Tedarikçi Müşteri Seçiyor, Alıcılar Ürün Bulamıyor

Tedarikçi Müşteri Seçiyor Alıcılar ürün Bulamıyor
Tedarikçi Müşteri Seçiyor Alıcılar Ürün Bulamıyor

SATIN ALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ YAZI DİZİSİ
Tedarikçi Müşteri Seçiyor. Alıcılar Ürün Bulamıyor.
Prof. Dr. Murat ERDAL   merdal@istanbul.edu.tr 
İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Program Başkanı

Tedarikçi Müşteri Seçiyor Alıcılar ürün Bulamıyor
Tedarikçi Müşteri Seçiyor Alıcılar Ürün Bulamıyor

İşletme yönetim anlayışının derinden etkilendiği bir dönemden geçiyoruz. Bilinen, kabul gören birçok doğru dönüşüyor. Sektörel belirsizlik ve riskler artarken, yönetim ekipleri strateji ve senaryo çalışmaları yapıyor. Otomotivden mobilyaya, kimyadan plastik sektörüne kadar tüm endüstriler, yaşanan süreci anlama ve yönetme konusunda büyük gayret gösteriyor.

Ne yaşıyoruz? Değişen Nedir?

Hemen her dönemde yöneticilerimizden az ya da çok hammadde fiyat sıkıntıları ve döviz kur oynaklıkları ile ilgili problemleri duyduk. Geçmiş bir yıl içerisinde buna konteyner temini, artan navlunlar ve ilave gümrük vergileri gibi başlıklar eklendi. Şimdi ise temel girdilerde, dışarıdan temin edilen ana üretim kalemlerinde sıkıntı var.

Kilit Sorun Ne?

Satınalma tanımı şöyle başlar: “işletme faaliyetlerinin emniyetli ve güvenli bir biçimde sürdürülmesi için ihtiyaç duyulan ürün, malzeme ve hizmetlerin…”

Geçmişin iş alışkanlıklarında, yöneticiler stratejik tedarikçiler ve stratejik ürün grupları üzerinde daha fazla çalışır ve buna uygun çözüm ararlardı. Çünkü tahterevallide tedarikçi ağır basar. Alanında alternatif azdır. İkame ürün sınırlıdır. Pazarlık müzakerelerinde ve sözleşme kurallarında tedarikçi baskın rol üstlenir. Tedarikçi aynı zamanda finansal olarak güçlüdür. Kısaca ticari ilişkide muhtaçlık, bağımlılık söz konusudur.

Her zaman stratejik tedarikçilerin faaliyet gösterdiği sektörlere girebilmek zordur.
Yüksek teknoloji ve hammadde üretimi için sermaye birikimi şarttır. Son teknoloji makine-ekipman yatırımı, ar-ge bütçesi ve nitelikli çalışan gereksinimi, uzun dönemli yatırım, patent vb. koruması gibi faktörler nedeniyle sektöre giriş neredeyse imkansız hale gelmektedir.

Bugünün iş yaşamında sıkıntı, sadece yüksek teknoloji ve bilinen hammadde kategorileri ile sınırlı değil. Tedarik sıkıntısı her zaman tüketilen ana üretim kalemlerine de sıçradı. İmalatta yoğun gereksinim duyulan temel malzemelerin fiyatları hem yükseldi hem de piyasadan gecikmeli temin edilebiliyor. Şimdi sıraya girerseniz şanlı iseniz 90 gün sonra siparişiniz teslim ediliyor. Belirli emtialarda ise kıtlık durumu var. İleriyi görebilmek zor. İstenilen miktarda ürünü, istenilen kalite ve fiyattan bulunabileceğini kestirmek mümkün değil.

Konunun aktörleri alıcılar ve tedarikçiler. Girişimci ve yöneticilerle yaptığım sohbetleri burada derledim. İki tarafın da haklı değerlendirmelerini birlikte inceleyelim.

Tedarikçi Kanadı: “Herkes Her Şeyi İstiyor”

Tedarikçiler piyasada yaşanan kıtlık ve fiyat artışlarının sebebinin kendileri olmadığını ısrarla vurguluyorlar. Her iletişimde bu konunun altını çiziyorlar. Tedarikçilerden başlayalım: “Herkes her şeyi ister hale geldi. Bu mümkün değil. Arz-talep dengesizliği oluştu. Müşterilerimizin her zaman yanındayız ve onları zor durumda bırakmak istemeyiz. Fakat belirli bir üretim kapasitemiz var. Yurt içerisinde alıcılarımız spot sipariş geçip anında çözüm bekliyor. Üretimin bir planlama ve program işi olduğu anlaşılmak istenmiyor. Uzun vadeli kontratlarla güvene dayalı çalışmak herkesin yararına olacaktır.”

Ayakta kalan basiretli tedarikçilerin gözlemleri ve elde edilen deneyim ise şu şekilde:
Alıcılar, seçeneklerinin fazla olduğu durumlarda daima maliyet düşürme yollarını arar ve tedarikçilerini sonuna kadar fiyat kırmaya zorlarlar. Bu anlayış içerisinde olan alıcıların tedarikçilerine güven verdiklerini, uzun dönemli strateji geliştirdiklerini söyleyemiyoruz. Toplantılarda lafta söylenen temenniler fiiliyata çok az yansıdı. Acımasız rekabet koşullarında hayat bulmadı. İhaleler her zaman giyotin gibi tepede durdu. Fedakarlıklar unutuldu. Birçok olgunlaşma sürecindeki alıcı – tedarikçi ilişkisi gün geldi kestirilip bir kenara atıldı. Sektörde batan çok tedarikçi deneyimi gözlemlendi.

Alıcı Kanadı: “Darboğaz içerisindeyiz. Mal istiyoruz!”
Alıcı kanadı hayli dertli. Tedarikçilerin kapısı hiç olmadığı kadar çalınıyor. Fabrikaların durmaması, sözleşmelerden kaynaklı cezaların oluşmaması ve müşterinin kaçmaması gibi pek çok nedenden dolayı sektörde ricalar hızla artıyor. Sıkıntıyı aşmak için patronlar devreye girmeye, birbirini aramaya başladı. Bugünlerde üretim planları ani şekillerde değişebiliyor. Araya giren dost siparişleri ile diğer müşterin sipariş takvimi öteleniyor. Profesyonel kadrolar arada kaldı. Durumu yönetmekte zorlanıyorlar.

 “Kurt geçirdiği ayazı unutmayacak”
Firmalar arası güven meselesi kısa sürede normale döneceğe benzemiyor.
Temel girdilerde yaşanılan sıkıntı ve tedarikçi firma tutumları kurum ve bireylerin hafızalarına işlendi. Alıcı değerlendirmeleri hayli çarpıcı ve tedarikçi ilişkilerini sorgulamaya yönelik: “Bu dönemi unutmayacağız. Tedarikçi müşteri seçiyor.  Onlar bizi bu sıkışık dönemde dikkate almıyorsa biz bunu not ederiz. Hayat normale döndüğünde yaşadığımız süreci elbette hatırlatacağız.”

Strateji ve Senaryo Çalışmaları

Derin bir sorgulama dönemindeyiz. Her şeyi pandemiye bağlayarak bir yere varamayız. Belirsizlik ve risk artınca işletmeler yeni senaryo çalışıyor. A, B, C senaryoları getirileri götürüleri tablolar halinde analiz ediliyor. Türk Ticaret Kanunu Madde 378’de de yer verilen Riskin Erken Saptanması ve Yönetimine ilgi arttı. Bu kapsamda Risk Önleme Komiteleri’nin işlevi ve raporlamaları daha bir ön planda olacak.

Tedarikçi tabanlı risklerle (firma ve ürünler) ilişkili stok tutmanın maliyetleri ayrı ayrı hesaplanıyor. Stratejik stoklar kısa, orta ve uzun vadeli çalışmalarla analiz ediliyor. Geçmişte odak pazar belirsizlikleri, müşteri talepleri ve rakiplerin hamleleriydi. Şimdi bu faktörlere ürün temin riskleri ve tedarikçi ilişkileri eklendi. Tek tedarikçiden kaynaklanan riski dağıtma, yerel de tedarikçi meydana getirme ve zinde tutma stratejileri uygulama bulmak zorunda.

Çıkartılması Gereken Dersler Nedir?

Kuşkusuz herkes yeni bir deneyim yaşıyor. Her işletme ve yönetim ekibi kendi özel derslerini çıkaracak. Geçmişin değerlendirme ve alışkanlıkları köklü bir dönüşüm içerisinde. Kurumsal pazarda ilişkiler zarar gördü. Öncelikler değişti. Yeni yol haritaları ve oyun planları gündemde. Daha akılcı esnek stratejilere ihtiyaç var. Tedarik zinciri yönetimi literatürü de bundan payını alacak.

Türk Ticaret Kanunu Madde 378
Riskin erken saptanması ve yönetimi

(1) Pay senetleri borsada işlem gören şirketlerde, yönetim kurulu, şirketin varlığını, gelişmesini ve devamını tehlikeye düşüren sebeplerin erken teşhisi, bunun için gerekli önlemler ile çarelerin uygulanması ve riskin yönetilmesi amacıyla, uzman bir komite kurmak, sistemi çalıştırmak ve geliştirmekle yükümlüdür. Diğer şirketlerde bu komite denetçinin gerekli görüp bunu yönetim kuruluna yazılı olarak bildirmesi hâlinde derhâl kurulur ve ilk raporunu kurulmasını izleyen bir ayın sonunda verir.

(2) Komite, yönetim kuruluna her iki ayda bir vereceği raporda durumu değerlendirir, varsa tehlikelere işaret eder, çareleri gösterir. Rapor denetçiye de yollanır.

Kitap Önerisi : Prof. Dr. Murat ERDAL, SATINALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ (Beta Yayıncılık),  4. Baskı.

  • – –  > Bu makale ilginizi çekebilir:  

Tedarikçi Günü Nasıl Planlanır? Organizasyon ve Yürütme için Yol Haritası 

Eğitim: TEDARİKÇİ PERFORMANS DEĞERLENDİRME ve TEDARİKÇİ İLİŞKİLERİ EĞİTİMİ
Teklif almak için: egitim@satinalmadergisi.com

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi
Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi içeriğini incelemek için: https://satinalmadergisi.com/egitim-programlari/

TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ MOBİL UYGULAMA:

Tedarik Zinciri Yönetimi Mobil Uygulama ile mesleki ve akademik gelişmeleri, duyuru ve etkinlikleri takip edin. Ücretsiz. 

https://itunes.apple.com/app/id1207666067?mt=8  Telefonunuza indirin. Hemen kullanmaya başlayın.

SATIN ALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ MAKALELERİ

Prof. Dr. Murat ERDAL
İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı
merdal@istanbul.edu.tr

SATIN ALMA EĞİTİM TESTLERİ

PAZARLIK BECERİ ANKETİ


Kitap Önerileri : 

  • MÜZAKERE TEKNİKLERİ ve PAZARLIK BECERİLERİ (E-Kitap 2. Baskı), Prof. Dr. Murat ERDAL, Erişim için profesyonel üyelik işlemlerinizi tamamlamanız gerekmektedir.
  • SATINALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ, Prof. Dr. Murat ERDAL, (Beta Yayıncılık),  4. Baskı.

-> Eğitim Kataloğunu İndirebilirsiniz ->   https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf

-> ŞİRKET EĞİTİMLERİNİZ İÇİN TEKLİF ALIN -> egitim@satinalmadergisi.com

Teknolojik Pazarlama

Teknolojik pazarlama, en son teknolojiler esas alınarak, satışları arttırmak ve hedef kitlelere ulaşmakta kullanılan bir pazarlama şeklidir [1]. Teknolojik pazarlama; TV, radyo, internet ve mobil platformlar aracılığı ile; sosyal medya, paylaşım ağları, diğer platformlar kullanılarak geniş kitlelere ulaşmayı hedeflemektedir [2]. Teknolojik pazarlama, radyo ve TV’nin bulunması ile ortaya çıkmıştır.

Teknolojik pazarlama, ilk olarak 1922’de radyo reklamları ile başlamıştır. İlk Televizyon reklamı 1941 yılında Bulova saatlerine ait olup, 4000 televizyona ulaşmıştır. 1954 yılında televizyon reklam gelirleri, radyo ve dergi reklam gelirlerini geçmiştir. 1970’te telemarketing (Telefonla pazarlama) uygulamaları yapılmıştır. Yeni teknolojilerin ortaya çıkmasıyla bu gelişmeler, geniş kitlelere adapte olmaya devam etmiştir. Cep telefonları popüler olmuş ve internet ticaret yapmak için kullanılabilecek bir araç haline gelmiştir [3]. Artan mobil cihazlar insanların yaşam tarzını ve satın alma alışkanlıklarını değiştirmiştir. Hem teknolojinin kendisinin pazarlanması hem de teknoloji kullanılarak diğer ürünlerin pazarlanması ile firmalar bütçelerinde dijital pazarlamaya da yer vermeye başlamışlardır.

İnternet’in ortaya çıkışı, özellikle son yıllarda mobil teknolojilerdeki gelişmeler ve daha erişilebilir olması ile teknolojik pazarlamadaki en büyük silah haline gelmiştir. Değişen yaşam tarzı, tüketim oranlarının artmasına neden olmuştur. Online alışveriş siteleri, firmaların tüketicilere ulaşmaya çalıştığı yeni platformlardır. Sosyal medyanın hızla gelişmesi ve blog kullanımın artması sonucu pazarlamacılar, sosyal medyaya yönelik bütçelerini artırmaya başlamışlardır. Ayrıca Facebook, Twitter gibi sosyal paylaşım ağları da pazarlama için etkin olarak kullanılmaya başlamış ve böylece hedef kitleye, hızlı ve yaygın bir şekilde ulaşmayı sağlamıştır. Teknoloji, her tür pazarlamanın gücünü artırabilecek, etki çapını büyütebilecek, yeniliklere açık, kitlelere anında erişim imkânı sunan, hızlı bir pazarlama türüdür.

Teknolojik Pazarlama Yöntemleri

Teknolojik pazarlama konusunda, her geçen gün farklı uygulama ve yöntemin ortaya çıktığı, var olan uygulamaların yenilendiği, optimize edildiği bir süreç yaşanmaktadır.

1. Zenginleştirilmiş Gerçeklik: Zenginleştirilmiş gerçeklik (ZG) veya diğer adıyla artırılmış gerçeklik (augmented reality) fiziksel ve gerçek dünyadaki algılarımızın, bilgisayarlar yardımıyla eklenen ses, görüntü, video veya GPS verileriyle birlikte çoğalması anlamına gelmektedir. Zenginleştirilmiş Gerçeklik, marka ve kurumlar için önemli bir pazarlama ortamı sunmaktadır. Bu teknoloji ile gerçek zamanlık, interaktif yaratıcı ve farklı reklam filmlerinin çekilmesi olasıdır. Sosyal medyanın etkisi ile yeni ve yaratıcı olan her şeyi, büyük bir hızla bünyesine katan markalar, daha fazla kalıcı olan bir etki yaratmayı başarabilmektedir.

2. Fırsat Siteleri: Fırsat siteleri, dönemsel olarak firmaların ürün gruplarına yönelik düzenlediği indirim kampanyalarını, belirli kodlar aracılığıyla yayına sunan ve bu kodlar ile alışverişin gerçekleştirilmesi ile özel indirim fırsatlarına sahip olunmasını sağlayan web siteleridir. İnternet üzerinden satışların artmasıyla, üreticiler geniş müşteri kitlelerine ulaşmak için çeşitli rekabet araçları geliştirmişlerdir. “Fırsat Siteleri” stratejisi de son yıllarda gittikçe yaygınlaşan yollardan biri olup, her gün onlarca işletmeden indirim kampanyaları ya da avantajları, fırsat siteleri aracılığıyla tüketicilere ulaştırılmaktadır.

3. Sosyal Ağ Pazarlaması: Sosyal medya, bireylerin sınırları belirlenmiş bir sistem içinde halka (yarı) açık profil oluşturmasına, bağlantıda olduğu diğer kullanıcıların listesini açıkça vermesine, diğer kullanıcıların sistemdeki listelenmiş bağlantılarını görmesine ve aralarında gezmesine izin veren web tabanlı hizmetlerin tümü olarak tanımlanabilmektedir. Her gün milyonlarca insanın ziyaret ettiği ve üye olarak da katıldığı sosyal paylaşım siteleri, günümüzde son derece etkili bir reklam ortamı olarak görülmektedir. Birçok uygulamaya (profil, resim, video, müzik vb.) izin veren özellikleri itibariyle bu siteler, kişilerin birbirleriyle ilişkilerini güçlendirmekte ve bu sayede, online olarak çok geniş bir ortam oluşturmaktadırlar. Bu ortamlar, birçok amaçla kullanılmakla birlikte, tüketiciler ürün ve marka deneyimlerini ve hikayelerini de yine bu sitelerde paylaşabilmekte ve bu paylaşımlar hızlı bir şekilde yayılabilmektedir.

4. Arama Motorları: Arama motorları optimizasyonu (SEO) hedeflenen bir kitleye ulaşabilmek için; arama sonuçlarında üst sıralarda yer almayı sağlayan olan çalışmalar bütünüdür.

Arama motorları aracılığı ile yapılan pazarlama faaliyetleri “Arama motorları pazarlaması” (SEM) olarak adlandırılmaktadır. Arama motorları pazarlaması, arama motorları ücretli reklam ağlarını kullanıp, arama motorları reklam sonuçları içerisinde yer alarak, hedef kitleye ulaşmayı sağlayan ücretli yöntemlere denilmektedir. Genelde tıklama ve gösterimler üzerinden uygulanan bu metotlar, hedef kitleye ulaşabilmek için en kestirme yoldur.

5. Oyunsallaştırma: Oyunsallaştırma (Gamification) başta pazarlama olmak üzere, eğitim, çalışan performansı, sağlık ve sosyal değişim gibi oyun olmayan ortam, uygulama ve aktiviteleri, oyun mekaniği ile işleten bir trend olarak açıklanır.

Oyunlaştırma; eğlenceli, sosyal ve rekabetle zenginleştirilmiş olan sadakat programlarının online versiyonudur. Oyunlaştırmada amaç; “oyun oynatmak” değildir. Oyunlaştırma, bir ürün değil, bir pazarlama yöntemidir. Oyunlaştırmanın merkezinde ürün ya da hizmet yer almaktadır. Oyun unsurları, bu “asıl değer”in etrafına yerleştirilir.

6. Viral Pazarlama: Viral pazarlama, İnternet ortamında, kişilerin bir pazarlama mesajını, başka kişilere aktarmalarını teşvik eden stratejileri tanımlamaktadır. Viral pazarlama, işletmeler tarafından sunulan mal ve hizmetler hakkında bir vızıltı veya söylenti yaratmanın en etkili ve maliyet etkin yöntemlerinden biridir ve etkili ve teşvik edici mesajların İnternet ortamında yayılmasını sağlayarak, bir pazarlama mesajını başkalarına göndermek için teşvik etme stratejisidir. Temel olarak İnternet üzerinden gerçekleştirilen Viral pazarlama, ağızdan ağıza pazarlamanın teknolojik boyutu olarak da tanımlanabilir.

7. E-Posta Pazarlaması: E-posta pazarlaması kullanıcılara ulaşır ve onların bir siteye gelmesini sağlamak için başvurulan bir yöntemdir. E-posta pazarlaması ile; kullanıcılar siteye yönlendirerek, ürün ya da hizmetlerin tanınması, benimsenmesi ve satın alınması sağlanır.

8. Mobil Pazarlama: Mobil pazarlama; mal, hizmet ve fikirlerin tutundurulmasında mobil telefonların kullanılarak yapılan pazarlama çabalarıdır. Mobil telefonları aracılığıyla çeşitli iletişim ve tutundurma faaliyetlerinde bulunulmasıdır. İşletmeyle ilgili tüm çıkar gruplara faydası olacak şekilde mobil telefonlar aracılığıyla malların, hizmetlerin ve fikirlerin tutundurulması ile ilgili faaliyetlerdir. Mobil telefonlar aracılığı ile hedef müşterilerle iletişiminin kurulması ve tutundurma mesajlarının gönderilmesi olarak tanımlanabilir.

Teknolojik Pazarlamanın Satışlar Üzerindeki Etkisi

Ekonomik hayata teknolojik pazarlamanın girmesiyle, tüketicilerin beklenti ve davranışları değiştirmiştir. Bu değişikliklerden bazıları şunlardır; Tüketici, doğru mal ve hizmeti, doğru zamanda ve yerde, doğru fiyatta, yani kendisi için en uygun şartlarda istemektedir. Alternatiflerin artmasından dolayı, tüketici eskisinden daha zor beğenmektedir. Tüketici, istediği ürün veya hizmeti kolayca araştırıp, karşılaştırmalar yapabilmektedir. Bu sayede kendisine artı bir değer sağlamayan, hizmet aldığı eski alışveriş sitesine bir sadakat göstermemekte ve tek bir tıkla, başka bir siteye geçebilmektedir. Bu durumda pazarlamacılar, hedef pazarı tespit etmek, daha iyi pazarlama stratejileri geliştirmek, pazarın geleceğini değerlendirmek ve pazarlamaya ilişkin kararları doğru alabilmek için; tüketici ihtiyaçlarını, isteklerini ve davranışlarını bilmek zorundadırlar [4].

Teknolojik pazarlamanın ekonomik olarak yarattığı en büyük değişim; ekonomilerin, verimlilik büyüme trendinde meydana getirdiği etkidir. Emek verimlilik artışı ile maliyetlerde sağlanan tasarruflar, doğrudan ticari verimlilik artışını sağlar. Sonuçta bu verimlilik artışı beraberinde ekonominin toplamında artışlar sağlamaktadır.

Teknolojik pazarlamada mal ve hizmetlerin pazarlanmasının online olarak yapılması sayesinde dağıtım maliyetleri düşmekte ve böylece çeşitli tasarruflar sağlanmaktadır. Bu noktada teknolojik pazarlamanın olumlu etkileri şu şekilde özetlenebilir: İşletmeler sayfalarında kullandıkları çeşitli ses, görüntü ve animasyonlarla ürün veya hizmetleri daha cazip hale getirebilir, yapılan alışverişlerin takibi ile kimlerin, neleri alıp-almadığı gibi istatistiki bilgilerle reklam ve pazarlama stratejileri belirleyebilir. Satışı yapılan ürünlerin; stok takibi, sipariş miktarı ve yeni versiyonları gibi bilgilerin takibi yapılıp, zamanında karar alınabilir, ayrıca internet ortamında bankalar aracılığıyla gerçekleşen para transferi sayesinde işletmeler lojistik tasarruflar elde edebilirler. İnternet ve teknoloji, turistik firmalara, uluslararası telefon konuşmaları ve faks masraflarında tasarruf etme olanakları sağlamaktadır.

Teknolojinin gelişmesiyle, internet medya aracı olmanın dışında, etkili bir pazarlama aracı haline gelmiştir. Hızlı ve dinamik bir şekilde gelişen serbest piyasa koşularında hayatta kalabilmek için; pazarlama faaliyetlerinin, stratejik bir şekilde planlanması gerekmektedir. Bu planlama bünyesinde, teknolojik pazarlama faaliyetlerine önem verilmelidir. Bu çerçevede işletmelere web sitelerini sürekli güncelleme, etkili tutundurma politikalarını geliştirme, teknolojik pazarlama faaliyetlerini müşteri odaklı planlama ve çift taraflı iletişimi yürütmeleri gerektiğine ilişkin önerileri sunmak mümkündür. Bu önerileri göz önünde bulundurarak teknolojik pazarlama stratejilerini geliştirmede hem işletmelerin hem de müşterilerin kazançlı çıkmaları sağlanacaktır.

Kaynaklar:

[1] Ryan, D. ve Jones, C. (2012). Understanding Digital Marketing: Marketing Strategies For Engaging The Digital Generation, Kogan Page, 1-17.

[2] Mert, G. (2016). Seyahat Acentelerinde Teknolojik Pazarlamanın Satış Üzerine Etkisi, 15. Ulusal İşletmecilik Kongresi, 26-28 Mayıs, İstanbul Üniversitesi, İstanbul.

[3] Broll, W., Lindt, I., Herbst, I., Ohlenburg, J., Braun, A. ve Wetzel, R. (2008). Toward next-gen mobile ar games” IEEE Computer Graphics and Applications. 40-48.

[4] Mert, G. (2012). İnternet Üzerindeki Alışverişlerde, Alıcının Duygu ve Beklentilerinin, Satış Üzerine Etkileri, Organizasyon ve Yönetim Bilimleri Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, 81-94.

Türkiye’deki kullanıcıların yaklaşık %20’si, cihazlarının içinde saklanan kötü amaçlı yazılımların saldırısına uğruyor

Modern kullanıcıların dijital yolculuklarında karşılaşılacakları en büyük tehditler genellikle internette gezinirken ortaya çıkıyor. Kaspersky uzmanları tarafından 2020 yılında yapılan Türkiye’deki siber saldırıların analizi, kullanıcıların cihazlarında gizlenmiş kötü amaçlı yazılımlardan kaynaklanan saldırılarla karşılaşma olasılıklarının üç kat daha yüksek olduğunu gösteriyor.

Bu tür tehditler “yerel” olarak sınıflandırılıyor. Yani kullanıcıların cihazlarında veya flash sürücü gibi taşınabilir veri depolama cihazlarında konuşlanıyorlar. Kaspersky, 2020 yılında Türkiye’de bireysel kullanıcılarının %19,71’inin ve kurumsal kullanıcıların %23,56’sının bu tür tehditlerin saldırısına uğradığını keşfetti. Web saldırılarının oranı ise bireysel ve kurumsal kullanıcılar için sırasıyla %5,81 ve %5,10 seviyesindeydi. Ne yazık ki, bu tür tehditler giderek karmaşık hale geliyor. Bu tehditler kullanıcının cihazında görünüşte meşru bir dosya içinde gizleniyor, bir süre kendini belli etmiyor ve zamanı geldiğinde saldırıyor.

Kaspersky Siber Güvenlik Uzmanı Denis Parinov, şunları ifade ediyor: “Dünya genelinde siber tehdit ortamı sürekli gelişiyor. Bundan birkaç yıl öncesine kadar farklı kötü amaçlı yazılımların cihaza indirme yoluyla ve kullanıcılar sadece internette gezinirken çalıştırıldığı durumlarla daha sık karşılaşıyorduk. Günümüzde web tehditlerinin çoğu tarayıcıda kalıyor. Verdikleri hasar içerik değiştirme, tarayıcı kilitleme veya tıklama korsanlığı, çevrimiçi gezinme, çerez doldurma gibi konularla sınırlı. Artık kullanıcının kötü amaçlı bir dosyayı doğrudan indirdiği durumları çok sık görmüyoruz. Günümüzde bir kötü amaçlı yazılımın, güvenlik çözümlerinden farklı bir şeymiş gibi gizlenmesi ve kullanıcılar açısından görünmeyen bir tehdit olarak kalması daha yaygın bir davranış. Neyse ki modern güvenlik çözümleri bu tür kötü amaçlı yazılımların gizlenmesine izin vermeyecek olgunluğa gelmiş durumda.” 

Kötü amaçlı yazılımlar dahil siber tehditlere karşı koruma sağlamak için Kaspersky şunları öneriyor:

  • E-postalardan, anlık mesajlaşma programlarından ve SMS’lerden gelen şüpheli bağlantılara tıklamayın.
  • İşletim sisteminizi ve uygulamalarınızı düzenli olarak güncelleyin.
  • Uygulamaları yalnızca resmi mağazalardan yükleyin.
  • Hesaplarınız için karmaşık ve farklı parolalar kullanın.
  • Önemli verileri cihazınızdan buluta, bir USB flash sürücüye veya sabit sürücüye düzenli olarak kopyalayın.
  • Uygulamalara ihtiyaç duymadıkları işlevler için erişim yetkisi vermeyin.
  • Kaspersky Internet Security gibi güvenilir bir güvenlik çözümü kurun

Bunlara ek olarak şirketler, çalışanları arasında siber okuryazarlığı geliştirmek için eğitim vermeye teşvik etmelidir. Örneğin otomatize Kaspersky ASAP platformu, güvenli davranış becerileri geliştirmeye ve sürdürülebilir siber güvenlik alışkanlıkları oluşturmaya yardımcı oluyor. Çözüm, şirket çalışanının siber güvenlik alanındaki mevcut bilgilerini değerlendirmesine, buna uygun biçimde görevlerine ve risk profiline bağlı olarak ihtiyaç duyduğu beceri setini belirlemesine ve program için bir zaman çizelgesi oluşturmasına olanak tanıyor.

Tüketici araç tercihinde fiyat ve yakıt ekonomisine bakıyor

EY’ın (Ernst & Young) ‘Otomotiv Perakendeciliğinde Tüketici Tercihleri’ araştırmasına göre; Türk tüketicilerin araç tercihlerinde fiyat ve yakıt ekonomisi ilk sırada yer alıyor. Tüketicilerin %50’si satın alma fiyatında teşvik verilmesi halinde elektrikli araç alabileceğini ifade ediyor. Bununla birlikte Türk tüketicilerinin satın alacakları araçlardaki yakıt tercihinin birinci sırasında dizel araçlar geliyor.

Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY, tüketicilerin otomobil satın alma ve kullanım tercihlerini ortaya koymak amacıyla hazırladığı ‘Otomotiv Perakendeciliğinde Tüketici Tercihleri’ araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Türkiye, Rusya, Macaristan, Romanya ve Çekya’dan yaklaşık 4.000 tüketiciyle yapılan anket sonucu oluşturulan araştırma; sıfır ve ikinci el araç satın alma süreçlerine, araç kullanım alışkanlıklarına ve otomotiv sektörünün geleceğini etkilemesi beklenen yeni teknolojilere ilişkin bulgular içeriyor.

Türk tüketicinin tercihi sıfır araçtan yana

Türk tüketicilerin %60’ı 2 yıl içinde; %90’ı ise 5 yıl içinde yeni bir araç almayı planlıyor. Araç almayı planlayan Türk tüketicilerin %60’ı sıfır araç almayı planlarken, sıfır araca olan ilginin araştırma kapsamındaki diğer ülkelere göre daha yüksek olduğu görülüyor. Türk tüketiciler duydukları pozitif yorumlara diğer ülke tüketicilerinden daha fazla değer veriyor.

Avantajlı satış kampanyaları araç alımlarında en önemli kriter

Avantajlı satış kampanyaları, Türk tüketicinin araç alma kararı vermesinde en büyük öneme sahip etken olarak görülüyor. Türk tüketicilerinin %60’ı satış kampanyalarını en önemli kriter olarak görürken, diğer ülkelerde kişisel deneyimlerin daha ön planda olduğu göze çarpıyor. Türk ve Rus tüketiciler satın alacakları aracın markasına daha fazla önem veriyor ve markanın kendi kişiliklerini yansıttığını düşünüyor.

Yakıtta ilk tercih dizel

Türk tüketicilerinin satın alacakları araçlardaki yakıt tercihinin birinci sırasında dizel araçlar geliyor. Ankete katılan Türk tüketicilerin yalnızca %20’si benzinli araç tercih ediyor. Anket kapsamındaki diğer ülkelerle kıyaslandığında dizel araç tercih etme oranının Türkiye’de çok daha yüksek olduğu görülüyor. Bu durumun yakıt maliyetlerinin yüksek olmasından ileri geldiği ifade ediliyor.

İkinci el alımlarda aracın çıkış yeri ve kilometre garantisine dikkat ediliyor

Türk tüketiciler ikinci el araç alırken %67 oranla en çok aracın çıkış yeri ve kilometre garantisine dikkat ettiğini belirtirken, bunu %35 ile ek garanti süresi ve %26 ile bayideki araç seçeneklerinin çeşitli olması takip ediyor. İkinci el araç satın alırken tercih edilen satıcı kanallarında ise Türk tüketicilerin genellikle birden fazla bayisi bulunan oto galerilerini ve yetkili satıcıların ikinci el araç satış hizmetlerini tercih ettiği görülüyor. Diğer ülkelerde ise internetten ikinci el araç satın alma seçeneğinin Türkiye’ye göre çok daha fazla tercih edilmesi dikkat çeken bir unsur olarak göze çarpıyor.

Araç bakım ve tamirinde yetkili servisler tercih ediliyor

Türk tüketicilerin araç bakım ve tamir ihtiyaçları için ağırlıkla yetkili servisleri tercih ettiği, diğer ülkelerdeki tüketicilerin ise bağımsız araç servislerine daha çok rağbet gösterdiği dikkat çekiyor. Yetkili servislerin tercih edilme nedenlerin başında ise %45 ile servisin yetkinliği ve teknik bilgisi gelirken, bunu %45 ile aracı teslim etme ve teslim alma hızı ve %35 ile servis hizmetini uzun süre beklemeden alabilme imkânı takip ediyor.

Otomotiv perakendesinde özellikle satış sonrası hizmetlerde pandeminin de hızlandırıcı etkisiyle çeşitli dijital hizmetlerin ön plana çıktığını söyleyen EY Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Kıdemli Müdürü İnanç Engin, “Temassız araç teslim etme ve alma, bakım ve tamir işleri için yetkili servislerdeki uzmanlardan uzaktan destek alma, mobil servis ve bakım hizmetleri gibi yenilikçi hizmetler özellikle SSH tarafında öne çıkıyor. Satış tarafında ise otomobil bayilerinin bir dönüşüme girerek dijital satış kanallarına ağırlık vereceği bir döneme girdiğimizi görüyoruz” dedi.

Elektrikli ve hibrit araç alımında fiyat belirleyici

Araştırma sonuçları, Türk tüketicilerin elektrikli ve hibrit araçlara yüksek ilgi gösterdiklerini ancak fiyat yüksekliğinin tercihlerinde etkili olduğuna işaret ediyor. Ankete katılan Türk tüketicilerin %23’ü gelecekte mutlaka bir elektrikli araç alacaklarını belirtiyor. Cazip fiyat teklifleri sunulması durumunda bu oranın %86’ya kadar çıktığı görülüyor. Türk tüketicilerin elektrikli ve hibrit araçlara olan ilgisinin anket kapsamındaki diğer ülkelere kıyasla daha yüksek olması da dikkat çekici diğer bir unsur oldu. Tüm anket katılımcılarının elektrikli ve hibrit araçların başlıca tercih edilme nedenleri üzerine ortak görüşünün içten yanmalı araçlara kıyasla daha düşük olan idame masrafları ve düşük karbon salınımı olduğu görülüyor.

Vergi indirimi ve teşvikler elektrikli araç satışlarını destekler

Araştırma; elektrikli ve hibrit araçlara olan talebin arttırılmasının olası yöntemlerine de ışık tutuyor. Türk tüketiciler elektrikli araç alma isteklerini negatif etkileyen en önemli unsur olarak %42 oranında araçların fiyatlarının yüksek olmasını belirtiyor. Araç fiyatlarının yüksekliğinin ardından %19 ile tek şarj ile gidilebilen mesafe ve %18 oranıyla yeterli şarj istasyonu yaygınlığı olmaması nedenleri sıralanıyor. Elektrikli araç satın alma konusunda ilgi ve talebin hangi şartlar gerçekleşirse artacağı yönündeki soruya ise %55 oranında vergi indirimleri, %53 oranında da satın alma fiyatı üzerinden verilecek teşvikler şeklinde yanıtlar veriliyor.

“Elektrikli araçların yaygınlaşması global ölçekte kaçınılmaz görünüyor, ancak ülkemizdeki altyapının bu araçlara hazır hale gelmesi ve tüketici ilgisinin artırılması önem taşıyor” diyen EY Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Şirket Ortağı ve İleri Üretim Sektör Lideri Arda Karaçelebi, “Ülkemizdeki tüketici ilgisinin yüksek olduğunu çalışmamızdan görebiliyoruz ancak hem elektrik şebeke altyapısındaki iyileştirme ihtiyacı hem şarj istasyonlarının henüz yaygınlaşamamış olması hem de elektrikli araçların neredeyse tamamının ithal ve yüksek fiyatlı olması nedeniyle Türkiye pazarı elektrikli araçlarda arzu edilen konuma erişmekten şu anda uzakta. Özellikle ev ve iş yerlerindeki AC/DC şarj imkânlarının öncelikli olarak geliştirilmesi, sonra da otoyol ve şehir içi gibi sık kullanılan ve zaman açısından kısıtlayıcı konumlarda DC şarj imkânlarının artırılmasının bu noktada oldukça kritik olduğunu düşünüyoruz” değerlendirmesini yaptı.

Otomobilde 48 ve 36 ay taksitlendirme, önemli bir avantaj yaratacak

Şahsuvaroğlu Otomotiv Genel Müdür Yardımcısı Yunus Şahsuvaroğlu:
“48 ve 36 ay taksitlendirme, önemli bir avantaj yaratacak”
Ticaret Bakanlığı’nın yayınladığı genelge, 2020 sonunda yürürlüğe getirilen BDDK kararlarıyla uyumlu olması itibariyle otomobil satışlarında taksitlendirmeye ilişkin yaşanan karışıklıkları ortadan kaldıracak. Çok sayıda marka, inisiyatif kullanarak tüketiciye taksitlendirme seçenekleri sunuyordu. Ancak bunun marka inisiyatifinden çıkarılıp bir standart haline getirilmesi gerekiyordu. Farklı fiyat aralıklarına sahip araçları kapsayan taksit avantajını düşünürsek,genelgenin tüm segmentleri hedef aldığını görüyoruz. Sektörde 120 TL’den başlayıp 750 bin TL’ye uzanan araçlar, satışlardan en büyük payı alıyor. Genelge,bu fiyatlar arasında yer alan araçların satın alma gücünü artıracak. Dolayısıyla getirilen 48 ve 36 ay taksit uygulaması önemli bir avantaj yaratacak. Düzenlemenin özellikle 120 bin TL ile 750 bin TL arasındaki araçlara yönelik olumlu etkilerini hızla alacağımıza inanıyoruz. Sektörde ultra lüks araçlar olarak tanımladığımız 750 bin TL ve üzeri araçların satın alma hareketinde bir etki yaratacağını düşünmüyoruz.

“Şehirden köye değil, sahile göç dönemi”

Azmi Sarıbay:” Şehirden köye değil, sahile göç dönemi”

Turyap Yönetim Kurulu Başkanı Azmi Sarıbay, Turk Emlak Haber Ajansına yaptığı açıklamada, dünyada salgın sonrası insanların yeni bir yaşam biçimine yöneldiğini, eski alışkanlıklara artık kolay kolay geri dönülemeyeceğini ifade etti.

Turk Emlak Haber Ajansı’na değerlendirmede bulunan Turyap Yönetim Kurulu Başkanı Azmi Sarıbay, pandemi dönemi yaşadığımız mekanların hayatımızda ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu gösterdi. Dünyada salgın sonrası insanlar yeni bir yaşam biçimine yöneldi, eski alışkanlıklara artık kolay kolay geri dönülemeyecek” dedi.

KORONA ÇAĞI OLARAK HATIRLANACAK

2020 yılında salgının başlaması ile yeni bir çağa girdik. Bu dönem belki de korona çağı olarak adlandırılacak. Salgından kolay kolay kurtulacağımızı düşünmüyorum. Türkiye’de vaka sayısını sıfırladık diyelim… Dünyada bitmeyen bir şeyden nasıl kurtulacağız? Bunun için ülkenin tüm sınırlarını kapatmamız gerekir ancak bu da mümkün değil. Bu yüzden bu korona illetinden bir müddet daha çekeceğimizi düşünüyorum.

Virüs hayatımızda birçok şeyi değiştirdi… Salgından önce insanların yeme-içme alışkanlıkları, sosyal yaşantıları, çalışma hayatının şimdi nasıl değiştiğini hep birlikte yaşayarak şahit olduk. Pandemi ile birlikte bilindiği üzere birçok firma çalışanlarını uzaktan çalışma modeli ile çalıştırmaya başladı. Koç Holding, 35 bin kişiyi evden çalıştırdı, plazalarda 200-300 çalışan kaldı. Bankalar deseniz yine öyle, şubelerde artık kalabalık personel bulunmuyor. Çoğunlukla uzaktan çalışıyorlar.

Önceden insanlar sabahın erken saatlerinde evlerinden çıkıp, yoğun trafikte saatlerce işe gitmek için uğraşıyor, ofislerine geldiklerinde ise güne 1-0 yenik başlamış oluyordu. Bir de bunun akşam dönüşü ile birlikte, ruhen ve bedenen olumsuz etkilenerek yıpranıyorlardı. Uzaktan çalışma modeliyle, insanlar bu hengameden kurtulmuş oldu ancak bir süre sonra; insanların evde çalışmaktan memnun olmadıkları, dikkatlerini dağıtan birçok unsurun olduğu, yaşam alanlarının kısıtlandığı, özellikle ekip çalışması yapanlar için iletişimde ciddi sıkıntılar yaşandığına dair sorunlar ortaya çıktı.

ÇÖZÜM NE DERSENİZ? CEVABI EVE YAKIN HAZIR OFİSLER

Şirketler, çalışanları evlerine yakın hazır ofislere yönlendirmiş olsalar, birçok sıkıntıdan kurtulmuş olacaklar. Hem çalışanlar daha verimli çalışacak, aynı zamanda sosyalleşme ortamlarını geri kazanacaklar. Evden çalışanların şikayetlerinin başında, iş arkadaşları ile bir araya gelememek var. Konuşmamızın başında da söylediğimiz bir konu vardı “Eski alışkanlıklar olmayacak” fakat hazır ofislerin güzel bir yanı, sosyal mesafe konusunda çok duyarlı alanların oluşturulmuş olması, tüm tedbirlerin alınmış olması. Bu yüzden çalışırken insanlar mesafeyi koruyarak da sosyalleşebiliyor.

İNSANLAR ESKİSİ GİBİ ALIŞVERİŞ MERKEZLERİNE DOLUŞMAYACAK

AVM’ler eskisi gibi olmayacak. En azından bu kapalı atmosferi olan AVM’ler tercih edilmeyecek. Yeni konsept, hava alan, etrafı açık alışveriş merkezleri revaçta olacak gibi. Cadde dükkanları bu konuda daha şanslı diyebilirim… İnsanlar artık kapalı alanlarda kalmak istemiyor, zaten salgın yüzünden yeterince kapalı kaldılar… Bakıldığında AVM’lerin birçoğu artık bankalara ait, büyük ihtimal bir kısmı da kapanacak. Online alışveriş, pandemi ile birlikte rekor satış rakamlarına ulaştı. Bu da gösteriyor ki artık mağaza yerine, internetten alışveriş dönemi başlamış durumda. Yeme içme konusu da yine aynı şekilde, eskisi gibi kapalı alanlara rağbet azalacak. Paket servisi, bilindiği gibi pandemi ile birlikte yaygınlaştı. Artık eskisi gibi değil sistem çok gelişti, sipariş verdiğiniz yiyecek kısa sürede sıcak olarak adresinize geliyor. Bu da gösteriyor ki, eski düzen yeme alışkanlıkları da değişiyor. Tabi burada eski alışkanlıklara devam etmek isteyenlerde olacaktır. İlerleyen dönemlerde bu kişiler de zamanla teknoloji çağına ayak uydurmak zorunda kalacaktır diye düşünüyorum.

ŞEHİRDEN KÖYE DEĞİL, SAHİLE GÖÇ BAŞLAYACAK

Bir zamanlar köylerden, büyük şehirlere göç olayı vardı. Ancak bundan sonra şehirden köye değil, şehirden sahile göç dönemine girdik. İnsanlar, artık sahil kenarı olan müstakil yaşam alanlarını tercih ediyor. Bazı büyük firmaların arsa üretimi yaptığını biliyorum ve doğru yatırım yaptıklarını düşünüyorum. Bu zamanda imkânı olanlar, alt yapı çalışması tamamlanmış arsaya yatırım yapsınlar.

Salgının gölgesinde perakendenin yeni trendleri

2021 aşı programlarıyla daha umutlu bir yıl olabilir ancak salgın gölgesinde perakende sektöründe yeni trendler ortaya çıkıyor. Özel günlerin sürüklediği sektörde deneyim yaşatanlar öne çıkacak. Açık alanda mobil mağazalar açılırken mevcut mağazalarda teması minimuma indirmek için daha fazla ürün raflarda olacak

Aşılama programları ve artış hızını azaltan salgın umut verse de 2021’de perakende sektörünü kolay olmayan günler bekliyor. Genel perakendede satışlar düşerken e-ticaret yükseliyor. Özel günlerin sürüklediği sektörde teslimat ve sipariş sistemlerini geliştirenler ve reaktif olan şirketler öne çıkacak.

Eskiye dönüş kolay değil

Phygital perakende deneyimi sağlayıcısı REM People’ın CEO’su Bülent Peker, tüm dünyada üçüncü dalgasını geride bırakan salgının sektörün iş yapma biçimini değiştireceğini söylüyor. Peker, bu yılın trendleri hakkında şöyle konuşuyor: “Dünyanın farklı ülkelerinde her kapanma döneminde fiziksel satışlar dururken online ticaret devam ediyor. Bu dönemde dijital ve reaktif davranan markalar kazanmaya devam ediyor. Sipariş ve teslimatta talebi karşılayanların güçleneceği bir yıl bekliyoruz. Alışveriş alışkanlıkları geri dönülemeyecek şekilde değişecek.”

REM People’a göre salgının gölgesinde perakende sektörünün yeni trendleri şöyle olacak:

Yenilik yapan kazanacak:

Yeni normalde müşteriler mağazaya daha fazla döndüklerinde hem ürünlerle hem de insanlarla teması en aza indirmeye çalışacak. Bu dönemde raflarında yenilik yapan ve riski azaltan mağazalar kazançlı çıkacak.

Rafta daha çok ürün gösterecekler:

Markalar mağazalarda en çok satış yapan ürünler yerine daha fazla ürünle tüm yelpazesini göstermeye çalışacak.

Mobil mağazalar artacak:

Bazı perakende markaları, salgın döneminde ürünlerini tam olmak istediği yere götürmek için yenilikçi çözümler buluyor. Bu yıl pop-up mağazalar ve hatta ürün kamyonlarıyla açık alanda ürün deneyimi yaşatmaları bekleniyor.

Daha çok özel gün ve kampanya:

Perakende sektörünü 2020’de yılbaşı, Kara Cuma, Sevgililer Günü ve farklı özel günler sürüklemiş ve satışları artırmıştı. 2021 çok daha fazla özel günün ve kampanyanın görüleceği bir yıl olabilir.

Müşteriyi mağazaya deneyim çekecek:

Fiziksel perakendenin büyük yara aldığı 2020 yılından sonra yeni yıl aşı umuduyla başladı. Daha iyimser olmak için daha fazla sebebin olduğu 2021’de tüketicileri mağazaya deneyimleme çekecek. Mağazaya geri dönme konusunda isteksiz olan müşteriler online ticaretle satın alıp mağazada deneyerek teslim alacak.

Randevuyla ziyaret:

Mağazalarda tüketicileri daha rahat hissettirecek çalışmalar bekleniyor. Randevu ve rezervasyonla mağazaya gelen müşteriler kendilerini daha fazla güvende hissediyor. Ayrıca satış personeliyle görüntülü görüşme de müşterilerin daha çok karşılaşacağı bir yol olacak.

E-Ticaretin Müşteri Sayısı 37,2 Milyon Oldu

Hand giving a box out of laptop screen. Online shopping concept

Türkiye’de pandemi ile geçen 2020 yılında internetten alışveriş yapanları sayısı 37,2 milyon oldu .

İngiltere merkezli global sosyal medya ajansı We Are Social’ın, Hootsuit ile birlikte yaptığı “Dijital 2021 Türkiye” araştırmasının sonuçları yayınlandı.

İnternet kullanan 16-64 yaş aralığındaki kişilerin katıldığı araştırmaya göre, 2020 yılında bilgisayar sahipliği oranı yüzde 71,2 olurken, akıllı telefon kullanıcılarının oranı yüzde 97,2 ile rekor seviyeye ulaştı.

Bilgisayar ve akıllı telefon kullanımın artması, internette geçirilen süreyi de uzattı. Türk insanının internette geçirdiği sürenin ortalaması 7 saat 57 dakika olarak tespit edildi.

Online alışveriş verilerini de ortaya koyan araştırmaya göre, e-ticaret pazarı geçen yıl yüzde 43 büyürken, kişi başı online alışveriş miktarı 304 ABD doları olarak gerçekleşti.

2020 yılında internet kullanıcılarının yüzde 89’u ürün ya da hizmet almak için arama motorlarını kullandı; yüzde 89,5’i de online alışveriş sitelerini ziyaret etti.

Bu arama ve ziyaretleri alışverişle sonlandıranların oranı ise yüzde 75’e ulaştı.

55 YAŞ ÜSTÜ Z KUŞAĞINA YETİŞTİ

Türkiye’nin ilk para iadeli alışveriş sitesi Avantajix.com’un kurucu ortağı Güçlü Kayral, araştırmaya göre, internet kullanan 16-64 yaş grubundaki 37,2 milyon kişinin 2020’de internetten alışveriş yaptığını belirterek, “TÜİK’in 2019 verileri ile karşılaştırdığımızda e-ticaret müşteri sayısında 8 milyon kişilik artış söz konusu. İlginç olan e-ticaret ekosistemine pandemi döneminde dahil olanların büyük çoğunluğunun 55 yaş üstü olması. 55-64 yaş grubunda geçmiş yıllarda yüzde 30-40 aralığında olan internetten alışveriş yapanların oranı, geçen yıl yüzde 70,5 olarak saptandı. Z kuşağında bu oran yüzde 76. E-Ticaret, Z kuşağı ile büyüyecek derken, sürprizi 55 yaş üstü yaptı” diye konuştu.

ONLİNE MAĞAZALARIN YENİ HEDEF KİTLESİ

Eskiden “çekingen” olarak tanımladıkları, muhafazakâr ve yeniliklere hemen cevap vermeyen 55 yaş üstü tüketici grubunun, Covid-19’un da zorlamasıyla internetten alışverişe başladığını kaydeden Güçlü Kayral, şunları söyledi:
“Bu yeni gruba eskiden ‘5 kiloluk deterjanı marketten alıp kendiniz taşımak yerine online olarak alın kapınıza kadar gelsin’ dediğimizde ‘yok ben taşırım teşekkürler’ cevabını almış ve online alışverişe ikna edememiştik. ‘Bakın size indirim kodu verelim, online daha ucuz, hatta Avantajix size üste para versin’ dediğimizde de çok cılız bir etki görmüştük. Covid-19 krizi, bu grubun online alışverişe girmesini engelleyen güven, hukuk, eğitim gibi nedenleri ikinci plana itip, sağlık, mesafe, zorunluluk gibi nedenleri öne çıkarınca yepyeni bir tüketici profili internetten alışverişin pratikliği, seçenek çokluğu, ucuzluğu ve güvenilirliği ile tanıştı ve çok sevdi. E-ticaret ekositemine hızlı bir giriş yapan 55 yaş üstü, artık online mağazaların öncelikli hedef kitlesi haline geldi.”

Pandemi döneminde kuryeye olan talep yüzde 300 arttı!

kurye
  • En çok market, yemek, eczane ve kozmetik ürünleri taşındı

Covid-19 salgınının ekonomide yarattığı yavaşlama bazı sektörleri derinden etkilerken bazı sektörlerin önemini de aynı oranda artırdı. Bunlardan biri de lojistik sektörü… En çok istihdam artışı olan sektörlerden biri olan lojistik sektöründe ise bu dönemde kurye taşımacılığı ön plana çıktı. Pandemi döneminde kuryeye olan talebin yüzde 300 arttığını söyleyen Ulak Yazılım Teknoloji A.Ş. Kurucusu Sabri Sami Toker, pandemi öncesinde 40 kurye ile hizmet verdiklerini ve bugün 400’den fazla kurye ile pazarda yer aldıklarını söyledi. Aynı zamanda 2020 yılında 1 milyon 200 bin taşıma gerçekleştirdiklerini günlük ise 9 bin adet ürün taşındıklarını söyleyen Toker, sırasıyla en çok market, yemek, eczane ve kozmetik ürünleri taşıdıklarını belirtti.

Geçtiğimiz yılın mart ayında Türkiye gündemine giren pandeminin ekonomi üzerindeki etkisi devam ediyor. Gerek küresel gerekse ülke düzeyinde ortaya çıkan büyük gelir kayıpları istihdamı aynı oranda etkiledi, buna bağlı olarak da işsizlik önemli ölçüde arttı. Ancak pandemi bazı sektörlerin önemini de aynı oranda artırdı; bunlardan biri de lojistik sektörü oldu.  Lojistik konusunda yazılım geliştiren ve yazılımını kullanan işletmelere kurye kaynağı sağlayan ULAK Yazılım Teknoloji A.Ş. Kurucusu Sabri Sami Toker, pandemiyle kurye taşımacılığının ön plana çıktığını söyleyerek bu dönemde kuryeye olan talebin yüzde 300 arttığın söyledi. Toker, ULAK App’in pandemi öncesinde 40 kurye ile hizmet verdiklerini ve bugün 400’den fazla kurye ile pazarda yer aldıklarını söyledi. 2020 yılında 1 milyon 200 bin taşıma gerçekleştirdiklerini günlük ise 9 bin adet ürün taşındıklarını söyleyen Toker, sırasıyla en çok market,  yemek, eczane ve kozmetik ürünleri taşıdıklarını belirtti.

400’den fazla kurye ile 32 ilde hizmet veriyoruz”

İstihdam verilerinin pandeminin ilk dönemine göre iyimser seyrettiğini belirten Toker, en çok istihdam artışının yaşandığı sektörlerden birinin de kurye taşımacılığı olduğunu söyledi. Kargo, e-ticaret, restoran ve market teslimatlarının pandeminin 1. dalgasında yaklaşık olarak 6 kat, 2. dalgasında ise 14 kat arttığını belirten Toker,  bu artışın istihdamda pozitif yansıdığını belirtti. Gündeme bakıldığı zaman kurye tercihinin hızla devam edeceğini öngördüklerini açıklan Toker, sözlerini şöyle sürdürdü; “ULAK App olarak bugün için yaklaşık 400’den fazla kurye ile 32 ilde, 6 farklı sektördeki 116 firmaya eş zamanlı hizmet sağlıyoruz. Kurye sayımız pandemi öncesinde 40 idi. Pandeminin getirdiği sosyal mesafe kuralları gereğince insanlar ister istemez bu sektöre yöneldi. Evlerinden çıkmak istemeyen insanlar, kurye ya da kargo ile tüm ihtiyaçlarının istedikleri lokasyonlara gelmesini sağladı ve bu ihtiyaç sayesinde de kuryeye olan talep pandemi döneminde yüzde 300 arttı. Önümüzdeki günlerde daha da artacağını öngörüyoruz.

Artan otomasyon ihtiyacı sanayi üretimine olumlu yansıdı

2020’de artan otomasyon talebi üretimde verimliliği yükseltti

  • Sanayi üretiminin artmasında otomasyon yatırımları etkili oldu
  • FANUC Türkiye satış anlamında yüzde 167 artış yakaladı
  • Yeni müşteri portföyü yüzde 30 arttı

Endüstriyel ürün hatlarında geçtiğimiz yıl artan otomasyon ihtiyacı, sektörü önemli ölçüde hareketlendirdi. FANUC Türkiye Genel Müdürü Teoman Alper Yiğit, sanayi sektöründe yaşanan büyümede otomasyon yatırımlarının önemli bir rolü olduğunu belirtti.  FANUC Türkiye olarak 2020’de sipariş anlamında yüzde 187, satış anlamında ise yüzde 167’lik artış yakaladıklarını söyleyen Yiğit, önümüzdeki süreçte otomasyona olan eğilimin daha fazla artacağını vurguladı ve ihtiyaçlar doğrultusunda ürün yelpazelerini geliştireceklerini ifade etti.

Şirketler geçen yıl küresel anlamda rekabet avantajını elinde tutabilmek için yeni teknolojilere yöneldi. Buna paralel olarak üretim hatlarında otomasyona duyulan ihtiyaç sektöre hız kazandırdı. FANUC Türkiye Genel Müdürü Teoman Alper Yiğit, FANUC Türkiye özelinde 2020 yılını, şirketin güncel faaliyetlerini ve hedeflerini değerlendirdi.

Türkiye ekonomisinin 2020’de yüzde 1,8, yılın son çeyreğinde ise yüzde 5,9 büyüme gösterdiğini hatırlatan Teoman Alper Yiğit, rakamları şu şekilde değerlendirdi: “2020 Aralık ayına göre sanayi üretim endeksi ise aylık bazda yüzde 1,3, yıllık bazda yüzde 9 arttı. Bu rakamlar zorlu geçen bir yıla rağmen sanayi sektörüne umut verdi. Türkiye ekonomisinin lokomotifi konumundaki sanayi sektöründe yaşanan bu büyümede, otomasyon yatırımlarının önemli bir rolü bulunuyor. Şirketler otomasyona yatırım yaptıkça üretimde verimlilik yükseliyor ve bu da rakamlara yansıyor.”

Yarıştan kopma riski yatırımları hızlandırdı

Firmaların yeni teknolojiler konusunda yetkinlik kazanma baskısını daha fazla hissedecekleri bir döneme girildiğini belirten Teoman Alper Yiğit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Firmalar 2020 yılı içerisinde gerekli yatırımları zamanında yapamadıkları durumda küresel yarıştan kopma, yanlış yatırım yaptıklarında ise rekabetçiliklerini kaybetme riskini yakından hissetti. Bu durum geçtiğimiz yıl otomasyon sektörünün oldukça hareketli geçmesine olanak sağladı. Dolayısıyla pandeminin, beklenenin aksine otomasyon yatırımlarına olan ilgiyi artırdığını gördük.”

Otomasyonda hızlı tüketim, gıda ve kimya sektörü öne çıktı.

2020 yılında müşteri kapasitesinde gözle görülür bir artış yaşandığını vurgulayan Yiğit, FANUC Türkiye’nin yeni müşteri portföyünün bir önceki yıla göre yüzde 30 arttığını söyledi. Yiğit, “Pandeminin doğal bir sonucu olarak en fazla hızlı tüketim, gıda ile kimya sektörü, büyümenin ve yatırımın yoğun gerçekleştiği alanlar olarak öne çıktı. FANUC ürün gamı dolayısıyla fabrika otomasyonunun farklı alanlarına dokunarak yine farklı ürün gruplarını ortak bir sistem üzerinden buluşturabiliyor. Bu avantajımızı sektördeki hareketlilikle birleştirerek yılı hedeflerimizin oldukça üzerinde kapattık. Sipariş anlamında yüzde 187, satış anlamında ise yüzde 167 oranında artış yakaladık.” dedi.

Geçen yıl 10 kg taşıma kapasitesi ve 2 farklı erişime sahip CRX Serisi Light Weight Kolobratif robotları pazara sunduklarını hatırlatan Teoman Alper Yiğit, bu yıl CRX Serisi’ne yeni modelleri ekleyeceklerinin bilgisini verdi. Yiğit, ürünler hakkında şunları söyledi: “CRX Serisi piyasaya çıktığı ilk andan itibaren kolay kullanım ve hızlı devreye alma özellikleriyle dikkat çekti. Bu arayüzü sağlayan Tablet Pendant özelliği müşterilerimiz tarafından çok sevildi ve hiç robot kullanmayı bilmeyen bir kişiye bile birkaç saat içinde robot programlayabilme imkanı sağladı. FANUC bu geri bildirimlerden yola çıkarak Tablet Pendant’ı tüm modellerde yıl içinde kullanıma sunuyor olacak.”

Temel hedef son kullanıcılara global üretim trendini sunmak.

Önümüzdeki 5 yıl içerisinde yeni üretim teknolojilerine yapılacak yatırımın hızlanacağını ve otomasyona olan talebin hiçbir dönemde olmadığı kadar yoğun olacağını öngördüklerini aktaran Yiğit, bu doğrultuda mevcut ekibi büyüterek pazarın ihtiyacına uygun şekilde yeni yatırımlar gerçekleştirdiklerini aktardı. Yiğit, 2021 yılında ana hedeflerinin son kullanıcılara global üretim trendini sunmak olduğunu sözlerine ekledi.