Enflasyon

ENFLASYON

Enflasyon için hayat pahalılığı diyelim.

Devletin resmi kurumu TÜİK, Temmuz ayı resmi enflasyon rakamlarını açıkladı.

TÜİK, Temmuz 2022 dönemine ilişkin tüketici enflasyonunu açıkladı.

Buna göre tüketici fiyatları temmuz ayında yüzde 2.37 arttı. Yıllık enflasyon yüzde 79.6 oldu. Beklenti yıllık yüzde 80 seviyelerindeydi.

TÜKETİCİ FİYAT ENDEKSİ, TEMMUZ 2022

Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık %79,60, aylık %2,37 oldu

TÜFE’deki (2003=100) değişim 2022 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre %2,37, bir önceki yılın Aralık ayına göre %45,72, bir önceki yılın aynı ayına göre %79,60 ve on iki aylık ortalamalara göre %49,65 olarak gerçekleşti.

Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup %25,79 ile haberleşme oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %119,11 ile ulaştırma oldu.

Kaynak: https://www.medyatava.com/haber/temmuz-ayi-enflasyon-rakamlari-aciklandi-tuik-temmuz-2022-enflasyon-oranini-acikladi-aylik-24-yillik-enflasyon-7960_265673

Ana harcama grupları itibarıyla 2022 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre en az artış gösteren ana grup %-0,85 ile ulaştırma oldu. Buna karşılık, 2022 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %6,98 ile sağlık oldu.

TÜİK’in yukarıdaki grafiğinden yola çıkarak haberleşmenin yıllık değişimi sadece % 25.79 imiş. İnsaf yahu. Bu rakamı yazarken eliniz titremedi mi, vicdanınız sızlamadı mı? Bir mektubu kargo ile göndermek için kargo şirketine gittiğinizde geçen sene 15 Lira olan kargo bugün (Temmuz 2022) itibariyle 50 – 60 Liradır. Hangi % 25.79’dan bahsediyorsunuz ?

Enflasyon % 80’nin altında % 79.60’da kaldı.

Hiçbir koşulda % 14’lük gösterge faizin değiştirilmediği günümüz ekonomisinde faizlerin, enflasyonun gerisinde kaldığı bir gerçekti. Tasarruf sahipleri negatif getiri elde etmekte ve zarar etmektedir.

ÜLKEMİZ VE DİĞER ÜLKELERDEKİ ENFLASYONLAR

Ülkemizdeki enflasyon oranı TÜİK’e göre % 79.60 olmasına karşın diğer ülkelerdeki enflasyon oranları, ülkemizdeki enflasyon oranlarından oldukça geridedir. Ancak ülkemizdeki mal fiyatları, diğer ülkelerdeki fiyatları ile yarışır durumdadır.

ÜFE VE TÜFE ARASINDAKİ MAKAS AÇILDI

Sanayici malını % 144.60 maliyetle üretmekte ancak % 79.60 oranındaki fiyatla satmaktadır.  Önümüzdeki birkaç ay içinde ÜFE rakamı olan % 144.60 maiyet TÜFE rakamlarını etkileyecek.  Üretici yüksek fiyata üretip yarı fiyatına malını satacak değil ya? Önümüzdeki kısa dönem içinde ÜFE rakamı olan % 144.60’dan dolayı fiyatlar daha da artacak, enflasyon daha da yüksek seyredecek.

Rakamlar böyle söylüyor.

Ancak üç ay sonra TÜFE enflasyon rakamı yükseleceğine düşerse şaşırmayın. Ben çarşı pazarda gördüğüm fiyatlar karşısında şoke olurken TÜİK’in enflasyonu düşük göstermiş.

Geçtiğimiz senenin Temmuz ayı ile 2022 yılının Temmuz ayındaki ürünlerdeki fiyatlar TÜİK’in açıkladığı gibi % 79.60 artmayıp, en az artış, en insaflı artış % 100 ila % 600 oranında. Yılbaşı geldiğinde ise memur, işçi ve emekliler TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına göre zam alacaktır. Bu şekilde üç, dört yıl gelir kaybına uğrayarak maaş zammı alacak olan çalışan ve emeklilerin alım gücü günden güne eriyecektir.

Reşat BAĞCIOĞLU

 

Ticaretle ilgili alım-satım ve danışmanlık taleplerinizi, https://satinalmadergisi.com/ticaritalep/ sayfasından iletebilirsiniz.

Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirliği Şartları Üzerine Bir Değerlendirme

Yetkilendirilmiş gümrük müşaviri (YGM); ekonomik etkili gümrük rejimleri, nihai kullanım, basitleştirilmiş usul uygulamaları ve diğer gümrük işlemlerinin doğru uygulanması için Ticaret Bakanlığı’nca belirlenen tespit işlemlerini yapmak üzere yetkilendirilen gümrük müşavirleridir. Gümrük müşavirlerinin, Bakanlıkça belirlenen tespit işlemlerini yapabilmeye hak kazanması için ise Gümrük Yönetmeliği’nin 576/1 maddesinde belirtilen niteliklere sahip olması gerekir. Bu niteliklerden biri de aşağıdaki paragrafta yer alan Gümrük Yönetmeliği 576/1-e maddesidir.

‘‘Ertelenmiş, hükmün açıklanması geriye bırakılmış, para cezasına veya tedbire çevrilmiş ya da affa uğramış olsalar bile kaçakçılık, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas, yalan yere şahadet, suç tasnii, iftira gibi yüz kızartıcı suçlar ile resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, vergi kaçakçılığı veya vergi kaçakçılığına teşebbüs suçları, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamı suçlar ile örgütlü suçlardan ceza almamış olmak’’

Belirtmek gerekir ki, yukarıdaki paragrafta yer alan nitelikler hem yetkilendirilmiş gümrük müşaviri hem de gümrük müşaviri olabilme şartlarındandır. Gümrük müşavirliği belgesini almaya hak kazandıktan sonra, yukarıda belirtilen fiillerden dolayı, gümrük idarelerince ya da adli makamlarca yürütülen bir inceleme ve soruşturma bulunması, mesleğin icrasına engel teşkil etmemekte, gümrük idarelerinde dolaylı temsilci olarak iş yapılmaya devam edilmektedir.

YGM olabilme şartları arasında, gümrük yönetmeliği 576/1-e maddesinde belirtilen fiillerden dolayı, gümrük idarelerince ya da adli makamlarca yürütülen bir soruşturma ya da kovuşturma olması hallerinde YGM başvurusu değerlendirilmeye alınmayacağı hükmü bulunmaktadır. Söz konusu inceleme, soruşturma ve kovuşturma süreçleri sonucunda herhangi bir mahkûmiyet kararı verilmediği taktirde, diğer bir deyişle bu süreçler gümrük müşaviri lehine sonuçlandığı durumda, başvurular değerlendirmeye alınmaktadır. Bununla birlikte; bu süre zarfında, gümrük müşavirleri dolaylı temsilci olarak gümrük idarelerinde her türlü işlemi takip edip sonuçlandırabilirler.

Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirliği Tebliği’nin 11. Maddesinde tespit işlemi yapılacak gümrük işlemleri belirlenmiştir. Bu işlemlerden biri de genel ve özel antrepolara ilişkin tespit işlemleridir. Bilindiği üzere gümrük antrepoları; gümrük gözetimi altındaki eşyanın konulması amacıyla kurulan yerlerdir. Gümrük antrepolarının açılıp işletilebilmesi için öncelikle yatırım izni alınması gerekmektedir. Antrepo açmak ve işletmek isteyen gerçek veya tüzel kişiler öncelikle, ilgili gümrük müdürlüğüne yatırım izni başvurusunda bulunurlar. Yatırım izni başvurusunun şartlarına bakıldığında, Gümrük Yönetmeliği’nin 518. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlardan mahkûmiyet kararı bulunmaması gerekir. Bahse konu suçlar ile YGM olabilme şartlarının belirtildiği Gümrük Yönetmeliği’nin 576/1-e maddesi bir arada değerlendirildiğinde benzer fiiller olduğu gözükmektedir.

Bununla birlikte, antrepo açma ve işletmek için aranan niteliklerin yer aldığı Gümrük Yönetmeliği 518/7 maddesi ‘‘antrepo yatırım izni, açma ve işletme izini başvuruları için, gümrük yönetmeliği 518/3 te sayılan fiillere ilişkin gümrük idaresi tarafından bir inceleme, araştırma ve soruşturma olması veya bu fillere ilişkin, gümrük idarelerince müdahil olunan bir dava bulunması halinde söz konusu inceleme, araştırma soruşturma veya dava sonuçlanıncaya kadar başvurula değerlendirmeye alınmaz’’ 24.09.2021 tarihli 31608 sayılı Resmi Gazete ile yürürlükten kaldırılmıştır.

Bahse konu yönetmelik değişikliği ile gümrük antreposu açmak ve işletmek isteyen kişiler için söz konusu fiillerden dolayı devam eden bir inceleme, soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin tamamlanılması beklenilmeden antrepo yatırım izni ve açma ve işletme izni verilebilir. Hemen belirmek gerekir ki, antrepo işleticileri hakkında yönetmeliğin 518/3 maddesinde belirtilen suçlardan kesinleşmiş mahkûmiyet kararı verilmesi halinde antrepo işletme izinleri iptal edilir.

1982 Anayasası’nın 38. Maddesinde masumiyet karinesi olarak bilinen ‘‘suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz’’ hükmü yer almaktadır. Bu bağlamda, söz konusu suçlardan dolayı, soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin bulunmasının antrepo açma ve işletme için izin verilmesine engel tekil etmeyeceği ile yapılan düzenlemenin yerinde olduğu söylenebilir.

Özelikle ülkemizdeki mahkemelerdeki iş yükü ve dava kesinleşme sürelerinin uzunluğu da dikkate alındığında, söz konusu yönetmelik maddesinin yürürlükten kaldırılması ile yargılama süreçlerinin sonunda belirtilen suçlardan dolayı bir mahkûmiyet kararı verilmemesi durumunda, kişiler için telafisi olmayan bir bekleme sürecinin meydana getireceği olumsuz durumların önüne geçilmiş oldu. Kaldı ki yukarıda da belirtildiği üzere, yargılama sonucunda söz konusu suçlardan mahkûmiyet kararı verilmesi halinde Gümrük Yönetmeliği 518/6 hükmü gereği antrepo işletme izinleri iptal edilir.

Bu düzenlemenin, YGM başvurusunda bulunan gümrük müşavirleri için de ele alınması gerekmektedir. Bilindiği üzere; YGM olabilme şartlarında biri de en az yedi yıl süre ile gümrük müşavirliği izin belgesine sahip olmaktır. Yedi yıl süre ile gümrük müşavirliği izin belgesine sahip olabilmek için ise bir yıl gümrük stajyeri, iki yıl gümrük müşavir yardımcısı olarak çalışmak gerekmektedir. Böylece yazılı sınav ve mülakat süreçleri dışında en az on yıllık bir süreç gerekmektedir.

4458 sayılı Kanununa göre, gümrük müşavirleri, her türlü gümrük işlemini takip ederek sonuçlandırabilirler. Ülkemizdeki gümrük işlemlerinin tamamına yakını dolaylı temsilci sıfatıyla gümrük müşavirleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Gümrük müşavirleri yapmış olduğu iş ve işlemlerden dolayı Gümrük Kanunu ve Gümrük Yönetmeliğinin aşağıda belirtilen hükümlerine göre sorumluluğu bulunmaktadır. Gümrük Kanunu 181/2 ye göre; ithalatta gümrük yükümlüğünde yükümlü beyan sahibidir. Dolaylı temsilde ise temsilcinin yükümlülüğü beyanda kullanılan verilerin yanlış olduğunu bildiği veya mesleği icabı mutat olarak bilmesi gerektiği durumlarla sınırlıdır. Bununla birlikte, gümrük yönetmeliğine 563. Maddesine göre, beyannamede imzası bulunan kişiler beyannamede belirtilen bilgiler ile beyannameye ekli belgelerin doğruluğundan ve rejimin gerektirdiği bütün yükümlülüklere uyulmasından sorumludurlar.

Bu sorumluluklar gereği gümrük müşavirlerinin, antrepo açmak ve işletmek isteyen kişilere göre hem gümrük idarelerinde hem de adli makamlarda inceleme, soruşturma ve kovuşturma süreçleri bulunma ihtimali çok daha fazladır. Özellikle, 5607 sayılı Kanun kapsamında gümrük muhafaza birimlerince yapılan inceleme süreçlerinde beyannamede imzası bulunan gümrük müşavirinin de mesleği icabı bilmesi gereken bir durum olup olmadığı hususları incelenmektedir. Söz konusu incelemeler ise işlemin durumuna göre çok uzun süreler sonunda sonuçlanabilmektedir. Bu inceleme süreçleri boyunca YGM başvurusunun değerlendirilmeye alınmamasının YGM olarak hizmet vermek isteyen gümrük müşavirleri için geriye dönük telafisi olmayan olumsuz durumlar meydana getirmektedir.

Tüm durumlar birlikte değerlendirildiğinde; antrepo açma ve işletme için iptal edilen yönetmelik hükmünün, antrepoların açılması için başvuru dosyalarının ön incelemesi işlemlerini yapan, gümrük müşavirleri için de düzenlenmesi ve Gümrük Yönetmeliği 576/2 hükmünde yer alan söz konusu fiillere ilişkin adli makamlarca veya gümrük idaresince yürütülen bir soruşturma veya kovuşturma olması hallerinde, soruşturma veya kovuşturma sonuçlanıncaya kadar değerlendirilemeyeceğine ilişkin yönetmelik maddesinin de yürürlükten kaldırılması gerekmektedir.

İlker ÇOLAKVERMİŞ

Kaynakça:

1982 Anayasası

4458 sayılı Gümrük Kanunu

Gümrük Yönetmeliği

Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirliği Tebliği

Etkili Pazarlama Yönetimi Nasıl Olmalıdır ?

İletişim teknolojisinin geldiği son nokta ile müşterinin gücü ve önemi daha da artmıştır. Bu gelişme karşısında dünya evrensel bir köye dönüşerek markalar ile tüketiciler arasında yaşanan olumlu ya da olumsuz her türlü şeyin büyük bir hızla kitlelere yayılmasına neden olmuştur. Bu noktada işletme sahiplerinin pazarlama yönetiminin elindeki kontrol edilebilir değişkenlerle karşısındaki kontrol edilemeyen değişkenler arasındaki dengeyi kurabilmesi önem teşkil etmektedir. Etkili pazarlama yönetimi için iyi bir pazarlama çalışanına ihtiyaç vardır. İyi bir pazarlama çalışanı ise, iyi bir ekonomist olmalı, siyasi-sosyal-teknolojik değişimlere duyarlı olmalı, değişimi çok iyi görebilmeli ve aynı zamanda da faaliyet alanını çok iyi bilmelidir. Çünkü; bilemediğimiz bir şeyi ölçemeyiz; ölçemediğimiz bir şeyi kontrol edemeyiz; kontrol edemediğimiz bir şeyi ise yönetemeyiz.

Pazarlama; iktisat, sosyoloji, antropoloji, istatistik gibi diğer disiplinlerden etkilenen eklektik bir bilim dalıdır. Bu sebeple de iyi bir pazarlama çalışanının, entelektüel ve aydın olması; iyi bir ekonomist olmasının yanı sıra; iyi bir iktisatçı, iyi bir sosyolog, psikolog, antropolog ve aynı zamanda da iyi bir istatistikçi olması gerekmektedir. Bu gerek pazardaki değişimleri öngörebilmesi gerek müşteri ihtiyaç ve beklentilerindeki değişimi anlayabilmesi gerekse de tüm bu değişimleri doğru bir şekilde yorumlayabilmesi ve analiz edebilmesi için önemlidir. pazarlama çalışanının tüm bu unsurları dikkate alarak doğru stratejileri belirlemesi ve stratejiye uygun bir şekilde süreci iyi yönetmesi gerekmektedir. Strateji belirlerken rakipler elbette önemli ancak daha da önemli olan müşterilerdir. Oyunun kurallarını yönlendiren bir rakip olmak için; müşteri odaklı olmak, müşterileri doğru anlamak, rakiplerin faaliyetlerini takip etmek ve hamlelerini çok öncesinden tahmin etmek, pazardaki riskleri ve fırsatları öngörmek, süreci doğru yönetmek son derece önemlidir. Özetle, pazarlama çalışanı iyi bir stratejist olmalı ve süreci iyi yönetmelidir.

Pazarlamada her şey araştırma ile başlar. Araştırmada his ya da deneyime dayalı bir yönetim yerine bilgiye dayalı bir yönetim söz konusudur. Pazar ve piyasalardaki gelişmeler, rakiplerin durumu, müşteri beklentisindeki değişim gibi göstergelerden yola çıkarak bu göstergelerle şirketlerin yönetilmesi gerekmektedir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda bu yaklaşım başarının anahtarını oluşturmaktadır. Bununla birlikte bütünleşik pazarlamanın doğru uygulanması da önemlidir. Pazarlama işin ta kendisidir ve haliyle pazarlama olmadan başarıya ulaşmak imkansızdır. Diğer departmanların varlığı ve faaliyetlerini sürdürebilmesi de pazarlama departmanının başarısına bağlıdır. Her ne kadar pazarlamanın önemi birçok işletme tarafından halen daha anlaşılamamış olsa da işletmelerin geleceği pazarlama ile inşa edilmektedir. Baz alınan finansal sonuçlar geriye dönük olduğundan geçmiş verilerle gelecek şekillendirilmesi mümkün değildir. Bunun için ürünü/hizmeti doğru strateji ile müşteriye sunmak gerekmektedir. Çünkü pazarda ikame birçok ürün bulunmakta ve değer yaratarak, farklı ve üstün özelliklere sahip olarak rekabette avantaj elde edilmekte ve başarıya ulaşılmaktadır. Yapılan bir diğer hata ise; pazarlama ve satış kavramlarının birbirleri ile karıştırılmasıdır. Satış, pazarlama karması elemanlarından olan tutundurma faaliyetleri başlığı altında incelenmektedir. Satış faaliyetleri işletmenin pazarlama faaliyetlerinin uygulanması olduğundan, pazarlamanın etkinliği satış faaliyetlerinin etkinliğine bağlıdır. Yani, satış pazarlamanın bir parçasıdır.

Değer yönetimi, müşteri ilişkileri yönetimi gibi kavramlar pazarlamanın giderek artan önemini gözler önüne sermektedir. Doğru pazarlama stratejisi ve çalışanların bu stratejiyi doğru anlaması işletmenin başarısını etkilemektedir. Bu yüzden de stratejileri tartışmak için zaman  yaratmak, bütçe ayırmak ve piyasanın değişen dinamiklerine bağlı olarak departmanların toplanma sıklığını belirlemek gerekmektedir. Önemli olan bir diğer nokta ise; pazardaki dinamikleri doğru anlamak ve yorumlamaktır. Özellikle global markalar ile yerel markaları karşılaştırdığımızda, global markaların gelişmekte olan piyasalarda pazardaki mevcut dinamiğe uyum sağlamak yerine kendi dinamiklerini pazara dayatmaya çalışmaları başarısızlığa sebep olmaktadır. Bu noktada yerli markalar ise yerel pazardaki dinamiğine daha hakim oldukları için müşteriyi daha iyi anlamakta ve müşteriye daha iyi hizmet sunmaktadırlar. Aslında üründen ziyade hizmetin ön planda olduğu anlaşılmaktadır. Bu yüzden de müşteri ilişkilerine ağırlık vermek önemlidir. İşletmeler, ancak müşteri ile büyüyebilir. Bu yüzden müşteriye yatırım yapılmalıdır. Peki nasıl? İşletmelerin yeni bir pazara girerken öncelikle çevre analizi yapmaları; hedef müşteri grubunun ihtiyaç ve beklentisini doğru anlamaları, rakiplerin konumunu ve rekabette üstünlük sağlayabilecek bir farklılığa sahip olup olmadıklarını anlamaları ve akabinde pazarlama stratejilerini bunlara uygun olacak şekilde belirlemeleri gerekmektedir.

Bugün bu kavramlara ek olarak; yaşadığımız dijital dönüşümle birlikte işletmelerin bu dönüşüme ayak uydurması ve her iletişim kanalında bulunması gerekmektedir. Bu noktada, işletmeler müşteri ilişkileri yönetimini sosyal medya kanalına da taşımalıdır. Dolayısıyla ön plana çıkan diğer bir nokta ise sosyal medya yönetimidir. Pazarlama çalışanlarının kontrol ve yönetim becerisini bu noktalarda da geliştirmesi gerekmektedir.

Doktorant Nilay SAYAN

Çerçeveleme Etkisi

ABD başkanlığı için aday olan Roosevelt, seçmenlere dağıtılmak üzere yaklaşık 3 milyon adet broşür bastırır. Hazırlanan bu broşürler trene yüklendikten sonra kampanya çalışanlarından birisi, broşürlerde kullanılan fotoğrafın üzerinde “Moffett Studios, Chicago” yazılı olduğunu fark eder ve fotoğrafın telif hakkının bu stüdyoya ait olduğunu öğrenir.

Fotoğraf broşürlere basılırken telif hakkı ödenmemiş ve yasal olarak kullanılması için izin alınmamıştır. Fotoğrafın telif hakkı ödenerek broşürlerde kullanılmaya devam edilmesi durumunda ise her bir broşür için stüdyoya 1 dolar yani toplamda 3 milyon dolar ödenmesi gerekecektir. Broşürlerin yüklendiği trenin hareket saati yaklaşmaktadır ve kampanya ekibi nasıl hareket etmesi gerektiği konusunda kararsızdır. Roosevelt’in seçim kampanyası yöneticisinin aklına bir fikir gelir ve fotoğrafın telif hakkını elinde bulunduran stüdyoya bir telgraf çeker. Telgrafta “Roosevelt’in seçim kampanyasında dağıtılacak broşürlerde kullanılmak üzere telifli bir fotoğraf arıyoruz, ülke genelinde tanınmanızı sağlayacak olan bu büyük fırsatı size vermemiz karşılığında bize ne kadar ücret ödemek istersiniz?” Yazar. Olanlardan habersiz olan stüdyo ise telgrafı “250 dolar teklif etmekten memnuniyet duyarız” şeklinde cevaplar. Bu akıllıca hareket sonucunda; Roosevelt’in seçimlerde kullanacağı 3 milyon dolar bütçeden eksilmemiş olur, stüdyodan gelen 250 dolar bağış hanesine yazılır ve seçim kampanyası sorunsuz bir şekilde yürütülür.

Müzakerelerden halkla ilişkilere birçok farklı alanda kullanılan “Çerçeveleme Etkisi” olarak adlandırılan bu yöntem, bilişsel bir önyargıdır ve seçeneklerin olumlu veya olumsuz çağrışımlarla sunulma tarzının insanların kararlarını etkilemedeki gücünü gösterir.

Çerçeveleme etkisinin kullanıldığı meşhur vakalardan bir diğeri ise üzerine kahve dökülen bir kadının davasında yaşanmıştır.

1992 senesinde Stella Liebeck isminde bir kadın, McDonald’s’dan bir bardak sıcak kahve sipariş eder. Kahve yanlışlıkla Liebeck’in üzerine dökülerek 3.derece yanıklara sebep olur ve Liebeck, McDonald’s’dan yaralarının tedavisi için 20 bin dolar talep eder. McDonald’s ise en fazla 8 bin dolar ödeyebileceğini belirtir. Önerilen teklifi düşük bulan Liebeck, uğradığı bu mağduriyet sebebiyle McDonald’s’ı dava eder. Savunmayı yapan MORGAN & MORGAN hukuk bürosu, McDonald’s’ın kahveyi rakiplerine göre çok daha sıcak hazırladığını ve Liebeck’in vücudunun yaklaşık %6’sının yandığını ileri sürerek tazminat talebini milyon dolarlar seviyesine yükseltir. Dava sonucunda jüri, McDonald’s’ın Liebeck’e yaklaşık 3 milyon dolar tazminat ödemesi gerektiğine hükmeder fakat hükmedilen tazminat, Liebeck’in kazada kısmen kusurlu olması sebebiyle 650 bin dolar seviyesinde nihai karara bağlanır.

Peki Jüri Bu Yüklü Tazminatın Ödenmesine Nasıl Hükmetmiştir ?

Bu sorunun cevabı MORGAN & MORGAN avukatlarının mahkeme jürisine sorduğu meşhur sorunun altında yatmaktadır. Olayın gerçekleştiği zaman 80 yaşına yaklaşmış olan Liebeck ismindeki bu yaşlı kadının mağduriyetini, McDonald’s’ın 1 günlük mü? Yoksa 2 günlük cirosu mu telafi edebilir? Şeklindeki McDonald’s’ın devasa büyüklüğünü ve ödemesi gereken tazminatın onlar için ne kadar küçük bir rakam olduğunu gösteren bu soru, Liebeck’i neredeyse milyoner yapmıştır.

Çerçeveleme etkisinin kullanıldığı diğer bir vaka ise Ford markasına aittir. Ford F150 V6 aracını ilk piyasaya sürdüğünde, düşük yakıt tüketimini belirtmek için aracın, her 22 mil yolda 1 galon benzin tükettiğini vurgulayan reklamlar yapmış fakat başarılı olamamıştır. V6 motorlu bir araca göre bu yakıt tüketimi düşüktür fakat genel kullanımda olan binek araçlara göre rakam yüksek durmaktadır. Ford mesajını sınıfının en ekonomiği seklinde değiştirerek F150 modelinde büyük başarı sağlamıştır.

Son olarak ise Birleşik Krallık’ta doktorların ellerini birçok durumda sabun ile yıkamadıkları keşfedilmiş ve “ellerinizi sabunla yıkamak sizi hastalıklardan korur” yazılı afişler kullanılarak sabun kullanımı teşvik edilmeye çalışılmıştır. Mesaj daha sonra çerçeveleme etkisi kullanılarak, afişlerdeki “sizi korur” kısmı “hastalarınızı korur” şeklinde değiştirilmiş ve bu yöntem el yıkamada sabun kullanımı %33 oranında artırmıştır.

Bilişsel önyargılarımız sebebiyle bilgilerin sunuluş tarzı, aldığımız kararlar üzerinde güçlü etkiye sahiptir. Bunun bir sonucu olarak ise farklı sektör profesyonelleri, hedef kitlelerini yönlendirmede çerçevelemeye oldukça sık başvurmaktadır. Çerçeveleme etkisi doğasında zararlı bir yöntem olmamasına rağmen, kötü amaçlı kullanıma da oldukça açık olduğu unutulmamalıdır.

Oğuzhan ÖZYİĞİT

Kurumsal Kimliğin Kazanılması

“Tıpkı insanlar gibi, kurumlar da kendi kişiliklerini geliştirirler.” Wynn Guiditus

Kurum kimliği, örgütün yaptığı tüm faaliyetlerin ya da birçoğunun belirgin ve açık ortak yönetiminden oluşur. Wally Olins’e göre kurum kimliği bir kuruma ait üç ana noktayı yansıtmaktadır:

  • Kurumun kim olduğu
  • Kurumun ne yaptığı
  • Kurumun faaliyetlerini nasıl yaptığı

Selznick (1996), bir işletmenin sadece formal yapısının kurumsallaşmasıyla var olacağını, bunun yanında birey ve gruplar arasında uyumlu bir etkileşimin ve değer özdeşleşmesinin de mevcut olmasının gerektiğini belirtmektedir.

Kurumsal kimlik, bir işletmenin tanınma olgusu ve kendini temsil etme biçimlerinin tümünü içerir. İşletmenin kartviziti, çalışanların konuşma ve giyinme tarzı, internet sitesi gibi unsurları içerir. Bu çerçevede kurumsal kimlik bir şirketin, bir ürün ya da hizmetin, markasının adı, sembolü, antetli kâğıdı, taşıt araçlarının tasarımı, kurum binasının genel görünümü, iç dekorasyonu, personellerinin davranış tarzları, yönetim şekli, kurumda çalışan profili ve kalitesi, üretim ve hizmet anlayışı gibi unsurları kapsayan bir kavramdır.

İşletmeler, kurumsal kimliklerini en etkili ve verimli olarak kurumsallaşma sonucunda kazanabilmektedir. Kurumsallaşma aşamaları ne kadar doğru ve profesyonel bir şekilde gerçekleştirilirse kurumsal kimlik de o denli doğru ve net bir şekilde ortaya çıkmış, değişime açık ve kurum açısından misyon ve vizyona hizmet ediyor olacaktır.

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT

Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi

İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

 

Detaylı bilgiler için aşağıdaki eseri okuyabilirsiniz:

Mert, G. (2021). Aile İşletmelerinde Kurumsallaşma ve Kurumsallaşma Süreci, Ed. Osman Yılmaz ve Gözde Mert, Aile İşletmelerinde Kurumsallaşma ve Aile Anayasası, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara. https://www.gozdemert.com/ebook/aikaa.pdf

İstanbul Üniversitesi ve UGM İş Birliği İle Uygulamalı Gümrük ve Dış Ticaret Uzmanlığı Sertifika Programı

İstanbul Üniversitesi ve UGM iş birliğinde düzenlenen İŞ İMKANI SUNAN ”Online Uygulamalı Gümrük ve Dış Ticaret Uzmanlığı” sertifika programı yeniden başlıyor.
Programın amacı, katılımcıları gümrük ve dış ticaret mevzuat uygulamaları hakkında bilgilendirmek, örnek uygulamalar ile karmaşık sorunları çözebilecek kapsamlı bir anlayış kazandırmak ve dış ticaret işlemlerinin süreçlerinde gerekli olan bilgileri ve temel uygulamaları öğretmektir.
Katılım şartları ve kayıt için: https://sem.istanbul.edu.tr

Fiyat Farkı Öngörülmesi Zorunlu olan Hizmet İhaleleri ?

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, İdari Şartname ve Sözleşme Tasarısı düzenlemeleri uyarınca sadece işçilik maliyetlerine ilişkin fiyat farkı hesaplanacağının anlaşıldığı, söz konusu yemek hizmeti alımı işinin 24 aylık süreyi kapsadığı, 24 Şubat 2022 tarih ve 31760 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “4734 Sayılı Kamu İhale Kanununa Göre İhale Edilen Hizmet Alımlarında Uygulanacak Fiyat Farkına İlişkin Esaslarda değişiklik yapan Esaslar” uyarınca 365 takvim gününü aşan hizmet alımlarında fiyat farkı hesaplanmasının, hizmette kullanılacak girdilerin ağırlık katsayılarının ve kullanılacak alt endekslerin ihale dokümanında belirlenmesinin ve malzemeli yemek hizmeti alımlarında çiğ girdilere ilişkin olarak her durumda gıda ürünlerine ait ilgili TÜİK alt endekslerinin kullanılmasının zorunlu hale getirildiği, ancak idarece ihale dokümanında hizmet alımında kullanılacak girdilerin ağırlık katsayılarının ve alt endekslerin belirlenmediği ve dolayısıyla ihale dokümanının anılan esaslara uygun olarak hazırlanmadığı, idarenin şikayet başvurusuna verdiği cevapta ihale ilanının yayımlandığı tarihte EKAP’ta ağırlık katsayıları, alt endeksleri ve TÜİK alt endeksleri ile ilgili modül oluşmadığının belirtildiği, ancak anılan katsayı ve endekslerin yürürlükteki mevzuat hükümleri gereğince belirli olması sebebiyle idarenin cevabının uygun olmadığı, iddialarına yer verilmiştir.

07.07.2022 tarihli ve 2022/UH.II-848 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

KİK Genel Tebliği 81. Maddesi ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre ihale edilen hizmet alımlarında uygulanacak fiyat farkına ilişkin esasların uygulama esasları bölümünün 7. Maddesine istinaden personel çalıştırılmasına dayalı olmamakla birlikte ihale dokümanında personel sayısının belirlendiği ve haftalık çalışma saatinin tamamının idarede kullanıldığı hizmet alımlarında işçilik maliyetlerine ilişkin fiyat farkı hesaplanacaktır. Haftalık çalışma saatinin tamamının idarede kullanılmadığı işçiler için fiyat farkı ödenmeyecektir.

Sadece haftalık çalışma saatinin tamamını idarede geçiren personel ücretleri için, 31 Ağustos 2013 tarihli ve 28751 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan 4734 Kamu İhale Kanunu’na göre ihalesi yapılacak olan hizmet alımlarına ilişkin fiyat farkı hesabında uygulanacak esaslarda değişiklik dair esaslar uyarınca ve bu esasların asgari ücret ve diğer işçilik maliyetlerindeki değişiklikten kaynaklanan fark başlıklı 6. maddesi hükümlerine göre fiyat farkı hesaplanacaktır. “düzenlemesi,

Sözleşme Tasarısı’nın “İşin süresi” başlıklı 9’uncu maddesinde “9.1. İşe başlama tarihi 01.07.2022; işi bitirme tarihi 30.06.2024” düzenlemesi,

Anılan Tasarı’nın “Fiyat farkı ödenmesi ve hesaplanması şartları” başlıklı 14’üncü maddesinde “14.2. Bu sözleşme kapsamında yapılan işler için fiyat farkı hesaplanacaktır.

Fiyat Farkı Açıklamaları, Yürürlükteki fiyat farkı kararnamesi hükümlerine göre uygulama yapılacaktır.

KİK Genel Tebliği 81. Maddesi ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre ihale edilen hizmet alımlarında uygulanacak fiyat farkına ilişkin esasların uygulama esasları bölümünün 7. Maddesine istinaden personel çalıştırılmasına dayalı olmamakla birlikte ihale dokümanında personel sayısının belirlendiği ve haftalık çalışma saatinin tamamının idarede kullanıldığı hizmet alımlarında işçilik maliyetlerine ilişkin fiyat farkı hesaplanacaktır. Haftalık çalışma saatinin tamamının idarede kullanılmadığı işçiler için fiyat farkı ödenmeyecektir.

Sadece haftalık çalışma saatinin tamamını idarede geçiren personel ücretleri için, 31 Ağustos 2013 tarihli ve 28751 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan 4734 Kamu İhale Kanunu’na göre ihalesi yapılacak olan hizmet alımlarına ilişkin fiyat farkı hesabında uygulanacak esaslarda değişiklik dair esaslar uyarınca ve bu esasların asgari ücret ve diğer işçilik maliyetlerindeki değişiklikten kaynaklanan fark başlıklı 6. maddesi hükümlerine göre fiyat farkı hesaplanacaktır…” düzenlemesi yer almaktadır.

İhale konusu işin süresinin 365 takvim gününü aşan bir hizmet alımı olduğu durumlarda,

idari şartname ve sözleşmelerde 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa Göre İhale Edilen Hizmet Alımlarında Uygulanacak Fiyat Farkına İlişkin Esaslara göre fiyat farkı hesaplanacağının belirtilmesi ve bu doğrultuda ihale dokümanında malzemeli yemek hizmeti alımlarına ilişkin olarak Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan Endeks Tablosunun 10 numaralı “Gıda Ürünleri” sütunundaki sayı veya bu endeksin alt endekslerinde belirtilen sayılardan uygun olan birine veya birkaçına yer verilmesi gerektiği,

idarece ihale dokümanında fiyat farkı verileceğine ilişkin düzenleme yapılması durumunda, hizmet alımında kullanılacak girdilerin ağırlık katsayılarının ve kullanılacak alt endekslerin dokümanda belirlenmesinin zorunlu olduğu anlaşılmaktadır.

İdare tarafından hazırlanan İdari Şartname ve Sözleşme Tasarısı’nda yürürlükteki fiyat farkı kararnamesi hükümlerine göre uygulama yapılacağının belirtildiği, personel çalıştırılmasına dayalı olmamakla beraber ihale dokümanında personel sayısının belirlendiği ve haftalık çalışma saatinin tamamının idarede kullanıldığı hizmet alımlarında işçilik maliyetine ilişkin fiyat farkının hesaplanacağı, haftalık çalışma saatinin tamamının idarede kullanılmadığı işçiler için fiyat farkı ödenmeyeceği belirtilmiştir.

İdare tarafından şikayet başvurusuna verilen cevapta İdari Şartname’nin fiyat farkına ilişkin maddesinin EKAP yönergeleri doğrultusunda hazırlanmış olmakla beraber, ilan tarihinde kullanılacak ağırlık katsayıları, alt endeksleri ve TÜİK alt endeksleri ile ilgili EKAP’ta bir modül oluşmadığı ifade edilmiştir.

Yukarıda aktarılan mevzuat açıklamaları ve tespitler neticesinde, ihale konusu işin yürütülmesi aşamasında fiyat farkı hesaplanmasının zorunlu olduğu, BUNA İLİŞKİN MEVZUATA UYGUN DÜZENLEMELERİN DOKÜMANDA YER ALMASI GEREKTİĞİ,

bu kapsamda fiyat farkı hesaplama formülüne ilişkin ağırlık katsayılarının belirlenmediği, ihale dokümanında malzemeli yemek hizmeti alımlarına ilişkin olarak Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan Endeks Tablosunun 10 numaralı “Gıda Ürünleri” sütunundaki sayı veya bu endeksin alt endekslerinde belirtilen sayılardan uygun olan birine veya birkaçına yer verilmediği,

fiyat farkı katsayılarına ilişkin olarak EKAP’ta idarelerin düzenleme yapabilmesi için idarelere serbest alan bırakıldığı, ancak idarenin bu kısımda sadece yürürlükteki fiyat farkı kararnamesi hükümlerine göre uygulama yapılacağına ilişkin düzenleme yaptığı,

fiyat farkı katsayılarına ve endekslerine yönelik bir belirleme yapmadığı anlaşıldığından, başvuru sahibinin iddiasının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Sonuç olarak, yukarıda mevzuata aykırılıkları belirtilen işlemlerin düzeltici işlemle giderilemeyecek nitelikte işlemler olduğu tespit edildiğinden, ihalenin iptali gerekmektedir.

Anılan Kanun’un 54’üncü maddesinin onbirinci fıkrasının (a) bendi gereğince İHALENİN İPTALİNE,

Oybirliği ile karar verilmiştir.

 

Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen 

Döviz Cinsinden Çeklere Olanak Sağlanmalı

Yapılan son TL ödemesi zorunluluğu düzenlemesine bağlı olarak döviz cinsinden çeklerin kullanımının imkânsız hale geldiğini dile getiren Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün, “Ülkemiz ticaret hayatında anlaşmazlık ve huzursuzluklara yol açan bu durumun ödeme gününde güncel kurla TL ödeme yapılmasına müsaade edilen döviz cinsinden çeklere imkân sağlanması ile kolay bir şekilde düzelebileceğini düşünüyoruz” dedi.

 Ticarette Anlaşmazlıkları Arttırıyor

Uygulamanın bilhassa plastik sektörü gibi ithal hammadde kullanımının yoğun olduğu sektörlerde ticari anlaşmazlıklara yol açtığının altını çizen Selçuk Gülsün, “Bilindiği üzere ülkemiz ithalatının yaklaşık %90’ı hammadde ve yatırım mallarından oluşmaktadır. Yani üretimin devam etmesi için ihtiyaç duyulan girdilerin önemli bir kısmı ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Bu kapsamda yurtiçinde üretimi ve ticareti yapılan ürünler dahi bir noktada döviz ile ilişkili hale gelmektedir. 19 Nisan 2022 tarihinde yapılan düzenlemeyle işletmelere TL ödeme zorunluluğu getirilmişti. Söz konusu düzenleme her ne kadar işletmelerin operasyonel ihtiyaçlarını arttırmış olsa da iş dünyası bir şekilde bu duruma adapte oldu. Lakin bahse konu düzenlemenin döviz cinsinden çeklerin kullanımının imkânsız hale gelmesi gibi istenmeyen bir çıktısı daha oldu. Bu durum çeklerin ödeme tarihlerinde işletmelerin karşı karşıya gelmesi durumunu doğurmakta.

Ayrıca söz konusu durumdan kaynaklı güven kaybı ya da kur kaynaklı farkın tahsil edilemeyeceği kaygısı sebebiyle hammadde tedarikçileri vadeleri ya çok kısmakta ya da tamamen vadesiz satışa yönelmektedir ki bu durum mamul üreticilerinin işletme sermayesi ihtiyaçlarında hızlı bir tırmanışa neden olmaktadır. Bu sebeple ödeme gününde güncel TCMB efektif satış kuru üzerinden ödemesi yapılmak üzere döviz cinsinden çek düzenlenmesine imkân verilirse ticari anlaşmazlıkların önüne geçilebilecek ve başta sektörümüz olmak üzere yoğun olarak ithal girdi kullanmak zorunda kalan sanayi kollarımızda da bir nebze rahatlama sağlanacaktır” dedi.

Üretim ve İhracata Odaklanmalıyız

Son dönemde hızlı mevzuat değişikliklerinin de etkisiyle işletmelerin operasyonel süreçlere odaklanmak zorunda kaldığını belirten Gülsün, “Oysa ki dünyada yaşanmakta olan sorunlar ülkemiz için fırsatlara da gebe. Bu dönemde sanayi işletmelerinin ticari bir getirisi olmayan süreçlerle vakit kaybetmek yerine üretim ve ihracata odaklanmasını sağlayabilirsek pandemi dönemi doyunca dış ticarette elde ettiğimiz kazanımlarımızın kalıcı hale getirilmesi ve bunlara yenilerinin eklenmesi mümkün olacaktır. Bu sebeple sanayinin genel işleyişini bozacak mevzuat düzenlemelerinden imtina edilmesi ve işletmelerin gerek yatırım gerek işletme sermayesi ihtiyaçları için finansmana erişiminin kolaylaştırılması yolunda atılacak adımlar ülkemizde kalıcı büyümenin anahtarı konumunda olan sanayinin hızlı büyümesi için önem taşımaktadır” dedi.

Mevzuat Değişiklikleri Öncesi Tüm Paydaşların Görüşü Alınmalı

Hayata geçirilen mevzuat değişikliklerinin hazırlık süreçlerinin daha içerici hale getirilmesi gerektiğini dile getiren Gülsün, “Aksi halde mevzuatların uygulanmasında öngörülemeyen hususlar olması kaçınılmaz hale geliyor. Oysa ki konunun tüm paydaşlarının hazırlık süreçlerine dahil edilmesi durumunda bu noktaları daha öncesinde tespit etmek mümkün olacaktır. Bir diğer husus ise mevzuatların yayımlanma tarihleri ile uygulama tarihleri arasında ilgili taraflara adaptasyon için en ufak bir zaman tanınmamasıdır. Bu sebeple her düzenleme yayımlandığında iş dünyasında küçük çaplı krizler yaşanmasına ve uygulama net olarak anlaşılıncaya kadar geçen sürede iş gücü kayıplarına sebep olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi mevzuat yayımlanma tarihleri ile uygulama tarihleri arasında makul bir zaman bırakılması bu tarz sorunların yaşanmasının önüne geçecektir” dedi.

Plastik Arşiv Kutusu Alım Talebi – 40.000 Adet

Ürün Tanımı: Ölçü olarak: 5 adet geniş klasörün, alınacak olan plastik arşiv kutusuna sığması istenmektedir.

Adet: 40.000 adet civarında

Teklifleriniz için: ticaret@satinalmadergisi.com

Son Teklif Toplama Tarihi: 9 Ağustos

İşinizin Vitamin Değerlerini Ölçtürdünüz mü ?

Bu haftaki yazımda çalışma yaşamına ilişkin ilginç yaklaşımlardan biri olan Warr’ın Vitamin Modelinden bahsetmek istiyorum.

1980’li yıllarda işsizlik ve psikolojik açıdan sağlıklı iş ilişkisi üzerindeki araştırmalarını sürdüren Warr, elde ettiği bulgular ve yaptığı gözlemler sonucunda, bazı iş niteliklerinin işgörenlerin zihinsel ve psikolojik sağlıkları açısından tıpkı vitaminlerin insan bedenindeki etkilerine benzer etkide bulunduğu sonucuna ulaşmıştır (1).

Warr’ın iş niteliklerinin işgörenlerin zihinsel ve psikolojik sağlıkları üzerindeki etkilerini açıklamak amacıyla vitamin analojisini kullanmasının nedeni, tıpkı vitaminlerde olduğu gibi, iş niteliklerinin gerekenden düşük seviye olmasının sorunlara yol açtığını tespit etmesi ve bazı iş niteliklerinin etkili olabilmesi için sürekli takviye edilmesinin, diğer bazılarının da fazlası zarar verdiği için bunların sınırlı kullanılmasının gerektiğini fark etmesidir. Kısacası işgörenlerin zihinsel ve psikolojik sağlıklarının korunması ve geliştirilmesi bazı iş niteliklerinin belirli bir seviyenin altına düşmemesinin, bazı iş niteliklerinin ise belirli bir sınırı aşmamasının sağlanmasına bağlıdır. Böylelikle Warr, belirli bir seviyenin altına düşmemesinin sağlanması gereken iş niteliklerini “sürekli etki” (Constant Effect) ve belirli bir sınırı aşmaması gereken iş niteliklerini de “ilave değer kaybı” (Additional Decrement) olmak üzere iki gruba ayırmıştır (2, 3).

Vitamin modeline göre belirli bir seviyenin altına düşmemesi gereken iş nitelikleri şunlardır (4):

  1. Parasal ihtiyaçların giderilmesi,
  2. Çalışma koşullarının uygunluğu,
  3. Görev ve rolün değerli olması,
  4. Yönetim ve denetimin destekleyici bir anlayış benimsemesi,
  5. Kariyer fırsatlarının sağlanması,
  6. Adil muamelede bulunulması.

Belirli bir sınırı aşmaması gereken iş nitelikleri ise şunlardan oluşmaktadır (5):

  1. Yapılan iş üzerinde kişisel kontrol fırsatının verilmesi,
  2. Beceri kazanma ve kullanma fırsatının sağlanması,
  3. Çalışana hedef konulması,
  4. İşlerin ve görevlerin çeşitlendirilmesi,
  5. Görev ve sorumluluklarla bunlara ilişkin geri bildirimin açık ve belirli olması,
  6. Diğer kişilerle iletişimin sağlanması.

İşgörenlerin zihinsel ve psikolojik sağlıkları sonuçta iş tatmininin ve işe bağlılıklarının sağlanması açısından önemlidir. Zihinsel ve psikolojik anlamda sorun yaşamayan işgörenlerin de motivasyonlarının ve buna bağlı olarak da verimliliklerin yüksek olması beklenebilir. Bu açıdan Warr’ın Vitamin Modelinin çalışma yaşamı açısından dikkat çekici ve önemli bazı noktalara işaret ettiği söylenebilir.

Vitamin Modelinde “sürekli etki” çerçevesinde tanımlanan iş niteliklerinin özelliği, bu iş niteliklerinin eksikliğinin işgören açısından olumsuz etkiye yol açması, fazlalığının ise bir noktadan sonra ilave bir etkiye neden olmamasıdır. Örneğin, Modele göre parasal kazançlar yetersizken işgörenlerin motivasyonu ve verimliliği düşmekte, parasal kazançların fazlalığı ise bir noktaya kadar motivasyonu ve verimliği yükseltmekte ancak o noktadan sonra daha fazla bir artış meydana gelmemektedir. Dolayısıyla işverenlerin ve yöneticilerin yalnızca parasal unsurlarla işgörenlerinin verimliliklerini arttırabilecekleri yanılgısına düşmemeleri gerekmektedir. Ücret ve diğer gelirlerin olması gerekenden az uygulanması doğrudan işgörenin verimliliğini, ücret ve diğer gelirlerin olması gereken fazla uygulanması ise doğrudan işletmenin kârlılığını düşürecektir.

Benzer biçimde çalışma ortamının ve ekipman niteliğinin uygun olmaması, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili önlemlerin alınmaması verimliliği düşürürken, bunların olması gerekenden fazlası ilave bir verimlilik sağlamayacaktır. Yine görev ve rolün değerli olması, yönetim ve denetimin destekleyici bir anlayış benimsemesi, kariyer fırsatlarının sağlanması ve adil muamelede bulunulması da benzer biçimde etkileri sahiptir. Bunların yeterli olmadığı durumlar sorunlara yol açmakta, olması gerekenden fazlası ise ilave bir değer ortaya çıkartmamaktadır.

Warr tarafından “ilave değer kaybı” çerçevesinde tanımlanan, diğer bir ifade ile fazlasının zarar verdiği iş niteliklerinde ise ilginç bir durum söz konusudur. Bunların eksikliği de fazlalığı da zarar vermektedir. Örneğin haftanın 5 günü çalışan ve bütün mesaisi boyunca tek bir işi sürekli olarak yapmak durumunda kalan bir işgörenin bir süre sonra monotonluk nedeniyle motivasyonu ve buna bağlı olarak da verimliği kaçınılmaz olarak düşecektir. Bunun engellenmesi için bu işgörenin iş ve görev tanımı işletmenin diğer bir bölümünde haftada bir gün görevlendirilmesi gibi bir uygulama ile çeşitlendirilebilir.

Böyle bir uygulamanın işgören açısından beceri kazanma ve becerilerini kullanıp gösterme fırsatı vereceği açıktır. Ancak bu işgörenin iş ve görev tanımını her gün işletmenin farklı bir bölümünde çalışacak kadar çeşitlendirmenin de yarardan çok zarar vereceğini kabul etmek gerekir. Benzer biçimde bir işgören için ulaşılması gereken bir hedef konulması, o işgöreni motive edebilir. Ancak gerçekçi olmayan hedeflerin konulması işgörenin motivasyonunu arttırmayacak, tam tersine düşürecektir.

İnsan kaynakları uygulamaları her geçen gün zenginleşen bir literatüre dayanan bilimsel temeller çerçevesinde şekillenmektedir. Bu noktada iş analizi, iş değerlemesi, performans değerlemesi ve bunlara bağlı olarak ücret yönetimi gibi insan kaynakları uygulamalarının önemi ortaya çıkmaktadır.

Ne var ki, vitamin modelinin dayandığı “olması gereken” ölçütünün ne olduğu belirsizdir ve bu nedenle hem işletme hem de işgören açısından sübjektif özellikler taşımaktadır. Vitamin modeli hangi iş niteliklerinin nasıl bir etkide bulunduğunu göstermektedir. Oysa olması gerekenin ne olduğunun bilinmesi ve bunların nasıl ele alınıp uygulanacağı işveren ve yöneticilerin maharetlerine kalmaktadır. İşte bu noktada da işverenin ve yöneticinin bilgisi, tecrübesi ve yeteneği ön plana çıkmaktadır.

Kısacası Warr’ın ileri sürdüğü Vitamin Modelinin aslında üzeri örtük bir biçimde bir gerçeğe işaret ettiği de söylenebilir: İnsan yönetmek hem bir bilimdir hem bir sanattır hem de bir ustalıktır.

Prof. Dr. Umut OMAY

Kaynakça

(1) Daniels, K., Le Blanc, P. M. and Davis, M. (2014), “The Models that Made Job Design”, An Introduction to Contemporary Work Psychology, John Wiley & Sons, West Sussex, pp. 74-75.

(2) Warr, P. (2017), “Happiness and Mental Health: A Framework of Vitamins in the Environment and Mental Processes in the Person”, The Handbook of Stress And Health: A Guide to Research and Practice, Ed. C. L. Cooper ve J. C. Quick, John Wiley & Sons, West Sussex, pp. 60-61.

(3) Statt, D. A. (1994), Psychology and the World of Work, MacMillan, Hampshire, p. 320.

(4, 5) Warr, a.g.e., p. 60-64.

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR