Optimizasyonu İyileştirmek İçin…

Optimizasyonu anlayalım, sınırlarını bilelim. İşe yarayabilmesi için modelin sadeleşmesi, ortalama değerlerden sakınılması, uzun süreçlerin tamponlarla ayrıştırılması, tahmin hatalarından korunması gerekir. Yeni paradigmaya uygun Kısıtlar Teorisi Üretim (DBR) ve Perakende (Tamamlama) çözümlerini deneyin.

Neden Optimizasyon Gereklidir?

  • Her şirkette bir kısıt vardır, aksi takdirde sonsuz büyüyebilirdik.
  • Kısıttan pay kapabilmek için ürünler yarışır, hangi ürün gamının en iyi sonucu vereceğini anlamak için optimizasyon yapılır. Doğrusal Programlamaya dayanan yaklaşık 1945 model bir uygulamadır.

Optimizasyon Yapmak Kolay mıdır?

  • Değildir, teknik bir konudur, yukarıdaki «karışık» resimde en uygun fiyatlı diyet listesi için optimizasyon yapılmıştır.
  • Uzman personel gerektirir, pahalı yazılımlarda belirli aralıklarla çalıştırılır, ancak bir süre sonra sonuç verir, beklemek gerekir, çıkan sonucu yorumlamak kolay değildir.

Yorumlamak Neden Zor?

  • Çok sayıda parametre kullanılır, bunun için yoğun ve uzun bir veri toplama süreci gerekir.
  • Verinin çoğu «ortalama» değerdir, gerçek durumu yansıtmaz.
  • Geçen zaman zarfında maalesef verinin güncelliği bozulur.
  • Tam veri toplanamadığında «tahmini değerler» kullanılır, tahmin hataları optimizasyona dahil olur.
  • Çıkan sonuç ancak parametrelerin «geçerli aralıkta (relative range)» kalması halinde optimumdur.
  • VUCA dünyasına uygun değildir. Simulasyonun aksine hızlıca senaryo deneyemezsiniz.
  • Başlangıç şartlarına aşırı duyarlıdır (sensitivity analysis), küçük farklar bile sonucu değiştirebilir.
  • Tekrar çalıştırdığınızda karar değiştirmek isteseniz bile pratikte siparişi verdiyseniz geri çekemeyebilirsiniz.

Örnek Yapalım

3 farklı istasyondan geçerek tamamlanan bir üretim sürecimiz, 4 farklı ürünümüz olsun. Üretim planımızı 6 aylık yapalım, optimizasyonu her ay tekrar çalıştıralım. Bu ürünlerin maliyetleri, proses süreleri, proses fireleri ve bu istasyonların kapasiteleri olsun. Amacımız en uygun maliyetle azami satış yapmak olsun.

Tipik bir doğrusal programın geçerli olduğu aralık (relavant range) vardır. Programın parametrelerinin değişime hassasiyetleri analiz (sensitivity analysis) edilir. Bu analizin izin verdiği ölçüde optimum çözüm “iyileştirilerek” esnetilebilir. Bu aralıkların dışına çıkıldığında çözüm geçersizleşir.

Parametrelerin en azından bir sonraki optimizasyon çalıştırmasına kadar geçen bir aylık süre zarfında belirlenen aralıkta kalması olasılığını %95 alalım. Senelerin fabrikası, oturmuş proses, tecrübeli ekip ve kapasiteli optimizasyon yazılımıyla bunu bekleyebiliriz.

3 istasyon X 4 ürün = 12 “ortalama” süre, 3 istasyon X 4ürün = 12 “ortalama” fire, 4 ürün X 6 dönem = 24 “ortalama” talep, 3 ürün için “anahtarla ortalamalara dayalı dağıtılmış genel giderli maliyet” derken kabaca 50 farklı parametrenin aynı anda kendi aralıkları içinde kalmasını umuyoruz.

Tutma olasılığı 0,95 X 0,95 X 0,95 X 0,95 X 0,95 X…..X 0,95 =(0,95) ^50 = %8 dir !!

Modeli basitleştirip (fireyi iptal edelim, sadece 3 dönem için tahmin kullanalım) 25 parametreye indiğinizde oran %8 den  %28 e yükselir.

Tahmin kalitenizi fevkalade yapıp %95 yerine %98 ihtimale gelseniz bile 50 parametreyle başarılı olma ihtimaliniz  ancak %36 dır !!

Böyle bir projeye dahil olmak ister misiniz? Peki onaylamak ? Ya amirinizden onay istemek?

Aslında daha süreçler veya ürünler arası bağımlılığa (İstasyon1 den mal gelmezse İstasyon2 o ürün için hazır olsa bile boş kalır gibi) değinmedik bile…

Plan gereklidir, ancak önemli olan icrasıdır! Çevik ve uyanık olmak gerekir.

Üretim (DBR)  / perakende (Tamamlama) için KendinYap Kılavuzlarını inceleyin, aceleniz varsa OTIF100FILLRATE100 bakın.

Kazanmanın coşkusu kaybetme korkusunu aştığında dönüşüm başlayacaktır.

Utkan Uluçay

Küresel Sorunların Çözümünde Teknolojinin Rolü

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT

Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi

İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

“Teknolojiyi tümüyle yermek, tuzdan arındırılmış deniz suyu ile yeşeren bahçeleri görmezlikten gelmek, onu gözü kapalı övmek ise Hiroşima’yı unutmak demektir.” Stuart Chase

Küresel dünyanın ortak sorunları olduğu kadar ülkelerin, birtakım sosyal, ekonomik siyasal ve demografik farklılıklarından kaynaklanan sorunlar da bulunmaktadır. Bu nedenle küreselleşme süreci, ortak sorunların varlığından hareket ettiği gibi aynı zamanda, her bölgenin kendi iç dinamiklerini de göz önünde bulundurmak durumundadır. Aynı zamanda tüm ülkeler kendi gerçekliğinin yanı sıra, küresel gerçekliği de dikkate almak zorundadır. Küresel gerçekleri görmezden gelmekten ziyade; bunlarla yüzleşmek ve küreselleşmeden kaynaklanan sorunlara çözüm getirme yeteneğinin geliştirilmesi, yerküreyi daha yaşanabilir bir yer haline getirebilir. Aynı zamanda ekonomik küreselleşmenin hızına yetişebilecek, yeni ve dinamik küresel kurumların oluşturulması, hesap verebilir ve şeffaf düzenlemelerin yapılması küreselleşmenin olumsuz etkilerini azaltabilir.

Teknolojinin Çözebileceği Küresel Sorunlar

Technology Review dergisi, teknolojinin zor da olsa çözebileceği en önemli on küresel sorunu incelemiştir. Bu sorunlardan, bilişim sektörünü özellikle ilgilendiren ikisi aşağıdadır: 

Sürücüsüz araç güvenliği 

Dünyada, sürücüsüz elektrikli araç üretimi ve ilgili çalışmalar hızla devam etmektedir. Sürücüsüz araçların, kompleks trafik durumlarında veya kötü hava koşullarında güvenli olması ise önemli bir sorun olarak durmaktadır.

Bu konuda, Waymo, Uber, Ford ve GM Cruise gibi milyar dolarlık şirketler, piyasaya robot taksiler sunmak için çalışmalarını sürdürmektedir. Atik davranan startuplar, Amerika’nın çeşitli yörelerinde sınırlı bölgede hizmet verebilen; sürücüsüz, küçük boyutlu taksi hizmetlerine başlamıştır. En yeni girişim, Optimus’dan gerçekleştirilmiştir. MIT’den ayrılanların kişilerin kurduğu startup Optimus, coğrafi sınırları belli bir bölgede çalışan, en fazla 50 km/saat hızda gidebilen sürücüsüz taksi hizmetini başlattığını, geçtiğimiz 2019 Şubat’ta açıklamıştır.

Gömülü Yapay Zekâ (Embodied AI) 

AlphaGo’nun, Go oyununda dünya şampiyonunu yenmesi, yapay zekada (YZ) müthiş bir gelişme olarak kabul edilmiştir. Boston Dynamics’in, hoplayıp zıplayabilen Atlas robotu büyüleyici bir etki yapmıştır. Yeni tanıtılan, depolarda kutu taşıyıp yerleştiren robot Handle da müthiş becerikli bir robottur. Fakat, AlphaGo hareket edemez çünkü fiziksel bir bedenden yoksundur. Atlas ise Go oynayamaz çünkü zeki muhakeme yeteneğinden yoksundur. Bu iki teknolojinin yetenekleri birleştirilebilirse, ortaya “gömülü YZ” çıkar. Etrafıyla fiziksel etkileşim becerisi olan, içinde de zeki muhakeme ve hesaplama yeteneği olan bir sistem geliştirilince, insanların ve hayvanların davranışlarını aynen gerçekleştiren makineler ortaya çıkacaktır. Kimi araştırmacılara göre; bu gerçek YZ’nin ortaya çıkması demektir.

Bu konudaki girişim, Embodied Intelligence, UC Berkeley’den ayrılanlar tarafından 7 milyon dolar tohum parasıyla 2017 sonunda kurulmuştur. Geliştirdikleri robot, sanal gerçeklik kullanarak eğitiliyor ve önceden programlanmak yerine, talimatlara yanıt vererek, iş görmektedir. Risk sermayesiyle şirketleşen bu girişimin yeni adı covariant.ai’dir.

Çözümünde Bilişimin Kısmen Önemli Rol Oynayabileceği İki Küresel Sorun:

Atmosferdeki gazları yok etme (Carbon sequestriation): 

İklim değişikliği sorunu karşısında, sera gazını azaltma çabaları sürmektedir. Bu henüz yeterli seviyede değildir. Atmosferde biriken karbondioksiti de azaltmak gereklidir (carbon sequestriation). Bazı girişimler, bu gazları geri dönüşüm uygulamalarıyla, sentetik yakıt ve polimer gibi ürünler elde etmek konusunda çalışmaktadır. Bu çalışmalar önemlidir ama atmosferde biriken milyarlarca ton gazı, ekonomik bir şekilde toplayıp, depolamak da gerekmektedir. Henüz bu konuda dikkat çekici bir girişim yoktur.

Şebeke ölçeğinde enerji depolama (Grid-scale energy storage): 

Güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının ürettiği elektriğin, sürekli kullanılabilmesi için, şebeke ölçeğinde, ekonomik ve verimli bir şekilde depolanabilmesi (grid-scale storage) gereklidir. Bunun için de girişimciler, akış aküleri (flow batteries) veya erimiş tuz tankları (tanks of molten salt) geliştirmeye çalışmaktadırlar.

Teknolojik çözüm bekleyen diğer 6 küresel sorun aşağıdadır:

  • Evrensel bir grip aşısı
  • Demans tedavisi
  • Okyanusların özellikle mikroplastiklerden temizlenmesi
  • Deniz suyunun tuzdan arıtmak için ekonomik çözüm
  • Depremi öngörebilmek
  • Beynin kodlarını çözmek

Kamu İhale Mevzuatından Güncel Gelişmeler

Kamu İhale Mevzuatından Güncel Gelişmeler

2021 yılının sonra ermesi ve 2022 yılına girilmesi ile birlikte kamu ihalelerinde her yıl yapılan güncellemeler hayata geçirilmiştir. Ocak ayının sonu itibariyle yayımlanan söz konusu gelişmeleri aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür;

  1. Kamu İhale Kurumu tarafından Personel çalıştırılmasına dayalı olmayan hizmet alımı ihalelerinde sınır değerin hesaplanmasında kullanılacak 2022 yılı R katsayısı değerleri belirlenmiştir.

PERSONEL ÇALIŞTIRILMASINA DAYALI OLMAYAN HİZMET ALIMI İHALELERİNDE SINIR DEĞERİN TESPİTİNDE KULLANILACAK R KATSAYILARI (2022 YILI)

İhalenin Konusu* R Katsayısı
Araç Kiralama 0,72
Bilgisayar Sistemlerine Yönelik Hizmetler 0,87
Malzemeli Yemek 0,79
Mühendislik Hizmetleri 0,74
Sigorta Hizmetleri 0,78
Diğer Hizmetler 0,71

 

  • Söz konusu Katsayılar ilanı veya duyurusu 1/2/2022 ve sonrasında yapılacak olan personel çalıştırılmasına dayalı olmayan hizmet alımı ihalelerinde sınır değer tespitinde kullanılacaktır.
  1. Kamu İhale Kurumu tarafından sınır değerin altındaki tekliflerin açıklama istenilmeksizin reddedileceği hizmet alımları belirlenmiştir.

Kamu İhale Kurulunun 24/01/2022 tarih ve 2022/DK.D-29 sayılı kararı ile, ilanı veya duyurusu 9 Şubat 2022 tarihi ve sonrasında yapılacak ihalelerde uygulanmak üzere;

Yaklaşık maliyeti 4734 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde öngörülen eşik değerin yarısının altında olan;

1) Malzemeli Yemek Hizmet Alımları,
2) Personel/Öğrenci Taşıma Hizmet Alımları,
3) Araç Kiralama Hizmet Alımlarında,

  • Sınır değerin altında olduğu tespit edilen teklifler, Kamu İhale Kanunu’nun 38 inci maddesinde öngörülen açıklama istenilmeksizin reddedilmesi suretiyle ihaleler sonuçlandırılacaktır.
  • Birden fazla hizmet işini kapsayan ve bu işlerden birinin veya birkaçının sayılan listede bulunduğu tespit edilen işlerde, listede bulunan alımın yaklaşık maliyetteki ağırlığının yarıdan fazla olması durumunda işin tamamının listede bulunduğunun kabul edilecektir.
  • Bu çerçevede, ilan veya duyuru tarihi 9 Şubat 2022 ve bu tarihten sonra olan ihalelerde anılan karar dikkate alınarak işlem tesis edilmesi gerekmektedir.
  1. “4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 62 nci Maddesinin (ı) Bendi Kapsamında Yapılacak Başvurulara İlişkin Tebliğ” in 5 inci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan düzenleme gereğince başvurularda kullanılacağı belirlenen “4734 Sayılı Kanunun 62 nci Maddesinin (ı) Bendi Kapsamında Yapılacak Başvurulara İlişkin Talep Formu” ve bu formun eki “4734 Sayılı Kanunun 62 nci Maddesinin (ı) Bendi Kapsamında Yapılacak Başvurulara İlişkin Talep Formunun Doldurulmasında Uyulacak Esaslar” da 19.01.2022 tarih ve 2022/DK.D-20 ile  değişiklik yapılmıştır.

Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen 

İçerik Pazarlaması Şirketiniz İçin Neden Önemli?

Gittikçe daha hızlı bir şekilde dijitalleşen iş dünyası, mecburi değişimlere uyum sağlamak zorundadır. İçerik pazarlaması da bu noktada yeni dijitalleşen ya da zaten dijitalde var olan şirketlere kendilerini gösterme olanağı tanır. Peki, içerik pazarlaması ile kendinizi nasıl tanıtabilirsiniz?

Bunu yapabilmek için sabırla çalışmayı ve belli periyotlarda düzenli içerikler hazırlamayı ihmal etmemelisiniz. İçerik pazarlama stratejisi belirleyerek ilerlemek, ürünlerinizin ya da hizmetlerinizin fiyatını ve indirimleri duyurmaktan çok daha ötesini kapsayan bir süreçtir. Bu süreç, büyük özveri, istikrarlı çalışma ve yaratıcı düşünce üçgeninden oluşur. Kalitesi ne kadar yüksek olursa ürünlerinizi ya da hizmetlerinizi, hedef kitlenize ulaştıramadığınızda ve anlatamadığınızda satış yapmanız hiçbir zaman mümkün değildir. Başarılı bir ticaret yapmak ya da faaliyet gösterdiğiniz sektörde bilinmek için fayda sağlayan ve dikkat çeken içerikler hazırlamalısınız. Peki fayda sağlayan içerik ne demek, bunu nasıl yapabilirsiniz?

Fayda Sağlayan İçeriklerle İnternetin Parlayan Yıldızı Olun!

İçerik pazarlaması, sizin ürününüzü ya da hizmetinizi satıyormuş gibi görünmeden onların faydalarını anlatma şeklini ifade eder. Yani, aslında açık açık: “Benim ürünümün fiyatı …TL”, “Kaçırılmayacak İndirim!” demeden önce faydayı vurgulamalısınız. Hangi hizmeti verdiğinizi ve neden verdiğinizi anlatmanız müşterinin gözünde önemlidir. Bunu kendi ifadelerinizle ve samimi şekilde dile getirdiğinizde müşterileriniz, onlar için fayda sağlayabileceğinize ikna olabilirler. Onlara içerik pazarlaması yoluyla size ulaşabilecekleri yollar sunmalısınız. Mesela sosyal medya kanallarınıza yönlendirme yaparak kullandığınız hesaplar yoluyla size ulaşmalarını sağlayabilirsiniz. Ayrıca internet sitenizde içerik altına “Merak ettiklerinizi sorabilirsiniz!” şeklinde yönlendirici ifadeler ekleyebilirsiniz. Video içeriklerde link ve sosyal medya paylaşımları yaparak hedef kitlenizi istediğiniz adrese yönlendirebilirsiniz. Sizin gibi aynı ürün ya da hizmeti satan birçok marka var! Bu nedenle artık müşterileriniz klişe sözler yerine onlara gerçekten aldıklarında fayda sağlayacakları ürünler ya da hizmetler görmek istemektedir. Doğrudan fiyat bilgisi ya da indirim duyurusu yapmadan sadece o hizmet ya da ürün hakkında bilgi vererek fark yaratabilirsiniz.

İçerik Pazarlaması ile İşinize Yeni Bir Boyut Kazandırın!

Çıkan yeni ürünlerinizi anlatırken ya da en yeni hizmetinizi duyururken amacınızın kitlenize fayda sağlamak olduğunu duyurun! “… ile neler yapabileceğinizi biliyor musunuz?”, “Bu hizmetleri neden almalılar ve neden sizden almalılar?” Onlara yetkinliğinizi gösterin. İyi ama nasıl? Meraklarını gidererek tabi ki… Kendinizden emin olmanız ve hizmet verdiğiniz sektöre hakim olmanız güven yaratmanızda etkilidir. Sordukları sorulara net cevaplar vererek bu güveni daha da pekiştirebilirsiniz. Bu sayede içerik pazarlaması ile ürünler ve hizmetler hakkında net bilgiler verirken gerçekten o ürüne ve hizmete ihtiyacı olan kişilere ulaşabilirsiniz. Düzenli olarak hazırladığınız içerikler sayesinde düzenli takipçiler ve müşteriler kazanmanız kolaylaşır. Hizmet verdiğiniz ya da çalıştığınız sektöre yönelik sorunları göz önünde bulundurup müşterilerin rahatsız olduğu şeyleri göz önüne almanız da burada oldukça önemli bir konudur. Mesela çoğu müşteri, artık yeni çıkan bir ürünün sınırlı sayıda stoklarda kaldığını bilmekten sıkılmış durumda! İçerik pazarlaması için gerçekten etkili bir strateji belirlediğinizde müşterilerinizle bir bağ kurmanız da mümkün olacaktır. Onlara, kendilerini sıkıldıkları bu satın alma çılgınlığının dışına çıkardığınızı hissettirmelisiniz.

İçerik Pazarlaması Kurumsal İmajınıza Nasıl Katkı Sağlar?

İçerik yazımı ya da video içerik gibi farklı yollarla içerik pazarlaması yapabilirsiniz. Hazırlayacağınız içeriklerde sektöre yönelik bilgiler verebilirsiniz. İçerik pazarlaması ile aslında kendinizin neler yaptığını, hangi konularda uzman olduğunuzu da kitlelere duyurabilirsiniz. Bu nedenle hedef kitlenize ürününüzün veya hizmetinizin farkını ortaya koyacak net bilgiler sunmalısınız. Bunu yaparken alanınızda fark yarattığınızı ispat edecek bilgiler vermelisiniz. Tabii ki öncelikle ürününüz ya da hizmetiniz bu beklentiyi karşılayacak kaliteye sahip olmalıdır. İkisini bir arada yaptığınızda ise güvenilir bir marka imajı oluşturarak müşteri potansiyelinizi arttırmaya devam edebilirsiniz. Eğer bu konuda profesyonel bir yönlendirme ve destek ihtiyacı duyuyorsanız Sempeak doğru bir strateji ile yanınızda olacaktır, hemen iletişime geçebilirsiniz.

Yeni Kitap: İş Sağlığı ve Güvenliğinde Çalışan ve İşverenin Hukuki ve Cezai Sorumlulukları

Lütfi İnciroğlu’nun “İş Sağlığı ve Güvenliğinde Çalışan ve İşverenin Hukuki ve Cezai Sorumlulukları” adlı kitabı çıktı.
KİTAP HAKKINDA
2019 yılının Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip korona virüs (Covid-19) salgın hastalığının Dünya Sağlık Örgütü tarafından tüm dünyada pandemi ilan edilmesi ile birlikte, hastalığın 2020 yılının Mart ayından itibaren ülkemizde de görülmesini müteakip çalışma hayatında önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Covid-19 kapsamında işyerleri iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini değiştirmek ve yeni ek önlemler almak zorunda kalmıştır. Salgın hastalığın hızla yayılması ve ölümcül olması nedeniyle işyerlerinde yeni çalışma biçimleri geliştirilmiş ve alınan yeni önlemlerle birlikte uygulanmaya başlanmıştır.
Elbette ki işyerinde salgın hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alma, bununla ilgili araç gereç ve malzemeyi temin etme, gelişmeleri takip edip işçileri bilgilendirme yükümlülüğü işverene aittir. İşverenin bu yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda, hukuki, idari ve cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabilecektir. Çalışmamızda iş sağlığı ve güvenliğinde çalışan ve işverenin hukuki ve cezai sorumluluklarını güncel mevzuat çerçevesinde inceledik. Ayrıca, konuları öğreti görüşleri ve güncel yargı kararları ışığında değerlendirdik.
Kitabın ilk bölümünde iş sağlığı ve güvenliği kavramı, uygulama alanı ve hukuki dayanaklara yer verdik.
İkinci bölümünde iş sağlığı ve güvenliğinde çalışan, işveren ve devletin hak ve yükümlülüklerini, üçüncü bölümünde ise, iş kazası ve meslek hastalıklarını genel çerçevesi ile inceledik. Dördüncü bölümde işverenin hukuki sorumluluğunu bütün detayları ile ele almaya çalıştık. Beşinci bölümde, işverenin işveren vekilinin, alt işverenin ve geçici iş ilişkisi kurulan işverenin cezai sorumluluğuna, altıncı bölümde iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüğünü ihlal eden çalışanın cezai sorumluluğu konusunu değerlendirdik. Nihayetinde son bölümde de iş sağlığı ve güvenliğinde idari yaptırımlarla ilgili konuları güncel mevzuat kapsamında değerlendirmeye çalıştık.
Aralık/2021/ANKARA
Lütfi İNCİROĞLU
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
E.Çalışma Genel Müdür Yardımcısı

Hırsızlık Suçlamasıyla Yargılanan İşçinin Delil Yetersizliğinden Beraat Etmesi Haklı Nedenle Yapılan Feshi Haksız Hale Getirir mi?

LÜTFİ İNCİROĞLU
4857 sayılı İş Kanunu’na göre, “İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması” haklı nedenle tazminatsız derhal feshi gerektirir. İşçinin işyerinde hırsızlık yapması olayında söz konusu davranışın doğruluk ve bağlılık esaslarına aykırı olduğu şüphesizdir. İşçinin bu kapsamda ceza mahkemesinde yargılanması sonucunda delil yetersizliği nedeniyle beraat etmiş olması hukuk mahkemesini bağlamayacağı gibi işverenin haklı nedenle yaptığı feshi haksız fesih haline dönüştürmez.

Nitekim Yargıtay’a göre, “Davalı işveren, davacı işçinin işverene ait araçtan mazot alarak başkasına satmak suretiyle hırsızlık yapması sebebiyle iş sözleşmesinin haklı olarak feshedildiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesi, davacının ceza davasından beraat ettiğini ve güzergahın değiştirilmemesi yönünde işverenin talimatına rağmen buna aykırılık halinde iş sözleşmesinin feshedileceği noktasında uyarılmadığı gerekçesiyle feshin haksız olduğu sonucuna varmıştır. Davacı işçi üçüncü şahıs adına satın aldığını söylediği mazotla ilgili fatura ibraz edememiştir. Yine, mazotun bu üçüncü şahsa verilmesi için davacının kullandığı tırın görev güzergahının değiştirildiği de tartışma dışıdır. Olayın ortaya çıkışı da davacının kullandığı tırın normalden daha fazla yakıt harcaması üzerine takibe alınması ve köylülerden birinin ihbarı sonucu olmuştur. Yapılan bu açıklamalara göre davacı işçinin doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar içine girdiği anlaşılmaktadır. Ceza davasından beraat etmiş olması sonuca etkili görülmemiştir. Somut olayda davacının iş sözleşmesinin hak düşürücü süresi içinde ve haklı nedene dayanarak işverence feshedildiği sabit olup, bu durumda davacının ihbar ve kıdem tazminatlarına hak kazanmasına olanak bulunmamaktadır. Mahkemece anılan tazminat isteklerinin reddi gerekirken yazılı şekilde isteklerin kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir”[1].

Başka bir Yargıtay kararında ise, “Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, olay tarihinde davacının ambar görevlisi olarak çalışmış olduğu anlaşılmıştır. Bu sırada ambarda bulunan altı adet delici matkap ucu adı geçen tarafından ambar defterine kaydedilmiştir. Ne var ki, yapılan araştırmada bu malzemelerin bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu tespit sırasında delici matkap uçlarının başka bir yere gönderildiğine ilişkin herhangi bir belgeye de rastlanılmamıştır. Davacının sorumluluğu altında bulunan malzemelerin kaybolmasından kendisinin sorumlu olması gerekir. Her ne kadar davacı aleyhine Diyarbakır Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava delil yetersizliği nedeni ile beraat ile sonuçlanmış ise de, bu beraat kararı BK. nun 53. (Şimdi TBK m.74) maddesine göre hukuk mahkemesini bağlamaz. Ortaya çıkan bu olgulara göre davacının eylemi, 1475 sayılı Kanunun 17/II-d maddesi(Şimdi 4857/25-II-e) kapsamına girmektedir. O halde, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir”[2].

Diğer yandan Yargıtay, “Hukuk hâkimi kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değildir. Ancak; hukuk hâkimi aynı olay sebebiyle ceza yargılamasında hükme dayanak yapılan maddi olgular ile bağlı olduğu gibi, ceza mahkemesinin mahkûmiyet kararları da bağlayıcıdır. Bu sebeple, sözü edilen ceza mahkemesi kararının sonucu beklenmelidir. Zira işçiye yüklenen eylem ceza davası konusu olmuştur. Eylem ve fesih arasındaki illiyet ceza davası sonunda maddi olgu olarak kesinleşeceğinden söz konusu ceza davasının sonucu beklenmeden verilen karar hatalıdır”[3] demek suretiyle mahkumiyet kararı ve ceza davasında tespit edilen maddi olguların hukuk hakimini bağlayacağını ve işçi hakkında açılan ceza davasının sonucunun ve kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini kararlaştırmıştır.

Sonuç olarak, işçinin hırsızlık suçlaması ile ceza mahkemesinde açılan dava delil yetersizliğinden beraat ile sonuçlanmış olsa bile, bu durum hukuk mahkemesini bağlamaz. Ceza mahkemesinin mahkumiyet için yeterli görmediği delilleri, hukuk hakimi fesih açısından yeterli görebilir. Dolayısıyla, ceza mahkemesi tarafından delil yersizliği nedeniyle verilen beraat kararı, haklı nedenle yapılan bir feshi kendiliğinden haksız fesih haline getirmez[4].

[1] Y9HD.05.04.2005/17749/12132 Legalbank.

[2] Y9HD.02.04.1997/648/6556 Legalbank.

[3] 22HD.12.06.2012/16051/13295 Legalbank.

[4] SÜMER, Haluk Hadi, İş Hukuku Uygulamaları, 7.Baskı, Ankara 2019, s.285.

Faiz Düşecek

FAİZ DÜŞER Mİ?

Faiz düşmez. Düşmez diyorsam inanın faiz düşmez .

Faiz düşmez şeklindeki sözüm, normal koşullarda faiz düşmez diyorum.

Ülkemizdeki enflasyonun;

  • TÜİK’e göre % 36,
  • bağımsız enflasyon araştırma kurumlarının verilene göre % 80,
  • halkın hissettiği çarşı pazar enflasyonu % 100 civarında

hissedildiği ekonomimizde TCMB’nin politika faizinin % 14 olduğu bir ekonomik tabloda faizler nasıl düşecek?

TCMB’nin politika faizi % 14 ancak sadece gösterge faizi olarak yer alan bu faizi daha da düşürseniz ekonomimiz daha iyi mi olacak? Elbette olmayacak. Çünkü TCMB politika faizini % 14 olarak belirleyerek, TCMB’den borç alan kurumlara bu politika faizi uygulanmakta, ancak TCMB ve Türk Eximbank kurumları dışında kullanılan faizler, politika faizlerinin oldukça üzerindedir. Politika faizlerinin çok üzerinde derken 1 veya 2 puan şeklinde değil, tüketici kredileri, ticari faizler, çeşitli nam altında verilen faizler % 20 ila % 35 arasında değişkenlik göstermektedir.

Kredi faizleri açısından bakıldığında % 14’lük politika faizleri ile % 20 ila % 35 arasında değişkenlik gösteren çeşitli nam altında verilen faizler hemen hemen ikiye katlanmış durumda.

Bu durumda faizleri düşülürse ne olacak? İnanın kocaman bir “hiç” olacak.

Anlayacağınız; ekonomik ve iktisadi dinamikler çerçevesinde faizler düşmez. “Faizler düşecek” söylemleri ile ekonomik ve iktisadi gelişmelerin koşullarını hiç hesaba katmadan, hiçbir koşulda değerlendirmeye almadan söylenmiş bir sözdür. “Faizler düşecek” denildi ama ekonomik koşullar uygun değil. Bu durumda alınacak aksiyon arka kapıdan faizler çeşitli isimler altında desteklenecek. Zaten adına faiz dememek için ilave olarak verilen faizin aldığı “hibe”, “katkı” gibi isimler beni güldürmeye başladı. Yahu arkadaş hibe de olsa, katkı da olsa verilen bu puanlar faiz değil mi? Düşük kalan politika faizinin üzerine tekrar faiz verilmiyor mu? Bu fikrimin tersini söyleyecek bir kişi varsa bir adım öne gelsin lütfen.

FAİZ DÜŞECEK YA TÜRK LİRASI MEVDUAT FAİZİ NE OLACAK?

Şimdi geldik zurnanın zırt dediği yere.

Çarşı Pazar enflasyonunun % 80 ila % 100 olduğu günümüzde bankalarda Türk Lirası mevduat tutacak kimse olur mu? Normal koşullarda olmayacak. Çünkü şu anda uygulanan faiz negatif getiri sağlayan faizdir. Türk Lirası mevduat sahibi kişi enflasyon karşısında parasının değerini asla koruyamamaktadır. Bugün bankalarımız TCMB ve T.C. Hazinesi destekli kur korumalı Türk Lirası mevduat hesaplarını desteklemeye çalışıyorlar.

Kur korumalı mevduat hesabında ise;

  • Politika faizi + 3 puan ilave faiz + serbest piyasa koşullarına göre oluşan ilave faiz

derken % 14 olarak seyreden politika faizinin üzerine 3 puan ilave faiz konuluyor ve dahası pazarlık gücüne bağlı olarak bankalardan bu faizlere ilave olarak 3 veya 4 puan daha faiz verilebilmektedir.

Politika faizimiz % 14 ama sadece rakamlarda kalmış. Bankaların verdikleri faizler politika faizinin oldukça üzerinde. Politika faizi olan % 14 ile bankaların uyguladıkları faiz oranı arasında kalan fark faizin adı nedense faiz olarak adlandırılmıyor. Bu fark faize ya hibe, ya katkı ya da başka bir isim veriliyor. Kimin işine nasıl gelirse öyle isim veriyorlar bu aradaki fark faize.

Soruyorum size TCMB politika faizini % 14 değil de % 10 yapsa ne olacak? Arka kapı operasyonları ile faizin adı değişiyor ve gerçekte verilen faiz, politika faizinin çok üzerinde oluyor.

Bir taraftan faizler düşecek deyip, faizleri düşürüp dolaylı şekilde yine faizlere destek verilmesi durumunda düşülen faizlerin bir anlamı kalıyor mu?

TCMB VE SÖYLEMLER

Geçtiğimiz hafta içinde  27 Ocak 2022 tarihinde TCMB Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısı’ndaki açıklama şu şekildedir:

  • 20 Aralık’ta Merkez Bankası’nın tek kuruş satmadığı belirtilmiş, bilançoda rezervlerdeki düşüşte BOTAŞ’a yapılan döviz satışının etkili olduğu kaydedilmiştir.

Bir BOTAŞ ile TCMB rezervleri bu hale mi geldi ya? Hem de 20 Aralıkta.

Hiçbir yorum yapmadan aşağıdaki grafikleri paylaşıyorum.

Sürekli harcanmış ve piyasaya müdahale edilmiş.

Tablolara bakıldığında döviz rezervlerinin hızla eksiye döndüğü tarih 2021 Aralık ayını göstermektedir.

TCMB tek kuruş satmamış olduğunu düşünelim. 17 – 31 Aralık tarihinde TCMB döviz rezervleri hızla azalarak -56 Milyar dolara kadar gerilemiştir. Nedeni?

TCMB tek kuruş satmadım diyorsa, bu grafiklerin izahı nasıl olacak? TCMB satmadıysa farklı kurumlar aracılığı ile sattırdı fikri aklıma geliyor.

Yapılacak yorum çok olsa da, siz benim sözüme bakmayın, işte grafikler, yorumları siz yapın.

FAİZ DÜŞECEK

Rakamsal olarak faiz düşürülse de uygulamada faizler piyasanın gerektirdiği yerdedir.  İstediğiniz yere kadar düşürün faizi ne yazar…

Faizi düşürün, üstü örtülü faiz desteğini de vermeyin, bu enflasyonist ortamda dövizi tutabilene aşk olsun. Her gün yeni rekorlar kırar.

REŞAT BAĞCIOĞLU

Aile İşletmelerinin Yönetiminde Çevresel Dinamiklerin Etkisi ve Rolü

PROF.DR. GÖNEN İLKAR DÜNDAR

gdundar@istanbul.edu.tr

İ.Ü. İŞLETME FAKÜLTESİ

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ ABD

                                   DNR AKADEMİ KURUCU ORTAĞI

Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de aile işletmeleri ekonomimizin temel yapı taşlarını oluşturmaktadır. Türkiye’de faaliyet gösteren işletmelerin %95’i, KOBİ ölçeğindeki işletmelerin %78’si, en yüksek ihracat hacmine sahip 100 işletmeden 58’i (ülkemizin toplam ihracatının %28’ini gerçekleştiren) aile işletmesidir. Bu işletmelerin kurumsallaşması ve sürdürülebilir olması noktasında, özellikle son yıllarda, hem genel hem de faaliyet gösterdikleri sektöre özgü olarak meydana gelen teknolojik gelişmeleri ne ölçüde takip edebildikleri ve dijital dönüşümden; üretim, yönetim, hizmet süreçlerinde ne denli yararlanabildikleri, kritik önem taşımaktadır.

Endüstri 4.0-Toplum 5.0, büyük veri, bulut bilişim, nesnelerin interneti, yapay zeka, sanal  gerçeklik, siber-fiziksel sistemler,  akıllı fabrikalar  ve farklı alanlardaki  teknolojik gelişmelere yönelik öngörüler;  son yıllarda ülke gündemlerinin en önemli  maddelerini oluşturmaktadır. Dijital dönüşüm süreci olarak nitelendirebileceğimiz bu gelişim ve değişimler, küresel salgın nedeniyle de, hızlanmış ve farklı açılardan ele alınarak, tartışılmaya başlanmıştır. Ülkelerin, organizasyonların ve bireylerin geleceğini, başarısını yakından ilgilendiren bu durum karşısında, her düzeyde ileriye dönük tutarlı taktik ve stratejilerin geliştirilmesi zorunlu hale gelmiş ve organizasyonlar da bilişim teknolojisi uygulamalarını, iç süreçlerine hızlı bir şekilde entegre etme zorunluluğuyla karşı karşıya   kalmışlardır.

Aile işletmelerinin de, yeni iş modellerine odaklanmaları ve dijital dönüşümle ilgili somut adımlar atmaları zorunlu hale gelmiştir. Dijitalleşme; işletmelerin stratejilerinde, üretim/hizmet süreçlerinde, iş yapma biçimlerinde, çalışanlarının yönetiminde, liderlik ve yöneticilik uygulamalarında, müşterileri ve sosyal paydaşlarıyla ilişkilerinde farklı bir bakış açısına sahip olmalarını gerektirmektedir.

Aile işletmeleri sürdürülebilirliklerini sağlamak, ulusal ve uluslararası arenada büyümek, verimliliklerini arttırmak, ürün ve hizmetlerinin kalitesi yükseltmek, geniş kitlelere ulaşmak için teknolojinin nimetlerinden, bir başka deyişle, dijital dönüşümden etkili biçimde yararlanmaları gerekmektedir.

Bu süreçte; aile işletmelerinin SWOT analizinin yapılması ve  mevcut durumlarının objektif biçimde belirlenmesi  gerekmektedir:

  • İlk önce işletmenin iç ve dış çevre analizinin yapılması, rakiplerine göre, güçlü ve zayıf yönlerinin belirlenmesi.
  • İşletmenin sürdürebilirliğini etkileyen iç faktörler ( kurucuların özellikleri, sosyal sermaye, iş değerleri, finansal bakış açısı, yetenek yönetimi, yedekleme planları, eğitim-geliştirme faaliyetleri…)
  • Mevcut ekonomik koşullar.
  • Ulusal ve uluslararası rekabet düzeyi
  • İşletme insan kaynaklarının(çalışanlarının) yetkinliği.
  • İşletmenin finansal gücü (maliyetler, fiyatlar).
  • Müşteri ilişkileri yönetimi, pazar payı, ürün/hizmet geliştirme  becerisi, rekabet avantajı, dağıtım kanallarının yeterliliği.
  • Araştırma-geliştirme faaliyetleri yeterliliği.
  • Yararlanılan teknoloji düzeyi, yeni teknolojileri uygulayabilme derecesi, olanağı.

İkinci olarak, bu değerlendirmelerin ışığında, aile işletmeleri değişime uyum sağlamak, devamlılıklarını sürdürebilmek için; kısa, orta ve uzun vadede ne yapmalarını gerektiğini doğru belirlemeli ve hareket planlarını oluşturmalıdırlar.

  • Faaliyet gösterilen sektördeki teknolojik değişimler çerçevesinde, yeni istihdam biçimlerinden optimum düzeyde yararlanılması.
  • Çalışanların değişen koşullar doğrultusunda eğitilerek, gereken yetkinlikleri kazanmaları ve değişime daha rahat adapte olmalarının sağlanması.
  • Farklı konularda dış kaynaklardan destek sağlanması, işbirliğine gidilmesi.
  • Büyüme ve inovasyon için, Aile Anayasası çerçevesinde, kapsamlı bir varlık yönetiminin gerçekleştirilmesi.

Aile işletmelerinin yönetimini ve sürdürülebilirliğini  etkileyen işletme içi faktörler , diğer işletmelere göre farklılık göstermektedir.  Bu nedenle aile işletmelerini çok yönlü bir bakış açısı ile değerlendirmek, olası sorunları önceden belirleyerek, gereken önlemleri almak ve yol haritalarını çizerek etkili bir yönetim anlayışı geliştirmek gerekmektedir. Aile ismini, değerlerini, kültürünü korumak, sürdürmek, aile  servetini doğru değerlendirmek ve büyütmek için;  proaktif, profesyonelleşme odaklı, araştırma-geliştirmeye dayalı, yenilikçi, esnek ve çevik organizasyon yapıları oluşturulmalıdırlar. Değişim yönetimi çerçevesinde yönetici profilinin belirlenmesi, varlık yönetimi, risk yönetimi, pazarlama, satış, müşteri ilişkileri yönetimi, sosyal medya ve bilgi güvenliği yönetimine ilişkin gerçekçi stratejilerinin geliştirilmesi önemlidir.