EGİAD 81. Ege Toplantısı’nda Finansal Konjonktür ve Ticari Finansman Konuşuldu

Satınalma Eğitimi Egiad 81. Ege Toplantısı’nda Finansal Konjonktür Ve Ticari Finansman Konuşuldu2

Satınalma Eğitimi Egiad 81. Ege Toplantısı’nda Finansal Konjonktür Ve Ticari Finansman Konuşuldu2Güçlü Bir Ekonomi için Ticari İşletmelere Finansal Destek Devam Etmeli

Ege Genç İş İnsanları Derneği’nin (Egiad) 81. Ege Toplantısı, Figopara’nın Sponsorluğunda İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban, Egiad Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, Figopara Kurucu Ortağı Bulut Arukel,  Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın Katılımıyla Gerçekleşti.Bulut Arukel’in Moderatörlüğünde Gerçekleşen Söyleşi Bölümünde Ticari İşletmelerin Rekabet Güçlerini Korumaları Ve Üretimde Verimliliği Sağlayabilmeleri için Finansal Desteğin Hız Kesmeden Devam Etmesinin Önemi Vurgulandı. 

Ege Genç İş İnsanları Derneği’nin (EGİAD) 81. Ege Toplantısı, Figopara’nın sponsorluğunda, İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban, EGİAD Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, EGİAD Danışma Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, Figopara Kurucu Ortağı Bulut Arukel,  Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın katılımıyla gerçekleşti. Ticari işletmelerin sürdürülebilir büyümelerinin önemine değinilen toplantıda, tüm ticari işletmelerin rekabet güçlerini korumaları, üretimde verimliliği sağlayabilmeleri için finansal desteğin hız kesmeden devam etmesinin önemi vurgulandı.  

EGİAD yönetim kurulu ve üyeleri, sektör oda ve sivil toplum kuruluşları başkanlarının katılımıyla gerçekleştirilen EGİAD 81. Ege Toplantısı’ ‘Yarının Finansı Bugün: Gelişen Finansal Ortam Üzerine Perspektifler’ konulu söyleşiyle finansın geleceğinin konuşulduğu bir zirveye dönüştü.   

Figopara Kurucu Ortağı Bulut Arukel: “Tüm ölçeklerdeki ticari işletmelerin desteklenmesi sanayimizin geleceği için stratejik bir adımdır”

Türkiye’nin bir KOBİ cenneti olduğunu belirten Figopara Kurucu Ortağı Bulut Arukel,“Ülkemizde 400 binden fazla imalat gerçekleştiren KOBİ mevcut. KOBİ’ler, sektördeki toplam istihdamın yüzde 72,5’ini sağlıyor ve sektörün toplam cirosunun yüzde 54,2’sini oluşturuyor. Sıradışı bir dönemden geçtiğimiz bugünlerde mikrodan makroya tüm ticari işletmelerin sürdürülebilir bir büyüme, üretim ve rekabet güçlerini koruyabilmeleri için finansal ihtiyaçları için desteklenmelerinin ekonomimiz ve sanayimizin geleceği için atılmış stratejik bir adım olarak görüyoruz.   Bunun için, tüm işletmelerin finansal süreçlerini yönetebildiği bir platform olarak, ticari işletmelerin gerçekleştirdiği ticaretin analiz ve skorlamasını yaparak, daha fazla limit, daha hızlı ve daha kolay bir şekilde nakde ulaşmalarını sağlamaya devam edeceğiz” dedi.  

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran: “KOBİ’ler açısından dijital ve yeşil dönüşüm çok kritik” 

Toplantıda Bulut Arukel’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşide soruları yanıtlayan İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran da Türkiye’de KOBİ’lerin nakit akışı döndüğü sürece üretmeye ve işini yapmaya devam ettiğini, bunun ülke ekonomisi açısından bir şans olduğunu vurguladı. Aran, “Bankacılık sektörünün KOBİ’lere nakit akışını yönetmesini sağlayacak şekilde desteğini sürdürmesi, özellikle yaşadıkları zorluklara rağmen işinden kazandığını işine yatıran KOBİ’lerin yanında olması çok önemli. 100 yıllık tarihimizde bizi müşterilerimizle hep yüz yüze bakar halde tutan şey, bu istikrar ve zor zamanlarda aynı duruşu devam ettirebilmemizdir. KOBİ’lerin şu anda en çok ihtiyaç duyduğu bu yaklaşımı tüm sektörün sergilemesi lazım” dedi.  

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın, yüksek karbon ayak izine sahip üretim gerçekleştiren firmalar için ek maliyetler getireceğini, bu nedenle düzenlemenin hayata geçmesinin paralelinde ve hatta öncesinde üretim süreçlerinin dönüşümünün, optimizasyonunun ve düşük emisyonlu üretime geçişin daha da önem kazanacağını ifade eden Aran,  şöyle konuştu: “KOBİ’ler için, özellikle ihracata yönelik üretim yapanlar açısından ikiz dönüşüm dediğimiz dijital ve yeşil dönüşüm çok kritik. Karbon emisyonları konusunda gerekeni yapmamak da teknolojik verimliliği sağlamamak da KOBİ’leri çok zora sokar.  Biz bu konularda sadece bir finansör olarak değil danışman gibi destek oluyoruz. Şubat ayında MEXT Teknoloji Merkezi iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz, ‘100 KOBİ’nin İkiz Dönüşüm Yolculuğu’ projemiz, bu alanda yürüttüğümüz önemli çalışmalardan biri. Eğer başarılı olursak, projenin Türkiye’deki KOBİ’ler için bir ilham kaynağı olacağını düşünüyorum.”   

EGİAD Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer: “Düşük karbonlu büyüme önem kazanıyor”

Toplantıda konuşan EGİAD Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, üretimde ve ticarette ağırlık merkezinin batıdan doğuya doğru kayma sürecinin de devam ettiğini vurguladı.“Hem çevresel hem de ekonomik sürdürülebilirlik, dünyanın diğer bir başlıca gündemi” diyen Yelkenbiçer, düşük karbonlu büyüme ve yeşil ekonomi ile doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi faaliyetlerinin giderek yaygınlaştığını, önümüzdeki dönemde gelişmiş ülkelerin yeşil dönüşümle ekonomilerine rekabet avantajı kazandırma çabalarının artmasının beklendiğini, dijital dönüşüm sürecinin de tüm hızıyla dünya ekonomisi üzerinde etkilerini hissettirmeye devam ettiğini belirtti. Yelkenbiçer, “Hatta bu iki dönüşüm sürecinin birbirinden ayrılamayacak iki unsur olduğundan hareketle, “İkiz Dönüşüm” kavramı hayatımıza girdi. Dijital teknolojilerin kullanımı, rekabetçilik için vazgeçilmez bir unsur haline geldi. Üretim, lojistik, tedarik zinciri yönetimi ve kamu hizmetleri gibi her alanda önemli bir dijitalleşme yaşanıyor” dedi.

Sertrans Logistics Depo Yatırımlarına Devam Ediyor

Sertrans Logistics Depo Yatırımlarına Devam Ediyor

Sertrans Logistics Depo Yatırımlarına Devam EdiyorUçtan uca katma değerli lojistik hizmetleriyle 35 yıldır ulusal ve uluslararası markaların çözüm ortağı olan Sertrans Logistics, yurt içi büyüme stratejisi doğrultusunda bir adım daha atarak İstanbul Nakipoğlu deposunu açtı. Yeni yatırımıyla birlikte şirket toplam depolama kapasitesini 150 bin metre karenin üzerine çıkartmış oldu.

Önümüzdeki iki yıl içinde mevcuttaki yurt içi depolama kapasitesini 250 bin metrekarenin üzerine çıkarmayı planlayan Sertrans Logistics, bu hedef doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyor. İstanbul Nakipoğlu’nda faaliyete geçen yeni depo ile Sertrans’ın toplam depolama kapasitesi 150 bin metrekarenin üzerine çıkmış oldu. Ürün stok kapasitesi ise 10 milyon adedin üzerine çıkan şirkette, yapılan yeni yatırımla ek yüzde 10’luk bir istihdam artışı da bekleniyor. Yeni açılan depoda şirket, uçtan uca tedarik zincirinin tamamlayıcı hizmetleri olan antrepo ve serbest depolama hizmetlerini aynı çatı altında sunuyor. Muratbey Gümrüğüne bağlı antrepo da gümrükleme, elleçleme ve etiketleme gibi katma değerli antrepo hizmetleri hızlı ve hatasız bir şekilde sunulacak. Yüksek kapasiteli depolama alanı ve geniş katma değerli hizmetleri sayesinde Sertrans, tedarik zinciri yönetimindeki uzmanlığının da katkısıyla, farklı sektörlerdeki üreticilerin dış ticaret süreçlerini kolaylaştırmaya odaklanıyor. Yerel ve global birçok markanın tercih ettiği Sertrans Logistics, Nakipoğlu deposunda, tekstil, otomotiv, perakende, kozmetik, elektrik / elektronik ve sağlık sektörleri başta olmak üzere birçok farklı sektöre yönelik ihtiyaçlara çözüm sunuyor.

 “250 bin metrekare depolama hedefine kararlılıkla yürüyoruz”

Tüm dünyanın içinden geçtiği ekonomik belirsizliklere rağmen yatırımlarına devam ettiklerini söyleyen Sertrans Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş, “Şirket olarak 2030 vizyonumuz doğrultusunda emin adımlarla ilerlemeye devam ediyoruz. Bu kapsamda, yeni yatırımımız Nakipoğlu deposuyla toplam depolama kapasitemizi 150 bin metrekarenin üzerine çıkartmış olduk. 2026 yılına dair toplam depolama hedefimizin 250 bin metrekare olduğunu daha önce duyurmuştuk. Nakipoğlu deposu, hedeflerimize kararlılıkla yürüdüğümüzün bir göstergesi niteliğini taşıyor. Yapılan bu yatırımla toplam ürün kapasitemiz de 10 milyon adedin üzerine çıkmış oldu. Sadece bu bile bizi ülkemizin en yüksek ürün stok kapasitesine sahip lojistik şirketlerinden biri haline getirdi. Yapılan bu yatırımın bir diğer önemli noktası ise istihdama yapacağı katkı olacak. Özelikle ülkemizin ve dünyanın içinden geçtiği ekonomik ortamı da dikkate aldığımızda Nakipoğlu deposunun ek istihdam yaratma potansiyelini de önemsiyoruz. 2024 yılı içinde ikinci bir depo planlamamız daha var. Eğer her şey istediğimiz gibi giderse yıl sonunda 200 bin metrekareye yakın bir depo kapasitesine ulaşmamız bizim için çok şaşırtıcı olmayacak.” dedi. 

“İleri teknolojimizle yüksek standartlarda lojistik hizmeti sunuyoruz”

Son iki yılda depolama kapasitemizi yüzde 100’e yakın büyüterek, lojistiğin yeni ihtiyaçlarına uygun teknolojilere yatırım yapmaya devam ettiklerini belirten Nilgün Keleş, “Depolama operasyonları uzun süreli ilişkiye dayanan iş modellerini içinde barındırır. Dolayısıyla bu alanda güvenilirlik ve operasyonel kabiliyetlerin üst seviyede olması kritik öneme sahip. Lojistik sektöründe son yıllarda son derece büyük bir değişim yaşanıyor. Hizmet verdiğimiz hemen hemen her sektörde hız, stok doğruluğu ve verimlilik rekabette en önemli faktörler haline geldi. Bu noktada; küresel pazarlardaki değişimlere hızlı yanıt verebilen, hizmetlerini ihtiyaçlara göre şekillendirebilecek kadar esnek ve yüksek verimliliğe sahip lojistik şirketleri, hizmet verdiği markaları bir adım öne taşıyor. Sertrans olarak biz de bu yaklaşıma uygun şekilde, güçlü IT altyapımız ve ileri teknolojimizle, müşterilerimize yüksek standartlarda lojistik hizmeti sunuyoruz.” ifadelerini kullandı.

Carry Trade ve KKM – Kur Korumalı Mevduat

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Carry Trade Ve Kkm – Kur Korumalı Mevduat

KKM – Kur Korumalı TRL Mevduat

Dolar: Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat nedir, yeni sistem nasıl işleyecek? 21 Aralık 2021

Hazine Ve Maliye Bakanlığı Görsel
Kaynak: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-59739524

Hazine ve Maliye Bakanlığı, dövize endeksli Türk Lirası mevduatları ile ilgili yeni düzenlemenin ayrıntılarını açıkladı.

Açıklama bugün bakanlığın Twitter hesabından yapıldı.

Yapılan açıklamaya göre, birikimlerini TL mevduatı olarak değerlendirenlerin kur oynaklığı karşısında mağdur olmaması için “Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat” ürünü devreye alındı.

Ürün, gerçek kişilerce TL vadeli hesaplar üzerinde işleyecek faiz ile hesap açılış ve vade tarihlerindeki kur değişim oranını kıyaslayıp, yüksek olan oran üzerinden hesabı nemalandıracak.

Yeni mevduat ürününe stopaj uygulanmayacak.

Kkm Basın Açıklaması

Mevduat Sahibinin Aleyhine Oluşan Kur Zararı T.C. Merkez Bankası Tarafından Karşılanacak

Mevduat sahiplerinin türk lirası tasarruf yapmalarına özendirmek adına, siyasi otoritelerin aldığı karar metni ve basın duyurusu yukarıda paylaşılmış olup, bu karar gereğince;

  • Türk Lirası mevduat sahibi kişiler, vade sonunda elde ettiği faiz getirisi, TCMB’nin her gün saat 11:00’de ilan edeceği döviz kurunun getirisinin aşağısında ise aradaki fark T.C. Merkez Bankası karşılanacak

Tabii ki TCMB’na ciddi anlamda yük gelecektir. Kurların yükselmesi, faizlerin düşük kalması durumunda, kur korumalı mevduat sahiplerine devlet tarafından garanti edilen, politika faizi ile döviz kurunun yükselmesinden dolayı oluşan kur farkı, mevduat sahibine ayrıca ödenecektir.

Sayın Bakan Nebati; “Kkm Çağın Buluşu” Dedi

“KKM çağın buluşu”

TL’ye güveni artıracak yeni enstrümanların devreye alınacağı bilgisini veren Nebati, “Kur korumalı mevduat çağın buluşu oldu. Önümüzdeki dönemde de olmaya devam edecek ve bundan zaman yayılarak kurtulmaya devam edeceğiz. 

Kaynak: https://www.t24.com.tr/haber/bakan-nebati-kur-korumali-mevduat-cagin-bulusu-oldu,1108892

KKM Ülkemize ve Hazineye Ne Yük Getirdi?

Kkm Nin FaturasıÇağın buluşu ve büyük ümitler bağlanan KKM’nin TCMB’ne getirdiği yük devasa boyuttadır. Buyurun bakalım çağın buluşuna…

O tarihlerde KKM için yapılan eleştirilere olumlu yaklaşım gösterildi mi?

Çağın buluşu devasa hüsrana dönüştü.

KKM’yi hala sırtımızdan atmış değiliz.

KKM Uygulaması Devam Ederken Oluşan TCMB’deki Zarar

Kkm Tahmini ZararMerkez’in bilançosunda tarihi KKM zararı

Merkez Bankası, 2023 yılında 818,2 milyar TL zarar açıkladı. Bankanın 2023 yılında toplam aktifleri ise 6,9 trilyon TL olarak kaydedildi. Ekonomistler tarihi zararın önemli bir kısmının Kur Korumalı Mevduat (KKM) ödemelerinden kaynaklandığını hesaplıyor.

Kaynak: https://www.dunya.com/ekonomi/merkezin-bilancosunda-tarihi-kkm-zarari-haberi-723120

Sırtını Carry Trade’e Yaslamaz

Bakan Şimşek: Bizim programımız carry trade’e sırtını yaslamaz

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, reel sektörün borçlanmasının carry trade olmadığını belirterek “Bizim programımız carry trade’e sırtını yaslamaz” açıklamasını yaptı.

Kaynak: https://www.bloomberght.com/bakan-simsek-bizim-programimiz-carry-trade-e-sirtini-yaslamaz-2353510

Carry Trade İşlemi Nedir?

Carry Trade, yatırımcıların düşük faiz oranlarına sahip para birimlerinden borç alıp, bu parayı daha yüksek faiz oranlarına sahip para birimlerinde yatırım yaparak aradaki faiz farkından kazanç elde etmeyi amaçlayan popüler bir finans stratejisidir. Bu yöntem, özellikle Forex piyasalarında sıkça tercih edilir ve global ekonomik farklılıklardan yararlanma fırsatı sunar.

Carry trade stratejisi, temelde iki para birimi arasındaki faiz oranı farkını kullanır. Yatırımcılar, düşük faiz oranlarına sahip bir para birimiyle borçlanır ve elde ettikleri sermayeyi daha yüksek getiri sağlayacak başka bir para birimine yatırır. Bu işlem, faiz oranlarındaki değişikliklere ve piyasa koşullarına bağlı olarak önemli kazançlar sağlayabileceği gibi, bazı riskleri de beraberinde getirir?

Geçmiş Yıllarda Carry Trade Yapıldı mı?

Bilhassa 1994 yılı ve sonrasında Carry Trade işlemine zemin oluşturuldu. Sıcak para kolayca geldi, gelen para iş ve istihdam oluşturmadı ama ülkemiz kaynaklarını beraberinde yurt dışına götürdü. Geçici döviz bolluğunun ardından döviz darboğazı oluştu piyasalarda.

Carry Trade Bu Değilse Bugünkü İşlemin Adı Nedir?

Bugün piyasalarda devasa miktarlarda dövizler geliyorsa, ihracatımız da artmıyorsa,  istihdam oluşmuyorsa, sanayiimiz geriliyorsa, bunun adı sıcak para / carry trade değil de nedir?

KKM – Kur Korumalı Mevduat Ve Carry Trade İşlemlerinin Ülkemiz Ekonomisine Getirdikleri

Devasa bir yük getiriyor. Zamanında; yani yıllar, yıllar önce DÇM – Dövize Çevrilebilir Mevduat hesapları vardı. Sonucunda ülkemiz ekonomisine devasa bir yük getirdi ve enkazını kaldırmak yıllar aldı.

İlerleyen dönemlerde Carry Trade işlemine olanak tanındı ise de asrın buluşu KKM – Kur Korumalı Mevduat hesapları oluşturuldu ve adeta bankalara hedefler verildi KKM’ye geçiş için. Ancak geçen zaman sonucunda KKM – Kur Korumalı Mevduatın oluşturduğu devasa zarar TCMB’nın sırtına yüklenmiş ve TCMB rekor sayılabilecek zarar etmişti. Hani KKM kurtarıcı idi, hani KKM ekonomimiz için sigorta niteliğinde idi?

Tarih tekerrürden ibaret misali bugün ise yine Carry Trade işlemine olanak tanıdık. TRL faizleri yükseltildi ve döviz bilinçli şekilde sabitlendi. Baskı altına alındı. Son 3 aydır USD / TRL kuru aynı kalır mı? Ülkemizde aynı kaldı Carry Trade adına. Carry Trade yatırımcısının çok hareketli kurlardan ürkmemesi ve dizginlenmesi gerekiyordu. Ve öyle oldu.

KKM – Kur Korumalı Mevduat ve Carry Trade Ortak Özelliği

Ülkemizden bol bol kaynak sarfiyatı yapıldı.

Carry Trade Geçici Rahatlık Verir

Carry trade; getirdiği sıcak para ile geçici rahatlık getirse de, carry trade uzun vadeli bir işlem değildir. Elbette ki baskı altında tutulan kurların yükseleceği bir zaman gelecek. Kurlar yükselmeye başlarken otoriteler “biz kurları yükseltiyoruz” demeyecektir doğal olarak. Ben bu filmi daha önceden de görmüştüm; kurlar aniden yükseltiliyor. Kurların yükseleceğini tahmin eden veya bilgisi olan yatırımcılar tekrar dövize döner ve işte o zaman da had safhada döviz talebi olacaktır.

Bugün suni anlanma döviz bolluğu yaratan Carry Trade, ülkemizi terk ederken döviz krizine sokacaktır ülkemizi.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Carry Trade Ve Kkm – Kur Korumalı MevduatReşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

 

 

 

Eriş Orta Vadede Karbon Ayak İzini Sıfıra İndirmeyi Hedefliyor

Satınalma Eğitimi Eriş Orta Vadede Karbon Ayak İzini Sıfıra İndirmeyi Hedefliyor

Satınalma Eğitimi Eriş Orta Vadede Karbon Ayak İzini Sıfıra İndirmeyi HedefliyorAR-GE Çalışmalarıyla Ambalaj Tüketimi Yüzde 20 Azaldı

AR-GE çalışmaları neticesinde ambalaj yönetimi ile ambalaj tüketimini yüzde 20 azaltan Eriş, sağlıklı ve sorumlu gıda üretimi temelleri üzerine inşa edilen iş modeli ile ekonomik, çevresel ve toplumsal sürdürülebilirliğe öncelik veriyor. Orta vadede karbon ayak izini sıfırlamayı uzun vadede de negatife çevirmeyi hedefleyen marka, Şanlıurfa’da kurduğu GES santrali ile 7 üretim tesisinin elektrik ihtiyacını tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından temin ediyor.

Sürdürülebilir kalkınmayı faaliyetlerinin odağına alarak sağlıklı ve sorumlu gıda üretimi gerçekleştiren Türkiye’nin önde gelen un ve noodle ihracatçıları arasında yer alan Eriş, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için orta vadede karbon ayak izini sıfırlamayı uzun vadede ise negatife çevirmeyi hedefliyor.

“Sürdürülebilirlik, iş dünyasının geleceğini şekillendiren temel bir faktördür”

Sürdürülebilirliğin iş dünyasının geleceğini şekillendiren temel bir faktör olduğunu belirten Eriş Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Abdullah Eriş, “Biz de sürdürülebilirliği iş stratejilerimizin merkezine yerleştirdik. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak, iş dünyasının öncelikleri arasında yer almalıdır. Üretim başta olmak üzere hayatın her alanında bu vizyonla hareket ederek yatırımlarımızı sürdürülebilirlik odağında şekillendiriyoruz” dedi. Sürdürülebilirliği doğal kaynakları koruyarak ve çevresel etkiyi en aza indirerek ekonomik kalkınmanın başarılı olmasında temel unsur olarak tanımlayan Dr. Abdullah Eriş, hem şirket bazında hem de ülke olarak ihracat potansiyelimizi artırmak için işletmelerin sürdürülebilir üretim yöntemlerini benimsemelerinin önemli olduğunun altını çizdi. Sürdürülebilirlik çalışmaları kapsamında, toplumsal yatırımlar dışında çalışanlara yönelik kapsayıcılık ve çeşitlilik politikalarına da yer verdiklerini anımsatan Dr. Abdullah Eriş, “Şirketler, paydaş odaklılık sayesinde sürdürülebilirliklerini artırabilir, güvenilirliklerini ve itibarlarını güçlendirebilir ve uzun vadeli başarı için temellerini sağlamlaştırabilirler. Bu yaklaşım, şeffaflık, iletişim ve etkileşim üzerine kurulu bir işletme kültürü oluşturmayı gerektirir” dedi.

Sürdürülebilirlik İhracat Potansiyelini Artırıyor

Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin ihracatçı şirketler için yol gösterici olduğunun altını çizen Dr. Abdullah Eriş, sürdürülebilir üretim ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı çevre dostu üretim süreçleri hakkında şunları söyledi:

“Enerji verimliliği, üretimde kullanılan enerji miktarını azaltarak maliyetleri ve karbon emisyonlarını düşüren önemli bir bileşen durumunda. Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş, enerji tüketimini optimize eden teknolojiler ve döngüsel ekonomi modelleri sürdürülebilir üretimde kritik rol oynuyor.

Eriş olarak Ar-Ge merkezimizin yapmış olduğu çalışmalar sonucu verimli ambalaj yönetimi ve geri dönüşüm ile ambalaj tüketimimizi yüzde 20 azalttık. Öte yandan Şanlıurfa’da kurduğumuz güneş enerji santrali ile yıllık 45 milyon KWh enerji üretimi ile 7 üretim tesisimizin elektik ihtiyacını temiz ve yenilenebilir kaynaklardan temin ediyoruz. Yenilenebilir enerji teknolojilerinin giderek daha erişilebilir ve uygun fiyatlı hale gelmesi, işletmelere ve tüketicilere çevre dostu enerji seçenekleri sunarken, ihracat potansiyelini artırmak için önemli bir fırsat sağlıyor.”

Alternatif Tekniklerle Çevre Dostu Üretim

2023 yılı itibariyle de Türkiye’nin noodle üzerine çalışan Sanayi Bakanlığı onaylı resmi ilk Ar-Ge merkezini kuran Eriş, Ar- Ge destekli sürdürülebilirliğe önem veren noodle üretim tekniklerini kullanıyor. Ar-Ge merkezinin çalışmaları ile daha sağlıklı noodle üretimi gerçekleştirdiklerine dikkat çeken Dr. Abdullah Eriş; “Noodle üretimi esnasında oluşan atıkların, hava emisyonunun, hammadde maliyetinin ve enerji tüketiminin azaltılması çalışmalarımız kapsamında geleneksel prosesler yerine konveksiyonlu fırında kurutma/pişirme işlemleri uygulamaktayız. Sağlıklı ve çevreye saygılı pişirme teknikleri sayesinde ürün başına elektrik tüketiminde yüzde 20, hammadde maliyetlerinde yüzde 50 tasarruf ediyor, ürün raf ömründe de yüzde 33 artış sağlıyoruz. Öte yandan da ürün başına atık yağ miktarında yüzde 99 azalma sağlayan kurutma tekniği sayesinde, ürün başına hava emisyonlarında ve kullanılan filtre adedinde de iyileşmeler sağladık “dedi.

Verimli Ham Madde Yönetimi Uzun Vadede Rekabet Avantajı Sağlıyor

Etkili atık yönetimi, değerli hammaddelerin geri kazanılmasını ve yeni ürünlerin üretilmesini sağlayarak ihracat potansiyelini artırdığına dikkat çeken Eriş, geri dönüştürülmüş ürünlerin ihracatı çevre dostu ürünlerin tercih edilmesine yol açarak, rekabet avantajı sağladığına da işaret etti. Bunun için de ihracata yönelik faaliyetlerini sürdüren şirketlerin çevresel ve sosyal sorumluluk konularında uluslararası standartlara uyumlu hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Eriş; “Avrupa Yeşil Mutabakatı iş insanlarımız tarafından Avrupa Birliği üyesi ülkelerin pazarına erişimde dikkate alınması gereken önemli bir husus olarak önümüze çıkıyor. Sınırda bir karbon vergisine hazır olmak için sürdürülebilirlik çalışmalarımızı hızlandırmalıyız. Enerji verimliliği, su ve karbon ayak izini azaltacak yenilikçi teknolojilere yatırım yapmalıyız. Çevre dostu ürünler geliştirirken sosyal faydayı da göz önünde bulundurmalıyız. Tüm paydaşlarımızla güçlü iş birlikleri kurarak uluslararası standartlara uyum sağlamalıyız. Operasyonel mükemmelliği sağlayarak ve inovasyona odaklanarak rekabet avantajı elde edebiliriz. Bunun için de üniversite ve sanayi iş birliklerini artırarak sürdürülebilirlik çabalarını artırmalıyız” ifadelerini kullandı.

ENERJİSA Dağıtım Şirketleri, Mobil Eğitim Merkezi Teknolojisini Öğrenciler ile Buluşturuyor

Satınalma Eğitimi Enerji̇sa Dağıtım Şirketleri, Mobil Eğitim Merkezi Teknolojisini Öğrenciler Ile Buluşturuyor

Satınalma Eğitimi Enerji̇sa Dağıtım Şirketleri, Mobil Eğitim Merkezi Teknolojisini Öğrenciler Ile BuluşturuyorTürkiye’nin enerji dönüşümüne öncülük eden Enerjisa’nın lider elektrik dağıtım şirketleri Başkent EDAŞ, Ayedaş ve Toroslar EDAŞ, dağıtım hizmeti verdiği 14 ilde daha iyi bir gelecek için mesleki eğitim faaliyetleri kapsamında elektrik-elektronik alanında öğrenim gören öğrencilere ve alan öğretmenlerine yönelik eğitim vermeye devam ediyor. Türkiye’nin verimliliğine katkı sağlamayı hedefleyen ve 2018’den bu yana büyük bir özveriyle yürütülen proje ile 8.300’ü aşkın öğrenci ve alan öğretmenine eğitim verildi.

İnsan ve teknoloji odağıyla daha akıllı ve yeşil bir dünyaya katkı sunmak için projeler üreten Başkent EDAŞ, Ayedaş ve Toroslar EDAŞ, elektrik dağıtım hizmeti verdiği 14 ilde mesleki eğitim faaliyetleri kapsamında 2018 yılından beri Milli Eğitim Bakanlığı ile iş birliğine hız kesmeden devam ediyor. Ülkenin verimliliğine ve istihdamına katkı sağlamak için Mobil Eğitim Merkezi Projesiyle elektrik dağıtım sektörü; mühendis, teknisyen ve tekniker adaylarına tanıtılıyor ve gelişimlerine katkı sağlanması amaçlanıyor.

Sektörde bir ilk olan ve gençlerin kariyer gelişimlerine destek olma amacıyla geliştirilen proje, 8.300’ü aşkın öğrenci ve alan öğretmenine ulaştı. 2018’den beri İstanbul, Hatay, Mersin, Adana, Gaziantep, Ankara, Bartın, Karabük, Çankırı, Kastamonu ve Kırıkkale’de devam eden proje, enerjinin yolculuğunu, elektrik dağıtım şirketlerinin sorumluluğunun başladığı noktadan, tüketicilerin evlerine varana kadar tüm detayları kapsayacak şekilde baştan sona aktarıyor. Eğitim ayrıca, elektrik dağıtım sektörünün en önemli konularından olan iş sağlığı güvenliği eğitimlerini de kapsıyor.

Enerjisa Dağıtım Şirketleri Genel Müdürü Oğuzhan Özsürekci, “Türkiye’de sektörde ilk olan Mobil Eğitim Merkezimiz sahada tüm donanımlarıyla çalışmalarına devam ediyor. Teknik Gelişim ekiplerimizin desteği ile sektörün geleceği olan gençlere uygulamalı olarak dağıtım sektörünün çalışma prensiplerini göstermeyi ve onlara sektörümüzü tanıtmayı önemsiyor, ülkemizin verimliliğine ve istihdamına katkı sağlamayı hedefliyoruz. Bu kapsamda 2018 yılında MEB ile imzaladığımız protokolle nitelikli işgücü oluşturmaya yönelik bir adım atmıştık. Kamu kuruluşu ve özel sektör arasında atılan bu büyük adımla bugüne kadar 8.300’ü aşkın öğrenci ve alan öğretmenine ulaşmanın ve daha iyi bir gelecek için gelişimlerine fayda sağlayacak bir eğitimin parçası olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.” dedi.

Makine İhracatı İlk 4 Ayda 8,9 Milyar Dolar Oldu !

Satınalma Eğitimi Makine İhracatı İlk 4 Ayda 8,9 Milyar Dolar Oldu !

Satınalma Eğitimi Makine İhracatı İlk 4 Ayda 8,9 Milyar Dolar Oldu !Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) tarafından paylaşılan makine imalat sanayi konsolide verilerine göre, yılın ilk dört ayında Türkiye’nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı 8,9 milyar dolar oldu. Makine ve ekipmanları sanayiinde yıllık üretici fiyat artışının, yüzde 55,6 seviyesindeki yurt içi üretici fiyat artışının 10 puan üzerinde yüzde 65,5 olarak seyrettiğini belirten Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu “Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, bizde de en büyük alıcı ve kullanıcı durumundaki kamu, alımlarında yerli makineleri mutlak surette tercih ederek Hazine ve Maliye Bakanlığımızın tasarruf tedbirlerine uyum sağlamalıdır. Çin’den makine ithalatının yılın ilk 3 ayında yüzde 8,7 kadar düşmesini, genel bir farkındalığın oluşmaya başladığına dair ilk işaretler olarak okuyoruz. Bu konuyu yakından takip eden Ticaret Bakanlığımıza teşekkür ediyoruz” dedi.

Makine imalat sanayi konsolide verilerine göre, yılın ilk 4 ayı sonunda Türkiye’nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı 1 milyon tonu aşarak 8,9 milyar dolar oldu. Geçen yılın son çeyreğinde yataya dönen ve bu yılın ilk 4 aylık döneminde yüzde 3,6 gerileyen makine ihracatı, son 12 aylık dönemde yüzde 5,4 artarak 28,1 milyar dolara ulaştı. Yine 12 aylık karşılaştırmada makine ithalatındaki artış oranı yüzde 12,9 seviyesine gerileyerek 45,5 milyar dolar oldu. Yaptırımların etkisiyle Rusya’ya makine ihracat düşüşünün yüzde 20’ye yaklaştığı ilk 4 ayda Suudi Arabistan’da yüzde 30,7, Özbekistan’da yüzde 29,7, Mısır ve Cezayir’de yüzde 15 kadar ihracat artışı sağlandı. Toplamda 2,5 milyar dolara yaklaşan ihracat tutarıyla Almanya, Rusya ve ABD bu dönemde ilk üç pazar olma özelliklerini korudu.

Gelişmiş ülkelerdeki yüksek faiz uygulamalarının enflasyon üzerindeki etkisinin sınırlı kalması nedeniyle parasal genişleme adımlarının gecikmesinin, dış ticaret beklentileri üzerindeki yansımalarına değinen Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu şunları söyledi:

“Avrupa’da yılın geri kalan bölümünde ekonomik anlamda bir daralma öngörülmese de imalat ve inşaat sektörlerindeki durgunluk, özellikle Almanya’da çabuk geçeceğe benzemiyor. Son 10 yılda makine ihracatımızın yılda ortalama yüzde 6’ya yakın arttığı Almanya’da, yüzde 3,6 gibi sınırlı bir seviyede olsa da uzun yıllardan sonra ilk defa negatif seyrediyoruz. Geçen sene yüzde 0,3 kadar küçülen Alman ekonomisinin bu yıl da 2022 rakamlarının gerisinde kalması bekleniyor. Bölgedeki bu eğilim küresel ölçekte de geçerli ve güncel dünya PMI istatistiklerine bakıldığında, tüketim ve ara mallarına dair verilerin 50’nin üstünde, yatırım malları için ise 50’nin altında kaldığı görünüyor. Dünya Ticaret Örgütü’nün mal ticareti artışını aşağı yönlü revize ettiği, buna paralel olarak Çin-Tayvan krizi gibi yeni küresel risklerin belirdiği bir ortamda, yatırım malları imalatçıları için zorlu bir yıl oluyor.”

“Enflasyonun asıl etkisi katma değeri yüksek mallara”

Türkiye’deki imalat PMI verisinin de 50 puanın altında olduğuna işaret eden Karavelioğlu, imalat sanayiinde üretim artışının yüzde 5,6 olduğu yılın ilk çeyreğinde makine ve teçhizat üretiminde yüzde 4 küçülme olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:

“Finansman olanaklarındaki daralmaya ve pahalanmaya bağlı olarak, yatırım ve faaliyet ortamında bir zayıflamanın olması ve üretim maliyet endekslerine bu durumun yansıması doğal bir durum. Makine ve ekipmanları sanayiinde yıllık üretici fiyat artışı, yüzde 55,6 seviyesindeki yurt içi üretici fiyat artışının 10 puan üzerinde ve yüzde 65,5 olarak seyrediyor. Bu veriler, özkaynakla ilerlemeyi tercih edegelmiş sektörümüzün üretim ölçeklerindeki tedrici bozulmaya ve aynı zamanda personel maliyetlerinde diğer sektörlerden daha yüksek artışlarla karşı karşıya kaldığına işaret ediyor. Düşük kura bağlı ithalat avantajı sürerken makine sektörü yerli katma değer oranı en yüksek sektör olduğu için yurt içi maliyetlerden daha fazla etkileniyor. Buna dünyada doların değer kazanmasına bağlı olarak, dolar/euro paritesinde açılan makas da dahil edildiğinde finansal etkenlerin rekabetçiliğimiz üzerindeki baskısı giderek daha fazla hissedilir hale geliyor.”

“Tasarruf yerli makinelerle başlamalı”

Türkiye’nin dış ticaret açığında önemli kalemler arasında yer alan altın ithalatına yönelik kota uygulamalarının 4 aylık süreçte 6,5 milyar dolarlık bir etki yarattığına dikkat çeken Karavelioğlu, elektrikli ve elektriksiz makine ithalatını şu şekilde değerlendirdi:

“Sayın Bakanımız Prof.Dr. Ömer Bolat, aylık dış ticaret açıklamalarında, elektrikli ve elektriksiz makineler toplam ihracatının ilk 4 ayda yüzde 0,4 artarak 13,1’a ulaştığını, ithalatının ise yüzde 2 azalarak 21,6 milyar dolara indiğini belirtmekle cari açığın en büyük ikinci kalemine dikkat çekmiş oldular. Enerjinin hemen ardından Türkiye’nin en büyük ithalat kalemi durumundaki makinelerden verdiğimiz açık, kota ile sınırladığımız altın ithalatından çok daha önemli ve acil tedbirler geliştirilmeye muhtaçtır. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, bizde de en büyük alıcı ve kullanıcı durumundaki kamu, alımlarında yerli makineleri mutlak surette tercih ederek Hazine ve Maliye Bakanlığımızın tasarruf tedbirlerine uyum sağlamalıdır. İthal makinelerin satın alma maliyetlerinin ötesinde servis, bakım, yedek parça gibi ömür boyu hizmet ihtiyaçlarıyla da kalıcı bir gider kalemine dönüştüğünü; rakiplerimizin teknoloji geliştirmesine kaynak oluşturduğunu gözden kaçıramayız. Çin’den makine ithalatının yılın ilk 3 ayında yüzde 8,7 kadar düşmesini, genel bir farkındalığın oluşmaya başladığına dair ilk işaretler olarak okuyoruz. Bu konuyu yakından takip eden Ticaret Bakanlığımıza teşekkür ediyoruz.”

“Kayıt dışı ile mücadelede pilot sektör olmaya hazırız”

Türkiye’de imalat sanayiinin güncel sorunlarının tespiti ve bu konuda sorumlu kuruluşlara çözüm önerileri için düzenli olarak yaptıkları araştırmalara bir yenisini eklediklerini belirten Karavelioğlu sözlerini şöyle tamamladı:

“Makine ve Alt Sektörleri için Kayıt Dışı Ekonominin Ölçülmesi başlıklı son çalışmamızda sektörümüz genelinde kayıt dışılık oranını yüzde 23,68 olarak belirledik. Bu oran 2015 yılında yaptığımız araştırmalarda yüzde 24,93 seviyesindeydi. İşletme ve göçmen sayılarındaki hızlı artışa ve pandeminin kayıt dışı oranlarını artırıcı etkisine rağmen son 7 yılda ortalama yüzde 5 kadar iyileşme göze çarpıyor. Yine de giderek yükselen istihdam sorunları içinde kayıt dışı personel çalıştırmak veya verilen maaşları düşük göstermek için kayıt dışı para üretmek zorunda olan, bunu düşük bedelli faturalarla veya faturasız satışlarla sağlayan, sonra da stok aflarından yararlanan firmalar, katmerli kazançlarıyla ölçeklerimiz ve rekabetçiliğimiz için tehdit olmayı sürdürüyor. Biz bu konuda devletin geliştireceği bütün önlemlerin uygulamasına destek vermeye, sektörel derneklerimiz, Federasyonumuz ve Birliğimiz aracılığıyla bilgi ve deneyimimizi kamunun istifadesine sunmaya ve en önemlisi, kayıt dışı ile mücadelede pilot sektör olmaya hazırız.”

“Yeni Nesil Gümrüklemenin Tek Adresiyiz”

E Satınalma Yazılımı Haber Yeni Nesil Gümrüklemenin Tek Adresiyiz

E Satınalma Yazılımı Haber Yeni Nesil Gümrüklemenin Tek AdresiyizDış ticaret ve lojistik alanında uzman kadrosuyla hizmet veren Ünsped Gümrük Müşavirliği, yurt dışında 12 ülkede de faaliyetlerini sürdürüyor. Firmanın ortağı Yusuf Bulut Öztürk, dijital gümrük işlemlerinde yapay zeka programlarını da aktif olarak kullandıklarını söyledi. Yeni Nesil Gümrükleme alanında iddialı olduklarını vurgulayan Öztürk, Ulaşım Dergisi’ne verdiği röportajda firmanın geleceğine dair önemli ayrıntıları paylaştı.

Ünsped Gümrük Müşavirliği olarak faaliyetleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?

Elbette, Ünsped olarak önceliğimiz daima güçlü insan kaynağımızı artırmak ve iş gücümüzü müşteri memnuniyeti esasında tutmaktır. Bu kapsamda Ünsped’ de yürütülen tüm işler, gücünü bu anlayıştan alır. Kısaca bahsetmem gerekirse, Ünsped Gümrük Müşavirliği olarak, inovatif yöntemlerle yeni ürünler, yazılım sistemleri, malzemeler, cihazlar, ekipmanlar, prosedür ve yeni prototiplerin üretilmesini sağlıyor, firmaların talebi doğrultusunda baştan sona tüm dış ticaret süreçlerini yönetiyoruz. Ayrıca dış ticarete konu ürünlere ilişkin tedarik zincirinin takibi ve raporlanmasını sağlıyor ve teminat işlemlerini profesyonel ekiplerle takip edip, raporluyoruz. Ayrıca bünyemizde yer alan uzman kadromuzla her geçen gün hizmet ağımızı daha da genişletiyoruz. Bu anlamda dış ticaret ve lojistik alanında sunduğumuz profesyonel, dijital ve entegre çözümler sayesinde ‘Yeni Nesil Gümrüklemenin’ tek adresiyiz diyebilirim.

Teknolojinin hızla ilerlediği bir çağda yaşıyoruz. Gümrük hizmetleri bundan nasıl etkilendi? Dijital Gümrükleme işlemleri nasıl gerçekleşiyor?

Tabi ki çağın gerekliliklerini asla yadsıyıp, inkâr edemeyiz. Dünya değişiyor ve sadece bu değişime ayak uydurabilenler sektörde kalıcı olabilir. Eğer yeniliğe direnirseniz, tarihin tozlu sayfalarına karışmanız kaçınılmazdır. Bu anlamda gümrük sektörünün herkesin gözünde, daima geleneksel tavırların ve işleyişin benimsendiği bir yapıyı temsil ettiğinin de farkındayım. Fakat değişen veya dönüşen bir sistem de geleneksel bakış açısını tamamen terk etmek nasıl mümkün değilse, yeniliğe ısrarla direnmekte bir o kadar mümkün değildir. Bu anlamda teknolojinin gümrüğe yansımalarının olumlu yönde olduğu kanaatindeyim. Çünkü dijitalleşmeyle beraber, ticaret yapma şeklimiz de değişti. Hızla gelişen teknolojik uygulamalar, sadece mal ticaretini etkilememekle kalmayıp, uluslararası ticarette hizmet sektörünün büyümesini de kolaylaştırdı.

Bu da ulaşılabilirlik ve global ölçekte işlevselliği yüksek, gümrük hizmetlerinin gelişmesini sağladı. Kısaca dijitalleşme ticaretin hızını, alanını ve erişim gücünü arttırdı.

Dijital gümrük işlemlerine bakıldığında, yapay zekâ temelli programlar, Blok Zincir (Blockchain), Müşteri Çalışma Portalı gibi projeler, gümrük otomasyon sisteminin getirdiği kolaylıklar ve aynı zamanda risk yönetimi uygulamasına geçilmesi sayesinde, daha etkin gümrük denetimi yapılmasının sağlandığı ve böylece gümrük işlemlerini yasal kurallar çerçevesinde gerçekleştiren kişilerin işlemlerinin kolaylaştığı görülmektedir.

Firma olarak müşterilerinize lojistik hizmeti veriyor musunuz? Depolama alanınız var mı?

Evet, tabi ki veriyoruz. Genel merkezi İstanbul’da bulunan firmamız, Türkiye genelinde ticari potansiyeli olan tüm vilayetlerde ve limanlarda görev yapan tecrübeli, uzman ve yetkin çalışanlarıyla, müşterilerimizin taleplerini karşılar. Ayrıca stratejik olarak konumlanmış lojistik merkezlerimiz sayesinde, İstanbul başta olmak üzere, tüm bölgelerdeki müşterilerimize depo ve antrepo çözümleri sunuyoruz. Depolama ve depo yönetimi, dağıtım ve e-ticaret lojistiği gibi birçok alanda faaliyet gösteren firmamız, yüksek standartlarda depolama alanları, son teknoloji ekipmanlar ve uzman kadrosu ile müşterilerin ihtiyaçlarını en üst düzeyde karşılar.

Avrupa’da hangi ülkelerde hizmet veriyorsunuz? Yurt dışında yapmış olduğunuz iş birliklerinin detaylarını anlatır mısınız?

2022 yılı itibarıyla, 12 Avrupa ülkesinde müşterilerimize gümrükleme ve lojistik alanda hizmet sunuyoruz. Bu ülkeler; Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda, İsveç, Birleşik Krallık, İsviçre, Finlandiya, İrlanda, Polonya ve İspanya’dır. Tabi bu ülkeleri ilerleyen dönem de daha da artırmayı hedefliyoruz.

İleriye dönük birtakım hedeflerimizi oluştururken, bir o kadar da güçlü iş ortaklarıyla ilerlemenin ne kadar önemli olduğunun bilincindeyiz. Çünkü çalışma arkadaşlarınız sizin bir nevi temsilinizdir. Şirket güvenilirliğinizin bir yansımasıdır. Bu nedenle ben, kişisel olarak güvenilirlik ve güçlü takım arkadaşlarının, sizi diğerlerinin hep bir adım ötesine taşıyacağına inanırım. Bu kapsamda kurduğumuz iş birlikleri de bu bakış açısının bir sonucudur. Bu nedenle AEB ve Custom Support gibi güçlü şirketlerle ilerlemeyi tercih ediyoruz. Bu iş birlikleri sayesinde birlikte hareket ederek, gümrük sürecinde şeffaflığı ve müşteri memnuniyetini artırmayı ve gümrük hizmetlerinde de dijitalleşmeyi sağlıyoruz.

Bu bağlamda 80 farklı ülkede 7.000’den fazla müşteriye nakliye ve depo yönetimi, gümrükleme, ithalat ve ihracat yönetimi, yaptırım listesi taraması ve ihracat kontrol hizmeti sağlayan AEB, ‘Gümrük Müşavirliği Entegrasyon’ yazılımını ve gümrük müşavirliği iş birliğini dijitalleştirerek; maliyet tasarrufu ve yasal güvence sağlar.  Hepsinden önemlisi, tüm bu süreci hızlandırır. Hız da bizim sektörümüz için oldukça önemlidir. Ayrıca bu yeni iş birliği modeli sayesinde, AEB müşterileri, Türkiye’de hızlı ve verimli gümrükleme işlemleri için gümrükle ilgili tüm verileri otomatik olarak Ünsped’e aktarabilirler.

Custom Support ile olan iş birliğimizde de yine aynı şekilde başarılı işlere imza atıyoruz. Bu iş birliği ile müşterilerimizin ithalat, ihracat, transit, antrepo ve diğer gümrükleme işlemleriyle beraber, danışmanlık ve eğitim hizmetleri verilmesinde ve diğer tüm gümrük ve dış ticaret süreçlerinde hızlı, entegre ve kolay dijital çözümler sunuyoruz.

E Satınalma Yazılımı Haber Yeni Nesil Gümrüklemenin Tek AdresiyizŞirket olarak hem Customs Support Group ile hem de AEB ile kurduğumuz çözüm ortaklığıyla, hizmet alanımızı global ölçeğe taşımanın gururunu yaşıyoruz.

GİG Ekonomisinde Geleceğin İş Fırsatları: Değişen İstihdam Dinamikleri

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Gi̇g Ekonomisinde Geleceğin İş Fırsatları Değişen İstihdam Dinamikleri

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Gi̇g Ekonomisinde Geleceğin İş Fırsatları Değişen İstihdam Dinamikleri“GİG ekonomisi, insanların kendi geleceklerini şekillendirebilecekleri bir çağın kapılarını aralıyor. Esneklik, yenilik ve cesaret, bu yeni ekonomik düzenin anahtarıdır. Bugünün girişimcileri, yarının liderleri olmaya adaydır; çünkü onlar, değişime meydan okuyan ve geleceği şekillendirenlerdir.”

GİG ekonomisi, bireylerin serbest çalışma, bağımsız yüklenici veya serbest meslek sahibi olarak geçici işler veya projeler yaparak gelir elde ettiği bir ekonomik modeldir. Bu modelde, bireyler genellikle çevrimiçi platformlar aracılığıyla iş bulurlar ve çeşitli görevler için hizmet sunarlar. “GİG” terimi, bir müzisyenin bir konser için bir performans yapması gibi belirli bir iş veya görevi ifade etmektedir.

GİG ekonomisi, internetin ve dijital teknolojilerin yaygınlaşmasıyla birlikte büyük bir ivme kazanmıştır. İnternet tabanlı platformlar, bireylerin iş bulma ve hizmet sunma sürecini kolaylaştırırken, esnek çalışma saatleri ve çeşitli iş fırsatları sunarak geleneksel iş modellerine alternatif bir yol sunarlar.

Bu ekonomik modelde, birçok farklı sektörde faaliyet gösteren bireyler bulunmaktadır. Örneğin, sürücüler için çevrimiçi ulaşım platformları (örneğin, Uber, Lyft), evde yapılan görevler için çevrimiçi platformlar (örneğin, TaskRabbit, Upwork), freelance yazılım geliştiricileri için çevrimiçi pazar yerleri (örneğin, Freelancer, Fiverr) gibi birçok farklı alan GİG ekonomisi kapsamına girmektedir.

GİG ekonomisi, hem işverenler hem de çalışanlar için birtakım avantaj ve dezavantajlar sunar. Esnek çalışma saatleri ve iş seçenekleri gibi avantajlar, birçok kişi için çekici olabilirken, gelir güvencesi, sosyal haklar ve iş güvenliği gibi konularda endişeler de bulunmaktadır. Bu nedenle, GİG ekonomisinin düzenlenmesi ve işleyişi, politika yapıcılar, işverenler ve çalışanlar arasında sürekli olarak tartışılan bir konudur.

Değişen İstihdam Dinamikleri

GİG ekonomisi, geleneksel iş anlayışını değiştiren bir dizi faktörün etkisi altındadır. Bunlar arasında teknolojik ilerlemeler, küreselleşme, demografik değişimler ve işgücü piyasasındaki yapısal değişiklikler yer almaktadır.

Teknolojik İlerlemeler: İnternetin yaygınlaşması ve dijital platformların ortaya çıkması, insanların iş bulma ve hizmet sunma süreçlerini kökten değiştirdi. Artık birçok iş, çevrimiçi platformlar aracılığıyla kolayca erişilebilir hale geldi.

Küreselleşme: GİG ekonomisi, coğrafi sınırları ortadan kaldırarak küresel iş fırsatlarına erişimi kolaylaştırır. Birçok kişi, farklı ülkelerden müşterilere hizmet sunma fırsatına sahiptir.

Demografik Değişimler: Genç nesil, esnek çalışma saatleri ve iş-güç dengesi gibi konulara daha fazla önem veriyor. Bu da GİG ekonomisine olan ilgiyi artırıyor.

Yapısal Değişiklikler: Geleneksel iş modellerindeki değişimler, insanları daha fazla esneklik aramaya yönlendiriyor. Şirketler, dış kaynak kullanımını artırarak esnek iş gücü ihtiyaçlarını karşılıyorlar.

GİG ekonomisi, geleceğin iş fırsatlarını belirlemede önemli bir rol oynamaktadır. Bu alanda öne çıkan bazı gelecek vaat eden iş fırsatları şunlardır:

Yapay Zekâ ve Veri Analitiği Uzmanları: Yapay zekâ ve veri analitiği, birçok sektörde büyük bir potansiyele sahiptir. Bu alanda uzmanlaşmış kişiler, önümüzdeki yıllarda büyük talep görebilirler.

Uzaktan Eğitim ve Eğitim Teknolojileri Uzmanları: Uzaktan eğitim, dijitalleşmeyle birlikte giderek daha önemli hale gelmektedir. Eğitim teknolojileri alanında uzmanlaşmış kişiler, gelecekte büyük fırsatlarla karşılaşabilirler.

Sürdürülebilirlik Danışmanları: Sürdürülebilirlik, şirketlerin ve kuruluşların giderek daha fazla önem verdiği bir konu olmaktadır. Sürdürülebilirlik danışmanları, şirketlere çevresel ve sosyal etki konularında rehberlik edeceklerdir.

Sağlık Teknolojileri Geliştiricileri: Sağlık sektörü, teknolojik yeniliklerle dönüşmektedir. Sağlık teknolojileri geliştiricileri, sağlık hizmetlerinin dijitalleşmesine öncülük edeceklerdir.

Girişimcilik Koçları ve Danışmanları: Girişimcilik, giderek daha popüler hale gelmekte ve yeni girişimcilerin ihtiyaçları da artmaktadır. Girişimcilik koçları ve danışmanları, girişimcilere rehberlik ederek başarılı işletmeler kurmalarına yardımcı olacaklardır.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Gi̇g Ekonomisinde Geleceğin İş Fırsatları Değişen İstihdam DinamikleriGİG ekonomisi, istihdam dinamiklerini kökten değiştirmekte ve geleceğin iş fırsatlarını şekillendirmektedir. Teknolojik ilerlemeler, küreselleşme, demografik değişimler ve işgücü piyasasındaki yapısal değişiklikler, insanları daha esnek ve yenilikçi iş fırsatları aramaya yönlendirmektedir. Geleceğin iş dünyasında başarılı olmak isteyenler, bu değişimlere uyum sağlayarak kendilerini geliştirmeli ve geleceğin taleplerine uygun beceriler edinmelidirler.

Doç. Dr. Gözde MERT

Zorunlu Girişimcilik ve Fırsat Girişimciliği

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Zorunlu Girişimcilik Ve Fırsat Girişimciliği

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Zorunlu Girişimcilik Ve Fırsat GirişimciliğiGirişimciler için çözüm geliştirilebilen her olumsuzluk bir fırsattır. Aksaklıklar onları yıldırmaz aksine motive eder. Peki ya çevrede birçoğumuz tarafından bu kadar olumsuz olarak nitelendirilen girişimciler için fırsat niteliğinde problemler olmasaydı? Bugün dünya umut vadeden onca başarılı girişimden mahrum olur muydu? Bu soru üzerinde az da olsa düşünebilmek adına, dilerseniz geçmişe şöyle bir kısa yolculuk yapalım. Çok değil 4 sene öncesi pandemi, ardından takip eden ve hala devam eden savaşlar, küresel ısınma ve neden olduğu iklim krizi… Evet; farkındayım. Yazıma oldukça kaotik bir başlangıç yapmış oldum. Nedeni şu: Bugün sizlere fırsat girişimciliği ve zorunlu girişimcilik türlerinden bahsetmek istiyorum.

Birçoğumuz hayatımızın belli dönemlerinde zorunlu girişimcilik hikayelerine tanık olmuşuzdur. Eşini kaybeden geçimini sağlamak için iş kuran kadınlar, savaştan kaçıp yeni bir ülkede yaşamını devam ettirmek için girişi başlatan göç eden insanlar vb… Zorunlu girişimciliğin başlangıcı biraz dramatik aslında. Ama her ne kadar dramatikte olsa bir o kadar da umut vadeden bir girişimcilik. Nedeni ise çok açık: Bu girişimcilerin başarmak dışında başka bir SEÇENEKLERİ YOK! Hayatta kalabilmek ve temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için para kazanmak zorundalar. Bunu en iyi yapabilecekleri yol ise girişimcilik. Zorunlu girişimcilik aslında tıpkı fırsat girişimciliği gibi çevreyi analiz etme ve bir fırsatı keşfetme adımıyla başlıyor. Fakat fırsat girişimciliğinden bir hususta ayrılıyor. Fırsat girişimciliğinde girişimciyi adım atmaya teşvik eden girişimcilik tutkusu iken zorunlu girişimcilikte adından anlaşılacağı gibi girişimciyi adım atmaya iten güç MECBURİYET. Her iki girişimcilikte de bir aksaklık, bir problem, bir olumsuzluk ya da bir ihtiyacın keşfedilmesiyle birlikte bunu BENZERSİZ fırsata dönüştürecek bir çözüm fikrinin geliştirilmesi durumu söz konusu… Fırsat benzersiz olduğunda başarılı olmak kaçınılmaz. Çünkü benzersizlik bir girişime ivme kazandıran en önemli unsur.

1999 yılında Amerika ve İngiltere ortak konsorsiyumu olarak çalışmalarına başlayan Global Entreprenurship Monitor (GEM)’un her sene küresel girişimcilik ekosistemine ait güncel verileri yayınladığı bir Küresel Rapor var. Bu raporda uzman görüşlerine başvurulan Girişimcilik Profesörü Jeffrey P. Shay, bahsettiğim bu iki girişimcilik türünü özetler nitelikte, pandeminin çoğu insanı işinden edip, ülkeleri ekonomik çıkmazlara sürüklerken birçok girişimci için bulunmaz nitelikte bir fırsat olduğu söyler ve doğrudur da… İnsan doğası gereği zorlandığında daha üretken ve yenilikçi olur. Baskı altında daha verimli çalışabilen bizlerin zor koşullarda üstün başarılı girişimcilere dönüşebildiğimize neden şaşılsın ki?

Kendi günlük yaşantımızı bir düşünelim. Hepimizin toplum içinde birden fazla rolü var. Kimimiz anne, öğretmen, evlat… Kimimiz eş, kimimiz bir şirketin CEO’SU… Kimimizin 4, kimimizin 5, kimimizin belki de 10 rolü var. Bütün rollerimizi kusursuz bir şekilde yönetmeye çalışırken, bazı zamanlar rol sayımız azalıyor bazen de artıyor. Rollerimiz arttığında kendimizi gözlemleyelim. Sizce her bir role ayrılan vakit daralmışken ters orantılı olarak o rolümüzde daha verimli hale gelmiyor muyuz? Hatta belki bunun farkına varıp; kendimize hayretle bu rollerin hepsini kısa zamanda başarıyla nasıl tamamlayabildim diye soruyoruzdur bile… Rolleri sadece tamamlamakla da kalmıyor, rollerden her zamankinden daha kusursuz sonuçlar elde ediyoruz üstelik. İşte tam da bu noktada size Zorunlu Girişimciliği tekrar hatırlatmak isterim. Girişimcilik alanında çalışan bir akademisyen ve bir girişimci mentoru olarak girişimcilerden en sık duyduğum serzeniştir: “Tüm bunlara nasıl yetişeceğim, vaktim yok vb.” ifadeler.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Zorunlu Girişimcilik Ve Fırsat GirişimciliğiHalbuki çoğumuz toplum olarak şunu çok net farkındayız: Biz zorlandıkça ışıldayan bir milletiz ve çetin koşullarda mücadele ederek mükemmel sonuçlara ulaşmak genetik kodlarımızda var.  Bunun bilinciyle mücadele ruhumuzu diriltmeli ve her şeyden önce bireysel menfaatlerden öte özellikle topluma katkı sunacak sosyal inovasyon niteliğinde girişimler için çabalamalıyız. Her girişimcilik çabası bir tohum ve her tohum yeni başarılı girişimlerin filizlenmesi için bir başlangıçtır. Koşullar zor değilse koşulları zorlamalı ve o başarılı girişim hikayesine günün birinde bizler de mutlaka imza atmalıyız. Bu başarıyı; aziz Türk Milleti’ne ve bu vatanı yaşatmak için canlarını feda ederek; bizlerin bu vatanda esaret altına girmeden bugün özgürce yaşamamıza vesile olan Ecdadımıza borçluyuz.

Doç. Dr.Duygu HIDIROĞLU

AWARE Projesi ile Kimya Sanayinde Su Yönetimi ve İklim Değişikliğine Uyum Kapasitesi Geliştirilecek

Satınalma Eğitimi Aware Projesi Ile Kimya Sanayinde Su Yönetimi Ve İklim Değişikliğine Uyum Kapasitesi Geliştirilecek

Satınalma Eğitimi Aware Projesi Ile Kimya Sanayinde Su Yönetimi Ve İklim Değişikliğine Uyum Kapasitesi Geliştirilecekİstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri koordinatörlüğünde yürütülen, kimya ve metal olmayan mineraller sektörlerinde iklim değişikliğinin etkileri ile su yönetimini ele alacak olan “Su Kaybının Önlenmesiyle İklim Değişikliğine Dayanıklılık ve Uyumun Desteklenmesi Projesinin (AWARE)” açılış toplantısı firmalar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumlarından pek çok paydaşın katılımlarıyla gerçekleştirildi. İKMİB Yönetim Kurulu Üyesi Halit Süha Taşpolatoğlu, açılış konuşmasında su yönetiminin kimya sektöründeki önemine değindi.

Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin maddi desteği ile hayata geçirilen AWARE projesi T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın “İklim Değişikliğine Uyum Hibe Programı” kapsamında destekleniyor. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister’in sözleşme imzacısı olduğu proje, kimya sektöründe iklim değişikliğine uyum ve su yönetimi konularında faaliyetler gerçekleştirecek.

Proje, kimyasallar ve kimyasal ürünler alt sektörleri ile metalik olmayan mineraller sektörlerinde üretim süreçlerinde su yönetimi hakkında farkındalık oluşturmayı ve iklim değişikliğine direnci güçlendirmeyi hedefliyor. İklim değişikliğinin bu sektörler üzerinde yaratacağı etkiler hakkında geliştirilecek analizler, işletmelerin kendilerini bu etkilere karşı nasıl hazırlayabileceği konusunda rehberlik edecek.

Projenin açılış toplantısı 10 Mayıs 2024 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Sanayi, kamu, akademi ve sivil toplum temsilcilerinin katıldığı toplantı İMMİB YouTube kanalında yayınlandı.  Açılış toplantısında, proje ortağı olan Su Politikaları Derneği ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı temsilcilerinin sunumlarının ardından proje faaliyetlerinin detayları aktarıldı.  Ayrıca ülkemizde su yönetiminin ve su kaynaklarının durumu, iklim değişikliğinin sektörlere etkisi,  projenin gelecek faaliyetlerinden paydaşların ve firmaların nasıl faydalanabileceği hususları ele alındı.

Halit Süha Taşpolatoğlu: “İklim değişikliğiyle mücadelede su kaynaklarını korumak ve etkin bir şekilde kullanmak sektörümüz için hayati bir öneme sahip”

İKMİB Yönetim Kurulu Üyesi Halit Süha Taşpolatoğlu gerçekleştirdiği açılış konuşmasında şunları belirtti: “Birçok kimyasal ürünün üretimi ve işlenme sürecinde su kullanılmaktadır. Ancak suyun sınırsız bir kaynak olmadığı ve kaynakların azaldığı da bir gerçek. Su kaynaklarının azalmasıyla birlikte suyun etkin ve verimli bir şekilde kullanılması daha da önemli bir hale geliyor. Su kaynaklarının azalması kadar iklim değişikliğinin kimya sektörü üzerindeki etkileri de göz ardı edilemez. Bu nedenle iklim değişikliğiyle mücadelede su kaynaklarını korumak ve etkin bir şekilde kullanmak sektörümüz için hayati bir öneme sahip. Bu proje iklim değişikliğiyle mücadelede sektörümüzün daha dirençli hale gelmesine katkı sağlamayı amaçlıyor. Sektör temsilcilerimizin bu faaliyetlere katılması, sektörümüzün sürdürülebilir bir geleceğe erişmesinde etkili olacaktır.”

İlgili sektörlerin su yönetimi konusundaki farkındalıklarının artırılması yoluyla iklim değişikliğine uyum kapasitelerini güçlendirmek için geliştirilen AWARE Projesi’ne dair gelişmeler, projenin ve İMMİB’in sosyal medya hesaplarından takip edilebilecek.