İşe alınan ve sürekli bir işte belirli veya belirsiz süreli bir iş sözleşmesi ile işe başlayan işçi ve bunu çalıştıran işveren için 4857 sayılı İş Kanunu’nda (m.15/1) “süresi en çok iki ay” olarak belirlenen bir deneme süresi öngörülmektedir. Taraflar kendi aralarında yapacakları bir anlaşma ile deneme süresini daha kısa tutabilirler; ama Kanunda yazılı sürelerin üstüne çıkamazlar. Ayrıca Kanunda belirtilen süreler “iş günü” üzerinden de hesaplanamaz. Örneğin deneme süresi 1 Ağustos günü başlamış ise 1 Eylül günü sona erecektir. Deneme süresinin başlangıcı da iş sözleşmesinin yapıldığı gün değil, işçinin fiilen işe başladığı gündür.
Deneme süresi içinde işçi veya işveren, herhangi bir tazminat ödemeksizin ya da süre vermeksizin sözleşmenin feshini (derhal) bildirebilirler. Bunun için, tarafların ayrıca herhangi bir haklı veya geçerli ve geçersiz nedene dayanmaları şart değildir[1].
Görüldüğü gibi, deneme süresine ilişkin çalışma, iş ilişkisinin bir parçasıdır. Belirli olan süre sonunda sözleşme bozulmamış ise bu ilişki devam edecektir. Dolayısıyla, deneme süresi döneminde geçirilen çalışma süresi, iş sözleşmesine dayalı bir çalışmadır ve çalışan kimsenin, bu sözleşmeye kanunun bağladığı sonuçlardan yararlanması doğaldır.
Öyleyse işçinin kıdemi, deneme süresinin başladığı tarihten itibaren başlamış sayılır; yoksa iş sözleşmesi (işçinin kıdemi) deneme süresinin bittiği tarihi takip eden günden itibaren başlamaz. Bu nedenle, işçinin işe başladığı günden itibaren Türk İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukukundan doğan bütün hakları işlemeye başlar. Yargıtay’ın görüşü de aynı yöndedir. “Deneme süresi 4857 sayılı Yasaya göre en çok iki ay olabilir. Deneme süresinin uzun bir süre olarak belirlenmesi işçinin aleyhine bir durumdur. Bunun için yasa koyucu deneme süresinin üst sınırını belirlemiştir. Ancak toplu iş sözleşmeleriyle en çok dört aya kadar uzatılmasına imkân tanınmıştır. Deneme süresinin başlangıcı işçinin fiilen işe başladığı tarihtir. İşçi, iş akdinin yapıldığı tarihten sonraki bir tarihte işe başlamışsa, deneme süresinin başlangıcı sözleşme tarihi değil, işçinin fiilen çalışmaya başladığı tarih olmalıdır. Hastalık, grev gibi iş akdini askıya alan nedenler deneme süresinin işlemesine engel oluşturmaz.
Deneme süreli iş sözleşmesinin en önemli özelliği, tarafların deneme süresi içinde bildirim öneline uymaksızın ve tazminatsız olarak iş sözleşmesini feshedebilmeleridir. Bunun dışında iş sözleşmesinin türünün, deneme süresi içinde deneme süreli iş sözleşmesi, süresinin bitiminde ise kesinleşmiş iş sözleşmesi olarak ayrılması mümkün değildir. Deneme süresi kaydını içeren başlangıçtan itibaren tek bir iş sözleşmesi söz konusudur. İleride hesaplanacak olan kıdem süresi bakımından deneme süresi de dikkate alınacaktır”.
Deneme süresi içinde işçinin hastalanması veya kazaya uğraması sonucunda bir süre işine devam edememiş olması, söz konusu sürenin aynı miktarda uzatılmasını gerektirmez. Ancak sözleşmenin tarafları, gerek duyuyorlarsa, sözleşmeyi feshettikten sonra, deneme süreli ikinci bir sözleşme imzalayabilirler. Yargıtay’a göre de, “Deneme süresinin başlangıcı işçinin fiilen işe başladığı tarihtir. İşçi, iş akdinin yapıldığı tarihten sonraki bir tarihte işe başlamışsa, deneme süresinin başlangıcı sözleşme tarihi değil, işçinin fiilen çalışmaya başladığı tarih olmalıdır. Hastalık, grev gibi iş akdini askıya alan nedenler deneme süresinin işlemesine engel oluşturmaz”[2].
Deneme kaydı ilk kez işe alınan işçi için geçerlidir. Aynı işyerinde yeniden işe alınan işçi için deneme kaydı geçersizdir. Nitekim Yargıtay konuyla ilgili verdiği bir kararında, “Deneme süresi, işçi ve işverene sözleşmeden daha kolay dönme imkanı sağlamaktadır. Buradaki amaç tarafların birbirlerini tanımalarıdır. Ancak salt işçinin haklarını ortadan kaldırmak için bu yola gidilmesi halinde, yasal bir hakkın kötüye kullanılmasından söz edilir. İşverenin işyerinde yıllarca çalışmış bir işçi ile aynı işte çalışması için deneme süresi öngören yeni bir sözleşme yapması buna örnek olarak verilebilir. Yine, işverenin sürekli olarak ikişer aylık deneme süresi öngörerek işçi çalıştırması ve bunun genel bir uygulama haline getirmesi durumunda kötü niyetin varlığından söz edilebilir”[3].
Deneme süreli bir iş sözleşmesi belirsiz süreli iş sözleşmesi olabileceği gibi belirli süreli bir iş sözleşmesi de olabilir.. Belirli süreli iş sözleşmelerinde, 4857 sayılı Kanunun 15 inci maddesinde belirtilen iki aylık (TİS ile en fazla dört aylık) sürenin aşılmaması şartıyla deneme süresi konulabilir[4].
Diğer taraftan, belirli süreli iş sözleşmesinde iki taraflı olarak kararlaştırılmış cezai şart hükmü deneme süresi içinde tarafları bağlamaz. Nitekim Yargıtay’ın görüşü de aynı yöndedir. Yargıtay, “Taraflar arasındaki 18.7.2000 tarihli hizmet sözleşmesinin 5 inci maddesinde deneme süresinin bir ay olduğu, tarafların bu süre içinde akdi bildirimsiz ve tazminatsız olarak feshedebilecekleri belirtilmiş olup, işçinin bu süre içinde istifa ederek sözleşmeyi feshettiği anlaşıldığından davacı bankanın cezai şart talebinin kabulü hatalıdır. Aynı sözleşmenin 4 üncü maddesinde her ne kadar göreve deneme süresiz başlanacağı anlamına gelmek üzere “süreli” sözcüğü çizilmişse de 5 inci maddede bu hususu açıklayan yukarda belirtilen ifadeler karşısında sözleşmenin deneme süreli olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle davacı bankanın talep ettiği cezai şart isteminin reddine karar vermek gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir”[5], şeklinde karar vererek kararlaştırılmış olan cezai şart hükmünün deneme süresi içinde tarafları bağlamayacağına karar vermiştir.
Buna karşılık, deneme süresi içinde işçiye eğitim verilmiş ve belirli bir çalışma tamamlanmadan işçi istifa ederse ve eğitim giderlerinin geri alınacağı da kararlaştırılmışsa, işçinin istifası deneme süresi içinde dahi olsa, işverenin eğitim giderlerini talep hakkı doğar.
Sonuç olarak, sözleşmenin tarafları deneme süresi içinde herhangi bir tazminat ödeme yükümlülüğü olmaksızın, iş sözleşmesini feshedebilirler. Yargıtay’ın yerleşik kararına göre, belirli süreli iş sözleşmesinde iki taraflı olarak kararlaştırılmış cezai şart hükmü deneme süresi içinde tarafları bağlamaz. Buna karşılık deneme süresi içinde işçiye eğitim verilmiş ve belirli bir çalışma tamamlanmadan işçi istifa ederse ve eğitim giderlerinin geri alınacağı da kararlaştırılmışsa, işçinin istifası deneme süresi içinde dahi olsa, işverenin eğitim giderlerini talep hakkı doğar[6].
Lütfi İNCİROĞLU
[1] Y9HD.02.07.2018 T., E.2017/3173, K.2018/14254 Legalbank.
[2] Y9HD.3.6.2013 T., E.2011/17043, K.2013/16871 Legalbank.
[3] İstanbul BAM 31.HD.29.12.2017 T., E.2017/2500, K.2017/1958, ÇİL, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, s.413.
[4] Y9HD.15.09.2020 T., E.2016/22178, K.2020/7846 Legalbank.
[5] Y9HD.25.02.2004 T., E.2003/13060 K.20043239 Legalbank.
[6] Y9HD.26.05.2005 T., E.2004/29438 K.2005/19387 EKMEKÇİ, Ömer/YİĞİT, Esra, Bireysel İş Hukuku Dersleri, 3. Baskı, İstanbul 2021, s.79.







Depremin Görünümü 




Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Türkiye’de KOBİ sayısının 4 milyon civarında olmasına rağmen ihracatçı sayısının 120 bin seviyesinde olduğuna dikkat çekiyor.
EİB Export-Up Mentörlük Programı ikinci dönemi açılış programında konuşan Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreteri İ. Cumhur İşbırakmaz, “EİB olarak sürdürülebilirlik ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik faaliyetlerimize 2023 yılında da devam ediyoruz. Geçtiğimiz yıl ilkini düzenlediğimiz Export-Up Mentörlük Programının ikinci döneminde de ihracata yeni başlayan veya kapasitesini geliştirmek isteyen kadın ve genç ihracatçılarımıza, toplamda 8 faydalanıcımıza 6 ay boyunca, sektörlerinde tecrübeli mentörlerimizin gözetiminde ihracat kapasitelerine katkı sağlamaya çalışacağız. İlk dönemde farklı sektörlerden toplam 18 faydalanıcımızla başlayan Export-Up Mentörlük Programı birçok başarı hikayesine de öncülük etmişti.” dedi.
Tedarik zinciri yönetimi, şirketlerin uygun maliyetli ürün ve hizmetleri yüksek kalitede ve hızlı bir şekilde satın alabilmesi için çok kritik bir süreçtir. Özellikle ekonomik belirsizliklerin, kriz durumlarının veya darboğazların olduğu zamanlarda rekabetçi kalabilmek açısından tedarik zincirlerinin etkili ve sorunsuz bir şekilde çalışması gerekmektedir. Bu noktada şirketlerin tedarikçileriyle güçlü ve sürdürülebilir iş birlikleri kurması ve tedarikçi ilişkilerini güven, kalite, maliyet ve inovasyon merkezli olarak yürütebilmesi büyük önem arz etmektedir. Tedarikçi ilişkilerini sürdürülebilir politikalar, stratejiler ve hedefler doğrultusunda yöneten şirketler piyasada her zaman kalıcı olabilmekte, saygı görebilmekte ve farklılaşabilmektedir.

Türkiye’nin makine ihracatı Ocak ayında geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre miktar olarak yüzde 3, değer olarak yüzde 20,1 artarak 2,1 milyar dolar oldu. Geçen yılın ortasından itibaren hızlanan artış grafiği ile ana pazarlar arasında ikinci sıraya yükselen Rusya’ya Ocak ayı ihracatında artış yüzde 210 oldu. Aynı ayda yüzde 22,6 artarak 273 milyon dolara ulaşan Almanya ihracatını, 165 milyon dolarla Rusya ve yüzde 29,9 artarak 117 mlyon dolara ulaşan ABD ihracatı izliyor.
“Depremin ilk anından itibaren mobil vinçler gibi kaldırma makinelerine, kazıcı ve yükleyici gibi iş makinelerine, jeneratörler gibi elektrik makinelerine yoğun ihtiyaç hasıl oldu. Bu makineler her ilimizde, başta inşaat müteahhitleri ve madencilerimiz, kiralama kuruluşlarımız, resmî kurumlarımızın teşkilatları ve belediyelerimiz olmak üzere çok sayıda kullanıcımızın envanterinde büyük miktarlarda yer almakla birlikte, ilk anda, gerek felaketin yıkıcılığı ve yaygınlığı gerekse makinelerin ve operatörlerinin büyük kısmının iş göremez hale gelmeleri nedeniyle yetersiz kaldı. Bu büyük felaket karşısında, hiçbir surette yeterli olamayacaklarını da bugün, enkaz başında sayıları 12 bini aşmış iş makinesinin çalışıyor olmasından anlıyoruz”. 
Bence çok da garip bir soru değil.
Büyük yıkıma sebep olan Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Türkiye yaralarını sarmaya devam ederken vatandaşların evlerini ya da araçlarını doğal afetlere karşı sigortalatmasıyla ilgili konular tekrar gündeme geldi. Yaşanan facianın ardından Şikayetvar üzerinden DASK (Doğal Afet Sigortaları Kurumu) hakkında araştırma yapmak ve bilgi almak için aralamalarda artış yaşandı. Geçtiğimiz yıl platformda yer alan DASK sayfası 11 bin 154 kez görüntülenirken son 30 günde bu sayı 67 bin 531’e yükseldi. DASK’ın şikayet konuları incelendiğinde yüzde 63’lük oranla “eksik ya da kusurlu hizmet” ilk sırada yer alırken vatandaşların en çok şikayet ettiği diğer konular personel davranışı (yüzde 32) ve üyelik işlemleri (yüzde 26) oldu. Özellikle deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlar ekspertizlerin gelmemesinden ve kuruma ulaşamamaktan şikayetçi…
“Döngüsel ekonomi tasarım yoluyla onarıcı ve yenileyicidir.” Ellen MacArthur
Tüm Türkiye’yi yasa boğan 6/2/2023 tarihinde meydana gelen depremler dolayısıyla ihale mevzuatı ve bu hususla ilgili diğer mevzuatlar ile ilgili kolaylaştırıcı tedbirler alınmaya devam etmektedir. Bu maksatla aşağıdaki kararlar alınmıştır;
Rekabet işletmecilik literatürünün olmazsa olmaz kavramlarından ve inceleme konularından biridir. Gerçekten de rekabetçilik, rekabet avantajı kazanma, rakip analizi gibi kavramlar işletmecilik literatürünün günlük konu başlıkları arasında ön plana çıkmaktadır.