iş deneyim belgesi adına düzenlenen adi ortaklık niteliğindeki iş ortaklığının limited şirkete dönüşmesinden sonra limited şirketin adi ortaklığa ait iş deneyim belgesini kullanması, aynı zamanda adi ortaklığı kuran her iki şirket tarafından da ortaklık oranlarına göre aynı iş deneyim belgesinin mükerrer olarak kullanılması durumunu ortaya çıkarabileceğinden söz konusu husus kamu ihale mevzuatında yer alan tüzel kişiliklerin katılacakları ihalelerde bu belgelerin tüzel kişilik adına kullanılabilmesi için belge sahibinin en az bir yıldır tüzel kişiliğin yarısından fazla hissesine sahip olması hükmünü de geçersiz bırakacağı anlaşıldığından anılan isteklinin iş deneyimini tevsik için sunduğu belgenin şikâyete konu ihalede uygun görülmemesi işleminin yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen

İş Dünyasına 20 Maddelik Yol Haritası

“Güçlü Dayanışma, Mesleki Gelişim” diyerek faaliyetlerini yürüten İnsan Kaynakları Meslek Derneği (İKMD), merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan, 10 ilimizde can kayıpları ve yıkıma yol açan deprem felaketinin ardından çalışma hayatına yönelik 20 maddelik bir bildirge yayınladı. 

Uzun vadeli çözümlerin önemine dikkat çeken İKMD, hazırladıkları 20 maddelik bildirgeyle, normal yaşama dönüş için şimdiden planlamaların başlatılmasını ve gerekli düzenlemelerin vakit kaybetmeden yapılmasını öneriyor. Tüm afet durumları için işverenin ve çalışanların haklarını belirleyen maddelerin çalışanların sözleşmelerine tanımlanması gerektiğinin altının çizildiği bildirge, depremzedelerin yeniden iş hayatına uyum sağlamalarına yardımcı olmak, işverenlerin ve kamu kurumlarının bu zorlu süreçte depremzedelere destek olmalarını teşvik etmek adına iş dünyasına yönelik bir yol haritası sunuyor.

“Toparlanma zaman alacaktır” 

İnsan Kaynakları Meslek Derneği Kurucu Başkanı, MAN Türkiye A.Ş. İnsan Kaynakları Direktörü Mustafa İskifoğlu, hazırladıkları bildirgeye ilişkin yaptığı açıklamada, “Dünya çapında ülkeler, felaketlerden ders aldıkça, afet yönetimi uygulamalarını yenilediler. Bir sonraki afetin ne olacağını ve ne zaman geleceğini bilmiyoruz, ancak hayatta kalmak ve etkisini en aza indirmek için harekete geçebiliriz. 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem, sadece maddi kayıplara neden olmakla kalmamış, aynı zamanda yüzbinlerce insanın hayatını etkilemiştir. İnsan Kaynakları Meslek Derneği olarak depremzedelerin hayatlarını yeniden kurabilmeleri için işe ve normal hayata geri dönmelerine yardımcı olmak, bizim öncelikli hedefimizdir. Bu süreci hızlandırmak ve desteklemek adına İKMD Yönetim Kurulu, İcra Kurulu ve İKMD üyesi İnsan Kaynakları profesyonelleri ile 20 maddelik yol haritasını içeren bir bildirge hazırladık” dedi.

“İşyerimizi depreme hazırlamak, evimizi hazırlamak kadar önemlidir” 

İnsan Kaynakları Meslek Derneği İcra Kurulu Üyesi, Stratejik Yönetim Danışmanı Canan Duman her şirketin tüm çalışanlar tarafından açıkça bilinen acil eylem, tahliye planlarına sahip olması ve bunları uygulaması gerektiğini hatırlatarak, “Depremler evde veya işte büyük hasara neden olabileceğinden, kimsenin zarar görmemesi için önceden planlama yapmak panik ve kaostan kaçınmaya yardımcı olur. Hazırlık anahtardır. Ne yazık ki, birçok işletme bu tür bir doğal afete hazırlıklı değil ve çalışanlarını risk altında bırakıyor. Oysa işyerlerini hazırlamak, evimizi hazırlamak kadar önemlidir. Şimdiden planlama yapmak, çalışanların güvenliğini artırabilir ve olaydan sonra iş sistemlerinin çalışır durumda kalmasına yardımcı olabilir. Depreme hazırlanmanın zamanı gelecek hafta veya gelecek ay değil, ‘hemen’dir” şeklinde konuştu. İşletmelerin afet fonu oluşturmasına da vurgu yapan Duman; “Şirketler, pandemide de deneyim ettiği gibi faaliyetlerini aksatacak bir vaka ya da afet gerçekleşmeden önce gelir elde edememe durumuna karşılık olarak bir kenara bir afet fonu ayırmalıdır” dedi.

İnsan Kaynakları Meslek Derneği Deklarasyonu:

  1. İşverenler ve kamu kurumları, çalışanların iş sözleşmelerine tüm afet durumları (deprem, sel, yangın, salgın vb.) için işverenin ve çalışanların haklarını belirleyen maddeleri tanımlamalıdır.
  2. İşverenler depremde işini kaybedenlere yönelik öncelikli istihdam politikalarını belirlemeli, işe alımlarda depremden etkilenenlere öncelik verilmelidir.
  3. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 30. maddesinde yer alan; 50 ve üzerinde işçi çalıştıran özel sektör iş yerlerinde yüzde üç engelli çalıştırma yükümlülüğü gibi depremzedeler için de işverenlere belirli bir oranda depremzede çalıştırma yükümlülüğü getirilmelidir.
  4. 7103 ve 7166 sayılı kanunlar kapsamında 4447 sayılı Kanun’a eklenen geçici 19. maddede olduğu gibi depremzedeler için ücret desteği ve sigorta prim desteği uygulaması hayata geçirilmelidir.
  5. 6486 sayılı Kanun kapsamında yer alan 6 puanlık bölgesel teşvik uygulaması, deprem felaketinin yaşandığı 10 ilde tekrar uygulanmaya başlanmalıdır.
  6. Afet bölgesindeki demografik yapıyı korumak için depremden etkilenen 10 ilde istihdam koşullarının sağlanmasına yönelik teşvik ve çalışmalar ivedilikle başlatılmalı, deprem bölgesinde zarar gören işletmeler desteklenmelidir.
  7. İşverenlerin halihazırda var olan yatırım planlarını afet bölgelerinde gerçekleştirmeleri durumunda ilave teşvikler sağlanmalıdır.
  8. Depremzedeler için COVID-19 Zorlayıcı Sebep Gerekçeli Kısa Çalışma Ödeneği uygulaması gibi tekrar kısa çalışma ödeneği uygulaması başlatılmalıdır.
  9. 5510 sayılı Kanun’un Ek 23. maddesinde yer alan, maden işlerinde meydana gelen iş kazaları sonucunda vefat eden sigortalının; genel sağlık sigortası primi dâhil kendi sigortalılığı nedeniyle prim ve prime ilişkin her türlü borçların terkin edilmesi ve ölüm tarihinde sigortalıya ilişkin şartlar aranmaksızın hak sahiplerine aylık bağlanması uygulaması deprem felaketinde hayatını kaybedenlerin hak sahipleri için de uygulanmalıdır.
  10. Depremden etkilenen illerde ihtiyaç duyulacak işgücü için İş-Kur il müdürlüklerinde başvuru merkezlerinin oluşturulması, afet bölgesinde faaliyet gösteren işverenler için tüm ulusal ve yerel iş arama sitelerinde ücretsiz işe alım ilanlarının yayınlanması sağlanmalıdır.
  11. Türkiye İş Kurumu’nda depremzedelere yönelik ayrı özgeçmiş havuzu oluşturulmalı ve önceliklendirilmelidir.
  12. İstihdam sürecinde mesleki eğitime ve yetkinliğe ihtiyaç duyan depremzedeler için özel burslar sağlanmalı ve özel ek kontenjanlar tanımlanmalıdır.
  13. Özel sağlık sigorta şirketleri ve Sağlık Bakanlığı tarafından, sağlık sigortalarını destekleyici politikalar belirlenmeli, depremzedelerin ve birinci derece yakınlarının 1 yıl boyunca sağlık giderleri karşılanmalıdır.
  14. Şirketler elementer (hayat dışı) sigortalı olmaya özendirilmeli, sigortalı olan işletmelerin mevcut sigorta poliçeleri incelenerek afet durumlarını kapsayacak şekilde genişletilip güncellenmesi sağlanmalıdır.
  15. İşverenler afet prosedürlerini oluşturmalı, ayni ve nakdi yardımlar (kira, taşınma, eşya, erzak yardımı vb.), idari izin, afete yönelik ek ödenek bütçe/fonları (eğitim, sağlık, uzaktan çalışma, vb.) belirlenmelidir. Belirlenecek bu yardımlara ilişkin işverenleri teşvik etmek adına gelir vergisi ve sigorta primleri açısından muafiyet uygulanması sağlanmalıdır.
  16. Depremzedeler için uzaktan çalışma modelleri hayata geçirilmelidir.
  17. İşverenlerce depremzedelere yapılan her türlü nakdi ve/veya ayni yardımlara depremzedelerin vergi dilimlerinin değişmemesi ve yıl içerisinde daha yüksek oranda vergi kesintisi uygulanarak mağduriyet oluşmaması adına gelir vergisi ve sigorta primleri açısından muafiyet uygulanmalıdır.
  18. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 40. maddesinde yer alan; “iş yerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler dolayısıyla çalışamayan veya çalıştırılmayan işçiye bu bekleme süresi içinde bir haftaya kadar her gün için yarım ücret ödenmesi” hükmündeki 1 haftalık süre depremzedeler için uzatılmalıdır.
  19. İşletmelerin afet fonu oluşturması teşvik edilmelidir.
  20. İşletmeler acil durum planı hazırlamaya yönlendirilmelidir.