Alım Talebi: Alüminyum Malzeme

Bir firmamız için, Alüminyum U şekilli lama üzerine kalıpta poliüretan kaplama olacak şekilde imalat yapabilecek bir tedarikçi aranıyor.

Kalıp için PU uygulaması (polyol + izosiyanat) şeklinde. Bu kabiliyete sahip üreticilerin, irtibata geçmesi rica olunur.

Son Teklif Tarihi: 03.03.2023

Miktar: Yıllık 1500 adet bandında

Taleplerinizi talep havuzunda yayınlamak için tıklayınız.

İlanda adı geçen Alüminyum Malzeme için tekliflerinizi: ticaret@satinalmadergisi.com adresine gönderebilirsiniz.

Personel Organizasyon Şeması Endüstriyel Fırın Sektörü Özel

Bu yazımda Endüstriyel Fırın sektörünün ihtiyaç duyduğu organizasyon şeması hakkında bilgi vereceğim. Bütün imalat sektöründe organizasyonlar benzer olmakla birlikte özellikle endüstriyel fırın üreticileri için özel pozisyonlar olmalı diye düşünüyorum. Aşağıdaki şema ve görevler fabrikanın büyüklüğüne göre değişebilir ama amaç bu listeyi yakalamak olmalı.

Hedefimiz en az personelle istenilen üretim hızını ve verimliliği yakalamak olmakla birlikte kurumsal düşünüp bünyemizde çalışan personele görevinin haricinde çok da değişik görevler vermemek, onların belirli alanlarda uzmanlaşmalarını sağlamak ve onları kendi alanları içinde tutmak olmalı. Hatta eğer mümkünse her personelin yanına yardımcı da vermek suretiyle bir yandan da fabrikamızın geleceğini düşünerek yeni ve genç kadroların da yetişmesini sağlamalıyız.

Çalışanları istihdam ederken lütfen artık özel işlerimizi yaptırmayı bırakalım. Personeli çiftliğimize göndermek, evimizin ihtiyaçları için yönlendirmek, şahsi alışverişimizi yaptırmak gibi görevleri yerine getirtmekten vazgeçelim. Yani fabrikamızda prensipler ve kurallar işlemeli, her personel sadece görev alanı içinde kalan işleri yapmalı.

Fabrikamız hastane mantığıyla çalışabilir. Mesai ve vardiyalar da düşünülerek 7/24 saat işleme esasına göre. Yine yönetimde de hastanelerdeki Başhekim ve Hastane Müdürü mantığıyla hareket edilebilir.

ANA MÜDÜRLÜKLER

  1. Yönetim Kurulu (İçinde denetçi, genel müdür, genel müdür yardımcıları olabilir- mutlaka aile dışından bir veya birkaç kişi yetkilendirilmeli)
  2. Yönetici Asistanlığı ve Sekreterliği
  3. Muhasebe ve Finansman Müdürü
  4. Pazarlama ve Satış Müdürü
  5. Satış Sonrası Hizmetler Müdürü
  6. Tasarım ve Proje Müdürü
  7. Üretim Planlama Müdürü (İmalat Şefi, ustabaşı ve yardımcıları kendisine bağlanmalı)
  8. Elektrik Otomasyon Müdürü
  9. Satın Alma (Kategorilere ayrılıp yardımcıları olabilir)
  10. İthalat ve İhracat Müdürü
  11. Depo Sorumlusu
  12. İdari İşler Müdürü
  13. Bilgi İşlem Müdürü
  14. İnsan Kaynakları Müdürü
  15. Kalite Kontrol Müdürü
  16. AR-GE ve İnovasyon Birimi Müdürü
  17. Reklam-Tanıtım ve Halkla İlişkiler Sorumlusu (Medya ve İletişim)
  18. İş Sağlığı ve Güvenliği Birimi Sorumlusu (Dışarıdan hizmet alınsa da içerde mutlaka bir temsilci ve takip eden bulunmalı)
  19. Sevkiyat Sorumlusu
  20. Yedek Malzeme Satış Birimi Sorumlusu
  21. Taşeron Sorumlusu

EKİPLER:

(Bir kişi de olsa 10 kişi de olsa mutlaka ekiplerin bir başı olmalı, bazı ekipler birleştirilebilir)

  1. Kesim
  2. Büküm
  3. Talaşlı İmalat
  4. Testere
  5. Kaynak
  6. Mekanik Montaj
  7. Hidrolik Tesisat
  8. Pnömatik Tesisat
  9. Doğalgaz Tesisatı
  10. Refrakter ve İzolasyon
  11. Elektrik ve Otomasyon
  12. Boya
  13. Kalite Kontrol
  14. Paketleme ve Sevkiyat
  15. Devreye Alma
  16. Revizyon ve Tamir-Bakım
  17. Lojistik ve Sevkiyat

Dışarıdan Destek Alınarak Yürütülecek Hizmetler:

1- Hukuk

2- Teknik Danışman

3- Mali Müşavir

4- Piyasa Gözetim

5- Risk Yönetimi

6- Denetim

Cavit SOY

Türk İhracatçılar: Türkiye Konut Yapımlarında Çelik Konstrüksiyona Yönelmeli

Çelik yapı sistemi Türkiye’nin gündemine oturmalı.

Türk ihracatçılar: Türkiye konut yapımlarında çelik konstrüksiyona yönelmeli. 

Avrupa ve Amerika’da çelik sistem kullanımı yüzde 40’lardayken, bu rakam Türkiye’de yüzde 1.

Türkiye, Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremle sarsıldı. Nüfus ve ekonominin lokomotif kentleri, İstanbul ve İzmir de en fazla tehlike arz eden bölgelerden ikisi konumunda.

Büyük bir bölümü deprem kuşağında yer alan Türkiye için bilinirliği oldukça düşük olan çelik yapı sistemi kilit önemde. Avrupa ve Amerika’da çelik sistem kullanımı yüzde 40’lardayken, bu rakam Türkiye’de yüzde 1 civarında seyrediyor.

Türk ihracatçılar depremin hep birlikte mücadele edilmesi ve bilimsel verilerle değerlendirilmesi gereken doğal bir afet olduğunu ve gerekli önlemlerin deprem olmadan önce alınmasının şart olduğunu vurguluyor.

Türk Çelik Sektörümüz Her Türlü Malzemeyi Üretebilir Durumda

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “6 Şubat’ta yaşanan depremde maalesef birçok vatandaşımızı kaybettik, onları rahmetle anıyoruz. Aynı deprem İstanbul’da olsaydı tahribat daha büyük olurdu ve Türkiye 50 sene geriye giderdi. Ülkemizde lokomotif sektörlerden biri inşaat. Dünyada Endüstri 4.0’a öncülük eden üç ülke: Almanya, ABD ve Japonya’da lokomotif sektör sanayi. Ipsos’un 2022 yılındaki bir araştırmasına göre; Türkiye, yüzde 77 ile insanların doğal afet beklentilerinin en yüksek oranda olduğu ülkeler arasında. Ancak ne toplum ne de devlet buna hazırlıklı değil. Japonya’da ise bu oran yüzde 85 ama Japonya buna hazır. Türk çelik sektörümüz know-how olarak son derece gelişmiş ve her türlü malzemeyi üretebilir durumda” dedi.

İnşaat Sektöründe İvedilikle Yeni Bir Yol Haritası Ortaya Koyulmalı

Türkiye’nin 30 yılda bir büyük depremlerle sarsıldığına değinen Eskinazi, “Bizdeki can kayıpları on binleri aşarken dünyadaki can kayıpları çok az. İnşaat sektöründe yanlışlar yapılıyor ve biz yanlış yapmaya devam ettikçe kayıplar artacak. Devletin milletiyle barışması imar affı ile olmaz sağlam yapılarla olur. Ülkemizde inşaat sektörünün algısının baştan aşağı değişmesi gerekiyor ve ivedilikle yeni bir yol haritası ortaya koyulması gerekiyor. Bilim insanları ile hareket edilerek imar planı hazırlanmalı. Türkiye’nin başlıca hedeflerinden biri bu olmalı.” diye konuştu.

Çelik Yapı Modelinin Yaygınlaştırılması Gerekiyor

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Yalçın Ertan, “Deprem değil bina öldürür sözünün üzülerek doğruluğu ile tekrar yüzleşmek durumunda kaldık. Artık deprem olduktan sonra çare üretmek yerine yapılarımızı depreme dayanıklı halde inşa edilmesi için biz üstümüze düşen çalışmaları yapmaya hazırız. Güvenlik için binalarda kırılgan olmayan esnek yapısı, dayanımı ve hafifliği ile depreme karşı son derece güvenli bir model olan çelik yapı modelinin yaygınlaştırılması gerekmekte. Betonarme yapılara kıyasla çelik konstrüksiyon yapıların özellikle deprem kuşağında yer alan bölgeler için birçok avantajı bulunmaktadır. Çelik yapı sisteminin maalesef ki Türkiye’de bilinirliği oldukça düşük. Avrupa ve Amerika’da çelik sistem kullanımı yüzde 40’lardayken, bu rakam Türkiye’de yüzde 1 civarında seyrediyor.” dedi.

Türkiye Yeni Binalarda, Kentsel Dönüşüm Projelerinde ve Geçici Konut Yapımlarında Çelik Konstrüksiyona Yönelmeli

Çelik konstrüksiyon yapıların imalat ve montajının çok daha kısa sürede tamamlandığının altını çizen Yalçın Ertan sözlerine şöyle noktaladı:

“Yapım süresinin kısa olması; binanın en kısa sürede oturulabilir/kullanılabilir hale getirilmesi açısından önem arz etmektedir. Hızlı yapılan ve aynı zamanda sürdürülebilir özellikte olan çelik konstrüksiyon yapılar ekonomik olarak da diğer yapılara nazaran daha avantajlıdır. Çelik konstrüksiyon yapılar betonarme yapılara göre oldukça hafiftir. Binanın hafifliği ve çelik yapıların betonarmeye kıyasla daha fazla esneme özelliğinin olması zemine gelen yükün azalması sebebiyle depremin etkisinin azalmasını sağlar. Deprem kuşağındaki ülkemizde yeni yapılacak bütün binalarda, kentsel dönüşüm projelerinde ve geçici konut yapımlarında deprem şartları da göz önüne alınarak çelik konstrüksiyona yönelmekte fayda görülmektedir. Korozyon ve çürüme riski bulunmayan yapı özelliğiyle yaygın kullanımdaki betonarme modeline göre uzun kullanım ömrüyle önemli avantaj sağlıyor. Çelik yapı sistemini daha fazla paydaşa anlatmak için önümüzdeki dönemde çalışmalar yürütmeyi planlıyoruz.”

İGA’nın 96 Saatte Onardığı Hatay Havalimanı Pisti Uçuşlara Hazır Hale Getirildi

Deprem felaketleri sonucunda Hatay Havalimanı pistinde oluşan tahribatın onarım çalışmaları kapsamında, İGA inşaat ve teknik ekipleri 96 saat aralıksız olarak çalışarak, pistte zarar gören tüm noktalara müdahale etti. Pistteki onarım çalışmaları 12 Şubat Pazar günü tamamlandı ve Hatay Havalimanı operasyona hazır hale getirildi.

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde aldığı ağır hasar sonrasında kullanılamaz hale gelen ve tüm uçuşların durdurulduğu Hatay Havalimanı pistindeki tahribat, bölgeye hızla intikal eden İGA inşaat ve teknik ekiplerinin hummalı çalışması ile onarıldı. Afet bölgesine gönderilen lojistik yardımların ulaştırılması için hayati önem teşkil eden Hatay Havalimanı’nın pistinin öncelikli olan iki kilometrelik bölümündeki çalışmalar, 12 Şubat Pazar günü itibarıyla tamamlanarak; operasyona hazır hale getirildi.

Hatırlanacağı üzere; tüm bölgeyi sarsan depremler sonucunda üç kilometrelik pistin 45 ayrı noktasında oluşan parçalanma ve yarıklar sebebiyle Hatay Havalimanı ulaşıma kapatılmıştı. Şehir merkezine yaklaşık altı kilometre mesafede bulunan ve yardımların zamanında bölgeye ulaşabilmesi için kritik önem teşkil eden havalimanının bir an önce hizmete açılması bekleniyordu.

“Hatay Havalimanı’nın aktif olması yardımların ulaşması için hayati önem taşıyor”

İGA’nın inşaat ve teknik ekiplerinin dört gün boyunca aralıksız çalışarak 45 farklı noktaya hızlıca müdahale ettiğini vurgulayan İGA İstanbul Havalimanı Teknik Hizmetler Genel Müdür Yardımcısı Fırat Emsen, afet bölgesine gönderilen lojistik yardımların Hatay ve çevre illerdeki depremzedelere hızla ve etkin bir şekilde ulaştırılmasında hayati bir rol üstlenmesi beklenen Hatay Havalimanı’nın, İGA ekiplerinin gerçekleştirdikleri başarılı operasyon sonucunda bölge için adeta bir yaşam koridoruna dönüşeceğini dile getirdi.

”96 saat gibi oldukça kısa bir zaman diliminde 150 kişilik İGA teknik ekibimiz, 45 adet büyük ve 250 adet küçük onarım noktasını tamir etti. Yaklaşık 5 bin metrekare alanın, dört gün içinde hasarlar giderilerek tekniğine uygun asfalt ve beton malzemelerle yeniden imal edildiğini söyleyebiliriz. Alanda toplamda 50 iş makinemiz görev aldı ve nihayetinde bu kadar kısa bir sürede pistimizi onardık ve operasyonlara hazır hale getirdik. Amacımız buradaki pistin öncelikli olarak iki kilometrelik bölümünü açarak; ikmalin havayoluyla yapılıp, buraya ve depremden etkilenen çevre şehirlere iletilmesini sağlamaktı. 12 Şubat Pazar günü itibarıyla da yine koordineli bir biçimde Hatay Havalimanı pistini yeniden hizmete hazır hale getirebilmek çok kritikti. Nihayetinde ekiplerimiz, insanüstü bir çabayla 96 saat boyunca geceli gündüzlü bir çalışma ortaya koydu ve bir an önce Hatay Havalimanı’nı yeniden aktif hale getirebildik” diyen Emsen; acil yardım taşıyan uçakların Hatay Havalimanı’na inmesinin ve böylece yardımların afet bölgelerindeki depremzedelere bir an önce ulaştırılmasının hayati bir önem taşıdığının altını çizdi.

Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor musun ?

Genelde ikili tartışmalarda, sürtüşmelerde hatta didişme de denilen kavga yada sükûnet öncesinde taraflardan biri tarafından diğerine sarf edilen soru cümlesidir. Ama benim, kişinin kendisi hakkındaki bir bilgiyi neden karşı tarafa sorduğunu (hatta höykürüldüğünü) anlayamadığım bir sorudur bu;

  • Sen benim kim olduğumu biliyor musun?

Cevap;

  • Yoooo ?!?! Hem bilsem ne olacak ki ? (“Fark etmez, ben yapacağımı yaparım aslanlar gibi de dayağımı yerim.” Erkeklik Modu Devrede)

Ya da,

  • Sen benim kim olduğumu biliyor musun ?

Cevap;

  • Niye ? Sen kim olduğunu mu unuttun ?(“Ben işin itlik tarafındayım. Sonucun ne olacağı konusunda da en ufak fikrim yok.” Şuur Modu Kapalı)

Hatta,

  • Sen benim kim olduğumu biliyor musun ?

Cevap;

  • Sanırım bu belli ! Yani az çok tahminde bulunabilirim de konu bu değil. Asıl sen, senin kim olduğunu biliyor musun ?(“İletişimle ve kıvrak zekamla ben bu odunu dövmekten beter ederim.” Felsefe Modu Devrede)

İşte bu sonuncusu verilecek en şok edici cevaptır.

Sonuç mu?

Sonuç aşağıdaki şıklardan biridir genelde:

  1. Bu beklenmedik cevap sonrası höyküren şahıs düşünmeye ve düşünerek konuşmaya başlar ve olay yavaş yavaş tatlıya bağlanır.
  2. Cevap biter bitmez höyküren kişi ilk yumruğu vurur ve sonra da “-Ne dedi, şimdi bu bana?”
  3. Cevabı veren kişinin alkollü ya da meczup olduğuna, yancıları tarafından ikna edilecek höykürücü kişiye “- Ya bırak, bu deliyle uğraşma!” denilerek olay yerinden uzaklaştırılır.
  4. Mevzu, kimin kime ne dediği, olayın aslında ne olduğu, sonucun ise ne olması gerektiği belli olmayan bir vaka olarak karakol kayıtlarına geçer.
  5. Hepsi ya da Hiçbiri (Aslında ben de bilmiyorum)

Biz şimdi son cevaba biraz yakından bakalım;

Ne demişti dostumuz: “Sanırım bu belli ! Yani az çok tahminde bulunabilirim de konu bu değil. Asıl sen, senin kim olduğunu biliyor musun ?”

İşte önemli kısım burası;

Asıl sen, senin kim olduğunu biliyor musun ? Peki, bizler gerçekten kim olduğumuzu biliyor muyuz ?

Sevgili okuyucu,

Soru size; en son ne zaman oturup kendinizle sohbet ettiniz? Baş başa kaldınız ?

Siz sizi ne kadar tanıyorsunuz ?

Öyle ya, işyerimizde çalıştığımız kişileri seçerken bile bin türlü analiz ve mülakat teknikleri kullanıyoruz. Peki ömrümüzün sahibi olan kendimizi neden analiz etmiyoruz. Kendimiz tanırsak belki onu sürekli zorlamaktan ve huzursuz edecek durumlara düşürmekten koruyabiliriz.

Ne dersiniz Sayın okuyucu, denemek ister misiniz ?

Denemek isteyenler için aşağıya kişilik ve karakter anlama sorularından seçtiğim 25 tanesini bırakıyorum. Ben kendim, şahsen bizzat kendim üzerinde denedim ve çok şaşırdım.

“- Bu ben, ne acayip biriymişim ya hu?” dediğim anlar bile oldu. Önce garipsedim ama sonra ben kendi kendimle tanıştım.

Sevdim bile.

İşte sizin için seçtiğim kendinizle tanışma sorularınız:

  • En sevdiğim yemek ve onu en son yediğim yer neresi ?
  • Dünyanın en güzel yeri neresi ?
  • İzlediğim en kötü film hangisi ?
  • En sevdiğim kıyafetim hangisi ?
  • En çok kızdığım şey nedir ?
  • Ölmeden önce yapmak istediğim 3 şey ne ?
  • En çok şükrettiğim şey ne ?
  • Hayattaki en büyük pişmanlığım nedir ?
  • En çok korktuğum şey nedir ?
  • Günümün mükemmel olması için gereken şeyler neler ?
  • İnternetsiz mi yoksa banyo yapmadan mı yaşayamam ?
  • İnsanların toplum içinde yaptığı en sinir bozucu şey ne ?
  • Hayalimdeki akşam yemeği davetlimi tarif eder misin ?
  • Bugün bir milyon dolar kazanırsam, yarın ne yapardım ?
  • Hayatımdaki en önemli kişi kim ?
  • Hayatımda beni evimdeymiş gibi hissettiren kişi kim ?
  • Bir akıl hocam var mı ?
  • Kaç tane yakın arkadaş idealdir ?
  • Şimdiye kadar aldığım en iyi iltifat neydi ?
  • İnsanların sadece bana bakarak asla tahmin edemeyecekleri şey nedir ?
  • En çok neye gülerim ?
  • Kendimde değiştirmek istediğin şey nedir ?
  • İşimin en heyecan verici yanı ne ?
  • Sonradan bir fırsat olan ama ilk önce hata gibi anladığım olay ne idi ?
  • İlk para kazandığım işim hangisiydi ?

Görünen o ki, kişi çevresini anlamaya çalışmak kadar kendini de anlamaya çalışsa “-Sen benim kim olduğumu biliyor musun? diye sorular sormasına da gerek kalmıyormuş.

Son olarak kendini bilmekle ilgili çok net ve iddialı bir sözle tamamlamak istiyorum yazımı. Sözün sahibi şu sıralar oldukça değerlenen 100 USD üzerinden fotoğrafı olan kişi.

Amerika Birleşik Devletler Eski Başkanlarından Sayın Benjamin Franklin: “SON DERECE SERT OLAN ÜÇ ŞEY VARDIR: ÇELİK, ELMAS VE KENDİNİ BİLMEK.”

İşlemesi oldukça zor olan madenlerle bir tutulan “Kendini Bilmek” kavramını, Sayın Benjamin Franklin’in aksine bu yolda kendine vakit ayırabilen herkesçe sanılanın aksine halledilebilecek bir konu olarak görmekteyim.

Kendinizle tanışmanızı size de tavsiye ederim.

Saygılarımla.

Zafer URFALIOĞLU

Yansıtıcılı Polyester Tabaka İthalatında Gümrük Vergisi %6,5 Ama Okul Çantası Üretimi İçin İthal Edersek Vergi %0

Tam da Nihai Kullanım İzninden yani İthalat Rejim Kararı eki V sayılı listeden bahsediyoruz.

V sayılı liste kısaca; belirtilen şartları karşılaması durumunda gümrük vergileri indirilen veya askıya alınan hammadde, yarı mamul ve imalat bileşeni olarak kullanılan ürünlerin yer aldığı listedir. V sayılı listede ürünler, teknik olarak bütün ayrıntıları ile tanımlanmıştır ve bu liste kapsamında sadece listede belirtilen şartlara birebir uyan ürünlere gümrük vergisinde indirim ya da muafiyet uygulanabilmektedir.

V sayılı liste kendi içinde iki kategoriye ayrılmaktadır.

1-            Askıya alma sistemi

2-            Nihai kullanım

Nedir Bu Askıya Alma Sistemi ?

Avrupa Birliği, sanayicilerinin üretim maliyetlerini düşürmek amacıyla, kendi gümrük bölgesinde üretimi bulunmayan hammadde, yarı mamul ve imalat bileşeni niteliğindeki sanayi ürünlerinin gümrük vergilerini indirerek veya sıfırlayarak askıya almaktadır. Türkiye de, Avrupa Birliği ile yapmış olduğu Gümrük Birliği mutabakatı gereği V sayılı liste uygulamasına dahil olmuştur. Böylece yerli üreticilerimiz de, girdi ithalatlarında topluluk üyesi ülkeler üreticileri ile birlikte maliyet avantajı sağlamakta ve küresel üreticilerle rekabet edebilmektedirler. Üretimde girdi olarak kullanılan ancak AB de ve Türkiye de üretimi olmayan sanayi ürünleri için Türkiye de yerleşik sanayiciler de, Bakanlığın internet sayfası üzerinden (askiyaalma@ticaret.gov.tr ) başvuru evraklarını eksiksiz doldurarak taleplerini iletebilir ve V sayılı listeye söz konusu ürünlerin de eklenmesi için süreç başlatabilirler. Buraya bir dipnot bırakalım;  ülkemiz ile Avrupa Birliği arasındaki Avrupa Kömür Çelik Topluluğu Serbest Ticaret Anlaşması kapsamı demir çelik ve kömür ürünleri ile tarım ürünleri askıya alma sisteminin kapsamı dışındadır.

Peki Sistem Nasıl Çalışmaktadır ?

Listede yer alan ve başında (*) dipnotu olan eşya tanımları ile;

*Aynı tarife alt pozisyonunda

*Aynı ticari tanımda

*Aynı içerik ve özelliklerde

olan eşyalar için gümrük vergileri sıfır ya da indirimli olarak uygulanır.

GTİP Kayıt No Madde İsmi Gümrük    Vergisi
5803.00.10 91   (*) Genişliği 1.500 mm’den az olan pamuktan gazlı bez.  

0

 

Yukarıdaki tabloda 5803.00.10 tarife alt pozisyonunda bulunan “Genişliği 1.500 mm’den az olan pamuktan gazlı bez” tanımlı eşya ile aynı tarife alt pozisyonuna, aynı ticari tanıma ve aynı içerik ve özelliklere sahip eşya için ithalatta gümrük vergisi sıfır olacaktır. Uygulamada ise, serbest dolaşıma giriş beyannamesinde “LIST81” (gümrük vergisi %0 olan eşyalar için LIST81 muafiyet kodu, gümrük vergisinde indirim yapılan eşyalar için ise LIST82 muafiyet kodu seçilmelidir) muafiyet kodu seçilmelidir. Gümrük idaresi, eşyanın V sayılı liste kapsamında olup olmadığının ispatı için eşyanın incelenmesini (akredite laboratuvarlarında tahlil edilmesi, üniversite veya bilimsel kuruluştan alınacak inceleme raporu vs.) talep edebilir.

Nihai Kullanım Nedir ?

Kısaca; eşyanın V sayılı listede madde ismi sütununda yazılı olan amaçlar için ithal edilecek olması üzerine gümrük vergilerinin indirilmesi veya sıfırlanması durumudur.

Yazımızın başlığında da belirtildiği üzere;

GTİP Kayıt

No

Madde İsmi Gümrük

Vergisi

3920.62.19 20  (a) Güvenlik etiketlerinin ve kartlarının, güvenlik kıyafetleri ve aksesuarlarının, okul çantalarının ve benzeri kutuların üretiminde kullanılmaya mahsus piramidal desenle kabartılmış yansıtıcılı polyester tabaka.  

0

 

3926.62.19 GTİP de yer alan” Yansıtıcılı Polyester Tabaka” için gümrük vergisi oranı %6,5 iken bu eşyayı V sayılı liste kapsamında ve okul çantalarının üretiminde kullanılmaya mahsus olarak ithalatını yapmak istersek eğer bu durumda işleme Nihai Kullanım kapsamında devam edilebilecek ve gümrük vergisi sıfırlanacaktır.

Sistem Nasıl Çalışmaktadır ?

V sayılı listede, başında (a) dipnotu ile yer alan ve listede açıklanan amaca uygun olarak ithali yapılacak olan eşyanın gümrük vergisi indirim ya da muafiyetinden faydalanabilmesi için öncelikle Tek Pencere Sistemi üzerinden Nihai Kullanım İzin Başvurusunda bulunulması gerekmektedir. Başvuruda, ithale konu olan eşya için üretimin yapılacağı süre de belirtilir. İznin onaylanması sonrası oluşan 23 haneli TPS ID kodu ve NKUL muafiyet kodu (gümrük vergisi %0 olan eşyalar için NKUL muafiyet kodu, gümrük vergisinde indirim yapılan eşyalar için ise NKUL1 muafiyet kodu seçilmelidir) düzenlenecek serbest dolaşıma giriş beyannamesine kaydedilir. Bu suretle eşyadan normalde alınması gereken gümrük vergileri ile nihai kullanımı nedeniyle indirimli gümrük vergisi oranı uygulanarak hesaplanan vergiler arasındaki fark teminata bağlanır. Buraya bir dipnot bırakalım; Nihai kullanım yalnızca gümrük vergisinde tamamen veya kısmen bir indirim sağlar. Gümrük işlemleri sırasında alınan ve gümrük vergisi dışında kalan vergilerde herhangi bir muafiyet ve indirim sağlamaz.

İzinde belirtilen üretim süresi sonunda, Gümrük İdaresi eşyanın beyan edilen amaçlar doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını kontrol etmek amacıyla, Yetkilendirilmiş Gümrük Müşaviri tarafından hazırlanmış NK1 tespit raporu talep edecektir. Bu rapor sonrasında rejimin doğru uygulandığına kanaat getirilince de ilk başta alınan teminat iade edilir.

Semra KARTAL

Gümrük Müşaviri

Kaynakça:

4458 Sayılı Gümrük Kanunu

Gümrük Yönetmeliği

4458 Sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Karar – 2009/15481

Gümrük Genel Tebliği (Nihai Kullanım) (Seri No:1)

Risk Yönetimi ve Kontrol Genel Müdürlüğü 2016/9 Sayılı Genelgesi

Gümrükler Genel Müdürlüğü 09.01.2004 tarih ve 000615 sayılı yazısı

Gümrükler Genel Müdürlüğü 23.03.2006 tarih ve 007191 sayılı yazısı

Yako Groups Afet Bölgesine Konteyner Üretimine Geçti

Merkez üssü Kahramanmaraş olan iki yıkıcı deprem, 10 ilde büyük kayıplara yol açtı. Her kesimden ‘Gün birlik beraberlik günü’ mesajı gelirken, ülkenin önde gelen sivil toplum kuruluşları ve şirketleri de yardım seferberliği başlattı. Konteynerden giyim ve gıda yardımına kadar birçok ihtiyaç için tırlar yola çıktı, çıkmaya devam ediyor. Bu kapsamda ihracat gücüyle öne çıkan Yako Groups, bir yardım kampanyası başlatarak depremzedelere destek olmak amacıyla konteyner üretimine geçti. Maliyetine konteyner üretimine başlayan firma, daha hızlı ve daha fazla üretim için gerek özel sektör gerekse sivil toplum kuruşlarına da destek çağrısında bulundu.

GÜNLÜK ÜRETİM KAPASİTEMİZİ ARTIRMAYA ÇALIŞIYORUZ

Deprem felaketinden etkilenen bölgeler için yardım hazırlığına girdiklerini ifade eden Yako Groups Yönetim Kurulu Başkanı Galip Ölmez: “Öncelikle depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyoruz. Türkiye’de yakın zamanda gerçekleşen depremler çok fazla insan ve topluluğun üzerinde yıkıcı etkiler bıraktı. Çabalarımızın etkilenenleri biraz olsun rahatlatmasını umuyoruz. Topluma karşı duyduğumuz sorumluluk çerçevesinde ilk saatlerden itibaren gerek Yako Groups olarak afet bölgesine destek olmak üzere çalışmalar yapıyoruz. Kendi imkan ve kabiliyetlerimiz ile inisiyatif göstererek, bölge halkına destek olmaya çalıştık. Ticari üretim faaliyetlerimizi durdurarak afet bölgesine destek olmak için konteyner üretimine geçtik. Taşımada da bizlere lojistik firmaları destek oldu.

Bu sebeple STK’lar başta olmak üzere tüm sektör temsilcilerinden daha da çok ve seri üretim için destek bekliyoruz. Çok üretmemiz ve yurttaşlarımızı sıcak barınaklara yerleştirmemiz gerekiyor. Şu anda en temel ihtiyaç yemek ve barınma. Soğuk günlerde tek oda konteynerlar ile destek sağlayacağız. Deprem bölgelerine göndereceğimiz konteynerler zorlu kış şartlarında dışarda kalan ailelere inşallah yardımcı olur. Tüm milletimizi milli görevimize ortak olmaya davet ediyorum Bu elim hadise karşısında tek yürek olarak, birlik içinde hareket ediyoruz..” Diye konuştu.

Kurum Başarısında Yeşil Yönetim Politikalarının Önemi

“Bir ulusun gerçek zenginliği, ağaç örtüsüyle ölçülebilir”

Richard St. Barbe Baker

Dünyadaki kaynakların sınırsızmış gibi kullanıldığı yılların ardından 21. yüzyıl itibariyle çevre sorunlarının insanların yaşamını ve ekosistemi tehdit eder hale gelmesi devletleri çevre konusunda çalışmalara itmiştir. Hatta ülkelerin kendi başlarına çözüm yolları geliştirmelerinin de yeterli olmayacağı anlaşılarak uluslararası iş birlikleri ve çevre politikaları geliştirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Son 20 yılda, örgütlerin ürettikleri ürün ve hizmetlerin çevresel ve kaynak bazlı sonuçlarına ve uyguladıkları süreçlere daha fazla dikkat etmeleri yönündeki baskılar katlanarak artmaktadır.

Çevre, insanların içinde yaşadığı ve hayatlarını devam ettirmeleri için kaynaklar sunan bir ortamdır. Aynı zamanda çevre örgütler için de ekonomik bir kaynaktır. Örgütler, çevreden elde ettikleri kaynaklar sayesinde faaliyetlerini gerçekleştirmektedir. Bu kaynakların tükenip yok olması, çevrenin kirlenmesi toplumun sağlığını bozacağı gibi, örgütler için de yeni kaynak bulunamamasına neden olmaktadır. Çevre kirliliğinin artması, doğanın bozulması, ekonomik kalkınmanın tek başına yetersiz hale gelmesi, tüm dünyada çevreyle ilgili ekolojik dengenin sağlanması gerektiğini gündeme getirmiştir.

Örgüt, toplum ve çevre ilişkisi sonucu ortaya çıkan kavram ise yeşil yönetimdir. Çevreye duyarlı bir örgüt, çevre dostu yönetim olarak da adlandırılabilen Yeşil Yönetim yaklaşımı, örgütlerin faaliyetlerinde çevre odaklı hareket etmeleridir. Yeşil yönetim, örgütlerin sahip olması gereken sorumluluklar içerisinde yer alan çevresel sorumlulukları benimsemesi ve bu sorumlulukları tüm süreçlerine dahil etmesini kapsamaktadır.

Günümüz örgütlerinde küreselleşmenin etkisiyle açık sistem içinde sürekli ve hızlı bir şekilde değişen çevre koşullarına göre iş süreçlerini yeniden tasarlayarak sürdürebilirliğin sağlanması temel bir faaliyettir. Dolayısıyla geleceğin örgütlerinin tasarlanmasında çevre politikalarının uygulanmasıyla gerçekleşeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Günümüzde kurumsal başarıyı yakalayabilmenin bir koşulu da yeşil yönetim politikaları olmaktadır. Yeşil yönetim politikalarının uygulanmaya geçilmesi bir kurumun gelecek vizyonu için önemli ve değerlidir. Kurum bu vizyon doğrultusunda geleceğe yönelerek, bu vizyon doğrultusunda kurumsal hedeflerini ve alt hedeflerini belirleyecektir. Aynı zamanda kurum bu politika uygulamaları doğrultusunda ortaya koyacağı performansla rakipleri arasından sıyrılarak, rekabet gücünün artırabilecektir. Bu amaçla çalışmada, yeşil yönetim politikalarının örgütlerin başarısına sağlayacağı katkılar incelenmektedir.

Yeşil Yönetim Politikaları

Yeşil yönetim, örgütsel faaliyetlerin tamamının çevresel sorumluluk bilinci ile yapılması anlamına gelmektedir. İşletmenin süreçleriyle ilgili atılacak tüm adımlarda çevrenin korunması ve doğanın faydasını koruma sorumluluğu ön planda tutulmalıdır. Çevrenin korunması ve ekonomik büyüme kavramlarının uzun vadeli ve bütünleşmiş şekilde düşünülmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Yeşil yönetim, sürekli iyileştirme üzerine odaklanan bir kavram olması nedeni ile sürdürülebilirliğinin sağlanmasında önemlidir. Bununla birlikte, sürdürülebilirliği sağlamak için de örgütlerde çevresel faaliyetlerin uygulanması zorunluluğu, operasyonel faaliyetlerin yeniden tanımlanması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Uluslararası kapsamda bu değişimi tetikleyen nedenler ise şunlardır:

  • Çevresel mevzuatların katlanarak artması ve yasal gerekliliklerin yaygınlaşması, çevresel endişeleri ürün geliştirme konularına dâhil edilmesi
  • Çevreye duyarlı “yeşil” tüketicilerin bulunduğu niş bir pazar ortaya çıkması
  • Çevre örgütlerinin prestijinin artması ve bunların çevreye zarar veren işletmelere karşı harekete geçmeleri doğrultusunda yerel bilinç oluşturmaları
  • İşletmelerin doğal kaynakları kullanarak eko-verimliliği sağlarken, üretim maliyetlerini düşürebildiklerini ve kalite yönetimini geliştirebildiklerini keşfetmeleri
  • Günümüzde çevresel performansın yüksek olmasının işletmeler açısından önemli bir rekabet avantajı olarak görülmesi

Örgütler yeşil yönetim anlayışına uygun faaliyetler açısından başarılı olabilmeleri için benimsemeleri gereken dört amaç vardır. Bunlar:

  • Örgütler, yaptıkları faaliyetlerin çevreye verdiği etkileri belirlemeli ve kontrol etmelidir.
  • Örgütler, çevre yönetim sistemi kurmalıdır. Bu sistem, çevre politika, program ve amaçları içermelidir.
  • Tepe yönetici, örgütün çevre politikasını tanımalı ve bu politika, çevreyi korumayı ve sürekli gelişmeyi kapsamalıdır.
  • Örgütler, çevre ile ilgili konularda sosyal sorumluluklarının farkında olmalı ve çalışan personelin çevreye duyarlı olması konusunda eğitim imkânı sağlamalıdır.

Yeşil yönetimde işletmelerin başarılı olabilmesi için en tepe yönetimin çevre bilinci konusunda ciddi bilgisi bulunmalıdır. Üst yöneticiler, örgütün kendi içerisinde en alt kademeye varıncaya kadar çalışanları sürekli bir şekilde çevre konusunda bilgilendirilmesi, bu konuda uygulamaya konulan üretimsel, yasal ve sosyal süreçlerin koordineli bir biçimde yürütülmesini sağlamalıdırlar.

Taylor (1992) tarafından yapılan çalışma neticesinde ortaya konulan “yeşil yönetim çarkı” örgütlerde yeşil yönetim düşüncesinin nasıl işlendiğini ifade etmektedir. Yeşil yönetim çarkı Şekil 1’de verilmiştir.

Şekil 1. Yeşil Yönetim Çarkı

Örgütlerin çoğu çevresel denetimi üstlenmesine karşın, yeşil yönetim örgütlerin çevre mevzuatına ne kadar iyi uyduğunun aksine bütün sistemi değerlendirmeyi gerektirmektedir. Denetimler, sadece örgütün iç işleyişiyle sınırlanmamaktadır. Yeşil yönetimin amaçlarına ulaşmak için oluşturulan strateji, örgüt içerisinde her seviyede biçimlendirilerek belirgin kılınmalıdır. En önemli zorluk, politika ve stratejilerin uygulanmasını sağlamaktır, çünkü bunlar ancak uygulanabildiği ölçüde başarılı olmaktadır.

Yeşil yönetim politikalarının hazırlanmasında üç unsur önem taşımaktadır. Bunlar; yeşil tasarım, yeşil ürün ve yeşil istihdamdır.

Yeşil Tasarım

1980’li yıllardan itibaren çevreyle ilgili kaygıların artmasıyla beraber hükümetler, sivil örgütler, bilim adamları ve bazı sosyal sorumluluk sahibi örgütler tarafından daha çevreci yaklaşımlar izlenmesi için çeşitli çalışmalar yürütülmeye başlanmıştır. Başlangıçta, sadece üretim süreci sonrasında oluşan atıklar üzerine odaklanılarak alınan önlemlerin ve yapılan yasal düzenlemelerin, ürünün çevresel etkilerinin azaltılmasında çok da etkili olmadığının görülmesiyle ürünün tüm yaşam döneminin dikkate alındığı daha bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi gerekliliği doğmuş ve “Yaşam Dönemi için Tasarım” (Design for Life Cycle, DfLC) kavramı ortaya çıkmıştır.

DfLC; bir ürünün fikir olarak yaratılmasından üretimine, kullanımından imha edilmesine, hatta geri kazanılmasına kadar olan tüm yaşam dönemine bir bütün olarak bakan bir kavramdır. DfLC; kirlilik önleme ve kaynak koruma stratejilerini, daha ekolojik ve ekonomik sürdürülebilir ürün sistemleri ile bütünleştiren proaktif bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım; bir ürünün, yaşam döneminin her bir aşamasının çevre üzerinde yarattığı etkiyi dikkate alarak bu etkilerin azaltılmasını amaçlamaktadır. Çevreyle ilgili kaygıların belirgin bir şekilde artmasıyla bu kavram, “Çevre için Tasarım”a (Design for Environment, DfE)” dönüşmüştür. 1980’lerin ortalarında ise yeni bir yaklaşım olan endüstriyel ekoloji kavramı ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımda endüstriyel sistemlerdeki madde ve enerji akışını ve bu akışın çevresel etkilerini ayrıca teknoloji, uygulamaların bu akış üzerinde yarattığı etkileri de bütünleştirerek anlamaya çalışır. Bununla birlikte endüstriyel ekoloji üretim evrelerini inceleyerek atıkların girdi olarak geri kazanımını, ürünün çevresel etkilerinin düşünülerek yeniden tasarlanmasını kapsamaktadır.

Yeşil Ürün

Yeşil ürün, dünyayı kirletmeyen, doğal kaynakları bitirmeyen ve geri dönüştürülebilen ya da değeri korunabilen ürünlerdir. Yeşil ürünün özellikleri şunlardır:

  • İnsan ya da hayvan sağlığına tehlikeli olmamalı,
  • İmalat, kullanım ya da ortadan kaldırma süreçlerinde çevreye zarar vermemeli,
  • İmalat, kullanım ya da ortadan kaldırma boyunca aşırı miktarda enerji ve diğer kaynakları tüketmemeli,
  • Fazla ambalaj ya da kısa yaşam süresi nedeni ile gereksiz atığa neden olmamalı,
  • Gereksiz kullanımı gerektirmemeli ya da hayvanlara işkence yapılmamalı,
  • Çevreye zararlı malzemeleri içermemelidir.

Örgütler, tüketicilerin artan çevresel endişelerine çeşitli yeşil ürünler sunarak cevap verme çabasındadırlar. Çevresel bilincin artması, çevre dostu ürünlere olan talebi yükseltmiştir. Yeşil ürün üreten örgütler, çevreye zarar vermemek ve avantaj sağlamak için ürettikleri ürünlerin enerji ve kaynakları koruyarak hava kirliliği ve benzeri olumsuzlukları ortadan kaldırarak, çevreyi korumayı amaçlamaktadır.

Yeşil İstihdam

Yeşil ekonomi, ekonominin yenilenebilir enerji, araştırma-geliştirme, yapım inşaat, ulaştırma, sanayi, tarım ve ormancılık vb. birincil sektörlerinde uygulanmaktadır. Düşük karbon teknolojileri ve sürdürülebilir ekonomilerde çevre kalitesini iyileştirmek ve ekosisteme gelecek zararları ortadan kaldıracak veya korunmasını sağlayacak güneş panellerinin kurulması, bio-yakıt ve hibrit araç üretimi, organik tarım, yalıtım, rüzgâr tribünleri inşası vb. işler yeşil işler olarak tanımlanmaktadır. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre yeşil ekonomi, çevresel riskleri ve ekolojik kıtlıkları azaltan ve çevreyi tahrip etmeden sürdürülebilir kalkınmayı amaçlayan bir ekonomi olarak tanımlanmaktadır. Yeşil ekonomi, ekonomik büyüme ve çevresel sürdürülebilirlik arasında bağlantı kuran önemli bir kavramdır.

Yeşil Yönetim Politikalarının Örgütlere Sağladığı Yararlar

Yeşil yönetim, taraflarını ödüllendiren bir yönetim anlayışıdır. Maliyet azaltma ve geliştirilen verimlilik, yeni pazarlar, geliştirilmiş kurumsal imaj, yeni ürün ve hizmetlerin satışında fırsatlar, gelişmiş rekabet durumu, daha motive olmuş bir işgücü, sanayi ve kamu politikalarında gündemi belirleme becerisi olarak işletmelere sağladığı faydaları sıralamaktadır.

Örgütler, karlılıklarını arttırmak ve çevreyi korumak arasında bir denge noktası bulmak zorundadırlar. Böylelikle kar elde etmek, varlıklarını sürdürebilmek ve topluma hizmet etmek hedeflerini topyekûn başarabileceklerdir. Örgütlerin yeşil yönetim anlayışını benimseyerek, politika ve uygulamaları doğrultusunda elde ettikleri faydalar Porter ve Van Der Linde (1995: 145) tarafından iki sınıfta değerlendirilmektedir:

  1. Ürün Yararları: Yeşil yönetim uygulamalarının geliştirilmesi ile kalitesi iyileştirilmiş, daha güvenilir, daha düşük maliyetli, ambalaj maliyetleri azaltılmış, üretim sürecinde kaynakların daha verimli kullanıldığı ve atıklarının elden çıkarılma maliyetlerinin azaltıldığı ürünler elde edilebilir.
  2. Süreç Yararları: Üretim girdilerinin işlenmesinde daha yüksek verimlilik, yeniden kullanım veya geri dönüşüm imkânları ile maliyet avantajları elde edilecektir. Süreç getirilerinin artması, daha detaylı bir denetim ve bakım sayesinde zaman kayıplarında ve firelerde azalma, enerji kullanımında tasarruf, malzemelerin denetim ve yönetim maliyetlerinde iyileşme, daha güvenilir işyeri koşulları, atık yönetimi, elden çıkarma maliyetlerinde iyileşme, etkin ve verimli süreç yönetimi yeşil yönetim uygulamaları ile süreçlerde elde edilen kazanımlar olarak sıralanabilir.

Yeşil yönetim politikalarının uygulanması örgütlerde; pazar payının artması, yeni pazarlara girme şansının yükselmesi, ürün ve hizmet fiyatlarının düşmesi, hizmet kalitesinin artması, müşteri tatmini, maliyet avantajı, tesis imajı, rekabet avantajı, kârlılık artışı ve verimlilik gibi birçok konuda başarı anlamında çok fazla katkı sağlamaktadır. Örgütlerin yeşil yönetim politikalarına sahip olmalarının örgüt yönetimine ne gibi faydalar sağladığı konusunda araştırmalar yapılmıştır. Örgütlerin yeşil yönetim faaliyetlerini uygulama nedenleri üzerine yapılan araştırma sonuçlarına göre örgütler:

  • Çevresel performansın sürekli arttırılmasını sağlamak,
  • Halkla ilişkiler faaliyetini iyi bir şekilde devam ettirmek,
  • Çevreyle ilgili maliyet nedenlerini araştırmak ve maliyet kontrolü yapmak,
  • Sektör ve devlet ilişkilerini güçlendirmek,
  • Enerji etkinliğini sağlamak,
  • Atıkları azaltmak,
  • Zamanın etkin kullanımını sağlamak,
  • Yenilenebilir enerji kaynaklarını korumak,
  • Toksik maddelerin kullanımını azaltmak,
  • Çalışma koşullarını iyileştirmek ve sağlıklı ortamlar yaratmak amacıyla yeşil yönetim faaliyetlerini uygulamaya başladıklarını belirtmişlerdir.

Örgütlerin çevreye bakışı geleneksel yönetim anlayışında olduğu gibi çevreyi sadece “çevreye hâkim olma”, “çevrenin bir kaynak olarak görülmesi” çevre kirlenmesine sebep olan atıkların “dışsallıklar olarak değerlendirilmesi” anlayışından, yeşil yönetim anlayışında hakim olan “doğayla uyum içinde olma”, “doğal kaynakların sınırsız olmadığının farkına varılması”, “kirlilik ve atıkların yönetilmesi ve minimize edilmesi” düşünce sistemine geçilmesine ve giderek çevrenin öneminin kavranmasına ve çevrenin daha çok dikkate alınmasına neden olmuştur. Bunun yanı sıra örgütlerin, yasal mevzuatlara uyma zorunluluğu, tüketici baskıları ve diğer itici güçler örgütlerin yeşil politikalar geliştirmesine ve uygulamasını, atıklarını sıfırlamasını sürdürülebilirliklerini, rekabet güçlerini artırması açısından zorunlu kılmaktadır.

Örgütlerin yeşile daha fazla yatırım yapmaları diğer bir ifadeyle, yeşil yönetim anlayışına uygun faaliyet ve politikalara öncelik vermelerinde, tepe yönetimin desteğinin olması kadar söz konusu bu desteğin sürekliliği de önemli olmaktadır. Bu nedenle yeşil yönetim anlayışının başarılı olması için örgütlerde yeşil yönetim politikaları tepe yönetim tarafından desteklenmeli ve bu uygulamalara süreklilik kazandırılmalıdır. Uygulamaların başarılı olması ve sürekliliğinin sağlanması için bu konuda ayrıca sürekli denetimlere önem verilmelidir.

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT

Nişantaşı Üniversitesi İşletme Bölüm Başkanı &

Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

www.gozdemert.com

gozde.mert@nisantasi.edu.tr

mertgozde@yahoo.com

 

Detaylı bilgiler için aşağıdaki kitabı okuyabilirsiniz:

Mert, G. (2022). Green Management Policies for Corporate Success, Ed. Bülent Akkaya, Kittisak Jermsittiparsert, Ayşe Günsel, Handbook of Research on Current Trends in Asian Economics, Business, and Administration, IGI Global, ABD.

Maden İşçileri Dört Koldan Depremin Yaralarını Sarıyor

Madenciler dört koldan depremin yaralarını sarıyor.Madenciler iş makinalarını, arama kurtarma ekiplerini deprem bölgelerine sevk etti.Madenciler, enkaz altındaki canları kurtarıyor, yolları havaalanlarını tamir ediyor.

Türkiye’de bugüne kadar yaşanan tüm doğal afetlerde yaraları sarmak için insan gücü ve makine ekipmanıyla ilk refleks gösteren Türk madencilik sektörü, Kahramanmaraş depreminde de çok hızlı ve organize bir şekilde harekete geçti. Türk madencilik sektörü dört koldan depremin yaralarını sarmak için çırpınıyor.

 

Kurtarma Ekibi Deprem Bölgesinde

Türkiye Madenciler Derneği organizasyonunda Türkiye genelindeki madencilik firmalarından arama kurtarma konusunda yetkin 4 bin 63 kişilik bir ekip deprem bölgelerinde enkaz altında kalan vatandaşlarımızı kurtarmak için sahada yerini aldı. Deprem bölgesinde arama kurtarma faaliyetlerine katılan madencilerin sayısı sürekli artıyor.

İş Makinaları Yolları, Havaalanlarını Tamir ediyor, Enkaz Kaldırıyor

Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6’lık depremler Türkiye‘de büyük bir yıkıma yol açarken, Türk madencilik sektörü deprem bölgesinde en çok ihtiyaç duyulanlar listesinin başında yer alan iş makinalarının deprem bölgesine gönderimi için İstanbul Maden İhracatçıları Birliği, Ege Maden İhracatçıları Birliği, Türkiye Madenciler Derneği, TÜMMER’in öncülüğünde, Madencilik sektöründeki 18 STK’nın yer aldığı Madencilik Platformu 24 saat kesintisiz mesai yürütüyor.

Türkiye’de 110 bin kilometrekarelik alanda, 4 coğrafi bölgede, 10 ilde 15 milyon insanımızı etkileyen büyük bir afetle karşı karşıya olduğumuza dikkati çeken Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Alimoğlu, “Bu ortamda bizlerin maden sahalarında çalışmalarını sürdürmesi düşünülemez. İş makinalarını deprem bölgesine göndermek isteyen çok fazla üyemiz var. Deprem bölgesi de çok büyük. Bu ekipmanları kullanabilecek operatörlere de ihtiyaç var. Lojistik olarak da atılması gereken adımlar var. Doğru eşleşmeleri yapabilmek için İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nden Devrim Taşkıran (0 549 454 00 25)‘ın başında olduğu bir ekibi görevlendirdik. Madencilerimizden bu ekiple iletişime geçmelerini bekliyoruz. Şu anda İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Muğla, Denizli, Afyonkarahisar  başta olmak üzere 81 ilimizden ekskavatör, loder, kamyon, treyler çekici, iş makinaları ve bu makinaları kullanacak operatörler deprem bölgesinde kullanılmak üzere yola çıktı. Deprem bölgesine ulaşan iş makinalarının bir kısmı enkaz kaldırırken, bir kısmı bozulan yolların, havaalanlarının tamirinde görev yapıyor” şeklinde konuştu.

Türkiye’de Çalışan Çinli Madenciler Yardıma Koştu 

Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Alimoğlu, madencilerin deprem bölgesindeki çalışmalarının son enkaz kaldırılana kadar süreceğini belirtti.

Deprem olduğunda İngiltere’de “Doğal Taş Sektörel Ticaret Heyeti”nde olduklarını dile getiren EMİB Başkanı Alimoğlu, depremzede insanlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak için Ticaret Bakanlığı’yla hızlı bir şekilde iletişime geçtiklerini vurguladı. Başkan Alimoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Ticaret Bakanlığımızdan, depremzede vatandaşlarımızın ihtiyacı için ayni yardım iznini hızlı bir şekilde aldık. İzmir Valiliğimizin izniyle, Ege İhracatçı Birlikleri’mizin içinde yer aldığı iş dünyasından 36 STK’nın dahil olduğu ‘İzmir Yardıma Koşuyor’ isimli kampanya kapsamında diğer birliklerimizin yaptığı gibi ayni yardım alarak ihtiyaç sahipleriyle buluşması için AFAD’a teslim ettik. Türkiye’de faaliyet gösteren Çinli madencilerde deprem bölgelerine yardım için insanüstü gayret gösteriyor. Hemen 1 TIR dolusu insani yardımı toplayarak deprem bölgesine sevk ettiler. 1 milyon TL’lik nakdi yardımda bulundular. Çinli dostlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.”

Madenciler Kan İhtiyacı İçin Seferber Oldu

Madenciler, iş makinaları ve ayni yardım yanında depremde yaralanan vatandaşlarımızın kan ihtiyacı içinde harekete geçti. Başkan Alimoğlu, “Maden sektöründe gerek işverenlerimiz, gerekse işletmelerimizde çalışan işçilerimiz kan verme konusunda bir yarışa girdiler. Madencilik sektörü mensuplarımızın Kızılay Kan Merkezlerine transferlerini organize ettik. Kana ihtiyaç oldukça bu çalışmaları sürdüreceğiz” diye konuştu.

EMİB YK Üyesi Mehmet Şen Koordinatör Atandı

Deprem bölgelerine yapılacak yardımlar için Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Şen’i Koordinatör olarak görevlendirdiklerini aktaran Başkan Alimoğlu, AFAD tarafından ilan edilen ihtiyaç listesine göre; gıda, hijyen, battaniye, uyku tulumu ve diğer ayni yardımları göndermek isteyen madencilerin yardımlarının ihtiyaç sahiplerine ulaşması için; Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan’ın girişimleriyle  Muğla Milas Bodrum Havalimanı’ndan kalkacak askeri kargo uçağına yardım malzemelerinin ulaştırılmasına aracılık ettiklerini, bundan sonraki süreçte yardımda bulunmak isteyen Madencileri, ‘İzmir Yardıma Koşuyor’ isimli kampanyaya sevk etmeyi sürdüreceklerini belirtti.

Hayatımız Maden Çalıştayı Ertelendi

Ege Maden İhracatçıları Birliği olarak, madenlerin insan hayatındaki önemi hakkında kamuoyunu bilgilendirmek için 2023 yılında Hayatımız Maden Çalıştaylarının 5.‘sini yapmayı planladıklarını hatırlatan EMİB Başkanı İbrahim Alimoğlu, “Türkiye büyük bir depremle sarsıldı. O nedenle enerjimizi depremin yaralarını sarmaya kanalize ediyoruz. Hayatımız Maden Çalıştayı”nı 2024 yılına öteleme kararı aldık. Depremin yol açtığı son enkaz kaldırılana kadar deprem bölgelerindeki çalışmalarımız kesintisiz devam edecek” diyerek sözlerini noktaladı.

Deprem Türkiye’yi Yasa Boğdu, Kamu İhaleleri Ertelendi

Kamu İhale Kurumu 6/2/2023 tarihinde ülkemizde meydana gelen depremlerden (mücbir sebep) etkilenen illerde (Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Malatya, Osmaniye, Hatay ve Kilis) yapılacak ihaleler ile bu illerdeki aday veya isteklilerin katılacağı ihalelerine ve kamu ihale sözleşmelerinin uygulanmasına ilişkin olarak aşağıdaki kararları aldı;

1) İhale tarihi 7/2/2023 – 17/2/2023 tarihleri arasında (bu tarihler dahil) olan ihaleler ihale tarihinden itibaren iki hafta sonra aynı saatte yapılmak üzere ertelenmiştir.

2) İhale tarihi 20/2/2023 tarihinden sonra (bu tarih dahil) olan ihalelerde, deprem felaketi nedeniyle önceden ilan edilen ihale tarih ve saatine kadar ihaleye yeterli sayıda teklifin ulaştırılamayacağının ve/veya ihalede rekabet ortamının sağlanamayacağının idarece öngörülmesi halinde, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 29 uncu maddesi uyarınca, ihale dokümanı alanların son teklif verme gününden en az on gün öncesinde bilgi sahibi olmalarını temin edecek şekilde zeyilname düzenlenerek son teklif verme süresinin uzatılabileceği,

3) Belgelerdeki bilgi eksikliğinin tamamlanması, aşırı düşük teklif açıklaması yapılması veya yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen bilgi ve belgeleri tevsik edici belgelerin sunulması için isteklilere verilecek sürenin belirlenmesinde, bu belgelerin temininde deprem felaketinden kaynaklanabilecek muhtemel sorunların göz önünde bulundurulması,

4) Sözleşme imzalama tarihi 7/2/2023 – 17/2/2023 tarihleri arasında (bu tarihler dahil) olan işlerde, ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibinin mücbir sebep haline bağlı olarak sözleşmeye davet süresinin uzatılmasını talep etmesi halinde idarece sözleşmeye davet süresinin uzatılmasına,

5) 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun 10 uncu maddesinde doğal afetler mücbir sebep halleri arasında sayılmış olduğundan, 6/2/2023 tarihinde ülkemizde meydana gelen depremlerden etkilenen illerde (Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa) yürütülen kamu ihale sözleşmelerine veya bu illerde faaliyet gösteren kişilerin diğer illerde yürüttüğü ve depremlerden etkilenen sözleşmelere ilişkin mücbir sebep talepleri için Kamu İhale Kurumuna ayrıca başvuru yapılmasına gerek bulunmadığı; yükleniciler tarafından idarelere mücbir sebep başvurusunda bulunulması halinde, doğrudan idareler tarafından somut olayın niteliğine göre bu hususta süre uzatımı verilmesi, sözleşmenin feshi veya başvurunun reddedilmesi seçeneklerinden birine karar verilebileceği,

6) Depremlerden etkilenen illerde ortaya çıkan ihtiyaçların karşılanması amacıyla, devam eden kamu ihale sözleşmelerinde kullanılan iş gücü, iş makinesi, teçhizat ve ekipmanların ilgili kurum ve kuruluşların koordinasyonunda bölgeye sevk edilmesine ilişkin talepler karşısında, idarelerce yüklenicilere herhangi bir cezai işlem uygulanmaksızın gereken kolaylığın sağlanmasına karar verilmiştir.

Bu vesile ile 06.02.2023 tarihindeki depremlerde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet yaralılara acil şifalar diliyorum.

Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen