Perakende için Covid-19 Rehberi

Neredeyse dünyanın her yerinde insanların karantinaya girmesi ve tüketim alışkanlıklarının online mecralara kayması, perakendecileri zor bir sınavdan geçiriyor. Tüketici taleplerine yanıt vermek için yoğun çaba harcayan perakende sektörü, yeni döneme uyum sağlamaya çalışıyor. KPMG Türkiye’den Emrah Akın, zorunlu olarak büyük ve hızlı bir dönüşüme giren perakende sektörü için beş kritik öneride bulundu. Akın, “Covid-19’un uzun vadede sağlık, sosyal ve ekonomik etkileri henüz bilinmiyor. Ancak perakendecilerin bu dönemi atlatabilmek için tüm senaryoları göz önünde bulundurarak detaylı bir planlama yapması şart” dedi.

KPMG Türkiye Tüketici Ürünleri ve Perakende Sektör Lideri Emrah Akın’ın perakende sektörü için beş önerisi şöyle:

1- Talepteki dalgalanmaları yönetin

Dünyada Covid-19’un hızla yayıldığı riskli bölgelerde, marketler ve eczaneler dışında neredeyse bütün mağazalar kapandı. Karantina altında olmayan pazarlarda bile mağaza ve alışveriş merkezlerindeki müşteri trafiği ciddi oranda azaldı. Bazı perakendeciler talepte düşüş yaşarken, diğer kısım tüketicilerin kanal değiştirmesiyle ciddi talep patlamasıyla karşı karşıya. Market-gıda kategorisindeki stok sorunlarını tüketiciye anlatmak imkansız. Talebi tahmin etmek ve yönetmek epey uzun bir süredir hiç bugünkü kadar önemli olmamıştı.

2- Nakit akışını destekleyin

Özellikle fiziksel mağaza kanalında çalışan perakendeciler, talepteki düşüş uzun süre devam ederse faaliyetlerini nasıl sürdürebileceğine dair mevcut nakit pozisyonunu gözden geçiriyor. Bu noktada, perakendecilerin mevcut ve öngörülen likidite profillerini incelemesi çok önemli. Ayrıca, işletme sermayesi dinamiklerindeki değişimleri ve kısa vadedeki nakit akışı tahminlerini değerlendirmeleri gerekiyor. Dünyada şu anda çok sayıda perakendeci farklı senaryolarla mali istikrarını gözden geçiriyor.

3- Çalışanları koruyun

Perakendecilerin bir yandan çalışanların güvenliğini sağlarken diğer yandan faaliyetlerine devam etmek için bir plana ihtiyacı var ve bu planın kapsamı standart bir kriz iletişimi planının ötesinde olmalı. Farklı senaryolarda iş gücünü nasıl korunabileceğine odaklanmalı. Çin’de bazı şirketler bu duruma yenilikçi bir yaklaşımla yanıt verdi. Ülkedeki marketler, talebe yanıt vermek için kapanan restoranlardaki çalışanları geçici süreyle işe aldı. Bazı şirketler ise bölümlerin yoğunluğuna göre çalışanların pozisyonlarını değiştirebiliyor.

4- Uzun vadede tedarik zinciri planlaması yapın

Market kategorisindeki perakendeciler, tüketicilerin panik alımı nedeniyle tedarik sorunlarını yönetmeye çalışırken, gıda dışı perakendeciler henüz tedarik zinciri sorunlarının etkisini tam anlamıyla hissetmiyor. Azalan taleple birlikte mevcut stoklar kısa vadede sorun oluşturmuyor. Ancak talep iyileştikçe, farklı coğrafyalarda ve alt sektörlerde tedarik sıkıntıları yaşanacağını öngörüyoruz. Perakendecilerin bu konuda risk değerlendirmesi yapması önem taşıyor.

5- Müşterilerle iletişimde olun

Perakendeciler, Covid-19’un mali etkilerine odaklanırken bu köklü değişimin tüketici ilişkileri üzerindeki etkisini de gözden geçirmeli. Müşteri deneyimini orta vadede nasıl iyileştirilebileceğine yönelik planlar oluşturmalı.

Karantina Sürerken Çevrim İçi Alışveriş Sitelerine ve Yayın Platformlarına Saldırılar Arttı!

Kaspersky uzmanları, çevrim içi alışveriş ve yayın platformlarını taklit ederek gerçekleştirilen kimlik avı saldırılarının sayısında hızlı bir artış tespit etti. 2019’un ilk çeyreği ile bu yılın aynı dönemi karşılaştırıldığında, sahte alışveriş siteleri üzerinden saldırıya uğrayan kullanıcıların oranının %9’dan %18’e çıktığı, yayın servislerinde ise bu oranın üç kat artarak %4’e ulaştığı belirlendi.

Normal hayatlarında akşamları ve hafta sonları dışarı çıkan veya alışveriş yapan insanlar şimdi evlerinde olduklarından yayın platformları ve alışveriş siteleri gittikçe daha popüler hale geliyor. Ne yazık ki siber suçlular da bu eğilimin farkında ve internetteki popüler faaliyetlere yönelik tuzaklar hazırlıyor. Bunun için ünlü alışveriş sitelerini veya yayın platformlarını taklit eden ve sahte web sayfaları veya banka bilgileri karşılığında bu platformlara ücretsiz erişim verdiğini iddia eden siteler hazırlıyorlar.

“Evde kalmak isteyen veya zorunda olan insanlar gıdadan eğlenceye kadar hemen her şeyi internetten almaya çalıştıklarından çevrim içi alışveriş sitelerine ve hizmetlere talep artıyor. İnsanların can sıkıntısından alışverişe yönelmesi ve ekonominin hareketlenmesi için yapılan kampanyalar da siber suçlular için ideal bir ortam oluşturuyor.” diyen Kaspersky Güvenlik Araştırmacısı Tatiana Sidorina, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ayrıca bu durum yayın servislerine de büyük bir yük bindiriyor. Servislerin yavaşlaması, insanları içeriklere erişmek için alternatif yöntemler aramaya sürüklüyor.”

Kimlik avı siteleriyle karşılaşma ihtimalinin oldukça fazla olduğu görülüyor. Kullanıcılar bu sitelere genellikle çeşitli web sitelerinden veya e-postalardan gelirken arama motorlarının sonuçlarında da rastlamak mümkün. Geliştiricilerin yoğun çabasına rağmen, dolandırıcılar “Kara SEO” yöntemleriyle sahte siteleri arama sonuçlarının arasına sokabiliyor. Saldırganlar yasaklanan ve onaylanmayan yöntemler kullanarak bu sitelerin arama sonuçlarında üst sıralarda çıkmasına çalışıyor. Bu yöntemlerle arama motorlarının, kullanıcı talebiyle ilgili olmayan sonuçları üst sıralarda çıkarması sağlanıyor. Örneğin, siteye kullanıcının okuyamadığı fakat arama motorunun dizine aldığı metinler yerleştiriliyor.

Yayın servisleri ve alışveriş siteleri bu sıkı karantina döneminde önemli kaynaklara ve eğlenceye erişmemizi sağlayarak büyük rahatlık sunuyor. Ancak, filmler, oyunlar ve diğer içerikler için güvenilir ve yasal platformlardan uzaklaşmak siber suçluların işine geliyor ve kullanıcıları saldırılara açık hale getiriyor.” diye ekleyen Tatiana Sidorina, sözlerini şöyle tamamladı: Alternatif içerik kaynakları bulmak çekici gelse de kullanıcılara sabırlı olup güvenilir yayın kaynaklarını bırakmamalarını tavsiye ediyoruz.”

Kullanıcılara bu dönemde daha da dikkatli olmalarını ve film izlerken, internetten alışveriş yaparken ve mağazalardan gelen e-postaları açarken şunlara özen göstermelerini öneriyoruz:

  • Abone olduğunuz güvenilir kaynaklara ve servislere bağlı kalın. Bilmediğiniz kaynaklardan gelen içerikleri, URL biçimine ve şirket adının yazılışına bakarak kontrol edin.Sahte siteler gerçeğe çok benzer fakat bunu fark edebileceğiniz bazı anormallikler de vardır.
  • Ödemelerde mümkünse kredi kartı kullanın ve kredi kartı bilgilerinizi yayın sitelerine kaydetmekten kaçının.
  • Gerçek olamayacak kadar iyi tekliflere dikkat edin. Bunlar genellikle gerçek değildir.
  • Gelen teklifi web sitesinde kontrol etmek için e-postalardaki bağlantılara tıklamak yerine adresi kendiniz yazın.
  • Her bir çevrim içi hesabınızda başka yerde kullanmadığınız, karmaşık parolalar kullanın.
  • PC ve mobil cihazların yanı sra Mac için de gelişmiş koruma sağlayan, Kaspersky Internet Security gibi güvenilir bir güvenlik çözümü kullanın.

Avrupa Birliği’nden TOGG’a Tasarım Tescili

Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu, Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Hakları Ofisi’ne yaptığı tasarım başvuruları için tescil almaya hak kazandı. Fikri ve sınai mülkiyet hakları yüzde yüz Türkiye’ye ait olan araçların tasarımlarının üçüncü şirketler tarafından kopyalanmasını önlemek amaçlı önemli bir adım atıldı

Otomotiv endüstrisinin bir mobilite ekosistemine dönüşümüne öncülük ederek ülkemizin ilk küresel mobilite markası olmak amacıyla kurulan Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG)’un otomobillerin iç ve dış tasarımları Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Hakları Ofisi (EUIPO) tarafından tescil edildi. Beş yıl süreyle geçerli olacak tescil haklarıyla birlikte, fikri ve sınai mülkiyet hakları yüzde yüz Türkiye’ye ait olan araçların tasarımlarının tamamen ya da kısmen kopyalanması da engellenmiş oluyor.

TOGG mühendisleri ve tasarımcıları tarafından ortaya konan, fikri ve sınai mülkiyet hakları yüzde yüz Türkiye’ye ait doğuştan elektrikli modüler araç platformu üzerine geliştirilmekte olan Türkiye’nin otomobili, tasarım sürecinde önemli bir aşamayı daha tamamlamış oldu.

TOGG’un askı sürecindeki Asya ve Amerika’daki tasarım tescil başvurularının da 2020 yılı içerisinde tamamlanması bekleniyor.

Tasarım, 150 bin saatlik çalışma ile ortaya çıktı

Türkiye’nin Otomobili, TOGG tasarım ve mühendislik ekiplerinin liderliğinde toplam 150 bin saatlik bir çalışma sonunda ortaya çıktı. Tasarım süreci kapsamında Türkiye’den ve dünyadan toplamda 18 tasarım evi, TOGG’un belirlediği 6 farklı kriter ile objektif bir değerlendirmeye alındı. TOGG Tasarım Ekibi yaptığı değerlendirmede en yüksek skoru alan 3 tasarım eviyle sürece devam etme kararı verdi. Türkiye’nin otomobilinin tasarımını belirlemek için geniş kitlelerle yapılan otomobil satın alma davranışları araştırmasındaki bulgular doğrultusunda hazırlanan tasarım kılavuzu bu 3 tasarım eviyle paylaşılarak 2 boyutlu tasarım yarışması süreci başladı.

4 aşamalı olarak kurgulanan tasarım evi yarışması toplamda 6 ay sürdü

Bu süre zarfında 100’ün üzerinde farklı tema değerlendirildi, tüketici araştırmalarında tespit edilen beklentiler tasarım evlerine geribildirim olarak verildi.Süreç tamamlandığında her tasarım evinden gelen bir dış ve bir iç tasarım çalışması geniş kitlelerle klinik çalışmalar yapılarak test edildi. Ortaya çıkan sonuç yine TOGG Tasarım Ekibi tarafından endüstrileşmeye uygunluğu konusunda değerlendirildi. Bu aşamalardan sonra dünyanın en iyilerinden Pininfarina tasarım evi iş ortağı olarak seçildi ve 3 boyutlu tasarım aşamasına geçildi. Türk tüketicilerinin iç görüleri doğrultusunda TOGG Tasarım ekibi ve Pininfarina tasarım evinin ortak çalışmaları sonucunda sadece Türkiye’de değil; dünyanın farklı coğrafyalarında da beğeni ile kabul görecek özgün bir tasarım dili ortaya kondu.

Bu Toprakların Kültürü Tasarıma İlham Verdi

Türkiye’nin otomobili, modern ve özgün tasarımında Anadolu topraklarının köklü simgelerinden biri olan laleden esinlendi. Otomobilin yoldaki imzası olarak algılanacak ön ızgarasına, bütünsel şıklığı tamamlayan jantlarına ve iç mekân detaylarına modern bir incelikle işlenen lale figürleri ile birlikte Selçuklu dönemi esintileri coğrafyamızın kültür mirası ile olan bağı vurguluyor.

Arızalara Rağmen Sürüşe Devam: Sürücüsüz Araçlar A Noktasından B Noktasına Nasıl Emniyetli Bir Şekilde Gidiyor?

Project 3F, düşük hızlı otonom sürüş alanındaki çalışma sonuçlarını sunuyor.

  • Araçlar, rota boyunca değişen koşullar ve sistemdeki teknik arızalara rağmen sürüşe devam edebiliyor.
  • Almanya Renningen ve Aachen’daki test alanlarında insan ve yük taşımacılığı yapıldı.
  • Kamu tarafından finanse edilen projenin altı partneri de bulunuyor.

Renningen, Almanya – Ziyaretçileri tramvay durağından fuar merkezine taşımak, toplu taşıma yollarını tamamlamak, bir lojistik merkezinde paketlerle dolu konteyneri taşımak… Tüm bunlar, sürücüsüz servis araçları için olası kullanım alanları. Buradaki asıl konu, araçların A noktasından B noktasına hem güvenilir hem de emniyetli bir şekilde ulaşabilmeleri. Project 3F’in, ‘Düşük hız aralığında hataya dayanıklı ve sürücüsüz araçlar’ projesi, arıza güvenliği operasyonuna odaklanarak bunu başardı. Bosch Grubu Araştırma ve İleri Mühendislik Proje Lideri Steffen Knoop, “Amacımız, teknik bir arıza meydana gelse veya ani bir engel ortaya çıksa bile, otonom aracın güvenli bir şekilde hareket etmesini sağlayacak çözümler geliştirmekti” diyor.

Proje ekibinin önceliği, bir arıza durumunda sistemin tamamen durmaması ve aracın sürüşe devam edebilmesiydi. Almanya Federal Ekonomi Bakanlığı’ndan 4,3 milyon avroluk bir fonla finanse edilen proje, Bosch’u konsorsiyum lideri olarak seçti. Projede, Bosch’un yanı sıra üç şirket, bir üniversite ve bir araştırma enstitüsü yer alıyor: StreetScooter GmbH, RA Consulting GmbH, FZI Bilgi Teknoloji Araştırma Merkezi, Finepower GmbH ve RWTH Aachen Üniversitesi.

Yedek güç kaynağı ve sensör teknolojisi ile artırılmış emniyet

Bosch Proje Koordinatörü Thomas Schamm, “Sürücüsüz servis araçlarının sürücüsüz otomobillerden daha farklı gereksinimleri karşılaması gerekir” diyor.Araçların bir güvenlik sürücüsü olmadan çalışması için, sistemlerini kendi başlarına kontrol edebilmeleri ve tespit edilen teknik arızalarla başa çıkabilmeleri gerekir. Bunun yanı sıra araçlar, kritik arıza durumlarında, kendilerini durdurarak sistemi emniyete alabilmelidir. Project 3F, bu gereksinimlerin ayrıntıları, sistemlerin bu temelde nasıl tasarlanması gerektiği ve bileşenlerin etkileşim biçiminin nasıl optimize edileceği üzerinde çalışıyor.

Bir çözüm yolu, yedekli sistemler inşa etmek – yani güvenlik fonksiyonlarını yedeklemek ve çoğaltmaktır. Örneğin, araştırmacılar aracın güç kaynağı için yedek güç sistemleri geliştirdi. Böylece elektrikli güç aktarma organları ve araç elektrik sistemi güvenli bir şekilde korunur hale geldi. Ayrıca sensör teknolojisi, araç tasarımına uyacak şekilde uyarlandı ve geliştirildi. Engelleri güvenilir bir şekilde tespit etmek için, aracın etrafındaki noktalara lidar ve radar sensörleri yerleştirilerek, aracın çevresini farklı konumlardan gözlemleme yeteneği kazandırıldı. 360 derecelik kuş bakışı görünüm sunarak ve kör noktaları yok ederek, araç için üç boyutlu bir güvenlik alanı oluşturdular. Bu düzenek sadece yoldaki bariyer gibi engelleri tespit etmekle kalmıyor, görüş alanındaki ağaç dalları gibi detayları da algılıyor.

Algıla, sınıflandır, sürüş şeklini değiştir

Başka bir çözüm ise sistemde hata toleransı oluşturmaktır, böylece bir alt sistemin arızası, diğer fonksiyonlar tarafından kısmen telafi edilir. Bu sistem, insanlardakine benzer şekilde çalışıyor. Örneğin, bir odada ışıklar aniden sönerse diğer duyularımızı kullanırız ve yolumuzu hissederek buluruz. Araç da benzer şekilde davranıyor: Belirli bir alanda sistemin görüş açısı, sensöre takılan yapraklar veya herhangi büyük bir nesne tarafından engellenirse araç yavaşlıyor ya da görülmeyen alanları rotasından çıkarıyor.

Buna ek olarak proje kapsamında, servis araçlarının belirlenmiş güzergahları boyunca değişen koşullara tepki verebilmesini sağlamak için de çalışmalar yapıldı. Araçlar, kendilerine herhangi bir hareketli cisim yaklaştığında yavaşlayacak ya da gerektiğinde cisimlerin yollarından çekilecek şekilde programlandı. Sokak lambaları gibi tanıdık unsurları tespit ettiklerinde ise araçlar yolculuklarına tam hızda devam ediyorlar. Herhangi bir tehlike söz konusuysa araç acil olarak duruyor. Amaç, aracın sürüş davranışını gerçek zamanlı olarak uyarlamak ve sistem arızaları ya da yola engel çıkması gibi durumunda bile aracın mümkün olduğunca yolculuğuna otomatik olarak devam etmesini sağlamaktır.

Yüksek telemetri, yüksek kullanılabilirlik

Yolculuk hakkındaki veriler ve mevcut teknik durum araçtan dışarıya ve geri dışardan araca aktarılabilir. Arıza tespiti, izleme ve kontrol fonksiyonları hakkında bilgi aktarmak mümkün. Bu, normal telemetrinin üç katı, bu yüzden bu sisteme ‘Teletrimetri’ diyoruz. Bu sistem, tüm otonom araç filosunun uzaktan izlenmesi, onarılması ve kontrol edilmesi için temel oluşturuyor. Uzaktan kapıları açmak bile mümkün. Bu sistem aynı zamanda herhangi bir arıza tespit edilmesi veya planlı bakım gerekmesi durumunda araçların hemen yardım alacağı anlamına geliyor.

Projede geliştirilen çözümler sadece sürücüsüz servis araçları için değil, aynı zamanda lojistik süreçleri için de önemli destekler sağlayabilir. Proje üyeleri, değiştirilebilir yük kasalarını kaldıran araçların (lojistik merkezlerindeki konteynerlerin taşınması için kullanılan özel araçlar) yüksek hassasiyetle konumlanmasını sağlayan sürücü-araç etkileşimi için bir destek sistemi de geliştirdi. Buradaki amaç, nakliye konteynerlerinin hızlı bir şekilde taşınmasını sağlamak için araçları vinçlerin altına santimetrelik hassasiyetle getirebilmekti. Bu, hassas yer tespiti ve portal vinç altında otonom park etmeyi gerektirir. Pratikte otonom manevra, hatasız konteyner toplama ve konumlandırma sağlar.

Bu gelişmeler çeşitli alanlarda test edildi. Bosch’un Renningen’deki araştırma kampüsünde iki servis aracı, yayalar ile paylaşılan bir alanın etrafında insanları taşımayı denedi. Aachen yakınlarındaki bir inovasyon parkında ve Deutsche Post / DHL deposunun çevresindeki alanda ise sürücü ve otonom araç arasındaki etkileşimi test etmek için deneysel bir lojistik aracı kullanıldı.

Salgın Döneminde “Ekosistem”in Hakkını Vermek

İşletme jargonunda “ekosistem” benzetmesini genellikle girişimcilik alanında duymaya alışkınız. Buna karşılık ekosistem yaklaşımı tam da içinde bulunduğumuz Covid-19 krizini aşmakta işimize çok yarayacak. Bunu farkında olan işletmeler bu krizden daha kolay çıkacak ve toplumu da sırtlanacak.

Tüm sektörler Kovid-19 salgını ile farklı yüzleşti.

Sağlık Bakanlığı Türkiye’de ilk koronovirüs vakasını açıkladığında tarih 10 Mart 2020 idi. Nisan 2020’ye kadar, yaklaşık bir ay içinde Türkiye ve dünyadaki gelişmelere paralel olarak şirketler hareket planları geliştirdiler. Kriz ortamına uyum sağlamak ve krizi aşmak için şirketlerin tepkileri, sektörlerine de bağlı olarak farklılıklar gösterdi:

  • Üretime ara vermek, çalışanlarını ücretli izne çıkarmak
  • Üretime ara vermek, çalışanlarını işten çıkarmak
  • Üretime ara vermek ve tedarikçileriyle sözleşmelerini iptal etmek (Inditex ve H&M gibi moda devleri Koronavirüs nedeniyle 138 milyon dolar değerinde siparişleri iptal etti.)
  • Uzaktan çalışma sistemlerini hayata geçirerek ofis çalışanlarını evden çalışır hale getirmek (Penti, çeşitli çağrı hizmetleri)
  • Üretim tesislerinde vardiya sistemleri getirmek, kişi sayısını seyreltmek
  • Yeni hizmetler geliştirmek, evlere teslimatı olmayan perakende şirketlerinin yeni teslimat ağı kurması (bazı gazeteler, ya da eskiden teslimat ağı olmayan perakende şirketlerinin örneği gibi)
  • Fabrikaların doğrudan e-satış kanallarını ön plana çıkarması
  • Şirketlerin krizle bağlantılı bazı bayrak ürünlerinin pazarlama çalışmalarına ağırlık vermeleri (Yayla Hazır yemek vb.)
  • Evlere satış ağını genişletme işçi alımı yapmak (Süpermarketler, Migros gibi)
  • Bir yandan kendi operasyonlarının sürekliliğini sağlamaya çalışırken bir yandan da faaliyet gösterdiği toplumda krize karşı önlem alan şirketler (Sağlık Bakanlığı’nın liderliğinde, Biosys’in geliştirdiği yerli mekanik ventilatörün seri üretimi için Aselsan ve Baykar Technologies ile ortak çalışan Arçelik gibi, Üretim hatlarında maske üretimine geçen LC WAIKIKI, THY Tekstil gibi şirketler)
  • Ön satışlar, promosyonlar (TURA TURİZM’in 2021 sonuna kadar yapılacak seyahatler için %50 indirim kuponu satışları, Satınalma Dergisi Dijital üyelik %50 indirim fırsatı gibi)
  • Tedarikçilerine ödemelerini öne çeken ve bu kriz dönemi geçtiğinde de tedarik zincirini sağlıklı şekilde ayakta tutmaya çabalayan markalar

Tedarikçi Ağının Dayanıklılığı

Farklı sektörlerden şirketlerin salgının yarattığı krize karşı ilk yanıtları şirketlerin tedarik zinciri yönetimi konusunda da ipuçları veriyor. Çünkü şirketlerin dayanıklılıkları böyle kriz zamanlarında sınanmış oluyor. Bu krizden tek başına kurtulmaya çalışan şirketler kısa vadeli, siparişleri iptal etmek gibi; çalışanlarını işten çıkarmak gibi tedbirlere başvurduklarında aslında ekosistem mantığından uzaklaşmış oluyorlar. Ekosistem biyolojiden ödünç aldığımız bir kavram aslında.  Ve kısaca organizmaların canlı ve cansız tüm elementlerle arasındaki bağı tarif eder. Ekosistem denince cansız doğal çevre ve üreticiler, tüketiciler ve ayrıştırıcılar gibi bu çevrede yaşamlarını sürdüren canlıların arasındaki ilişki ve etkileşim anlatılır.

İşte şirketlerin içinde faaliyet gösterdikleri ortamı da Biyoloji’den ödünç aldığımız bu kavramla anlatmak istersek ekosistemde her canlı çevre koşullarından etkilenir ve diğer öğeleriyle etkileşim içindedir. Dolayısıyla şirketin tedarikçileri, müşterileri, mevsimlik işçileri ile şu ana kadar kurduğu ilişki bu kriz sırasında çetin bir sınavdan geçiyor.

Ayakta Kalanlar Tedarikçilerini de Ayakta Tutmayı Başaranlar Olacak

Kriz geçtikten sonra ve markalar ve perakendeciler tekrar ticarete başladıktan sonraki süreci de şimdiden planlamak gerekiyor. Kriz sonrası kaç tane fabrika hala iş başında olacak ve üretime yeniden başlamak için hala kriz öncesi işgücüne sahip olabilecek? Krize ilk yanıtlar kadar bu orta vadeli planlama da krizin derinleşip derinleşmemesinde hayati rol oynayacak. O yüzden markaların orta vadede iş sürekliliklerini sağlamaları ve ticarete devam edebilmeleri için kendi işletmeleri kadar iş yaptıkları ekosistemi de ayakta tutma adına adımlar atmaları gerekiyor. Ve bunu gecikmeden hemen bugünden itibaren planlamalılar. Aşağıdaki öneriler nakit akışı konusunda sorunu olmayan kurumsal markalar için değerlendirilebilir.

Öneriler-1

  • Tedarikçilerle sürekli iletişim halinde olunması
  • Tedarikçilerin iş süreklilikleri konusunda eksikliklerin belirlenmesi
  • Eldeki kapasite, teknoloji ya da diğer uzmanlıkları tedarikçilerin iş sürekliliğini sağlayacak şekilde paylaşılması
  • Ön satış sözleşmeleri
  • Tedarikçilere olan ödemelerin gözden geçirilmesi, gerekirse mal teslimatından önce ödeme sistemlerinin geliştirilmesi
  • Rakiplerle ya da farklı sektör temsilcileriyle işbirliği yaparak toplumun karşı karşıya olduğu KOVİD-19 Salgını sorununa çözüm sağlayacak ortak teknoloji; AR-GE , organizasyon atılımları yapmak

Aşağıdaki öneriler nakit akışında sorun yaşayan KOBİler için değerlendirilebilir.

Öneriler-2

  • Kısa vadeli nakit akışını ve tahsilatları gözden geçirilmesi
  • Müşterilerle sürekli iletişim halinde olunması
  • Müşterileri süreç hakkında şeffaf bilgilendirme
  • Ürün ve hizmetleri kısa vadeli kriz ortamına adapte etme; yeni ürün geliştirme
  • Daha sonraki siparişlerde geçerli olmak üzere indirimler (TURA TURİZM bu konuda BtoC bir kampanya ile mesela ileri tarihli tur paketlerini şimdiden %50 indirimli alma şansı veren indirim kuponlarını satışa sunmuştur.)
  • Güzellik Salonu ya da Kuaför gibi mikro bir işletme dahi sürekli müşterilerine sağladığı hizmeti kriz sonrası 1 aylık Abonelik, 10 seans vb. gibi cazip fiyatlarla ileri tarihte vereceği hizmetin ücretini şimdiden tahsil ederek, bu tip paket hizmetler sunarak önümüzdeki belirsiz dönemi aşmak adına nakit akışını iyileştirmeye çalışabilir.

Türkiye Sigortalar Birliği

türkiye sigortalar birliği

Türkiye Sigorta Birliği, üyeleriyle birlikte Korona virüs küresel salgınının getirdiği riskleri ve etkilerini yakından takip etmekte; üzerine düşen sorumluluklar doğrultusunda gerekli adımları atmaktadır. Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanı’mızın başlattığı Milli Dayanışma Kampanyasına 7.295.000 TL destekte bulunulmuştur. Ayrıca, Türkiye sigorta sektörüne ve sigortalılara olumsuz yansımalarını mümkün olduğu ölçüde sınırlı düzeyde tutabilmek, sağlık çalışanlarına destek olabilmek amacıyla, tavsiye niteliğinde kararlar almış olup; bu kararlar aşağıda kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.

Genel uygulamada DASK ve Zorunlu Trafik sigortalarında prim ödemeleri peşin veya kredi kartına genellikle 3 taksit şeklinde tahsil edilmektedir. Üye şirketlerin Nisan ayından itibaren düzenlenecek Zorunlu Trafik Sigortası ve DASK poliçe primlerini kredi kartına 5 taksit olacak şekilde tahsili tavsiye edilmektedir.

Bankaların/kredi kuruluşlarının kredilerini yeniden yapılandırması/geri ödemelerin ertelenmesine yönelik aldıkları tedbirlerle uyumlu olarak; hayat sigorta şirketlerinin, bireysel kredilerle bağlantılı olarak akdedilmiş olan hayat sigortaları kapsamındaki riskler için, kredi süresinin uzadığı poliçelerde erteleme süresi boyunca teminat vermeye devam etmeleri tavsiye edilmektedir.

Sigortalıların Nisan ayı ve devam eden sigorta prim tahsilatlarının ek maliyet alınmadan bir ay ertelenmesi tavsiye edilmektedir.

Sağlık sektöründe hizmet veren sağlık çalışanlarına destek olabilmek gayesi ile sigorta ürünlerinde prim indiriminde bulunulması tavsiye edilmektedir.

Bu tavsiyeler çerçevesinde sigortacılık sektörü, ilgili tüm paydaşlar ve kamu otoritesi ile işbirliği içinde,birlik,beraberlik ve dayanışma ruhuyla, sigortalıların hak mahrumiyetlerine yol açmadan, iş sürekliliğini koruyarak faaliyetlerine devam edecektir.

TSKB’den Koronavirüs Salgınında Üretim Tesislerine Sürdürülebilir Yaşam ve Üretim Önerileri

electrolytic zinc production line
electrolytic zinc production line closeup in lead and zinc smelter

TSKB, tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını sürecinde, sahada çalışmaya ve üretmeye devam etmek zorunda olan şirketler için bir yol haritası oluşturdu.

Aralık 2019’da Çin’de başlayan ve hızla yaygınlaşan Covid-19 (koronavirüs) salgını kısa sürede tüm dünyanın en önemli gündem maddesi haline geldi. Topyekûn mücadeleye tanık olunan bu dönemde en çok ihtiyaç duyulan ise yaşamın ve üretimin en sağlıklı şekilde sürdürülebilirliğini sağlamak.

Köklü bilgi birikimiyle kurumsal bankacılık, yatırım bankacılığı ve danışmanlık alanlarında hizmetleriyle şirketlere her süreçte destek olan TSKB, koronavirüs salgını döneminde toplumsal hayatın devamlılığı için sahada çalışmaya ve üretmeye devam eden şirketler için etkili bir yol haritası çıkardı.

Yedi temel başlıkta toplanan yol haritasını bir infografik haline de getiren TSKB, hazırladığı çalışmada, öncelikle önlemlerin planlama, uygulama ve yürütme süreçlerini bir proje ciddiyetiyle ele alacak ekiplerin kurulmasının önemine işaret ediyor.

“İçinden geçtiğimiz salgın döneminde hayatın devamlılığı, temel ihtiyaçların karşılanması yönünde üretimin sürekliliğinden geçiyor. Bu da ancak çalışan sağlığının etkin şekilde korunması için şirketlerin sistemsel bir bakış açısıyla sorumluluk alması ile mümkün.

-Tesisi içinde ve dışında kullanılacak maskelerin temin edilerek, her çalışanın maskesi olduğundan emin olunması,

-Tüm ofis, fabrika, depoa veya şantiye tesislerinde uzun süreli koruma sağlayan ilaçlama ve temizlik yapılması,

-Dışarıdan sipariş edilen ve depolardan çıkışı yapılan her türlü malzeme ve paketlerin dezenfekte edilmesi,

-Kalabalık şirketlerde ve fabrikalarda çalışma saatlerinin, farklı vardiya kombinasyonlarıyla tekrar oluşturulması,

-Ulaşım servislerindeki insan sayısının azaltılması, gerekirse bu döneme özel servis sayıları ve saatlerinin çeşitlendirilmesi,

-Üretim alanlarına dışarıdan girmesi gereken personel ve müşterilerin öncelikle ellerinin dezenfekte edilmesinin sağlanması ve yakın temastan kaçınılması büyük önem taşıyor.”

TSKB, hazırladığı yol haritasında, şirketlerin kurumsal projeleriyle toplum sağlığına verdiği desteğin de önemine dikkat çekerek şu ifadelere yer veriyor: “Birçok şirket uzaktan eğitim içeriklerini çalışanlarının yanı sıra ailelerin ve hatta tüm paydaşlarının kullanımına açmış durumda. Nakdi ve ayni bağışların yanında, sağlık ekiplerine konaklama olanağı sağlayan oteller, üretim bantlarında maske, sağlık ekipmanı, hijyen malzemesi üretimine geçen markalar, bilgilendirici mesajlarla toplumsal farkındalığı ve motivasyonu artıran şirketler, bu zorlu dönemin hızla geride kalması için sorumluluk alırken, toplumsal dayanışma açısından da örnek teşkil ediyor.”

Siber Suçlular, Bu Kez Türkiye’de E-Devlet Kullanıcılarını Hedef Alıyor

Zor zamanlarda kişilerin ihtiyaç ve meraklarından fayda çıkarmaya çalışan siber suçlular, bu kez cep telefonlarından e-devlet işlemi yapmak isteyen kullanıcıları hedef aldı. Siber güvenlik kuruluşu ESET, kullanıcıların kredi kartı bilgilerine ulaşmayı amaçlayan sahte e-devlet uygulamaları tespit etti.

Geçmişte de resmi kuruluşların sitelerini taklit ederek, oltalama (phishing) çabalarıyla vatandaşları dolandırmaya çalışan siber suçlular, bu kez sahte e-devlet hesaplarıyla amaçlarına ulaşmaya çalışıyor.

Antivirüs ve internet güvenliği kuruluşu ESET’in kıdemli güvenlik araştırmacısı Lukas Stefanko, Türkiye’de e-devlet kullanıcılarını hedef alan bir oltalama çabası tespit etti. Stefanko’nun tespitlerine göre siber suçlular, sahte e-devlet site ve uygulamalarla vatandaşların kredi kartı bilgilerine ulaşmaya çalışıyor.

Dolandırıcılar büyük ihtimalle, çeşitli geri ödemelere ilişkin beklenti veya maske dağıtımının e-devlet üzerinden yapılacağı bilgileri nedeniyle bu alana yönelik yoğunlaşmadan fayda çıkarmaya odaklandı.

Oltalama saldırısı nasıl çalışıyor?

E-devlet kullanıcıları bu oltalama (phishing) saldırısında genellikle “aidat iade işlemleri“ gibi muğlak ifadelerle sahte e-devlet sitelerine yönlendiriliyor. Burada, Android sistemli cep telefonu kullanıcıları hedef alınıyor. Söz konusu sahte web sitelerinde, kişiden para iadesi yapılabilmesi için kişisel bilgiler isteniyor.

Daha sonra bu site üzerinden işlem yapılamadığı, iki faktörlü doğrulama için gelen SMS sisteminin çalışmadığı belirtiliyor ve kullanıcıdan cep telefonuna e-devlet uygulaması indirmesi isteniyor. Böylece çift faktörlü koruma sistemi bypass edilmeye çalışılıyor.

Ancak kullanıcının yönlendirildiği Android cep telefonu uygulaması da aslında sahte. Vatandaşların karşısına “e-Devlet Kapısı Online Aidat İade Sistemi“ gibi sayfalar çıkıyor ve burada eksik kalan bilgilerin doldurulması isteniyor.

TC Kimlik No, ad soyad, kredi kartı numarası son kullanma tarihi, hatta kart limiti bile talep ediliyor. Tüm bu bilgilerle siber suçlular, kullanıcıların kredi kartından faydalanabilmelerine yönelik kapıyı açmış oluyor.

Hackerler büyük ihtimalle yerli

ESET’in ulaştığı teknik verilere göre, bu oltalama kampanyası twitter reklamları üzerinden yayılmış görünüyor. Domain adresi Türkiye dışını göstermekle birlikte saldırı paketindeki çeşitli detaylar, bunun Türk hackerler tarafından hazırlanmış bir siber saldırı dalgası olduğu izlenimini veriyor.

Nasıl korunmalı?

ESET Kıdemli Güvenlik Uzmanı Lukas Stefanko, phishing kurbanı olmamak için internet kullanıcılarına şu önerilerde bulundu:

  • Özellikle bu zor zamanlarda kart aidatı, aidat iade sistemi gibi konularda size ulaşacak tekliflere temkinli yaklaşın.
  • Kamu ve online bankacılık ile ilgili girmek istediğiniz sitenin adını, adres çubuğuna (URL) kendiniz yazın. Arama motorundan çıktıysa da girmek istediğiniz yer olduğundan emin olun, adı kontrol edin.
  • E-kapim, e-kapim-online, e-kapim-portalgiris gibi yanıltıcı isimli sitelerden uzak durun.
  • Güvenliğinden ve meşruluğundan şüphe duyduğunuz online formlara asla hassas bankacılık bilgilerinizi girmeyin.
  • Yalnızca bankanızın resmi sitesiyle bağlantılı mobil bankacılık uygulamalarına güvenin.
  • İndirmek istediğiniz uygulama tarafından istenen izinlere dikkat edin. Uygulamanın işlevleri için gereksiz görünüyorsa, uygulamayı indirmekten kaçının.
  • Bilgisayar, tablet veya telefonunuzun işletim sisteminin güncel olmasına, yamaların yapılmış olmasına dikkat edin.
  • Mutlaka profaktif bir antivirüs, internet güvenliği ve mobil güvenlik çözümü kullanın.
  • Google Play veya diğer saygın uygulama mağazalarına bağlı kalın. Bu mağazalar zararlı uygulamalardan tamamen arınmış olmayabilir, ancak çok daha güvenlidirler.
  • ESET kullanıcıları, kimlik avı saldırıları ve Phishing çabalarına karşı korunuyor.

Covid-19 Salgını Sektörleri Nasıl Etkiledi?

business
modern business center in hongkong

 

Tüm dünyada etkisi hissedilen ve Türkiye’deki yaşamı da durma noktasına getiren koronavirüs salgını sonrasında değişen yaşam tarzı ve tüketici alışkanlıkları satın alma tercihlerini de etkiledi.

Deloitte Danışmanlık ekibi tarafından hazırlanan “Küresel Covid-19 Salgını’nın Türkiye’de Farklı Kategorilere Etkileri Raporu”na göre, uzaktan eğitim ve çalışma, ulusal market zincirleri, sağlıklı ürünler ve hobi siteleri etkileşimlerini artırırken; özel sağlık kurumları, havayolu şirketleri, emlak ve otomobil satışları, otel ve konaklama şirketleri ile kültür sanat faaliyetleri salgından negatif yönde en çok etkilenen kategoriler oldu.

Tüm dünyayı etkisi altında alan, sosyal ve ekonomik hayatı durma noktasına getiren Covid-19 salgını, yaşam tarzı, iş yapış şekilleri ve alışkanlıklarımızı ciddi oranda değiştirdi. Bu değişim, bazı kategorilere pozitif etkileşim getirirken bazı kategoriler için negatif bir etki yarattı.

Deloitte Danışmanlık ekibinin hazırladığı “Küresel Covid-19 Salgını’nın Türkiye’de Farklı Kategorilere Etkileri Raporu”, 42 alt kategoride sektörlerin salgından etkilenme oranlarını ve tahmini toparlanma hızlarını ortaya koydu.

Uzaktan eğitim ve çalışma 15 kat, ulusal marketler 2 kat fazla etkileşim gösterdi

Virüsün yayılımını durdurmak için alınan önlemler sonrasında eğitim ve çalışma hayatının eve kaymasıyla beraber Skype, Zoom ve EBA gibi video konferans ve uzaktan eğitim sistemleri 15 katlık bir büyüme ile diğer kategorilerden ayrıldı. Bu kategorideki en hızlı gelişimi ise MEB’in uzaktan eğitim sistemi olan EBA gösterdi.

Evde yaşamanın bir diğer gereksinimi olan online alışveriş sonrasında, uzaktan gıda alışverişleri hızlı bir şekilde artış gösterdi. Bu kategoride ulusal marketler, indirim marketlerine oranla dijitalleşme yatırımları, kuvvetli lojistik ve eve dağıtım altyapıları ve e-ticaret deneyimleri ile 2 kata yakın etkileşim artışı gösterdi.

Sağlıklı beslenme ve bağışıklığı güçlü tutmanın daha da önemli olduğu bu dönemde, tüketiciler, vitamin, bal ve aktar ürünlerine yönelmesi sonucunda sağlıklı ürünler kategorisi de yükselişte olan kategoriler arasında yer aldı.

Örgü ve el işi gibi hobi siteleri evde daha fazla vakit geçiren tüketicilerden yüksek ilgi gördü.

İnternet TV hızlı yükselirken, kıyafet-ayakkabı kategorisi agresif indirim kampanyaları ile büyüdü

Salgın sonrasında en hızlı yükselen bu kategorileri, internet- TV, medya, evcil hayvan, oyun ile kıyafet ve ayakkabı kategorileri takip ediyor. Salgının gündem olmaya başladığı ikinci hafta düşüş yaşayan kıyafet-ayakkabı kategorisi, agresif indirim kampanyaları ile son iki haftada yükselen bir trend göstermesine karşın, sosyal etkileşimin sınırlandığı bu dönemde bu artışın geçici olma riski de bulunuyor. E-ticarete erken uyum sağlamış firmalarsa, yaşanan süreçten daha az etkileniyor.

Çocuk ve bebek ürünleri kategorisiyse, bez, mama, ıslak mendil gibi hızlı tüketim ürünleri özellikle büyük boy paketlerle ilgi görürken; bebek arabası gibi dayanıklı ürünlerin tercihinde düşüş yaşanıyor.

İndirim marketleri hazırlıksız yakalandı

Pozitif büyüme gösteren son bölümdeyse kişisel bakım, iç giyim, kozmetik, kitap, akaryakıt ve indirim marketleri yer aldı. Son yıllarda ulusal zincirlere karşı agresif mağazalaşma atağıyla hızlı büyüme sürecine giren indirim marketleri, salgın döneminde talebin hızlıca dijital kanala kaymasına hazırlıksız yakalandı.

Mart ayının ilk haftalarında petrol fiyatlarındaki küresel düşüşün de etkisiyle akaryakıt firmalarının etkileşimleri hızlı bir şekilde artarken, ayın ikinci yarısında girdiği düşüş trendinin ticari ve sosyal hayatın durgunlaşmasıyla devam etmesi bekleniyor.

Sosyal medyanın penetrasyonu sınırlı kaldı

Geleneksel medya kanallarından 3 kattan daha fazla etkileşime sahip sosyal medyanın, salgın dönemindeki performans artışı sınırlı oldu.  Genç nüfusu ile sosyal medya penetrasyonu zaten yüksek olan Türkiye’de, salgın döneminde etkileşiminde büyük bir artış olmazken,  Twitter en pozitif ayrışan platform olarak öne çıktı. Ev gereçleri, yapı malzemeleri ve elektronik eşya kategorilerinde sınırlı bir pozitif yansıma gözlendi.

Liglerin başlamasıyla bahis ve spor medyasında daha hızlı bir toparlanma öngörülüyor

Salgının yayılmasına paralel olarak kamu randevu taleplerinde ve özel hastane etkileşimlerinde istikrarlı bir azalma gerçekleşti. Özel sektördeki negatif kayıpların kamuya göre daha az olduğu gözlenirken, bu negatif trendin yavaşlayarak devam etmesi bekleniyor.

Ev temizliği, oto kiralama, nakliye ve tamirat gibi hizmetler veren platformların etkileşimleri, tüketicilerin hastalık bulaşma riskini azaltmak ve tasarruf yapmak amacıyla ihtiyaçlarını ötelemelerine bağlı olarak sert bir düşüş gösterdi. Negatif trendin salgın döneminde devam etmesi öngörülüyor.

Spor medyası, mücevher, bahis, ulaşım kanalları, kültür sanat faaliyetleri, otel ve konaklama salgının negatif etkisini en fazla hisseden kategorilerin başında yer alıyor. Bahis ve spor medyasının, liglerin başlamasıyla birlikte, diğer sektörlere göre daha hızlı toparlanması bekleniyor.

Otomobil ve emlak yatırımları erteleniyor, ithalat azalıyor

Ev, işyeri, arsa kiralama ve satış yapılan sitelerde Mart ayı başıyla başlayan negatif trend, ayın ikinci yarısında hızlanarak devam etti. Tüketicilerin risk algısının artmasıyla birlikte uzun dönemli bir yatırım olan emlak kategorisinde etkileşimin daha da azalması beklenirken, benzer durum otomobil satışlarında da gözleniyor. Otomobil satış sitelerinin de etkileşimleri aynı haftalarda emlak kategorisinden daha fazla oranda azaldı.

Havayolu kategorisinde mart ayında başlayan negatif eğri, seyahat kısıtlamalarıyla beraber giderek artış gösteriyor.

Uluslararası pazaryerlerinin yurtdışı sitelerinden yapılan ithalat talebinin Mart’ın son haftalarında sert bir şekilde düştüğünü gözlemliyoruz. İthal edilen ülke fark etmeksizin gördüğümüz bu düşüşün tüketim ürünleri ithalatı için öncü bir gösterge olduğunu ve ithalatta önümüzdeki aylarda paralel bir düşüş göstermesi bekleniyor.

Yemek sipariş sitelerindeki negatif trendin daha hızlı toparlanması bekleniyor

Ticaret hayatının yavaşlamasına paralel olarak kariyer siteleri, kurumsal hizmetler ve yemek sipariş sitelerinde de azalış dikkat çekiyor. Eve azalan siparişler sonrası tarif sitelerinin trafikleri 3-4 kat arttı. Evde yemek yapma trendine paralel olarak dayanıklı tüketim ürünlerindeki talebin küçük ev aletlerine (su ısıtıcı, mixer, mini-fırın vb) kaydığı gözlemlendi, makarna, maya, kabartma tozu gibi ürünlerin talebi hızlı artış gösterdi. Bu ürünlerdeki doygunluğa yaklaşıldığını ve trendin yavaşlaması öngörülüyor.

Sosyal etkileşimin azalmasından en fazla etkilenen sektörlerden birisi de cinsel sağlık ürünleri oldu. Kondom gibi ürünlere olan talepteki azalış trendinin devam etmesi bekleniyor.

Kamu hizmetlerinde Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlıkları pozitif ayrıştı

Sosyal ve ticari hayatın yavaşlaması, belli kamu hizmetlerinin azaltılması ile başta e-devlet olmak üzere kamu hizmet platformlarının etkileşimleri azalırken, Sağlık ve Eğitim Bakanlıkları diğer kurumlardan pozitif ayrışıyor.

Mobilya, pazaryeri, spor alışverişlerinde sınırlı da olsa bir negatif etki görülürken, en hızlı toparlanma pazaryerlerinde bekleniyor.

Bankacılık ve kargo taşımacılığında negatif etki sınırlı kaldı

Ticari hayatın yavaşlaması (ör. sigorta, vergi sistemleri ve ihale portalleri etkileşimleri %30-40 azaldı) bankacılık kategorisinde negatif ayrışma yarattı. Her ne kadar bireysel dijital bankacılık etkileşimleri çok azalmasa da, ticaretin yavaşlamasıyla ticari bankacılık faaliyetlerinin yavaşlaması negatif bir etki yarattı. Bunun yanında, tüketicilerin evde toplu alışverişler yapması işlem adetlerini artırıyor.

Pazaryerlerinin performansları farklılık gösteriyor. Örneğin, tüketim ürünleri satanlarda etkileşim artsa da emlak/araba satışlarındaki sert düşüş genel olarak sektörün negatif performans sergilemesine sebep oluyor. Pazaryerlerinin etkileşimindeki düşüş ve firmaların kendi lojistik imkanlarını da seferber etmeleri kargo firmalarının etkileşimini az da olsa negatif etkiliyor.

Farklı seviyelerde özel ve kamu eğitim kurumları etkileşimleri incelendiğinde Mart’ın ilk haftalarında okullara ve üniversitelere ara verilmesiyle etkileşimlerde görülen düşüş, son haftalarda telafi edildi. Özel ve kamuda tüm seviyelerde uzaktan eğitimin yaygınlaşması ile eğitim kurumlarının trendi kuvvetli bir şekilde pozitife çevirmesi bekleniyor.

Deloitte Şirket Ortağı Hakan Göl: “Sürece hızlı adapte olan firmalar başarılı oldu”

Salgın süreci öncesi ve sırasındaki iyi uygulamaları değerlendiren Deloitte Şirket Ortağı Hakan Göl, normal zamanlarda iş süreçlerinde yaşanan sıkıntıların çözümü için yatırım yapan firmaların yanı sıra, salgın sürecinde değişen beklenti ve taleplere hızlı adapte olan firmaların bu süreci başarıyla geçirdiğini söyledi.  Hakan Göl sözlerine şöyle devam etti:

“Kurumsal hizmet ve ürün satışı yapan firmalar evden çalışmanın artması ve ticaretin yavaşlamasıyla bu dönemde tüketici ürün ve hizmetlerine yönelerek trendi tersine çevirmeyi başardılar. Talepte sert düşüş yaşayan firmalarsa, tüketicileriyle olan bağlarını ücretsiz içerik ve webinarlar ile korumaya çalışıyor.

Gıda dışı birçok tüketim ürünü kategorisinde ilk haftalardaki negatif dalga, mart ayının sonlarına doğru agresif indirim kampanyaları, ücretsiz teslimat ve değişim garantisi gibi yüksek faydalar ile tersine döndü.

El değmeden paketleme, temiz paketleme malzemeleri, günlük temizlenen teslimat araçları ve maske, eldiven gibi koruma önlemleri alan dağıtım personeli gibi uygulamalar müşterilerin hijyen endişelerini azaltmada yardımcı oldu.

Hızlı yükselen e-ticarete hazırlıksız yakalanan firmalarda sipariş takip ve teslimat süreçlerinde yaşanan yoğunluk müşteri kayıpları meydana getirdi. Sipariş ve teslimat süreçlerinin tamamen dijitalleşmesi ya da bu alanda üçüncü parti desteği alan firmaların daha başarılı bir şekilde ayrıştığını gözlemlemekteyiz. Efsane Cuma gibi yoğun satış dönemlerinde yaşanan kapasite sıkıntıları ve müşteri memnuniyetsizliklerini çözmek için kendi dağıtım ağına ve ekiplerine yatırım yapan firmalar bu yatırımlarının karşılığını salgın sürecinde almışlardır.”

Raftaki Ambalajlar Hijyenik Mi?

Factory worker loading packed juice bottles on forklift
Factory worker loading packed juice bottles on forklift in factory

Raftaki ambalajlar 200 derecede dezenfekte ediliyor.

Kovid-19 salgınıyla marketlerdeki ambalajlı ürünlerin hijyenine yönelik merak da artıyor. Türkiye’de ambalaj sanayide üretim sırasında 150-200 derecelik ısıyla dezenfeksiyon işlemi yapılıyor. İzole üretimle marketlerdeki rafa gelene kadar ürünlerin ambalajları tamamen hijyenik olarak sunuluyor. Türkiye’de iki fabrikayla üretim yapan global ambalaj devi Saica Pack’e göre yiyecek-içecek ve temizlik ürünlerine yönelik talep yüzde 45 arttı…

Dünyayı saran Kovid-19 (Koronavirüs) salgını tüketicilerin paketli ürünlere yönelik hijyen merakını da artırdı. Marketlerdeki ambalaj ve oluklu mukavva paketler tamamen hijyenik yöntemlerle üretiliyor. Ambalajlar tamamen izole tesislerde 150-200 derecelik ısıyla hijyenik olarak sunuluyor. Türkiye’de iki fabrikayla üretim yapan global ambalaj devi Saica Pack’in Türkiye Genel Müdürü Akın Burak Önder, bir ürünü başka bir noktaya iletmek için en çevreci ve hijyenik ürünün oluklu mukavva olduğunu vurguluyor. Önder, Kovid-19 sürecinde tüketicilerin merak ettiği hijyen tedbirlerini şöyle anlatıyor:

200 derecede üretiliyor:

Oluklu ambalajda kullanılan kağıtlar 150-200 dereceye çıkan ısılarla üretiliyor. Bu yükseklikte bir ısı hijyen için gereken donanımı sağlıyor.

Fabrikalar izole edildi:

Fabrikalarda mevcut olan gıda güvenliği standartları bu süreçte daha da güçlendiriliyor.

Üretim yapılan fabrikalar dış dünya ile izole ediliyor.

En çok gıda ve hijyen satışı artıyor:

Pandemi sonrası en çok yiyecek-içecek ve temizlik ürünlerine yönelik talep arttı. Bu dönemde gıda ve temizlik ürünlerine yönelik talep yüzde 45 arttı.

Ahşap ambalaj yerine karton:

Hal ve marketlerde öncelikle ahşap ambalajdan karton ambalaja geçiş yapılması gerekiyor. Ürünün tazeliğini ve hijyenini koruyacak paket çözümleri sunulmalı.

Kullan-at kutu üretimi arttı:

Saica Pack Sakarya fabrikasında tasarım ödülü alan kullan-at konik yiyecek kutularının üretim kapasitesi artırılıyor.

İstihdamı artırıyor:

Saica Pack, Eskişehir ve Sakarya fabrikalarında 300 kişiye istihdam sağlarken istihdamı artırma konusunu da gündeme alıyor.