Sağlık Sektöründe 4734 Sayılı Kanunun 3. Maddesine Göre İstisna Alımlar

SAĞLIK SEKTÖRÜNDE 4734 SAYILI KANUNUN 3. MADDESİNE GÖRE İSTİSNA ALIMLAR

MEHMET ATASEVER

Kamu sağlık sektörünün satınalma işlemlerini yürüttüğü temel mevzuat olan 4734 sayılı kanun 3. Maddesinde bir kısım istisna düzenlemeleri yapılmıştır. Söz konusu istisna düzenlemeleri büyük ölçüde diğer kamu kurumlarından yapılacak alımlar ile satınalma işlemi kendisine has özellik gösteren işlemleri kapsamaktadır.

4734 sayılı kanunun 3. Maddesinde sayılan söz konusu istisna düzenlemlerinin sağlık sektörü ile ilgili olanları şunlardır.

A.4734 Sayılı Kanun’un 3/b Maddesine Göre Özel Güvenlik İşlemi Gerektiren Satınalma İşlemleri; Sağlık Bakanlığı tarafından 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 3. maddesinin (b) bendi kapsamında yapılacak ihalelere ilişkin ekli Esasların yürürlüğe konulması; Sağlık Bakanlığının 16.03.2017 tarihli ve 1523 sayılı yazısı üzerine, anılan Kanunun geçici 4’üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 17.04.2017 tarihinde kararlaştırılmıştır. Söz konusu usul ve esaslar 03.06.2017 tarihinde Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Buna göre, gizlilik ve güvenlik gerektiren iş, Sağlık Bakanlığı Türkiye’nin sağlık politikasına yön vermek amacı ile Sağlık Bakanlığı Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü tarafından işletilen kurumsal kaynak verileri ve yönetimi ile ilgili sistemler, kişisel sağlık verisi işleyen ve sahadan bu amaçla güvenli bir iletişim alt yapısı ile veri toplayan sistemler ve bu sistemler için gerekli yazılım, donanım, veri merkezi, sunucu barındırma ve güvenli iletişim ağı bileşenlerinin kurgulanması, tedarik edilerek kurulması, kapasite artırımı ya da azaltılması, modernizasyonu, standardizasyonu, işletilmesi, bakım, destek, geliştirme ve eğitim hizmetleri ile bu sistemler arasında elektronik ortamda sürdürülen güvenli veri iletimi ve paylaşımı için gerekli altyapının tesis, işletim, bakım, destek, geliştirme, modernizasyon ve standardizasyon işleri olarak tanımlanmış ve tanım kapsamındaki işler 4734 Sayılı Kanunun 3/b maddesine göre belirlenen ve 03.06.2017 tarihinde Resmi Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe giren usul ve esaslara göre yapabilecektir.

Bu usul ve esas kapsamında yapılabilecek hizmet işler; Sağlık Bakanının onayı ile gizli olarak özel güvenlik işlemleri ile yapılmasına karar verilen bilgi sistemlerine yönelik bakım, onarım, taşıma, haberleşme, telekomünikasyon, iletişim ve iletişim altyapısı, sigorta, araştırma, geliştirme, yükleme ve boşaltma, teknik yardım, teknik eğitim, toplantı, organizasyon, koruma ve güvenlik, danışmanlık ve müşavirlik, mimarlık ve mühendislik, etüt ve proje, bilgisayar sistemlerine yönelik hizmetler, yazılım hizmetleri, taşınır ve taşınmaz mal ve hakların kiralanması ve benzeri diğer hizmetlerdir.

B.4734 Sayılı Kanun’un 3/c Maddesine Göre Uluslararası Anlaşmalar Gereği Sağlanan Dış Finansmanla Yapılacak Satınalma İşlemleri; Sağlık Bakanlığı tarafından 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 3. maddesinin (c) bendi kapsamında uluslararası anlaşmalar gereğince sağlanan dış finansman ile yaptırılacak olan ve finansman anlaşmasında farklı ihale usul ve esaslarının uygulanacağı belirtilen mal veya hizmet alımları ile yapım işleri ile ilgili satınalma işlemlerini ilgili uluslararası kuruluşun mevzuatına göre gerçekleştirmek zorundadır. Uygulamada genel olarak uluslararası kuruluşlardan finansmanı sağlanan işlerin kullanımı için yapılan anlaşmalarda ilgili kuruluşun mevzuatının uygulanacağı ile ilgili hükümler bulunmaktadır.

Bu kapsamda Sağlık Bakanlığı’nın Dünya Bankası ile uzun süredir yürüttüğü ve farklı isim ve amaçla devam ettirdiği çeşitli ikraz anlaşmaları bulunmaktadır. Son olarak Türkiye Cumhuriyeti, Sağlık Sisteminin Güçlendirilmesi ve Desteklenmesi Projesi’nin (SSGDP/Proje) finansmanı için Dünya Bankasından 120 milyon Avro tutarında bir ikraz sağlamıştır. Sağlanan finansman Proje kapsamında yapılacak mal, yapım işleri, danışmanlık dışı hizmetler ve danışmanlık hizmet alımlarının ödemelerinde kullanılacaktır.

Bu kapsamda yapılacak mal, yapım işleri ve danışmanlık dışı hizmet alımları, Ocak 2011’de yayınlanan, Temmuz 2014’te revize edilen “IBRD İkrazları ve IDA Kredileri & Hibeleri Kapsamında Dünya Bankası Borçluları tarafından Mallar, Yapım İşleri ve Danışmanlık Dışı Hizmetlerin Satın Alımı” isimli Satınalma Kılavuzu’na uygun olarak gerçekleştirilecektir.

Yine aynı şekilde danışmanlık hizmet alımları ise, Ocak 2011’de yayınlanan, Temmuz 2014’te revize edilen “IBRD İkrazları ve IDA Kredileri & Hibeleri Kapsamında Dünya Bankası Borçluları Tarafından Danışman Seçimi ve İstihdamı” isimli Danışmanlık Kılavuzu’na uygun olarak gerçekleştirilecektir. Bu alımların tamamı aynı zamanda söz konusu İkraz Anlaşmasında belirtilen hükümlere uygun olarak gerçekleştirilecektir. Kılavuzlara http://go.worldbank.org/LLG7KORBF0 adresinden ve tercümelerine Proje Yönetim Destek Birimi’nin www.pydb.saglik.gov.tr adresindeki dokümanlar linkinden ulaşılabilir.

2019 yılı itibariyle Sağlık Bakanlığının Dünya Bankası ile yürüttüğü kredi anlaşması haricinde Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan Suriyeli misafirler içinde Avrupa Birliği ile yürüttüğü hibe anlaşmaları gereği yaptığı satınalma işlemleri de AB ilgili mevzuatına tabi olarak yapılmaktadır. Bunun için Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü ile AB Komisyonu Türkiye Delegasyonu arasında imzalanan doğrudan hibe sözleşmesi kapsamında uygulanmakta olan IPA 2016/378-641 sayılı “Geçici Koruma Altındaki Suriyelilerin Sağlık Statüsünün ve Türkiye Cumhuriyeti Tarafından Sunulan İlgili Hizmetlerin Geliştirilmesi Projesi” çerçevesinde çeşitli satınalma işlemleri yapılmaktadır.

C.4734 Sayılı Kanun’un 3/e Maddesine Göre İstisna Alımlar Kapsamında Yapılacak Satınalma İşlemleri; Kamu sağlık işletmeleri 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 3. maddesinin (e) bendi kapsamında;

  1. a) Adalet Bakanlığına bağlı ceza infaz kurumları ile tutukevleri iş yurtlarından yapılacak mal ve hizmet alımları,
  2. b) Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı huzurevleri ve yetiştirme yurtlarından yapılacak mal ve hizmet alımları,
  3. c) Millî Eğitim Bakanlığına bağlı üretim yapan okullar ve merkezlerden yapılacak mal ve hizmet alımları,
  4. d) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı enstitü ve üretme istasyonlarından yapılacak mal ve hizmet alımları,
  5. e) Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünden yük, yolcu veya liman hizmetleri için yapılacak alımlar,
  6. f) Tasfiye Hizmetleri Genel Müdürlüğünden yapılacak akaryakıt ve taşıt alımları,
  7. g) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumundan araştırma-geliştirme faaliyetleri kapsamında yapılacak mal, hizmet ve danışmanlık hizmet alımları,
  8. h) Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğünden yapılacak et ve et ürünleri alımları,
  9. i) Ray üstünde çeken ve çekilen araçlar için Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğünden yapılacak tekerlek ve tekerlek takımları alımları,

ilgili mevzuatına göre yapabilirler.

  1. 4734 Sayılı Kanun’un 3/f Maddesine Göre Ar-Ge İhtiyaçlarının Karşılanması; 4734 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde, “Ulusal araştırma-geliştirme kurumlarının yürüttüğü ve desteklediği araştırma-geliştirme projeleri için gerekli olan mal ve hizmet alımları ile finansmanının tamamı Kanun kapsamındaki bir idare tarafından karşılanarak elde edilen sonuçların bu idare tarafından sadece kendi faaliyetlerinin yürütülmesinde faydalanıldığı haller hariç, her türlü araştırma ve geliştirme hizmeti alımlarının” ceza ve yasaklama hükümleri hariç olmak üzere Kanuna tabi olmadığı hüküm altına alınmıştır.

Ulusal araştırma-geliştirme kurumlarının yürüttüğü ve desteklediği araştırma-geliştirme projeleri için gerekli olan mal ve hizmet alımları, anılan kurumlar tarafından hazırlanarak Kamu İhale Kurumunun uygun görüşü alındıktan sonra yürürlüğe konulacak esas ve usullere göre yürütülecektir.

Finansmanının tamamı 4734 sayılı Kanun kapsamındaki bir veya birden fazla idare tarafından karşılanan ve elde edilen sonuçların bu idare veya idareler tarafından sadece kendi faaliyetlerinin yürütülmesinde faydalanıldığı araştırma ve geliştirme hizmeti alımları hariç, her türlü araştırma ve geliştirme hizmeti alımlarına ilişkin esas ve usuller, bakanlıkları tarafından bağlı ve ilgili idareler için ortak olarak, ilişkili kurum ve kuruluşlar ile bağlı veya ilgili olduğu bir bakanlık bulunmayan idarelerin ise kendileri tarafından hazırlanmak suretiyle doğrudan Kuruma gönderilerek Kurumun uygun görüşü alındıktan sonra yürürlüğe konulacaktır.

Kamu İhale Genel Tebliğinde, 4734 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen ulusal araştırma ve geliştirme kurumlarının; ulusal alanda ve münhasıran araştırma geliştirme faaliyetleri yürütmek amacı ile kanunla kurulan kurumlar ve yükseköğretim kurumları ile bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan kurumlar olarak değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmektedir.

Üniversiteler ve yüksek teknoloji enstitüleri tarafından araştırma-geliştirme projelerinin ihtiyacı olan tıbbi cihazlar 4734 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında Kanuna tabi olmadan alınabilmektedir. Yükseköğretim Kurumları Tarafından 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 3’üncü Maddesinin (f) Bendi kapsamında Yapılacak İhalelere İlişkin esaslar, Bakanlar Kurulunun 01.12.2003 tarihli ve 2003/6554 sayılı kararı ile kabul edilmiş ve 30.12.2003 tarihli ve 25332 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

Sağlık Bakanlığı tarafından 4734 sayılı Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca finansmanının tamamı idare tarafından karşılanarak elde edilen sonuçların bu idare tarafından sadece kendi faaliyetlerinin yürütülmesinde faydalanıldığı haller hariç her türlü araştırma ve geliştirme hizmet alımlarında uygulanacak esaslar, Sağlık Bakanlığı Tarafından, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü Maddesinin (f) bendi kapsamında yapılacak ihalelere ilişkin esaslar’da düzenlenmiş ve 31.07.2010 tarihli ve 27658 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

E.4734 Sayılı Kanun’un 3/h Maddesine Göre Yapılacak Satınalma İşlemleri; Sağlık Hizmeti Sunan 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu Kapsamındaki İdarelerin Teşhis ve Tedaviye Yönelik Olarak Birbirlerinden Yapacakları Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Yönetmelik, 07.02.2009 tarihli ve 27134 sayılı Resmî Gazete ‘de yayımlanmıştır. Bu Yönetmeliğin amacı, 4734 sayılı Kanun kapsamında sağlık hizmeti sunan idarelerin teşhis ve tedaviye yönelik olarak birbirlerinden yapacakları mal ve hizmet alımlarının usul ve esaslarını belirlemektir.

Anılan Yönetmeliğin 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde fiyat tarifeleri, “Sosyal Güvenlik Kurumunca yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliğinde veya Hazine ve Maliye Bakanlığınca yayımlanan Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğinde belirlenen fiyatları ya da bu kapsamda hazırlanan diğer resmi fiyatlar” olarak tanımlanmaktadır. Yönetmeliğin 6’ncı maddesinde hizmetlerin fiyatlandırılması; 9 uncu maddede ise mal alımlarında fiyatlandırma düzenlenmiştir.

Anılan Yönetmeliğin 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde hizmet, teşhis ve tedaviye yönelik olarak idarelerce üretilen veya 4734 sayılı Kanuna göre hizmet alımı yolu ile üçüncü şahıslardan temin edilen hizmetler olarak tanımlanmaktadır. Yönetmeliğin 5 inci maddesinde, idarelerin aralarında imzalayacakları protokollerle birbirlerinden doğrudan hizmet alabilecekleri hüküm altına alınmıştır. Örneğin bir hastane görüntüleme hizmetlerini başka bir hastaneden bu yönetmelik kapsamında alınabilir. Ancak bu Yönetmelik kapsamında otelcilik hizmetleri olarak adlandırılan temizlik ya da özel güvenlik veya yemek servis hizmetlerinin idarelerce birbirlerinden alımı mümkün değildir.

Söz konusu Yönetmeliğin 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde mal, “Teşhis ve tedaviye yönelik olarak idarelerce üretilen veya 4734 sayılı Kanuna göre temin edilen mallar” olarak tanımlanmaktadır. İdareler, ilaç, tıbbi sarf malzemesi, tıbbi gaz ve tıbbi cihaz gibi teşhis ve tedaviye yönelik malları birbirlerinden Yönetmelik kapsamında alabilirler.

Anılan Yönetmelik kapsamında düzenlenecek protokollere ilişkin hükümler 11’nci maddede yer almaktadır. Her bir mal ve hizmet alımı için ayrı ayrı protokol düzenlenebileceği gibi, birden fazla mal ve hizmet alımı için ortak protokol düzenlenebilir. Karşılıklı mutabakat sonucu hazırlanan protokol, protokolün tarafı olan birimlerin harcama yetkilileri tarafından imzalanır. Protokolde “bu alımlar hakkında uygulanacak ceza ve yasaklama hükümlerinde 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na tabi olunacağı” hususuna yer verilir. Protokolün feshine ve anlaşmazlıkların çözümüne ilişkin hükümler protokolde belirlenir.

Kamu İhale Kurulunun 02.04.2009 tarihli ve 2009/DK. D-46 sayılı düzenleyici kararıyla, 4734 sayılı Kanun kapsamında bulunan sağlık hizmeti sunan idareler tarafından Türkiye Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Sağlık İşletmesi bünyesinde kurulu bulunan Tıbbi Aygıtlar Bakım Onarım Merkezinden tıbbi cihazların kalibrasyon hizmetlerinin 4734 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi kapsamında alınabileceğine karar verilmiştir.

Söz konusu düzenleme ile gerek sağlık Bakanlığına ait işletmelerin gerekse kamu üniversiteleri sağlık işletmelerinin ihtiyaç duyduğu teşhis ve tedaviye yönelik mal ve hizmetleri ihale mevzuatına tabi olmadan birbirlerinden satın alabilirler.

Tedarik Zinciri İçinde Satınalma Yönetimi

Atilla YILDIZTEKİN

Uzun zamandır zevkle takip ettiğim Satınalma Dergisinin içinde yazar olarak yer almam için yapılan davetten son derece memnun oldum. Yıllardır biriktirdiğim Tedarik zinciri, Lojistik konularında, satınalma ile ilgili bilgi ve tecrübelerimi sizlerle paylaşacağım. Sizleri yeni kavramlara, yeni uygulamalara taşıyacağım.

Öncelikle tedarik zinciri kavramlarımızın değiştiğini açıklayarak başlamak istiyorum. Geçmişte satınalma – üretim-satış üçgeninin içine yani tedarikçi- üretici-satıcı arasında sıkışmış olan tedarik zinciri tanımı; daha sonra tedarikçinin tedarikçisinden başlayan, üretim sonrası satıcının satıcısına kadar uzayan bir zincir haline getirildi. Bu çerçeve de tedarik zincirini tanımlamaya dar geldi. Gelişen teknoloji, büyüyen ölçek, uygulanan teknolojiler tedarik zincirine yeni bir tanım zorunluluğunu ortaya çıkarttı. Tedarik zincirinin sınırlarını artık hammaddeden başlattığımız ve ürünün tüketildiği hatta geri dönüş sürecinin de tamamlanarak tüketildiği bir süreç içine yerleştirdik.

Çok yakından tanıdığımız, Türkiye’de “yuvarlak masa” organizasyonunu kurduğumuz CSCMP ( www.cscmp.org ) tanımı, tedarik zincirine bir hedef de yükledi. Artık tedarik zincirimizi hammaddeden tüketime kadar olan süreç içinde birim şirketlerin, uzun dönem performanslarının arttırılması amacıyla, bir kurum içindeki iş kolları arasında, bilinen iş fonksiyonlarının ve aralarındaki uygulamaların sistematik ve stratejik koordinasyonu şeklinde tanımlıyoruz.

Uzun dönem performans ise kurumların ayakta durmaları, kendilerini geliştirmeleri amacıyla;

  • Şirket karlılıklarını arttırmaları
  • Pazar paylarını yükseltmeleri
  • Finansal iyileşme sağlamaları
  • Ürün kalitesinde artış elde etmeleri
  • Yeni ürün geliştirme çalışmalarında başarılı olmaları
  • Çalışan Memnuniyeti yaratmaları
  • Müşteri Memnuniyetini arttırmaları
  • Yatırımcılarını memnun etmeleri
  • Tedarikçileri ile karşılıklı memnun olmalarını sağlayarak elde edilmektedir.

Tedarik zincirinde süreçlerimiz de değişmiştir artık. Geçmişte henüz bilgi teknolojilerinin bu kadar etkin kullanılmadığı dönemden kalan itme sistemi, yani önce üret, sonra sat dönemi de sona ermektedir. Gelecek yavaş yavaş önce sat, sonra üret, yani MAO ( Made As Order ) dönemine taşımaktadır bizleri.

Tedarik zincirinde gelişimin nedenleri şu şekilde belirlenmektedir.

  • Dünya Savaşı sonrası yeni dünya düzeni kurulmuş, gerek kapitalist sistem gerek komünizm ölçeklerin büyütülmesi ve ülkeler arasındaki ürün hareketinin arttırılması yönünde benzer çalışmalar yapmışlardır.
  • Dünya ticaretinin serbestleşmesi için başta Birleşmiş Milletler ardından Dünya Ticaret Örgütü WTO olmak üzere çeşitli kuruluşlar dünya ticaretinin hızlı ve engelsiz olması için çeşitli çalışmalar yapmışlardır.
  • Artan Uluslararası ticaret hacmı daha ucuz, daha hızlı, daha hatasız taşıma yollarının kullanılmasını gerekli hale getirmiştir. Deniz taşıması ve Intermodal taşıma gelişmiştir.
  • Birçok ülkede kişi başı milli gelirin artması tüketimi, dolayısıyla üretimi büyütmüş, satınalma, lojistik gelişmiştir.
  • Kişisel tüketimin artması tedarik zincirlerini daha çok üretmeye, daha kontrollü yönetime mecbur bırakmıştır.
  • Markalar arasındaki rekabet ürün fiyatlarını düşürmüş ve tüketimin artmasına, küreselleşmesine neden olmuştur.
  • Mevcut ürünler üzerindeki rekabetin fiyat indirimine dayandırılması ile yeni ürün geliştirme zorunlu hale gelmiş ve yeni tüketim kanalları ortaya çıkmıştır.
  • Internet Üzerinden on-line İletişim süreçleri hızlandırmış, hammaddeden tüketime giden çevrim süreci kısalmıştır.

Tedarik zinciri süreçleri de bugün planla, satın al, üret, sat şeklinde planlanmamakta, faklı yönetim sistemlerinin birleştirilmesiyle yaratılmaktadır. Gelecek dönemde üzerinde çalışacağımız süreçler şu şekilde olacaktır.

  • Müşteri ilişkileri yönetimi CRM ( Customer Relationship Management )
  • Müşteri hizmet yönetimi CSM ( Customer Service Management )
  • Talep Yönetimi (Demand Management)
  • Sipariş İşleme (Order Fullfilment)
  • Üretim Akış ( Manufacturing Flow)
  • Satınalma (Procurement)
  • Ürün Geliştirme (Product Develepmont)
  • Lojistik ( Logistics )
  • İadeler (Return)

Tedarik Zinciri Yönetiminin belli stratejilere dayandırılması ve hedeflerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu hedefler içinde satınalma fonksiyonunun önemi daha da artmıştır. Satınalma büyüme ile doğu orantılıdır. Bilinen sözdür “Ekonomi Satın Almayı, Satın Alma Ekonomiyi Büyütür” sözü şirketler için de geçerlidir. Düzgün satınalma sitemine sahip olan şirketler büyür ve büyüme satınalmanın önemini daha fazla ortaya çıkartır. Geçmişten gelen bir söz de “Şirketler karlarını satarken değil, satın alırken yaratırlar” sözüdür. Hala geçerliliğini kaybetmemiştir.

Artık satınalma tedarik zincirinin destek fonksiyonu değil ana fonksiyondur ve rekabetin en kritik unsurudur. Satınalma departmanlarının temel hedeflerini şu şekilde belirleyebiliriz.

  • Envanter maliyetlerini ve kayıpları minimize etmek. Satınalma hammadde ve ürün stoklarını kontrol ederek, üretim planlama ve satış departmanı ile birlikte yavaş hareketli, ölü stokların oluşmamasını hızlı, küçük adetlerde satınalma sistemi kurarak yönetmelidir.
  • Ürünün kalitesini korumak, aldığınız hammadde ve yarı mamulün kalitesinin koruyarak başlamaktadır. Satınalma kalite – maliyet dengesinin kurulmasında yer almalıdır.
  • Güvenilir tedarikçiler bulmak ve korumak da satınalmanın görevidir. Üretimi ve satışı aksatmayacak, sözüne güvenilir tedarikçilerle uzun süreli iş anlaşmaları yapılmalı ve ilişkiler canlı tutulmalıdır.
  • Temin edilen materyalleri ve servisi standart hale getirmek de satınalma ile sağlanmaktadır. Her gelen ürünün kalitesi tedarikçi tarafından kontrol edilmeli ve garanti edilmelidir. Satınalma her girişin kalite kontrolünü yapmamalıdır.
  • Gerekli olan materyalleri ve hizmetleri en düşük maliyetle sağlamak konusunda da toplam maliyeti etkilemesi açısından en düşün maliyetlerle satınalmanın gerçekleşmesi şarttır. Satınalma sadece satınalma maliyetini değil elde etme ve elde tutma maliyetini de minimize etmelidir.
  • Kurumun pazarlık ve rekabetçi gücünü yükseltmek için tedarikçilere verilen sözlerin tutulması önemlidir. Özellikle ödeme konularında satınalma tedarikçilere destek vermelidir.
  • Üretimi düzenli şekilde gerçekleştirecek kesintisiz malzeme, servis ve bilgi akışını gerçekleştirmek için kurum içindeki tüm departmanlarla periyodik süreç iyileştirme toplantıları yapılmalıdır.

Satınalmanın yukarıdan kuş bakışı görünüşü bu şekildedir. Gelecek yazılarımızda satınalma fonksiyonuna daha yakından bakmak ve uygulamalardan örnekler vermek yerinde olacaktır. Ülkemizde satınalma konusunda çok başarılı çalışmalar yapan kurumlar, satınalma direktörleri, müdürleri görev yapmaktadır. Önemli olan bu görevlerini yaptıkları süre içinde kazandıkları deneyimleri paylaşmaları, diğer arkadaşlarımızın elde ettiği sektörel başarıları iş süreçlerine eklemeleri olacaktır.

 

  • – –  > Bu makale ilginizi çekebilir:  

Tedarikçi Günü Nasıl Planlanır? Organizasyon ve Yürütme için Yol Haritası 

Eğitim: TEDARİKÇİ PERFORMANS DEĞERLENDİRME ve TEDARİKÇİ İLİŞKİLERİ EĞİTİMİ
Teklif almak için: egitim@satinalmadergisi.com

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi
Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi içeriğini incelemek için: https://satinalmadergisi.com/egitim-programlari/

Elektronik Teminat Mektubu Uygulama (e-teminat) kılavuzu

Gümrük mevzuatı uyarınca gümrük idarelerince kabul edilen teminat mektuplarının elektronik ortamda Bakanlık sistemine aktarımı ve kullanımına ilişkin bankalar, yükümlüler ve gümrük idarelerinin takip etmesi gereken işlemlere ilişkin esaslara ilişkin Elektronik Teminat Mektubu Uygulama (e-teminat) kılavuzu güncel versiyonu eklidir.

Kaynak: GGM

Dosyaları indirmek için tıklayınız. 

Danone Türkiye Yeni Yatırımlarla Lüleburgaz Tesislerini Yeniledi.

Danone Türkiye Sütlü Ürünler’in Lüleburgaz Üretim Tesisleri’nde inşa edilen yeni depo alanı ve robot üretim bandı ile sıfır atık tesisi törenle hizmete girdi. Danone Türkiye Sütlü Ürünler Genel Müdürü Emre Kaşıkçı, son üç yılda yüzde 35 oranında kapasite artırdıklarına dikkat çekti ve yeni yatırımların Türkiye’ye duydukları güvenin bir göstergesi olduğunu dile getirdi.

Mümkün olan en fazla sayıda insanın sağlığına katkıda bulunma misyonuyla faaliyetlerini sürdüren Danone Türkiye Sütlü Ürünler’in Lüleburgaz Fabrikası’nda yeni dönem yatırımları törenle hizmete girdi. Tören Kırklareli Valisi Osman Bilgin, Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz, Lüleburgaz Belediye Başkanı Murat Gerenli, Lüleburgaz Kaymakamı Mustafa Kaya, Danone Türkiye Sütlü Ürünler Genel Müdürü Emre Kaşıkçı ve bölge kamu yetkililerinin katılımıyla gerçekleşti.

“İlklerin markası olmaktan gurur duyuyoruz”

Törende konuşan Danone Türkiye Sütlü Ürünler Genel Müdürü Emre Kaşıkçı, sütlü atıştırmalıklar pazarını oluşturan şirket olduklarına dikkat çekerek, “Danone olarak 30 yılı aşkın süredir ilklerin markası olarak anılmaktan onur duyuyoruz. Ülkemizi hem çocuklar hem de yetişkinler için geliştirdiğimiz sütlü atıştırmalıklar ve fonksiyonel ürünlerle tanıştırıyor ve nesillerin sağlıklı beslenmesine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Son 5 yılda, sağlıklı beslenmenin çok önemli bir parçası olan ara öğünlerde tüketime uygun, sağlıklı ve lezzetli ürün yelpazesini genişletmeye odaklandık. Sütlü atıştırmalıklar, probiyotikler ve sütlü tatlılar pazarının oyun kurucusu ve lideri olarak hem pazarı büyütmeye hem de yakaladığımız büyüme trendini önümüzdeki dönemde de sürdürmeye kararlıyız. Bu kararlılıkla ve Türk ekonomisine duyduğumuz güvenle, yeni yatırımlarımızı hayata geçirdik.”

“İstihdama destek vereceğiz”

Emre Kaşıkçı yeni yatırımlar hakkında şu bilgileri verdi; “​Lüleburgaz Üretim Tesisleri’mizde depo, hat ve çevre projeleri gibi farklı alanlarda yatırımlar yaptık. Son üç yılda kapasitemizi yüzde 35 artırdık. Yeni yatırımlar bölge ve ülke ekonomisine katkısının yanı sıra Lüleburgaz’a da istihdam sağlıyor. Şu anda Türkiye’de direkt ya da dolaylı ekonomik katkı sağladığımız aile sayısı yaklaşık 60.000. Bu yeni yatırımlarımızla birlikte, yaklaşık 100 Lüleburgazlıya daha iş imkânı sağlayacağız. Ayrıca Ekim ayında ilave bir üretim hattını devreye sokacağız.”

“Trakya’da sıfır atığa geçen ilk tesislerden biriyiz”

Yeni yatırımlarla hizmete giren depo alanı ve robot üretim bandı ile üretim kapasitelerini artırdıklarını kaydeden Emre Kaşıkçı, diğer yandan çok hassas oldukları çevre konusunda ise sıfır atık ve su geri kazanımına yönelik yatırımlar yaptıklarını ifade etti. Danone Lüleburgaz Üretim Tesisleri’nin böylece Trakya’da sıfır atığa geçen ilk tesislerden biri olduğunu aktaran Kaşıkçı sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz Danone olarak işimizin temelinde iyilik olduğuna ve bunu dünyaya borçlu olduğumuza inanıyoruz. 2020’ye kadar üretim esnasında oluşan atıklarımızın yüzde 100’ünü doğaya geri kazandırmayı amaçlıyoruz. Aynı zamanda üretimde kullanılan su miktarını da tekrar arıtıp üretim aşamalarında değerlendirerek yüzde 60 oranında azaltacağız. Avrupa’nın en etkin fabrikaları arasında gösterilen Lüleburgaz Fabrika’mızın tüm bu yeni yatırımlarla konumunu daha da güçlendireceğine yürekten inanıyorum.”

“Sütünüze Bereket” ile üreticiye rol model olunacak

Sosyal sorumluluklarının sadece çevreyle sınırlı olmadığını da dile getiren Emre Kaşıkçı, Kırklareli İl Tarım ve Orman Müdürlüğü işbirliğiyle hayata geçirilen “Sütünüze Bereket” projesini örnek gösterdi. Pilot uygulaması Kırklareli’nden başlatılan proje ile bölgede sürdürülebilir köy sütçülüğünün geliştirilmesinin amaçlandığını anlatan Kaşıkçı, “Ürünlerimizin kalitesinin kaliteli süte ve onun da doğru beslenen sağlıklı hayvanlardan elde edilmesine bağlı olduğunu biliyoruz. Bizimle aynı hedefi paylaşan Kırklareli İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile planladığımız proje kapsamında; Kırklareli bölgesindeki 11 köyde verilen eğitimlerle, süt üreticilerine rol model olacak örnek çiftçiler yaratılmasını hedefliyoruz. Pilot uygulama ile ilk yılda yaklaşık 400 çiftçiye eğitim verildi. Amacımız bu projenin oluşturacağı çarpan etkisiyle bölge ekonomisinin gelişmesine destek olmak. Pilot bölge olarak Kırklareli ilinde başlayan projemizin diğer bölge ve sektörlere de örnek olmasını hedefliyoruz” dedi.

İşten ayrılan işçinin çalışma belgesine işten ayrılma sebebi yazılabilir mi?

Lütfi İnciroğlu
İNCİROĞLU DANIŞMANLIK DENETİM VE EĞİTİM HİZMETLERİ 

İşten ayrılan işçinin çalışma belgesine işten ayrılma sebebi yazılabilir mi?

4857 sayılı Kanun m.28’de, “İşten ayrılan işçiye, işveren tarafından işinin çeşidinin ne olduğunu ve süresini gösteren bir belge verilir. Belgenin vaktinde verilmemesinden veya belgede doğru olmayan bilgiler bulunmasından zarar gören işçi veyahut işçiyi işine alan yeni işveren eski işverenden tazminat isteyebilir. Bu belgeler her türlü resim ve harçtan muaftır” denilmektedir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 426’ncı maddesine göre de “işveren, işçinin isteği üzerine her zaman, işin türünü ve süresini içeren bir hizmet belgesi vermekle yükümlüdür. İşçinin açıkça istemde bulunması hâlinde, hizmet belgesinde onun iş görmedeki becerisi ile tutum ve davranışları da belirtilir. Hizmet belgesinin zamanında verilmemesinden veya belgede doğru olmayan bilgiler bulunmasından zarar gören işçi veya işçiyi işe alan yeni işveren, eski işverenden tazminat isteyebilir”.

Yüksek mahkemenin görüşü de bu yöndedir. Yargıtay’a göre, “4857 sayılı İş Kanunu 28. maddesi gereğince işten ayrılan işçiye bir çalışma belgesi verilir. Belgede doğru olmayan bilgiler bulunmasından zarar gören işçi veyahut işçiyi işe alan yeni işveren eski işverenden tazminat isteyebilir. Gerek normatif dönemlerde gerek uyuşmazlığın niteliğinin iş sözleşmesi buna dayanan hak ve borçlara ilişkin uyuşmazlığın ard etkisinin iş mahkemeleri kapsamında olduğu açıktır.

İşçiye çalışma belgesi verilmesi hem İsviçre hem de Alman hukukunda işverenin gözetme borcu içinde değerlendirilerek, borç ilişkisinin sonraya etkisi içinde değerlendirilmektedir. Bu nedenle çalışma belgesinin verilmesinden doğan zararlar için işçinin sözleşmeye aykırılık hükümlerine dayanabileceği kabul edilmektedir (Y9HD.8.3.2010 T., E.2008/17637, K.2010/6143 Legalbank).

4857 sayılı Kanuna göre, işten ayrılan işçiye çalışma belgesi verilmesi bir zorunluluk olup aksi halde idari para cezası yaptırımı vardır. İşverenler çalışma belgesini verirken iki suret düzenleyerek bir suretini işçiye (belgeyi aldığına dair) imzalatıp ikinci suretini verirler. Öte yandan işverenler, işçinin iş sözleşmesinin sona erme şekline göre hareket etmelidirler. Örneğin işçi istifa yolu ile iş sözleşmesini sona erdirmiş ise, derhal kendisine çalışma belgesi düzenlenerek verilir. Şayet işveren tarafından haklı bir nedenle iş sözleşmesi sona erdirilmiş ise, fesih bildirimi yapılırken çalışma belgesi de adresine gönderilir. Her halde, çalışma belgesinin işçi tarafından alınmaması işvereni bağlamaz.

4857 sayılı Kanun uyarınca işveren, işten ayrılan işçiye isteği üzerine işin türü ve süresini gösteren belge vermek zorunda iken, 6098 sayılı Kanuna göre, işçinin isteği üzerine her zaman yani iş ilişkisi devam ederken de işin sona ermesinde de sadece işin türünü ve süresini değil, aynı zamanda işçinin istemesi halinde, iş görmedeki becerisini ve tutum ve davranışlarını da belirten bir hizmet belgesi düzenlemek zorundadır. Bu kapsamda, işçi açıkça talep etmediği taktirde, işveren vereceği belgeye başka hususları yazamaz. Yani işçinin hangi gerekçe ile işten çıkarıldığını ya da çıktığını yazamaz.

4857 sayılı Kanunun 99 uncu maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine göre, “28 inci maddesine aykırı olarak çalışma belgesi düzenleme yükümlülüğüne aykırı davranan veya bu belgeye gerçeğe aykırı bilgi yazan işveren veya işveren vekiline bu durumdaki her işçi için yüz elli Türk Lirası idari para cezası uygulanır”.

Sonuç olarak, İş Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu’nda, işten ayrılan işçiye işveren tarafından işinin çeşidi ve süresini gösteren bir belge verileceği düzenlenmiştir (İşK. m.28/1; TBK m.426/1). İşçi açıkça talep etmediği taktirde, işveren vereceği belgeye başka hususları yazamaz. Eğer işçi isterse, çalışma durumu, vasıfları, davranışları, işten ayrılma sebebi çalışma belgesine yazılabilir. Bu belgeye gerçeğe aykırı kayıtlar koyan işveren veya işveren vekiline idari yaptırım uygulanabileceği gibi çalışma belgesine gerçeğe aykırı kayıtlar konulması nedeni ile iş bulamadığını ispat eden işçi, eski işvereninden tazminat talep edebilir.

 

20 -21 Kasım 2019 Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferansı & Ödül Töreni ve Eğitim Programı

Değerli sektör yöneticileri,
Bu yıl sizler için iki günlük bir program hazırladık. Birinci gün kapsamında sektör yöneticilerinden sunumlarından farklı firma deneyimlerini izleyebileceğiz. İkinci gün ise eğitim kapsamında katılımcılarla doğrudan iletişim, danışmanlık, soru-cevap ortamını sağlayacağız.

Program:

20 Kasım 2019 Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferansı ve Ödül Töreni (Ücretsiz)
21 Kasım 2019 “Satınalma ve Tedarik Zincirlerinde Performans Yönetimi” Eğitimi (Ücretli)

Ödül kategorileri ve başvuru formları için Buyer Network.
https://buyernetwork.net/forum/107/sat%C4%B1nalma-ve-tedarik-zinciri-y%C3%B6netimi-%C3%B6d%C3%BClleri-2019/

Buyer Network Business tarafından her yıl düzenlenen Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferansı ve ödül töreni için geri sayım başladı.

20 Kasım 2019 da düzenlenecek konferansta firma ve yönetici başvuru ödül kategori formları netleşti. Adaylar hazırladıkları klasörleri en geç 11 Ekim 2019 tarihinde teslim edecekler.

Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferansı ve Ödül Töreni (Ücretsiz)
Tarih: 20 Kasım 2019
Yer:
İstanbul Üniversitesi Beyazıt Siyasal Bilgiler Konferans Salonu
Kayıt Zorunludur. Kayıt: BuyerNetwork.net , Etkinlikler Menüsü – Konferans Sayfası
Kayıt Linki: https://buyernetwork.net/event/91/20-kas%C4%B1m-2019-sat%C4%B1nalma-ve-tedarik-zinciri-y%C3%B6netimi-konferans%C4%B1-ve-%C3%B6d%C3%BCl-t%C3%B6re/

21 Kasım 2019 tarihinde ise Satınalma ve Tedarik Zincirlerinde Performans Yönetimi Eğitimi (Ücretli) var. Eğitim içeriğini BuyerNetwork’te Etkinlikler kısmında inceleyebilirsiniz.


Tedarik Zinciri Yönetimi Mobil Uygulama.
Ücretsiz mobil uygulamayı telefonlarınıza indirebilirsiniz. Tedarik zinciri yönetimi ile ilgili gelişmeleri anında görme imkanına kavuşacaksınız.

2019 Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Ödül Kategorileri:

Başvuru formlarını BuyerNetwork.net Business Açık Öğrenme Merkezi’nde bulabilir, tüm formları .pdf formatında bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

2019 BAŞVURU FORMLARINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ.

– Genç Satınalma Yöneticisi Ödülü
– Genç Tedarik Zinciri Yöneticisi Ödülü

– Yenilikçi Satınalma Ödülü
– Tedarikçi İlişkileri Yönetimi Ödülü
– Katma Değerli Lojistik Proje Ödülü
– Kamu Satınalma Projesi Ödülü
– Tedarik Zinciri Yönetimi Ödülü
– Dijital Dönüşüm Ödülü

SATINALMA DERGİSİ, ARALIK 2018 SAYISI, DERGİ KAPAĞI


2018 Ödülleri Dergi Haberi için
http://buyernetwork.net/forum/thread/226/2018-sat%C4%B1nalma-ve-tedarik-zinciri-y%C3%B6netimi-%C3%B6d%C3%BClleri-sahiplerini-buldu-21-ka/

BAŞVURU KLASÖRÜ = Değerlendirme kategorileri başlıklar halinde ayrı sayfalarda açıklanıp dosya haline getirildikten sonra support@buyernetwork.net ve murat.erdal@buyernetwork.net adreslerine gönderilecektir. Kurumunuzda bazı başlıklarda henüz bir çalışma / faaliyet gerçekleşmemiş olabilir. İlgili başlık boş bırakılıp diğer başlığa geçilmelidir. Başarılar dileriz.

– 2018 Ödül Töreni (21 Kasım) –

–             2019 Ödül Başvurusu ve Sorularınız İçin –

  • Satınalma ve tedarik zinciri ödül kategorilerinin tümünü BuyerNetwork.net Açık Öğrenme Merkezi içerisinde bulabilirsiniz. Firma ve yönetici olarak ilgilendiğiniz kategori hakkında bilgiyi ilgi sayfalarda bulabileceksiniz. Takıldığınız herhangi bir konu olursa Forum üzerinden sorabilirsiniz. Tüm katılımcılarımıza başarılar dileriz.
  • Konferansta sunum yapmak isteyen firma ve yöneticilerimiz doğrudan murat.erdal@buyernetwork.net üzerinden veya telefonla (0533) 218 37 56 iletişim kurabilir.

Kasım 2019 tarihinde Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferansı, şirket ve yönetici ödülleri ve masabaşı iş görüşmelerine 500 kişinin üzerinde ziyaretçi beklenmektedir.
Firma olarak sunum, ödül başvurusu ve B2B masabaşı iş görüşmelerinde yer alabilirsiniz. Sizleri aramızda görmekten büyük mutluluk duyacağız.
Etkinlik Planlaması:

a – Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferansı

b – Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Şirket ve Yönetici Ödülleri (Son Başvuru Tarihi: 11 Ekim 2019)

c – B2B Masabaşı İş Görüşmeleri ve Firma Eşleştirme (Konferans gün ayrı bir salonda gerçekleştirilecektir)

Konferansta görüşmek üzere,
Prof. Dr. Murat Erdal

KONFERANSLARIMIZ

  • 20 Mart 2019 Buyer Network Business – Sosyal Girişimcilik ve Yönetimde Kadın Konferansı
  • 16 Şubat 2019 Dış Ticaret Konferansı – Türk Telekom Özhan Canaydın Konferans Salonu
  • 18 Aralık 2018 – Dış Ticaret Konferansı – Beşiktaş Vodafone Park
  • 21 Kasım 2018 – Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi (Kamu ve Özel Sektör Buluşması) Konferansı ve Tedarik Zinciri Ödül Töreni
  • 26 Nisan 2017- Tedarik Zinciri Başarı Öyküleri Konferansı
  • 12 Mayıs 2016 Satınalma Denetimi ve Tedarik Zinciri Yönetiminde Etik Konferans
  • 4 Mayıs 2016 Yöneticiler için Karar Alma Teknikleri
  • 19 Kasım 2015 Tedarikçi İlişkileri ve Tedarikçi Performans Değerlemesi Konferans
  • 26 Mayıs 2015 Tedarik Zincirlerinde Risk Yönetimi ve Güvenlik Uygulamaları (TSE İşbirliği ile)
  • 16 Aralık 2015 Endüstriyel Pazarlama ve Satış Konferansı
  • 18 Aralık 2014 Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferansı
  • 22 Ekim 2014 Tedarik Zincirlerinde Planlama Çalıştayı

BuyerNetwork.net e-Ticaret ve İş Platformu Hakkında:

TİCARET ve İŞ FIRSATLARI

-Satış ve Pazarlama Faaliyetleri

-İlan Yayınlama

-Firma Ekleme, Firma Tanıtımı, Sertifika Yayınlama

-Ürün Ekleme, Doğrudan Satış

-Tedarikçi Araştırması, Tedarikçi Firma Ürün ve Hizmetleri

YÖNETİM UYGULAMALARI

-Sektör Araştırmaları ve Karşılaştırma Analizleri

-Kariyer Fırsatları

-İş İlanları

MESLEKİ GELİŞİM ve ZENGİN İŞ ÇEVRESİ (Networking)

-Eğitim, Konferans, Seminer vb. etkinliklere katılım

-İlişki Geliştirme

-Mesleki Forumlar ve Deneyim Paylaşımı

-Kişisel Gelişim

-Kariyer Geliştirme

-Bilgi Paylaşımı

Satınalma Dergisi Hakkında https://satinalmadergisi.com :
Aylık Düzenli Basılı ve E-Dergi (Apple, Google Play, Dergilik). 7. Yıl.
Zengin pratik ve akademik içeriği ile sektörel haber ve uygulamaları okuyucuları ile buluşturmaktadır. Banner, reklam, advertorial ve röportajlarınızla karar vericilere yakın olun.

HABER: dergi@satinalmadergisi.com   REKLAM: reklam@satinalmadergisi.com

ABONELİK: abone@satinalmadergisi.comTel : (0212) 509 56 56

Satınalma Cep Mobil Ticaret Uygulaması (Ücretsiz) Hakkında :

Randevu alamadığınız yöneticilere neden
Satınalma Cep ile ulaşmıyorsunuz ?

Satınalma Cep ile teklif toplamak da satış yapmak da artık çok kolay.
Apple ve Google Play Store’dan uygulamayı ücretsiz indirebilirsiniz.

Satınalma alım talebi girme ve teklif toplama ücretsizdir. “Vakit Nakittir”

* Tedarikçi Firma Üyeliği günde 1 TL

Şirketler için kayıt; http://www.satinalmacep.com/kayit/

BuyerNetwork.net © 2014

 

Endüstri 6.0’a 5 Kala

Pınar Samsun

IoT, AI, siber-fiziksel sistemler ve bulut bilişim entegrasyonu ile “akıllı” etiketini alan üretim 4.0.’ın tam ortasındayız. Dördüncü sanayi devriminin temel ilkesi, makinelerin, akıllı cihazların ve sistemlerin birbirine bağlanmasıyla üreticilerin, birbirlerini kontrol edebilen akıllı ağlar yaratmaları yatmaktadır. İnsanlığın avcı-toplayıcı, tarım, endüstri ve bilgi toplumlarından geçerek geldiği bu devir artık tamamlanmak üzere ve bir sonraki üretim devrimi ise insan faktörünü geri getirmeyi amaçlamış durumda. Bu yeni beşinci evre “Endüstri 5.0” veya “Toplum 5.0″ ya da daha popüler adıyla “Süper Akıllı” toplum olarak da adlandırılıyor.

Sanayi Devrimi, insan ve hayvan üretim gücüne dayalı üretim tarzından, makine gücünün hâkim olduğu üretim tarzına geçiştir. Bu üretim tarz 18.yüzyılda İngiltere’de, ilk olarak dokuma sektöründe ortaya çıkmış ve daha sonra diğer sektörlere yayılmıştır. Makineye dayalı üretime geçiş üretimin şeklinin ve miktarının değişmesine pozitif katkı sağlamıştır. Sanayi devriminin çıkış noktası olan makine, tek bir aleti kullanan bir işçi yerine, benzer ve çok sayıda aleti çalıştırabilen bir sistemi ortaya koymuştur.

“Devrim” kelimesinin, Hint-Avrupa dilinde “Revolution, Revolucion, Revoluzione” gibi pek çok anlamı olsa bile, orijinal anlamı gök cisimlerinin dönüş hareketlerini ifade eden bir astronomi terimidir. Kopernikus’un eseri “de Revolutionibus Orbium Coelesetium”dan sonra bu kavram 17. yy’dan itibaren sosyal ve politik yönde de kullanılır oldu.

Sanayi devrimi icatları da beraberinde getirmiştir. El aletleri yerini makinalara, insan gücü yerini buharlı makinalara bırakmış, tüm bu icatlar ise çalışma, sermaye, üretim ve ilişkilerini değiştirmiştir. Sermayenin büyümesi bu icatlar sayesinde mümkün olacak ve akabinde sanayi kapitalizmi ortaya çıkmıştır.

  1. yy’ ın sonunda oluşan bazı icatlar aşağıdaki gibidir;
  • 1716’da çıkrığın bulunması
  • 1733’de dokuma mekiğinin bulunması
  • 1735’de demir cevherinin kok enerjisine dayalı dökümünün bulunması
  • 17500’de hafifletilmiş çeliğin bulunması ve ilk çelik fabrikasının açılması
  • 1764’de ilk buhar makinasının bulunması
  • 1767’de iplik eğirme tezgâhının bulunması
  • 1785’de dokuma tezgâhının bulunması
  • 1789’da demir ve çeliğin ocakta işlenmesi

Görülüyor ki, sanayi devrimi 18.yy’da bazı yeni buluşların üretim sürecini tamamlayacak şekilde birbirleriyle entegre olması sonucunda 1775’lerde gerçekleşmiştir. Sanayi devriminin sürekliliğini düşündüğümüzde bu, birinci evre olmuştur. Tekstil sektöründe meydana gelen bu devrimi ortalama 20’şer yıllık aralıklarla diğer sanayi evreleri izlemiştir. Bu devrim hareketine daha sonra kimya sanayi, elektrik ve petrole dayalı olarak da motor sanayileri katılmıştır.

Sonuçta 1710 ile 1780 yılları arasında birbirini izleyen icatlar, 19.yy’da da devam ederek gerçek bir teknik ve endüstriyel devrim oluşturacaktır.

Kısaca hatırlayacak olursak;

Endüstri 1.0: Su, buhar, rüzgar vb. doğal çevre gücünün makinelerde kullanılması.

Endüstri 2.0: Elektriğin keşfi ve güç kaynağı olarak kullanılması. (Elektrik Endüstri 2.0 kavramını ortaya çıkarttı. Böylece elektrik kaynaklı seri üretim hız kazandı)

Endüstri 3.0: Dijital, elektronik sistemler ve bilişim sistemlerinin sektöre hâkim olmaya başlaması. (Yazılım destekli üretimlerin ortaya çıkması. Seri üretim hız kazandı. Makineleşme artsa da insan gücüne her zaman ihtiyaç duyuldu)

Endüstri 4.0: İnsan gücünün önemini yitirmeye başlamasıyla birlikte siber, fiziksel sistemler devreye girdi ve “Nesnelerin interneti” ( Internet of Things ) kavramı fabrikalarda da kullanılmaya başladı. Akıllı saatler, akıllı bileklikler üretilmeye başlandı. Herhangi bir nesneye internet erişimi sağlanmasıyla akıllı nesneler ortaya çıktı. Bu fiziksel sistemler sayesinde fabrikaların yönetimi fazlasıyla kolaylaştı. Enerji tüketimi azaldı, verimlilik arttı.

Endüstri 5.’da Neler Oluyor?

Endüstri 5.0’ı toplum odaklı insansız teknolojiler olarak veya Toplum 5.0 olarak da tanımlayabiliriz.

Yani robotlar fabrika içerisinde bir insanın yapabileceği hemen hemen her hareketi yapabiliyor, birbirleriyle iletişim kurabiliyor ve elde ettikleri verileri anlık olarak bulut sistemine (Cloud) kaydedebiliyorlar. Böylece oluşan veriler eş zamanlı olarak incelenebilir hale geliyor.

Toplum 5.0’da insansı robotlar gün geçtikçe gelişmektedir. Bu gelişmeler sayesinde robotların yapay kolları artık insan kolunun tüm fonksiyonlarını yerine getirebilecek düze gelmiş vaziyette. Bu da robotların herhangi bir bölge sınırlandırılması olmadan herhangi bir yerde duran herhangi bir nesneyi alıp, kullanabilmesini sağlamaktadır. Bu durum üretim robotlarının fonksiyonlarının genişlemesine ve kendi kendilerine tamir edebilme, yeniden programlayabilme ve kontrol edebilme özelliğine sahip olan robotlar haline dönüşmelerine sebep olmuştur. Aynı zamandan bu robotlar her daim çalışır olabildikleri gibi kendileri arasında iletişim kurabilmektedirler.

Teknolojik gelişmeler inanılmaz bir hızla gelişmeye ve çoğalmaya devam ediyor. Bazı teknoloji guruları Endüstri 5.0’ın, üretime daha fazla insan dokunuşunun geleceğini öngörmektedirler. Tam da bu sebeple, Endüstri 4.0’ın akıllı teknolojiyi üretimin en ön saflarına koyduğu yerlerde 5.0 ile birlikte, insanlar ve akıllı sistemler arasındaki işbirliği mutlaka artma eğiliminde olacak, endüstriyel otomasyon insanın bilişsel ve eleştirel düşünme becerisi ile birleşecektir.

Endüstri 5.0, günümüzde tüketicilerin, satın aldıkları ürünlerde bireyselleştirme talebinin yüksek olmasından dolayı kaçınılmazdır. Bu aynı zamanda ürünleri ile birlikte “kişiselleştirme” tercih ettikleri anlamına gelmektedir.

Gittikçe daha fazla üretici, insan bileşenini sadece kişiselleştirme için değil, aynı zamanda üretim hattındaki verimliliğin artması için de geri getiriyor. Bunun bir örneği, Toronto’nun en gelişmiş hoparlörlerini üreten Paradigm Electronics’tir. Şirket, hoparlör kabinlerini parlatmak için Universal Robots’un UR10 robot kolu ile birlikte insanı da işin içine katarak üretim verimliliğini % 50 arttırdığını belirtiyor.

İnsan Dokunuşunun Geri Dönüşü

Tüketicilerin en fazla talep edeceği ve en çok para ödeyeceği şey kişiselleştirilmiş, insan bakımı ve işçiliğin ayırt edici özelliğini taşıyan ürünlerdir. İnsani dokunuş, her şeyden önce, tüketicilerin satın aldıkları ürünlerle kimliklerini ortaya koyma ve ifade etme şeklidir. Bu anlamda tüketiciler otomasyonun üretim sürecinin bir parçası olup olmadığına aldırmazlar. Ancak, kişisel çabalarıyla özel ve benzersiz bir şeyler üreten insan tasarımcıların kendi kişisel izlerini taşıyan ürünlerini satın almak isterler. Bu bir kişiselleşme ve lüks ihtiyacıdır.  Bu Endüstri 5.0 trendi, sanayiden çok “sanayileşmeye” karşı gibi durmaktadır. Bu durum, yani kişiselleştirme ihtiyacı sanki sanayileşmeden önceki bir şeye, kendi ellerinize özenerek zaman harcayarak yaptığınız bir şeye dönüşmüş gibi… Sadece kişinin kendisi veya sevdikleri için duygusal bağlarını ortaya koyduğu, içindeki duyguları yansıttığı bir sürece… Bu noktada robotlar seri üretimlerde oldukça başarılı olmalarına rağmen ürünlere özel bir şeyler eklemek istendiğinde insanın yardımına mutlaka ihtiyaç duymaktadır. Ancak günümüzdeki tasarımcılar, üreticiler, insanların beklediği kalite, hızda ve fiyatta uygun ürünleri nasıl üretiyor? Cevap basit robotlarla işbirliği yapılıyor.  İnsanlarla işbirliği içinde çalışan robotlar, bugün tüketicilerin talep ettiği kişiselleştirilmiş ürünleri üretmek için ihtiyaç duyulan araçlardır. Bunlara “Kolloboratif Robot” da denmektedir. Bu robotlar, modern ürünleri insan dokunuşuyla yapmak için gereken hız, doğruluk ve hassasiyetle insan işçiliğine destek verir.  Endüstri 5.0, Endüstri 4.0’dan sonra gelen bir gelişme değil, otomasyonun robotlara bağlandığı bir sondur aslında.

İnsan / robot işbirliği hâlihazırda üretim hattında mevcuttur. Hatta bazı robot üreticiler bu işi bir adım sonraya çıkartmış ve işyerinde personelin yaralanmasını önlemek için çalışan robotlar geliştirmiştir.

İnsan dokunuşunun geri dönmesi elbette robotların üretim sürecinden çıkarılacağı anlamı taşımaz. Aksine, Endüstri 5.0, imalat endüstrisinde hem makineyi hem de insan rolünü geliştirerek, tekrarlayan görevleri mekanik olarak makinalara devredilebilir hale getirerek insanın yaratıcı tarafının ortaya çıkmasını sağlamış olmakla birlikte, bu durum, personelin üretim kalitesini yükseltmek için daha fazla sorumluluk almasını ve sistemlerin denetimini arttırmasına da vesile olmuştur.

Endüstri 4.0 hala çoğu üreticinin kafasında en büyük devrim olsa da gelecekte farklı şeyler olabilir. Teknoloji her gün gelişiyor ve üretimin de bu duruma ayak uydurabilmesi için onunla birlikte gelişmesi gerekiyor.

Endüstri 5.0’daki Kolloboratif Robotlar sayesinde insanlar, endüstriyel üretimin merkezine geri dönerek tüketicilere talep ettikleri kişiselleştirilmiş ürünleri vermekle kalmayıp, işçilere/çalışanlara da üretim süreçlerinde daha yaratıcı olmalarına olanak vermektedir.

Teknoloji çok hızlı gelişiyor ve bir sonraki Endüstri devrimine eskisinden daha hızlı bir şekilde evriliyor. Öyleyse, hiç bir makine veya kişiye bağlı olmadan ve sadece bir “Uygulama” ile çalışabilecek olan bir üst versiyonun “Endüstri 6.0” olması neden mümkün olmasın ki?

Kaynak:

https://www.isa.org/intech/20180403/

https://blog.robotiq.com/industry-5.0-the-convergence-of-robots-and-artisans

https://www.eesc.europa.eu/pt/node/65589

https://www.cadcam-group.eu/blog/industry-50-on-the-horizon

https://blog.gesrepair.com/industry-4-and-5/

 

 

 

Siber Tehditler Karşısında İşletmelere Güven Derecelendirme Notu Geliyor

2019 başında siber tehditlere dair öngörülerini kapsamlı bir raporla paylaşan Forcepoint, yıl ortasında yaptığı yeni bir değerlendirmeyle siber tehdit alanındaki son gelişmeleri mercek altına aldı. Değerlendirmede öne çıkan başlıklardan biri, siber tehditler karşısında işletmelere verilmeye başlanan “güvenlik güven derecelendirme notu” oldu.

Siber güvenlik şirketi Forcepoint, geçtiğimiz günlerde yayınladığı 2019 yıl ortası değerlendirmesinde işletmelerin güven ve itibar derecelendirmesine vurgu yaptı.

Güvenlik güven derecelendirme notu uygulamasının ABD ve İngiltere başta olmak üzere farklı ülkelerde yaygınlaşmaya başladığını belirten Forcepoint Türkiye, Rusya, CIS Bölge Direktörü Levent Turan, hem müşteriler hem de iş ortaklarının ve tedarik zincirinin güvenli olduğundan emin olmak isteyen işletmeler için siber güvenlik güven notunun gittikçe önem kazanmaya başladığını belirtti.

Turan, “Nasıl ki tüketiciler, işletmeler, hatta ülkeler olarak kredi derecelendirme notumuz risk yönetimi ve kredi itibarı açısından önemli rol oynuyorsa, siber güvenlik alanında şirketlerin aldığı güven notu da gerek kredi notu görünümü, gerekse müşteri verilerinin ne denli iyi korunduğuna dair bilgi vermesi açısından artık son derece önemli,” dedi.

Siber güvenlik ilk kez derecelendirmede rol oynadı

Farklı faktörlere bağlı olarak hesaplanan güvenlik güven derecelendirme notu, güvenlik ihlaline maruz kalma durumunda bir şirketin puanını ve görünümünü artık olumsuz yönde etkileyebiliyor. Tıpkı 2017’de uğradığı siber saldırı sonrası, geçtiğimiz Mayıs ayında kredi notu görünümü durağandan negatife çekilen teknoloji şirketi Equifax gibi. Bu olayla birlikte siber güvenlik sorunları ilk kez gerekçe gösterilerek bir şirketin kredi notu düşürüldü.

Güvenlik güven derecelendirme notu risklerin belirlenmesi, eksikliklerin giderilmesi ve siber farkındalığın artırılması için 2019’da hükümet düzeyinde de uygulanmaya başladı. İngiliz hükümeti Ocak ayında 353 belediye meclisinin siber güvenlik önlemlerini inceledi ve RAG yöntemini baz alarak bir güven notu çalışması yürüttü. ABD Ticaret Odası ise, bu çalışmadan yalnızca birkaç ay önce ilk Ulusal Siber Güvenlik Değerlendirme Raporu’nu yayınlamıştı.

Davranış temelli teknolojiler yolda

Forcepoint’in yıl ortası değerlendirmesinde dikkat çeken başlıklardan biri de ağırlıklı olarak mobil cihazlarda ve bankacılık sistemlerinde kullanılan yüz tanıma teknolojilerinin yeni siber tehditler karşısında güvenlik açısından yetersiz kalması.

Forcepoint Türkiye Ülke Müdürü Levent Turan, gizlilik ihlalleri nedeniyle İngiltere ve ABD’de hükümetler ve emniyet birimleri nezdinde geçerliliği sorgulanmaya başlanan yüz ve ses tanıma teknolojilerinin, yakın zamanda yerini davranış tabanlı teknolojilere bırakacağını söyledi: “Kurum ve işletmeler artık güvenlik araştırmaları, veri bilimi, psikoloji ve karşı istihbarat çalışmalarıyla desteklenen, insan ve makine davranışını harmanlayan gelişmiş ve uyarlanabilir derin güvenlik önlemlerine odaklanacak. Özellikle de, Hindistan’da olduğu gibi, milyarlarca insanın verilerini barındıran biyometrik istihbarat veritabanlarının ele geçirilebildiği ve güvenlik ihlaline maruz kalabildiği bir çağda…”

Yapay zekâ ve IIoT’de neredeyiz?

Yıl ortası değerlendirmesinde gerçek yapay zekâ teknolojilerinin halen siber güvenlik alanında tam olarak kullanılmadığını vurgulayan Forcepoint, aynı zamanda bulut altyapılarındaki ve donanımlardaki güvenlik zafiyetleri nedeniyle Endüstriyel Nesnelerin İnterneti’nin (IIoT) siber saldırganların odağı olacağını tahmin ediyor.

Değerlendirmenin tamamını okumak için Forcepoint blog sayfasını ziyaret edebilirsiniz: https://www.forcepoint.com/blog/x-labs/cybersecurity-predictions-2019-mid-year-review

 

SEM ve Google’dan Yeni İş Ortaklığı

Bağımsız veri odaklı dijital pazarlama ajansı SEM, Google Cloud Platform İş Ortağı Programı aracılığıyla Google’ın yeni teknoloji ortağı oldu. SEM müşterileri yeni ortaklık sayesinde dijital pazarlama verilerini bulut altyapısı üzerinde daha hızlı bir şekilde analiz ederken, aynı zamanda pazarlama stratejilerine dair daha gelişmiş içgörüler elde edebilecek.

Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen markalarına dijital pazarlama alanında stratejik danışmanlık hizmeti veren SEM, Google Cloud Platform İş Ortağı Programı aracılığıyla Google Cloud Teknoloji Ortağı oldu. Türkiye’deki ajanslar arasında bir ilk olan yeni ortaklık sayesinde, bugüne kadar markaların Google reklam alanlarından özelleştirilmiş veri kaynaklarına kadar farklı platformlardan topladığı tüm pazarlama verileri artık Google Cloud ile tek bir platform üzerinden entegre bir şekilde analiz edilip raporlanabilecek.

Kurulum süresi gerektirmeyecek ve iş süreçlerinde kesinti yaratmayacak şekilde tasarlanan Google Cloud altyapısı, aynı zamanda açık mimari özelliği sayesinde SEM müşterilerinin kullandığı mevcut sistemlerle uyumlu bir şekilde çalışabilecek.

Büyük veri ve yapay zekâ ile bütüncül çözümler

2007’den bu yana müşterilerinin pazarlama bütçelerini daha sağlıklı kullanmalarını sağlamak için kullanıcı odaklı yenilikçi çözümleri bünyelerine katmaya devam ettiklerini belirten SEM Yönetim Kurulu Başkanı Ali Yılmaz, Google Could iş ortaklığını da hem kendileri hem de müşterileri için önemli bir kazanım olarak değerlendirdi. Yılmaz, “Yurt içinde ve yurtdışında pek çok farklı sektörden 1.000’i aşkın firmayla hayata geçirdiğimiz başarılı projelere bir yenisini daha eklemiş olduk. Artık biz de Google Cloud’un her geçen gün büyüyen zengin ekosisteminin bir parçasıyız.” dedi.

“Bugünden itibaren, Google ile başlattığımız yeni iş ortaklığımızla, Google Cloud platformunun büyük veri ve yapay zekâ tabanlı yenilikçi özelliklerini, dijital pazarlama faaliyetlerini daha etkin ve bütüncül bir şekilde yönetmek isteyen markalara sunmaya başlıyoruz. Dijital pazarlamada rekabetin en üst seviyelere çıktığı günümüzde, müşterilerimizin dijital dünyadaki varlığını güçlendirmek ve pazar paylarını artırmaya destek olmak için makine öğrenmesinden kurumsal veri ambarına, veri görselleştirmeden veri raporlamasına kadar yeni nesil teknolojilerin en iyilerini sunmaya ve hizmet kalitemizi artırmaya devam edeceğiz.”

Google Cloud İş Ortağı Programı kapsamında SEM’in müşterilerine sunacağı çözümlerden bazıları şöyle:

  • Google BigQuery ve veri transferi: Büyük verideki sorgu işlemlerinin ve veri depolamanın hızla yapılmasını sağlayan, ek veri merkezi gerektirmeyen ve Google AdWords, DoubleClick Bid/Campaign Manager, DoubleClick for Publishers, YouTube ve diğer tüm pazarlama kanallarına ait raporlarını BigQuery’ye aktaran altyapı
  • Makine Öğrenmesi Motoru: İnsan müdahalesine asgari düzeyde ihtiyaç duyan ve iş süreçlerinde verimliliği artıran, otomasyona dayalı geniş kapsamlı makine öğrenmesi çözümü
  • DataPrep, DataLab ve DataStudio: Tek tıkla ve akıllı sistemlerle veri hazırlama, görselleştirme ve raporlama hizmetleri

İhracatın Şampiyonları Türktrade Üyesi

TİM tarafından bu yıl 17’ncisi açıklanan “Türkiye’nin İlk 1000 İhracatçısı 2018” araştırmasına göre, ilk 1000 şirket toplam 102.8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi.

TİM listesini değerlendiren Türkiye Dış Ticaret Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Çaycı, Dernek üyelerinin 24.2 Milyar USD ile listenin %23,5’ini oluşturduklarını, ilk sırada yer alan Ford Otomotiv’in yanı sıra ilk 10’a giren ihracatçıların 7 ‘sinin de yine dernek üyelerinden oluştuğunu ifade etti.

Hayrettin Çaycı, ayrıca ihracatın lokomotifi olan Otomotiv Endüstrisi, Demir ve Demir Dışı Metaller, Kimyevi Maddeler ve Mamulleri, Elektrik Elektronik ve Hizmet, Çelik, Çimento Cam Seramik ve Toprak Ür. ve Tekstil ve Hammaddeleri gibi 7 sektörün liderlerinin de yine dernek üyeleri olmasının gurur verici olduğunu eklemiştir.

İHRACATTA BÜYÜMENİN DEVAMI İÇİN YAPILACAKLAR VAR..

TURKTRADE olarak Ülkemizin ihracat ve ithalat politikalarının sürdürülebilir ve katma değer yaratan stratejilerle oluşturulması konusunda bir think tank rolü üstlendiklerini ve ilgili kamu ve sivil toplum örgütleri ile dayanışma içinde birçok olumlu adımın atılmasında yaratıcı ve yönlendirici olduklarını belirten Çaycı;

Gerek ticaret savaşları, gerekse de büyümelerdeki yavaşlama beklentileri nedeniyle İhracat yapmanın her geçen gün zorlaştığı konjonktürde, üreten ve değer yaratan yerli sanayicimizin rekabet gücünü yükseltecek tüm çalışmalara destek vermeye devam edeceklerini hatırlatarak; “ Bu amaçla Ticaret Bakanlığı Koordinasyonunda yürütülen Ticaretin Kolaylaştırılması Kurulu Koordinasyon Komitesi Çalışmalarına büyük önem verdiklerini” vurgulamıştır.

Ayrıca “Kurulun asil üyesi olan derneğin, tüm çalışma gruplarına uzman ekiplerle aktif olarak katıldığını, dış ticaret operasyon maliyetlerinin düşürülmesi ve hızlandırılması suretiyle ihracata mal üreten şirketlerin desteklenmesi için her kuruma düşen görevler olduğunu düşünmekteyiz. Bu süreçte dış ticarette zorunlu olmayan evrakların kaldırılması, nispi veya sabit maliyetlerin düşürülmesi, zorunlu olmayan bazı kalemlerin tamamen maliyet unsuru olmaktan çıkarılması amacıyla kamu, odalar, birlikler ve lojistik hizmet sağlayan tarafların sürece dış ticaret yapan firmalar lehine katkı sağlamalarını çok değerli bulmaktayız.”