İşçinin, Bilgisayarına Yerleştirilen Klavye Yakalayıcısı ile Takibi

LÜTFİ NCİROĞLU

İşçinin Bilgisi ve Rızası Dışında Bilgisayarına Yerleştirilen Klavye Yakalayıcısı ile Takip Edilmesi Hukuka Uygun Mudur?

Günümüzde teknolojisinin hızla gelişmesiyle birlikte iş uyuşmazlıklarında elektronik izleme konusu gündem oluşturmaya başlamıştır. Genel olarak işçinin elektronik ortamda izlenmesi, e-mail adresleri, bilgisayarlar, kamera ve ses kayıtları ve araç takip sistemleri ile gerçekleştirilmektedir. İşveren yönetim hakkına dayanarak, işçisine iş için verdiği kurumsal e-maili ve bilgisayarı elektronik ortamda izleyebilir. Ancak, bunun için işçinin bu izleme hakkında bilgilendirilmiş olması gerekir. İşçinin izlendiğine dair bilgilendirilmemesi veya gizlice izlenmesi, hukuka aykırılık oluşturur. İşveren her şeyden önce iş ilişkisi kapsamında işçinin kişiliğini korumak ve ona saygı göstermek ve bu konuyla ilgili işyerinde her türlü idari ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdür.

Yargıtay’a göre, “6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 417. maddesine göre, işveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla yükümlüdür. Kanunun 419. maddesine göre ise; “işveren işçiye ait kişisel verileri, ancak işçinin işe yatkınlığıyla ilgili veya hizmet sözleşmesinin ifası için zorunlu olduğu ölçüde kullanabilir. Özel kanun hükümleri saklıdır.”

Somut uyuşmazlıkta, davacı iş sözleşmesinin işverence haklı bir sebep olmadan feshedildiğini ileri sürmüş, davalı işveren ise hem davacının iş bilgisayarındaki takip programından hem de davacının araç yıkama sırasında araçta unuttuğu Usb bellekten, şirketle aralarındaki gizlilik sözleşmesine aykırı olarak sosyal medya ve alışveriş sitelerine girdiği, mesajlarında şirketi kötülediği ve head hunterlar ile görüşme yaptığı, şirkete ait iş sırrı niteliğindeki gizli bilgileri şirket dışına çıkartması yasal olmasına rağmen çıkardığı, 25/2 (a) hükmüne aykırı olarak işvereni yanılttığının anlaşıldığını, iş sözleşmesinin 25/2 maddesine göre haklı sebeple feshedildiğini savunmuştur. Mahkemece bilişim uzmanı ve hukukçu bilirkişiden alınan raporlar doğrultusunda iş sözleşmesinin 25/II (a) ve (e ) bentlerine göre haklı sebeple feshedildiği sonucuna varılmıştır.

Dosya kapsamına göre, davacının iş sözleşmesi 15/11/2014 tarihli fesih bildirimi ile “gizlilik ve tarafsızlık sözleşmesine aykırı olarak, iş haricindeki web sitelerine sürekli erişimde bulunmak, gizlilik ve tarafsızlık sözleşmesine aykırı olarak, gizlilik içeren bilgileri şirket dışına yazılı olarak çıkarmak, her gün kısa süreli de olsa iş amaçlı bilgisayardan, internet üzerinden alışveriş ve kariyer sitelerine girmek, bir yıl içinde 6 kez yarım saat, 6 kez de 1 saatin üzerinde internette zaman geçirmek, bu sebeple iş görme edimini layıkı ile yerine getirmemek, şirket kaynaklarını verimsiz ve amaç dışı kullanmak, mesai saatlerine uymamak, iş disiplinini bozmak ve yanıltıcı beyanda bulunmak” sebebiyle feshedilmiştir.

Davacı ile işveren arasında imzalanan gizlilik sözleşmesinde, davacının şirkete ait bilgileri ve belgeleri sözlü veya yazılı olarak işyeri dışına çıkaramayacağı, müşteri bilgilerini gizli tutacağı, internet kullanımında şirketin güvenliği açısından iş haricindeki web sitelerine erişim ve yetkisiz dosya indiriminin yasak olduğu, anlık mesajlaşma servisleri ortak paylaşım siteleri vb hizmetlerin kullanımında ilgili şirket personelinin bilgilendirileceği düzenlenmiştir.

Somut uyuşmazlıkta davacının şirkete ait gizli bilgileri şirket dışına çıkardığını, bu hususun davacıya ait usb cihazının bulunması ile ortaya çıktığını savunmuş ise de, yargılama sırasında dinlenilen davacı ve davalı tanıkları davacının zaman zaman işini evden de yürütebildiğini ve bilgisayarının da diz üstü bilgisayar olduğunu ifade etmiştir. Davalı taraf, davacının işyeri dışına çıkarmaması gereken iş sırrı niteliğindeki bilgileri işyeri dışına çıkardığına dair somut bir delil sunmamıştır. Diğer taraftan, dosya kapsamına göre davacının çalışma süresi içinde kariyer sitelerine girdiği, sohbet sitelerinde zaman geçirdiği, bir başka arkadaşını işverenine bazı bilgileri vermemesi konusunda yönlendirdiği, şirketin araç vermemesi üzerine işvereni kötülediği, fuarlara katılmama konusunda çeşitli bahaneler ürettiği, iş sözleşmesinin başlangıcında kendisinde bulunması gereken vasıflar konusunda hatalı bilgi verdiği sabit ise de, davalı işverenin bu bilgileri işçinin bilgisayarına yerleştirdiği özel bir takip programı ile elde ettiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf, gerek haberleşme ve iletişiminin kayda alınması gerekse kaybolan USB’ye usulsüz olarak el konulduğu iddiası ile davalı işveren hakkında suç duyurusunda bulunduğunu belirterek, devam eden hazırlık soruşturmasının numarasını bildirmiştir.

Davalı işveren ise işçinin bu izlemeden haberdar olduğu veya izlemenin yapılacağı konusunda bilgilendirilmediğine dair somut bir delil sunmamıştır. Şu halde davacı işçinin, bilgisayarında bulunan klavye yakalayıcısı adı verilen programdan haberinin olmadığı, işverence bu konuda bilgilendirilmediği, davacının rızası hilafına tüm kayıtların özel yahut işe ilişkin bilgi ayrımı olmadan işverence günlük olarak elde edildiğinin anlaşılması karşısında, elde edilen bu bilgilerin fesih sebebi olarak ileri sürülemeyeceği değerlendirilmelidir. İşverenin yönetim hakkının bir sonucu olarak işçiyi elektronik ortamda izlemesi ve takip etmesi her zaman mümkündür. Ancak bunun için işçinin bu izleme hakkında bilgilendirilmiş olması şarttır. İşçinin izlendiğine dair bilgilendirilmemesi veya gizlice izlenmesi, bu izleme neticesinde elde edilen veriler, iş sözleşmesinin işçi tarafından ihlal edildiğini açıkça ortaya koysa dahi, hukuka aykırı olarak kabul edilmelidir.

Hal böyle iken, somut olayda işverence gizlice izleme neticesinde elde edilen bilgilerin haklı fesih sebebi olarak ileri sürülmesinin mümkün olmadığı kabul edilmelidir. Mahkemece feshin haklı bir sebebe dayanmadığı ve davacının ihbar tazminatına hak kazandığı sonucuna varılması gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olup, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir”[1].

Sonuç olarak, işverenin yönetim hakkının bir sonucu olarak işçiyi elektronik ortamda izlemesi ve takip etmesi her zaman mümkündür. Ancak bunun için işçinin bu izleme hakkında bilgilendirilmiş olması şarttır. İşçinin izlendiğine dair bilgilendirilmemesi veya gizlice izlenmesi, bu izleme neticesinde elde edilen veriler, iş sözleşmesinin işçi tarafından ihlal edildiğini açıkça ortaya koysa dahi, hukuka aykırı olarak kabul edilmelidir.

[1] Y22HD.07.05.2019 T., E.2017/21857, K.2019/9884 Legalbank.

Döviz

DÖVİZ

Ülkemizin ödemeler dengesi, TCMB rezervleri, ihracatın ithalatı karşılama oranları, yurt dışından ithal edilen tüm ithalat kalemleri için gerçek anlamda ihtiyaç duyduğumuz varlık; dövizdir. Dövizin az oluşu veya olmaması ülkemiz açısından ciddi sıkıntılar doğuracağı gibi gerek sermaye hareketleri, gerek ülkemize gelen, gerekse ülkemizden giden yatırımcılar, ülkemizin yatırım projeleri için dövizin varlığı şarttır.

DÖVİZİN DEĞERİ VE TÜRK LİRASI KARŞISINDAKİ PERFORMANSI

Kuşkusuz ki ülkemize dövizin gelmesi ve döviz varlıklarının artması için şu kriterlerin oluşması zorunludur;

Şöyle ki;

  • Öncelikli ve birincil şart; ülkede her açıdan istikrar olmalıdır. Siyasi otoritelerin söylemleri birleştirici, istikrar sağlayıcı, toparlayıcı, ekonomik ve iktisadi kurallara uygun,
  • İhracat kalemlerimizin daha fazla, ithalat kalemlerimizin daha az olması,
  • Enflasyonun makul seviyede,
  • Dalgalı deniz misali piyasaların nereye gittiği, hangi dalganın ne kadar büyük veya tahribat yaratabileceğinin bilinir,
  • TCMB döviz rezervlerinin her açıdan güven veren bir düzeyde,
  • Döviz hareketlerinin gerek yabancı yatırımcıları cezbedip ülkemizde yatırım yapmaya istek duymalarını gerektirecek durumda,
  • Ülkemiz finans piyasasının kendi olağan dinamikleri ile hareket edebilecek durumda,

olmaları gerekmektedir.

Ancak;

Piyasa dinamiklerinin olağan akışının önünü keserek dövizin boğazını sıkıp, aylarca nefes aldırmayıp, dövizin TRL değerinin adeta yerinde saydırılması, yerinden kıpırdamaması için sürekli müdahalede bulunulduğu taktirde, ülkemizde zaten belli bir fiyat artışının yarattığı enflasyon tahribatına bir de dövizin gırtlağını sıkıp, nefes aldırmazsanız döviz;

  • ya yerinde sayar,
  • ya geriye gelir

Şöyle ki;

MÜDAHALELER DÖVİZ PİYASASINDA İSTİKRARSIZLIK YARATIR

Siz yabancı bir yatırımcı olsaydınız, siz bir ihracatçı olsaydınız, siz bir ithalatçı olsaydınız aşağıdaki grafikteki piyasa hareket eder miydiniz?

Dövizin yerden yere vurulduğu anın resmidir. Siz bir kâin de olsanız, yukarıdaki piyasada iş yapamazsınız. Bu grafik piyasaya güvensizliğin resmidir.

Ben bu grafiği neye benzetiyorum biliyor musunuz?

Türbülansa yakalanmış uçağa benzetirim.

Düşünün;

İşte döviz piyasası da bu uçağa benzer. Türbülansa yakalanacağı bile bile hangi yolcu o uçağa biner sizce?

Ben binmem.

DÖVİZİN BOĞAZINI SIKAR, NEFESİNİ KESERSENİZ

Dövizin hareket etmesinin önüne geçmek için, dövizin boğazını sıkar, dövize nefes aldırmaz iseniz, bir süre sonra döviz hareketsiz kalır, elden ayaktan gider.

Nefes alamayan ölüm döşeğindeki dövizin ihracatçıya faydası olmaz. Aylardır komaya girmiş gibi hareketsiz bir şekilde kalan dövizin, ülkemize döviz girdisi sağlayan ihracatçıya asla faydası olmayıp, fayda sağlayacağı kesim ise ülkemizden sürekli döviz çıkışı sağlayan ithalatçılar olacaktır.

Çok hareketli, türbülansa yakalanmış uçak gibi hareket eden dövizin olsa olsa spekülatörlere faydası olur ki ülkemiz bu hareketlerden zarar görür. Sürekli iniş ve çıkış gösteren döviz ile ihracatçı iş yapamaz, yurt dışına fiyat veremez, ülkemizde de fiyat istikrarı sağlanamaz.

DÖVİZE SIKI PRES UYGULANIYOR

Rusya Ukrayna Savaşı çıktı ve doların fiyatı önce yükseldi, sonra aynı eski fiyatına geri geldi. Hangi olay olursa olsun dolar aynı fiyatta, TCMB bir ay önce faizleri aynı bıraktı, dolar bir süre yükseldi ve tekrar aynı fiyata geri geldi. Belli ki dolara tam saha pres var ve yerinden kıpırdamıyor.

Futbol maçı düşünün. Stoper oyuncusunun görevi belli. Gelen rakip oyuncuyu durdurmak, gerektiğinde yere sermek veya rakip oyuncudan ceza sahasında aldığı topu orta sahaya kadar götürüp takım arkadaşlarına teslim edip, tekrar kendi görev alanına dönem oyuncuydu stoper. Anlayacağınız stoper nereye giderse gitsin tekrar kendi görev alanına çok çabuk dönmek zorunda.  Bugün dolar da aynı durumda. Doların fiyatı ne kadar yükselirse yükselsin, tekrar ve çok kısa sürede USD.13.50 civarına geliyordu. Çünkü dolara tam saha pres yapılmakta ve fiyatı bu seviyede tutmayı amaçlıyorlardı. Sebebi nedir deseniz? Siz biliyorsanız bana söyleyin. Şu an öyle isteniyor.

Ama merak etmeyin, enflasyon düşürülecek… Cek, cak.. Yıllardır bu sözü işitiyorum ama hiç bir şey olmuyor enflasyonun düşürülmesi adına.

DÖVİZİN FİYATLAMASININ İTHALAT VE İHRACAT RAKAMLARINA ETKİSİ

Kuşkusuz ki devlet teşviklerinin yanında, ihraç mallarının üretiminin maliyetleri çok önemlidir. Üretimin maliyetinden daha düşük bir fiyatla malların yurt dışına satılamayacağı aşikardır. Üretici – ihracatçı firmalar üretim maliyeti ile başa baş gelecek bir fiyatlama ile ürünlerini yurt dışına satmaya çalışıp, dövizdeki yükselişinden elde edeceği kur farkı gelirleri ile yetineceği de olabildiği zamanlar olabilmektedir. İhracatçı istese de arzu ettiği yüksek fiyatlama ile ürününü yurt dışına satma olanağı bulamaz zira global piyasalarda fiyata ve alternatif ürüne erişmek oldukça kolaydır. Yüksek fiyatta malını satmayı arzu eden ihracatçının Pazar kaybına uğrayacağı ve ürününün elinde kalacağı tartışılmaz.

Bunun yerine üretici ihracatçılar üretim maliyetlerini kendileri sübvanse ederek, aynı süre zarfında döviz kurlarındaki artışından para kazanma yoluna giderler. Tabii buradaki önemli husus; kurların normal seyrinde artış göstermesi ve kur artışının ihracatçıyı üzmemesi. Kurların artışının bir garantisi olmadığı gibi artış gösteren kurların yerinde kalmayacağı da ihracatçının riskleri arasında yer almaktadır. İhracatçıların kur dalgalanmalarına karşı kendilerini korumaları (hedging) tavsiye edebileceğim en güzel bir yoldur.

Kurların normal seyrinde hareket etmesi halinde piyasa dengeleri kendiliğinden oluşur, ihracatçı bu koşullarda fiyatlaması yapar, ithalat ise belli bir dengede kalır.

İmalatçı – ihracatçı firma üretim maliyetlerinin altında yurt dışına fiyatlama yapıp da, dövizin yükselmesinden bir medet beklemesi halinde, kurların yükselmesi ihracatçı bir nebze olsun kurtarır. Ama kurlar iki ileri – bir geri hareketlerle oynaklık içerisinde olması halinde ihracatçının;

  • Zor duruma düşeceği,
  • İhracatında süreklilik olmayacağı, olsa da ihracat rakamlarının azalacağı,
  • Bilançosunda beklenmedik zararlar olacağı,
  • Üretimini, ihracatını azaltıp, istihdamı da olumsuz yönde etkileyecek
  • Azalan ihracat ülkemiz döviz girdisini olumsuz etkileyecek,
  • Kazanamayan veya ihracat yapamayan ihracatçı devletimize daha az vergi ödeyecek, hem firma hem de ülke olarak kaybeden taraf olacağız.

İhracatımız var ama ithalatımız daha fazla var. İthalatın daha fazla, ihracatın daha az olmasının nedenlerinin oldukça fazla olduğu gerçeğinin yanında, ihracatçıyı can elinden vuran önemli etken de ülkemizde belli bir enflasyon, üretim maliyetleri olmasına karşın, döviz kurların yaklaşık 9 aydır yerinde sayması, umutlarını döviz kurlarının enflasyon oranında yükselmesine bağlayan ihracatçılar için bir darbe, ithalatçılar için ise bir fırsattır.

DÖVİZ KOMADA KALSIN DİYE KKM – KUR KORUMALI MEVDUAT

Dövizin belini kırmak ve yukarı yönlü hareket etmesinin önüne geçmek için KKM – Kur Korumalı Mevduat ürünü piyasaya sürüldü.

Siyası otoritelerin sözlerine baktığınızda;

  • Ülkemiz ekonomisinin kurtulduğu,
  • KKM – Kur Korumalı Mevduat ile ülkemizin çok isabetli karar verdiğini ve bu yolun en doğru bir yol olduğu,

söylemleri ile karşılaşıyoruz.

Söyleyecek sözüm kalmadı. Yarın T.C. Hazine kaynaklarının dibi görüldüğünde acaba biz şunu yanlış yaptık diyecek biri çıkacak mı karşımıza? Muhtemelen dış güçler hazinemizi boşalttı denecek.

REŞAT BAĞCIOĞLU

Yöneticiler İçin İşletme Yönetim Bulmacası

ÖDÜLLÜ İŞ BULMACASI 7. Hafta

Yöneticiler için özel hazırlandı.
Güzel bir mola verin. Zihinsel bir tazeleme için bulmaca çözün.
İş hayatı odaklı bulmaca için 5 dakika zaman ayırın.

Haftanın bulmacasını çözmek için  https://satinalmadergisi.com/bulmaca7/  TIKLAYIN.

İnteraktif şekilde web sitesi üzerinde veya kağıt çıktıda (PDF) çözebilirsiniz.

Her pazartesi bir bulmaca sizi bekliyor.
Kolaylıklar dileriz. Prof. Dr. Murat ERDAL

Geçmiş ve güncel tüm bulmacaları çözmek için; 

https://satinalmadergisi.com/bulmacalar/
Ödül: 1 Kişiye Satınalma Dergisi Dijital Aboneliği.
Çözümünüzü dergi@satinalmadergisi.com a gönderin.

Business Crossword Puzzle No:7 by www.SatinalmaDergisi.com

10 Çalışana Yönelik Şirket Aboneliği ile Ekonomik Avantaj Elde Edin.

Kurumunuzun yetkinliklerini yükseltin.

Şirket olarak tüm dergi arşivine (112 sayı), araştırma raporlarına ve bir yıl boyunca 12 sayıya dijital erişim sağlayın. Dijital şirketi aboneliği için https://satinalmadergisi.com/dijital-islem-merkezi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

#business  #crossword #puzzle #manager #learning 

Aptal Puma Sendromu

Puma uzunluğu yaklaşık iki metre olan kedigillerden bir yırtıcı hayvandır. Pumanın birçok özelliği olmakla beraber en belirgin özelliği avlanırken çok zekice hareket etmesidir. Puma enerjisini peşinden koştuğu hayvandan elde edeceği faydaya göre ayarlamaktadır. Koşarken harcadığı enerji eğer avdan elde edeceği miktardan daha fazla ise Puma işte o anda avından vazgeçerek durumu kabullenir ve yeni bir av için harekete geçer.

İşte tam da bu noktada Aptal Puma Sendromu ile günümüz insanın davranışlarını açıklayan yeni bir olgu çıktı ortaya. Pumanın davranışlarının aksine hareket etme haline Aptal Puma Sendromu olarak adlandırılıyor.

İnsanoğlu sonuç elde edemeyeceği şeyler için enerjisini boş yere harcayabiliyor. Sonuç alamadığını görmesine rağmen inatla bu davranışından da vazgeçmiyor. Bu hal insanın kendine kör olma hali aslında. Türkiye bir Akrep burcu üstelik Venüs’ü de Akrep’te bu yüzden takıntı, inat ve vazgeçememe enerjisini de içinde barındırıyor.

Yenilgiyi kabul etmek oldukça zor geliyor hâlbuki bazen yenilmekte gerekir ve bunlarda hayatımıza birçok deneyim katar bizi büyütür ve çok şey öğretir.

İnsanın hangi olaya veya hangi kişiye ne kadar enerji sarf edeceği ve bu olaydan ne kadar çok fayda sağlayacağını bilmesi gerekiyor. İşte burada olayın içine zekâ, öngörü ve kendi potansiyelini bilme ve buna güvenme giriyor.

Kendi hayatımız içinde bocaladığımız bir türlü yol alamadığımız konularda hemen olayın içinden çıkmalı ve kuş bakışı ile hayatımıza bir bakmalıyız. Çünkü bir şey ne kadar çok yakınımızda olursa onu görme oranımız da o kadar azalır.

Peki bu noktada biz neye dikkat edeceğiz? Tabi ki fayda ilişkisine, yani benim bundan faydam ne olacak? Ve buna gerçekten değer mi?

Size getirisi %5 olan bir şeye hayatınızı adamakla size getirisi %100 olacak bir şeye adamak arasındaki farkı görmeniz ve buna göre hareket etmeniz gerekir. Hayatımızda plansız programsız ve gerçekleşme ihtimali olmayan şeyler için çaba göstermek bazen hayatımıza bile mal olabiliyor.

En önemli şey insanın kendi potansiyelini bilmesi ve buna güvenmesi. Hepimiz her konuda mükemmel olamayız ama hepimizin iyi olduğu, başarılı olduğu ve daha iyi yaptığı şeyler vardır. O zaman enerjimizi bunlara nasıl kanalize edeceğimizi bilmemiz gerek.

Mesela şimdi bir düşünün iş hayatında bu sendromu yaşıyor musunuz? Yıllardır aynı pozisyonda terfi etmek için mi bekliyorsunuz? Yaptığınız işin ve potansiyelinizin farkında değiller mi?

Belki de artık silkelenip kendi potansiyelinize güvenerek hayatınıza devam etmeniz gerekiyor.

Enerjimizi faydalı işlere harcayacağımız günlerimiz olması dileği ile,

Sevgiler,

Öğrenmeyi Öğrenmek: Çift Döngülü Öğrenme

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT

Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi

İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

“Öğrenmenin sonsuzluğu, insana ne kadar az bildiğini gösterir.” Edward Young

Öğrenmenin en temel seviyesini ifade eden, tek döngülü öğrenme; çalışanların, çevrelerinde olan olayları algılamaları ve problemleri tanımlamaları sonucunda, çözüm stratejileri geliştirmelerini, uygulamalarını ve yeni bilgiler edinmelerini sağlayan süreçleri içermektedir. Çift döngülü öğrenme, tek döngülü öğrenmeye nazaran, daha ileri düzeyde olan bir öğrenmeyi ifade eder. Çift döngülü öğrenme, tek döngülü öğrenmeye ilave olarak; örgütsel değer, norm, inanç yapıları, yaklaşımları ve hedefleri de öğrenme sürecine dahil eder. Dolayısıyla çift döngülü öğrenmende, geri besleme döngüsü söz konusudur. Bu ikinci döngü, ilk döngüdeki değişimleri, inanç, norm ve hedeflerle ilişkilendirmekte ve buna bağlı olarak da düşünce yapıları ve zihinsel modelleri yeniden şekillendirmektedir. Bu sebeple tek döngülü öğrenmeye nazaran, daha derin bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Çift döngülü öğrenme sayesinde, örgütün değer ve politikalarına aykırı olan hatalar düzeltilebilir.

Fabbi’ye (2009) göre; çift döngülü öğrenme, öğrenmeyi öğrenme işlemidir ve o andaki durumu, işletim normlarına uygunluğunu, sorgulayabilmeye bağlıdır. Çift döngülü öğrenme konusunda yetenekli olabilmek için, örgütler, (özellikle geleneksel yönetim sistemleri ve kurum üyelerini koruyucu tutumları tarafından yaratılan) tek döngü işlemleri ile tuzağa düşmemelidir. Çift döngülü öğrenme ile örgütte ortaya çıkan hatalar ve yanlışlıklar bulunmakta ve buna göre belirli amaçlar, fikirler geliştirilmektedir. Ayrıca tek döngülü öğrenmenin ötesine geçilerek, yenilikçi fikirler de ortaya konulmaktadır.

Çift döngülü öğrenme, “yaratıcı” (Senge, 2013) ve “kavramsal” (Kim, 1993) gibi değişik isimlerle de bilinmektedir. Fiol ve Lyles (1985); farklı öğrenme düzeylerini “düşük düzeyli öğrenme” ve “yüksek düzeyli öğrenme” şekilde belirtilmektedir. Düşük düzeyli öğrenme, geçmiş davranışların tekrarlanmasına dayanır, kısa dönemli, yüzeysel ve geçici olup, genellikle örgütün alt kademelerinde gerçekleşir, rutindir. Yüksek düzeyli öğrenme; yeni eylemler için, ileri düzeyde kurallar ve düzenlemeler geliştirmeyle ilgilidir. Yüksek düzeyli öğrenme, örgütün üst seviyelerinde gerçekleşir.

Detaylı bilgiler için aşağıdaki eseri okuyabilirsiniz.

Mert, G. (2018). Örgütsel Öğrenme, Artikel Yayıncılık, İstanbul. https://www.gozdemert.com/ebook/OO.pdf

E-İhale Yeterlik Bilgileri Tablosu, Teyit Belgeleri ve İstekliler

E-İhalede, Yeterlik Bilgileri Tablosunda Teyit Edilemeyen Belgeler Tüm İsteklilerden Mi İstenilmelidir? 

İtirazen Şikayet Konusu; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, kendileri dâhil 4 isteklinin söz konusu ihaleye eşit teklif verdiği, eşit teklifler arasında ekonomik açıdan en avantajlı birinci ve ikinci isteklinin belirlenememesi nedeniyle, idarece 22.02.2022 tarihinde EKAP üzerinden gönderilen yazı ile 4 isteklinin yapılacak kuraya davet edildiği, ancak, İdari Şartname’nin 36’ncı maddesi, Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin 59/A-10’uncu maddesi, Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliği’nin 4 ve 24 üncü maddelerinin gereği olarak, idarece kura çekimine davet edilen 4 isteklinin Yeterlik Bilgileri Tablosu’nda beyan ettikleri bilgi ve belgelerden EKAP veya diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının internet sayfası üzerinden sorgulanamayanlara ilişkin tevsik edici belgelerin, belgelerin sunuluş şekline uygun olarak sunmaları için makul bir süre verip, bu belgelerin doğruluğunun ve yeterlik kriterlerini sağlayıp sağlamadığının kontrol edilmesi, bu kontrol sonucunda geçerli teklif olan isteklilerin kuraya davet edilerek, kura çekimin yapılması gerektiği iddialarına yer verilmiştir.

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; 16.03.2022 tarihli ve  2022/UH.I-381 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Kamu İhale Kurulu tarafından ihale işlem dosyası üzerinden yapılan inceleme neticesinde; ihalede 16 adet ihale dokümanı indirildiği, 14.02.2022 tarihinde e-teklif alınmak suretiyle yapılan ihaleye 8 isteklinin katıldığı, 01.03.2022 onay tarihli ihale komisyonu kararında, söz konusu ihaleye teklif veren isteklilerden Yakışır Hizmet Bilgisayar Gıda Tur. İnş. Tek. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin teklifi Yeterlik Bilgileri Tablosu’nda geçici teminata ilişkin satırların doldurulmaması ve EKAP üzerinden e-gtm bilgisine ulaşılamaması nedeniyle değerlendirme dışı bırakıldığı, Ekol Grup Güvenlik Koruma ve Eğitim Hiz. Ltd. Şti., Ar Güvenlik Koruma ve Eğitim Hiz. Tic. A.Ş., Başkent Güvenlik Hiz. Ltd. Şti.-Al Grup Güvenlik Hiz. Ltd. Şti. İş Ortaklığı ile Ulusal Özel Güvenlik ve Kor. Hiz. San. ve Tic. A.Ş.-United Group Ufs Güvenlik Hiz. A.Ş. İş Ortaklığının söz konusu ihaleye 835.228.766,19 TL olarak eşit teklif verildiği, idarece Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin 63’üncü maddesi ile Kamu İhale Genel Tebliği’nin 70’inci maddesine göre yapılan puanlamada da anılan isteklilerin eşit puana sahip oldukları, ayrıca idarece sınır değerin 835.228.766,19 TL olarak belirlendiği, belirlenen bu sınır değerin altında hiçbir istekli olmadığından aşırı düşük teklif açıklamasının istenilmediği görülmüştür.

İdarece 22.02.2022 tarihinde EKAP üzerinden 4 istekliye gönderilen “Ekonomik Açıdan En Avantajlı Birinci ve İkinci Teklifin Belirlenmesi” konulu yazıda “…Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü ve bünyesinde bulunan Havalimanları ile Havalimanlarına bağlı Seyrüsefer Yardımcı İstasyonlarına 01.04.2022- 31.12.2023 tarihleri arasında toplam 3748 personelle Özel Güvenlik Hizmet Alımı hizmet alımı” işine ait ihalede yapılan puanlama sonucunda, ekonomik açıdan en avantajlı birinci teklif ile ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi belirlenememiş olup, ekonomik açıdan en avantajlı birinci ve ikinci teklif sahibini belirlemek amacıyla 4 istekli arasında kura yöntemine başvurulacaktır.

Yapılacak kura işlemine katılmak üzere firmanız yetkilisinin 24/02/2022 Perşembe günü saat 11.00’da aşağıda belirtilen adreste hazır bulunması, katılım olunmaması halinde Kamu ihale Genel Tebliğinin 70. Maddesine göre işlem yapılacağı hususunda bilgi ve gereğini rica ederiz.” ifadelerine yer verilmiştir.

24.02.2022 tarihinde idarece yapılan kura yöntemi sonucuna göre Ulusal Özel Güvenlik ve Kor. Hiz. San. ve Tic. A.Ş.-United Group Ufs Güvenlik Hiz. A.Ş. İş Ortaklığının ekonomik açıdan en avantajlı birinci teklif, Ar Güvenlik Koruma ve Eğitim Hiz. Tic. A.Ş.nin ise ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif olarak belirlendiği, bu çerçevede de bahsi geçen isteklilerden 24.02.2022 tarihinde EKAP üzerinden gönderilen “Beyan edilen bilgileri tevsik eden belgelerin sunulması” konulu yazıda “…ihalede tekliflerin değerlendirmesi sürecine geçilmiş olup, beyan etiğiniz bilgi ve belgeleri tevsik eden ve EKAP veya diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının internet sayfası üzerinden sorgulanamayan aşağıdaki belgeleri ekleri ile birlikte, İdari Şartnamenin 7.9. maddesine uygun olarak, 28.02.2022 tarihine kadar İdaremize sunmanız gerekmektedir.” ifadeleri ile ekonomik açıdan en avantajlı birinci ve ikinci teklif olarak belirlenen isteklilerden, beyan edilen bilgi ve belgelerden sorgulanamayanların sunulmasının istenildiği görülmüştür.

Yukarıda aktarılan mevzuattan, ekonomik açıdan en avantajlı teklifin sadece fiyat esasına göre belirlendiği ihalelerde, en düşük geçerli teklifin birden fazla istekli tarafından verilmesi durumunda, bu teklifler öncelikli olarak Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 63. maddesinin birinci fıkrasında yer alan kriterlere göre puanlanacak ve en yüksek puana sahip istekli ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibi, en yüksek ikinci puana sahip istekli ise ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi olarak belirleneceği,

puanlama sonucunda en yüksek puana sahip birden fazla isteklinin bulunması durumunda, bunlar arasında kura yöntemine başvurulacağı, kura işleminden önce idare tarafından eşit puan sahibi isteklilere davette bulunulacağı ve davet yazısında ekonomik açıdan en avantajlı teklifin tespiti için kura çekileceği bilgisi ile kuranın yeri ve saatinin belirtileceği,

idare tarafından davet yapılmasının yeterli olduğu, kuranın yapılması için davet edilen isteklilerin katılımının beklenmesinin zorunlu olmadığı, kura işleminin ihale komisyonu tarafından saydamlık ve güvenirlik ilkelerine uygun biçimde yapılacağı,

işlem sırasında ihale komisyonu üyeleri hazır bulunacağı, eşit teklif sahibi isteklilerin ticaret unvanları aynı özelliklere sahip kağıtlara yazılarak, kuraya katılan istekliler huzurunda bir komisyon üyesi tarafından çekiliş yapılacağı,

puanlama sonucunda iki isteklinin eşit puana sahip olması durumunda kuradan çıkan isteklinin ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibi, diğer isteklinin ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi olarak belirleneceği,

ancak ikiden fazla isteklinin aynı puana sahip olması durumunda iki kez kura çekileceği, bu durumda ilk çekilişte ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibi istekli, ikinci çekilişte ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi isteklinin belirleneceği,

puanlanma sonucunda ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibi belirlenebilmesine rağmen, en yüksek ikinci puana sahip birden fazla istekli bulunması durumunda, ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibini belirlemek amacıyla bu istekliler arasında kura yöntemine başvurulacağı anlaşılmaktadır.

Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Elektronik ihale” başlıklı 59’uncu maddesinde ise,

ihale dokümanında belirtilen geçici teminat mektubu, katılım belgeleri ve yeterlik kriterleri ile fiyat dışı unsurlara ilişkin değerlendirmenin, istekliler tarafından beyan edilen bilgi ve belgelerden; EKAP veya diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının internet sayfası üzerinden sorgulanarak temin veya teyit edilebilenler için sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler; belirtilen yöntemle temin veya teyit edilemeyenler için ise yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen bilgiler esas alınarak yapılacağı,

bu değerlendirme sonucunda ihalede öngörülen şartları sağlamadığı anlaşılan tekliflerin değerlendirme dışı bırakılacağı,

ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibi ile ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi olması öngörülen isteklilerden sorgulanamayan bilgi belgelerin sunulmasının istenileceği, tevsik edilen belgelerin uygun olmaması durumunda tekliflerinin değerlendirme dışı bırakılacağı, idarece, belirtilen bu işlemlere, ekonomik açıdan en avantajlı birinci ve belirlenecek ise ikinci teklif sahibi tespit edilinceye kadar devam edileceği hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca yukarıda aktarılan İdari Şartname’nin “Ekonomik açıdan en avantajlı teklifin belirlenmesi” başlıklı 35. maddesinde bu ihalede ekonomik açıdan en avantajlı teklifin, teklif edilen fiyatların en düşük olanı olduğu, ekonomik açıdan en avantajlı teklifin birden fazla istekli tarafından verilmiş olması halinde ilgili uygulama yönetmeliğinde düzenlenen usule göre ihalenin sonuçlandırılacağı, ekonomik açıdan en avantajlı teklifin birden fazla istekli tarafından verilmiş olması halinde; Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin 63. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen kriterlerin sırasıyla dikkate alınarak ekonomik açıdan en avantajlı teklifin belirleneceğinin düzenlendiği,

Bahse konu Yönetmelik’in 63. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, birinci fıkrada yer alan kriterleri sağlayamayan isteklilere puan verilmeyeceği, yapılan değerlendirme sonucunda daha yüksek puana sahip isteklinin ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibi olarak belirleneceği, ancak bu değerlendirme sonucunda eşitliğin bozulmaması durumunda, puanları eşit olan istekliler davet edilmek suretiyle, ihale komisyonu tarafından kura yöntemine başvurulacağı, kura sonucunda tespit edilen isteklilerin, ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibi ve ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi olarak belirleneceğinin hüküm altına alındığı anlaşılmıştır.

Bu çerçevede, başvuruya konu ihalenin idarece e-teklif alınmak suretiyle gerçekleştirildiği, elektronik ihalede teklif değerlendirme süreçlerinin aktarılan Yönetmelik’in 59/A maddesinde hüküm altına alındığı,

bu bağlamda, idarece öncelikle isteklilerin yeterlik bilgileri tablosunda beyan ettikleri bilgi ve belgelerden EKAP veya diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının internet sayfası üzerinden sorgulanarak temin veya teyit edilebilenler için sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler;

belirtilen yöntemle temin veya teyit edilemeyenler için ise yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen bilgiler esas alınarak yapılacağı,

daha sonra yapılacak bu değerlendirmelere göre ekonomik açıdan en avantajlı birinci ve ikinci teklif olması öngörülen teklif sahiplerinin belirleneceği,

sadece belirlenen bu isteklilerden, yeterlik bilgileri tablosunda yer alan bilgi ve belgelerden sorgulanamayanlara ilişkin tevsik edici belgeleri, belgelerin sunuluş şekline uygun olarak sunmalarının istenileceği,

bu aşamada diğer isteklilerin tevsik edici belgelerinin sunulmasının istenilmeyeceği,

ekonomik açıdan en avantajlı birinci ve ikinci teklif olması öngörülen teklif sahiplerinin sunduğu belgelerin uygun olmaması durumunda ise bu isteklilerin tekliflerinin değerlendirme dışı bırakılması sebebiyle, diğer isteklilerden ekonomik açıdan en avantajlı birinci ve belirlenecek ise ikinci teklif sahibi tespit edilinceye kadar tevsik edici belgelerin istenilmesine devam edileceği,

E- teklif alınarak gerçekleştirilen ihaleye ilişkin somut durumda, yeterlik bilgileri tablosu üzerinden yapılan değerlendirme neticesinde ihalede istenilen şartları sağladığı idarece tespit edilen 4 isteklinin de kura işlemine davet edildiği, kura sonucunda ekonomik açıdan en avantajlı birinci ve ikinci teklif olması öngörülen teklif sahiplerinden yeterlik bilgileri tablosunda yer alan bilgi ve belgelerden sorgulanamayanlara ilişkin tevsik edici belgeleri, belgelerin sunuluş şekline uygun olarak sunmalarının istenildiği ve söz konusu istekliler tarafından sunulan belgelerin uygun olduğu hususuna ihale komisyonu kararında yer verildiği, dolayısıyla geçerli teklif sahibi olmayan bir isteklinin kura işlemine dahil edilmediği, bu nedenle kura işleminin yapılma zamanının mevcut durumu etkilediğinden söz edilemeyeceği değerlendirildiğinden, idarece elektronik ortamda gerçekleştirilen ihalede teklif değerlendirme işlemlerinin yukarıda aktarılan mevzuata uygun bir şekilde yapıldığı anlaşılmış olup, başvuru sahibinin iddiasının yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anılan Kanun’un 54. maddesinin on birinci fıkrasının (c) bendi gereğince itirazen şikâyet başvurusunun reddine, Oybirliği ile karar verilmiştir.

Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen

İşçi Talep Etmese de İşveren, İş arama İznini Kullandırmak Zorunda mıdır ?

Lütfi İNCİROĞLU

Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna göre, 4857 sayılı İş Kanunu’nun işçiye bildirim süresi içinde iş arama imkânının tanındığı 27 nci maddesine göre; Bildirim süreleri içinde işveren, işçiye yeni bir iş bulması için gerekli olan iş arama iznini iş saatlerin içinde ve ücret kesintisi yapmadan vermeye mecburdur. İş arama izninin süresi günde iki saatten az olamaz ve işçi isterse iş arama izin saatlerini birleştirerek toplu kullanabilir. Ancak iş arama iznini toplu kullanmak isteyen işçi, bunu işten ayrılacağı günden evvelki günlere rastlatmak ve bu durumu işverene bildirmek zorundadır.

İşveren yeni iş arama iznini vermez veya eksik kullandırırsa o süreye ilişkin ücret işçiye ödenir. İşveren, iş arama izni esnasında işçiyi çalıştırır ise işçinin izin kullanarak bir çalışma karşılığı olmaksızın alacağı ücrete ilaveten, çalıştırdığı sürenin ücretini yüzde yüz zamlı öder” .

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 421 nci maddesinde de iş arama iznine ilişkin İş Kanunu ile paralel bir şekilde düzenleme yapılmıştır. İşverenin belirsiz süreli hizmet sözleşmesinin feshi hâlinde bildirim süresi içinde işçiye ücretinde bir kesinti olmaksızın günde iki saat iş arama izni vermekle yükümlü olduğu izin saatleri ve günlerinin belirlenmesinde işyerinin ve işçinin haklı menfaatlerinin göz önünde tutulacağı hükme bağlanmıştır.

Süreli fesih yoluyla yapılan fesihte bildirim süresi öngörülmesinin nedeni; işçinin bir anda işsiz ve ücretsiz kalmasını engellemek ve bu süre zarfında yeni bir iş aramasına fırsat vermek amacına yöneliktir. Bu amacın bir gereği olarak da İş Kanunu ve Borçlar Kanununda işçiye yeni iş arama izni hakkı tanınmıştır. İş arama izni, sözleşmenin kim tarafından feshedildiğine bakılmaksızın belirsiz süreli iş sözleşmelerinde bildirim öneli içinde kullanılmak üzere işçiye tanınan bir hak olarak tanımlanabilir. Belirli süreli iş sözleşmelerinde veya belirsiz olmakla beraber peşin ücret ödenmek suretiyle fesih durumunda ya da sözleşmenin işçi tarafından haklı nedenle feshinde iş arama izni uygulanmaz zira bu hak süreli fesih beyanının bildirim süresine özgü bir hükmü olarak ancak bildirim süresinin uygulanmaya başlaması şartıyla doğar (Mollamahmutoğlu, H./ Astarlı, M. / Baysal, U.: İş Hukuku, 4. Baskı, Ankara 2020, s. 289).

Bildirim öneli içinde işveren iş arama iznini kullandırmak zorundadır, işverenin bu yükümlülüğünü azaltacak ya da ortadan kaldıracak sözleşme hükümleri geçersizdir. İş Kanunda belirlenen iki saatlik süre de asgari nitelik arz etmekte olup işveren tarafından arttırılabileceği gibi sözleşme ile iş arama süresinin daha uzun bir süre olarak kararlaştırılabilmesi mümkündür.

İş arama izni işçinin talebi ile toplu olarak kullanılabilir. İşçi toplu izin kullanımını işten ayrılacağı günden önceki günlere rastlamak ve işverene bildirmekle yükümlüdür. Aksi hâlde işveren iş arama iznini her iş günü itibariyle kullandırma imkânına sahip olur. İşveren iş süresinin hangi zamanında iş arama iznini kullandıracağını yönetim hakkına dayanarak takdir eder.

Hemen belirtilmelidir ki, işveren tarafından iş arama izninin kullandırılmaması ya da eksik kullandırılması hâlinde işçinin iş sözleşmesini derhal fesih hakkı mevcuttur.

Ayrıca yeni iş arama izni ihbar öneli içindeki çalışılan günler için söz konusu olur. Dolayısıyla hafta tatili, ulusal bayram genel tatil günleri gibi çalışılmayan günler için işverenin yeni iş arama izni vermesi ya da bu sürelerde dahil olacak şekilde iş arama izni alacağı hesaplaması söz konusu olmaz (Mollamahmutoğlu/Astarlı /Baysal; s.290).

Nitekim çalışılmayan tatil günleri için iş arama izin ücreti hesaplanmaması gerektiği HGK’nun 27.01.2010 tarihli ve 2009/9-593 E.,2010/20 K. sayılı kararında da kabul edilmiştir.

İşçinin talebi olmaksızın işveren iş arama izni vermek ve kullandırmak zorundadır. İş arama iznine ilişkin düzenlemede işverenin talep koşulundan bahsetmeksizin işçiye iş arama izninin verilmesi gerektiği belirtilerek bu zorunluluk hükme bağlanmıştır. Aksi hâlde işçinin talebi bulunmadığında işverenin iş arama izni verme yükümlülüğünün bulunmadığı sonucuna varılır ki bu sonuç Kanun hükmüyle bağdaşmaz. Dolayısıyla bu borç bizzat kanundan kaynaklanmakta olup, işçinin işverenden iş arama izin isteğinde bulunması gerekmediği gibi izin istenmesi hâlinde de işverenin kabul edip etmeme yetkisi bulunmamaktadır. Maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında düzenlendiği gibi işçinin talebi sadece iznin kullanılma şekli ve zamanı yönünden dikkate alınması gereken bir şarttır.

Yukarıda yapılan anlatımlar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı işveren tarafından ……., iş arama iznini toplu ya da kısmi olarak hangi tarihler arasında kullanabileceği de belirtilerek seçenekli şekilde kullanmasının mümkün olduğunun bildirilmesine rağmen davacı işçinin iş arama iznini kullanmadığı ihbar süresince davalı işyerinde tam gün mesai ile çalıştığı sabittir.

Gerçekten de İş Kanunundaki amir hükme göre iş arama izninden yararlanma işçinin isteği koşuluna bağlı tutulmamıştır. Talep bulunmasa da işçiye iş arama izni verilmesi zorunlu olup işveren bu konuda bir taktir hakkına sahip değildir. Somut olayda olduğu gibi davalı işveren tarafından iş arama izninin kullanılması için yapılan bildirimler de işvereni bu yükümlülükten kurtarmaz. İşverenin izin verildiğini belirttiği gün ve saatlerde çalışılmak istenmesi durumunda işçiye iş verilmemesi gerekir. Ayrıca davacı işçi bildirimlere yaptığı itirazında feshin yasaya ve işyeri uygulamasına aykırı olduğunu belirtmiş olup iş arama iznini kullanmak istemediği yönünde bir beyan veya bir itiraz ileri sürmemiştir. Bu nedenle iznin kullandırılması gerekirken çalıştırılan davacıya izin kullanmaksızın alacağı ücrete ilaveten çalıştırıldığı sürenin ücreti de yüzde yüz zamlı ödenmelidir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davalı işverenin yaptığı hatırlatmalarla yükümlülüğünü yerine getirdiği, davacının serbest iradesiyle izin hakkını kullanmama yönünde tercihte bulunduğu bu nedenle bozma kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir.

O hâlde mahkemece yukarıda açılanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir [1].

Sonuç olarak, “İş Kanunu’ndaki amir hükme göre, iş arama izninden yararlanma işçinin isteği koşuluna bağlı tutulamaz. İşçi talep etmese dahi işçiye iş arama izni verilmesi zorunlu olup, işveren bu konuda bir takdir hakkına sahip değildir. İşveren tarafından iş arama izninin kullanılması için işçiye yapılan bildirimler de işvereni bu yükümlülükten kurtarmaz. İş arama izninin belirlendiği gün ve saatlerde işçi çalışmak istese dahi işverenin işçiye iş vermemesi gerekir.

[1] YHGK, 15/4/2021 T., E.2018/757, K.2021/488 Legalbank.

Faiz

FAİZ

Nasıl tanımlarsanız tanımlayın, isterseniz adına faiz deyin, isterseniz kâr payı, isterseniz hazineden hibe, ister faiz caiz değildir dense de dünya ekonomisi bir faiz temeli üzerine kurulmuştur.

Ülkemizde ve dünyada faiz oranları, ülkelerin merkez bankaları tarafından enflasyon seviyeleri dikkate alınarak belirlenir. Bu kapsamda birincil olarak ele alınan konu, enflasyondur. Çünkü enflasyon, direkt olarak ekonomi ile ilişkilidir. Enflasyonun oldukça yüksek, faizlerin ise tam terse yerlerde sürünen seviyede düşük tutulması tamamen gerçeklerden ve ekonomik veri ve dinamizmlerden saptırılmış şeklinde düşünülür. Bu şekilde açıklanmış faiz oranları hiçbir şekilde piyasanın ve ekonominin gerçeklerini yansıtmamaktadır.

ÜLKEMİZDEKİ ENFLASYON VE FAİZ

Aşağıdaki tabloya aslında her şeyi anlatmaktadır. Piyasadaki enflasyonun kesinlikle ÜFE’nin % 105’ün üzerinde olduğu bir piyasada TÜİK’in TÜFE enflasyon rakamı ise % 54.44 olduğu bir tablo. Bir parantez açmak gerekirse TÜFE’nin % 54.44 olmasına karşın hiçbir mal ve ürünün fiyatı ilaç olsun diye bu oranda artmayı bırakın, bu oranın iki kat veya üç kart arttığı bir gerçeği de unutmamak gerek.

Enflasyon oranları böyle iken TCMB’nin ısrarla düşürdüğü ve % 14’de tutmaya çalıştığı faiz oranı piyasa gerçeğini yansıtıyor mu?

TCMB’nin gösterge faiz oranı :  %   14

TÜİK’in TÜFE oranı                :  %   54.44

TÜİK’in ÜFE oranı                  :  % 105.-

Sokak enflasyonu                   :   Akaryakıt, elektrik, gıda ürünlerinin fiyatlarına bakıp siz                                                    karar verin.

TCMB VE BANKALARIN FAİZLERİ

TCMB gösterge faizlerini % 14’de tutmasının elbette k bir izah tarzı vardır. TCMB’nin politika faizi % 14 ancak sadece gösterge faizi olarak yer alan bu faizi daha da düşürseniz ekonomimiz daha iyi mi olacak? Elbette olmayacak. Çünkü TCMB politika faizini % 14 olarak belirleyerek TCMB’den borç alan kurumlara bu politika faizi uygulanmakta, ancak TCMB ve Türk Eximbank kurumları dışında kullanılan faizler politika faizlerin oldukça üzerindedir. Politika faizlerinin çok üzerinde derken 1 veya 2 puan şeklinde değil, tüketici kredileri, ticari faizler, çeşitli nam altında verilen faizler % 25 ila % 50 arasında değişkenlik göstermektedir.

Kredi faizleri açısından bakıldığında % 14’lük politika faizleri ile % 25 ila % 50 arasında değişkenlik gösteren çeşitli nam altında verilen faizler hemen hemen ikiye katlanmış durumda.

Anlayacağınız TCMB’nin gösterge faizi olan % 14 lafta kalmış. Yukarıdaki tablodaki faizleri gördünüz… Kredi faizleri % 52.24 ila % 34.58 arasında değişiyor.

Kaynak; https://evds2.tcmb.gov.tr/index.php?/evds/portlet/K24NEG9DQ1s%3D/tr

 

Anlayacağınız; ekonomik ve iktisadi dinamikler çerçevesinde faizler düşmez. “Faizler düşecek” söylemleri ile ekonomik ve iktisadi gelişmelerin koşullarını hiç hesaba katmadan, hiçbir koşulda değerlendirmeye almadan söylenmiş bir sözdür. “Faizler düşecek” denildi ama ekonomik koşullar uygun değil. Bu durumda alınacak aksiyon arka kapıdan faizler çeşitli isimler altında desteklenecek. Zaten adına faiz dememek için ilave olarak verilen faizin aldığı “hibe”, “katkı” gibi isimler beni güldürmeye başladı. Yahu arkadaş hibe de olsa, katkı da olsa verilen bu puanlar faiz değil mi? Düşük kalan politika faizinin üzerine tekrar faiz verilmiyor mu? Bu fikrimin tersini söyleyecek bir kişi varsa bir adım öne gelsin lütfen.

FAİZ DÜŞECEK Mİ ?

Şimdi geldik zurnanın zırt dediği yere.

Çarşı Pazar enflasyonunun % 80 ila % 120 olduğu günümüzde bankalarda Türk Lirası mevduat tutacak kimse olur mu? Normal koşullarda olmayacak. Çünkü şu anda uygulanan faiz negatif getiri sağlayan faizdir. Türk Lirası mevduat sahibi kişi enflasyon karşısında parasının değerini asla koruyamamaktadır. Bugün bankalarımız TCMB ve T.C. Hazinesi destekli kur korumalı Türk Lirası mevduat hesaplarını desteklemeye çalışıyorlar.

FAİZLER DÜŞRÜLDÜ DEĞİL Mİ? HEM DE % 14’E Mİ?

KKM – Kur korumalı mevduatlara ilk geçiş tarihi 20 Aralık 2021 tarihinden sonra başlanmıştır. Kur Korumalı Mevduat finans piyasalarına sürülürken faizlerin düşük tutulması, yükseltilmemesi ile dolarizasyonun önüne geçilmesi öngörülüyordu.

Mart ayının üçüncü haftasında ise, Aralık 2021 ayında açılan KKM – Kur Korumalı Mevduatların 3 ay vadeli olan kısımlarının vade sonları gelmişti. Faizleri aşağıda tutmak ve dolarizasyonu önlemek amacıyla ortaya atılan KKM – Kur Korumalı Mevduatlara verilen toplam faiz (getiri / kar payı / hibe vs)

TRL.100.000.- için TRL.27.000.- lık getiri. Bu % 27’lik getiri sadece 3 ay (90) gün için verilen faiz olup en basit anlamda, bileşik faiz olarak da hesap etmeden yıllık getiri;

Faiz oranı % 27 x yılda 4 dönem = % 108.-

Yani TRL.100.000.- ana paranın üzerine TRL.108.000.- faiz alıyorsun ve toplam paranız (ana para + faiz) TRL.208.000.- olacak.

Ve TCMB’nin gösterge faizi % 14… 

DÖVİZ

Dalgalı kur rejimi yerine tam saha press baskı altında tutulan kur piyasası var şu anda. Günler de geçse kurlar bıraktığınız yerde duruyor. Adeta narkoz yemiş gibi bayılmış.

FAİZ DÜŞECEK

Rakamsal olarak faiz düşürülse de uygulamada faizler piyasanın gerektirdiği yerdedir.  İstediğiniz yere kadar düşürün faizi ne yazar….

Faizi düşürün, üstü örtülü faiz desteğini de vermeyin, bu enflasyonist ortamda dövizi tutabilene aşk olsun. Her gün yeni rekorlar kırar.

HATÇE TEYZE DÖVİZ SATIN ALDI

TRL faizlerin oldukça düşük olduğunun uzun süre farkındaydı Hatçe Teyze. Kurların düşmesi için bana sıkı sıkı tembih eden Hatçe Teyze’nin niyeti kur düşünce döviz satın almaktı. Hatçe Teyze’nin ne sabrı, ne de inancı kalmadı dövizin düşeceğine dair. Bu hafta Hatçe Teyze TRL tasarrufları ile USD.70.- satın aldı.

Artık güç Hatçe Teyze’de. Her an piyasaya elindeki dövizi ile müdahale edebilir.

Hatçe Teyze’ye KKM – Kur Korumalı Mevduat ürününü anlattım. Hatçe Teyze yüzüme boş boş baktı, kaşlarını yukarı kaldırdı ve bana sesini yükselterek;

“Ulan oğlum sen benim aldığım dövizlere mi gözünü diktin?” dedi…

Anlayacağınız Hatçe Teyze bir gün piyasa elindeki dövizi ile müdahale edebilir. Ben söylemiş olayım.

REŞAT BAĞCIOĞLU