Çalışanlar Prestiji Değil, Esnek Çalışmayı Tercih Etti

Global Workplace Analytics tarafından yapılan ve ABD’de 12 yıl süren araştırmaya göre, evden çalışmak, bir şirkete çalışan başına ortalama yılda 11 bin Dolar tasarruf etme olanağı sunuyor.

Günümüzde dijitalleşme, işlerin istenilen her an ve her yerden yönetilebilmesine olanak sağlıyor. Yapılan araştırmalar, mobilitenin çalışan algısında olumlu bir yer edindiğini gösteriyor. FlexJobs tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, çalışanların yüzde 76’sı, esnek çalışma olanağı sağlanması durumunda işverenlerine bağlılıklarının artacağını ifade ediyor.

Şirketlerin yüzde 77’si esnek çalışma modeline geçme eğiliminde

İsviçre merkezli araştırma şirketi IWG tarafından yapılan araştırmada çalışanların yüzde 83’ünün esnek çalışma imkânı sunmayan bir işte çalışmak istemediğini ortaya koyuyor. Araştırmaya katılan kişilerin üçte biri, esnek çalışmayı daha prestijli bir pozisyona tercih ettiklerini söylüyor. IWG verilerine göre, işletmelerin yüzde 77’si esnek çalışma sistemine uyum sağlayarak yetenekli çalışanları bünyelerinde tutmayı hedefliyor.

Kurum kültürünün ve dijitalleşmenin önemi artacak

Mobil çalışma ve çalışanlar arasındaki iletişimin önemine değinen Great Place to Work® Türkiye Genel Müdürü Eyüp Toprak, takım ruhunun ön planda tutulması gerektiğine şu sözlerle dikkat çekti “Çalışmaların ev ortamında sürdürülmesi, iletişimin kısıtlanması anlamına gelmiyor. Aksine bu durumda takım ruhunun önemi daha ön planda. Teknolojinin sağladığı tüm avantajları kullanarak iş akışını ve sürekliliğini sağlamak mümkün. Global Workplace Analytics tarafından yapılan araştırmaya göre, evden çalışmak, bir şirkete çalışan başına ortalama yılda 11 bin Dolar tasarruf etme olanağı sunuyor. Yakın ve orta vadede kurum kültürünün ve dijitalleşmenin işlere olan katkısı daha da artacak.”

Siber COVID-19’a Dikkat

Diverse computer hacking shoot
Diverse computer hacking shoot

Küresel COVID-19 salgınına paralel olarak siber saldırılar arttı. Siber suçluların insanları en savunmasız oldukları anda hedef aldığını belirten KPMG Türkiye Bilgi Teknolojileri Danışmanlığı Direktörü ve Siber Güvenlik Hizmetleri Lideri Servet Gözel, “Son haftalarda COVID-19’ ve ‘Coronavirus’ alan adı alımlarındaki artış dikkat çekiyor. Phishing saldırılarıyla, e-maillerle suiistimal sayısı yükseliyor. Salgının siber güvenlik etkisine dikkat edilmeli” dedi

Siber saldırganlar Koronavirüs salgınını fırsat bildi. İlk Koronavirüs vakalarının doğrulanmasından sonra ‘Coronavirus ve COVID-19’ alan adı alımlarındaki artış geçen haftalarda zirveye çıktı. KPMG Türkiye’den Servet Gözel bunların çok büyük bölümünün dolandırıcılık amaçlı olduğunu kaydetti, “Korku ve endişe gibi duygu durumlarından beslenen siber suçlulara karşı uyanık olmayı öneriyoruz” dedi.

Gözel, son haftalarda dolandırıcılık amaçlı hareketlerde artış gözlemlediklerini bildirdi. “Son haftalarda ‘COVID-19’ ve ‘Coronavirus’ benzeri alan adı alımlarındaki artış çok dikkat çekici. Bunların büyük kısmının dolandırıcılık amaçlı olduğu görülüyor. Salgının yüksek oranda yayıldığı ülkelerde phishing (oltalama) saldırıları aynı ölçüde artıyor. Dünya Sağlık Örgütü, salgın sürecinde yaşadıkları siber saldırılarda iki kattan fazla artış olduğunu açıkladı. Kendilerine sağlık veya araştırma kuruluşu görünümü veren saldırganların kullanıcıları e-mail yoluyla suiistimal etmeye çalıştığı vakalar bildiriliyor” diye konuştu.

Servet Gözel, internetkullanarak gündemi takip etmeye çalışanları şöyle uyardı:

“Pandemi sırasında hem evden çalışanların hem de tüm bilgisayar kullanıcılarının sıklıkla karşılaştığı COVID-19 ile ilgili bilgilendirme içerdiği iddia edilen e-posta ve internet sitelerine dikkat edilmesi gerekiyor. Şüpheli bir durum göze çarpıyorsa, başlıkta yazım hatası varsa, bilinmeyen bir kaynaktan ya da bilinmeyen bir kişiden e-posta geldiyse içerikler kontrol edilmeden açılmamalı ve siber güvenlik uzmanlarına bilgi verilmelidir. Şirketler çalışanların sağlık ve güvenliğini takip ederken, kişisel verilerin yasal koruma altında olduğunu unutmamalı ve bu tür bilgilerin kuruluş içinde ve dışında işlenmesi ve paylaşılması konusunda gerekli önlemleri ve tedbirleri almalılar.”

Uzaktan erişim virüs kapmasın

Salgın nedeniyle tüm dünyada sahada bulunması gerekmeyen personelin evden çalışma sistemine geçtiğini de hatırlatan Gözel, Türkiye’de de COVID-19 nedeniyle evden çalışanlarının sayısının 2 milyonu aştığını vurguladı. Bilgi teknolojileri alt yapısı ve siber güvenliğin bu süreçte daha çok önem kazandığını belirten Gözel şunları söyledi:

“Evden çalışma nedeniyle uzaktan erişim alt yapılarının kullanımı yaygınlaştı. Şirketlerin kullandığı uzaktan erişim ve video/tele-konferans sistemleriyle ilgili risklerin azaltılması için tatbikat ve risk/güvenlik değerlendirmeleri daha önemli hale geldi. Sistemdeki bir zafiyet veya kesinti, kuruluşa ait önemli bilgilerin sakıncalı kişilerin eline geçmesine veya operasyonların aksamasına neden olabilir. Kurum ortak alanlarında bulunan önemli dosyalar şifrelenmeli ve yetkisi olmayan kişilerce kesinlikle açılamamalıdır. Ayrıca sistemlere giriş ve çıkışlar sürekli izlenmelidir. Sistemlerin sadece mesai saatlerinde izlenmesi siber güvenlik saldırılarından korunmak için yeterli değildir.”

Gözel, siber saldırılara karşı önerilerini şöyle sıraladı:

  • Uzaktan bağlantılar etkin ve güvenliği sağlanmış kanallar üzerinden gerçekleştirilmeli.
  • Bilgisayarların, telefonların ya da içinde kurumsal verilerin olduğu cihazların saldırıya uğrama ihtimaline karşı veri güvenliğinin sağlanması için etkili önlemler alınmalı.
  • Uzaktan bağlantıların sağlanmasında ilgili kişilere işlerinin gerektirdiği kadar erişim yetkisi verilmeli.
  • Ağ, sunucu ve sistemlerdeki yetkilerin iş gereklilikleri temel alınarak özelleştirilmesi kritik önemde.
  • Şirketlerin olası siber vakaları önleyebilmek için olay yönetimi süreçlerinin varlığından ve işlerliğinden emin olmaları gerekli.
  • Kritik dönemlerden geçerken bilgi teknolojilerine yönelik anahtar personel ve onların yedekleri teyit edilmeli.
  • Sistemlerin kullanımına devam etmek için veri merkezleri ve felaket kurtarma merkezlerinin sürekliliği sağlanmalı.

Delphi Technologies’ten 2020 ve Sonrası Otomotiv Öngörüleri!

Otomotiv ekipman üreticileri için geleceğe yönelik çözümler sunan Delphi Technologies, küresel araç pazarı ve satış sonrası sektörü için devrim niteliğindeki değişikliklere öncülük ederken, bilgi birikimi ve tecrübesiyle de profesyonellere ışık tutmaya devam ediyor. Değişen pazarın ihtiyaçlarını karşılamada öncü rolünü üstlenmeye devam eden şirket, son olarak hem üreticiye hem de otomotiv satış sonrası çalışanlarına yönelik 2020 ve sonrası için öngörülerini sıraladı. Bu kapsamda 2025 yılına kadar, küresel araç üretiminin yüzde 45’e varan oranda elektrikli olacağını öngören Delphi Technologies, içten yanmalı motorlu araç teknolojisinin ise hibrit bünyesinde varlığını devam ettireceğini işaret ediyor. 

Otomotiv ekipman üreticileri için geleceğe yönelik çözümler sunan Delphi Technologies, araç dünyasının yapısını ve tüketici davranışlarını değiştiren yeni teknolojileri yakından takip ederek sektöre yön vermeye devam ediyor. Elektrikli araçlar, otonom sürüş, içten yanmalı motorlu araçların geleceği ve satış sonrasındaki yeni trendler gibi yenilikçi alanlarda çalışmalarını aralıksız sürdüren şirket, 2020 yılı ve sonrası için öngördüğü iş akışına yön verecek önemli etkenleri sıraladı. 2019 yılında tüm dünyada sayıları 20 milyonu geçen ve artmaya devam edecek olan elektrikli araç pazarına sunduğu çözümlerle destek olan Delphi Technologies, otomotiv dünyasının bu alandaki çalışmalarını cesaretlendirecek çözüm ve teknolojiler geliştiriyor. Katılaşan emisyon yönetmelikleri, hükümet teşvikleri, düşen maliyetler, sürüş menzili ve şarj süresindeki iyileştirmeler sayesinde, 2025 yılına kadar küresel araç üretiminin yüzde 45’e varan seviyelerde elektrikli olacağı öngörülüyor.

İçten yanmalı motorlar önemini koruyacak

Delphi Technologies’in 2020 ve sonrası vizyon ve öngörülerini açıkladığı çalışmasında; elektrikli araçlarla birlikte içten yanmalı motorlu araçların da özellikle hibrit sistemli olmak kaydıyla geleceğin dünyasında yer almaya devam edeceği belirtiliyor. Bu açıdan bakıldığında 2030 yılında satılan hafif ticari araçların yüzde 80’inden fazlasının içten yanmalı motora sahip olması bekleniyor. Benzinli direkt enjeksiyonlu GDi sistemlerin ise emisyon ve yakıt ekonomisi avantajlarıyla, binek otomobillerde en öncelikli içten yanmalı motor teknolojisi olarak öne çıkacağı tahmin ediliyor. Dizel motorların ise yakın gelecekte ticari araçların öncelikli çözümü olmaya devam edeceği, ancak çevresel etkilerini azaltmak üzere gelişmiş yazılımlar, kontrol sistemleri ve elektronik çözümlerle destekleneceği ifade ediliyor. Dolayısıyla servis ve tamirhanelerin, giderek karmaşıklaşan yakıt sistemli araçlara hizmet vermek için hazırlıklı olması gerekiyor.

Teknoloji, satış sonrasına kazanç sağlayacak!

Geleceğin sürüş deneyiminin en büyük devrimi olan sürücüsüz araç teknolojileri ise birçok otomobil üreticisinin üzerinde çalıştığı bir alan olarak öne çıkıyor. Bununla birlikte otonom teknolojilerin yer aldığı araçlar için, önümüzdeki 10 yılda yaygın ticari kullanılabilirlik beklenmiyor. Yine de satılan yeni araçların yüzde 40’ından fazlasının standart olarak en az iki tür gelişmiş sürücü destek sistemi veya ADAS (Gelişmiş Sürüş Destek Sistemleri) ile donatılmış olması bekleniyor.

Delphi Technologies, daha karmaşık teknolojileri barındıran bu araçlarla birlikte, bakım-onarım yönteminin de değişeceğini ve kalibrasyon kavramının en önemli unsurlardan biri haline geleceğini vurguluyor. Örneğin teknisyenlerin kameranın konumunu etkileyebilecek herhangi bir işlem veya darbe sonrasında, sistemi yeniden kalibre etmesi gerekiyor. Böylece teknoloji, her servis veya tamirhane için daha kazançlı bir iş fırsatı haline geliyor. Yine günümüz teknolojisi ile üretilen araçlarda yer alan ve on milyonlarca satır kod ile birbirleriyle iletişim kuran bilgisayar donanımlarının, 300 milyon satıra yakın kodlara çıkılacağı öngörülüyor. Bu gelişim, arıza tespitlerini nokta atışı derecesinde doğru ve kolay hale getirerek her bir işletme ve teknisyenlere büyüme fırsatı yaratması anlamına geliyor. 2024 yılına kadar ise küresel arıza tespit pazarının 1,5 milyar Dolar’ı aşması bekleniyor.

Tüm bu gelişme ve öngörülerin ışığında Delphi Technologies, zengin orijinal ekipman mirası ve yenilikçi satış sonrası çözümleriyle değişen pazarın ihtiyaçlarını karşılamada öncü rolünü üstlenmeye devam ediyor. En güncel araç teknolojileriyle satış sonrası işletmelerine katkı sunan Delphi Technologies, sunduğu teknik destek ve eğitimlerle de teknisyenlerin en iyi bakım ve onarım yöntemlerine sahip olması için gereken tüm donanıma sahip olmalarını sağlıyor.

TBB’den Duyuru/Çek Ödeme Destek Kredisi ve Kredi Desteği Hakkında

modern container terminal at dusk
shipping container terminal in shanghai at dusk, modern harbor and global trade background

Koronavirüs salgınının istihdam, üretim, ticaret ve ödeme sistemine olası etkilerini en az düzeyde tutmakamacıyla uygulamaya alınan“Ekonomik İstikrar Kalkanı” tedbirlerinin sağlıklı olarak işlemesi ve ekonomik faaliyetin desteklenmesi için bankacılık sektörü tarafından aşağıdaki uygulamalar başlatılmıştır:

1. Çek Ödeme Destek Kredisi

Hazine destekli, Kredi Garanti Fonu (KGF) kefaleti ile başta KOBİ’lerimiz olmak üzere kurumsal ve ticari müşterilerin, bugüne kadar gerçek ticari işlemlerine dayalı olarak keşide ettikleri ve edecekleri çeklerinin ödenmesi amacıyla, her bir banka tarafından ayrı ayrı belirlenmek üzere tahsis edilen limitler dahilinde kredi kullandırılmaya devam edilecektir.

“Çek Ödeme Destek Kredisi” ile müşterilerin ticari itibarlarının korunmasına katkı sağlanması amaçlanmaktadır.

Kredi desteği; 3 ay anapara ve faiz ödemesiz, toplam 12 ay vadeli ve yıllık % 9,5 faizli olacaktır.

KOBİ ve KOBİ dışı işletmeler bazında azami kredi tutarları aşağıdaki gibidir:

Yıllık ciro (TL) Azami kredi tutarı (TL)
0-25 milyon 1 milyon
25-125 milyon 5 milyon
125 milyon üzeri 10 milyon

2. Ekonomik İstikrar Kalkanı Kredi Desteği

Yukarıdaki uygulamaya ek olarak bankalar, başta KOBİ’lerimiz olmak üzere kurumsal ve ticari müşterilerin işletme sermayesi ihtiyaçları için “Ekonomik İstikrar Kalkanı Kredi Desteği” ne başlayacaktır.

Kredi desteğini kullanacak firmaların, 2020 yılı Şubat ayı sonu itibarıyla kayıtlı çalışan sayılarında kredi vadesi boyunca azaltma yapmamaları ön koşulu bulunmaktadır.

Teminat eksiği bulunan müşterilerin, krediye erişim imkanı için Hazine destekli KGF kefaleti de sağlanabilecektir.

Kredi desteği; 3 ay anapara ve faiz ödemesiz, toplam 12 ay vadeli ve yıllık % 9,5 faizli olacaktır.

KOBİ ve KOBİ dışı işletmeler bazında azami kredi tutarları aşağıdaki gibidir:

Yıllık Ciro (TL) Azami kredi tutarı (TL)
0-25 milyon 5 milyon
25-125 milyon 25 milyon
125 milyon üzeri 50 milyon

Sektör farkı olmaksızın, salgından ekonomik olarak olumsuz etkilenen kurumsal ve ticari müşteriler her iki kredi paketine de başvurabileceklerdir.

Uygulamaya katılacak olan bankalar, katılımlarını en kısa sürede kamuoyuna duyurup, 30 Mart 2020 tarihinden itibaren talep kabul etmeye başlayacaklardır.

Kamuoyunun bilgilerine sunulur.

Saygılarımızla,

Türkiye Bankalar Birliği

Salgın Bitene Dek Market Poşetleri Ücretsiz Olmalı

Sebze-meyve ve ekmeğin ambalajlı satılması

halk sağlığı için çok önemli bir adım

Koronavirüs salgını dünyayı tehdit etmeye devam ediyor. Salgının önüne geçmek için her gün yeni önlemler alınırken “hijyen” en önemli korunma yöntemi olmayı sürdürüyor. Ambalajlı gıda ve tek kullanımlık plastik ürünlerin toplum sağlığını korumadaki rolü bu süreçte daha iyi anlaşıldı. Uzmanlar market alışverişlerinde satın alınan gıdaları evlerimize taşırken kullandığımız alışveriş poşetlerinin hijyenine de dikkat edilmesi gerektiği konusunda uyarılar yapıyor. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, çok kullanımlık bez torba ve filelerin virüslerin yayılmasını kolaylaştırdığını belirterek salgın riski ortadan kalkana dek tek kullanımlık plastik poşetlerinin halka ücretsiz verilmesini önerdi. Eroğlu: “Pazar yerleri ile marketlerde sebze ve meyvelerin, fırınlarda ekmeğin poşete girmesi halk sağlığı için önemli bir adım oldu. Koronavirüse karşı mücadele kapsamında plastik alışveriş poşetlerinin de halka ücretsiz olarak verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ücretsiz olduğu için tercih edilen ve birden fazla kullanılan bez poşetler ve fileler sık yıkanmadıklarında birçok hastalığa sebep olan virüslerin yayılmasına zemin hazırlıyor” dedi.

Tüm dünyada koronavirüs salgını ile ilgili gelişmeler endişe ile takip edilirken tek kullanımlık plastik malzemelerin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Uzun zamandır bilimsel dayanaklardan uzak olarak sürdürülebilirliğin önündeki engel olarak gösterilen tek kullanımlık plastik ürünler bugün sağlıklı yaşamın garantörü olarak görülüyor. Yapılan araştırmalar çok kullanımlık bez torbaların sık yıkanmadıklarında viral ve bakteriyel hastalıkları yayabileceğini ortaya koyarken plastik tek kullanımlık poşetler bu açıdan herhangi bir risk barındırmıyor.

Koronavirüs riskine karşı tek kullanımlık poşetler ücretsiz olsun

Tek kullanımlık plastiklerin gıdayla bulaşan hastalıkları önlemenin en ucuz, en kolay ve en güvenli yolu olduğunu belirten Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu, şunları söyledi: “Yıllardır ısrarla söylediğimiz ‘plastik çevre düşmanı değildir, plastik sağlıklıdır’ söylemimiz bugün maalesef acı bir olay ile onaylanıyor. Nitekim yeni çıkan düzenlemelerle pazar yerleri ve marketlerde artık ürünler açıkta elle seçilemeyecek ve plastik poşetlerde sunulacak. Yine artık ekmek ambalajsız satılmayacak. Sağlık Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Çevre Bakanlığının bu kararı halk sağlığı için atılmış önemli adımlardır. Bu salgınla ile birlikte yeniden gündeme gelse de uzun yıllardır araştırmacılar defalarca kullanılan bez torba ve filelerin viral ve bakteriyel hastalıkların yayılımını artırabileceğini söylüyor. COVID-19 virüsü, torbaların sık sık yıkanmaması durumunda bulaştırılabilecek patojenlerden sadece biri ve çoğu kişi bu torbaları hiç yıkamıyor. Virüsler üzerinde yapılan bir araştırma, virüs ve bakterilerin alışveriş torbalarında uzun süre yaşayabildiğini söylüyor. Çevreci olduğu algısıyla tüketicilerin kullanmaya yönlendirildiği çok kullanımlık file ve bez torbaların gerçekten sağlıklı olabilmesi için pek çok şeye dikkat etmek gerekiyor. Tüketicilerin farklı gıdaları ayrı bez torbalara koymaları; et, balık ve tavuğu küçük plastik poşetlere sararak torbalara yerleştirmeleri; torbalarını dikkatle yıkayıp kurutmaları; torbalarını serin ve kuru bir yerde saklamaları ve market alışverişinde kullandıkları bez torbaları gıda dışında hiçbir amaç için kullanmamaları bunlardan sadece bazılarını oluşturuyor. Genel tüketici davranışlarına bakıldığında bu maddeleri yapacak insan sayısının çok az olduğunu görüyoruz. Ülkemizde 2019 yılı başında yürürlüğe giren yasa ile marketler ve satış noktalarında tek kullanımlık plastik poşetler ücretli hale getirilmişti. Bu yasanın içinden geçtiğimiz kritik günlerde revize edilerek vatandaşın plastik tek kullanımlık hijyenik poşetler kullanabilmesi için 25 kuruş ücret zorunluluğunun kaldırılmasını öneriyoruz. Bu şekilde hem salgının marketten eve- evden markete taşınması engellenecek hem de bu salgının yarattığı ortamda aile bütçeleri sarsılan dar gelirli vatandaşa bir rahatlama olacaktır.”

“Çevrenin korunması için yapabileceğimiz en iyi davranış, plastik atıkları doğaya bırakmamak ve geri dönüşüme kazandırmaktır” şeklinde konuşan Yavuz Eroğlu, “Bilimsel verilerden yoksun plastik düşmanlığının toplum sağlığını tehdit etmesine izin verilmemelidir. Yaşadığımız bu salgın, modern şehirli yaşamın plastik sanayinin ürettiği ürünlere ihtiyacı olduğunu hepimize hatırlattı. Maskeden eldivene, sağlık çalışanlarının kıyafetlerinden plastik ambalajlara ve tek kullanımlık ürünlere kadar pek çok ürün şu an tüm dünyada kullanılıyor. Plastik düşmanlığının etkisiyle tek kullanımlık bardak vb. plastik ürünleri terk eden birçok fast food zinciri de bu salgın nedeniyle tekrar bu ürünlere dönüş yaptı. Hijyen açısından kimse bir başkasının kullandığı ürünle yemek ya da içmek istemiyor. Açıkta satılan, ambalajsız gıdalar sağlık açısından ciddi riskler barındırıyor” dedi.

Koronavirüs Kaygısıyla Baş Etmenin İpuçları!

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uzm. Psikolog Ceylin Sürek, koronavirüsün sebep olduğu kaygılara karşı tavsiyelerde bulundu.

2020… Kimisi ne umutlarla girdi, kimisi neler planladı. Herkesin farklı hayalleri vardı, fakat tek gerçekte birleşmek zorunda kaldık. Dünyayı saran pandemi, koronavirüs!

Pandeminin günlük yaşantımıza getirdiği kargaşa bir yana, şu an yaşadığımız belirsizlik durumu günden güne endişelerimizi arttırıyor. Virüsü kapma, hastalanma ve sevdiklerimize bulaştırma; başlıca kaygılarımız arasında yer alıyor. Bunların yanı sıra; işte oluşabilecek problemler, gelir kaybı, sosyal izolasyon, boş kalan raflar sebebiyle yeterli yemek, hijyen ve sağlık malzemesi bulamama gibi durumlar kaygı seviyemizin daha da artmasına neden oluyor.

Peki neler yapabiliriz?

  • Günlük rutininize bağlı kalmaya çalışın

Mümkün oldukça aynı saatte uyanıp ve yatıp, günlük aktivitelerinizin yapabileceğiniz kısımlarını yapmaya çalışın. Çoğu çalışanlar evden çalışma sistemine ve öğrenciler de aynı şekilde online ders sistemine geçti. Bu sisteme geçen kişiler; her zamanki saatlerinde kalkıp, işlerini halledip, evde çalışmanın verdiği rahatlığı sürdürebilirler. Kendinize en sevdiğiniz yemeği ve içeceği hazırlayıp, en rahat ettiğiniz yere oturarak çalışıp evde kalmanın avantajlarını kullanabilirsiniz. Sporunuzu yapamadınız mı? Teknolojinin faydalarını kullanın. İlgilendiğiniz spor dalının çeşitli videolarını açıp, özgürce kendi sporunuzu yapacak bir alan oluşturabilirsiniz. Spor salonundaki gibi sosyalleşerek spor yapmak istiyorsanız da, online grup derslerini tercih edebilirsiniz. Kalabalık olmayan, evinize yakın yerlerde kısa yürüyüşler yapıp, temiz hava alabilirsiniz. Bedensel hareketsizlik strese bağlı tepkileri yoğunlaştırır bu nedenle aktif olun, ‘‘nasılsa evdeyim sonra yaparım’’ diye ertelemeyin.

  • Zamanı iyi değerlendirin

Evde yeterince zaman geçirememe durumundan rahatsız olanlar, zamanla ödüllendirildiniz. Eşinizle, çocuklarınızla ilgilenin. Onlarla ilişkinizi kuvvetlendirmek için bu durumu bir fırsat olarak görün. Fiziken izole olmanız, sosyal olarak da izole olmanız anlamına gelmiyor. Yine teknolojinin faydalarını kullanarak sevdiklerinizle, uzun zamandır görüşemediklerinizle konuşun. Onlarla bu dönem geçtikten sonra yapacaklarınızı planlayın. İzleyemediğiniz film, dizi ve okuyamadığınız kitap listesi yapın. Daha önce yapmadığınız bir yemeği, yapmayı deneyin. Evinizde yeni düzenlemeler yapın. Kendinize yararlı olacak ve ya ilginizi çeken bir online kursa yazılın. Kulağa basit gelse de, bu eylemlerde bulunmak kaygılarınıza bir süre ara vermenizi, rahatlamanızı ve yaşam kalitenizi arttırmanızı sağlayacaktır.

  • Kontrol edebildiklerinize odaklanın

Kontrol edemedikleriniz hakkında kaygılanmaktansa, kontrol edebildiğiniz durumlara bakın. Bu virüsün ne kadar yayıldığını ya da size nereden bulaşabileceği gibi durumları düşünmek, kaygınızın artmasına neden olacaktır. Bunları düşünmektense, kontrolü ele alın ve yapabileceklerinize bakın. Kişisel bakım ve sağlık uygulamalarından başlayabilirsiniz. Sağlıklı beslenin, uyku düzeninize dikkat edin, ellerinizi iyi yıkayın, bedeninizi aktif tutun ve egzersiz yapın. Bağışıklığınızı nasıl güçlendirebilirsiniz, araştırın. Diğer yandan, dışarı çıkmanız gerekiyorsa bunla ilgili önlemler alın, dezenfektan kullanın, sosyal mesafeye dikkat edin, kıyafetlerinizi değiştirin, evinizi havalandırın. Düşününce ne kadar kontrol edebildiğiniz durumun olduğunun farkına varın, elinizdeki gücü hissedin. Kontrolünüzü davranışlarınızla sınırlamayın, düşünce gücünüze de odaklanın.

  • Kaygılarınızı somutlaştırın

Kaygımızı düşünceye dökmediğimiz durumlarda onun esiri olabiliyoruz, bu nedenle kaygınızı somutlaştırın. Kendinize sorun; “en kötü senaryo ne olabilir ve bunun gerçekleşme ihtimali ne kadardır” Kanıtlara bakın. Negatif düşüncelerinizi bir kağıda yazıp, alternatiflerini bulmayı deneyebilirsiniz. Örneğin; ‘‘bu virüsten asla kurtulamayacağız’’ diye endişelendiğinizde pandemilerle ilgili geçmişteki gerçeklere göz atıp, alternatif ve gerçekçi düşünceler oluşturabilirsiniz. Pandemilerin belli bir süreden sonra sona erdiğini ve dünya düzeninin geri geldiğini, kendinize hatırlatabilirsiniz.

  • Kendinize yüklenmeyin ve yavaşlamayı öğrenin

Kendinize karşı şefkatli olun. Zor bir dönemden geçiyorsunuz ama yalnız değilsiniz. Normaldeki üretkenliğinize ulaşamadığınızda ya da yapacağınız işe bir türlü konsantre olamadığınızda, durun ve kendinize yüklenmemeniz gerektiğini hatırlayın. İdeal olmayan koşullarda elinizden geleni yapmaya çalışıyorsunuz, bu durumu farkına varın. Kendinize hata payı verebilirsiniz. Yavaşlamayı deneyin, böylece günlük yaşamınızdaki basit zevkleri daha fazla takdir edebilirsiniz. Anda kalın. Bir aktivitede bulunurken telefonunuzu sürekli yanınızda tutmayın, yaptığınız şeye odaklanın. Yavaş yemeyi öğrenin, lezzetleri ve dokuları takdir edin. Bunu yaparsanız; hem daha az yemekle doygunluk yaşarsınız, hem de yemeğin tadından daha fazla zevk alırsınız. Arkadaşlarınızla, ailenizle konuşurken onlara odaklanın, başka şeylerle ilgilenmeden dinleyin. En basit şeyden bile zevk almaya ve bunun eğlenceli yönlerini bulmaya çalışın. Örneğin; bulaşıkları acele yıkamak yerine suyun ve köpüklerin dansını görün. Bu tarz işlere bakış açınızı değiştirdiğinizde; bunları iş yerine, keyifli aktivitelere dönüştürme fırsatı bulursunuz.

  • Bilimsel kaynaklara bağlı kalın ve sürekli medya akışının içinde kalmayın

Birçoğumuz her şeyden haberdar olmak istiyoruz ve sürekli gelişmeleri takip ediyoruz. Öncelikle bu bilgilendirmeleri, güvenilir kaynaklardan izleyin ve okuyun. Uzman olmayan kişilerin önerilerine itibar etmeyin. Diğer yandan virüsle ilgili sürekli haber okumak ve sosyal medyada olmak endişelerimizi arttırabilir. Bu nedenle kendinize sınırlamalar koyun. Elinizde telefonu sürekli tutmayın. Örneğin; film izlerken kendinizi sürekli haberleri kontrol etme ihtiyacında bulmayın, anda kalın ve filmin zevkini çıkarın. Sonradan bu bilgiye zaten ulaşacaksınız, kaygı havuzunun içinden çıkmaya fırsat bulmuşken, tekrar geri dalmayın.

  • Biraz kaygılanmanın her zaman olumsuz bir durum olmadığını farkına varın

Sürekli kaygı ve panik halinde olmak insanı yorar ve hayat kalitesini düşürür. Ancak küçük dozda kaygı bizlere yardımcı olur. Ne kadar keyifsiz bir duygu olsa da kaygı bizleri, potansiyel tehlikeli durumlara karşı hazırlıklı olmamıza ve kendimizi korumamıza teşvik eder. Örneğin, şu an sahip olduğumuz koronavirüs ile ilgili kaygılar; dışarı çıkmamamıza, çıkarsak kalabalık yerlerden kaçınmamıza, ellerimizi sık yıkamamıza, dezenfekte etmemize ve dokunduğumuz yerlere ekstra dikkat etmemize neden oluyor. Ancak kaygı düzeyinin yüksek seviyelere ulaşması olumsuz durumlara yol açabilir. Panik olduğumuz durumlarda duygularımız reaktif, düşüncelerimiz mantıksız ve davranışlarımız da dürtüsel olabilir. Bu panik hali insanları gereksiz olmayan şeyleri almaya itebilir ve başkalarının ihtiyaçlarını karşılayamama problemlerini ortaya çıkarabilir. Unutmayın ki panik; virüsten daha hızlı yayılır, bu nedenle zincirleme bir reaksiyona neden olabilir. Böyle durumlarda baş etme becerilerinize odaklanın. Bu durumla ilgili neler yapabiliyorsunuz onlara bakın.

  • Meditasyon ve nefes egzersizleri deneyebilirsiniz

Kaygınızı azaltmak için meditasyon ve nefes egzersizleri deneyebilirsiniz. Diğer yandan egzersiz yapmak, farklı bir aktivitede bulunmak, sosyalleşmekte kaygı seviyenizin inmesine yardımcı olur. Yardım istemekten çekinmeyin, duygu ve düşüncelerinizi paylaşın. Birçok terapist internet üzerinden online terapi yapmakta, bu servisten faydalanabilirsiniz.

  • Bu durumun geçici olduğunu kendinize hatırlatın

Unutmayın, yalnız değilsiniz. Din, ırk, renk ayırt etmeyen bu virüse karşı tüm dünya olarak savaştayız. Geçmişte insanlık nasıl diğer virüsleri atlattıysa, bu virüsü de birlik ve beraberlik içinde atlatacağız. Evde sıkılıyorum dediğinizde, gece gündüz uyumadan bizler için çalışan sağlık çalışanlarını düşünün. Salgının durması ve normal yaşamımıza dönmemiz için çalışan dünya uzmanlarını düşünün ve bu durumun geçici olduğunu kendinize hatırlatın. Yaşam enerjinizi yitirmeden, sağlıkla kalın.

Kordsa Önlemlerini Almaya Devam Ediyor

container wharf in nightfall, international import and export trade background
container wharf in nightfall, international import and export trade background

Kordsa, Covid-19 salgınının etkileri ile birlikte değişen tüketici talepleri ve müşteri portföyünde yer alan fabrikaların üretime ara verme kararları neticesinde, önümüzdeki günlerde Türkiye ve Brezilya’daki tesislerinde üretimin çalışma şekli ile ilgili değişiklikler yapacağını duyurdu.

Kordsa Covid-19 salgını nedeniyle tüm dünyanın yaşadığı bu zorlu süreçte, başta çalışanları, iş ortakları ve müşterileri olmak üzere içinde bulunduğu ekosistem için ekonomik fayda üretmeye devam ediyor. Salgının etkileri ile birlikte değişen tüketici talepleri ve müşteri portföyünde yer alan fabrikaların üretime ara verme kararları nedeniyle Kordsa da çalışma modelinde yeni kararlar aldı. Bu kararlar kapsamında Kordsa Brezilya üretim tesisi, 26 Mart 2020 tarihi itibari ile 2 hafta süreyle 8 Nisan 2020 tarihine kadar üretime ara verirken, Kordsa Türkiye üretim tesisi çalışmaya devam etmekle birlikte, üretimin bazı bölümlerinde, 1 Nisan 2020 tarihi itibari ile 2 hafta boyunca üretim yapılmayacak.

Bu süre boyunca önceden alınmış siparişlerin sevkiyatına devam edileceği bilgisini veren Kordsa CEO’su Ali Çalışkan konuyla ilgili açıklamasında şunlara değindi: “Dünya COVID-19 salgını nedeniyle benzeri görülmemiş zamanlar yaşıyor ve bu zor zamanda Kordsa olarak bizim birincil önceliğimiz her zaman çalışanlarımızı, müşterilerimizi, tüm paydaşlarımızı ve ailelerini güvende ve sağlıklı tutmaktır. Bu hassasiyetle T.C. Sağlık Bakanlığımızın, Koronavirüs Bilim Kurulu’muzun ve Dünya Sağlık Örgütü’nün iş ve toplum sağlığına yönelik açıkladığı tedbirler doğrultusunda, COVID-19’un ülkemizde görüldüğü ilk günden itibaren şirketimiz ve fabrikalarımız bünyesinde çeşitli idari ve operasyonel kararlar hayata geçirilmiştir. Şubat ayı sonunda tüm yurt dışı seyahatlerin durdurulması ile başlayan operasyonel süreçlerimiz, kurulan kriz komitelerimizin liderliğinde bölge genel müdür yardımcıları ile tüm dünyadaki faaliyet gösterdiğimiz bölgelerde koordineli olarak yürütülmektedir. Salgının yayılma hızı göz önünde bulundurularak iş nedeni ile mecburi olarak ofiste olması gerekenlerin dışındaki beyaz yaka çalışanların tam zamanlı olarak uzaktan çalışma yöntemine geçilmesi sağlanmıştır. Ayrıca çalışmak durumunda kalan kişiler için personel servislerinde, ofislerde ve tüm ortak alanlarda düzenli dezenfeksiyon çalışmaları yapılmış, hizmet elemanlarına hijyen eğitimi verilmiştir. Sosyal mesafe başta olmak üzere bakanlığımızın salık verdiği tüm önlemler alınmıştır. Umreden dönmüş olan çalışanlarımızın 14 gün karantina kuralına uyması sağlanmıştır. 60 yaş üzeri ve risk grubunda olan çalışanlarımız belirlenmiş, idari izinli olarak evde kalmaları için iletişim yapılmıştır.”

Gelişmeleri yakından takip ettiklerini, Kordsa ürünlerini kullanan ulusal ve uluslararası fabrikların da üretime ara verdiklerini belirten Çalışkan durumu şu şekilde özetledi: “COVID-19 Koordinasyon Çalışma Ekibimiz ve COVID-19 Kriz Üst Kurulumuz gelişmeleri anlık takip ederek durumun gerektirdiği yeni uygulama ve aksiyonları hayata geçirmeye, iş ve toplum sağlığına yönelik tedbirlerimizi düzenlemeye devam etmektedir. Ticaretin etkilendiği ve karantinaya alınan ülkelerin durumları nedeniyle birçok markanın üretimini ve satışlarını durdurduğuna şahit oluyoruz. Buna paralel olarak üretim operasyonlarımızla ilgili biz de bazı kararlar almak zorunda kaldık. Kordsa Brezilya üretim tesisimiz, 26 Mart 2020 tarihi itibari ile 2 hafta süreyle 8 Nisan 2020 tarihine kadar üretime ara verirken, Kordsa Türkiye üretim tesisimiz ise çalışmaya devam etmekle birlikte, üretimin bazı bölümlerinde, 1 Nisan 2020 tarihi itibari ile 2 hafta boyunca üretim yapılmayacak. Kordsa ailesi olarak bu zor günlerde üretim tesislerimizde büyük bir gayret ve fedakarlıkla çalışmalarına devam eden iş arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, önümüzdeki günlerin daha sağlıklı olmasını diliyor, en kısa zamanda ticari hayatın olumlu yönde ilerlemesini temenni ediyorum.”

Sağlık Çalışanlarının Medikal Araç ve Gereç ile Kişisel Korunma İhtiyaçlarına Yönelik Sabancı Üniversitesi’nden Covid-19 Mücadelesine Kitlesel Üretim Desteği

Sabancı Üniversitesi Collaboration Space Yöneticisi Erdem İnanç, Türkiye’deki 3D yazıcı sahiplerini, yazılımcı ve tasarımcıları Covid-19 mücadelesine destek için bir araya getirdi.

Sağlık çalışanlarının medikal araç ve gereç ile kişisel korunma ihtiyaçlarına yönelik malzeme üretimini gerçekleştirmek amacıyla tasarımcı, yazılımcı ve donanım geliştiricilere çağrı yapan Sabancı Üniversitesi Collaboration Space Yöneticisi Erdem İnanç kısa sürede bine yakın gönüllüye ulaştı.

Türkiye’nin Covid-19 ile mücadelesinde sağlık çalışanlarına düşük bütçeli koruyucu malzemeler ile hastaların kullanabileceği medikal araçlar sağlamak amacıyla gönüllülerden oluşan kitleseluretim.org platformunu arkadaşları Ahmet Alpat, Yaşar Celep, Mert Mumcu ve Umut Yıldız’la birlikte hayata geçiren Erdem İnanç, 3 boyutlu yazıcı, yazılımcı ve tasarımcı gibi teknik konularda yeterli bir sayıya ulaştıklarını ve sağlık çalışanlarından gerekli olan malzeme ve donanımlar hakkında bilgi talep ettiklerini belirtti.

Merkezsiz bir platform kuruldu

Kitlesel Üretim Hareketi adı verilen oluşum, Covid-19 salgınına karşı mevcut üretim kapasitesini ve insan kaynağını ihtiyaçlarla bir araya getirmeyi amaçlayan bağımsız, merkezsiz bir inisiyatif olarak kuruldu. Platformun kurucuları, kitlenin üretim gücüyle salgının vereceği zararların azaltabileceklerini inandıklarını belirttiler.

Sağlık çalışanlarından ihtiyaç listesi bekleniyor

Hastaneler ve sağlık kuruluşlarında görev yapan çalışanların ihtiyaç duydukları koruyucu maske, siper, solunum cihazı, oksijen konsantratörü gibi ürünlerin üretilebilmesi konusunda destek sağlayabileceklerini belirten İnanç, sağlık çalışanlarından olası ihtiyaç listelerini paylaşması bekleniyor.

Türkiye Kargo, Kurye ve Lojistik İşletmecileri Derneği Basın Açıklaması

kurye

Kamuoyuna duyurulur…

Dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu Covid-19 tehdidi karşısında Kargo, Kurye ve Lojistik İşletmecileri Derneğimize bağlı tüm üye kurum ve kuruluşlar ticari faaliyetlerin devamı ve evinde kalan vatandaşlarımıza ihtiyaçlarını ulaştırmak için kamu hizmeti niteliğinde önemli bir sorumluluk üstlenmiş durumdadır.

Tüm dünyada etkisini sürdüren Covid-19’a ilişkin Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun yayınladığı hizmet sağlayıcıların alması gereken önlemlere istinaden tüm üye kurum ve kuruluşlarımız eylem planlarını hazırlamış ve ekonomik sürekliliği sağlamak adına kesintisiz hizmet sunmanın sorumluluğunu taşımaktadırlar.

Bu kapsamda sektör temsilcilerimiz operasyon planlamalarını hizmetin devamlılığını sağlayacak şekilde tedbir seviyelerini artırarak gerçekleştirmektedir. Toplum sağlığını korumak adına tüm çalışanlara gerekli bilgilendirmeler yapılmakta, maske, eldiven, dezenfektan vb koruyucu malzemeler verilmekte ve sağlık durumları sürekli kontrol edilmektedir. Şube, acente, dağıtım merkezleri, yönetim ofisleri ve araçların dezenfeksiyon işlemleri sıklıkla yapılmaktadır. Gerekli mesafenin sabit tutulması kaydıyla şube ve acentelere aynı anda en fazla üç kişi kabul edilmektedir. Teslimatlar saha çalışanları ve müşteriler arasında sosyal mesafeyi koruyarak yapılmakta olup, e-ticaret sitelerinden alınan gönderilerin tesliminde alıcının onayıyla imza ve TC kimlik numarası almadan teslimat yapılması ve mümkün koşullarda posta kutusu gibi güvenli noktalara kargolar bırakılarak temassız teslimat yöntemleri geliştirilmektedir.

Yurt genelinde alınan sağlık önlemleri sebebiyle e-ticaret alışverişlerinde yaşanan yoğunluk kargo hacimlerinde de artışa neden olmaktadır. Ancak sektör temsilcilerimizin tüm koşullara hazırlıklı olduğunu, yeterli insan kaynağı ile hizmet kalitesini koruyarak iş sürekliliğine devam edeceklerini belirtmek isteriz.

Devletimiz tarafından bugüne kadar alınan önlemler ve kargo, kurye, lojistik işletmecileri ile tüm sektörlerin çabaları sayesinde bu zor günlerin üstesinden geleceğimize yürekten inanıyoruz.

Saygılarımızla,

Aslan KUT

Türkiye Kargo, Kurye ve Lojistik İşletmecileri Derneği Başkanı

Koronavirüs ve Dijitalleşme

Biliyorsunuz ki dünyayı saran covid-19 virüsü sebebiyle insanların sokağa çıkması tehlikeli hale geldi. Ülkemizi de etkisi altına alan bu virüs sebebiyle birçok işyeri evden çalışmaya geçti. İlkokuldan liseye, hatta üniversiteye bütün eğitimler de uzaktan yapılmaya başlandı. Sanatçılar ise bu zor günlerde insanlara moral amacıyla, evlerinden canlı yayın konserlerini başlattı.

Hayatın dijitalleşmeye başladığı bu dönemde Buyer Network İş ve Ticaret Platformu da eğitimlerini online ortama taşıdı. Buyer Network Öğrenme Merkezi ile şirketler ve bireyler için sunulan mesleki eğitim notlarına, vakalara, sunum dosyalarına ve dökümanlara ulaşabilirsiniz. Ayrıca sektörel dergi olan Satınalma Dergisi’nin arşivine ve gelecek sayılarına dijital olarak erişebilirsiniz.

Sağlıklı ve huzur dolu günler dileğiyle…