Tokat Üniversitesi Teknopark ve Firmaları ile İşbirliği Toplantısı

Tokat Üniversitesi Teknopark ve bünyesindeki firmaları ile yaptığımız toplantıda işbirliği konuları görüşüldü.

Tokat Teknoloji Geliştirme Bölgesi değerli yöneticileri Prof. Dr. Cemil ALKAN ve Prof. Dr. Rüştü YAYAR hocalarımızın liderliğinde Teknopark şirketleri ile bir araya geldik. Güzel bir etkinlik oldu. İşbirliği alanlarını görüştük. Tokat Teknopark yöneticilerimize teşekkür ederiz.
Prof. Dr. Murat ERDAL – Buyer Network B2B İş ve Ticaret Platformu Kurucu Ortağı.

 

MİB: “Ek Gümrük Vergileri Üreticileri Daha Fazla Yatırıma Teşvik Ediyor”

machine tool in metal factory with drilling cnc machines
machine tool in metal factory equipped with automatic drilling cnc machines

– MİB, devletin yerli ve milli üretimi korumacı tavrından memnun – MİB: “Ek gümrük vergileri yerli üreticileri daha fazla yatırıma teşvik ediyor”

1990 yılından beri tüm makine sektöründe yerli makine üreticilerinin çıkarlarını gözetmek ve yerli makine üretimini desteklemek amacıyla faaliyetlerini sürdüren Makina İmalatçıları Birliği (MİB), hükümetin yerli ve milli üretimi korumacı tavrının bazı kesimleri rahatsız ettiğini belirterek, bu konuda getirilen ek gümrük vergilerinin ise üreticiyi yatırım konusunda daha da cesaretlendirdiğini söyledi.

Pandemi süreciyle birlikte etkisini çok daha hızlı hissettiğimiz ticaret savaşları içinde, Türkiye’nin de kendini korumaya çalıştığını ifade eden MİB Yönetim Kurulu Başkanı S. Emre Gencer, “Kurum olarak senelerdir söylemeye çalıştığımız imalatın önemi, bu süreçte çok daha fazla ön plana çıkmış, yerli ve milli bir duruş sergileyen hükümet politikaları ise sığ bir bakış açısı ile eleştirilmektedir. Tüm dünyada yükselen korumacılık duvarlarının bu dönemde ülkemizde haklı şekilde uygulanıyor olması, bazı kesimleri rahatsız etmiştir. Bakanlıklarımızın teveccühü ile ön plana çıkarılan makine imalat sektörünü korumak, ülkenin geleceğini korumaktır. HAMLE Programı gibi stratejik programlarla ön plana çıkarılan katma değerli makine imalatının desteklenmesi de bunlara örnek olarak gösterilebilecek en önemli programlardan biridir. Zamanında kurulmuş ve yanlış politikalar sonucu geri plana itilmiş birçok yatırımın bugünlerde tekrar hayata geçiyor olması da ülkemizin ayaklarındaki ağırlıklardan kurtarılmasına ve yükselmesine vesile olacaktır” diye konuştu.

“Kendi imalatımız olan makineleri ve makine imalatçılarını korumak, temel görevlerimizden olmalı”

Mart ayından sonra yayımlanan kararnameler ile 3000 kalem üzerinde ticarete konu ürüne konulan ek gümrük vergileri de bu koruma çabalarının olumlu sonucudur” diyen S. Emre Gencer, “Enerji fiyatlarının dibe vurduğu şu günlerde, dünya genelinde enerjiden sonra, parasal olarak en büyük ticaret hacmine sahip mal grubu olan makineler ve ülkede bu makineleri yapan bizleri koruyan kararları görmek bizleri sevindiriyor ve daha fazla yatırım yapmak için yüreklendiriyor. ‘Devlet daha fazla vergi toplamak için bunu yaptı’ diyenler ise şu süreçte üretim kabiliyetlerimizi gösteren solunum cihazı, maske ve koruyucu siperlik gibi ürünleri nasıl geliştirebildiğimizi hiç mi merak etmiyorlar? Sanayi devrimiyle çok büyük rakamlara ulaşabilen üretim altyapısının kalbi makinelerdir ve makine imal etmeyi bırakmak, stratejik olarak yapılacak en büyük hatalardan biri olacaktır. Bu sadece pandemi sürecinde değil savaş, kıtlık ve deprem gibi felaketlerde de önemini çok daha fazla hissettirecektir. Hiçbir ülke, depremde yıkılan binalarınızı kaldırmak için gereken iş makinasını, mali sisteminiz çalışmıyor olsa bile, sizden para istemeden vermeyecektir. Savunma sanayisinde kullanılacak temel makinaları, barış zamanı bile vermekten imtina edeceklerdir. Dolayısıyla kendi imalatımız olan makineleri ve makine imalatçılarını da korumak, temel görevlerimizden olmalıdır” diye konuştu.

Uzakdoğu menşeli ucuz ve kalitesiz makinelere karşı yerli imalatçı korunmalı

Değişen dünya düzeninde, daha hızlı karar almayı gerektiren durumlardan devletlerin de nasibini aldığını aktaran Gencer, “Daha hızlı ve etkili karar alma süreçlerine geçiş yapan ülkemizin de özellikle pandemi sonrası çıkan Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile çok daha etkin bir biçimde kendini korumaya alabildiğini görüyoruz. Çok ucuz hammadde ve işçilik maliyetleri ile dünyanın öbür ucundan ülkemizi tehdit eden ve dünyanın ucuz üretim merkezi haline gelen Uzakdoğu ülkelerinin, bu süreçte öncelikle bizim de bulunduğumuz pazardan pay almaya çalışması, yerli imalatı sürekli olarak tehdit etmektedir. Yerlinin gelişmesi için gerekli kâr payını da bu firmalar ile rekabet esnasında kaybetmek, bir üst lige çıkabilmek için gerekli olan enerjiyi ve kaynağı, maalesef sömürmektedir. Üst seviyedeki ligler ile nasıl baş edeceğini düşünmesi gereken imalatçı, ucuz üretim ile yurtiçinde rekabette tüm zamanını harcamak istememektedir. Yerli imalatçının tüm dünya genelinde rekabetten kaçınmadığı ve devlerle rekabet ettiği bir ortamda, Uzakdoğu menşeli ucuz ve kalitesiz makinelere karşı en azından yurt içinde korunması şarttır” ifadelerini kullandı.

Yerli makinelerin önü kesilmek isteniyor

Kimsenin içeriğini ve detayını bilmediği, kaynak gösterilmeden ve halka açık şekilde yayınlanmadan sadece ithalatçı firmaların istekleri doğrultusunda hazırlanan raporlarla ‘ihracatımız azalacak’ algısı yaratmak ülkemize zarar vermektedir” diyen S. Emre Gencer, “Geçtiğimiz aylarda aralıklı kararnameler ile getirilen ek gümrük vergilerini, ‘daha fazla vergi yükü’ mantığından hareketle okumak mümkün değildir. Ülke içinde belirli bir üretim kapasitesine haiz makinaların çoğu, bu dönemde Cumhurbaşkanlığı makamı tarafından korunmaya alınmış, cari açığı azaltmayı ve yerli imalatı ön plana çıkarmayı amaçlayan politikalar ilk kez bu kadar güçlü bir biçimde devlet iradesi olarak halk yararına sunulmuştur. Savunma, otomotiv, gıda gibi önemli sektörlere ilişkin peşi sıra açıklamalar önemli gibi görünse de geleceğin parçası olacak ‘güçlü Türkiye’ için geliştirilen yerli makinelerin önü kesilmek istenmektedir. Destek verilmek isteniyorsa, koşulsuz biçimde alınan bu kararlar alkışlanmalı, sistemde görülen eksiklikler olumlu yönde değiştirilmeye çalışılarak yola devam edilmelidir” dedi.

Yatırımlarda yerli ve yeni makine alımlarında destek kriterleri artırılmalı

Yerli imalatın korunması ve bu korumanın temelinde yapılan yatırımların yerliye yönlendirilmesi hususu da önümüzdeki dönemde gündeme mutlaka gelmelidir” diye ekleyen Gencer, “Yatırım teşvik sistemi gereği, yerli-yabancı ayrımı yapılmaksızın verilen destekler, korumakta olduğumuz makinaların neredeyse tamamının koruma duvarları üzerinden rahatça aşmasını sağlamaya yönelik destekler sunmaktadır. Yatırım çerçevesinde kullanılmış veya sıfır olarak ithal edilmek istenen makineler, KDV ve gümrük vergisi yanında, varsa ilave gümrük vergisinden muaf olarak ülkeye giriş yapmakta, imalatçılarımız da bu makineler ile rekabet etmeye zorlanmaktadır. Bu, bizlerin vergileri ile sübvanse edilen ithal makinalar anlamına gelmekte ve bizleri oyun dışı bırakmaya yönelik bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır. Yatırım teşviklerindeki bu uygulama, ilave vergilerle korumaya çalıştığımız ucuz ve kalitesiz ithal makinenin önünü açmaya yönelik bir kara deliktir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız ve özellikle Bakan Yardımcısı Sn. Hasan Büyükdede’nin bu konudaki çalışmalarını yürekten destekliyoruz. Yatırımlarda yerli ve yeni makine alımlarında destek kriterleri artırılmalı, yatırım ile yurtiçinde kalacak dövizin yeniden yatırıma ve istihdama dönüşeceği ise unutulmamalıdır” açıklamalarında bulundu.

TAV EASA’nın COVID-19 Protokolünü İmzaladı

TAV Havalimanları’nın dört ülkede işlettiği dokuz havalimanı Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (EASA) tarafından oluşturulan “Havacılık Sektörü için COVID-19 Protokolü”nü imzaladı.

TAV, Avrupa Birliği’nin havacılık güvenliğinden sorumlu ajansı EASA tarafından COVID-19’a karşı yolcuların ve çalışanların sağlığını korumak üzere oluşturduğu kriterlere imza attı.

TAV tarafından işletilen Türkiye’deki Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes, Gazipaşa-Alanya, Milas-Bodrum ile Tunus’taki Enfidha ve Monastir, Kuzey Makedonya’daki Üsküp ve Gürcistan’ın Tiflis havalimanları protokole katıldı.

Fraport ve TAV’ın birlikte işlettiği Antalya Havalimanı da imzacılar arasına katıldı.

TAV Havalimanları İcra Kurulu Başkanı Sani Şener “Ülkelerin uçuş kısıtlamalarını aşamalı olarak kaldırmaya başlamasıyla birlikte iç hatların ardından dış hat uçuşları da yeniden canlanıyor. Havacılık özellikle güvenlik konusunda küresel düzeyde regüle edilen, sıkı kuralların olduğu bir sektör. Bu nedenle, pandemiden en fazla etkilenen sektörlerden biri olmakla beraber getirilen yeni kurallar en hızlı adapte olan alanlardan biri. TAV olarak işlettiğimiz tüm havalimanlarında, çalışanlarımızın ve yolcularımızın sağlığını korumak üzere otoritelerin belirlediği önlemleri tam olarak hayata geçirdik. Türkiye’deki havalimanlarımızda SHGM tarafından yayınlanan Havaalanı Pandemi Tedbirleri Sertifikasyonunu aldık. Haziran başından bu yana da yolcularımıza sorunsuz bir şekilde hizmet veriyoruz. EASA’nın hazırladığı protokole de imza atarak bu konudaki taahhütlerimizi daha da güçlendirmiş olduk. Bu protokolün imzacı havalimanları arasındaki uçuşların artması için teşvik edici olmasını umuyoruz. Ülkemize uçuşların başlaması ve artması için yer aldığımız tüm platformlarda çaba göstermeye devam edeceğiz” dedi.

TAV Havalimanları tarafından işletilen Tunus Monastir Havalimanı, 1 Temmuz’dan itibaren Transavia’nın Paris Orly’den tarifeli seferleri karşılamaya başladı.

Bu, her ikisi de EASA protokolünü imzalamış olan iki havalimanı arasında, bir AB ülkesinden AB dışındaki bir ülkeye yeniden başlayan ilk uçuş oldu.

1 Temmuz’da Yeni Dönem Başladı!

Ülkemizde elektronik belge uygulamaları ile ilgili düzenlemeler giderek yaygınlaşıyor. Vergiden muaf olmayan serbest meslek erbapları (doktor, mühendis, sanatçı, menajer, serbest muhasebeci ve mali müşavir, yeminli mali müşavir vb.) istemeleri halinde hemen e-SMM uygulamasına geçiş yapabilecekler. e-Serbest Meslek Makbuzu kesmek 01.07.2020 tarihinden itibaren zorunlu oldu.  5 Milyon TL cirolu firmalara da e-Fatura kesmek ve e-Defter düzenlemek de 01.07.2020 tarihinden itibaren zorunlu oldu.  

Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) sistemi üzerinden veya “Başkanlıktan izinli özel entegratörler aracılığıyla” e-Serbest Meslek Makbuzu kesmek 1 Temmuz 2020 tarihinden itibaren zorunlu olacak. Bilindiği üzere benzer bir zorunluluk bu yılbaşında 5.000 TL veya 30.000 TL limitlerle E-Arşiv Fatura şeklinde gelmişti. Bu limitlerin altında şirketlere veya kişilere kağıt fatura düzenlenebiliyordu. Ancak serbest meslek mensupları artık kağıt serbest meslek makbuzu kesilemeyecek. 1 Temmuz 2020 tarihinden itibaren 5 Milyon TL ve üzeri cirosu olan firmalar için de e-Fatura kesmek ve e-Defter düzenlemek de zorunlu oldu. 

YSM Yazılım Kurucusu Sedat YAZICI, “Vergiden muaf olmayan serbest meslek erbapları olan yüzbinlerce doktor, mühendis, sanatçı, menajer, serbest muhasebeci ve mali müşavir, yeminli mali müşavir vb.  400 bin’i aşkın serbest meslek erbabının e-SMM’ye geçeceğini öngörüyoruz. E-Fatura için de yine yüz binleri aşan firma eklenecek. Böyle GİB düzenlemeleri ile ticaret ve belge sitemimiz her geçen gün daha fazla dijitalleşiyor ve elektronik ortama taşınıyor. Bizler de bu dijitalleşmeyi kolaylaştırıyoruz ve online tahsilat süreçleri, online satın alma, satış, üretim çözümleri dahil güçlendiriyor ve zenginleştiriyoruz” dedi.

YSM Yazılım olarak “E-Dönüşüm Çözümleri” kapsamında sundukları “CHark Online İşletme Yazılımları” ürünleri arasına “e-SMM” paketini de eklediklerini belirten Sedat Yazıcı, “Özellikle KOBİ işletmelerine online çalışan yazılım çözümleri geliştirdiğimizKocaeli Üniversitesi Teknopark’taki firmamızda, bu düzenlemenin zorunlu hale getirdiği şekilde Serbest Meslek Mensupları’na çözüm sunan E-Dönüşüm paketimiz “CHark SMM”yi geliştirdik. YSM yazılım çözümlerimizde 2013’den beri, PİR yazılımlarımızda da 2018’den beri kağıt veya elektronik faturalarla oluşturulan müşteri ve bağlı borç kayıtları, ilgili ekranlara koyduğumuz “Tahsilat İste” tuşlarıyla kredi kartından tek çekim veya taksitli seçenekleri ile güvenli bir şekilde tahsil edilebiliyor. Verimlilik, hız ve kolay karar verebilmenin, rekabette rakiplerden öne geçmenin yolu e-dönüşüm çözümlerini kullanmaktan geçiyor” diye konuştu.

CHARK’da, yüzbinlerce Serbest Meslek Mensubu, Esnaf ve KOBİ elektronik ortamda makbuz kesme, fatura kesme, gönderme, saklama, vb. tüm müşteri süreçlerini elektronik ortamda yüzde 100 dijital bir şekilde yürütülen bir alt yapıyla sunuyoruz. Tahsilat takibi de tahsilatın kendisi de otomatik bir elektronik süreç olarak işletilebiliyor.

“ZAMANDAN YÜZDE 40 ORANINDA, MALİYETTEN YÜZDE 30 TASARRUF”

Patron Özeti, Finans Özeti gibi ekranlarla cep telefonundan dahi kolay, hızlı ve güvenli bir şekilde gerçekleştirebiliyorlar. Tüm irsaliye, fatura, stok, depo, kasa, banka, çek, senet, cari hesap, gelir gider raporları, kredi takibi, vb. tüm işlemler online ve mobil ortamda 7/24 yönetilebiliyor. 2010 yılından beri bulut platformlarında SaaS tabanlı iş yazılımları geliştiren bir şirketler grubu olarak, özlemlerimize göre, zamandan yüzde 40 oranında, maliyetten ise yüzde 30 oranında tasarruf edebiliyorlar.

Akbank, İhracatçıları Yenilenen “İhracatçının Gücü Paketi” ile Destekliyor!

Akbank, İhracatçıları Yenilenen “İhracatçının Gücü Paketi” ile Destekliyor!

Akbank, “İhracatçının Gücü Paketi”ni yeni ürün ve hizmetlerle zenginleştirerek

müşterilerinin kullanımına sundu. Dijital dış ticaret tarifelerinden mil puan/chip para hediyelerine, cazip kredi fiyatlarından swift takip hizmetine kadar pek çok avantaj sunan paket ile Akbank, ihracatçılara desteğini artırarak sürdürüyor.  

Akbank, “dış ticaret deyince ilk akla gelen banka olma” hedefiyle 2019 yılında ihracatçılara sunduğu İhracatçının Gücü Paketini, gelen yoğun ilgi ve talep üzerine, dijital ve yeni ürünlerle zenginleştirdi. Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil ve Akbank Ticari Bankacılık’tan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Tugal’ın katılımıyla 2 Temmuz’da gerçekleştirilen Akbank İhracatçı Buluşmaları webinar etkinliğinde destek paketinin yenilikleri anlatıldı.

“Dalgalanmalı birçok dönemde ihracatçılarımız gücünü ve direncini göstermeyi başardı” 

Etkinlikte yaptığı açılış konuşmasında ihracatın Türkiye ekonomisindeki en öncelikli konuların başında geldiğine dikkat çeken Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, sözlerine şöyle devam etti: “Sürdürülebilir ve yüksek büyüme ihracattaki başarımıza bağlı. Aynı şekilde ülkemize döviz kazandırmanın en önemli yolu da yine ihracat. Akbank için de ihracatı desteklemek en öncelikli konular arasında.” Covid19 salgını nedeniyle tüm dünya gibi Türkiye’nin de çok farklı bir dönemden geçtiğini ifade eden Binbaşgil, “Bu sürecin ihracatımızı etkilediği bir gerçek; ancak tüm bu sıkıntıları birlikte aşacağımıza yürekten inanıyoruz“ dedi ve ekledi:  “Dalgalanmalı birçok dönemde ihracatçılarımız gücünü ve direncini göstermeyi başardı. Hayatın yavaş yavaş normalleştiği bugünlerde, ihracatçılarımızın benzer bir başarıyı tekrar sergileyeceklerinden eminim. Bu anlamda Akbank olarak bizler de üzerimize düşen her türlü görevi yapmaya hazırız. İhracatçılarımız için çözüm üretmeye, paketlerimizle ihracatçılarımızı desteklemeye ve yeni ürünler geliştirmeye devam edeceğiz.”

 “Pandemi sürecinde de müşterilerimizin yanında olmaya devam ettik ve ekonomiyi destekleyecek pek çok adım attık.”

Akbank olarak ülke ekonomisini desteklemeye yönelik çözümler ürettiklerinin altını çizen Akbank Ticari Bankacılık’tan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Tugal, “Yaşadığımız zorlu süreçte, ülke ekonomisi için de büyük önem taşıyan ihracatçılarımızı destekleyecek çözümler sunmak en çok odaklandığımız konulardan biri oldu ” dedi ve ekledi: “Ayırdığımız özel kaynak kapsamında müşterilerimize 1 yıla kadar vadeli ihracat taahhütlü kredilerde Euro için %1,10; Amerikan Doları için %2,35’ten başlayan oranlarla çok cazip finansman imkanları sunuyoruz. Ayrıcalıklı faiz oranlarını içeren bu kredilerde üst limiti 1 milyon USD/EUR olarak belirledik. Eximbank’a hitaben verilen teminat mektuplarına da avantajlı komisyon oranları ile aracılık etmeye devam ediyoruz.”

“İhracatçının Gücü Paketi dijital ürün ve hizmetlerle yenilendi…

İhracat Yeni Normale Rekorla Başladı

container cargo terminal closeup
container cargo yard closeup, import, export, logistics concept

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), haziran ayı ihracat rakamlarını açıkladı. Türkiye’nin ihracatı 2020 yılı haziran ayında yüzde 15,8 artışla 13 milyar 469 milyon dolar oldu. Mayıs ayına göre yüzde 35,2 ile ihracatta rekor artış hızı elde edildi. Haziran’da 1.443 firma ihracat ailesine katılırken, 27 sektörün 24’ü ihracatta artış sağladı. Fındık ve Mamülleri, Hububat, Mücevher, Gemi ve Yat, Süs Bitkileri sektörleri ihracatlarını aylık bazda yüzde 50’nin üzerinde artırırken, en çok ihracat gerçekleştiren ilk 5 sektör Otomotiv, Kimyevi Maddeler, Hazırgiyim, Çelik ve Elektrik- Elektronik oldu.

TİM Başkanı İsmail Gülle, “İhracat ailesi, salgın döneminde‘Önce Türkiye, Önce İhracat’ diyerek üreten Türkiye’nin dinamosu olmaya devam etti. Türkiye, küresel ticaretin ‘güvenilir limanı’ olduğunu tescilleyerek ihracatta normalin de ötesindeki seyrine başladı. Ülkemiz, nasıl ki dünya ticaretindeki olumsuz gelişmeler ve Türkiye’ye yönelik finansal saldırılara rağmen pek çok kez ihracatı artırmayı başardıysa, bugün yine başardı. Olağanüstü koşulların barındırdığı fevkalade fırsatların farkındayız. İhracatçılarımıza güveniyoruz.Söz konusu Türkiye olunca dün yaptık, bugün de yaparız, yarın da yapacağız” dedi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), haziran ayı geçici dış ticaret verilerini açıkladı. Genel Ticaret Sistemi’ne (GTS) göre ihracat haziranda yıllık yüzde 15,8 artışla 13 milyar 469 milyon dolar oldu. Mayıs ayına göre artış oranı ise yüzde 35,2 ile rekor kırdı. Son 12 aylık ihracat da yüzde 15,1 düşüşle 75 milyar 55 milyon dolar oldu.

Salgının dünya ekonomisindeki etkilerini değerlendiren TİM Başkanı İsmail Gülle, “ Uluslararası kuruluşlar, salgının küresel ekonomiye etkilerine dair beklentilerini negatif yönde revize etmeye devam ediyorlar. IMF, 2020 yılı için küresel ekonomik daralma beklentisini yüzde 3’ten yüzde 4,9’a, Fitch ise yüzde 3,9’dan yüzde 4,6’ya revize ederken Dünya Bankası ekonominin bu yıl yüzde 5,2 küçülmesini öngörüyor. Hedef pazarlarımız arasında yer alan birçok ülke ekonomisinin de 2020 yılında önemli ölçüde küçülme ile karşı karşıya kalması bekleniyor. IMF bu yıl Meksika’nın yüzde 10,5, Birleşik Krallık’ın yüzde 10,2, Güney Afrika’nın yüzde 8, Rusya’nın ise yüzde 6,6 küçülmesini öngörüyor. Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) verileri küresel ölçekte iktisadi faaliyetteki daralmanın hız kestiğine işaret ediyor. Haziran ayında, Çin’de imalat ve hizmetler PMI verileri 50 olarak tarif edilen eşik seviyesinin üzerine çıkarken; Euro bölgesinde PMI endeksi Mayıs ayına göre, yüzde 40’ın üzerinde artış göstererek 46,9’a ulaştı. Küresel ekonomide ve bilhassa ülkemiz ekonomisinde toparlanmanın hızla gerçekleşmesi en büyük temennimiz” dedi.

“İhracatçılar başarılamaz denileni başardı”

Tüm dünyada olduğu gibi salgının Türkiye’nin üretim ve ihracatını Mart- Nisan- Mayıs aylarında olumsuz etkilediğini belirten Gülle, şunları söyledi: ” İhracat ailesi, salgın döneminde ‘Önce Türkiye, Önce İhracat’ diyerek üreten Türkiye’nin dinamosu olmaya devam etti. Tüm ihracatçıları bu olağanüstü dönemde sergiledikleri üstün mücadeleden adına dolayı yürekten kutluyorum. Ülkemizde haziran ayı ile başlayan normalleşme sürecinde ilk ayı geride bıraktık. Türkiye, küresel ticaretin ‘güvenilir limanı’ olduğunu tescilleyerek ihracatta normalin de ötesindeki seyrine başladı. Ülkemiz, nasıl ki dünya ticaretindeki olumsuz gelişmeler ve Türkiye’ye yönelik finansal saldırılara rağmen pek çok kez ihracatı artırmayı başardıysa, bugün yine başardı. Olağanüstü koşulların barındırdığı fevkalade fırsatların farkındayız. İhracatçılarımıza güveniyoruz.Çünkü onlar hep yapılamaz denilenleri yaptı, başarılamaz denilenleri başardı. Söz konusu Türkiye olunca dün yaptık, bugün de yaparız;yarın da yapacağız.“

“Haziran ayı ihracatı büyük bir çabayı yansıttı”

Firmaların salgının ortaya çıkardığı talep şokunu en az hasarla atlatmaları adına, ihracatçılara yönelik kredi hacminin artırılması ve ihracatçıların finansmana erişimlerinin kolaylaştırılmasına büyük önem verdiklerini söyleyen Gülle, “ Başta Eximbank olmak üzere kamu bankalarının ve özel bankaların ihracatçılara sağladıkları desteklerin Haziran ayı ihracat verilerine tüm sektörlerde olumlu katkısına şahit olduk. Bu kapsamda, Türkiye Cumhuriyetinin ilk milli bankası olan Türkiye İş Bankası ile ihracatçılarımızın elini küresel ticarette daha da güçlendireceğine inandığımız bir protokol imzaladık. Bu işbirliği, ihracatçılara düşük faizli kredi sunması, kadın ihracatçılara yönelik pozitif ayrımcılık uygulaması ve 500 milyon dolar gibi yüksek bir hacmi kapsaması bakımından büyük önem arz etmektedir.Pandemi sürecinde ortaya çıkan ve TİM olarak dile getirdiğimiz 53 talebin, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı’nın özverisiyle jet hızıyla çözüme kavuşturulduğunu belirtmek istiyorum. Haziran ayı ihracat rakamlarımız bu büyük çabayı yansıtmaktadır. Tüm ihracat ailesi adına;böylesi zorlu bir dönemde ortaya koydukları yoğun gayret için, tekrar tekrar Sayın Cumhurbaşkanımız nezdinde kıymetli bakanlarımıza en içten şükranlarımızı sunuyoruz. Bu dönemde atılan seri adımların olumlu yansımalarını inşallah hem yeni normalde,hem de sonrasındaki süreçte daha çok göreceğiz” dedi.

Yeni Nesil Ticaret Diplomasisi faaliyetleri aralıksız devam edecek

İhracatçılar için mücadelenin yeni başladığını belirten Gülle, TİM olarak ihracatçılar için tüm fırsat ve riskleri tek tek değerlendirmeye devam ettiklerini kaydetti. Gülle, Türkiye’nin ve ihracatın geleceği için TİM’in yürüttüğü eylem planı çerçevesinde haziran ayında yapılan çalışmalarına ilişkin şu bilgileri verdi: “Haziran ayında, Yeni Nesil Ticaret Diplomasisi faaliyetlerimiz kapsamında Ticaret Bakanlığımız koordinasyonu ile gerçekleştirdiğimiz Sanal Ticaret Heyetlerinin bir yenisini daha organize ettik. Sanal Ticaret Heyetlerimizden üçüncüsünü, 15-25 Haziran tarihlerinde; Tarım, Gıda ve Gıda Dışı Hızlı Tüketim Ürünleri, Tarım Makinaları, Soğuk Hava Depoları ve İklimlendirme sektörlerini kapsayacak şekilde Hindistan’a gerçekleştirdik. Küresel virüs salgınıyla ortak mücadelenin ikinci aşaması olarak belirlediğimiz, yoğun ticari işbirliğinin sağlanması noktasında Sanal Ticaret Heyetleri büyük önem taşıyor. Sanal Ticaret Heyetlerimiz Özbekistan, Kenya ve Hindistan ile sınırlı kalmayacak olup, TİM olarak, ihracat ailesinin 95 bin üyesi ile hedef pazarlarda Yeni Nesil Ticaret Diplomasisi faaliyetlerimize aralıksız şekilde devam edeceğiz.”

Haziran’da 1.443 firma ihracat ailesine katıldı

Haziran ayı ihracatına ilişkin detaylara değinen TİM Başkanı Gülle, şu bilgileri verdi: “Türkiye ekonomisinin bugünü ve geleceği açısından vazgeçilmez bir sacayağı olduğu perçinlenmiş olan ihracatımıza yönelik farkındalık ve TİM olarak ülkemizin her noktasında yürüttüğümüz KOBİ ihracat Seferberliği eğitimlerimizin en net sonucu olarak; haziran ayında ihracat ailemize 1.443 firmamızın katıldığını bildirmekten memnuniyet duyuyorum. İhracata yeni başlayan bu firmalarımız haziran ayında 101 milyon 384 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Firma özelinde bakıldığında, haziran ayı içerisinde toplam 38.373 firmamız ihracat gerçekleştirdi.”

144 ülkeye ihracat 2,43 milyar dolar arttı

Türkiye küresel ticaretteki olumsuz tabloya rağmen haziran ayında 144 ülkeye ihracatını 2,43 milyar dolar artırmayı başardı. Bu 144 ülkenin 119’unda artış yüzde 10’un, 61’inde ise yüzde 50’nin üzerinde gerçekleşti. Bu ülkeler arasında, geçtiğimiz yılın haziran ayına göre 304 milyon dolar ihracat artışıyla Birleşik Krallık, 272 milyon dolar ihracat artışıyla ABD ve 162 milyon dolar ihracat artışıyla İsrail dikkat çekti.

Otomotiv liderliği sürdürdü

Haziran ayının lideri, 2 milyar 16 milyon dolarlık ihracat ile Otomotiv sektörü olurken, 1 milyar 425 milyon dolar ihracat ile Kimyevi Maddeler sektörü ikinci, 1 milyar 358 milyon dolara ulaşan Hazır giyim sektörü üçüncü, 1 milyar 129 milyon dolar ile Çelik sektörü dördüncü ve 903 milyon dolar ile Elektrik- Elektronik sektörleri beşinci oldu. Haziran ayının en güçlü performansına imza atanlar ise yüzde 69,3 artışla 128,4 milyon dolar ihracata ulaşan Fındık ve Mamülleri, yüzde 66 artışla 572,4 milyon dolara ulaşan Hububat, yüzde 60,2 artışla 345,1 milyon dolara ulaşan Mücevher, yüzde 58,8 artışla 88 milyon dolara ulaşan Gemi ve Yat, yüzde 55,2 artışla 6 milyon dolara ulaşan Süs Bitkileri sektörleri oldu.

Sektörlerde tablo tersine döndü

Haziran ayı özelinde sektörlerin ihracat performanslarına bakıldığında en kötü geride kaldı. Mayıs ayında 27 sektörün 25’i ihracatta düşüş yaşarken, haziran ayında 27 sektörün 24’ü ihracatta artış sağladı.

En çok ihracat gerçekleştirilen ülke Almanya oldu

Haziran ayında ihracatçılar, ülkemizin bayrağını 202 ülke ve bölgede dalgalandırmayı başardı. En çok ihracat gerçekleştirilen ilk 3 ülke ise 1 milyar 293 milyon dolar ile Almanya, 1 milyar 13 milyon dolar ile İngiltere ve 792 milyon dolar ile ABD oldu. İlk 10 ülkenin ihracattaki payı yüzde 49,4 olurken, ilk 20 ülkede bu pay yüzde 67’ye yükseldi.Aralarında ABD, Almanya, İtalya ve Hollanda’nın da yer aldığı tam 17 ülkeye her sektör ihracat gerçekleştirmeyi başardı. En büyük pazar olan Avrupa Birliği’nin ihracattaki payı 6, 53 milyar dolarlık bir hacim ile yüzde 48,5 seviyesine düştü.

En dikkat çekici artış Kastamonu’da görüldü

İllerin ihracatına bakıldığında; haziran ayında 68 il ihracatını artırdı. En çok ihracat gerçekleştiren ilk 3 il sırasıyla; 5 milyar 404 milyon dolarla İstanbul, 931 milyon dolarla Bursa ve 865 milyon dolarla Kocaeli oldu. En dikkat çekici artışlar ise; yüzde 631 artışla 54 milyon dolar ihracata imza atan Kastamonu, yüzde 293 artışla 6 milyon dolara ulaşan Van ve yüzde 208 artışla 1,5 milyon dolar ihracat yapan Kırıkkale’de yaşandı. Kastamonu Hazırgiyim sektörü ihracatını 11 kat artırırken, Van’da Madencilik sektörü ihracatını 161 katına çıkarttı. Kırıkkale’de Makine sektörünün ihracatını yüzde 44 artırdığı görüldü.

174 ülkeye 4,2 milyar TL ile ihracat yapıldı

Ay boyunca 174 ülkeye ihracatta 4 milyar 219 milyon TL tutarında ihracat gerçekleştirildi. 6.416 firma ihracat işlemlerinde Türk Lirasını tercih etti.

Paritenin olumsuz etkisi 31,7 milyon dolar oldu

Miktar bazında ihracat ise haziranda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 28,3 artışla 12,5 milyon ton olarak gerçekleşti. Son olarak, haziran ayında Euro Dolar paritesinin negatif etkisi 31 milyon 771 bin dolar oldu.

Tedarik Zincirinde Makine Öğrenimi

Uluslararası tedarik zincirleri fazla miktarda veri üretir. Tedarik zincirinde makine öğrenimi verileri analiz etmek ve analiz sonuçları ile tedarik zinciri yönetimini geliştirmek için kullanılabilir.

Makine öğrenimi, fazlasıyla hayatımızın içerisinde yer alan analitik model oluşturmayı otomatikleştiren bir veri analizi yöntemi olarak sistemleri açıkça programlamadan deneyimlerden otomatik öğrenme ve geliştirme becerisi sağlayan bir yapay zeka uygulamasıdır.

İşletmeler tedarik zincirinde birçok problemle karşılaşabiliyor.

Bu problemlerden birkaçı;

  • Talep dalgalanması,
  • Birikmiş siparişler,
  • Envanter planlamasının yetersiz olması,
  • Tedarik zincirindeki iletişim boşlukları,
  • Lojistikte belirsizlikler,
  • Arz sıkıntısıdır.

İşletmeler Tedarik Zincirinde Makine öğrenimi kullanarak;

  • Tedarik Zinciri Planlaması,
  • Talep Tahmini,
  • İş Gücü Planlaması,
  • Rota Optimizasyonu
  • Tedarik Zinciri’nde Güvenlik

gibi birçok alanda analiz ve geliştirmeler yapabilir bu geliştirmeler sayesinde karşılaşılabileceği potansiyel problemleri çözüme ulaştırılabilir.

Tedarik Zinciri Planlaması: Tedarik zinciri planlamasında makine öğrenimi, geniş veri kümelerinin analiz edilmesi yoluyla karar verme süreçlerini optimize eder. Bu sayede daha kesin sonuçlar elde ederek doğru ve işlevsel planlama yapılmasına yardımcı olur.

Talep Tahmini: Makine öğrenimi ile desteklenen talep tahmin algoritmaları daha fonksiyonel ve gelişmiş bir deneyim sunar. Makine öğrenimi müşteri verilerini hızlı analiz etmeye ve potansiyel satın alma davranışlarını tahmin etmeye yardımcı olur.

İş Gücü Planlaması: Makine öğrenimi ile işe alım, çalışan eğitimi ve gelişimi, performans değerlendirme gibi süreçlerin verileri toplanarak öngörüler oluşturulabilir. Bu sayede doğru iş gücü yönetimi ile çalışan performansı maksimum düzeye çıkartılabilir.

Rota Optimizasyonu: Makine öğrenimi ile ürün teslimat süreçlerinde rota optimizasyonu yapılarak olası gecikmelerin önüne geçilir ve zaman tasarrufu sağlanabilir.

Tedarik Zincirinde Güvenlik: Makine öğrenimi algoritmaları ile uçtan uca görünürlük sağlayarak olası hataların önüne geçilebilir aynı zamanda tedarik zincirinde oluşabilecek hatalı veri akışı ve güvenlik açıkları engellenebilir.

Tedarik zinciri yönetiminde makine öğrenimini kullanmak birçok avantaj sağlar.

Makine öğrenimi ile işletmeler;

  • Ürün akışını optimize ederek teslimat performansını iyileştirir,
  • Sürüş kalitesini geliştirir,
  • Zaman tasarrufu sağlar,
  • Tedarikçi ilişkilerini daha hızlı ve kolay yönetebilir,
  • Maliyetlerinizi azaltabilir,
  • Daha kolay problem çözebilir,
  • Ve sürekli iyileştirme yapabilir.

Makine öğreniminin temeli doğru, kaliteli ve güvenilir veri akışına dayanır. Bu sebeple verilere erişim eksikliği veya yanlış veri akışı makine öğreniminde sorunlar yaratabilir.

Bu sorunla karşılaşmamak için işletmeler;

  • Doğru veri girişi yapmalı,
  • Verilen bilgileri periyodik olarak kontrol etmeli,
  • Ve beklentileri ile uyumlu makine öğrenme modellerini test ederek seçmelidir.

Fortune 500 Türkiye Araştırmasının Sonuçları Açıklandı: Kârları Hızlandı, Satışlar Hız Kesti

araştırma

Türkiye’nin En Büyük 500 şirketinin yer aldığı Fortune 500 Türkiye Araştırması’na göre, şirketlerin 2019 yılı net kârı bir önceki yıla göre, yüzde 44.5 artarak 78.1 milyar TL’ye, net satış gelirleri ise yüzde 14.9 artışla 1.8 trilyon TL’ye yükseldi. Geçen yılki listeyle kıyaslandığında, net kâr yükselirken, net satış gelirleri hız kesti. TÜPRAŞ’ın birinci olduğu Fortune 500 Türkiye, bu yıl da Fortune 500 ABD’nin birincisi olan Walmart’ı yakalayamadı.

Fortune Türkiye ve CRIF Türkiye’nin 2008 yılından bu yana birlikte gerçekleştirdiği ve Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin listelendiği “Fortune 500 Türkiye Araştırması’nın 2019 sonuçları açıklandı. Fortune Dergisi Yayın Yönetmeni Şule Laleli, Fortune 500 Türkiye Editörü Ersan Taylan Çıplak, CRIF Türkiye Analitik Birim Müdürü Yavuz Arsoy ve CRIF Türkiye Analitik Birim Danışmanı Selen Yıldırım’ın katılımıyla düzenlenen online basın toplantısı ile açıklanan Fortune 500 Türkiye 2020 listesinde yer alan şirketlerin net satışları 2019 yılında bir önceki yıla göre yüzde 14.9 oranında artarak 1.8 trilyon TL’ye yükseldi. Ancak 2018 yılında net satışların bir önceki yıla göre yüzde 31.8 arttığı göz önüne alındığında geçen yıl satışlardaki artışın hız kestiği görülüyor.

TÜPRAŞ zirveyi kimseye bırakmadı

Bu yıl 13’üncüsü açıklanan, finansal kurumlar ve holding dışındaki tüm sektörleri kapsayan Fortune 500 Türkiye listesinin ilk sırasında yine TÜPRAŞ yer aldı. 89.6 milyar TL net satış geliriyle Fortune 500 Türkiye zirvesindeki yerini kimseye bırakmayan TÜPRAŞ’ın, Fortune 500’de yer alan şirketlerin toplam net satış gelirlerinden aldığı pay ise yaklaşık yüzde 5 oldu.87.9 milyar TL net satış geliriyle listeye ikinci sırada giren Enerji Piyasaları İşletme, 62.8 milyon TL FVÖK ile kâr sıralamasında ancak 316’ıncı olabildi. 75 milyar 118 milyon lira net satış geliriyle üçüncü sırada yer alan Türk Hava Yolları, 2009 yılından bu yana aralıksız sürdürdüğü ihracat şampiyonluğunu bu yıl da kimseye kaptırmadı. Petrol Ofisi’nin 53 milyar 663 milyon lira net satış geliriyle dördüncü sırada yer aldığı Fortune 500 Türkiye listesinde, Opet, 46 milyar 381 milyon lira net satış geliriyle beşinci oldu. 40 binin üzerinde çalışanı ve 8 bin 640 mağazasıyla Türkiye’nin dört bir yanında faaliyet gösteren BİM, 6. sıradan girdiği listede (geçen yıl) net satışlarını yüzde 24.4 oranında artırarak 40.2 milyar TL’ye çıkârmayı başardı. Ford Otomotiv, 39.2 milyar TL net satış geliriyle Fortune 500 Türkiye listesinde 7’inci sırada yer alırken, Ahlatçı Kuyumculuk, listeye 34.7 milyar TL net satış geliriyle 8’inci sırada, Arçelik, 31.9 milyar TL ile 9’uncu sırada, RC Rönesans İnşaat ise 28.7 milyar TL net satış geliriyle 10’uncu sırada girdi. 527.6 milyar TL satış gelirine sahip olan Fortune 500’ün ilk 10’unda ağırlıklı olarak petrol ve enerji sektöründe faaliyet gösteren şirketler yer aldı.

İhracat TL bazında arttı, dolar bazında düştü

Fortune 500 Türkiye şirketlerinin toplam ihracatı 2019 yılında bir önceki yıla göre TL bazında yüzde 14.6 oranında artarak 515.8 milyar liraya çıktı. İhracat dolar bazında ise bir önceki yıla göre yüzde 2,7 daralarak 90.9 milyar dolara geriledi. Fortune 500 Türkiye’de yer alan şirketlerin net satışlarının yüzde 72’sini iç satışlardan oluşurken, ihracatın payı yüzde 28 oldu.

Fortune 500 Türkiye ihracat listesinde ilk 5’te sırasıyla; THY, Ford Otomotiv, Arçelik, RC Rönesans ve Türkiye Petrol Rafineleri yer aldı.

Faizler düştü, net kârda yüzde 44,5 artış

Fortune 500 Türkiye 2020 listesinde yer alan şirketlerin net satış gelirleri geçen yıl, bir önceki yıla göre hız keserken, kârdaki artış dikkat çekiyor. Fortune 500 Türkiye şirketlerinde 402’si kâr açıklarken, 98’i zarar açıkladı. Geçen yılki listede zarar açıklayan şirket sayısının 119 olduğu göz önüne alındığında, bu yıl zarar açıklayan şirket sayısının gerilemesi daha net görülüyor. Fortune 500 Türkiye 2020 listesindeki şirketlerin toplam net kârı geçen seneye göre yüzde 44,5 oranında artarak 78.1 milyar TL’ye çıktı. Esas Faaliyet Kâr Marjı ve Diğer Gelir/Gider dengesinin 2019 yılında bir önceki yıla oranla daraldığı görülüyor. Bunun yanı sıra Finansman Giderleri’nde gerçekleşen yüzde 22.72 oranındaki azalma ile net kâr marjında artış olduğu görülüyor. Döviz kurlarının görece istikrarlı olduğu geçen yıl Fortune 500 Türkiye şirketlerinin net kâr artışının ana nedeni ise geçen yıl faizlerde yaşanan hızlı düşüş oldu. Fortune 500 Türkiye şirketlerinin net satış kârlılığı 2018 yılında yüzde 3,40 iken, 2019 yılında yüzde 4,28 seviyesine yükseldi. 2018 yılında yüzde 10,07 olan özkaynak kârlılığı ise 2019 yılında yüzde 11,73’e çıktı.

İstihdam arttı

Fortune 500 listesindeki şirketlerin sağladığı toplam istihdam sayısı 2018’de 1 milyon 150 bin iken bu sayı 2019’da 1 milyon 240 bine yükseldi. Listedeki şirketlerin Türkiye’deki toplam istihdam içindeki payı 2018’de yüzde 3.9 iken bu oran 2019’da yüzde 4.43’e yükseldi. Fortune 500 Türkiye listesinde RC Rönesans İnşaat Taahhüt, 54 bin 106 çalışanı ile istihdamda ilk sırada yer aldı. BİM Birleşik Mağazalar, 51 bin 765 çalışanıyla ikinci sırada yer alırken, 43 bin çalışanı ile PTT (Posta ve Telgraf Teşkilatı) Fortune 500 Türkiye listesinde en fazla istihdam sağlayan üçüncü şirket oldu.

1 milyar TL’nin üzerinde net satış geliri olan şirket sayısı 323’ e çıktı

Fortune 500 Türkiye listesindeki şirketlerin 3/2 sinin satış geliri 1 milyar TL’nin üzerinde olduğu görülüyor. Fortune 500 Türkiye listesine giren 323 şirketin net satış geliri 1 milyar TL sınırını aştı. Bu sayı geçen yıl 279’du. Net satış gelirleri 10 milyar TL’nin üzerinde olan şirket sayısı ise geçen yıl 29 iken bu yıl 33’e çıktı.Fortune 500 Türkiye 2020 listesinde 500’üncü yani en sonda yer alan şirketin net satışları 577.6 milyon olarak gerçekleşti. Fortune 500 Türkiye araştırmasının açıklandığı 2008 yılından itibaren bakıldığında listeye giriş çıtasının her yıl yükseldiği görülüyor. Diğer yandan Fortune 500 Türkiye listesinde yer alan şirketler, Türkiye’nin GSYİH’nın yüzde 42,6’sını oluşturuyor.

Fortune 500 Türkiye’nin tamamı bir Walmart yapmıyor

Türkiye’de 1 milyar liranın ya da 10 milyar liranın üzerinde net satış gelirine sahip şirket sayısı artsa da Türk şirketlerini küresel rakipleri ile kıyasladığımızda çok küçük kaldıklarını görüyoruz. Nitekim Fortune 500 Türkiye şirketlerinin net satışlarının toplamı bile Fortune 500 ABD listesinin bir numarası olan Walmart’ın yüzde 61’ine ancak denk geliyor. Fortune 500 Türkiye’nin toplam net satışları 321.8 milyar TL oldu. Fortune ABD listesinin ilk sırasında bulunan Walmart’ın net satışları ise bu yıl açıklanan verilere göre, 523.9 milyar dolara ulaştı.

Fortune 500 Türkiye şirketlerinin tamamı, Fortune 500 ABD listesine geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi yine ikinci sıradan girebiliyor.

Halka açık şirket sayısı düşüyor

Türkiye’de yıllardır yoğun çalışmalar yapılsa da büyük şirketlerin halka arz ilgisinin artmadığı aksine gerilediği Fortune 500 Türkiye listesinde yer alan Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin sayısında da net olarak görülüyor. Fortune 500 Türkiye listesinin ilk açıklandığı 2008 yılında 124, 2009 yılında ise 129 şirket Borsa şirketi iken, bu yılki listede yer alan 500 şirketten 98’i Borsa şirketlerinden.

Yasa Dışı Tütün Ticaretine Uygulanacak Ceza İhracatımızı Pozitif Etkileyecek

Yasa Dışı Tütün Ticaretine Uygulanacak Ceza İhracatımızı Pozitif Etkileyecek

Ege Tütün İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Umur, 1 Temmuz tarihinde yürürlüğe giren ve “makaron veya yaprak sigara kâğıdının, içine kıyılmış tütün doldurulmuş olarak satışına” hapis cezası getiren uygulamanın tütün ihracatını olumlu yönde etkileyeceğini söyledi: “Kendi topraklarımızda kendi ürünümüze sahip çıkarak global tütün pazarında söz sahibi olmaya devam edeceğiz.”

26 Haziran tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren düzenleme ile “ticari

amaçla makaron veya yaprak sigara kâğıdını, içine kıyılmış tütün, parçalanmış tütün ya da tütün harici herhangi bir madde doldurulmuş olarak satanlara, satışa arz edenlere, bulunduranlara ve nakledenlere” 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası getirildi. 1 Temmuz tarihinden itibaren yürürlüğe giren yaptırıma Ege Tütün İhracatçıları Birliği Başkanı Ömer Umur’dan olumlu tepki geldi ve kararın ihracat anlamında da pozitif etkisi olacağının altını çizdi.

Uluslararası piyasalarda markalaşmış Türk tütününü korumak zorundayız

Ege İhracatçı Birlikleri verilerine göre; yılın ilk 5 ayında Bitkisel Ürün İhracatında birinci sırada yer alan tütün ihracatını korumaya faydası olacak bu yasal düzenlemeyi memnuniyetle karşıladıklarını belirten Umur, yasa dışı sarmalık tütün satışına 2017 yılında hapis cezası getirildiğini, ancak şimdiye kadar uygulama tarihinin iki kez ertelendiğini hatırlatarak söyle konuştu: “Türkiye, bu sorunu önceden teşhis etti ama ceza uygulaması çeşitli nedenlerle ertelendi. Bu yıl ise sarmalık tütünün, makaron içine doldurulmuş olarak veya yaprak sigara kağıdına sarılmış olarak satışına ceza uygulanmaya başlandı. Bu gelişme uluslararası piyasalarda markalaşmış Türk tütün tarımının sürdürülebilirliği için çok önemli bir adım oldu. Yetkililere buradan teşekkür ediyoruz.”

“Yeniden erteleme olmamalı!”

Başkan Ömer Umur, kararı doğru bulduklarını belirtirken, Ege’li tütün ihracatçıları olarak gelecek yıla dair beklentisini de ifade etti: “Bilindiği üzere Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan tütün ticareti yapanlar da aynı yasa kapsamında 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile yargılanacaktı. Ancak, yasadaki bu uygulama 2021 yılına ertelendi. Ülke ekonomisini, ihracatını, çiftçinin gelirini ve sektörün yasal ticaretini korumak ve güçlendirmek adına izinsiz tütün ticareti yapanlara getirilecek bu yaptırım yasa dışı tütün ticaretini büyük ölçüde sonlandıracaktır. Önümüzdeki sene yasanın bu maddesi de yürürlüğe girdiğinde Türk tütün tarımı ve ihracatını korumak ve geliştirmek adına yapılmış bu düzenlemenin tam anlamıyla başarıya ulaşacağına eminim”

Lojistik, Mühendisliği Hak Etmiyor Mu?

Malın ya da hizmetin hareketi büyük önem kazanarak lojistik anlayışın her geçen gün önemini daha da arttırması ve yayılması Dünyada ve Türkiye’de bu hızı yakalama trendlerini ortaya koymuştur. Özellikle günümüz küresel ekonomisinde rekabet etme anlamında yükselen değer olan lojistik hareketlilik ve kavramları daha iyi irdelemek ihtiyacını ortaya koymaya devam etmektedir. Lojistik yeni yüzyılda Dünyadaki gelişecek olan üç sektörden (Genetik, bilişim/elektronik, lojistik) biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu oluşum içinde lojistik sektörünün Türkiye’de de gelecekte dört misli artacak potansiyel bir güce ulaşacağı ise kesindir. Ancak Türkiye bu gelişmelere alt yapı ve mevzuat olarak ne kadar hazırdır?

Yeni teknolojilerin lojistik verimliliğinin artması, kayıpların azalması, şeffaflığın yaratılması ve doğru planlamayla maliyetleri de azaltması ancak teknolojiyi en iyi şekilde kullanan, takip eden, bilen profesyonel personelle mümkün olacaktır.

Lojistik yönetim anlayışının kavranması da hareketliliğin yönetiminde ne kadar önemli bir kavram olarak ortaya çıktığı görülecektir. Ayrıca her geçen gün lojistiğin öneminin artmasına paralel olarak profesyonel lojistik kadro ihtiyacı da beraberinde artacaktır. Ancak var olan ihtiyaca Türkiye’nin henüz yeterince cevap veremediği de dikkat çekecektir.

Genel anlamda hala Türkiye’de her alana lojistik kelimesini yazmakla tam olarak lojistik kavramının yerleştiği de söylenemez. Dolayısıyla Türkiye’de profesyonel lojistik firmalarının da sayısına bakıldığında henüz son derece az sayıda firmayla karşılaşılacağı gerçeği ile yüz yüze kalınacaktır. Ayrıca Dünya’da ve Türkiye’de lojistiğin hızla ilerlediği bir dönemde ülkemizde henüz lojistik mevzuatlarının da yerine oturmadığı ve bu konudaki mağduriyetlerin devam ettiği de bir gerçektir. Ayrıca baktığımızda her firma görevinin başına lojistik kavramını eklemiş olmasına rağmen alakası olmayan işlerle uğraştığına da şahit olursunuz. Yine lojistiğin bir branşlaşma, bir bilim konusu olmasına rağmen lojistik alanında profesyonel olmayan, ilgisiz personel ve firmalara da rastlarsınız. Bunlar Lojistik kavramının ülkemizde henüz tam olarak yerine oturmadığını göstermektedir. Ayrıca Lojistik alanındaki mevzuatlarında yetersizliği eklenince lojistik sorunları her geçen gün daha da büyütecektir.

Bu doğrultuda aşağıdaki lojistik tanımlarına bir kez daha farklı bir bakışla göz atalım;

Lojistik: Hesap kitap yapma bilimi, hesapta becerikliliktir.

Lojistik: Hareketliliğin yönetimi, matematik düşünme sanatıdır,

Lojistik: Sürekli hareketliliğin içinde bitmeyen bir eylemdir,

Lojistik: Bir sorgulama ve doğru plan program sanatıdır.

Bu tanımlamalardan anlaşılan lojistik kavramının her evresinde matematiksel bir alışverişi görmek mümkündür. Doğru yapılan bu alışveriş, lojistiğin de başarısını ortaya koyacaktır.

Tanımlara yakından baktığımızda artık Türkiye’de lojistik mühendislere her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyulacağı net olarak görülecektir. Hatta bazı firmaların ise Türkiye’de ciddi anlamda lojistik mühendisi arayışının artışı bu ihtiyacın bel kemiğini oluşturacaktır. Halihazırda Üniversitelerimizde Lojistik Mühendisliği yetişmemesine rağmen özellikle özel kuruluşların Lojistik Mühendisi, Lojistik Müdürü arayışları sürekli artış göstermektedir. Burada bilgi iletişimi açısından bir çelişki mevcuttur. Çünkü ülkemizdeki üniversitelerimizde henüz lojistik mühendisi yetiştiren bölümler mevcut değildir. Üniversitelerimizin Lojistik ve ulaştırma bölümleri vardır.

Fakat mezun olan öğrenciler sadece bölüm mezunu olup mühendislik losyonuyla donatılmamıştır. Bu konu iki yıllık lojistik meslek yüksek okulları içinde geçerli olup, branşlaşma konuları net olarak belirlenememiş ve mezuniyet isimleri henüz belli olmadan bölüm mezunu şeklinde çalışma hayatına gönderilmektedir.

Halen Türkiye’de endüstri mühendisliği gibi farklı mühendislik dallarında eğitim gören öğrenciler, lojistik alanda yüksek lisans yapanlar, yurt dışında lojistik mühendislik eğitimi alanlar, sertifika programlarıyla lojistik eğitimleri alanlar, lojistik firmalarında çalışarak deneyim kazananlar v.b. şeklinde eğitim süreçleri devam etmektedir. Lojistik alanında ise halen doktora programları da mevcut değildir. Bu nedenlerle özellikle lojistik sorun ve mevzuatlarının gerçek anlamda düzelmesi de mümkün değildir. Ancak bu alanlarda gerçek lojistik eğitimlerini alan lojistik mühendisleri ve lojistik teknikerleri sayesinde problem sahalarının daha kısa sürede çözümleneceği kesindir. Aynı zamanda bu gelişme firmaların lojistik kuruluşlarının da daha anlamlı bir hale gelmesini sağlayacaktır.

Seven Rights’in 7 doğru lojistik tanımından yola çıkarak lojistiğin eğitim alanında da bir tanıma ihtiyacının olacağı net bir şekilde görülecektir. Bu 7 doğru tanımını eğitimsel olarak irdelediğimizde aşağıdaki sonuca ulaşılacaktır.

Doğru   Personel

Doğru   Eğitim

Doğru   Branşlaşma

Doğru   Etkinlik Alanları

Doğru   Kadrolaşma/Teşkilatlanma

Doğru   Kullanım

Doğru   Makam- Memuriyet

Bu doğrular prensibi bizi lojistik alanında daha etkin insan potansiyeline ulaştıracaktır.

Uluslararası lojistik arenasındaki hizmet hızının daha bilimsel boyutlarda yerini alacağı da lojistik mühendis ve teknikerleriyle mümkün olacağı muhakkaktır. Ayrıca lojistik anlamda branşlaşmanın da gerçekleşmesiyle lojistik başarı şansı artacaktır. Üniversitelerimizde lojistik konusunun yeniden ele alınarak yeni bilimsel ismine kavuşturulacak bir yapı içine alınması gerekmektedir. Lojistik mühendis ve teknikerleri sayesinde Türkiye’de lojistik kavramı yerine oturacak, hizmet anlayışı, mevzuatı ve uygulamasıyla lojistik emin ellere teslimi yapılacak ve uluslararası lojistikte de kendini yarışabilecek düzeye getirecektir.

Şimdi soruyorum; Lojistik, mühendisliği hak etmiyor mu?