Salgın Döneminde “Ekosistem”in Hakkını Vermek

İşletme jargonunda “ekosistem” benzetmesini genellikle girişimcilik alanında duymaya alışkınız. Buna karşılık ekosistem yaklaşımı tam da içinde bulunduğumuz Covid-19 krizini aşmakta işimize çok yarayacak. Bunu farkında olan işletmeler bu krizden daha kolay çıkacak ve toplumu da sırtlanacak.

Tüm sektörler Kovid-19 salgını ile farklı yüzleşti.

Sağlık Bakanlığı Türkiye’de ilk koronovirüs vakasını açıkladığında tarih 10 Mart 2020 idi. Nisan 2020’ye kadar, yaklaşık bir ay içinde Türkiye ve dünyadaki gelişmelere paralel olarak şirketler hareket planları geliştirdiler. Kriz ortamına uyum sağlamak ve krizi aşmak için şirketlerin tepkileri, sektörlerine de bağlı olarak farklılıklar gösterdi:

  • Üretime ara vermek, çalışanlarını ücretli izne çıkarmak
  • Üretime ara vermek, çalışanlarını işten çıkarmak
  • Üretime ara vermek ve tedarikçileriyle sözleşmelerini iptal etmek (Inditex ve H&M gibi moda devleri Koronavirüs nedeniyle 138 milyon dolar değerinde siparişleri iptal etti.)
  • Uzaktan çalışma sistemlerini hayata geçirerek ofis çalışanlarını evden çalışır hale getirmek (Penti, çeşitli çağrı hizmetleri)
  • Üretim tesislerinde vardiya sistemleri getirmek, kişi sayısını seyreltmek
  • Yeni hizmetler geliştirmek, evlere teslimatı olmayan perakende şirketlerinin yeni teslimat ağı kurması (bazı gazeteler, ya da eskiden teslimat ağı olmayan perakende şirketlerinin örneği gibi)
  • Fabrikaların doğrudan e-satış kanallarını ön plana çıkarması
  • Şirketlerin krizle bağlantılı bazı bayrak ürünlerinin pazarlama çalışmalarına ağırlık vermeleri (Yayla Hazır yemek vb.)
  • Evlere satış ağını genişletme işçi alımı yapmak (Süpermarketler, Migros gibi)
  • Bir yandan kendi operasyonlarının sürekliliğini sağlamaya çalışırken bir yandan da faaliyet gösterdiği toplumda krize karşı önlem alan şirketler (Sağlık Bakanlığı’nın liderliğinde, Biosys’in geliştirdiği yerli mekanik ventilatörün seri üretimi için Aselsan ve Baykar Technologies ile ortak çalışan Arçelik gibi, Üretim hatlarında maske üretimine geçen LC WAIKIKI, THY Tekstil gibi şirketler)
  • Ön satışlar, promosyonlar (TURA TURİZM’in 2021 sonuna kadar yapılacak seyahatler için %50 indirim kuponu satışları, Satınalma Dergisi Dijital üyelik %50 indirim fırsatı gibi)
  • Tedarikçilerine ödemelerini öne çeken ve bu kriz dönemi geçtiğinde de tedarik zincirini sağlıklı şekilde ayakta tutmaya çabalayan markalar

Tedarikçi Ağının Dayanıklılığı

Farklı sektörlerden şirketlerin salgının yarattığı krize karşı ilk yanıtları şirketlerin tedarik zinciri yönetimi konusunda da ipuçları veriyor. Çünkü şirketlerin dayanıklılıkları böyle kriz zamanlarında sınanmış oluyor. Bu krizden tek başına kurtulmaya çalışan şirketler kısa vadeli, siparişleri iptal etmek gibi; çalışanlarını işten çıkarmak gibi tedbirlere başvurduklarında aslında ekosistem mantığından uzaklaşmış oluyorlar. Ekosistem biyolojiden ödünç aldığımız bir kavram aslında.  Ve kısaca organizmaların canlı ve cansız tüm elementlerle arasındaki bağı tarif eder. Ekosistem denince cansız doğal çevre ve üreticiler, tüketiciler ve ayrıştırıcılar gibi bu çevrede yaşamlarını sürdüren canlıların arasındaki ilişki ve etkileşim anlatılır.

İşte şirketlerin içinde faaliyet gösterdikleri ortamı da Biyoloji’den ödünç aldığımız bu kavramla anlatmak istersek ekosistemde her canlı çevre koşullarından etkilenir ve diğer öğeleriyle etkileşim içindedir. Dolayısıyla şirketin tedarikçileri, müşterileri, mevsimlik işçileri ile şu ana kadar kurduğu ilişki bu kriz sırasında çetin bir sınavdan geçiyor.

Ayakta Kalanlar Tedarikçilerini de Ayakta Tutmayı Başaranlar Olacak

Kriz geçtikten sonra ve markalar ve perakendeciler tekrar ticarete başladıktan sonraki süreci de şimdiden planlamak gerekiyor. Kriz sonrası kaç tane fabrika hala iş başında olacak ve üretime yeniden başlamak için hala kriz öncesi işgücüne sahip olabilecek? Krize ilk yanıtlar kadar bu orta vadeli planlama da krizin derinleşip derinleşmemesinde hayati rol oynayacak. O yüzden markaların orta vadede iş sürekliliklerini sağlamaları ve ticarete devam edebilmeleri için kendi işletmeleri kadar iş yaptıkları ekosistemi de ayakta tutma adına adımlar atmaları gerekiyor. Ve bunu gecikmeden hemen bugünden itibaren planlamalılar. Aşağıdaki öneriler nakit akışı konusunda sorunu olmayan kurumsal markalar için değerlendirilebilir.

Öneriler-1

  • Tedarikçilerle sürekli iletişim halinde olunması
  • Tedarikçilerin iş süreklilikleri konusunda eksikliklerin belirlenmesi
  • Eldeki kapasite, teknoloji ya da diğer uzmanlıkları tedarikçilerin iş sürekliliğini sağlayacak şekilde paylaşılması
  • Ön satış sözleşmeleri
  • Tedarikçilere olan ödemelerin gözden geçirilmesi, gerekirse mal teslimatından önce ödeme sistemlerinin geliştirilmesi
  • Rakiplerle ya da farklı sektör temsilcileriyle işbirliği yaparak toplumun karşı karşıya olduğu KOVİD-19 Salgını sorununa çözüm sağlayacak ortak teknoloji; AR-GE , organizasyon atılımları yapmak

Aşağıdaki öneriler nakit akışında sorun yaşayan KOBİler için değerlendirilebilir.

Öneriler-2

  • Kısa vadeli nakit akışını ve tahsilatları gözden geçirilmesi
  • Müşterilerle sürekli iletişim halinde olunması
  • Müşterileri süreç hakkında şeffaf bilgilendirme
  • Ürün ve hizmetleri kısa vadeli kriz ortamına adapte etme; yeni ürün geliştirme
  • Daha sonraki siparişlerde geçerli olmak üzere indirimler (TURA TURİZM bu konuda BtoC bir kampanya ile mesela ileri tarihli tur paketlerini şimdiden %50 indirimli alma şansı veren indirim kuponlarını satışa sunmuştur.)
  • Güzellik Salonu ya da Kuaför gibi mikro bir işletme dahi sürekli müşterilerine sağladığı hizmeti kriz sonrası 1 aylık Abonelik, 10 seans vb. gibi cazip fiyatlarla ileri tarihte vereceği hizmetin ücretini şimdiden tahsil ederek, bu tip paket hizmetler sunarak önümüzdeki belirsiz dönemi aşmak adına nakit akışını iyileştirmeye çalışabilir.

Türkiye Sigortalar Birliği

türkiye sigortalar birliği

Türkiye Sigorta Birliği, üyeleriyle birlikte Korona virüs küresel salgınının getirdiği riskleri ve etkilerini yakından takip etmekte; üzerine düşen sorumluluklar doğrultusunda gerekli adımları atmaktadır. Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanı’mızın başlattığı Milli Dayanışma Kampanyasına 7.295.000 TL destekte bulunulmuştur. Ayrıca, Türkiye sigorta sektörüne ve sigortalılara olumsuz yansımalarını mümkün olduğu ölçüde sınırlı düzeyde tutabilmek, sağlık çalışanlarına destek olabilmek amacıyla, tavsiye niteliğinde kararlar almış olup; bu kararlar aşağıda kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.

Genel uygulamada DASK ve Zorunlu Trafik sigortalarında prim ödemeleri peşin veya kredi kartına genellikle 3 taksit şeklinde tahsil edilmektedir. Üye şirketlerin Nisan ayından itibaren düzenlenecek Zorunlu Trafik Sigortası ve DASK poliçe primlerini kredi kartına 5 taksit olacak şekilde tahsili tavsiye edilmektedir.

Bankaların/kredi kuruluşlarının kredilerini yeniden yapılandırması/geri ödemelerin ertelenmesine yönelik aldıkları tedbirlerle uyumlu olarak; hayat sigorta şirketlerinin, bireysel kredilerle bağlantılı olarak akdedilmiş olan hayat sigortaları kapsamındaki riskler için, kredi süresinin uzadığı poliçelerde erteleme süresi boyunca teminat vermeye devam etmeleri tavsiye edilmektedir.

Sigortalıların Nisan ayı ve devam eden sigorta prim tahsilatlarının ek maliyet alınmadan bir ay ertelenmesi tavsiye edilmektedir.

Sağlık sektöründe hizmet veren sağlık çalışanlarına destek olabilmek gayesi ile sigorta ürünlerinde prim indiriminde bulunulması tavsiye edilmektedir.

Bu tavsiyeler çerçevesinde sigortacılık sektörü, ilgili tüm paydaşlar ve kamu otoritesi ile işbirliği içinde,birlik,beraberlik ve dayanışma ruhuyla, sigortalıların hak mahrumiyetlerine yol açmadan, iş sürekliliğini koruyarak faaliyetlerine devam edecektir.

TSKB’den Koronavirüs Salgınında Üretim Tesislerine Sürdürülebilir Yaşam ve Üretim Önerileri

electrolytic zinc production line
electrolytic zinc production line closeup in lead and zinc smelter

TSKB, tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını sürecinde, sahada çalışmaya ve üretmeye devam etmek zorunda olan şirketler için bir yol haritası oluşturdu.

Aralık 2019’da Çin’de başlayan ve hızla yaygınlaşan Covid-19 (koronavirüs) salgını kısa sürede tüm dünyanın en önemli gündem maddesi haline geldi. Topyekûn mücadeleye tanık olunan bu dönemde en çok ihtiyaç duyulan ise yaşamın ve üretimin en sağlıklı şekilde sürdürülebilirliğini sağlamak.

Köklü bilgi birikimiyle kurumsal bankacılık, yatırım bankacılığı ve danışmanlık alanlarında hizmetleriyle şirketlere her süreçte destek olan TSKB, koronavirüs salgını döneminde toplumsal hayatın devamlılığı için sahada çalışmaya ve üretmeye devam eden şirketler için etkili bir yol haritası çıkardı.

Yedi temel başlıkta toplanan yol haritasını bir infografik haline de getiren TSKB, hazırladığı çalışmada, öncelikle önlemlerin planlama, uygulama ve yürütme süreçlerini bir proje ciddiyetiyle ele alacak ekiplerin kurulmasının önemine işaret ediyor.

“İçinden geçtiğimiz salgın döneminde hayatın devamlılığı, temel ihtiyaçların karşılanması yönünde üretimin sürekliliğinden geçiyor. Bu da ancak çalışan sağlığının etkin şekilde korunması için şirketlerin sistemsel bir bakış açısıyla sorumluluk alması ile mümkün.

-Tesisi içinde ve dışında kullanılacak maskelerin temin edilerek, her çalışanın maskesi olduğundan emin olunması,

-Tüm ofis, fabrika, depoa veya şantiye tesislerinde uzun süreli koruma sağlayan ilaçlama ve temizlik yapılması,

-Dışarıdan sipariş edilen ve depolardan çıkışı yapılan her türlü malzeme ve paketlerin dezenfekte edilmesi,

-Kalabalık şirketlerde ve fabrikalarda çalışma saatlerinin, farklı vardiya kombinasyonlarıyla tekrar oluşturulması,

-Ulaşım servislerindeki insan sayısının azaltılması, gerekirse bu döneme özel servis sayıları ve saatlerinin çeşitlendirilmesi,

-Üretim alanlarına dışarıdan girmesi gereken personel ve müşterilerin öncelikle ellerinin dezenfekte edilmesinin sağlanması ve yakın temastan kaçınılması büyük önem taşıyor.”

TSKB, hazırladığı yol haritasında, şirketlerin kurumsal projeleriyle toplum sağlığına verdiği desteğin de önemine dikkat çekerek şu ifadelere yer veriyor: “Birçok şirket uzaktan eğitim içeriklerini çalışanlarının yanı sıra ailelerin ve hatta tüm paydaşlarının kullanımına açmış durumda. Nakdi ve ayni bağışların yanında, sağlık ekiplerine konaklama olanağı sağlayan oteller, üretim bantlarında maske, sağlık ekipmanı, hijyen malzemesi üretimine geçen markalar, bilgilendirici mesajlarla toplumsal farkındalığı ve motivasyonu artıran şirketler, bu zorlu dönemin hızla geride kalması için sorumluluk alırken, toplumsal dayanışma açısından da örnek teşkil ediyor.”

Siber Suçlular, Bu Kez Türkiye’de E-Devlet Kullanıcılarını Hedef Alıyor

Zor zamanlarda kişilerin ihtiyaç ve meraklarından fayda çıkarmaya çalışan siber suçlular, bu kez cep telefonlarından e-devlet işlemi yapmak isteyen kullanıcıları hedef aldı. Siber güvenlik kuruluşu ESET, kullanıcıların kredi kartı bilgilerine ulaşmayı amaçlayan sahte e-devlet uygulamaları tespit etti.

Geçmişte de resmi kuruluşların sitelerini taklit ederek, oltalama (phishing) çabalarıyla vatandaşları dolandırmaya çalışan siber suçlular, bu kez sahte e-devlet hesaplarıyla amaçlarına ulaşmaya çalışıyor.

Antivirüs ve internet güvenliği kuruluşu ESET’in kıdemli güvenlik araştırmacısı Lukas Stefanko, Türkiye’de e-devlet kullanıcılarını hedef alan bir oltalama çabası tespit etti. Stefanko’nun tespitlerine göre siber suçlular, sahte e-devlet site ve uygulamalarla vatandaşların kredi kartı bilgilerine ulaşmaya çalışıyor.

Dolandırıcılar büyük ihtimalle, çeşitli geri ödemelere ilişkin beklenti veya maske dağıtımının e-devlet üzerinden yapılacağı bilgileri nedeniyle bu alana yönelik yoğunlaşmadan fayda çıkarmaya odaklandı.

Oltalama saldırısı nasıl çalışıyor?

E-devlet kullanıcıları bu oltalama (phishing) saldırısında genellikle “aidat iade işlemleri“ gibi muğlak ifadelerle sahte e-devlet sitelerine yönlendiriliyor. Burada, Android sistemli cep telefonu kullanıcıları hedef alınıyor. Söz konusu sahte web sitelerinde, kişiden para iadesi yapılabilmesi için kişisel bilgiler isteniyor.

Daha sonra bu site üzerinden işlem yapılamadığı, iki faktörlü doğrulama için gelen SMS sisteminin çalışmadığı belirtiliyor ve kullanıcıdan cep telefonuna e-devlet uygulaması indirmesi isteniyor. Böylece çift faktörlü koruma sistemi bypass edilmeye çalışılıyor.

Ancak kullanıcının yönlendirildiği Android cep telefonu uygulaması da aslında sahte. Vatandaşların karşısına “e-Devlet Kapısı Online Aidat İade Sistemi“ gibi sayfalar çıkıyor ve burada eksik kalan bilgilerin doldurulması isteniyor.

TC Kimlik No, ad soyad, kredi kartı numarası son kullanma tarihi, hatta kart limiti bile talep ediliyor. Tüm bu bilgilerle siber suçlular, kullanıcıların kredi kartından faydalanabilmelerine yönelik kapıyı açmış oluyor.

Hackerler büyük ihtimalle yerli

ESET’in ulaştığı teknik verilere göre, bu oltalama kampanyası twitter reklamları üzerinden yayılmış görünüyor. Domain adresi Türkiye dışını göstermekle birlikte saldırı paketindeki çeşitli detaylar, bunun Türk hackerler tarafından hazırlanmış bir siber saldırı dalgası olduğu izlenimini veriyor.

Nasıl korunmalı?

ESET Kıdemli Güvenlik Uzmanı Lukas Stefanko, phishing kurbanı olmamak için internet kullanıcılarına şu önerilerde bulundu:

  • Özellikle bu zor zamanlarda kart aidatı, aidat iade sistemi gibi konularda size ulaşacak tekliflere temkinli yaklaşın.
  • Kamu ve online bankacılık ile ilgili girmek istediğiniz sitenin adını, adres çubuğuna (URL) kendiniz yazın. Arama motorundan çıktıysa da girmek istediğiniz yer olduğundan emin olun, adı kontrol edin.
  • E-kapim, e-kapim-online, e-kapim-portalgiris gibi yanıltıcı isimli sitelerden uzak durun.
  • Güvenliğinden ve meşruluğundan şüphe duyduğunuz online formlara asla hassas bankacılık bilgilerinizi girmeyin.
  • Yalnızca bankanızın resmi sitesiyle bağlantılı mobil bankacılık uygulamalarına güvenin.
  • İndirmek istediğiniz uygulama tarafından istenen izinlere dikkat edin. Uygulamanın işlevleri için gereksiz görünüyorsa, uygulamayı indirmekten kaçının.
  • Bilgisayar, tablet veya telefonunuzun işletim sisteminin güncel olmasına, yamaların yapılmış olmasına dikkat edin.
  • Mutlaka profaktif bir antivirüs, internet güvenliği ve mobil güvenlik çözümü kullanın.
  • Google Play veya diğer saygın uygulama mağazalarına bağlı kalın. Bu mağazalar zararlı uygulamalardan tamamen arınmış olmayabilir, ancak çok daha güvenlidirler.
  • ESET kullanıcıları, kimlik avı saldırıları ve Phishing çabalarına karşı korunuyor.

Covid-19 Salgını Sektörleri Nasıl Etkiledi?

business
modern business center in hongkong

 

Tüm dünyada etkisi hissedilen ve Türkiye’deki yaşamı da durma noktasına getiren koronavirüs salgını sonrasında değişen yaşam tarzı ve tüketici alışkanlıkları satın alma tercihlerini de etkiledi.

Deloitte Danışmanlık ekibi tarafından hazırlanan “Küresel Covid-19 Salgını’nın Türkiye’de Farklı Kategorilere Etkileri Raporu”na göre, uzaktan eğitim ve çalışma, ulusal market zincirleri, sağlıklı ürünler ve hobi siteleri etkileşimlerini artırırken; özel sağlık kurumları, havayolu şirketleri, emlak ve otomobil satışları, otel ve konaklama şirketleri ile kültür sanat faaliyetleri salgından negatif yönde en çok etkilenen kategoriler oldu.

Tüm dünyayı etkisi altında alan, sosyal ve ekonomik hayatı durma noktasına getiren Covid-19 salgını, yaşam tarzı, iş yapış şekilleri ve alışkanlıklarımızı ciddi oranda değiştirdi. Bu değişim, bazı kategorilere pozitif etkileşim getirirken bazı kategoriler için negatif bir etki yarattı.

Deloitte Danışmanlık ekibinin hazırladığı “Küresel Covid-19 Salgını’nın Türkiye’de Farklı Kategorilere Etkileri Raporu”, 42 alt kategoride sektörlerin salgından etkilenme oranlarını ve tahmini toparlanma hızlarını ortaya koydu.

Uzaktan eğitim ve çalışma 15 kat, ulusal marketler 2 kat fazla etkileşim gösterdi

Virüsün yayılımını durdurmak için alınan önlemler sonrasında eğitim ve çalışma hayatının eve kaymasıyla beraber Skype, Zoom ve EBA gibi video konferans ve uzaktan eğitim sistemleri 15 katlık bir büyüme ile diğer kategorilerden ayrıldı. Bu kategorideki en hızlı gelişimi ise MEB’in uzaktan eğitim sistemi olan EBA gösterdi.

Evde yaşamanın bir diğer gereksinimi olan online alışveriş sonrasında, uzaktan gıda alışverişleri hızlı bir şekilde artış gösterdi. Bu kategoride ulusal marketler, indirim marketlerine oranla dijitalleşme yatırımları, kuvvetli lojistik ve eve dağıtım altyapıları ve e-ticaret deneyimleri ile 2 kata yakın etkileşim artışı gösterdi.

Sağlıklı beslenme ve bağışıklığı güçlü tutmanın daha da önemli olduğu bu dönemde, tüketiciler, vitamin, bal ve aktar ürünlerine yönelmesi sonucunda sağlıklı ürünler kategorisi de yükselişte olan kategoriler arasında yer aldı.

Örgü ve el işi gibi hobi siteleri evde daha fazla vakit geçiren tüketicilerden yüksek ilgi gördü.

İnternet TV hızlı yükselirken, kıyafet-ayakkabı kategorisi agresif indirim kampanyaları ile büyüdü

Salgın sonrasında en hızlı yükselen bu kategorileri, internet- TV, medya, evcil hayvan, oyun ile kıyafet ve ayakkabı kategorileri takip ediyor. Salgının gündem olmaya başladığı ikinci hafta düşüş yaşayan kıyafet-ayakkabı kategorisi, agresif indirim kampanyaları ile son iki haftada yükselen bir trend göstermesine karşın, sosyal etkileşimin sınırlandığı bu dönemde bu artışın geçici olma riski de bulunuyor. E-ticarete erken uyum sağlamış firmalarsa, yaşanan süreçten daha az etkileniyor.

Çocuk ve bebek ürünleri kategorisiyse, bez, mama, ıslak mendil gibi hızlı tüketim ürünleri özellikle büyük boy paketlerle ilgi görürken; bebek arabası gibi dayanıklı ürünlerin tercihinde düşüş yaşanıyor.

İndirim marketleri hazırlıksız yakalandı

Pozitif büyüme gösteren son bölümdeyse kişisel bakım, iç giyim, kozmetik, kitap, akaryakıt ve indirim marketleri yer aldı. Son yıllarda ulusal zincirlere karşı agresif mağazalaşma atağıyla hızlı büyüme sürecine giren indirim marketleri, salgın döneminde talebin hızlıca dijital kanala kaymasına hazırlıksız yakalandı.

Mart ayının ilk haftalarında petrol fiyatlarındaki küresel düşüşün de etkisiyle akaryakıt firmalarının etkileşimleri hızlı bir şekilde artarken, ayın ikinci yarısında girdiği düşüş trendinin ticari ve sosyal hayatın durgunlaşmasıyla devam etmesi bekleniyor.

Sosyal medyanın penetrasyonu sınırlı kaldı

Geleneksel medya kanallarından 3 kattan daha fazla etkileşime sahip sosyal medyanın, salgın dönemindeki performans artışı sınırlı oldu.  Genç nüfusu ile sosyal medya penetrasyonu zaten yüksek olan Türkiye’de, salgın döneminde etkileşiminde büyük bir artış olmazken,  Twitter en pozitif ayrışan platform olarak öne çıktı. Ev gereçleri, yapı malzemeleri ve elektronik eşya kategorilerinde sınırlı bir pozitif yansıma gözlendi.

Liglerin başlamasıyla bahis ve spor medyasında daha hızlı bir toparlanma öngörülüyor

Salgının yayılmasına paralel olarak kamu randevu taleplerinde ve özel hastane etkileşimlerinde istikrarlı bir azalma gerçekleşti. Özel sektördeki negatif kayıpların kamuya göre daha az olduğu gözlenirken, bu negatif trendin yavaşlayarak devam etmesi bekleniyor.

Ev temizliği, oto kiralama, nakliye ve tamirat gibi hizmetler veren platformların etkileşimleri, tüketicilerin hastalık bulaşma riskini azaltmak ve tasarruf yapmak amacıyla ihtiyaçlarını ötelemelerine bağlı olarak sert bir düşüş gösterdi. Negatif trendin salgın döneminde devam etmesi öngörülüyor.

Spor medyası, mücevher, bahis, ulaşım kanalları, kültür sanat faaliyetleri, otel ve konaklama salgının negatif etkisini en fazla hisseden kategorilerin başında yer alıyor. Bahis ve spor medyasının, liglerin başlamasıyla birlikte, diğer sektörlere göre daha hızlı toparlanması bekleniyor.

Otomobil ve emlak yatırımları erteleniyor, ithalat azalıyor

Ev, işyeri, arsa kiralama ve satış yapılan sitelerde Mart ayı başıyla başlayan negatif trend, ayın ikinci yarısında hızlanarak devam etti. Tüketicilerin risk algısının artmasıyla birlikte uzun dönemli bir yatırım olan emlak kategorisinde etkileşimin daha da azalması beklenirken, benzer durum otomobil satışlarında da gözleniyor. Otomobil satış sitelerinin de etkileşimleri aynı haftalarda emlak kategorisinden daha fazla oranda azaldı.

Havayolu kategorisinde mart ayında başlayan negatif eğri, seyahat kısıtlamalarıyla beraber giderek artış gösteriyor.

Uluslararası pazaryerlerinin yurtdışı sitelerinden yapılan ithalat talebinin Mart’ın son haftalarında sert bir şekilde düştüğünü gözlemliyoruz. İthal edilen ülke fark etmeksizin gördüğümüz bu düşüşün tüketim ürünleri ithalatı için öncü bir gösterge olduğunu ve ithalatta önümüzdeki aylarda paralel bir düşüş göstermesi bekleniyor.

Yemek sipariş sitelerindeki negatif trendin daha hızlı toparlanması bekleniyor

Ticaret hayatının yavaşlamasına paralel olarak kariyer siteleri, kurumsal hizmetler ve yemek sipariş sitelerinde de azalış dikkat çekiyor. Eve azalan siparişler sonrası tarif sitelerinin trafikleri 3-4 kat arttı. Evde yemek yapma trendine paralel olarak dayanıklı tüketim ürünlerindeki talebin küçük ev aletlerine (su ısıtıcı, mixer, mini-fırın vb) kaydığı gözlemlendi, makarna, maya, kabartma tozu gibi ürünlerin talebi hızlı artış gösterdi. Bu ürünlerdeki doygunluğa yaklaşıldığını ve trendin yavaşlaması öngörülüyor.

Sosyal etkileşimin azalmasından en fazla etkilenen sektörlerden birisi de cinsel sağlık ürünleri oldu. Kondom gibi ürünlere olan talepteki azalış trendinin devam etmesi bekleniyor.

Kamu hizmetlerinde Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlıkları pozitif ayrıştı

Sosyal ve ticari hayatın yavaşlaması, belli kamu hizmetlerinin azaltılması ile başta e-devlet olmak üzere kamu hizmet platformlarının etkileşimleri azalırken, Sağlık ve Eğitim Bakanlıkları diğer kurumlardan pozitif ayrışıyor.

Mobilya, pazaryeri, spor alışverişlerinde sınırlı da olsa bir negatif etki görülürken, en hızlı toparlanma pazaryerlerinde bekleniyor.

Bankacılık ve kargo taşımacılığında negatif etki sınırlı kaldı

Ticari hayatın yavaşlaması (ör. sigorta, vergi sistemleri ve ihale portalleri etkileşimleri %30-40 azaldı) bankacılık kategorisinde negatif ayrışma yarattı. Her ne kadar bireysel dijital bankacılık etkileşimleri çok azalmasa da, ticaretin yavaşlamasıyla ticari bankacılık faaliyetlerinin yavaşlaması negatif bir etki yarattı. Bunun yanında, tüketicilerin evde toplu alışverişler yapması işlem adetlerini artırıyor.

Pazaryerlerinin performansları farklılık gösteriyor. Örneğin, tüketim ürünleri satanlarda etkileşim artsa da emlak/araba satışlarındaki sert düşüş genel olarak sektörün negatif performans sergilemesine sebep oluyor. Pazaryerlerinin etkileşimindeki düşüş ve firmaların kendi lojistik imkanlarını da seferber etmeleri kargo firmalarının etkileşimini az da olsa negatif etkiliyor.

Farklı seviyelerde özel ve kamu eğitim kurumları etkileşimleri incelendiğinde Mart’ın ilk haftalarında okullara ve üniversitelere ara verilmesiyle etkileşimlerde görülen düşüş, son haftalarda telafi edildi. Özel ve kamuda tüm seviyelerde uzaktan eğitimin yaygınlaşması ile eğitim kurumlarının trendi kuvvetli bir şekilde pozitife çevirmesi bekleniyor.

Deloitte Şirket Ortağı Hakan Göl: “Sürece hızlı adapte olan firmalar başarılı oldu”

Salgın süreci öncesi ve sırasındaki iyi uygulamaları değerlendiren Deloitte Şirket Ortağı Hakan Göl, normal zamanlarda iş süreçlerinde yaşanan sıkıntıların çözümü için yatırım yapan firmaların yanı sıra, salgın sürecinde değişen beklenti ve taleplere hızlı adapte olan firmaların bu süreci başarıyla geçirdiğini söyledi.  Hakan Göl sözlerine şöyle devam etti:

“Kurumsal hizmet ve ürün satışı yapan firmalar evden çalışmanın artması ve ticaretin yavaşlamasıyla bu dönemde tüketici ürün ve hizmetlerine yönelerek trendi tersine çevirmeyi başardılar. Talepte sert düşüş yaşayan firmalarsa, tüketicileriyle olan bağlarını ücretsiz içerik ve webinarlar ile korumaya çalışıyor.

Gıda dışı birçok tüketim ürünü kategorisinde ilk haftalardaki negatif dalga, mart ayının sonlarına doğru agresif indirim kampanyaları, ücretsiz teslimat ve değişim garantisi gibi yüksek faydalar ile tersine döndü.

El değmeden paketleme, temiz paketleme malzemeleri, günlük temizlenen teslimat araçları ve maske, eldiven gibi koruma önlemleri alan dağıtım personeli gibi uygulamalar müşterilerin hijyen endişelerini azaltmada yardımcı oldu.

Hızlı yükselen e-ticarete hazırlıksız yakalanan firmalarda sipariş takip ve teslimat süreçlerinde yaşanan yoğunluk müşteri kayıpları meydana getirdi. Sipariş ve teslimat süreçlerinin tamamen dijitalleşmesi ya da bu alanda üçüncü parti desteği alan firmaların daha başarılı bir şekilde ayrıştığını gözlemlemekteyiz. Efsane Cuma gibi yoğun satış dönemlerinde yaşanan kapasite sıkıntıları ve müşteri memnuniyetsizliklerini çözmek için kendi dağıtım ağına ve ekiplerine yatırım yapan firmalar bu yatırımlarının karşılığını salgın sürecinde almışlardır.”

Raftaki Ambalajlar Hijyenik Mi?

Factory worker loading packed juice bottles on forklift
Factory worker loading packed juice bottles on forklift in factory

Raftaki ambalajlar 200 derecede dezenfekte ediliyor.

Kovid-19 salgınıyla marketlerdeki ambalajlı ürünlerin hijyenine yönelik merak da artıyor. Türkiye’de ambalaj sanayide üretim sırasında 150-200 derecelik ısıyla dezenfeksiyon işlemi yapılıyor. İzole üretimle marketlerdeki rafa gelene kadar ürünlerin ambalajları tamamen hijyenik olarak sunuluyor. Türkiye’de iki fabrikayla üretim yapan global ambalaj devi Saica Pack’e göre yiyecek-içecek ve temizlik ürünlerine yönelik talep yüzde 45 arttı…

Dünyayı saran Kovid-19 (Koronavirüs) salgını tüketicilerin paketli ürünlere yönelik hijyen merakını da artırdı. Marketlerdeki ambalaj ve oluklu mukavva paketler tamamen hijyenik yöntemlerle üretiliyor. Ambalajlar tamamen izole tesislerde 150-200 derecelik ısıyla hijyenik olarak sunuluyor. Türkiye’de iki fabrikayla üretim yapan global ambalaj devi Saica Pack’in Türkiye Genel Müdürü Akın Burak Önder, bir ürünü başka bir noktaya iletmek için en çevreci ve hijyenik ürünün oluklu mukavva olduğunu vurguluyor. Önder, Kovid-19 sürecinde tüketicilerin merak ettiği hijyen tedbirlerini şöyle anlatıyor:

200 derecede üretiliyor:

Oluklu ambalajda kullanılan kağıtlar 150-200 dereceye çıkan ısılarla üretiliyor. Bu yükseklikte bir ısı hijyen için gereken donanımı sağlıyor.

Fabrikalar izole edildi:

Fabrikalarda mevcut olan gıda güvenliği standartları bu süreçte daha da güçlendiriliyor.

Üretim yapılan fabrikalar dış dünya ile izole ediliyor.

En çok gıda ve hijyen satışı artıyor:

Pandemi sonrası en çok yiyecek-içecek ve temizlik ürünlerine yönelik talep arttı. Bu dönemde gıda ve temizlik ürünlerine yönelik talep yüzde 45 arttı.

Ahşap ambalaj yerine karton:

Hal ve marketlerde öncelikle ahşap ambalajdan karton ambalaja geçiş yapılması gerekiyor. Ürünün tazeliğini ve hijyenini koruyacak paket çözümleri sunulmalı.

Kullan-at kutu üretimi arttı:

Saica Pack Sakarya fabrikasında tasarım ödülü alan kullan-at konik yiyecek kutularının üretim kapasitesi artırılıyor.

İstihdamı artırıyor:

Saica Pack, Eskişehir ve Sakarya fabrikalarında 300 kişiye istihdam sağlarken istihdamı artırma konusunu da gündeme alıyor.

İstismar Kitleri, Gözde Siber Saldırı Aracına Dönüştü

Siber güvenlik kuruluşu ESET, koronavirüs günlerinde siber suçluların yoğun olarak odaklandıkları teknik saldırı yöntemlerinden biri olan ‘istismar kitleri‘ne (exploit kits) dikkat çekiyor. Çeşitli yollardan bulaşabilen bu kitler, sisteme esas zararı verecek kodu göndermeden önce bilgisayardaki açıkları tarıyor. Siber suçlu, daha sonra saldırısını bu açığa göre düzenliyor. ESET, güvenlik yazılımlarındaki istismar engelleyici (Exploit Blocker) modülüyle bu tür saldırıları engelliyor.

Koronavirüs günlerinde siber suçlular, geçmişte kullandıkları pek çok bulaştırma teknolojisini yeniden ve daha sık kullanır oldular. Siber güvenlik kuruluşu ESET’in tespitlerine göre global düzeyde ‘koronavirüs‘ (coronavirus) etki alanına odaklanan istismar kitleri, bu dönemin gözde saldırı tekniğine dönüştü.

İstismar kitleri nedir?

İstismar kitleri (exploit kits); web sayfası, yaygın web tarayıcı ya da belge görüntüleyici yazılımlardaki güvenlik açıklarını suistimal etmek için kullanılan kötü amaçlı kodlardan oluşur. Çoğu istismar kiti, bulaştığı sistemde ilk olarak kurbanın cihazını tarar ve esas saldırı için savunmasız yazılım sürümlerini hedef alır.

İstismar kiti, sistemdeki açığı belirlediğinde siber saldırgan nihai amaç olarak bilgisayara, hedefine yönelik zararlı yazılımı göndermeye devam edebilir. Elbette sistem, çok katmanlı bir güvenlik çözümü ile korunmuyorsa.

İstismar kitleri nerede bulunur? Sıradan kullanıcı farkına varır mı?

İstismar kitleri genellikle güvenliği ihlal edilmiş ya da kötü amaçlı web sitelerinde ve hatta yasal reklam ağları aracılığıyla sunulan kötü amaçlı reklamlarda barındırılır. Ziyaret ettiğiniz bir sitedeki kötü amaçlı kodun, suistimal edebileceği güvenlik açıkları olup olmadığını görmek için cihazınızı taraması, kullanıcının bilgisi dışında gerçekleşir. Dahası, bilgisayar korsanları, internet kullanıcılarını kötü amaçlı sitelere çekmek için yem olarak hakkında çok konuşulan konulardan yararlanmayı tercih eder. Özellikle şu dönemde ESET araştırmacıları, siber suçluların ‘koronavirüs‘ konusunu kullandıkları çok sayıda kötü amaçlı site saptıyor.

Yamalı olmayan eski sürüm yazılımlardan faydalanırlar

Ne yazık ki, kullanıcılar genellikle çeşitli yazılımların yamalı olmayan eski sürümlerini kullanarak, istismar kitlerine saldırı yapma fırsatı vermiş oluyor. Savunmasız yazılımlar arasında genellikle popüler internet tarayıcıları ve eklentileri yer alıyor. Adobe Flash, Adobe Reader, Java ve Microsoft Office uygulamaları bunlardan sadece birkaçı olarak öne çıkıyor.

Neyse ki tarayıcılardaki saldırı yüzeyini en aza indirgemek için sektörde bazı çalışmalar sürdürülüyor. Bunlar arasında güvenlik açıklarına karşı yamaların daha hızlı sağlanması ve kronik sorunlu istemci yazılım bileşenlerinin kademeli olarak kullanımdan kaldırılması yer alıyor.

Web sitesi ziyaretçileri için güvenlik, yamalarla başlar

Kullanıcılar, güvenlik açıklarına karşı yama uygulama konusunda dikkatli olmalı. Hem şirketlerin hem de bireysel kullanıcıların Chrome, Firefox, Edge, Internet Explorer ve Safari gibi popüler tarayıcılara ait güncellemeleri daha iyi yönetmek için kullanabilecekleri pek çok seçenek var. İyi yama uygulamasına ek olarak, antivirüs veya internet güvenliği çözümünüzde, istismar türü davranışlara karşı kullanılan tüm koruyucu katmanların etkin olduğundan da emin olmanız önemli.

ESET İstismar Engelleyici (Exploit Blocker)

İstismar Engelleyici modülü, ek bir koruma katmanı olarak ESET’in tüm bireysel güvenlik yazılımlarında ve kurumsal uç nokta ürünlerinde yer alıyor. Otomatik olarak devrede bulunan bu modül, bir istismarın varlığını gösteren şüpheli etkinliklere karşı çalışma sürecinin davranışını izliyor. İstismar Engelleyici, şüpheli bir süreç saptarsa bu süreci derhal durdurabiliyor. Böyle bir modüle sahip olmanın avantajı, istismarı tanımlayan genel davranışa karşı koruyucu bir katman sağlamasıdır. Bu ise, bilgisayar suistimallere karşı savunmasız olsa bile kullanıcının bir istismar kitinden korunabileceği anlamına geliyor.

Hububattan Mart Ayında Yüzde 120’lik Artış

Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, yüzde 120’lik artışla ihracatını 56 milyon dolara çıkararak Mart ayının artış rekormeni oldu.

Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Terci, 2019’da ihracatlarını yüzde 10 artırarak 443 milyon dolara çıkardıklarını hatırlattı.

“Geçen seneyi 12 birlik arasından ihracatını en fazla artıran birlik olarak geride bıraktık. 2020’ye aynı hızla devam ediyoruz. Koronavirüs salgınının gıda başta olmak üzere birçok üründe lojistik hizmetlerinde tedarik sorunlarına neden olmasına rağmen Mart ayı ihracatımızı yüzde 120 yükselterek 56 milyon dolara çıkardık. Türkiye geneli Ocak-Mart döneminde geçen sene 1,7 milyar dolar olan hububat bakliyat yağlı tohumlar ve mamulleri ihracatı yüzde 6 yükselerek 1,8 milyar dolara çıktı. Ege Bölgesi’nde ise geçen sene Ocak-Mart döneminde 94 milyon dolar olan hububat, bakliyat ve yağlı tohumlar ihracatı bu dönem yüzde 41 artarak 132 milyon dolara ulaştı.”

Bitkisel yağ lider, çikolata ikinci

Terci, haşhaş tohumu ihracatının 1 Temmuz 2019’dan 31 Mart’a kadar olan dönemde yüzde 150’lik artışla 30 milyon dolardan 75 milyon dolara ulaştığını söyleyerek, “Yılın ilk çeyreğınde bitkisel yağ ihracatımız yüzde 64’lük artışla 67 milyon dolara, çikolata ihracatı yüzde 28’lik gelişimle 12 milyon dolara yükseldi. Yağlı tohumlar ise 11,3 milyon dolar, hububat ve mamulleri 11 milyon dolar, yem ihracatımız yüzde 128’lik artışla 9 milyon dolar oldu. Değirmencilik ürünleri yüzde 76 artarak 7,6 milyon dolara, baharat ihracatı ise 6,7 milyon dolar, bakliyat ihracatı yüzde 39’luk artışla 1,3 milyon dolara ulaştı.” dedi.

Hindistan, Güney Afrika ve Çin’e rekor artış

Mustafa Terci, Ocak-Mart döneminde Türkiye’nin ihracatında ülke bazında yüzde 52’lik payla Irak’ın ilk sırada yer aldığını, en çok ürün satılan diğer ülkelerin ABD, Yemen, Suudi Arabistan ve Suriye olduğunu söyledi.

“Ege Bölgesi’nden ise 121 ülkeye ihracat gerçekleştirildi. İlk 10 ülke arasında; 22 milyon dolarla Cezayir, 10 milyon dolarla Yemen, 7 milyon dolarla Tunus, 6 milyon dolarla Suudi Arabistan, 5 milyon dolarla Almanya, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri ve Libya, 4 milyon dolarla Angola ve Avustralya yer alıyor. En fazla ihracat artışı kaydettiğimiz ülkeler ise Cezayir, Libya, Angola başta olmak üzere yüzde 796’lık artış ve 3 milyon dolar ile Hindistan, yüzde 1170’lik artış ve 2 milyon dolar ile Güney Afrika, yüzde 449’luk yükseliş ve 1 milyon dolar ile Çin.”

İhracat artarak devam edecek

Çin’den başlayıp dünyaya yayılan küresel koronavirüs salgınının hububat ve bakliyat başta olmak üzere gıdanın hayati önemde olduğunu bir kez daha gösterdiğine değinen Terci şöyle devam ettii:

“Türkiye büyük potansiyeliyle şanslı ülkelerden biri. Bakanlıklarımızın salgına karşı aldığı tedbirler, sınırlardaki kontrollü geçişler, tampon bölge uygulaması, temassız ihracat, Türkiye’de üreticilere verilen desteklerle ürünlerimizi dünyanın birçok ülkesine göndermeye devam ediyoruz. Tarım Bakanımız Bekir Pakdemirli’nin geçtiğimiz günlerde açıkladığı 21 ilde çiftçiye tohumun yüzde 75’inin hibe edilmesi desteği tarımda üretimin artmasını sağlayacak. Aynı zamanda “Bitkisel üretimin geliştirilmesi” programıyla da hububat, baklagil ve yağlı tohumlu bitkiler gibi stratejik ürünlerde rekolte artışı sağlanacak. İhracatımızın artarak devam edeceğine inanıyorum.”

Covıd-19 Sürecinde Girişimcilerin Süreç Yönetimini ve Beklentileri Araştırıldı

“Girişimci Müşteri Kaybı Konusunda Endişeli, Çözüm Olarak Hibe Desteği Öneriyor… ”

Endeavor Türkiye, COVID-19’un girişimcilere etkilerini ölçmek amacıyla Nisan başında bir anket gerçekleştirdi. Yaklaşık 250 girişimcinin katıldığı online ankette katılımcılara, COVID 19 salgını sonrasında ticari hayatlarının nasıl etkileneceğine ilişkin sorular soruldu.

Gelen yanıtlara göre süreçte girişimcilerin en büyük endişesinin yüzde 70 ile müşteri kaybı ve yeni müşteri bulamama olduğu ortaya çıktı. Müşteri kaybını yüzde 49 ile ödemelerin gecikmesiyüzde 37 ile fon sürecinin sekteye uğramasıyüzde 27 ile yerel ve uluslararası ulaşımın kısıtlanması/önemli toplantıların ertelenmesi, yüzde 25 ekiplerin yönetimi/ çalışan güvenliği ve yüzde 23 ile tedarik zincirinde aksamalarizledi. Öte yandan COVID-19 sürecinin geçmiş krizlere göre benzersiz olması ve gelecek öngörüsünün yapılamaması da katılımcıları endişelendiren konular arasında.

Girişimcilerin yüzde 70’i, 2020 kar hedeflerinde azalma beklerken, yüzde 65’i giderlerini kısmak için şimdiden önlemler almaya başladığını ifade ediyor. Hangi giderlerin kısılacağı sorulduğunda ise yüzde 50 ile operasyonel giderler birinci sırada yer alıyor. Operasyonel giderleri yüzde 40 ile pazarlama giderleri, yüzde 29 ile ödemelerin ertelenmesi, yüzde 12 ile çalışma saatlerinin düzenlemesi ve yüzde 10 ile üretim kısıtlaması takip ediyor.

Bu zor durumu atlatmak için önerileri sorulduğunda ise katılımcıların yüzde 73’ü devlet hibe desteğinin faydalı olacağı görüşünde birleşiyor. Öte yandan yüzde 67’si vergi muafiyeti, yüzde 36’sı banka kredisi, yüzde 19’u mentörlük desteği öneriyor.

Girişimciler evden çalışmaya da hızlı adapte olmuş görünüyorlar. Şirketlerin yüzde 90’u evden çalışmaya geçerken, geri kalanlar ise bir iki haftaya geçme planları yapıyorlar. Genel olarak, evden çalışmanın şirket verimliliğine katkısını olumlu olarak değerlendiriyorlar.

Girişimciler mevcut durumun devam etmesi halinde kaynaklarının tükenmesinden de endişeli. Girişimcilerin yüzde 27’si en fazla 1-3 ay dayanabileceğini belirtirken, yüzde 36’sı 3 -6 ay, yüzde 26’sı ise 9 aydan az dayanabileceğini söylemiş.

Anketi birçok farklı sektörden girişimciler yanıtladı. Ticaret, perakende, kurumsal yazılım teknolojilerinin yanı sıra, oyun/e-spor, turizm, reklam/medya gibi sektörlerden de katılımlar oldu. Katılımcıların yüzde 65’ten fazlasının şirket yaşı 5’ten küçük ve büyük çoğunluğu 25 kişinin altında çalışan sayısına sahip.

Endeavor Türkiye’den Girişimcilere Öneriler….

“Bu Dönemde Ayakta Kalan Güçlenecektir”

Son dönemde yaşananlar tüm sektörler gibi girişimcileri de oldukça etkiledi. Bir yandan ticari zorluklarla boğuşan, bir yandan da çalışanların moralini yüksek tutmaya çalışan girişimciler oldukça zorlu bir dönemden geçiyorlar. Fakat olumsuzlar kadar olumlu gelişmeler de oluyor. Bu gelişmeler doğrultusunda online kanallara yönelen iş geliştirmeye odaklanan veya hemen harekete geçerek değişime adapte olmaya odaklanan girişimciler de mevcut. Süreci değerlendiren Endeavor Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Emre Kurttepeli bu dönemde girişimcilere 6 maddelik önerilerini şöyle sıralıyor:

  • İlk önceliğinizin çalışma arkadaşlarınız ve müşterilerinizin sağlık ve emniyeti olması gerekiyor. Bundan hiçbir durumda taviz vermeyin.
  • Bu kriz döneminde nakit akışı, karlılıktan veya büyümeden çok daha önemli. Hızla nakit akışı yönetimine geçin. Küçülüp ayakta kalmak, küçülmeden şirketinizi kapatmaktan her zaman daha iyidir.
  • Şu anda masraf kısmak kaçınılmaz. Geçmiş krizlerin bize verdiği derslerden biri, masraf kısmak konusunda en hızlı davrananın ayakta kaldığı. Unutmayın ki böyle dönemlerde, ne kadar zor olsa da masrafları düşürmek finansal kaynak bulmaktan çok daha kolay ve hızlıdır.
  • Her gider eşit değildir. Giderleri düşürürken miktardan ziyade stratejik (core-competency) olup olmadığına bakın. Stratejik giderler en son kısılacak olanlardır çünkü kriz sona erdiğinde ve yeniden büyüme dönemi başladığında bu giderlere tekrar ihtiyacınız olacak.
  • Tahsilatlarınıza çok dikkat edin, onları yakından takip edin.
  • Bu dönem sonunda ayakta kalanlar daha da güçlenecekler. Yani bu dönemi atlatınca öncesinden daha iyi günler sizi bekliyor. Bunu aklınızdan hiçbir zaman çıkarmayın.

PEPSICO Türkiye’den Covİd-19’la Mücadeleye 12 Milyon TL’yi Aşan Katkı

PepsiCo, COVID- 19’un toplum üzerindeki etkilerini azaltmak üzere yapılan çalışmalar kapsamında Türkiye’ye 12 Milyon TL’nin üzerinde katkıda bulunacağını açıkladı.

PepsiCo, COVID- 19’un toplum üzerindeki etkilerini azaltmak üzere yapılan çalışmalar kapsamında Türkiye’ye 12 Milyon TL’nin üzerinde katkı yapacağını açıkladı. PepsiCo Türkiye, geçen hafta PepsiCo Vakfının, toplulukların bu krizi aşmalarına yardımcı olmak amacıyla küresel düzeydeki programlara yapacağını bildirdiği 45 milyon Dolar değerindeki desteğe ilave edilen fonla, ‘Yemek Ver Umut Ver’ girişimi çerçevesinde risk altındaki gruplara temel gıda ulaştırılmasına yardım edecek.

PepsiCo Türkiye’de, risk altındaki ihtiyaç sahiplerine gıda bankaları aracılığıyla 12 Milyon TL’yi aşan değerde temel gıda ve temizlik malzemesi yardımında bulunacak. Bu destekler Türkiye genelinde 3 milyondan fazla kişiye ulaşacak.

PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Ece Aksel şöyle dedi: “Bu olağanüstü dönemde en büyük önceliğimiz insanlarımızın sağlığı. PepsiCo olarak, gıda konusundaki uzmanlığımızı kullanarak ulusal yardım girişimlerine destek oluyoruz. Temel gıdaya ihtiyacı olan insanlarımızın, bu dönemi daha kolay atlatmalarını sağlayacak şekilde gıdaya erişimlerine katkıda bulunmak istedik. Farklı gıda bankaları aracılığıyla Türkiye’nin her bölgesinde 3 milyondan fazla kişiye gıda ve temizlik malzemesi sağlayarak ülkemize destek oluyor, bu zor günleri birlikte aşacağımıza inanıyoruz.

PepsiCo Avrupa CEO’su Silviu Popovici ise şunları söyledi: “Bu günler Avrupa’daki pek çok insan için zorlu bir dönem… Virüsün tüm dünyada çok ağır bir etkisi oldu. PepsiCo olarak, risk altında bulunanlara yardım etmek için elimizden geleni yapmamız gerektiğine inanıyorum. Gıda bizim en iyi bildiğimiz konu. Bu nedenle, gıdaya en fazla ihtiyaç duyan insanlara yiyecek sağlamak için Avrupa’nın birçok ülkesinde toplumsal dayanışma gruplarıyla, hayır kuruluşlarıyla ve STK’larla birlikte çalışacağız. Faaliyet gösterdiğimiz toplumlara katkı yapmak istiyoruz.

Kriz zamanında PepsiCo çalışanlarının bulundukları bölgelerde yardım çalışmaları yapacağı gerçeğinden hareket eden PepsiCo Vakfı da, ayrıca önümüzdeki dört hafta boyunca çalışanlarının COVID-19 salgınıyla mücadele eden ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapacakları bağışların iki katının Vakıf tarafından bu kuruluşlara yapılacağını bildirdi. Böylece çalışanların seçtiği kâr amacı gütmeyen kuruluşlara 13 milyon TL’den fazla destek sağlanacağı öngörülüyor.