Online Sağlık Platformu “Unicorn” Docplanner, Alman Pazarı Lideri Jameda’yı Satın Aldı

Dünyanın en büyük online sağlık platformu Docplanner, Almanya’nın en büyük online sağlık platformu Jameda’yı satın alarak bünyesine kattı.

Dünya çapında 30 farklı ülkede sağlık sektöründe doktor ve hastalara hizmet veren online sağlık platformu Docplanner, bugün Almanya’nın en büyük ve köklü online sağlık platformu olan Münih merkezli Jameda’yı, HubertBurda Media’dan satın aldığını duyurdu. 20 binden fazla doktorla işbirliği yapan ve ayda 8 milyon ziyaretçisi bulunan Jameda, Docplanner ve Türkiye iştiraki DoktorTakvimi’nin mevcut 110 bin doktor ve aylık yaklaşık 70 milyon hastadan oluşan küresel müşteri tabanına önemli bir katkı sağlayacak.

Docplanner ve şirketin Türkiye iştiraki DoktorTakvimi, Jameda’ya sermaye ve küresel uzmanlık yatırımı sağlamanın yanı sıra şirketin satış, müşteri hizmetleri ve pazarlama ekiplerini hızla büyütmeye de odaklanacak. Docplanner, Jameda’ya 200’den fazla yeni ekip üyesi eklemeyi ve önümüzdeki 2-3 yıl içinde Alman pazarına çeyrek milyar Euro’dan fazla yatırım yapmayı hedefliyor.

Docplanner iki şirketin de en iyi özelliklerini bir araya getirerek mevcuttakinden bile daha etkili çözümler sunmayı hedefliyor.

Bu satın alma ile Docplanner, Meksika ve Brezilya’da yerel operasyonlara açıldığı 2017’den bu yana ilk kez yeni bir coğrafyaya giriş yaptı.  Şirketin ayrıca Türkiye, İtalya, İspanya ve kendi iç pazarı Polonya’da lider pazar konumlarına sahip olması, ona küresel olarak dijital sağlık alanında en geniş coğrafi erişimi sağlıyor. Satın alma sonrasında Docplanner, Avrupa’da yapılan tüm sağlık harcamalarının %50’sinden fazlasının ve Latin Amerika’da yapılan sağlık harcamalarının %84’ünün gerçekleştiği pazarlarda aktif olacak.

Konuya ilişkin bir değerlendirmede bulunan DocPlanner Türkiye iştiraki olan DoktorTakvimi Ülke Müdürü Hakan Türkoğlu, şunları söyledi: “Docplanner, sağlık hizmeti deneyimini daha insan odaklı hale getirme misyonu üzerine kuruldu. Bu satın almayı, çok önemli olan Almanya pazarına girmek ve sağlık ekosisteminde olumlu bir etki yaratmak adına mükemmel bir fırsat olarak görüyoruz. Jameda ekibinin hem benzersiz deneyimi hem de pazarı kazanma tutkusu konusunda içimiz rahat. Önümüzdeki yıllarda Jameda ekibiyle çalışacak, Almanya’daki hastalar ve doktorlar için daha da mükemmel ürünler üretecek olmaktan büyük heyecan duyuyoruz.”

Jameda’nın CEO’su olan Dr. Florian Weiss ise görüşlerini şöyle aktardı: “Aynı miras ve tarihi büyük oranda paylaşmamız sonucunda Docplanner, Jameda ile mükemmel şekilde uyumludur. Jameda, doktorlar ve hastalar arasındaki güvenilir ilişkilerin önemine inanıyor ve biz de bu ilişkileri geliştirmek için yenilikçi dijital çözümlerden yararlanmaya kararlıyız. Sağlık hizmetlerini daha insancıl hale getirmek her zaman yaptığımız işin merkezinde oldu. Docplanner ile olan ortaklık bu vizyonu daha hızlı ve daha güçlü bir şekilde gerçeğe dönüştürmeye yardımcı olacak.”

Jameda, 1 Ocak 2022’den itibaren Docplanner bünyesine katılacak. Docplanner, küresel büyüme stratejisinin bir parçası olan başarılı satın alma geçmişiyle güçlü bir organik performans sergiledi. Bugüne kadar İtalya’da TuoTempo (2019), İspanya’da Doctoralia (2016) ve Türkiye’de En iyi hekim (şimdi Doktortakvimi) (2014) dahil olmak üzere altı şirketi bünyesine kattı.

Docplanner Hakkında

“Sağlık deneyimini daha insan odaklı hale getirme” küresel misyonuyla Docplanner, doktorlar, klinikler, hastaneler ve hastalar için sağlık ekosisteminin hasta yolculuğu ile beraber daha sorunsuz çalışmasını sağlamak için dijital uygulamalar ve yazılım çözümleri oluşturuyor. Docplanner, online pazar yerleri aracılığıyla hastalar için ücretsiz doktor incelemeleri ve anında online randevu rezervasyonu ile yaklaşık 2 milyon sağlık uzmanından oluşan bir ağa sahip olmakla beraber, dünya çapında 100.000’den fazla danışana hizmet veriyor ve 12’den fazla ülkede faaliyet gösteriyor. Doktorlar ve klinikler, ayda milyonlarca hasta için planlama, rezervasyon, iletişim ve ödemeleri kolaylaştırmak için Docplanner’a güveniyor. Docplanner’ın yenilikçi ve kullanıcı dostu yazılımı sayesinde, doktorlar ve klinikler hasta akışını optimize edebiliyor, maliyetli randevuları azaltabiliyor ve uygulamalarını tamamen dijitalleştirebiliyor, böylece tasarruf ettikleri zamanı hasta faaliyetleri ve deneyimlerini iyileştirmek için kullanabiliyorlar. TuoTempo markası aracılığıyla şirket, büyük sağlık kurumları için daha gelişmiş optimizasyon ürünleri paketi sunuyor. Docplanner, 2012 yılında Polonya’da kuruldu ve şu anda İstanbul, Varşova, Barselona, Roma, Meksiko, Curitiba ve Bologna’daki ofisleri genelinde 1.800’den fazla kişiden oluşan bir ekibe sahip. Point Nine Capital, Goldman Sachs Asset Managementve One Peak Partners dahil olmak üzere önde gelen girişim sermayesi fonları tarafından desteklenmektedir ve bugüne kadar toplamda yaklaşık 300 milyon Euro yatırım almıştır. Daha fazla bilgi için https://www.docplanner.com/about-us adresini ziyaret edebilirsiniz. 

Jameda Hakkında

Jameda, hastalar ve hekimleri dijital olarak kolay, hızlı ve hassas bir şekilde buluşturmak amacıyla kuruldu. Bu amaçla, Jameda’nın çözüm paketi, hastaların en iyi doktorları bulmalarını, kolayca randevu almalarını ve sağlık uzmanlarıyla yüz yüze veya görüntülü danışmanlık yoluyla iletişime geçmelerini sağlayacak araçlar içeriyor. Jameda, her ay bu hizmetlere güvenen ve kullanan 8 milyondan fazla hastasıyla Almanya’nın en geniş ve en büyük doktor-hasta platformu olarak tanınıyor. 275.000’den fazla doktor ve sağlık uzmanı, tıbbi uygulamalarını Jameda’nın platformunda listeleyerek, hizmet yelpazesi hakkında kapsamlı bilgi sağlıyor ve hasta deneyimlerine ilişkin kullanıcılar tarafından verilen puanlamalar platformda yer alıyor. Buna ek olarak, doktorlar randevu yönetimini Jameda takvimi ile optimize ederek zamandan ve paradan tasarruf edebiliyor, bu zamanı da evrak işleriyle uğraşmak yerine hastalara ayırabiliyorlar. Jameda, kliniklere, sağlık sigortası şirketlerine ve tıbbi bakım merkezlerine güvenilir beyaz etiket çözümü sağlayan Patientus ürünü aracılığıyla teletıp çözümlerinde de lider olarak konumlandırılıyor.

Döviz Kurunun Yükselişinin Getirdikleri

18 KASIM 2021 VE TCMB’NİN PPK FAİZ KARARI – SAAT 14:05

TCMB faiz kararları ile ilgili olarak 18 Kasım 2021 tarihinde toplanarak 1 hafta vadeli repo faiz oranını % 16’dan % 15’e düşürdü. Saat 14:00’de açıklanacak faiz kararı bu defa saat 14:05’de açıklandı. Halbuki her zaman tam saat 14:00’de açıklanırdı. Acep neden? Belli ki yolunda gitmeyen bir şeyler olmuş. Beş dakikada neler olmadı ki?

Faizlerin % 15’e düşürülmesi ile İK’in açıkladığı TÜFE – Tüketici Fiyat Endeksi olan % 19.89’un  -4.89 puan aşağısına geldi. Siyasi otoritelerin “vatandaşı enflasyona ezdirmeyeceğiz” şeklindeki söylemlerin tam tersi, zaten doğruluğu teyide muhtaç olan bugünkü % 19.89’lık TÜFE rakamına bakıldığında tasarruf sahipleri paralarını TRL – Türk Lirası mevduatta değerlendirdikleri taktirde gerçek anlamda negatif bir faiz getirisi elde etmektedirler.

Her ne kadar TÜİK’in açıkladığı TÜFE % 19.89 olarak tablolarda yer alsa da, sitemizdeki Hatçe Teyze ile Fatma Nine benim kulağıma şöyle dedi;

“Reşat Bey oğlum ben anlamam TÜİK veya MÜİK’den. Geçen sene 5 litre Ayçiçek yağını 40 Liraya alırken, bu sene 105 Liraya almaya başladım. Geçen sene karnabahar ve brokolinin kilosunu 4-5 Liraya alırken bu sene 17-19 Liraya kadar fiyatının çıktığını gördüm ama vallah billah almadım. Ben cebimin ve pazardaki yangın yerine dönen enflasyona bakarım. Sen o kadar saf değilsin be oğlum, yoksa sen de enflasyonun % 19.89 olduğuna inanıyor musun?”

Ne deseydim Hatçe Teyze ile Fatma nineye? Onlar da TÜİK’in marketlerine gidip oradan alış veriş edeydiler. Sahi ya; TÜİK bu rakamları hangi marketten aldı acaba?

FAİZ İNDİRİMİNİN ARDINDAN

TCMB’nin PPK’nun faiz kararının ardından faiz oranlarının düşürülmesi ile neler mi oldu?

İşte şu tabloya bakın neler olduğunu göreceksiniz. Türk Parası dışında gerek değerli metaller, gerekse yabancı paralarda adeta kıyamet koptu. Hepsi birden yükseldi, Türk Lirası değer kaybetti.

Eylül, Ekim ve Kasım 2021 aylarında TCMB PPK’nun yapmış olduğu tüm toplantılarda faizlerin düşürülmesine ilişkin kararların ekonomik ve iktisadi açıklaması olmamasına rağmen, piyasa dinamikleri dikkate alınmadan faiz / döviz dengesi ile oynanmış ve dövizin yönü sürekli yukarıya çıkarak Türk Lirası’nın değer kaybı hızlanmıştır.

Eylül – Kasım 2021 dönemi arasında dövizin yükselişi

PİYASA NEREYE GİDİYOR?

Bir kişi her yaptığı işten veya her aldığı karardan ciddi anlamda zarar ediyor, para kaybediyorsa belli ki o kişinin yaptığı iş veya aldığı kararlar yerinde değil. Çok net biçimde görülüyor ki yanlış işler ve yanlış kararlar alınıyor. Bu bağlamda TCMB PPK’nun toplantılarında, sürekli PPK üyelerinin değiştirilerek faiz konusunda Eylül 2021 – Kasım 2021 tarihleri arasında aldıkları kararlar sonrasında ülkemizde;

Döviz fiyatları % 35 yükseldi ise
Akaryakıt ve doğal gaz fiyatları anormal artı ise
Piyasada zam sağnağı başladı ise,
Sabit gelirlilerin gelirleri azaldı ve giderleri arttı ise
Fatma nine 1 kilo peynir alamıyorsa
Duyduğumuz veya duymadığımız her şeye zam gelmeye başladıysa

Bu faiz kararlarının elle tutulur tarafı yoktur ve yanlıştır.

Üzüldüğüm ne biliyor musunuz? Hatçe teyze tekavüt maaşından biriktirdiği birikimleri ile dolar 5 Liraya düştüğünde döviz almayı planlıyordu ya. Hatçe teyze hiç döviz alamayacaktır. 

Yüksek kur, düşük faiz bize ne getirdi acaba?

Yabancı yatırımcılar kendi gemilerini kurtarma peşindeler. Ülkemizi terk ediyorlar. Yüksek kur dolayısıyla ihracatçılarımız daha fazla mı kazanıyor kur farkından dolayı? Hiç sanmıyorum. Faizler düşülüyor, enflasyon, üretim maliyetleri ve döviz yükseliyor. İnanın külahımı şu masanın üzerine koyarsam, anlatacak çok konumuz olur. Külahım da dinlesin. Belki külahım inanır.

Haftaya bu konulara değineceğim. Hem ithalatçı, hem ihracatçı sıkıntıda desem yerinde olur.

REŞAT BAĞCIOĞLU

 

İşletmelerde Kendinden Hoşnutluk

Dr. Mehmet KAPLAN
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi

Kendinden hoşnutluk, işletmenin başarıya ve/veya bazı uygulamalara alışık olmasından kaynaklı olarak normal karşılama davranışı sergilemesidir. İşletmeler aslında kendi içlerinde birer fikir makinası olarak çalışsalar da belli bir süre sonra fikir makinaları alışkanlıkların etkisiyle her üretkenliği ya da fikri normal düzeyde ele almaya başlamaktadır. İşletmelerde kendinden hoşnutluk durumu dört şekilde kendini göstermektedir. Bunlar rahatlık nedeniyle, gevşeklik nedeniyle, kibir nedeniyle ve vizyonsuzluk nedeniyle gerçekleşmektedir.

  • Rahatlık nedeniyle kendinden hoşnutluk; “…İşletme iyi durumda…İşletme iyi gidiyor…Pazar payı iyi durumda…Günü kurtardık…” Bu gibi cümlelerle ifade bulan rahatlık işletmelerin kendinden hoşnut olmasını sağlamaktadır. Rahatlık işletmeye yeni atılımlar yapma cesaretini ortadan kaldıran bir faktördür. Sözgelimi, nesiller boyu süren nesilden nesile geçen ancak bir aile lokantası olarak kalan bir işletmenin sahipleri rahatlık nedeniyle kendilerini yeni şubeler açmaktan çekinmektedirler.
  • Gevşeklik nedeniyle kendinden hoşnutluk; “…Şimdi kendimize gelme zamanı…Bu proje şimdilik durdurabilir…Şimdi bununla uğraşmayalım…Şimdilik sorun yaratmaz…Satışlarımızı artırdığımıza göre, maliyetlerimizi azaltabiliriz…” Bu gibi cümlelerle hayat bulan gevşeklik nedeniyle kendinden hoşnut olma durumu işletmenin metaforik bir anlatımla dışardaki kara kıştan etkilenmemek için evin içinde ateşin/sobanın yanında kalmasıdır. Dışarıdaki kara kış devam etse de gevşeklik bizi sarmış durumdadır. Sözgelimi, pandemi döneminde bazı alanlarda yatırımların hiç düşünülmeden ve/veya analiz edilmeden ertelenmesi ya da tamamen ortadan kaldırılmasıdır.
  • Kibir nedeniyle kendinden hoşnutluk; “…Çok başarılıyız…başkalarından öğrenecek bir şey yok, biz başkalarına öğretiyoruz…Bu alanda lideriz…” Bu gibi cümlelerle vücut bulan kibir nedeniyle kendinden hoşnutluk; işletmenin her şeyi bildiğine, bütün soruların yanıtlarına hâkim olduğuna inanmasından kaynaklanır. Sözgelimi, geçmişte buna yönelik, özellikle teknoloji sektöründe, birçok işletme örneği aşırı kendinden hoşnutluk sonucunda başarısız olmuştur.
  • Vizyonsuzluk nedeniyle kendinden hoşnutluk; “…Herkes kadar iyi gidiyoruz…Yenilik yapmamız gerektiğine beni inandırın…Uygulamaya bakın siz…” Bu gibi cümleler vizyonsuzluk nedeniyle kendinden hoşnutluğu tarif etmektedir. Edward De Bono’nun “köy venüsü etkisi” olarak nitelendirdiği; ufkunuz yaşadığınız küçük köy ile sınırlıysa, köyün en güzel kızı size Güzellik Tanrıçası Venüs gibi gelir, çünkü daha güzelini hayal edemezsiniz. Ufkunuz sınırlıysa ve neler olabileceğine ilişkin bir vizyonunuz yoksa, kendinizden hoşnut olmak zorunda kalırsınız. Aslında bu tür hoşnutluk en yaygın hoşnutluktur. Birçok işletme bu nedenle vizyon sahibi yöneticiler arar. Çünkü bu yöneticiler olmazsa belki işletme günü kurtarır, krizlerle başa çıkar ama gelecek hep belirsiz kalır.

Kaynak ve ayrıntılı okuma önerisi: Aşağıdaki eserl(er) konu ile ilgili kaynak ve bilgilendirmeyi artırmaya yöneliktir.

  • Bono, E. (2000). Rekabetüstü. İstanbul: Remzi Kitabevi.

Duyguların Öğrenmedeki Rolü

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

Bilmek başka, bulmak başka, olmak başka… Mevlâna

Duygular ve heyecanlar dünyası, uçsuz bucaksız bir deryadır. Bu konuyu araştırmak, oldukça zor bir çalışma gerektirir. Duygular evrenini anlatabilmenin zorluluklarının başında;duyguların sınırlanıp, tanımlanmayışı gelir. Duygular renkler gibi sayısız tonlara sahiptir. Duyguları anlatabilmenin ikinci zorluğu ise, duyguların sözcüklere dökülemeyişidir.

Daniel Goleman’ınDuygusal Zekâ” (1994) ve Joseph Le Doux’unDuygusal Beyin” (1996) adlı çalışmalarında,duyguların öğrenme üzerindeki rolü ortaya konmaktadır. Bu çalışmalara göre; beyin, bir deneyimi faydalı bulduğunda, öğrenmenin kalıcılığı artmaktadır. Birey, bir deneyimi kendisi için bir tehdit olarak algıladığında, öğrenmenin önü kesilmektedir (Şekil 1).

Şekil 1. Duyguların Öğrenmedeki Rolü

Toplumsal sorunların çözümünde, eğitim ve öğretiminözellikle de duygusal eğitimin büyük bir rolü vardır. Yapılan araştırmalar insanlar arası iletişimin büyük ölçüde sözsüz olarak gerçekleştiğini ortaya koymaktadır. Düşünceleri aktarmakta çoğu kez sözcükler yetersiz kalır. Duyguların dili yoktur. İnsan, duygusal yönüyle insandır. İnsana yakışır, sağlıklı davranışlar, yalnızca bilinç ve belleğin gelişmesine bağlı değildir. İnsan olmak, doğa ve çevreye uyum sağlamak için; gereken bilgi, beceri ve deneyimlerin gelişmesi, duygusal ve bilişsel yeteneklerin bir arada olarak eğitilmesine bağlıdır.

Duyguların, öğrenme konusunda kritik bir önemi vardır. Stres altında olup kendini iyi hissetmeyen bireyler, kendidünyalarını hep sıkıntılı olarak algılar ve “Kafam çok karışık, canım çok sıkılıyor, dikkatimi toplayamıyorum. diyerek duygularını belirtirler. Duyguların, sürekli sıkıntılı bir durumda olması, bireyin entelektüel yeteneklerini, becerilerini azaltır. Bu durum, öğrenme yeteneğini körelterek, zafiyet yaratır (Şekil 1).

Beynin en temel görevi, kendisini korumaktır. Kendinikoruma işlevinde, içgüdülerden ve öznel durumlardankaynaklanan duyguların etkisi, her şeyin önüne çıkmaktadır. Beyinde duygusal girişlerin, her şeyden daha fazla bir önceliği vardır. Daha fazla öncelik taşıyan duygusal girişler, daha az önem taşıyan bilginin sürecini azaltır. Beynin temel işi, kendi var oluşunu sürdürmektir. Bu sebepten dolayı, kişinin hayatına tehdit olarak yorumlanan bilgi, derhal işleme konur ve tehdite karşı davranışlar ortaya çıkar. Beyinde, heyecansal bilgilerin diğer bilgilere göre önceliği vardır. Birey, duygusal bir uyarıcı aldığında, limbik sistem öne çıkar ve mantıksal beyin süreçleri askıya alınır.

Stres ve kızgınlık halleri, hipokampüs ve uzun süreli belleğin, mantıklı ve verimli çalışmasını etkiler. Kızgınlık, korku, kaygı ve eğlence halleri, mantıksal düşüncenin önüne geçer. “Dilim tutuldu, konuşamadım, dondum kaldım.” diye ifade edilen durumlar; duygular karşısında, mantıksal düşüncenin baskı altına girdiği durumlardır.

Stres, kaygı, kızgınlık gibi psikolojik durumlar, streshormonlarının salgılanmasına karşı duyarlıdır. İnsan, fiziksel olarak rahat ve güvenli; duygusal bakımdan ise kendisini tehdit edici, aşağılayıcı durum ve faktörlerden uzak, rahatlatılmış bir ortamda hissettiğinde; dikkat, anlama ve öğrenme faaliyetlerinde daha fazla bir etkinlik göstermektedir. Kişilerin, öğrenme halinde hissettiği duygular, onun öğrenmek için ortaya koyacağı dikkatin seviyesini belirlemektedir.

Daniel Goleman “Duygusal Zekâ” (2000) adlı kitabında, büyüme ve öğrenme sürecinde, duyguların etkileri üzerine bulguları açıklamıştır. İnsanların; hayvanlar gibi sivri ve keskin dişleri, soğuktan koruyan kalın kürkü ve hassas duyu organları olsaydı ve yaşamı güdüleriyle sürseydi, öğrenme yeteneği asla gelişmezdi. Öğrenme gibi bilişsel bir olgunun insanda çok gelişmiş olmasının nedeni; insanın güdülerle yaşamını sürdürmesinde yetersiz kalmasıdır. Öğrenme, düşünme gibi bilişsel bir yeteneği ortaya çıkartır. Düşünmek, eldeki bilgilerden yeni bir bilgi çıkarma işlemiolarak tanımlanmaktadır. Düşünmek, bir sorunla karşılaşıldığında başlar. Bilgi; birikimler, öğrenmeler ve düşünmeler sonucu kazanılmaktadır. Bilişsel etkinliklerin hiçbiri duygusal tepkilerden soyutlanamaz. Bilgi birikimleri ve deneyimlerimiz doğrultusunda; duygusal ve düşünseltepkilerde bulunuruz. Her öğrenme, belli bilişsel tutum ve değerlendirmeler ile duygusal dalgalanmalara da yol açar.Duygusal yaşantı yoğunluğunun artması; bireyin öğrenmebaşarısını, iş becerisini, sağlıklı düşünmesini ve çevreyleuyumunu bozar. İnsanın olgunluğunun gerçek ölçütü, onunduygusal olgunluk düzeyidir.

Detaylı bilgiler için aşağıdaki kitabı okuyabilirsiniz.

Mert, G. (2017). Organizasyonlarda Bireysel Hafıza, Artikel Yayıncılık, İstanbul.https://www.gozdemert.com/ebook/BH.pdf

Tek Ortaklı A.Ş.lerin pay defteri ile dayanağı yönetim kurulu karar defterinin ilgili kısımlarının EKAP’ a kayıt edilmesi zorunlu mudur?

Anahtar Kelimeler; Anonim Şirket, pay defteri, karar defteri, EKAP, yeterlik

İtirazen Şikayet Konusu; İhaleye katılan “X.. A.Ş.-Y.. Ltd. Şti. İş Ortaklığının pilot ortağı X.. A.Ş.’nin pay defterinin EKAP’a doğru olarak aktarıldığının teyit edilmesi, ayrıca iş ortaklığının her iki ortağının ticaret sicil bilgilerinin ve ortaklık durum bilgilerinin güncelliği ve EKAP’a doğru olarak aktarılması gerektiği iddia edilmiştir.

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; 03.11.2021 tarihli ve 2021/UY.I-2007 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre; Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliği’nin “Gerçek ve tüzel kişilerin EKAP’a kaydı” başlıklı 7’nci maddesinde “…(5) EKAP’a kayıtlı olan; gerçek kişilerin kendileri ile vekil veya temsilcilerine; tüzel kişilerin kendileri, ilgisine göre, ortakları ve ortaklık oranları (halka arz edilen hisseler hariç)/üyeleri/kurucuları, teklif veya başvuru mektubu ya da sözleşme imzalamaya ve sözleşmenin yürütülmesi konusunda tüzel kişiliği temsile yetkili yönetimindeki görevliler ile vekil veya temsilcilerine ilişkin aşağıda yer alan bilgileri EKAP’a kaydetmeleri ve son başvuru veya ihale tarihinden ve sözleşme imzalamadan önce güncellemeleri zorunludur. Bu kişilerin;

a) Gerçek kişi olması halinde adı, soyadı ve T.C. kimlik numarası ile varsa işletme adı ve ticaret unvanı,

b) Tüzel kişi olması halinde ticaret unvanı, vergi kimlik numarası ile varsa işletme adı. Tüzel kişilerde; yönetimdeki görevliler ile ilgisine göre, ortaklar ve ortaklık oranlarına (halka arz edilen hisseler hariç)/üyelere/kuruculara ilişkin kayıt kapsamında ticaret sicil verileri esas alınır. Ayrıca anonim şirketlerde (tek ortaklı şirketler hariç) ortaklar ve ortaklık oranlarının kaydı kapsamında, beyan edilen kişilere ilişkin pay defteri ile dayanağı yönetim kurulu karar defterinin ilgili kısımları; şirket niteliğinde olmayan tüzel kişilerde ise üyelerin veya kurucuların kaydı kapsamında Türkiye Ticaret Sicili Gazetelerinde yer almayan bilgileri içeren belgelerin ilgili kısımları da taranarak EKAP’a yüklenir…” hükmü yer almaktadır.

“X.. A.Ş.”nin yeterlik bilgileri tablosunun “Ortaklar ve Ortaklık Oranlarına/Üyelere/Kuruculara Ait Bilgiler” kısmında “Ü.. C..”nun tek ortak olduğunun beyan edildiği, söz konusu beyanın EKAP üzerinden “Ticaret Sicili Bilgileri Sorgulama” kısmından teyit edilebildiği tespit edilmiştir.

Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliği’nin “Gerçek ve tüzel kişilerin EKAP’a kaydı” başlıklı maddesinde tüzel kişilerde; yönetimdeki görevliler ile ilgisine göre, ortaklar ve ortaklık oranlarına (halka arz edilen hisseler hariç)/üyelere/kuruculara ilişkin kayıt kapsamında ticaret sicil verileri esas alınacağının belirtildiği, söz konusu yönetimdeki görevliler ile ilgisine göre, ortaklar ve ortaklık oranlarına üyelere/kuruculara ilişkin bilgilerin EKAP tarafından ticaret sicil verileri dikkate alınarak oluşturulduğu anlaşılmaktadır.

Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliği’nin “Gerçek ve tüzel kişilerin EKAP’a kaydı” başlıklı maddesinden tek ortaklı anonim şirketlerinin ortaklar ve ortaklık oranlarının kaydı kapsamında beyan edilen kişilere ilişkin pay defteri ile dayanağı yönetim kurulu karar defterinin ilgili kısımlarının kayıt edilmesinin zorunlu olmadığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri çerçevesinde tek ortaklı “X.. A.Ş.”nin ortaklar ve ortaklık oranlarının kaydı kapsamında pay defterinin EKAP’a yüklenmesinin zorunlu olmadığı ve özel ortak “Y… Ltd. Şti.”nin yönetimdeki görevliler ile ilgisine göre, ortaklar ve ortaklık oranlarına /üyelere/kuruculara ilişkin bilgilerin ticaret sicil verileri dikkate alınarak oluşturulduğu anlaşılmış olup başvuru sahibinin söz konusu iddiasının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.

İş ilişkisi devam ederken, fazla çalışmanın asıl ücrete dahil olduğuna dair işyeri yönetmeliği’ne konulan hükmün, işçiye tebliği yeterli midir?

4857 sayılı İş Kanununa ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan Fazla Çalışma ve Fazla Sürelerle Çalışma Yönetmeliği’ne göre, kural olarak Fazla çalışma, Kanunda yazılı koşullar çerçevesinde haftalık kırk beş saati aşan çalışmalardır”. İşçilere yaptırılacak normal çalışma ile fazla çalışma süresinin toplamı günde 11 saat (ara dinlenmeleri hariç) sınırını aşamaz(İşK m.41; Yön. m.3/1-a-b).

Fazla çalışma ihtiyacı olan işverence iş sözleşmesinin yapılması esnasında ya da bu ihtiyaç ortaya çıktığında işçinin onayı alınır ve özlük dosyasında saklanır. Fazla çalışma yapmak istemeyen işçi verdiği onayı otuz gün önceden işverene yazılı olarak bildirimde bulunmak kaydıyla geri alabilir (İşK m.41/7; Yön. m.9/2).

Fazla çalışma için verilecek ücret de normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle ödenecektir (İşK m.41/2; Yön. m.4). İşçilerin işlemiş olan fazla çalışma ücretleri normal çalışmalarına ait ücretlerle birlikte ödenir.

Diğer yandan, iş sözleşmesinin tarafları iş ilişkisinin kurulması aşamasında fazla çalışma ücretlerinin aylık ücrete dahil olduğuna dair bir düzenlemeyi iş sözleşmesi ile kararlaştırabilirler. Ancak iş sözleşmesi devam ederken, işveren tarafından çıkarılan işyeri iç yönetmeliğine fazla çalışmaların aylık ücrete dahil olduğu yönünde konulanhükümlerin geçerli olabilmesi için işçiye tebliğ edilmiş olması yetmez. Ayrıca işçinin bunu kabul ettiğine dair bir yazının alınması gerekir .

Yargıtay konuyla ilgili bir kararında, “İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir. Dairemizin kararlılık kazanmış içtihatlarına göre, fazla çalışmanın ücrete dahil olduğuna dair kural, yılda 270 saatle sınırlı olarak geçerlidir. Yılda 270 saati aşan çalışmaların kanıtlanması durumunda karşılığının ödenmesi gerekir.

Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece çalışma yönetmeliği ve tanık beyanlarına göre; davacının yapmış olduğu fazla çalışmaların almış olduğu maktu ücretin içinde kaldığı, bu sebeple fazla çalışma ücret alacağının bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğuna dair kural, davalı şirketin çalışma yönetmeliğinde düzenlenmiş olup bu yönde bir iş sözleşmesi hükmü bulunmamaktadır.

İş Kanunu’nun 22. maddesi “İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir. Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir. Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

Dosya içeriğine göre; davacının davalı işverenliğe ait işyerinde 18.10.2004 – 20.05.2013 tarihleri arasında çalıştığı, taraflar arasında iş ilişkisi kurulurken aylık ücrete fazla çalışmalar karşılığı hak kazanılan ücretlerin dahil olduğu yönünde bir düzenleme kararlaştırılmadığı; ancak, bu yönde hüküm içeren 24.01.2010 yürürlük tarihli çalışma yönetmeliğinin iş ilişkisi devam ederken 19.03.2010 tarihinde davacı tarafından tebellüğ edildiği görülmektedir. İş Kanunu’nun 22. maddesi nazara alındığında; iş ilişkisi devam ederken çalışma koşullarında esaslı değişiklik oluşturan yönetmelik hükmünün davacı tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmesi gerekmekte olup somut olay yönünden aylık ücrete fazla çalışmalar karşılığı hak kazanılan ücretlerin dahil olduğu yönünde düzenleme içeren çalışma yönetmeliğinin salt davacıya tebliğ edilmiş olması, ilgili yönetmelik hükmünde belirtilen amacı sağlamaya yeterli bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacının fazla çalışmasının olup olmadığına ilişkin değerlendirmede, fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğuna dair yönetmelik hükmüne itibar edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir..

Sonuç olarak, iş ilişkisinin kurulması aşamasında iş sözleşmeleri ile fazla çalışmaların aylık ücrete dahil olduğuna dair bir düzenleme kararlaştırılabilir. Ancak, iş sözleşmesi devam ederken işyeri iç yönetmeliğine konulacak bir hüküm ile fazla çalışmaların asıl ücrete dahil olduğuna dair yapılacak düzenlemenin işçiye tebliğ edilmiş olması yeterli değildir. İşçinin bunu kabul ettiğine dair ayrıca bir yazının alınması gerekir.

Dikey Anlaşmalarda Eşik %40’dan %30’a Düştü

Dikey Anlaşmalarda Eşik %40’dan %30’a Düştü

Av. Elsen Ece Tokat
ece@toyalaw.com 

Rekabet Kurumu Başkanlığı tarafından 5 Kasım 2021 tarihli 31650 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2021/4) uyarınca, Rekabet Kanunu’nun 4’üncü maddesinde düzenlenen yasaklardan muafiyet, ancak dikey anlaşmalardaki hizmet veya mal sağlayan tarafın ilgili mal veya hizmetleri sağladığı ilgili pazardaki pazar payının %30’u aşmaması durumunda uygulanacak. Ayrıca tek alıcıya sağlama yükümlülüğü içeren dikey anlaşmalarda ise muafiyet, alıcının dikey anlaşma konusu malları ve hizmetleri aldığı ilgili pazardaki payının %30’u aşmaması koşuluyla uygulama alanı bulabilecek. Değişiklik öncesi pazar payı eşiği %40 olarak uygulanıyordu.

Dikey anlaşmalar, üretim veya dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyet gösteren iki ya da daha fazla teşebbüs arasında belirli mal veya hizmetlerin alımı, satımı veya yeniden satımı amacıyla yapılan anlaşmalardır.

Tebliğ’de yapılan diğer bir değişiklik ise pazar payının hesaplanması ve uygulanması hakkındadır. Bu kapsamda Tebliğ’de yüzde 30 olarak değiştirilen pazar payı eşiğinin hesaplanmasında uygulanan kurallar açısından pazar payı başlangıçta %30’dan fazla olmayıp daha sonra %35’i aşmayacak şekilde eşiğin üzerine çıkarsa muafiyet, pazar payı eşiğinin ilk aşıldığı yılı takip eden sonraki iki yıl boyunca da geçerli olmaya devam edecek ve pazar payı başlangıçta %30’dan fazla olmayıp daha sonra %35’in üzerine çıkarsa muafiyet, pazar payı eşiğinin ilk aşıldığı yılı takip eden yıl boyunca da geçerli olmaya devam edecektir.

Değişiklik ile birlikte grup muafiyetinden halihazırda yararlanmakta olan, ancak pazar payının %30’dan fazla olması nedeniyle, dikey anlaşmaları uygulama dışında kalan teşebbüslerin 5 Kasım 2021 tarihinden itibaren 6 (altı) ay içerisinde Rekabet Kanunu’nun 5’inci maddesinde düzenlenen bireysel muafiyet şartlara uygunluğunun sağlanması gerekecektir.

Değişiklik ile Avrupa Komisyon’u tarafından düzenlenen Dikey Grup Muafiyeti Regülasyonu’nda (Vertical Block Exemption Regulation “VBER”) belirtilen yüzde 30’luk pazar payı eşiği ile yeknesaklık sağlandı.

5 Kasım 2021 CUMA Resmî Gazete Sayı : 31650
TEBLİĞ
Rekabet Kurumu Başkanlığından:

DİKEY ANLAŞMALARA İLİŞKİN GRUP MUAFİYETİ TEBLİĞİ

(TEBLİĞ NO: 2002/2)’NDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ

(TEBLİĞ NO: 2021/4)

MADDE 1 – 14/7/2002 tarihli ve 24815 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği (Tebliğ No:2002/2)’nin 2 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Bu Tebliğ ile sağlanan muafiyet, sağlayıcının dikey anlaşma konusu mal veya hizmetleri sağladığı ilgili pazardaki pazar payının %30’u aşmaması durumunda uygulanır.

Tek alıcıya sağlama yükümlülüğü içeren dikey anlaşmalarda muafiyet, alıcının dikey anlaşma konusu malları ve hizmetleri aldığı ilgili pazardaki payının %30’u aşmaması koşuluyla uygulanır.”

MADDE 2 – Aynı Tebliğin 6/A maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Bu Tebliğde belirtilen %30’luk pazar payı eşiğinin uygulanmasında aşağıdaki kurallar uygulanır:

a) Pazar payı bir önceki yılın verisi kullanılarak hesaplanır.

b) Pazar payı bağlı dağıtıcılara satış amacıyla sağlanan tüm mal ve hizmetleri içerir.

c) Pazar payı başlangıçta %30’dan fazla olmayıp daha sonra %35’i aşmayacak şekilde eşiğin üzerine çıkarsa muafiyet, pazar payı eşiğinin ilk aşıldığı yılı takip eden sonraki iki yıl boyunca da geçerli olmaya devam eder.

d) Pazar payı başlangıçta %30’dan fazla olmayıp daha sonra %35’in üzerine çıkarsa muafiyet, pazar payı eşiğinin ilk aşıldığı yılı takip eden yıl boyunca da geçerli olmaya devam eder.

e) (c) ve (d) bentlerinin sağladığı haklar, sürenin iki takvim yılını aşmasına neden olacak şekilde birleştirilemez.”

MADDE 3 – Aynı Tebliğe aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 3 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte 2002/2 sayılı Tebliğ ile sağlanan grup muafiyetinden yararlanmakta olan, ancak 2002/2 sayılı Tebliğin 2021/4 sayılı Tebliğ ile değişik 2 nci maddesinde öngörülen kapsamın dışında kalan anlaşmaların bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde 4054 sayılı Kanunun 5 inci maddesinde düzenlenen şartlara uygunluğunun sağlanması gerekir. Bu süre içerisinde anılan anlaşmalara 4054 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde öngörülen yasaklama uygulanmaz.”

MADDE 4 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 5 – Bu Tebliğ hükümlerini Rekabet Kurumu Başkanı yürütür.

Ve Hain Dolar 10 Lira Oldu

Yukarıdaki grafik 12 Kasım 2021 saat 21:00’de alındı. Ve hain Dolar 10 Lira oldu. Aşağıdaki yazımı Ekim 2021 ayının sonlarına doğru yazmıştım ve hain dolar 10 Lira olur mu diye. Aslında Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli idi. Yukarıdaki grafiğe göz atıldığında, söylemekten üzüntü duyuyorum ki hain doların soluksuz olarak yukarı yönlü Hareket etmesi pek de hayra alamet değil.

Kasım 2020 ayından Temmuz 2021 ayına kadar hain dolar adeta kazıkla yere çakılmış gibi yerinden kıpırdayamazken, kur tam 9 ayda Kasım 2020’den Temmuz 2021 ayına kadar bakıldığında USD/TRL C/8.5000 civarında dolaştı durdu. İnsan merak etmez mi 9 aydır hain dolar kuru C/8.5000 civarında dolaşırken yukarıdaki grafiğe baktığımızda ise freni boşalmış bir tanker gibi kur sürekli yukarı yönlü hareket etmektedir. BU hareketliliğin nedenleri üzerinde de duracağım ilerleyen haftalarda. Ancak bu hareketlere ne rastlantı veya tesadüf, ne de piyasa gereği demek söz konusu değildir.

Ekim 2021 ayında yazdığım aşağıdaki yazımı hafızalarımızı tazelemek adına tekrar paylaşıyorum.

10 LİRA HAYAL Mİ?

Dolar 10 TRL olur mu? Hayal mi? Hiç de hayal değil Dolar bal gibi 10.- TRL olabilir. Tabii ki ne kadar zamanda doların TRL.10.- olması da önemlidir. Bir dövizin fiyatının alt ve üst noktası yoktur. Dövizin fiyatı, ekonomik koşullara göre, aşağı yönlü veya yukarı yönlü de hareket etmesi olasıdır.

TCMB’nin faiz indirimlerinde çekirdek enflasyonunu esas almaya başlamıştır. Çekirdek enflasyon; gıdadan ve enerjiden arındırılmış enflasyon.  İnsanların en temel ihtiyaçlarına gelirlerinin büyük bir bölümünü harcadıkları çekirdek enflasyonuna Eylül 2021 Ayı sonu itibariyle bakıldığında % 16.98 olduğu görülmektedir. TCMB’nin en son yaptığı PPK toplantısında aldığı karar gereğince % 19 olan faizleri % 18’e indirmiştir.  Burada TÜFE’nin aşağıya indiğinden değil, enerji ve gıdadan arındırılmış çekirdek enflasyonun% 16.98 olduğundan dolayıdır.  

FAİZ DÜŞÜRÜLDÜ HAİN DOLARA GÜN DOĞDU

TCMB faizleri % 18’e düşürünce hain döviz yukarı yönlü hareketlendi. Gerçekte faizleri düşürmeye zemin var mıydı? Çekirdek enflasyonun esas alınarak faizlerin bu yönde düşürülmesi sorunu çözdü mu sizce? Çözmedi.

Yukarıdaki tabloya bakıldığında, ÜFE’nin % 43.96, TÜFE’nin de % 19.58  olduğunugörmekteyiz. Biri bana anlatır mı acaba; Üretici firmalar ürünlerini % 43.96 maliyetle üretip, üretim maliyetini sübvanse edip % 19.58 oranla zararına mı satış yapıyor sizce? Üreticiler sürekli üretim maliyetlerinin altında bir fiyatla mı satış yapıyor?Gerçek enflasyon yukarıda görüldüğü tabloda olduğu gibi olsa da faizlerin düşürülmesi çok da doğru bir aksiyon değildir. Kaldı ki sokak enflasyonunun yangın yeri olduğu bir piyasada, çarşı Pazar, gıda enflasyonunun zirve yaptığı bir durumdafaizlerin aşağı çekilmesi ile hain dövizin yukarı çıkacağı kaçınılmazdır.

Politika faizleri düşürüldüğünde, piyasada deprem etkisi yaratılmıyorsa, döviz coşmuyorsa, ürün ve hizmetlere yapılan zamlar durma noktasına geldiyse, işte o zaman faizlerin düşürülmesi için çok doğru zaman derim. Şu an yanlış bir zamandır.

FAİZLER TEKRAR DÜŞÜRÜLÜR MÜ?

Düşürülmemesi için bir sebep var mı? Yeter ki istenilsin. Faizlerin düşürülmesine mutlaka bir dayanak bulunacaktır. TCMB’nin PPK toplantısı 21 Ekim 2021 tarihinde yapılacak. Olası bir faiz indiriminde % 18 olan oranlar % 17’e gerileyecek. Budurumda hain doların ilk etapta geleceği nokta 9.00 Türk Lirası’nı aşacaktır.

HATÇE TEYZE 5 LİRA’DAN DOLAR SATIN ALMAK DAHA ÇOK BEKLEYECEK.

Hatçe Teyzemi hatırlarsınız. Bir makalemde bahsetmiştim. Dolar 5 Lira’yagerilediğinde Hatçe Teyze tekavüt maaşından biriktirdiği parayla dolar alacaktı ya. Gerçekleşen enflasyon görmezlikten gelinir, en azından TÜİK’in  TÜFE verileri de dikkate alınmayıp sadece gıda ve enerjiden arındırılmış çekirdek enflasyon dikkate alınarak faizler sürekli düşürülürse, çok üzgünüm ki Hatçe Teyze biriktirdiği tekavütmaaşı ile Dolar alamayacak.   Nasıl anlatırım ki Hatçe Teyze’ye piyasalarda fırtınanın estiğini.

Hatçe Teyze, bırakın Doların 5 Lira olmasını, bu hain Dolar 10 Lira olur mu? Bence olur.

REŞAT BAĞCIOĞLU

6 Şapkalı Düşünme Tekniği

ALTI DÜŞÜNCE ŞAPKASI

Dr. Mehmet KAPLAN

Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi

Dünya genelinde yaratıcılık gurusu olarak nitelenen Edward de Bono’nun geliştirdiği bakış açısını değiştirme ve geliştirme yöntemi olarak ifade edilmektedir. Uygulamalarda geniş kabullüğü olan teknik iletişimi canlandırmak ve tartışma konularına ve/veya sorunlara eğlenceli ve ciddi bir yaklaşım kazandırmak için kullanılır.

Tekniğe göre bir çalışma grubunun üyelerine tek boyutlu bir bakış açısı ya da düşünce şapkası verilir. Herhangi bir düşünce ya da strateji grup üyelerince şapkalarına bağlı olarak tartışılır.  Tartışma sırasında her grup üyesi şapkasının rengine göre bir bakış açısından hareket eder. Böylelikle farklı bakış açılarıyla ve her üyenin farklı renkte taktığı şapka ile düşünce egzersiz ve üretkenlik genişletilmesi sağlanmış olur. Bono’ya göre altı farklı renkte şapka vardır. Bu şapkaların renkleri ve özellikleri aşağıda ifade edilmiştir.

Beyaz Şapka: Analitik, tarafsız düşünme, gerçeklere ve uygulanabilirliğe önem vermeyi ifade eder. Haliyle gerçekleri sürekli vurgulamaya odaklanır.(Gerçekler)
Kırmızı Şapka: Duygusal düşünce, öznel duygular, algılar ve fikirleri ifade eder. İşin içinde duygular vardır ve duygulara bağlı süreçler üzerinde durur.(Duygular)
Siyah Şapka: Kritik düşünce, risk değerlendirmesi, sorunları tanımlama, şüphecilik ve eleştiriyi anlatır.Şüpheciliğe bağlı olarak sorgulamaya odaklanır ve sürekli eleştiri üretir. (Uyarılar)
Sarı Şapka: Olumlu düşünce üzerine kuruludur. En iyi ihtimalle gerçekleşecek kurgusal senaryoyu üretmeye çalışır. (Faydalar)
Yeşil Şapka: Yaratıcı, çağrısımsal düşünce, yeni fikirler, beyin fırtınası ve yapıcılık üzerine kuruludur. Sürekli yaratıcı ve yenilikçi üretkenliğe odaklanmaktadır. (Yaratıcılık)
Mavi Şapka: Yapılandırılmış düşünceyi içermektedir. Sürecin gözden geçirilmesini ve ana konuya odaklanılmayı ön planda tutar. (Süreçler)

Kaynak ve ayrıntılı okuma önerisi: Aşağıdaki eserl(er) konu ile ilgili kaynak ve bilgilendirmeyi artırmaya yöneliktir.

Bono, E. (1997). Altı Şapkalı Düşünme Tekniği. İstanbul: Remzi Kitabevi.


Kurumsal Bazda Yapılan Yenilik Ölçümleri

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

“Yeni çareler uygulamayan, yeni belalar beklemelidir; çünkü zaman en büyük yeniliktir.” Francis Bacon

Yenililiğin doğasında mevcut olan tamlığı ifade edebilecek, yeniliğin niteliklerini belirleyebilecek sadece tek bir kriter mevcut değildir. Belirtilen tespitin yanında, yeniliğin çok önemli ögelerinden biri olan bilginin de direkt olarak ve tam anlamı ile ölçümlenmesi mümkün değildir. Belirtilen zorluklara ek olarak, araştırmacılar süreçleri ve neticeleriyle birlikte yeniliği ölçülebilir yapmak amacı ile doğru bir kriter arayışındadırlar. Belirtilen durum, yaygın ve kapsamlı anket çalışmalarını zorunlu kılmaktadır.

Yenilik anketlerine yönelik ilk araştırma, 1950’li yıllarda British Association for the Advancement of Science adlı kurum adına yapılmıştır. ABD’de National Science Foundation bünyesinde 1960’lı, University of Sussex bünyesindeki SPRU’da 1970’li, Almanya’da University of Munich bünyesinde 1980’li yıllarda anket çalışmaları yapılmıştır. Bunlardan sonra Fransa, Kanada, İtalya gibi ülkelerde çeşitli ufak çaplı projeler gerçekleştirilmiştir. OECD ve Eurostat’ın (AB İstatistik Ofisi) iş birliği ile yenilik anket çalışmaları resmi bir forma bürünerek, standart hale getirilmiştir.

Oslo Kılavuzunu temel alan Topluluk Yenilik Anketi çalışmalarıyla Avrupa Birliği ülkelerindeki şirketlerin girdileri, çıktıları ve yenilikçi çalışmaları hakkında bilgi toplanmaya çalışılmaktadır. 2000 yılından bu yana Topluluk Yenilik Anketi, Avrupa Yenilik Karnesi’nin (Uninon Innovation ScoreBoard) ana girdisi olmuştur. Topluluk İnovasyon Anketi’nin yöntemsel temeli Avrupa İstatistik Bürosu (Eurostat) ile OECD’nin yayını olan Oslo Kılavuzuna dayanmaktadır. Belirtilen ankette yeniliğin 4 çeşidi olan ürün, süreç, organizasyon ve pazarlama alanları bulunmaktadır.

Avrupa İnovasyon Karnesi 2001 yılından beri Avrupa Komisyonu (European Commission-EC) tarafından yayınlanmakta olup, 3 tipi ana gösterge, 8 tanesi İnovasyon Boyutu olmak üzere toplam 25 gösterge kullanarak ülkelerin yenilik performansları karşılaştırmaktadır. Ülkeler burada yenilikçilik seviyelerine göre mütevazı, orta seviye, takipçi ve lider olarak sınıflandırmaktır. Avrupa İnovasyon Karnesi’nin sıralaması karşılaştırma maksadı ile araştırmada kullanılması planlanmış, ancak karnenin bir endeks sunmamasından dolayı karşılaştırma gerçekleştirilememiştir.

Ekonomik Araştırmalar Birimi (Economist Intelligence Unit-EUI) devletler arasında bir karşılaştırma yapmak amacı ile yenilik girdileri (yeniliği mümkün kılan ögeler) ve yenilik çıktıları arasında bir farklılaştırma konusuna yoğunlaşmaktadır. Yenilik çıktıları Avrupa, Japonya ve ABD’de mevcut patent ofisleri tarafından verilen patentlerin sayılarını göz önüne almaktadır.

Verilerin dörder yıllık dilimler için ortalamaları alınmaktadır. İnovasyon girdileri bakımından; girdilerde göz önüne alınan ögeler direkt olarak destekleyici nitelikler taşımakta, bunun yanında yerel iktisadi, sosyal ve politik parametreleri ve yenilik iklimini hesaba katmaktadır.

EUI’in Business Environment Ranking modeli verilerin kaynağını oluşturmaktadır. Tablo 1’de EIU İnovasyon Girdileri gösterilmiştir. Tablo 1’in incelenmesinden; girdilerde göz önüne alınan ögelerin direkt destekleyici ögeler nitelikler taşımasının yanı sıra yerel iktisadi, sosyal, politik faktörler ile yenilik iklimini göz önüne aldığı görülmektedir.

Tablo 1. İnovasyon Girdileri

Kaynak: EIU, A New Reality of the World’s Most Innovative Countries, 2009.

 

Küresel İnovasyon Endeksi (KİE) saptanmış göstergeler kapsamında devletlerin yenilik başarımlarını araştırıp, araştırılan devletler içinde bir sıralama gerçekleştiren, belirgin bir yönteme sahip bir araştırmadır. KİE 7 yıldan beri yayınlanmakta olup, 2014 yılı raporunda Dünya genelinde 143 ekonomiyi 81 gösterge kullanarak incelemiştir. Bu ekonomiler nüfus olarak Dünya genelinin %92,2’sini ve Dünya Gayri Safi Milli Hasılalar Toplamının %98,3’nü kapsamaktadır.

KİE, her biri anahtar sütunlar üzerinde yükselen iki adet alt endekse sahiptir. Alt Endeksler; Yenilik Girdileri Alt endeksi ve Yenilik Çıktıları Alt Endeksidir. Beş adet girdi sütunu ulusal ekonomideki yenilikçi faaliyetlerin bileşenleri içerir. Girdi sütunları; Kurumlar, İnsan Kaynakları ve Araştırma, Altyapı, Pazarın Gelişmişliği ve İş Dünyası Gelişmişliğidir. İki adet çıktı sütunu yeniliğin somut çıktılarını içerir. Çıktı sütunları; Bilgi Teknoloji Çıktıları ve Yaratıcı Çıktılardır. Her bir sütün alt sütunlara ayrılmış ve her bir alt sütün göstergelerden oluşmuştur. Alt sütun sonuçları her bir göstergenin ağırlıklı ortalamasından oluşur. Sütun sonuçları her bir alt sütunun ağırlıklı ortalamasıdır. Böylelikle Yenilik Girdileri Alt Endeksi, ilk beş sütunun basit ortalaması, Yenilik Çıktıları Alt endeksi ise son iki sütunun basit ortalamasıdır. Yenilik Etkinlik Oranı ise çıktıların girdilere oranlanması ile bulunur.

Detaylı bilgiler için aşağıdaki kitabı okuyabilirsiniz.

Mert, G. (2018). Organizasyonlarda Yenilik Yönetimi, Artikel Yayıncılık, İstanbul. https://www.gozdemert.com/ebook/YY.pdf