Küresel Sorunlar

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

“İnsan soyunun varlığı, çevre koşullarına bağlıdır ve bundan dolayı çevre akıllıca yönetilmelidir.” Sachs

Şu andaki dünyamız; 24 saat boyunca durmadan herhangi bir habere ulaştığımız, küresel pazarların mevcut olduğu ve çok hızlı internetin söz konusu olduğu bir dünyadır. Küresel toplumla birlikte ortaya çıkan ve hayatın bir parçası halini almış olan karmaşık sorunlar içinde, kendimizin ve çocuklarımızın geleceğini görmek için; çok uzağa gitmeye gerek yoktur, sadece sabah haberlerine bir göz atmak yeterlidir.  Geleceğin dünyasındaki zorluklarla baş etmek ve yer alabilmek için çocuklarımızı hazırlamalıyız ve ilk olarak, bu dünyayı onların anlamasını sağlamalıyız.

Dünyada yaşanan küresel gelişmeler bütün bireyleri, kurumları ve toplumları etkilemektedir. Bu bakımdan tüm insanlığın geleceğini ilgilendiren sorunlara karşı duyarlılık göstermek büyük önem taşımaktadır. Doğal kaynakların hızla tüketildiği, küresel ısınmanın etkisinin arttığı, iklimlerin değiştiği günümüzde, önceleri yerel ve küresel olarak adlandırılan bu sorunlar, şu an ülkelerin sınırlarını aşmış, tüm dünyanın ortak sorunu olmuştur. Dünyanın geldiği bu noktada, çevrenin maruz kaldığı tahribatın en büyük etkeni insan faktörüdür. İnsanoğlunun yaptıkları kadar yapmadıkları da bugün yerkürenin bu duruma gelmesini sağlamıştır. Doğanın ve çevrenin kurtulması, insanoğlunun geçmişte yaptığı yanlışları, gelecekte sürdürmemesine bağlıdır. Dünyanın daha iyi bir duruma gelebilmesi için insanların değişmesi ve yeni bir çevre anlayışına sahip olmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Günümüzde küresel sorunlar, insani faaliyetler nedeniyle yaşanmaktadır. En çok yaşanan küresel sorunlar, çevre kirlilikleri, teknolojik sorunlar, canlı neslinin zarar görmesi gibi durumlardır. İklimlerin değişmesi, mevsimlerin gecikmesi gibi durumlar da sıklıkla yaşanan küresel sorunlar arasında yer almaktadır. Küresel sorunlar, küresel çözümleri gerektirmektedir. Küresel çözümlerin gerçekleştirilmesi için de uluslararası olarak devletlerin bir araya gelip kararlar alması zorunludur. Küresel sorunlarla baş edebilmek için beşerî faaliyetlere ve özellikle sanayi faaliyetlerine dikkat etmek ve denetim altında tutmak önem arz eder.

Son zamanlarda aşırı derecede artan çevre kirliliği, yağmur ormanlarının yavaş yavaş ortadan kalkması, havaya atılan zehirli gazların çoğalması sebebiyle artık dünyamız ciddi seviyede küresel ısınma problemiyle karşı karşıya gelmiştir. İçinde yaşadığımız ve bilgimizin şu an için ulaşabildiği son nokta itibariyle hâlâ yaşamın var olduğu tek gezegen olan yeryüzüne ne kadar korkunç bir zarar verdiğimizi ve artık canlı yaşamının geleceğinin ciddi manada tehdit altında olduğunu ikna edici bilimsel verilerle kavramış durumdayız.

On sekizinci yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlayan sanayi devriminden bugüne kadar dünyadaki iklim hareketlerini ve değişimlerini takip eden uzmanlar, ortalama hava sıcaklığının doğada canlı yaşamını olumsuz etkileyecek derecede arttığını tespit etmişlerdir. “Değerlerden bağımsız” olduğunu her fırsatta dile getiren ve belli bir döneme damgasını vuran kartezyen özne ve katı pozitivist düşünce akımı, artık bu hayati problemler karşısında, hayatın ve dünyanın geleceği hususunda ciddi çalışmalar yaparken, hep birlikte yok olmak ya da hep birlikte daha iyiye doğru gelişmek arasında, insanlık tarihinde daha önce hiçbir neslin yapmak zorunda kalmadığı bir seçimi yapmakla karşı karşıyadır. Küresel ısınma, iklim değişiklikleri ve doğada yaşamı tehdit edecek seviyede meydana gelen değişiklikler ve afetler Slovaj Žižek’in ifadesiyle bütün bu felaketler bize “Çağımızın Gerçek’ini” sunmaktadır. Ferdin veya kültürlerin dünyalarını acımasızca ve umursamaksızın ifa eden ve insanlığın geleceğini tehdit eden bir gidiş söz konusudur.

Küresel sorunlara çözüm getirme yeteneğinin geliştirilmesi yerküreyi daha yaşanabilir bir yer haline getirebilir. Thomas Jefferson’un “Bilgi korkuyu yener.” sözü küreselleşmeye karşı bakış açısının geliştirilmesi açısından önemlidir. Küresel gerçekleri görmezden gelmekten ziyade; bunlarla yüzleşmek ve küreselleşmeden kaynaklanan sorunlara çözüm getirme yeteneğinin geliştirilmesi yerküreyi daha yaşanabilir bir yer haline getirebilir. Küresel sorunları birbirlerinden keskin sınırlarla ayırmak oldukça güçtür.

Ünlü Türk eğitimcisi Hasan Âli Yücel, günümüzde maddi güçlerle manevi değerler arasında denge kurmanın, insanoğlunun önündeki en can alıcı problem, hatta sahiplenilmesi, hayatiyetle düşünülmesi gereken en önemli görev olduğunu düşünmektedir. Bu görev, çoğu çocuk milyonlarca insanın açlıktan öldüğü, yarım milyara yakın insanın kötü beslendiği ve dünya nüfusunun yarıya yakınının tatmin edici sağlık hizmetlerine kavuşamadığı, diğer taraftan gelişmekte olan ülkelerin silahlanmaya harcadıkları paranın, eğitim ve sağlık hizmetleri için harcanandan kat kat fazla olduğu günümüz dünyasında yeniden ele alınmayı bekliyor.

Botanikçi ve çevre korumacı Peter Raven, tabiatı ve çevreyi, insanları ve kültürlerini hiçe sayarak hızla büyüyen ekonomilerin ve beraberinde gelen sınırsız tüketim alışkanlığının bizi nereye götürdüğünü, daha doğrusu bu büyüme ve tüketim alışkanlığının devam edebilmesi için nasıl bir dünyaya ya da dünyalara ihtiyaç duyulduğunu, yapmış olduğu çarpıcı araştırmada şu şekilde dile getirmektedir: “Eğer herkes Amerikalılar gibi yaşasaydı… [dünyamızın] bu tüketim düzeyini sürdürebilmesi için üç dünyaya daha ihtiyaç olurdu.”

Çevremizle ve ekolojik yapıyla ilgili son gelişmeler, uluslararası ilişkilerde dünyamızın son zamanlarda sürüklendiği oldukça buhranlı yeni yapı ve dönemeçler, cemiyet hayatıyla ilgili karşılaşmış olduğumuz sosyal ve psikolojik olaylar, bu süreçte ekonomik ve siyasi nedenlerin yanı sıra manevi ve ahlaki değer ve erdem krizinin de belirleyici olduğunu açıkça göstermektedir.

Küreselleşme ekolojik anlamda bozulmayı, toplumsal anlamda dengesizlikleri ve çatışmaları meydana getirmiştir. Bu bağlamda 20. yüzyılın sonunda ortaya çıkan sorunlar; çevre ve gelişim krizi, etnik gruplar arasında artan çatışmalar, ekonomik ve toplumsal planlamalar üzerinde biriken eşitsizlikler olarak sıralanabilir. Küresel sorunların bilincinde olma ve bu sorunlara daha duyarlı davranma, hemen hemen herkesi yakından ilgilendirmektedir. Küresel sorunlar dünyanın tamamını etkileyen problemlerdir. Bunların başında günümüzde küresel ısınma geliyor denilebilir. Ancak başka önemli sorunlarımız da vardır.

Çevre Sorunları

Günümüzde, çoğu yerde çevre sorunlarının içinden çıkılmaz bir durum almasının nedeni, bireylerin ilgisizliği, duyarsızlığı veya kendi çıkarları için doğaya karşı egoistçe davranışları olabildiği gibi, temelde insanların yeterli bir çevre bilgisine sahip olmamalarıdır. İnsanlar çoğu zaman, çevreye verdikleri zararın farkında olamamakta veya önemsiz gibi görünen bir çevre kirliliğinin küresel olarak ne boyutlara ulaşabileceğini kavrayamadan yaşamlarını sürdürmektedir. Çevre sorunları belki de bütün dünyada en önde gelen temel ekolojik sorunlardan biridir. Çevre ile ilgili sorunların niteliğini anlayabilmek, çözüm önerileri getirebilmek ve bireylerin çevre ile ilgili davranışlarında değişiklikler meydana getirebilmek, ancak çevre eğitimi ile mümkün olmaktadır.

Watson ve Halse’e (2005) göre; dünyanın karşılaştığı bu önemli problem üzerinde insanların etkisi çok büyüktür ve bu etki; su kirliliği, küresel ısınma, tarım arazilerinin tahribi, toprak kirliliği, yağmur ormanlarının tahrip edilmesi, ozon tabakasının zarar görmesi ve biyolojik çeşitliliğin tehdit altında olması gibi konularda eşi görülmemiş bir şekilde kendisini göstermektedir. Çevrenin zarar görmesini engellemede ve çevre sorunlarının çözülmesinde en önemli etken eğitimdir.

Sanayileşme sadece iklim değişikliğine sebep olmakla kalmıyor, aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) göre yılda 4,2 milyon ölüme de sebep oluyor. Uydular, dronlar, robotik teknolojiler ve sensörler (IoT), çevresel verilerin toplanmasını kolaylaştırıyor ve toplanan veriler ile problemlere daha hızlı müdahale etmek mümkün oluyor. Topraktan alınan veriler sürekli olarak analiz edilip, belirli bir bölgede eksilen kimyasallar tamamlanıyor, ilaçlama yapılıyor ya da sulama sadece belirli bir bölgeye uygulanıyor. Arazinin tamamını ilaçlamak yerine, sadece problemli alanda uygulama yapılarak, gereksiz kimyasal kullanımı önlenebiliyor. Yangınlardan daha kısa sürede haberdar olunup, müdahale edilebiliyor. Okyanus Temizleme Projesi ile otomatik olarak ve rüzgâr, su akıntısı ve dalgalardan aldığı temiz enerji ile çalışan gemiler, okyanusları temizliyor. Yılda 5 trilyon tondan fazla çöp temizleme hedefine sahip gemiler, şu anda Büyük Okyanus’tan başlayarak okyanusların kirliliğini yok etmekle uğraşıyorlar.

İklim

Küresel ısınma, ekosistemleri ve insan yaşamını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Yapılan araştırmalar, küresel ısınmaya bağlı olarak yakın gelecekte küresel iklim değişikliklerinin oluşabileceğini göstermektedir. Atmosfere yayılan zararlı gazların artması ile sera etkisi daha yoğun görülmektedir. Isı artışları küresel anlamda sorunların yaşanmasına neden olmaktadır.

Fosil yakıtlar olarak adlandırılan “kömür, petrol ve doğal gaz”, dünyanın bugünkü enerji ihtiyacının %75’ini karşılamaktadır. Yapılarında karbon (C) ve hidrojen (H) bulunan bu yakıtlar kullanıldıklarında atmosfere bol miktarda karbondioksit (CO2) salmaktadır.

Küresel ısınmanın etkisinin XXI. yüzyılda yoğun olarak görüleceği, buzulların erimesiyle denizlerin su seviyelerinin yükseleceği bilinmektedir. İnsanların büyük bir kısmının yaşadığı dünyanın tarımsal üretim deposu olan kıyı ovalarının sular altında kalacağı bilim adamları tarafından açıklanmaktadır. Ayrıca iklimlerde değişmeler olacağı, kuraklık ve su ihtiyacının artacağı, bazı yerlerin çölleşeceği, yağışların dengesizleşeceği ve 2025 yılı itibariyle dünya nüfusunun yarısının susuzlukla mücadele etmek zorunda kalacağı tahmin edilmektedir. 2050’ye kadar ise bitki ve hayvan türlerinin dörtte birinin yok olacağı ve bu durumun doğal dengeyi geri dönülemez şekilde bozacağı ifade edilmektedir.

Enerji alanında süper güçler (ABD, Çin, Hindistan, Japonya ve AB) ciddi adım atmazsa dünya iklim değişikliği sorunuyla etkin biçimde mücadele edemeyecektir. Dünya üzerinde ABD’den petrol talebini azaltmasını, Çin’de kömür kullanımını düşürmesini ve Endonezya’dan orman tahribatına son vermesini talep edebilecek aklın dışında herhangi bir otorite bulunmamaktadır. İnsan küresel sorunların hem yaratıcısı aynı zamanda önleyicisi durumundadır. 

Küresel Isınmanın Türkiye’ye Olası Etkileri

Çevre ve Orman Bakanlığının isteğiyle İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından hazırlanan, “Türkiye için İklim Değişikliği Senaryoları” başlıklı rapora göre;

2070’te Türkiye genelinde sıcaklıkların 6 °C yükselmesi beklenmektedir. Bu durumda Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu kesimlerinde sıcaklık yükselmeleri etkili olacaktır. Karadeniz Bölgesi’nde yağışlar da %20 civarında artarken güneyde ise %30 civarında bir azalma görülecektir. Türkiye’de kar yağmadığı kışlar görülürken beklenmedik zaman ve yerlerde kar yağabileceği tahmin edilmektedir. Ülkemizde enerji üretimi ve sulamada çok önemli bir yere sahip olan Fırat ve Dicle nehirlerinin havzalarında yağışlar azalacak. Ekosistemlerinde meydana gelecek değişme sonucu ülkemizdeki birçok canlı türü de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

BM’nin Şubat 2007 İklim Değişimi Raporu

Küresel ısınma ve dünyada iklim değişimi ile ilgili BM raporunda, küresel sıcaklık artışının olası etkileri aşağıdaki biçimde özetlenmektedir:

  1. Sıcaklık 2,4 derece artarsa: Su sıkıntısı başlayacak. Kuzey Amerika’da kum fırtınaları tarımı yok edecektir. Deniz seviyeleri yükselecek, Peru’da 10 milyon kişi su sıkıntısı çekecektir. Mercan kayalıklarının tamamı ve gezegendeki canlı türlerinin yüzde 30’u yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
  2. Sıcaklık 5,4 derece artarsa: Denizler 5 m. yükselecektir. Deniz seviyesi ortalaması 70 metre olacaktır ve dünyanın yiyecek stokları da tükenecektir.
  3. Sıcaklık 6,4 derece artarsa: Göçler hızlanacak. Yüz milyonlarca insan uygun iklim koşullarında yaşamak umuduyla göç yollarına düşecektir. Kadınlar su bulamadıkları için saçlarını kestirecek, denizler çölleşecek, kuraklık yaşanacak, okyanuslardan aktarımla içme suyu elde edilecektir. Suda yaşayan bazı hayvanlarımız (kutup ayısı, fok balığı vs.) tırmanacak buz bulamayacak ve yüzmekten yorulup ölecektir. İnsanlar 50 yaşındayken susuzluktan dolayı 85 yaşında gibi gözükecekler, bebeklerin sakat doğma olasılığı artacaktır.

Kyoto Protokolü

Şekil 1. Kyoto Protokolüne Dahil Olan ve Olmayan Ülkeler

Küresel ısınma bir veya birkaç devletin çabası ile çözülebilecek bir sorun olmaktan çok bütün devletlerin iş birliği ile çözülebilecek bir sorundur. Bunun için BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine (BMİDÇS) bir ek niteliğindeki “Kyoto Protokolü” hazırlanmıştır. Aralık 1997’de Japonya’nın Kyoto şehrinde görüşülmeye başlayan Protokol, Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye 30 Mayıs 2008’de Protokolü imzalayacağını açıklamış ve 13.05.2009’da imzalamıştır.

İş İmkanı Sunan Uygulamalı Gümrük ve Dış Ticaret Uzmanlığı Sertifika Programı

ÜNSPED Gümrük Müşavirliği ve İstanbul Üniversitesi’nin iş birliğinde katılımcılara İŞ İMKANI da sunan ‘’Uygulamalı Gümrük ve Dış Ticaret Uzmanlığı’’ sertifika programımız 04 Eylül’de başlıyor.

Programın amacı, katılımcıları gümrük ve dış ticaret mevzuat uygulamaları hakkında bilgilendirmek, örnek uygulamalar ile karmaşık sorunları çözebilecek kapsamlı bir anlayış kazandırmak ve dış ticaret işlemlerinin süreçlerinde gerekli olan bilgileri ve temel uygulamaları öğretmektir.

Katılım şartları ve kayıt için :

https://sem.istanbul.edu.tr/tr/content/uygulamali-gumruk-ve-dis-ticaret-uzmanligi-sertifika-programi/afis

Program Tarihi: 04 Eylül – 10 Ekim 2021
Son Başvuru Tarihi: 31 Ağustos 2021
Program Yeri: İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü

#dısticaret #egitim #uga #istanbuluniversitesi #uygulamalı #isimkani #gümrük #sertifika #mevzuat #ogrenci #sertifikaprogrami #kariyer #akademi #unsped #ugm #ugmdekariyer #isfirsati

Teklifin SUT Fiyatından Fazla Olması

Anahtar Kelimeler; Yaklaşık Maliyet, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT), iş kalemi

İtirazen Şikayet Konusu; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, kısmi teklife açık olmayan başvuru konusu ihalede birim fiyat teklif cetvelinin 1’inci iş kalemi için sunmuş oldukları teklif fiyatının, söz konusu kalemin yaklaşık maliyet birim fiyatı ile Sağlık Uygulama Tebliği’nde belirtilen birim fiyatının üzerinde olduğu gerekçesiyle tekliflerinin değerlendirme dışı bırakılarak ihalenin iptal edilmesinin uygun olmadığı iddiasına yer verilmiştir.

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; 08.07.2021 tarihli ve 2021/UM.I-1361 sayılı kararına göre

İhale komisyonunun 10.06.2021 tarihli kararında ve idarenin şikâyet başvurusuna verdiği cevapta yer alan ifadelerden; başvuru sahibi isteklinin birim fiyat teklif cetvelinin 1’inci iş kalemi için sunmuş olduğu teklif fiyatının; söz konusu kalemin yaklaşık maliyet birim fiyatı ile Sağlık Uygulama Tebliği’nde belirtilen birim fiyatının üzerinde olduğu, dolayısıyla şikâyete konu iş kalemi için teklif edilen fiyatın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından idareye ödenecek tutardan yüksek olduğu gerekçeleriyle değerlendirme dışı bırakıldığı ve geçerli teklif kalmadığı gerekçesiyle ihalenin iptal edildiği anlaşılmaktadır.

Mevzuat hüküm ve açıklamaları ile ihale dokümanında yer alan düzenlemelerden; mal alımı ihalelerinde ihale onay belgesi düzenlenmeden önce idareler tarafından, Yönetmelik’te belirlenen esas ve usullere göre ihale konusu malın KDV hariç olmak üzere yaklaşık maliyetinin hesaplanması gerektiği, bu kapsamda idareler tarafından ihale konusu işin yaklaşık maliyetinin tespitinde; alım konusu mala ilişkin olarak Sağlık Uygulama Tebliğlerinde yer alan fiyatların kullanılabileceği, idareler tarafından hesaplanan yaklaşık maliyetin üzerinde sunulan teklif fiyatlarının, idarenin ek ödeneğinin bulunması veya ilgili mali mevzuatı gereği ödenek aktarımının mümkün olması durumlarında, kamu yararı ve hizmet gerekleri de dikkate alınmak suretiyle ihale komisyonu tarafından uygun kabul edilebileceği, bu durumda sorumluluğun idareye ait olduğu; ihale komisyonunun söz konusu teklif fiyatlarını uygun bulmaması halinde ise ihalenin iptaline karar vermek hususunda takdir yetkisine sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan 2010/11 sayılı Genelge’de ise, Bakanlığa bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarının tıbbi cihazlara ilişkin olarak düzenleyecekleri mal ve hizmet alımı ihalelerinde yaklaşık maliyet hesaplamalarının sağlıklı bir şekilde belirlenmesi ve ihalede teklif edilen bedellerinin değerlendirilmesi amacıyla Sağlık Uygulama Tebliği’nde belirlenen fiyatların esas alınacağının belirtildiği görülmüş olup, söz konusu Tebliğ’in amacının; giderleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanan sağlık hizmetlerinden yararlanma esas ve usulleri ile Sosyal Güvenlik Kurumunca ödenecek bedellerin belirlenmesi olduğu, bu bağlamda bahse konu Tebliğ’de yer alan düzenlemelerin, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılacak ödemeler açısından önem arz ettiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan anılan Genelge’de, Bakanlığa bağlı kurumların iç işleyişine yönelik düzenlemelerin yer aldığı, dolayısıyla anılan hususların kamu ihale mevzuatı bakımından bir bağlayıcılığı olmadığı, Sağlık Uygulama Tebliği ekinde yer alan fiyatların idareler tarafından yaklaşık maliyetin hesaplanması aşamasında kullanılabileceği, ancak bahse konu fiyatların isteklilerce teklif bedelleri oluşturulurken kullanılmasının zorunlu olduğuna ilişkin 4734 sayılı Kanun ve ilgili ikincil mevzuatta herhangi bir düzenlemenin yer almadığı, ayrıca isteklilerin tekliflerinin hangi hallerde değerlendirme dışı bırakılması gerektiğinin kamu ihale mevzuatında düzenlenmiş olduğu, idarelerin iç mevzuatlarına ekleyecekleri düzenlemeler ile yeni değerlendirme dışı bırakılma gerekçeleri ihdas edemeyecekleri, dolayısıyla idareler tarafından teklif bedellerinin yalnızca yaklaşık maliyetle kıyaslanabileceği anlaşıldığından başvuru sahibi isteklinin teklifinin “Birim fiyat teklif cetvelinin 1’inci iş kalemi için sunmuş olduğu teklif fiyatının; Sağlık Uygulama Tebliği eki listede öngörülen fiyatın üzerinde olduğu” gerekçesiyle değerlendirme dışı bırakılmasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

İdarenin başvuru sahibinin teklifini diğer değerlendirme dışı bırakma gerekçesi olan “birim fiyat teklif cetvelinin 1’inci iş kalemi için sunmuş olduğu teklif fiyatının; söz konusu kalemin yaklaşık maliyet birim fiyatının üzerinde olduğu” yönündeki değerlendirmesinin irdelenmesi neticesinde … idare tarafından hesaplanan toplam yaklaşık maliyetin 893.000,00 TL olduğu; … söz konusu isteklinin toplam teklif bedelinin 744.600,00 TL olduğu görülmüş olup, Kamu İhale Genel Tebliği’nin 16.3’üncü maddesi uyarınca ihale komisyonları tarafından yaklaşık maliyetin üzerinde sunulan teklif fiyatlarının uygun bulunmayabileceği hususunda idarelere takdir yetkisi tanınmışsa da; bu yetki, kısmi teklife açık olmayan ve birim fiyat teklif sunulan ihalelerde teklifler ile yaklaşık maliyetin iş kalemi bazında karşılaştırılması yönünde kullanılamayacağından, toplam teklif bedeli yaklaşık maliyetin altında olan başvuru sahibi isteklinin teklifinin “birim fiyat teklif cetvelinin 1’inci iş kalemi için sunmuş olduğu teklif fiyatının; söz konusu kalemin yaklaşık maliyet birim fiyatının üzerinde olduğu” gerekçesiyle değerlendirme dışı bırakılmasının da mevzuata uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

 

Mehmet ATASEVER                                                                          Sinan ÖZESEN

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen                                         Kamu İhale Uzmanı

Telafi çalışmasını kabul etmeyen işçinin iş sözleşmesi haklı nedenle feshedilebilir mi?

4857 sayılı Kanunun 64 üncü maddesi ile İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliğinin 7 nci maddesinde; ”Zorunlu nedenlerle işin durması, ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi veya benzer nedenlerle işyerinde normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması veya tamamen tatil edilmesi ya da işçinin talebi ile kendisine İş Kanunu, iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile öngörülen yasal izinleri dışında izin verilmesi hallerinde, işçinin çalışmadığı bu sürelerin telafisi için işçiye yaptırılacak çalışmaya “telafi çalışması” denilmektedir.

Telafi çalışması yaptıracak işveren; bu çalışmanın 4857 sayılı Kanunun 64 üncü maddesinde sayılan nedenlerden hangisine dayandığını açık olarak belirtmek, hangi tarihte çalışmaya başlayacağını, ilgili işçilere bildirmek zorundadır.

Ayrıca, telafi çalışmaları, günlük çalışma süresini aşmamak koşulu ile günde en çok üç saatten fazla olamaz. Tatil günlerinde telafi çalışması yaptırılamaz. Tatil günleri kavramına sadece Yasalardan (hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günleri) değil, sözleşmelerden doğan (Cumartesi) tatil günlerini de dahil etmek gerektiği gibi, dört aylık süre içinde “telafi çalışması” yaptırılacak günleri ve saatleri tercih hakkı da işverene aittir. Ancak işveren, telafi çalışmasının kaynağını oluşturan zorunlu nedenin ortadan kalkması ve işyerinin normal çalışma dönemine başlamasını takip eden dört ay içerisinde yaptırır.

İşveren yaptıracağı telafi çalışmasında “günlük en çok onbir saatlik” çalışma süresi sınırları içinde yine günde en çok “üç saatle” sınırlı olarak bu tercihini kullanmak zorundadır. Örneğin, haftanın beş iş günü günde dokuz saat çalışılan işyerlerinde bu çalışma günde en çok iki saat, haftanın altı iş günü günde 7,5 saat çalışılan işyerlerinde ise bu çalışma günde en çok üç saat olarak gerçekleştirilebilecektir. Kanun hükümlerine göre bu çalışmalar da “fazla çalışma” veya “fazla sürelerle çalışma” sayılmayacaktır.

Yukarıdaki madde hükmünden anlaşılacağı üzere, uygulamada işverence işçiler ve/veya sendika ile anlaşmak suretiyle ya da bizzat işçilerin talebi üzerine, özellikle ulusal bayram ve genel tatil günlerinden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi halinde daha sonraki günlerde telafi çalışması yaptırılabilir. Örneğin dini bayramdan önceye rasgelen pazartesi ve salı günleri çalışma yapılmamışsa, çalışılmayan 18 saatlik süreyi işveren normal çalışma günlerinde dört ayı aşmayan bir şekilde dağıtarak fazla çalışma yaptırabilecek ve bu çalışma için ayrıca fazla çalışma ücreti ödemeyecektir[1].

İşverence, yaptırılacak telafi çalışması günlük en çok çalışma süresi olan on bir saati aşmamak koşuluyla günde üç saatten fazla olamaz. Öte yandan telafi çalışması işçinin dinlence günü olan tatil günlerinde yaptırılamaz. Burada hemen şunu da ekleyelim ki, haftanın beş iş günü günde dokuz saat çalışılan ve Cumartesi-Pazar günleri tatil yapılan işyerlerinde, “telafi çalışmasının” çalışılmayarak tatil yapılan “Cumartesi” gününde yapılıp yapılmayacağıdır. Doktrinde farklı görüşlerin ileri sürüldüğü[2] bu konuda Yargıtay, akdi tatil günü olan Cumartesi gününde telafi çalışması yapılamayacağına karar vermiştir[3].

Telafi çalışması yapılabilmesi için işçinin onayının alınması gerekmez. Madde hükmünde belirtilen şartların gerçekleşmesi durumunda, işçiler işverence uygulanmasına karar verilen telafi çalışmasına katılmak zorundadırlar. Aksi halde, bu durum İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi anlamına gelir ve işverene haklı nedenle derhal fesih hakkı doğar.

Sonuç olarak işçi, İş Kanunu m.64’de belirtilen koşullara göre uygulamasına karar verilen bir telafi çalışmasına katılmakla yükümlüdür. Çünkü, telafi çalışması bir fazla çalışma olmadığı için işçinin onayı gerekmez. İşçinin, telafi çalışmasına katılmaması işi ifa borcuna aykırılık oluşturur ve İş Kanunu m.25/II-(h) fıkrasına göre, iş sözleşmesi işverence haklı nedenle feshedilebilir[4].

 

[1] İNCİROĞLU, Lütfi , Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 4. Baskı İstanbul 2020, s.299-300.

[2] SÜZEK, Sarper, İş Hukuku, 14. Baskı, İstanbul 2017, s.817; MOLLAMAHMUTOĞLU/ASTARLI/BAYSAL, İş Hukuku, Ankara 2014, s.1280.

[3] Y9HD.17.3.2008 T., E.2007/27677., K.2008/5298.

[4] MOLLAMAHMUTOĞLU/ASTARLI/BAYSAL, İş Hukuku, Ankara 2014, s.1280.

Satınalma Dergisi Ağustos 2021, Yıl:9, Sayı:104

Değerli yöneticiler,

Sizler için yine harika bir sayı hazırladık. Çok özel makalelerle karşınızdayız.


Satınalma Dergisi’nin Ağustos 2021 sayısına ve yayınlanmış 104 sayı ile uzaktan eğitim merkezine 3 ay boyunca ücretsiz erişmek için Perakende/E-Ticaret Sektöründe Tedarik Zinciri Yönetimi araştırmamıza katılabililirsiniz. Araştırmaya Katılan yöneticilerimiz 3 ay ücretsiz üyelik kazanmaktadır.

ARAŞTIRMAYA KATILMAK İÇİN TIKLAYINIZ


Reşat Bağcıoğlu hocamız Ağustos ve Eylül ayını içeren iki yazı kaleme aldı. Spesifik bir konuyu bakliyat sektörünü inceledi. Türk Bakliyat İhracatının Hüzünlü Sonu yazı dizisi dersler çıkarılması açısından önemli. Reşat Bağcıoğlu hocamıza teşekkür ederiz.

İşletme yönetim alanında Prof. Dr. Mahmut Tekin hocamız bizlere rehberlik ediyor. Akademik bilgi ve pratik iş deneyimleri ile okuyucuların mesleki gelişimine büyük katkı sağlayan yazılarına bir yenisi eklendi. Mahmut Tekin hocamızın “Yönetim Oyununda Başarmak” yazısının sizlere yeni fikirler vereceğine eminim.

Ünsped Gümrük Müşavirliği’nden İbrahim Halil Ektirici, Yatırım Teşvik Siste- minde Ek Mali Yükümlülük Sorunsalı başlıklı yazısının firmalarımızın gündeminde olan birçok konuya açıklık getireceğini düşünüyorum.

Mehmet Atasever hocamız bu sayımızda 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’na Göre İhale Usulleri’ni inceledi. Kamu sektörü ile çalışan firmalarımızın Mehmet Atasever hocamızın yazılarını özellikle takip etmesini ve kendisi ile iletişime geçmelerini öneririm.

Katkı veren değerli öğretim üyesi ve yöneticilerimize teşekkür ederim.

E-Kitaplar ve Sektörel Araştırma Raporları

İş hayatının ihtiyacı olan yenilikçi çalışmaları hazırlıyoruz. Bildiğiniz gibi sek- törel araştırma raporlarını yayınlamaya başlamıştık. Çalışmalarımıza e-kitapları da ekledik. Bu sayımızda e-kitapların kapak sayfalarını dergi içerisinde bulabilirsiniz. BuyerNetwork.net B2B Ticaret Platformu’ndan ücretsiz indirebilirsiniz. Platform içerisinde şirketlerimiz için işlerinizi kolaylaştırıcı dökümanlar da sunuyoruz.

2021 Yayın Listesi:

o Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri (E-Kitap: Eylül 2021) o B2B Satış Rehberi (E-Kitap: Kasım 2021)
o E-Ticaret Sektör Raporu (Yayınlandı)
o Denizyolu Konteyner Taşımacılığı Sektör Raporu (Yayınlandı)
o Havayolu Taşımacılığı Sektör Raporu (Yayınlandı)
o Demiryolu Taşımacılığı Sektör Raporu
o Karayolu Taşımacılığı Sektör Raporu
o Depo Denetimi Soru Listesi (Check-Up) (Yayınlandı, Versiyon 2 Yakında ) o Lojistik Merkez Yönetimi

Küçük bir hatırlatma da yapalım. Her bir yayının içeriği ve kapak tasarımı belirli periyotlarla güncellenecek. Raporları senede iki kez yayınlamayı planlıyoruz. E-kitaplar ise ilk versiyonlarından başlamak üzere her ay adım adım güçlenerek de- vam edecek. Bizler için de yeni bir deneyim olacak. Dileğimiz sürdürülebilir olması.

Önerilerinizi bekliyoruz. Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar,

Prof. Dr. Murat Erdal
Editör
editor@satinalmadergisi.com


Ağustos 2021 sayısına ve Satınalma Dergisi 9 yıllık arşivine ücretsiz erişmek için kısa akademik araştırmamıza katılabilirsiniz. Katılım için tıklayınız.

Faiz ve Döviz İkilisi

FAİZ

Ne çok tanımı var bu faizin. Paranın belli bir sürede getirdiği gelir en basit anlamda tarif edilecek olunursa. Daha farklı söylemlere bakıldığında faiz için;

  • Borç verilen veya alınan paranın fiyatıdır,
  • Paranın kirasıdır. Paranın ne kadar süre ile kiralandı ise ödenen kira bedelidir,
  • Bir borç anlaşmasının satışı sonucu elde edilen gelir oranıdır,

söylendiğini görebiliriz.

Faiz dedim de aklıma geldi;

  • Faiz haramdır,
  • Faiz caiz değildir,

söylemlerini de duyuyoruz sıklıkla.

Neyi düşündüm biliyor musunuz? Faiz haramsa, tüm bankacılar ve faizle uğraşan kurumlar yandı demektir. Sürekli haram işler yapmaktalar. Öbür dünyada acaba cehennemin kapısında sıraya mı girecekler bu faiz yüzünden?

FİNANS PİYASALARI VE FAİZ

Adına ne derseniz deyin, dünya piyasalarında bir faiz gerçeği vardır. Ülkede ve piyasalarda belirlenen faiz oranları, piyasalarda oluşan enflasyon oranları ile yakından ilgilidir. Sadece enflasyon demek yeterli olmayabilir, enflasyonla birlikte piyasadaki risk algısının bertaraf edilmesi için ülkeler faiz enstrümanını kullanmak durumundadırlar.

Ülkede enflasyon yüksek ise, risk de yüksektir. Finansal piyasalarda verilen faiz oranı enflasyon oranının üzerinde olur. Yüksek faiz aynı zamanda o piyasaların “Risk primi” fiyatlamasının da dahil edildiği bir oran şeklinde karşımıza çıkar. Bir ülke gerçek enflasyonun altında faiz verme eğilimine girdiğinde, ülke riskinin göz ardı edildiği anlamına gelir ki bu bir anlamda hem negatif faiz, hem tasarruf sahibini farklı alternatif araçlara yönlendirir, hem de yabancı yatırımcı o ülkeye gelmediği gibi mevcut yabancı yatırımcılar ise pozisyonlarını kapatıp, o piyasaları terk eder.

Riskli piyasada oluşan faiz, piyasa dinamikleri ve gerçekleri göz önünde bulundurularak tespit edilmeli. Aksi halde finans kurumları kaynak sıkıntısına düşebilir. Bir ülke, enflasyon oranının altında faiz vermesine rağmen ülke halkının tasarruflarında azalma olmuyorsa, piyasalarda yeteri kadar güven sağlamış ve güvenli ülke kategorisindedir.

Örnek;

İsviçre..      Enflasyon oranı % 0.60, verdiği faiz oranı ise % -0.75

Japonya.   . Enflasyon oranı  % 0.20,  verdiği faiz oranı ise % -0.10

Almanya     Enflasyon oranı  % 2.50,   verdiği faiz oranı ise %  0

Hollanda     Enflasyon oranı  % 2.00,   verdiği faiz oranı ise %  0

Kanada       Enflasyon oranı  % 3.60,   verdiği faiz oranı ise %  0.25


YÜKSEK FAİZ

Hem enflasyonun yüksek, hem de faiz oranının enflasyon oranından daha yüksek olması piyasada güven ve kırılganlık konusunda sorun olduğunun işaretidir. Çok güvenli bir ülke neden durup dururken yüksek faiz versin?


FAİZ VE DÖVİZ

Hem faizleri düşük tutmak, hem de dövizin fiyatını aşağılara çekmek olası değildir. Faizi aşağı çekerseniz, döviz fiyatı yukarı çıkar. Ancak hem döviz fiyatı, hem de faiz oranı aşağı geliyorsa, farklı piyasa araçları ile dövize müdahale edildiği ortadadır.


DÖVİZ

Dövizin tanımını yapmayacağım bu satırlarımda. Bir ülke için dövizin varlığının neden gerekli olduğunu ve fiyatını etkileyen etkenlerden bahsedelim.

DÖVİZİN FİYATLAMASI

Dövizin fiyatlaması piyasa dinamiklerine ve beklentilerine göre göre şekillenir. Bu dinamikler arasında;

  • Ülkemiz riskinin ne olduğu,
  • TCMB’nin net kullanılabilir döviz rezervleri
  • Ödemeler dengesi, dış borç stoklarımız
  • İthalat ve ihracat rakamları, dış ticaret açığımız
  • TCMB’nin uyguladığı para politikası ve faizler. Dövizin ve Türk Lirası’nın fiyatını etkileyen faktörler
  • Ülkemizdeki enflasyon rakamları
  • Faiz oranının yüksekliği veya düşük kalması

faktörlerini saymamız mümkündür.

Ülkemizdeki dövizin fiyatları yukarıdaki etkenler çerçevesinde kendisine yön bulmaktadır. En azından dövizin fiyatlarındaki artış seyri enflasyon oranından aşağı olmayacak şeklinde artış göstermesi piyasanın dengelenmesi açısından önemlidir.

Döviz fiyatının yukarı tırmanması halinde TCMB dövizin fiyatının tırmanmasını birkaç yolla müdahale ederek frenleme yoluna gidebilir.

Müdahale şekilleri;

  • Piyasaya daha ucuz fiyattan döviz sürerek dövizle müdahale eder. Ancak bu şekilde müdahale olması döviz rezervlerini olumsuz etkiler,
  • Türk Lirası Faiz oranlarını yükseltip, cazip hale getirir, Türk Lirası mevduatlarında stopaj oranlarını düşürerek tasarrufçuların ve bankaların döviz yerine Türk Lirası’na yönelmelerini sağlanması,
  • TCMB’ne zorunlu devirlerde dövizin zorunlu devir rakamlarını yükseltip, Türk Lirası zorunlu döviz devirlerinin miktarını azaltır,
  • Döviz tasarruflarında kademeli sıkılaştırma getirip, döviz mevduat faiz oranlarını ciddi anlamda aşağı çeker

NEDEN DÖVİZ GEREKLİDİR?

Ülkemizin döviz gereksinimi şu nedenlere dayanmaktadır;

  • TCMB net kullanılır döviz rezervleri,
  • Dış borç ödemeleri,
  • Döviz ödemesini gerektiren transferler,
  • Döviz fiyatının kontrol altında tutulması,
  • Cari açığın oluşmaması,
  • Ülkemizden çıkan sermaye çıkışları,
  • Piyasalarda anormal fiyatlamalar olması halinde, müdahale gerekliliği

içindir.

Yurt dışından yabancı yatırımcıların ülkemize gelip, burada yatırım yapması, istihdam yaratması, transferler ve işçi havaleleri yoluyla gelen dövizler, sıcak para girişleri döviz gelirlerinin arttırılması ve döviz rezervlerimizin yüksek seviyede seyretmesi açısından önemlidir.

Yabancı yatırımcıların ülkemize yatırım amaçlı döviz getirmesinin en temel nedenleri;

  • Ülkemizdeki istikrarın var olması
  • Türk Lirası faizlerin yüksekliği, stopajın düşük olması,
  • Ülke riskinin az ve tölere edilebilir seviyede olması,
  • Bürokrasinin az olması
  • Teşviklerin rekabetçi olması

şeklinde sayılabilir.

Faiz ve dövizin ayrılmaz bir bütün olduğunu her zaman hatırlamakta yarar vardır.

REŞAT BAĞCIOĞLU

 

Beyin Fırtınası – Pazarlık Taktikleri

Beyin Fırtınası Müzakere Pazarlık Taktikleri

MÜZAKERE TEKNİKLERİ VE PAZARLIK BECERİLERİ EĞİTİM YAZI DİZİSİ

– > PAZARLIK MASASI ve PAZARLIK TAKTİKLERİ

“If you are not at the table, you are on the menu”.

Beyin Fırtınası – Pazarlık Taktikleri

Prof. Dr. Murat ERDALmerdal@istanbul.edu.tr
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Program Başkanı
www.muraterdal.com

Beyin Fırtınası Müzakere Pazarlık TaktikleriBeyin fırtınası, belirli konu hakkında birden fazla katılımcının bir araya gelerek, eşit söz hakkı ve saygı içerisinde eleştirilmeksizin serbestçe fikirlerini tane tane paylaşmasıdır. Kalite, ar-ge, üretim ve bilişim bölümlerinde sıklıklar başvurulur.
Beyin fırtınası iyi uygulanması halinde;

  • Bölümler ve çalışanlar arasında iletişimi güçlendirir.
  • Yaratıcılık ve problem çözme kültürünü kuvvetlendirir.
  • Sorunlarla yüzleşmeye imkan tanır.
  • Açıklık, katılımcılık ve ekip ruhu sağlar. Anlaşmazlıklar varsa çözüm fırsatı meydana getirir.
  • Katılımcıların grup içerisinde kendisini ifade etmesi önemlidir. Özgüveni yükseltir.
    Değerli hissettirir. Kurum aidiyetini kuvvetlendirir.
Makaleye tam erişim için profesyonel üyelik gereklidir. “Abonelik” sekmesinden işlemlerinizi tamamlayarak okumaya devam edebilirsiniz. Üye iseniz giriş yapınız.
Hesap Oluştur
Yöneticiler Için Müzakere Teknikleri Ve Pazarlık Becerileri Eğitimi Müzakere Teknikleri Ve Pazarlık Eğitimi
Yöneticiler için Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri Eğitimi. İleri Seviye Eğitim Teklif Almak için: egitim@satinalmadergisi.com

Her gün mesleki gelişiminize 15 dakika zaman ayırın.

MÜZAKERE TEKNİKLERİ VE PAZARLIK BECERİLERİ – EĞİTİM YAZI DİZİSİ

PAZARLIK TAKTİKLERİ

TESTLER

 ANKET

Kitap Önerileri :

  • MÜZAKERE TEKNİKLERİ ve PAZARLIK BECERİLERİ (E-Kitap 2. Baskı), Prof. Dr. Murat ERDAL, Erişim için profesyonel üyelik işlemlerinizi tamamlamanız gerekmektedir.
  • SATINALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ, Prof. Dr. Murat ERDAL, (Beta Yayıncılık),  4. Baskı.

-> ŞİRKET EĞİTİMLERİNİZ İÇİN TEKLİF ALIN -> egitim@satinalmadergisi.com 

Çalışan Deneyimi

Çalışan deneyimi (Employee Experience-EX) çalışanların çalıştıkları işletmeyle olan etkileşimlerine ilişkin algılarının tamamı olarak değerlendirilir. Aslında bir çalışanın işletmeye verdiği değerler toplamını tanımlar. Çalışan deneyimi işletmelerin en iyi yetenekleri çekmesine, bulmasına ve elde tutmasına yardımcı olan bağlılığı yüksek çalışanlar oluşturmaya yönelik bir insan kaynağı pratiğidir. İşletmelerin etkili müşteri deneyimi oluşturmadan önce etkili bir çalışan deneyimi inşa etmesi gerekir. Nitekim Apple, Starbucks, Google, Amazon gibi işletmelerin kusursuz sayılabilecek müşteri deneyimlerinin arkasında çalışan memnuniyetini içeren çalışan deneyimi bulunmaktadır.

İşletmelerin gelecekte çalışacak olan ve şu anda çalışan yeteneklere sunacakları deneyim işletmelerin başarısını doğrudan etkileyecektir. Deneyim işletmelerin online ortamlarda, web sitesinde, sosyal medyada nasıl sunduğu ile başlayıp; mülakat, işe alım, ilk günler, eğitimler, çalışma, çalışma esnasındaki olaylar vb. ile devam etmektedir.

Çalışanlar daha iyi deneyimlere sahip olarak işletmenin gönüllü avukatı ve/veya gönüllü bir marka elçisi olmaktadırlar. İşletmelerin deneyim odaklı bir İKY odağında çalışan deneyimi oluşturmaları ve sürdürülebilirliğini sağlamaları için;

  1. Güven İklimi: Çalışanlara yönelik bir güven ikliminin oluşması gerekmektedir. Çalışan deneyiminin özünde yer alan güven iklimi oldukça yüksek bir potansiyelde deneyimi inşa etmektedir.
  2. Esneklik: Çalışanların deneyimleri daha etkin yaşamaları için esnek hareket edebilmelerine ihtiyaçları vardır. Bu esneklik için de özellikle inovasyon konusunda çalışanların desteklenmesi gerekmektedir.
  3. Değerlerin İletişimi: İşletme sahip olduğu değerleri çalışanlara yansıtarak deneyimin içine değerlerin girmesini sağlamalıdır. Bu değerler deneyimi daha etkin kılmakta ve çalışanların deneyimi daha fazla benimsemelerine yol açmaktadır.

Günümüz yeni normalinde işletmelerin çalışanların deneyimlerini etkin bir şekilde kullanmaları için öncelikle çalışanların önceliklerinin değiştiğinin farkına varmaları gerekmektedir. İkinci olarak çalışanların deneyimleme alanı değişmektedir. Değişen deneyim alanı işletme içinden ev içine ve/veya uzaktan çalışmaya kısmen evrilmiş ve bu evrilme devam edecek niteliktedir. Bu evrilmeyi iyi okumak gerekmektedir. Üçüncü olarak deneyimleme şekli değişmektedir. Deneyimlemede çalışma alanı daralırken çalışma süresi uzamaktadır. Bu değişiklik haliyle çalışanın deneyimleme tarzını etkilemektedir. Bütün bu unsurların dikkate alınarak çalışan deneyimine ilişkin işletmelerin eylem planları hazırlamaları ve deneyimin haritasının çıkarılarak inşa edilmesi gerekmektedir.

Kaynak ve ayrıntılı okuma önerisi: Aşağıdaki eserl(er) konu ile ilgili kaynak ve bilgilendirmeyi artırmaya yöneliktir.

  • Sezgin, C., Erdem, J. ve Aksoy, E. D. Bildiklerinizi Unutun Çalışan Deneyimi 201. Deloiite Raporu-Mayıs 2020.
  • Maylett, T. ve Wride, M. (2017). The Exployee Experience. Wiley.
  • Baş, A. (2021). Çalışan Deneyimi ve Yeni İnsan Kaynakları Yönetimi. Ankara: Nobel.

İş Hayatında Başarının Anahtar Faktörü: Profesyonel Zekâ

İş Hayatında Başarının Anahtar Faktörü: Profesyonel Zekâ
Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

“Eğitim, sizin iyi bir işe sahip olmanıza katkıda bulunur. İş sahibi olmak ise size, refah sağlar. İş hayatı sizin mantıksal zekâ (IQ), duygusal zekâ (EQ) ve özellikle profesyonel zekâya (PQ) sahip olmanızı zorunlu kılar.” Dr. Gözde MERT

Profesyonel zekâ (PQ) kavramı ilk olarak Prof. Dr. Hakan Yöney tarafından 2007 yılında ortaya konmuştur. Profesyonel zekâ; iş hayatında başarıya ulaşmayı sağlayan zihinsel becerilerin bütünü olarak ifade edilmektedir (Şekil 1).

Kaynak: Mert, 2017: 93.

Profesyonel zekâ; özyönetim, beyinsel esneklik, zihinsel durum, motivasyon, zihinselleştirme, farkındalık, insiyatif, yaratıcı beyin, pozitif etkileşim ve profesyonel ben olmak üzere toplam 10 bileşenden oluşmaktadır. İş görenlerin bu özellikleri, kurumun performansını ortaya koymaktadır. Profesyonel zekâ, geliştirilebilir ve artırılabilir bir yapıdadır. Kendisinden bekleneni veremeyen ve iş ortamını olumsuz etkileyen bir kişi, PQ bileşenlerini içeren bir eğitim programıyla önemli bir derecede performans ortaya koyabilir (Şekil 2).

Kaynak: Mert, 2017: 94.

Kişilerin PQ seviyesinin artırılması, örgütün toplam zekasını artırmaktadır. İşletmenin PQ artışı ise, verimliliğin artmasına, giderlerin düşmesine, müşteri ilişkilerinin gelişmesine, krizlerin kolay geçiştirilmesi gibi önemli gelişmelere neden olmaktadır.

Kaynak: Mert, 2017: 95.

PQ’nun geliştirilmesindeki amaç, iş hayatında iş görenlerden kaynaklanacak olumsuzlukları en aza indirmek, olumlu hususların devamını sağlamaktır (Şekil 3). PQ’nın diğer amaçları ise, iş görenin potansiyelini değerlendirmek, iş ortamını daha verimli, zevkli ve sağlıklı hale getirmektir.

Detaylı bilgiler için aşağıdaki kitapları okuyabilirsiniz.

Mert, G. (2017). Organizasyonlarda Bireysel Hafıza, Artikel Yayıncılık, İstanbul. www.gozdemert.com/ebook/BH.pdf

Yöney, H. (2014). Profesyonel Zekâ, Remzi Kitabevi, İstanbul.

Dövizli İşlemde Kur Belirlenmesindeki Kıstaslar

Dövizli İşlemde Kur Belirlenmesindeki Kıstaslar

Her hafta satın alma ve tedarik yöneticileri için önemli mali, vergisel veya finansal konulara dokunuyoruz. Bu haftaki yazıda, dövizle yapılan ticari işlemlerde hangi kurun baz alınması gerektiğiyle ilgili bilgiler vermek istiyorum. Bu konuda, muhasebe, operasyon ve satış birimleri arasında bazen iletişim eksikliği olabiliyor.

Yurtiçi ve yurtdışı firmalarla yapılan dövizli işlemlerde döviz kurları ve kayıtların, firmaların mali tablosuna zarar vermemesi ve vergisel riske neden olmaması adına dikkatle uygulanması gerekir.

Dövizli alım ve satımı bolca olan firmaların çokça ziyaret ettiği, istatistik ve verileri sağlıklı bir şekilde çektiği TCMB’nin bir internet sitesi bulunmaktadır. Verileri, çok sade ve güzel bir ara yüzle, doğru şekilde, bizlere sunan bu sitede tüm kurların günlük bazda, alış ve satışlarını bulabilirsiniz.

Aynı zamanda Maliye Bakanlığı her yıl, biri efektif diğeri de döviz alış olmak üzere iki kur ilan etmektedir. Peki nedir bu kavramlar? Gelin, kısaca inceleyelim;

  • Efektif alış kuru:
    • Efektif alış kurları, mükelleflerin nakit yabancı paraları için uygulanmaktadır.
    • Banka hesaplarında fiziki olarak tutulan yabancı paralar da efektif alış kuru ile değerlenmektedir.
  • Döviz alış kuru:
    • Döviz alış kurları ise nakit olmayan yabancı paralar için uygulanmaktadır.
    • Bu şekilde değerlenen yabancı paralara, yabancı para cinsinden düzenlenen mektuplar, senetler ve diğer kıymetli evraklar örnek gösterilebilir.

Genel olarak kur belirlemesindeki kıstaslar şu şekildedir;

  • Yurtiçi firmalardan yapacağınız dövize endeksli mal alımlarına istinaden düzenlenen sözleşmede döviz kurunun taraflarca belirlenmesi halinde, (avans olarak yapılan ödemeler de dahil) düzenlenecek satış faturalarında Türk lirası karşılığının gösterilmesi şartıyla, sözleşmede belirlenen döviz kuru üzerinden ilgili bedelin Türk lirasına çevrilerek defter kayıtlarına geçirilmesi,
  • Mal ithalatında, mal bedeli ile mal bedeli üzerinden Gümrük Makbuzu üzerinde hesaplanan Gümrük Vergisi ve KDV’nin hesaplanmasında 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 30. maddesinde belirtilen T.C. Merkez Bankası döviz satış kuru geçerli olacağından, mal bedeli ve söz konusu vergilerin T.C. Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden Türk lirasına çevrilerek defter kayıtlarına geçirilmesi gerekir.
  • KDV’de en önemli ihtilaf konularından biri olan kur farklarında KDV konusu da diğer önemli bir konudur. En son Maliye Kanun’u değiştirerek kur farklarının da KDV’ye tabi olduğunu Kanun’a işlettirmiştir.
  • Buna göre firmalardan yapacağınız dövize endeksli mal alımlarına istinaden taraflarca mal alım sözleşmesinde döviz kurunun belirlenmemiş olması ve satış faturasında mal bedelinin T.C. Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanması durumlarında, ödeme için taraflarca döviz kuru belirlenmediğinden düzenlenecek satış faturalarındaki bedelin T.C. Merkez Bankası döviz alış kuruüzerinden Türk Lirasına çevrilerek defter kayıtlarına geçirilmesi, ayrıca fatura düzenleme tarihinden, ödemenin gerçekleştiği tarihe kadar lehinize oluşan kur farkları için şirketinizce satıcıya, aleyhinize oluşan kur farkları için ise satıcı tarafından adınıza fatura düzenlenerek, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.
  • Son olarak dövizli kağıtlarda damga vergisi tarafına bakalım. 35 Seri No.lu Damga Vergisi Kanunu Tebliğinde, vergiye tabi kâğıdın yabancı para cinsinden düzenlenmesi halinde kâğıt üzerinde yer alan dövizin, kağıdın düzenlendiği tarihtekiC. Merkez Bankasınca tespit ve ilan olunan cari döviz satış kuruna göre bulunacak Türk Lirası karşılığı üzerinden damga vergisinin hesaplanacağı, damga vergisi miktarının “azami tutarı” aşıp aşmadığı hususunun buna göre dikkate alınacağı belirtilmiştir.

Ticari hayatımızın her alanında kendine yer bulan dövize nasıl muamele edilmesi gerektiğini ve buna bağlı olarak nasıl bir aksiyon alınması gerektiğini çok iyi kavramamız gerekmektedir.

Konu, sadece mali işler ve denetim elemanlarını değil, alım-satım yapan, sözleşme düzenleyen, yoğun bir şekilde dövizli işlem yapan operasyon ve saha ekiplerini de ilgilendirmektedir.

Kayıt Formu

Kayıt için Kullanım Şartları ve Gizlilik Politikası ve 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) Usul ve Esasları Uyarınca Kişisel Verilerinizin Korunması Hakkında Müşteri Aydınlatma Metnin okunması ve kabul edilmesi gereklidir.