Kamu İhalelerinde Yasaklılık Sorgulaması Kimler İçin Yapılmalıdır ?

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörlüğü Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı tarafından 11.08.2022 tarihinde açık ihale usulü ile gerçekleştirilen “Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörlüğü Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı ve Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi İle Yapılan 10 Ay Süreli Malzemeli Yemek Pişirme, Dağıtım ve Sonrası Hizmet Alımı (Ortak İhale) İhalesi” ihalesine ilişkin olarak Name Kurumsal Yemek Gıda A.Ş.nin 29.08.2022 tarihinde yaptığı şikâyet başvurusunun, idarenin 06.09.2022 tarihli yazısı ile reddi üzerine, başvuru sahibince 16.09.2022 tarih ve 50263 sayı ile Kurum kayıtlarına alınan 16.09.2022 tarihli dilekçe ile itirazen şikâyet başvurusunda bulunulmuştur.

Ücretsiz Hoşgeldin Üyeliği ile tam metne erişim sağlayabilirsiniz.
Hesap Oluştur

İşletmeniz Kanlı Canlı Bir Makine Olabilir mi ?

Bir örgütün ne olduğu ve nasıl yorumlanması gerektiği konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bu konudaki ilginç yaklaşımlardan biri de örgüt kuramcısı Gareth Morgan tarafından örgütlerin çeşitli benzetmeler (metaforlar) aracılığıyla incelenebileceğine ilişkin görüştür.

Morgan’ın yayınlandığı dönemde akademik literatürde önemli ölçüde dikkat çekmiş olan “Images of Organization” (Örgüt İmgeleri) başlıklı kitabında örgütlerin çok çeşitli benzetmelerle ele alınabileceği ileri sürülmektedir (1). Makine ve organizma benzetmeleri birbirleriyle ilişkili olduklarından bunlar arasında en fazla dikkat çekenlerdir (2).

Morgan’a göre bir örgüt yöneticilerinin bakış açısına göre bir makine olarak tasarlanıp faaliyetlerini sürdürebileceği gibi ihtiyaçlar ve çevre koşulları açısından bir organizma gibi de ele alınabilir (3).

Makine benzetmesi ile Morgan belirli bir amaca ulaşmak için oluşturulan örgütlerin birbirleriyle sıkı ilişki içerisindeki birçok parçadan oluşmasına gönderme yapmaktadır. Zaten örgüt (organization) kelimesi de Yunanca alet ya da araç anlamına gelen “organon” kelimesinden türetilmiştir. Bu duruma ilk olarak dikkat çeken ise Max Weber olmuştur. Weber’e göre örgütler bürokratik yapılardır ve tıpkı makinelerin üretime bir rutin kazandırması gibi bürokrasi de örgüt yönetimine rutin bir işleyiş getirmektedir. Zaten Yönetim Teorileri de ağırlıklı olarak bu bakış açısının yansıması ile şekillenmişlerdir. Bu bakış açısının plan yapıp bunlara uymayı sağlamak gibi avantajları olduğu gibi belirsizlik koşullarına uyum sağlayamama gibi dezavantajları da bulunmaktadır (4).

Organizma benzetmesi ise çevre koşullarının zorlayıcı etkileriyle ve farklılaşan ihtiyaçlar nedeniyle birçok farklı örgüt türünün ortaya çıkmasını ifade etmek amacıyla kullanılmaktadır. Bu yaklaşıma göre değişime en fazla uyum sağlayabilen örgüt yaşamını devam ettirebilmektedir. Diğer yandan doğadaki canlılardan farklı olarak örgütlerin çevrelerini etkileyebilme güçleri de bulunmaktadır. Kısacası doğadaki canlılar çevrelerini kontrol edemediklerini için bunlara uyum sağlamak zorundayken, örgütlerin çevre koşullarını bir dereceye kadar kontrol edebilmeleri mümkündür. Bunun sonucunda da bir örgüt doğru adımlar atıp diğer örgütlerle rekabet edebilme avantajını sağlayabilmenin yanı sıra varlığını da sürdürebilmektedir (5).

Morgan’ın ileri sürdüğü benzetmeler çok çeşitli biçimlerde yorumlanmakta ve tartışılmaktadır. Üstelik bazı yazarlar Morgan’ın örgütlere ilişkin benzetmelerinin olması gerektiği kadar dikkat çekmediğini ileri sürmektedir. Örneğin 2011 yılında yayınlanan bir makalede bu kadar önemli bir çalışmanın o tarihe kadar 8.000’den fazla atıf almamış olması eleştirilmektedir (6).

Makine ve organizma benzetmesi işletmeler için birçok açıdan önemli sonuçlar verebilir. Öncelikle geçmişte çok çeşitli yararlar sağlamış bulunan ve Morgan’ın analizine göre makine mantığında çalışan yönetim tarzlarının tek başına dikkate alınmasının artık işletmeler açısından çok çeşitli sorunlara neden olabileceğini kabul etmek gerekmektedir.

Müşteri talepleri, hammadde ve diğer rakipler bir işletmenin çevre koşullarının bir bölümünü oluşturmaktadır ve bu çevre koşulları sürekli olarak değişmektedir. Örneğin müşterilerin beğenileri ve ihtiyaçları gibi hammadde arzı ve rakiplerinin sayısı ve gücü de sabit değildir. Böyle bir ortamda bunların sabit kalacağı varsayımıyla yapılacak uzun vadeli bir planlama büyük bir hata olacaktır. Benzer biçimde çalışan adaylarının iş ve meslek tercihleri de sürekli olarak değişmektedir. Bu nedenle üretim artışına yönelik bir planlama yapılırken ihtiyaç duyulacak nitelikte ve sayıda çalışanlara ulaşılıp ulaşılamayacağı da aslında belirsizdir.

Gerçekten de Türkiye’de gençlerin genel olarak artık sanayi sektöründe çalışmayı tercih etmiyor olmaları (7) sanayi sektöründe faaliyet gösteren işletmeler açısından büyük bir sorun haline gelmek ve uzun vadeli plan yapmalarını güçleştirmektedir.

Böyle bir durumda sanayi sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin makine benzetmesi çerçevesinde bu soruna ilişkin çözüm üretemeyecekleri açıktır. Oysa organizma benzetmesi açısından işletmelerin hem bugün için hem de gelecekte ihtiyaç duyacakları nitelikli çalışan teminine yönelik olmak üzere, sanayi sektöründe çalışmayı cazip kılacak çeşitli yöntemler geliştirerek bu sorunu bir dereceye kadar kontrol altına alabilmeleri mümkündür.

Yukarıda da belirtildiği gibi makine benzetmesi ortamın değişmediği durumlarda plan yapıp bu planlara uymayı sağlaması açısından yararlıdır. Ancak bu yararların kısa vadeli olduğunu unutmamak gerekir. Oysa bugünün iş dünyasında hemen hemen bütün işletmelerin değişen koşullarla karşı karşıya bulunduğu bilinmektedir. Dolayısıyla uzun vadeli düşünmek ve buna yönelik önlemler almak kaçınılmazlaşmaktadır. Burada önemli olan nokta değişime uyum sağlayabilecek düzeyde esneklik ve aynı zamanda değişen çevre koşullarını bir dereceye kadar kontrol edebilme becerilerine sahip olabilmektir.

Prof. Dr. Umut OMAY

Kaynaklar

(1) Morgan, G. (2006), Images of Organization, Updated Ed., Sage Publications, Thousand Oaks.

(2) Oswick, C. and Grant, D. (2016), “Re-Imagining Images of Organization: A Conversation With Gareth Morgan”, Journal of Management Inquiry, 25(3), p. 340.

(3) Morgan, a.g.e., p. 6.

(4) a.g.e., pp. 11-31.

(5) a.g.e., pp. 33-69.

(6) Jermier, J. J. and Forbes, L. C. (2011), “Metaphor as the Foundation of Organizational Studies: Images of Organization and Beyond”, Organization & Environment, 24(4), p. 445.

(7) Özarfat, E. (2022), “Sanayide kalifiye eleman sıkıntısı büyüyor”, Çevrim içi: https://www.dunya.com/sektorler/sanayide-kalifiye-eleman-sikintisi-buyuyor-haberi-669129, (14.10.2022).

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR

Proje Bazlı Devlet Yardımlarında Dört Önemli Değişiklik Yapıldı !

Yatırım teşvik sistemimizin en üst aşamasında yer alan ve “proje bazlı süper teşvikler” olarak bilinen sistemde dört önemli değişiklik yapıldı. Bu teşvikler Cumhurbaşkanı tarafından verilen en üst seviye teşvikler olup en son Toyota firmasına otomobil ve batarya üretimi için düzenlenmiştir.

Vergisel teşvikler birçok şirketin çok yakından takip ettiği bir alan. Satınalma yöneticileri için de bu bağlamda çok önemli. Bu açıdan 1 Ekim 2022 tarihli ve 31970 sayılı Resmî Gazete ‘de yayımlanan dört önemli değişikliğin ayrıntılarına birlikte bakalım.

Ücretsiz Hoşgeldin Üyeliği ile tam metne erişim sağlayabilirsiniz.
Hesap Oluştur

İşçi, Hafif Kusuru ile İşverene Verdiği Zarardan Sorumlu mudur ?

İşçinin işyerinde iş edimini sunarken özen borcuna uygun davranması gerekir. Başka bir deyişle işçi, işini özenle yapmak zorundadır (TBK m.396/I). İş ediminin sunulması sırasında özenle ilgili bir ölçü olmamakla birlikte, özen borcunun ölçüsü her somut olayda işin tehlike derecesi, ifa edilen işin uzmanlığı ve eğitimi gerektirip gerektirmediği ve işçinin işveren tarafından bilinen ve bilinmesi gereken yetenek ve nitelikleri dikkate alınarak belirlenir (TBK m.400/2)[1]. Nitekim, işçi işini özenle yapmaması dolayısıyla; işverene kusuruyla verdiği her türlü zarardan sorumlu olacaktır (TBK m.400/1)[2]. İşçinin bir zararın ortaya çıkmasında işveren ile birlikte ortak kusuru varsa, işçinin sorumluluğu kusuru oranında söz konusu olur. 6098 sayılı Kanuna göre, “borçlunun alacaklı ile hizmet sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle sorumlu olmayacağına ilişkin olarak önceden yaptığı her türlü anlaşma kesin olarak hükümsüzdür” (TBK m.115/2). Bu nedenle, işçinin hafif kusuru ile verdiği zarardan sorumlu olmayacağına ilişkin bir hüküm geçerli değildir. İşçi, hafif kusuru ile verdiği zararlardan da sorumludur[3].

Diğer taraftan, işçilerin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uymaması halinde meydana gelecek ölümlü ya da yaralanmalı iş kazaları sonucu açılacak tazminat davalarında da birlikte kusur gündeme gelebilecektir (TBK m.52)[4].

Nitekim Yargıtay kararlarına yansıyan olayların bir kısmının işçilerin iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine aykırı davranması (özen borcunu yerine getirmemesi) sonucu meydana gelen iş kazalarından oluştuğu da görülmektedir[5].

İşçinin özen borcunun bir gereği olarak iş sağlığını ve iş güvenliğini tehlikeye düşürmekten kaçınması gerekmektedir. Özen borcunun ihlalinin özel bir şekli olan işçinin “işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi” işveren bakımından haklı fesih sebebi olarak kabul edilmektedir.

Nitekim 4857 sayılı Kanunda, “işçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması”(İşK.m25/II-ı) gibi durumlarda işverenin haklı nedenle iş sözleşmesini feshetme yetkisi düzenlenmiştir[6].

Ancak, işçinin iş sağlığı ve güvenliği talimatlarına uymaması, işyerinde iş güvenliğini tehlikeye düşürmüyor da sadece iş düzenini bozuyorsa, İş Kanunu m.25/II-ı kapsamında haklı bir fesihten söz etmek güçleşecektir. Bu bağlamda, İş Kanunu 25/II-ı’nın uygulanabilmesi için işyerinde iş güvenliğinin tehlikeye düşüp düşmediğinin her somut olaya göre ayrı ayrı belirlenmesi gerekir. Bununla birlikte işyerinde işin güvenliğinin tehlikeye düşüp düşmediğinin tespiti bakımından işin niteliği nazarı dikkate alınmalıdır. Çünkü bazı işler vardır ki bu işlerde işin güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi daha hafif ihmalle gerçekleşebilir. Burada işin niteliği ve çalışanın görev ve pozisyonu önem taşımaktadır[7].

Yargıtay’ın farklı tarihlerde verdiği kararlarda, farklı meslekler açısından bazı durumları iş güvenliğini tehlikeye düşüren davranışlar olarak kabul ettiği görülmektedir. Nitekim, güvenlik hizmeti veren bekçinin uyuması veya görev yerini terk etmesi, yanıcı ve patlayıcı maddelerin bulunduğu yerde yasaklanmış olmasına rağmen sigara içilmesi, basınçla ve yüksek ısıyla çalışabilir bir cihazın kontrolü ile görevlendirilen bir işçinin görevini savsaması gibi örnekler, işin güvenliğini tehlikeye düşüren davranışlara örnek olarak verilebilir[8].

İşçilerin kendi sağlık ve güvenliğini tehlikeye düşürmesi de işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi olarak değerlendirilmektedir. Örneğin işverenin verdiği kişisel koruyucu malzemeleri kullanmayan ve bu nedenle hem kendi sağlık ve güvenliğini hem de işyerinde işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedilebileceği sonucunu doğurabilecektir[9].

Sonuç olarak, işçi, işini özenle yapmak zorundadır (TBK m.396/I) İşçi, işini özenle yapmaması nedeniyle; işverene kusuruyla verdiği her türlü zarardan sorumludur (TBK m.400/1). İşçinin bir zararın ortaya çıkmasında işveren ile birlikte ortak kusuru varsa, sorumluluğu kusuru oranında söz konusu olur. İş sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle sorumlu olunmayacağına ilişkin önceden yapılan her türlü anlaşma kesin olarak hükümsüzdür (TBK m.115/2). Bu nedenle, işçinin hafif kusuru ile verdiği zarardan sorumlu olmayacağına ilişkin hükümler geçerli değildir. İşçi hafif kusuru ile verdiği zararlardan da sorumludur [10].

Lütfi İNCİROĞLU

[1] SÜMER, İş Sağlığı ve Güvenliği Ankara 2021; BAYSAL, Ulaş, Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Yükümlülükleri, İstanbul 2019

[2] MOLLAMAHMUTOĞLU/ASTARLI/BAYSAL, İş Hukuku, 6. Baskı, Ankara 2014.

[3] SÜMER, s.273-274;İNCİROĞLU, Lütfi, İş Sağlığı ve Güvenliği’nde Çalışan ve İşverenin Hukuki ve Cezai Sorumluluğu, 3. Baskı, İstanbul 2021.

[4] SÜZEK, İş Hukuku, s.929; BAYSAL, s.130-131.

[5] Y9HD.29/02/2000 T., E.1999/20125, K.2000/2369 Legalbank

[6] SÜMER, s.255-256.

[7] BAYSAL, s.133.

[8] Y9HD.4/11/2008/ T., E.2007/30651, K.2008/30368 Legalbank.

[9] Y9HD.12/12/2011 T., E.2009/37034, K.2011/47935 Legalbank

[10] Y9HD.20.03.2017 T, E. 2016/8071, K 2017/4302 Legalbank.

İş İlanı: Elektrik Mühendisi Aranıyor

İş İlanı: Elektrik Mühendisi Aranıyor

ELEKTRİK MÜHENDİSİ

-Elektrik ve topraklama analında görev alacak
-Raporlama yapabilecek
-Word Excel kullanabilen
-Araç kullanabilen
-Anadolu yakasında ikamet eden

CV Gönderimi için:
TEK OSGB ORTAK SAĞLIK GÜVENLIK BIRIMI A.Ş.
Leyla Türkoğlu – leyla@tekosgb.com 

İş ilanlarınızı sektörle buluşturuyoruz. Ücretsizdir.

https://satinalmadergisi.com/is-ilani-gonder/

Antrepoda Bulunan Eşyaların Devir İşleminde KKDF ve Banka Transfer ID Numarası

Gümrük Antrepolarında Bulunan Eşyaların Devirlerinde KKDF

Gümrük antrepoları, gümrük gözetimi altında bulunan eşyaların veya izin verilen durumlarda serbest dolaşımda bulunan eşyanın konulduğu yerlerdir. Gümrük antrepolarında bulunan eşyalar satış suretiyle başkasına devredilebilir. Yazımızın konusu, gümrük antrepolarında bulunan eşyaların satış suretiyle başkasına devredildiği durumlarda KKDF konusu ve ödemelere ilişkin banka transfer ID numaralarının beyannameye girilmesi ile ilgilidir.

Antrepoda bulunan eşyaların devri ile birlikte, gümrük vergileri ile para cezaları da dahil, eşya ile ilgili hukuki sorumluluklar devralana geçer. Kabul kredili, vadeli akreditif ve mal mukabili ödeme şekillerine göre yapılan ithalatlar kaynak kullanımını destekleme fonu (KKDF) kesintisine tabidir.  Antrepoda devredilen eşyalar ile ilgili olarak KKDF kesintisi doğmaması için hem devreden tarafından gönderici firmaya yapılan ödemenin, hem de eşyayı devralanın devredene yapacağı transferin en geç gümrük yükümlülüğünün başladığı tarihte (genel itibariyle serbest dolaşıma giriş beyannamesinin tescil edildiği tarihte) tamamlanmış olması gerekir.

Bu bağlamda, devralınan eşyanın KKDF ödenmeden ithalatının gerçekleştirilebilmesi için, eşyayı devreden tarafından yurt dışına yapılan ithalat bedeli transferinin, antrepo beyannamesinin tescilinden sonra ancak devralan tarafından verilen serbest dolaşıma giriş beyannamesinin tescil tarihinden önce gerçekleştirilmesi halinde, ithalat bedelinin ödendiğine dair bankadan alınacak belgenin serbest dolaşıma giriş beyannamesinin ekinde veya serbest dolaşıma giriş beyannamesinin muayene işlemleri bitmeden doğrudan devreden tarafından gümrük idaresine sunulması gerekir.

Antrepodaki Eşyanın Devir İşlemlerinde Transfer ID Numarası

Gümrük beyannamelerinde ödeme şekli işlemleri kaleminde eşyaya ilişkin uygun ödeme şekli beyan edilir. Bilindiği üzere transfer bildirim formları elektronik ortamda düzenlenmekte ve banka tarafından 23 haneli bir referans numarası üretilmektedir. Söz konusu Belge ID’si banka tarafından yükümlüye verilir. Transfer bildirim formuna ilişkin 23 haneli Belge ID tüm ithalat beyannamelerinde ve yalnızca peşin, vesaik mukabili ve akreditif ödeme şekillerinde kullanılabilir. Bir belge ID transfer tutarını geçmemek kaydıyla birden fazla beyannamede kullanılabilir. Yine aynı gümrük beyannamesinde birden fazla belge ID de kullanılabilir.

Antrepoda veya geçici depolama yerlerinde satış suretiyle devredilen KKDF’ye tabi eşyaya ilişkin serbest dolaşıma giriş beyannamesi verilmesi halinde, devralanın devredene yaptığı ödemenin serbest dolaşıma giriş beyannamesinin tescil tarihinden önce olması halinde peşin transfere ilişkin sahip olduğu belge ID serbest dolaşıma giriş beyannamesinde beyan edilir. Beyanname işlemlerinde Belge ID kullanılması durumunda ayrıca kağıt ortamda transfer bildirim formu ibraz edilmez. Bu bağlamda bankalar tarafından üretilen belge ID’nin gümrük beyannamesinde beyanı zorunludur.

Bununla birlikte, ithal eşyasının Türkiye Gümrük Bölgesi’ne getirilmeden önce yurtiçi satışa konu edilmesi halinde, eşyayı satan yurtiçinde yerleşik satıcıya yapılacak ödeme için transfer bildirim formu belge ID numarası düzenlenmeden işlemler gerçekleştirilebilir. Bu çerçevede, eşyayı satan yurtiçinde yerleşik satıcıya yapılan yurtiçi transfer için tevsik edici mahiyette banka yazısı, dekont, swift, vb. belgelerle işlem yapılabilir.

             İlker ÇOLAKVERMİŞ

Kaynakça:

Gümrük Yönetmeliği

Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün 2011/16 sayılı Genelgesi

Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün 2014/18 sayılı Genelgesi

Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün 2017/20 sayılı Genelgesi

Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün 25.03.2020 tarihli 53477751 sayılı Yazısı

Kişisel Verileri Koruma Kurumu Başkanı ve Rekabet Kurumu Bşk. Yard. Kişisel Veri ve Rekabet Hukukunu Değerlendirdi !

Legal 500 tarafından hayata geçirilen GC Summit Türkiye 2022 etkinliği geçtiğimiz günlerde İstanbul Çırağan Sarayı’ndagerçekleştirildi. Türkiye’de faaliyet gösteren yerli ve uluslararası şirketlerin hukuki risk ve fırsatlarının değerlendirildiği etkinliğin açılış paneline SRP-Legal Hukuk Ofisi ev sahipliği yaptı.

Panelde SRP-Legal Kurucu Yöneticisi Av. Dr. Çiğdem Ayözger Öngün lider konuşmacı olarak yer alırken panelin konuk konuşmacıları da Kişisel Verileri Koruma Kurumu Başkanı Prof. Dr. Faruk Bilir ve Rekabet Kurumu Başkan Yardımcısı Dr. Faik Metin Tiryaki oldu.

Data Protection and Competition Law as a Game Changer in the Data Driven Economies” başlıklı panelde dijital pazarlarda veri temelli işleyiş ve veri kaynaklı endişeler, Kişisel Verileri Koruma Hukukunda AB Genel Veri Koruma Tüzüğü (“GDPR”) yaklaşımı, Rekabet Hukuku perspektifinden ise veri toplama faaliyetleri, verinin kötüye kullanım ihtimali, sömürücü ve dışlayıcı davranışlar değerlendirildi.

“Dijitalleşme trendi, “veri”yi insanlık tarihi boyunca ulaştığı en yüksek değere taşımıştır ve “veri”ye atfedilen bu önem her geçen gün artmaya devam etmektedir.”

Panelin ev sahibi ve lider konuşmacısı SRP-Legal Kurucu Yöneticisi Av. Dr. Çiğdem Ayözger Öngün; “Dijitalleşme trendi, “veri”yi insanlık tarihi boyunca ulaştığı en yüksek değere taşımıştır ve “veri”ye atfedilen bu önem her geçen gün artmaya devam etmektedir. Bugün bireylerin her türlü yönelim, davranış ve alışkanlıklarının analiz edildiği ve bireylerin kolaylıkla yönlendirildiği bilinen bir gerçektir. Bu açıdan, veri ve enformasyonun zaman ve mekân sınırlamalarından uzak olması, hesaplama ve manipülasyon dahil olmak üzere bireylerin karar verme süreçlerini etkileyen çeşitli amaçlarla kullanılabilmesi, kişisel verilerin korunmasındaki önemin bir kanıtıdır. Dijital ortamda adaleti sağlamayı, rekabetçi bir veri pazarını teşvik etmeyi, veriye dayalı inovasyon için fırsatlar yaratmayı ve verileri herkes için daha erişilebilir hale getirmeyi amaçlayan bir düzenlemeye ülkemizde ihtiyaç bulunuyor.” dedi.

Panelde veri koruma ana başlığında değerlendirmeler yapan Kişisel Verileri Koruma Kurumu Başkanı Prof. Dr. Faruk Bilir; “Teknolojinin gelişmekte olduğu ve dijitalleşmenin hızla ilerlediği günümüzde, kişisel veriler kişiye ait bir değer olarak görülmektedir ve kişinin kendisiyle ilgili veriler üzerine söz sahibi olması gerekmektedir. Bununla birlikte günlük yaşam içerisinde hem iş akışının devam etmesi hem de sosyal hayatın sürdürülmesi bakımından kişisel verilerin işlenmesinin kaçınılmaz olduğunu kabul etmek gerekir. Diğer taraftan kişisel verilerin işlenmesine bağlı olarak bireylerin artan mahremiyet ihtiyacının karşılanması ve veri temelli ekonomi gerçeğinin ortada olması düşünüldüğünde, veri işleme faaliyetlerinin regüle edilmesi bir gereklilik haline gelmiştir.” dedi.

Kişisel Verileri Koruma Kurumu Başkanı Prof. Dr. Faruk Bilir konuşmasında Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda (“KVKK”) yapılması planlanan değişikliklere de değindi. Prof. Dr. Bilir özellikle KVKK’nın özel nitelikteki kişisel verilerin işlenmesi şartlarına dair koşullar ile kişisel verilerin yurt dışına aktarılmasına ilişkin koşullar kapsamında değişiklikler üzerinde çalışıldığını belirtti. Kanun değişikliğinin, 11. Kalkınma Planı’nın hedefleri arasında yer alan GDPR’a uyumluluk bağlamında önemli bir adım olduğu ifade edildi

Kişisel verilerin değerlendirildiği panelin bir diğer konu başlığı da rekabet hukukuydu. Panelde bu alanda değerlendirmeler yapan Rekabet Kurumu Başkan Yardımcısı Dr. Faik Metin Tiryaki:

“Veri üzerindeki monopolistik kontrolün kırılarak rekabete açılması gerekiyor. Yaptırım ve ceza bir çözüm değil. Rekabet Kurumunun alacağı tedbirlerle; bireylerin, kullanıcı verisini platformlar arası taşımasına, kullanıcının verisinin güvenli bir şekilde tutulduğundan emin olmasını sağlamalıyız. Sınırlı sayıdaki platformun elde ettiği dijital dönüşümün, genele yayılmasını temin etmeliyiz.” dedi. Dr. Faik Metin Tiryaki, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da bazı değişiklikler ve eklemeler üzerinde çalıştıklarını belirtti ve Kanunda dijital marketlerdeki teşebbüsleri düzenleyecek yeni hükümlere yer verileceği bilgisini paylaştı.

İş İlanı: Makine Teknikeri Aranıyor

İş İlanı: Makine Teknikeri Aranıyor

İş ekipmanları muayenesinde görev alacak
MAKİNA TEKNİKERİ arayışımız vardır.
-Anadolu Yakası’nda ikamet eden
-Araç kullanabilen personel alımı yapılacaktır

CV Gönderimi için:
TEK OSGB ORTAK SAĞLIK GÜVENLIK BIRIMI A.Ş.
Leyla Türkoğlu – leyla@tekosgb.com 

İş ilanlarınızı sektörle buluşturuyoruz. Ücretsizdir.

https://satinalmadergisi.com/is-ilani-gonder/

Dış Ticarette Bankaların Yaptıkları Hatalar – VI Akreditifteki Rezervli Evrak

 Akreditifteki Riskler

Akreditif riskleri arasında ihracatçının başına gelebilecek iki büyük riskin bir tanesi;

  • Akreditif evrağındaki rezerv
  • Diğeri ise rezerv konusunda bankanın art niyeti olması

Kaldı ki akreditifteki bankalar, taraflara güven unsuru olarak akreditifin bir tarafı olmalarına karşın, bankaların bu güveni nadiren de olsa suiistimal ettikleri görülmektedir.

Suistimal

Evet suiistimal dedim. Bankacılık hayatımda suistimal yapan bankalara rastladım. BU davranışı gösteren bankaların ülke riskleri ve kendi riskleri de oldukça yüksek.

Şöyle ki;

Akreditif evrakını inceleyen ithalatçının bankası rezerv denmeyecek kadar hataya rezerv yakıştırması yaparak, ihracatçının bankasına rezerv bildiriminde bulunup, aynı zamanda rezervi evrakı da ithalatçıya teslim ediyor. Yapılan bu davranışta çirkinliğin boyutu ölçülemeyecek boyutta ve ithalatçının bankası UCP 600 Article 16/a-iii/a maddesine aykırı davranmaktadır.

UCP 600 Article 16/a-iii/a madde aynen şöyle der;

“bankanın ibraz edenden yeni talimat beklerken belgeleri elde tutmakta olduğunu”

Bu maddeyi ihlal eden ithalatçının bankası, hem olmayan bir rezerv yaratıyor, hem de rezervli olduğunu iddia ettiği vesaiki elinde tutması gerekirken ithalatçıya vermektedir.

Oysa aynı maddenin devamında

  1. Bir amir banka veya teyit bankası bu maddenin hükümlerine uygun hareket etmediği takdirde belgelerin uygun bir ibrazı oluşturmadığını iddia etmekten yoksun kalacaktır.

denmektedir.

İthalatçının bankası; amir banka suiistimal yapmıştır.

Suistimaldeki Amaç

İthalatçının bankasının suiistimal yaparak rezervli olduğunu iddia ettiği vesaiki ithalatçıya / amire teslim etmekle tamamen kendi müşterisini koruma yoluna gitmektedir. Amirin ya zamana ihtiyacı vardır, ya da kafasında farklı tilkiler dolaşmaktadır. Evraka rezerv koymakla ihracatçıdan ne koparabilirlerse onu kâr sanacaklar.

Ancak bankanın bunu yapması güven sarsıcıdır.

Akreditifte Suistimale Meyleden Bankalar mı Dediniz ?

Evet öyle dedim.. Bankacılık hayatımda bu oyun bana da oynandı. Hem akreditif evrağına rezerv koyup, hem de rezervli olduğunu iddia ettikleri vesaiki ithalatçıya teslim edip, üstelik bankamdan da bir eşek yüklü masraf talebinde bulundular. Dahası mı; muhabir bankamız da bana (bankamıza) gönderdiği akreditifle ilgili mesajlarda yalan yanlış bilgiler verdi. Hem ithalatçı gümrükten malı çekmiş, hem evrağı bankadan almış, hem de banka ısrarla evrakta rezerv var iddiasını sürdürdü. Bana Utanmazlığın vardığı son nokta mı desem acaba? Ancak muhabirin gözünden kaçırdığı bir şey vardı; Beni hafife aldılar. Ben yer miydim sizin bu çakallığınızı?

Malların gümrükten çekildiğini nakliyeci firmadan araştırdım, mallar orijinal konşimentonun ibrazı ile ordino karşılığında gümrükten çekilmiş. Eeeee hani evraklar bankadaymış diye bana yanıt veren bankaya ne dersiniz? Bana ısrarla evraklar bankamızdadır diye mesaj çekmeye devam ediyor.

Muhabir bankamıza “evraklarımızı geri gönderin, biz de sizin paranızı iade edeceğiz” şeklinde mesaj çektikten sonra foyalarının ortaya çıktığını kabul ettiler.

Velhasıl inanılması güç olsa da bankacılık hayatımda başıma gelen suiistimal.

Bedelini ödediler, hem de kendi silahından çıkan kurşunla.

Reşat BAĞCIOĞLU

 

Ticaretle ilgili alım-satım ve danışmanlık taleplerinizi, https://satinalmadergisi.com/ticaritalep/ sayfasından iletebilirsiniz.

Güçlü Bir Satın Alma Kriteri: Ecovadis

Kurumsal sürdürülebilirlik farkındalığı yüksek şirketler süreçlerinin tamamında çevresel, sosyal ve finansal sürdürülebilirlik kriterlerine uyum sağlamaya çalışır. Ürün ve hizmet geliştirme, insan kaynakları, satış ve pazarlama, müşteri ilişkileri vb gibi süreçlerinin her birinde kurumsal sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk standartlarına uygun hareket eder. Aynı hassasiyet satın alma kararlarında da geçerlidir. Tedarik zinciri sürdürülebilirliği ve sorumlu satın alma prensipleri bir şirketin uzun vadede kurumsal sürdürülebilirliği elde etmesinde kritik rol oynar. Zira, bir şirketin ortaya koyduğu ürün ve hizmetlerin yaşam döngüsü boyunca sürdürülebilir olmasının yolu sürdürülebilir tedarik zinciri yönetimi sayesinde mümkün olur. Tedarik zinciri yönetimini gerek ürün ve hizmet içeriği, gerek adil iş uygulamaları ve iş etiği, gerekse finansal kârlılık bazında sürdürülebilir hale getirebilen şirketler kurumsal sürdürülebilirlik bağlamında piyasada fark yaratabilir.

 

Şirketler tedarik zincirinde beraber çalışacağı iş ortaklarını seçerken sorumlu satın alma ilkelerinin bir gereği olarak kurumsal sürdürülebilirlik farkındalığı yüksek olan kuruluşlarla çalışmaya öncelik verirler. Peki bu kararları hızlı ve kolay bir şekilde nasıl alabilirler? 2007’de kurulan ve günümüzde dünyanın en saygın sürdürülebilirlik derecelendirme hizmeti sağlayıcı olan Ecovadis, bu konuda çok etkili çözümler sunabiliyor. Ecovadis, kendisine başvuru yapan şirketleri çevre, çalışma ve insan hakları, iş etiği ve sürdürülebilir tedarik başlıkları altında değerlendiriyor ve her bir kategoride puanlamalar yapıyor. Sonuçları başvuruda bulunan şirketin ticaret ortaklarıyla paylaşarak hem tedarikçilerin hem de satın alma yapacak tarafların kararlarına doğrudan etki edebiliyor. Şirketler Ecovadis’e üye olarak Ecovadis sürdürülebilirlik derecelendirme hizmeti almış kuruluşların performansını yakından takip edebiliyor ve bu sayede satın alma kararlarını verirken bu sonuçları referans alabiliyor.

Ecovadis’ten derecelendirme hizmeti almak aslında çok kolay. Bunun için karmaşık süreçlere, yerinde denetimlere (çoğu zaman), uzun değerlendirmelere vs gerek kalmıyor. Şirketler, Ecovadis üzerinden bir çevrimiçi kayıt oluşturarak şirket profilini, faaliyet alanını, iletişim bilgilerini vs giriyor. Daha sonra şirketlerden bir anket doldurması isteniyor. Bu anketlerdeki sorular cevaplandırılıyor; aynı zamanda şirketten birtakım dokümanları sisteme yüklemesi talep ediliyor. Anket tamamlandıktan sonra cevaplar ve dokümanlar Ecovadis uzmanları tarafından analiz ediliyor. Analiz sonucunda şirketlere dört ana başlık (çevre, çalışma ve insan hakları, etik, sürdürülebilir tedarik) altında puan kartları veriliyor. Bu sonuçları iş ortaklarıyla paylaşan şirketler, müşterilerle doğrudan iş birliği kurabiliyor ve kendisini hangi alanda geliştirmesi gerektiğini öğrenebiliyor. Şirketler, diğer şirketlerin Ecovadis’te tanımlı sürdürülebilirlik puanlarını da görebildiğinden sürdürülebilir satın alma kararlarını bu puanlara göre verebiliyor.

Ecovadis’in sorumlu satın alma kararlarına bu denli etki etmesinin ve verdiği hizmetlerin dünya çapında bu kadar saygı görmesinin en önemli sebebi, değerlendirme metolojisinin uluslararası sürdürülebilirlik ilkelerine uygun şekilde hazırlamış olmasıdır. Küresel Raporlama Girişimi (GRI), Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UNGC) ve ISO 26000 Sosyal Sorumluluk standartlarında yer alan prensipler, Ecovadis’in derecelendirme metodolojisine ışık tutmaktadır. Bunun yanı sıra kurumsal sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk performasını çok geniş bir yelpazede değerlendirmesi Ecovadis’in sonuçlarını global ölçekte geçerli kılmaktadır.

Sürdürülebilir tedarik zinciri yönetimi için şirketler, tedarikçilerinin temelde sosyal, çevresel ve finansal performansına bakmaktadır. Ecovadis’in sürdürülebilirlik derecelendirme metodolojisinde de bu başlıklara detaylı olarak yer verilmektedir. Bunları şöyle özetleyebiliriz:

  • Çevresel konular
    • Enerji tüketimi ve sera gazı emisyonu
    • Biyoçeşitlilik
    • Atık, malzeme ve kimyasal yönetimi
    • Su yönetimi
    • Müşteri sağlığı ve güvenliği
    • Ürün yaşam döngüsü analizi
    • Çevresel uyumluluk
  • İnsan hakları ve iş uygulamaları
    • Çalışma koşulları
    • İş sağlığı ve güvenliği
    • Sosyal diyalog
    • Kariyer yönetimi
    • Çocuk işçiliği kullanmama, zorla işçi çalıştırmama
    • İş ortamında ayrımcılığın engellenmesi
  • İş etiği
    • Rüşvet ve yolsuzlukla mücadele
    • Rekabet dışı uygulamalar
    • Bilgi yönetimi
  • Sürdürülebilir tedarik
    • Tedarikçilerin sosyal ve çevresel performansı

Ecovadis, şirketlerden bu konulardaki performans ölçümü yapılmasını sağlayacak birçok doküman talep etmektedir. Bunlar yönetim sistemi sertifikaları, çalışan bilgileri, iş talimatları, çalışan memnuniyet anketleri, müşteri şikayetleri, kurumsal politikalar, yazılım ve donanım listesi vb olabilir. Ecovadis, bazı durumlarda yerinde denetimler de yapmayı isteyebilir. Bunun için bağımsız üçüncü taraf değerlendirmeler yapan şirketlerle anlaşarak denetçilerin kurumun iş sahalarını denetlemesini isteyebilir.

Ecovadis günümüzde birçok farklı sektörde 100 binin üzerinde şirket için sürdürülebilirlik derecelendirme hizmeti sağlamıştır. Finans, eczacılık, elektronik, enerji, imalat ve makine, gıda ve perakende satış sektörüne yönelik verdiği hizmetler şirketlerin satın alma kararlarında güçlü bir etki oluşturmayı başarmıştır. Değerlendirme sürecinin şeffaf ve hesap verebilir olması, sürekli iyileştirme yaklaşımını esas alması ve kanıta dayalı olması sonuçlara olan güveni daha da artırmaktadır.

Dilek AŞAN

Taksim Danışmanlık

Kayıt Formu

Hoşgeldin Üyeliği (Ücretsiz)
Kayıt için Kullanım Şartları ve Gizlilik Politikası ve 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) Usul ve Esasları Uyarınca Kişisel Verilerinizin Korunması Hakkında Müşteri Aydınlatma Metnin okunması ve kabul edilmesi gereklidir.