Cahit SOYSAL
ÜNSPED Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetler
2016 yılında İngiltere’de yapılan referandum sonucunda Avrupa Birliği üyeliğinden ayrılma yönündeki karar, başta AB üyesi ülkeler olmak üzere, birçok ülkede şok yaşanmasına neden olmuştu. Kuruluşundan bu yana, ilk kez bir ülke AB üyeliğinden kendi iradesi ile ayrılmak istiyordu. Bu ayrılış AB’nin fiyakasını bozmuştu.
İngiltere’de o dönemde görev yapan David Cameron hükümeti de Avrupa Birliği’nin getirdiği kısıtlamalar, kapitülasyonlar, Avrupa Birliği içerisinde sürekli öne çıkan yanlış politikalardan şikayet diyor, Birliğin olaylar karşısında yavaş tepki verdiğini ve geç önlem aldığını belirtiyordu.
Avrupa Birliği’nde gerçekten çarklar ağır işliyordu. Kamuda görev yaptığım dönemlerde Türkiye’nin Gümrük Birliği ilkeleri çerçevesinde “gözlemci” sıfatıyla katılabildiği Avrupa Komisyonu İhtisas Komitesi toplantılarına Türkiye adına girmiş ve görüş belirtmiştim. Basit bir karar alabilmek için, her ülke temsilcisi kendisini konuşmak zorunda hissediyor; inanılmaz ayrıntılar üzerinde saatlerce tartışılıyor, gereksiz çekişmeler yaşanıyordu. Mevcut prosedüre göre, sıradan bir tüzük değişikliği bile altı aydan önce yürürlüğe giremiyordu.
Birleşik Krallık’ta referandum 2016 da yapılmasına karşın, taraflar arasında birlikten ayrılma müzakereleri Haziran 2017’de başladı. İngiltere AB bütçesine ilişkin taahhütlerinden kaynaklanan yüklü bir “ayrılık ücreti” ödedi. AB ile İngiltere vatandaşlarının daha önce kazanılmış hakları üzerinde de anlaşmaya varıldı. 2020 yılı BREXIT’in geçiş dönemi kabul edildi. Uzun müzakereler sonucunda 24 Aralık 2020 tarihinde taraflar arasında ayrılık anlaşması olarak tanımlanan “Ticaret ve İşbirliği Anlaşması” imzalandı. Buna göre, taraflar arasında yeni bir serbest ticaret anlaşması yapılacak; menşe kurallarına uygun mallara gümrük vergisi ve kota uygulanmayacak; ortak çevre ve iklim değişikliği ile mücadele politikası izlenecekti.
Birleşik Krallık bir taraftan AB ile ayrılış sonrası düzenlemelerin müzakerelerini sürdürürken bir taraftan da büyük ticari partnerleri ile yapılacak ticaretin nasıl yürütüleceğine ilişkin görüşmeleri yapıyor ve bu ülkelerle Serbest Ticaret Anlaşması (STA) taslakları üzerinde çalışıyordu. Bu ülkelerden birisi de Türkiye idi. Türkiye AB ile Gümrük Birliği tesis etmiş olduğundan, öncelikle bu birliğin taraflara sağladığı kazanımların korunması yönünde bir anlaşmaya varılmalıydı. 24 Aralık 2020 tarihinde AB ile anlaşma imzalanınca, bundan beş gün sonra 29 Aralık 2020 tarihinde Ankara’da “Türkiye Cumhuriyeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Arasında Serbest Ticaret Anlaşması” da imzalandı.
Türkiye – Birleşik Krallık Serbest Ticaret Anlaşması’na göre de menşe kurallarına uygun mallara gümrük vergisi ve kota uygulanmayacak; gümrük işlemleri ve ticaret kolaylaştırılacak; taraflar birbirine karşı teknik engeller koymayacaktı; 50 ila 63 üncü tarife fasıllarda sınıflandırılan ürünlerin imalatında kullanılan iki taraf menşeli olmayan girdiler için TEV (Telafi Edici Vergi) tahsil edilecekti.
Anlaşmayla getirilen kolaylıklardan en önemlisi, menşe beyanı için bir forma uygun menşe belgesi düzenlenmesi yerine yapılan ticarete ilişkin fatura, teslimat notu veya ticari bir belgenin üzerine “Bu belge kapsamındaki girdilerin ihracatçısı, aksi açıkça belirtilmedikçe, bu girdilerin Türkiye (ya da Birleşik Krallık) menşeli olduğunu beyan eder. (Yer, tarih ve ihracatçının imzası)” yazılması menşe beyanı için yeterli olacaktı. Öte yandan, menşe beyanı, ihracatçı tarafından elektronik ortamda da düzenlenebilecek idi. Bu gibi hallerde, düzenleyen kişinin açık bir şekilde yazılı olması ve şekil ile içeriğinin protokolde yer verilen örneğe uygun olması koşulu aranacaktı.
Ayrıca, ihracatçı tarafından kağıt ortamında ıslak imza atılmak suretiyle düzenlenmesini müteakip elektronik ortama aktarılarak ithalatçıya gönderilen beyanın ya da ihracatçının kendi el yazısı ile atacağı orijinal imzasının imajını taşıyan veya elektronik olarak imzalanan, herhangi bir imza imajı içermeyen beyanın yer aldığı fatura, teslimat notu veya ticari belgenin aslı veya elektronik ortama aktarılarak ithalatçıya gönderilen nüshasının, yazıcıdan alınan çıktısı “menşe beyanı” kabul edilecekti. Yine düzenlenen “menşe beyanı”, emsallerine nazaran daha uzun bir süre kabul edilen on iki ay süreyle geçerli olacaktı.
Türkiye ile Birleşik Krallık arasında imzalanan STA, Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği’nin sağladığı avantajlardan daha ileri düzeyde hükümler içermekte ve ticareti daha da kolaylaştırmaktadır. Öte yandan, bu STA’nın hizmetlerin serbest dolaşımına da açık kapı bırakması ve bu konunun da ileride müzakereye açık olduğunu kaydetmesi umut vericidir.
Türkiye ile Birleşik Krallık STA’sının imzalanmasının üzerinden birbuçuk yıl geçtiğine göre, gelişmelerin hangi yönde ilerlediğinin incelenmesinde yarar var. Aramızda AB Gümrük Birliği’nin olduğu 2013 ila 2020 yıllarında bu ülkeye yaptığımız ihracat 2013 yılından başlayarak sırasıyla 9.2, 10.2, 10.8, 12, 9.9, 11.5, 11,3 ve 11.2 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. Aramızda imzalanan STA’nın yürürlüğe girmesinden sonra 2021 yılında bu ülkeye 13.7 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik. 2022 yılının ilk beş ayında ise yaptığımız ihracatın toplamı 5.3 milyar doları buldu.
Aynı şekilde, Birleşik Krallık’la aramızda AB Gümrük Birliği’nin olduğu 2013 ila 2020 yıllarında bu ülkeden yaptığımız ithalat 2013 yılından başlayarak sırasıyla 6.6, 6.2, 5.8, 4.5, 6.8, 7.6, 5.6 ve 5.6 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. Aramızdaki STA’nın yürürlüğe girmesinden sonra 2021 yılında bu ülkeden 5.6 milyar dolar ithalat yaptık. 2022 yılının ilk beş ayında ise bu ülkeden yaptığımız ithalatın hacmi 2.6 milyar dolara ulaştı.
Görüldüğü gibi, Gümrük Birliği yenine ikame edilen Serbest Ticaret Anlaşması, Türkiye’nin aleyhine değil, lehine gelişmelere neden olmuş durumda. Bu ülkeye yıllık ihracat toplamımız 11 milyar dolarlardan 14 milyar dolarlara doğru artarken, 5.6 milyar dolar düzeyinde gerçekleşen ithalatımız sabit bir seyir izliyor.
Böyle bir örnek olay yaşanmışken, insan ister istemez kendisine soruyor: “Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği daha ağır hükümler içerirken, acaba bu birliğe son vererek Türkiye ile AB arasında da benzer hükümler içeren bir Serbest Ticaret Anlaşması imzalamak daha mı iyi olur” diye.
Cahit SOYSAL









Mesleğim ve üzerinde durduğum konular gereği işgücü piyasasındaki gelişmeleri hem takip edebilmek hem de anlayabilmek için sıklıkla iş ilanlarına bakarım ve yıllardan beri ilginç bir ilan tipi ile karşılaşmakta olduğumu söyleyebilirim: En az üniversite mezunu, 25 yaşını aşmamış, alanında 5 yıl tecrübeli, vb.
İş dünyasının ve günlük hayatımızın önemli bir parçası iletişim…
Müşteri bizim velinimetimiz, bu kavramı hepimiz kullanıyoruz. Müşterilerimizin ürünümüzü ya da hizmetimizi pazarlayacağımız ve satacağımız kişiler ya da kurumlar olduğunu düşünürsek evet müşteri bizim velinimetimiz. Onu doğru anlarsak ve isteklerine kendi firmamızın çıkarlarını da düşünerek, her iki tarafı mutlu edecek şekilde, doğru ve etkili bir şekilde cevap verirsek kolaylıkla satışı kolaylıkla bağladığımız göreceğiz. Tabii ki ürünümüzün fiyatı ve kalitesi bizim kalkanlarımız ancak bunlar zaten elimizde olması gereken unsurlardır. Bunlardan yola çıkarak pazarlama ve satışta becerilerimizi konuşturacağız.
Etkili bir dinleyici olmalıyız, mevcut ya da potansiyel müşterimizi çok iyi dinlemeli ve dinlerken bir yandan da anlattıkları ile ilgili konuları not almalıyız. Her zaman sabırla ve dikkatlice dinlemeliyiz. Dinlediğini göstermenin en etkili yolu göz temasıdır. Dinlendiğini gören kişinin karşısındaki kişiye daha fazla güveni oluşacaktır. Telefonla konuşuyorsak arada bir iki cümle katarak kendisini dinlediğimizi hissettirmeliyiz. Sözünün kesmeden arada bir soru sorma durumunda olabiliriz. Müşterimiz bir konuyu yanlış anlamış olabilir, ürünler ilgili bir sorunu olabilir ve sinirli bir şekilde size bir şeyler anlatmaya çalışıyordur. Bu durumda haksız olsanız da öfkelenmeden sakin kalarak onu sonuna kadar dinlemeli, daha sonra durumun bu şekilde olmadığını yine sakin ve rahatlatıcı bir ses tonu ile güzel bir şekilde aktarmanız gerekmektedir. Ses tonunuz her zaman sakin ve güven verici olmalıdır. Bu karşı tarafında sakin bir şekilde sizinle iletişime geçmesini sağlayacaktır.
Günümüzde teknolojinin hızla gelişmesi ve kişilerin hem gerçek hem de dijital mecralarda sosyalleşmesi ile birlikte özel hayatın gizliliği ve temel hak ve özgürlüklerin korunması büyük önem kazanmıştır. Özellikle teknolojik yöntemlerle kişilerin rızası dışında özel bilgilerinin ve yaşamlarının gizlice dinlemesi ve izlenmesi hukuksal alanda tartışma yaratmıştır. Bu kapsamda son yıllarda dinleme ve gözetleme faaliyetlerinin mahremiyete yönelik sınırları yasal düzenlemeler ile yeniden belirlenmiştir.
TCMB PPK toplanıp önümüzdeki 30 gün için faiz kararını açıklayacak. Karar öncesi piyasalar çok da hareketli değildi.

TCMB VE BANKALARIN FAİZLERİ
Dünya ülkelerinin merkez bankalarının büyük çoğunluğu faizlerini arttırma yoluna gitmişlerdir. Çünkü piyasa koşulları böyle.


1980’li yıllardan itibaren Türkiye, ithal ikameci sanayi politikalarından, ihracata dayalı büyüme modellerini benimsemeye başlamasıyla birlikte, ekonomik olarak dünya ülkeleri ile entegrasyon sürecine girmiştir. Bu entegrasyonlardan Türkiye için en önemli olanları ise Gümrük Birliği (GB) ve ardından imzalanmaya başlanan Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) olmuştur. GB’nin temelleri 1963 yılında yürürlüğe giren Ankara Anlaşması ile atılmış, sonrasında ise Katma Protokol ile GB’nin detayları belirlenmiştir.
Sera gazı envanteri, bir kuruluşun faaliyetlerinden ötürü atmosfere saldığı veya atmosferden uzaklaştırdığı sera gazı miktarlarıyla ilgili yaptığı muhasebe çalışmasıdır. Bu envanter, kuruluşun belirli bir hesaplama dönemi boyunca (genellikle 1 yıl) atmosfere bıraktığı her birim kirletici miktarını kaynağına göre listeler. Sera gazı envanterinin sonuçları, kuruluşun tüm paydaşları tarafından farklı amaçlarla değerlendirilir ve kullanılır. Örneğin, politika yapıcılar karbon emisyon eğilimlerini izlemek, azaltma stratejileri ve politikaları geliştirmek ve ilerlemeyi değerlendirmek amacıyla kuruluşların hazırladığı envanterleri incelerler. Sorumlu yatırımcılar, bir şirkete yatırım yapmadan önce kuruluşların sürdürülebilirlik performansını, bunun bir parçası olarak hazırladıkları sera gazı envanterlerini kullanır.
Türkiye’de tam da VUCA (VUCA kavramı, Değişkenlik (Volatility), Belirsizlik (Uncertainty), Complexity (Karmaşıklık) ve Muğlaklık (Ambiguity) olarak açıklanır. İlk kez ABD ordusu tarafından Soğuk Savaş’ın bitmesiyle ortaya çıkan VUCA kavramı günümüzde belirsizliklerle dolu iş dünyasını tanımlamak için kullanılır.), “Toksik İşyeri Kültürünün Yüksek Maliyeti”, çalışan sirkülasyonu, çalışma saatlerinin azaltılması, özerklik…vb. konularla yükseklerden uçarken Dünyayı birdenbire bir pandemi gündemi sarıverdi.
Bu ay ki yazıma başlarken, sizlerle sosyal hayatta yaşadığım ve beni etkileyen bir uçak seyahatimde tanıştığım bir delikanlıyla geçen diyaloğumu anlatacağım. Pandemi sürecinde emekli bireyler olarak ben ve eşim yaşımızın gereği sağlık bakanlığımızın aldığı, yayınladığı koruyucu tedbirlere mümkün oldukça riayet etmiş, aşılarımızı olmuş, maske mesafe ve hijyen kurallarına uymuş, hatta o yıl yurt dışına küçük kızımın yanına gitmek için planladığımız Brüksel seyahatimizi iptal ettirmiştik. İşte bu yıl aldığımız bir kararla o gün yapamadığımız Brüksel uçuşumuzu yapmak üzere Sabiha Gökçen Hava Limanı’ndan uçağımızdaki yerimizi aldık, bize verilen birer küçük sekiz kilogramlık valiz hakkımız haricinde benim elimde bilgisayar çantam eşimde ise kendi çantası ve içinde yola çıkarken atıştırmalıklarımızın yer aldığı küçük bir çanta bulunmaktaydı.Uçakta bize verilen çekin işleminde belirtilmiş pencere kenarı ve orta koltuktaki yerimizi aldık, bekliyoruz fakat bu ara eşim koltukların birbirine ne kadar yakın olduğunu ve üç saati aşkın bir uçuşta benim rahatsız olabileceğimi ifade ederek endişesini belirtti.
“Bakır, fosil yakıtlardan sürdürülebilir enerjiye geçişte o kadar merkezi bir durumda ki, dünya çapındaki talebin 2035 yılına kadar 25 milyon metrik tondan 50 milyon metrik tona yani iki katına çıkması muhtemel. 2050’de 53 milyon metrik tona yükselmeye devam edecek. Bu rakam 1900 ile 2021 yılları arasında dünyada tüketilen tüm bakırdan daha fazla. Dünyanın bunu karşılaması mümkün değil.
Elektrikli araçlar, rüzgar, güneş ve piller için gerekli bakırın önümüzdeki on yılın ortasına kadar üç katına çıkacağını tahmin ediliyor.