Sağlık İşletmelerinde Spekülatif Stok Yönetimi

Öncelik olarak başlıkları tanımlarsak;

Stok; Hammadde yarı mamulden üretilmiş satışa hazır hale getirilmiş, depolanmış ürünlerin toplam miktarları diyebiliriz.

Spekülatif Stok; Fiyatlarda artma beklendiği zaman mevcutta bulundurduğumuz stoklardan ihtiyaçtan fazla ürün çekmek anlamı diyebiliriz.

Sağlık kuruluşları bütçelerinin önemli sayılacak bir bölümünü çeşitli lojistik faaliyetlerine aktarmaktadır. Bu nedenle sağlık sektörü tedarik zincirinin karmaşık daha derinlemesine ve incelenmesi gereken bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir.

Sağlık kuruluşları ve işletmeleri süreklilik ve aksaklık olmaması adına minimum ve maksimum düzeyde stok devir hızlarının oranlarıyla stok tutmaktadırlar. Özellikle tıbbı sarflarda ki talep tahminleri çok önemlidir. Bakıldığı üzere talep tahmini aslında bir belirsizlik tanımına eşdeğer diyebiliriz. Belirsizlikte risk faktörüne eşit diyebiliriz. Bu nedenle riski minimum düzeye getirmek, lojistik verimliliğini arttırmak için süreç yönetimi ve sağlanan hizmeti destek ya da tıbbi personelin yerine beşeri sermaye lojistik personelin yönetmesi işletmeye katma değer sağlayacaktır.

Satın alma – lojistik multidisipliner yönetim çerçevesinde tıbbi sarf malzemelerinde tedarikçinin yıl ortalarında ya da sonlarında malzemenin bir sonraki yıl şartlarına (kur, hammadde sorunu vb.) istinaden sunduğu fiyat politikası ve kazan-kazan durumu diyebiliriz kısaca. Peki her zaman avantalı mıdır spekülatif stok ya da dezavantajı nedir?

Avantajından kısaca bahsetmiştik kazan-kazan sürecidir. Dezavantajına gelirsek gelişen teknolojinin tıp ile doğru orantılı şekilde ilerlemesinden dolayı doğru zamanda, doğru miktarda, doğru şartlarda alınmayan her ürün özellikle spesifik kısa son kullanma tarihi olan ürünlerin zayi yapılmasına bu nedenle de yalın yönetilen stok çeşitliliğinizden uzaklaşmanıza neden olacaktır. Bir nevi spekülatif stok tanımına emniyet stok diyebiliriz. Yalın yönetim içinde işletmeler ilk öncelik israfı önleyici çalışmaları ve katma değer kaybına uğratmayacak yönetim çeşitliliğinden faydalanmaları gerekmektedir. Unutmayalım ki her spekülatif içinde arz talep oranını dengelemek gerekmektedir. Denge sağlanmazsa arz edilen miktar talep edilen miktardan büyük olduğu takdir de artık olacaktır.

Sağlıkla ve Lojistikle kalın.

Yurt Dışından Gelen Döviz Havalelerinde Valör Uygulaması ve İskontosu

Ülkemizde Türk Lirası para transferleri, tüm bankaların TCMB nezdinde bulunan havuz hesapları üzerinden EFT – Elektronik Fon Transferi şeklinde yapılır. EFT mesai saatleri içinde yapılmakla birlikte hiçbir koşul içermeden, aynı gün valörle parayı gönderen amirin talimatı ile parayı alacak olan lehtarın IBAN’nına para aktarılır. Bu işlem saniyeler içerisinde yapılır.

Ancak ülkemizde Türk Lirası transferleri saniyeler içerisinde aynı gün valörle yapılırken, döviz havaleleri transferi için aynı şeyleri söylemek mümkün değildir. Döviz havaleleri SWIFT Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunations sistemi ile yapılmaktadır. Ülkemizdeki bankalar arasında yapılan transferler ile yurt dışındaki bankalar nezdindeki hesaplara yapılacak tüm döviz transferleri SWIFT ile yapılmak zorundadır. Swift ile yapılacak döviz havalelerinde mutlaka yurt dışındaki bir muhabir bankanın kullanılması gerekmektedir.

————– Instance Type and Transmission ———————-Notification (Transmission) of Original sent to SWIFT (ACK)

Network Delivery Status : Network ACK
Priority/Delivery : Normal
Message Input Reference : 1324 200807 KARATRISXXX9733043346

———————– Message Header —————————–Swift INPUT FIN 103 Single Customer Credit Transfer

Sender   : KARATRISXXX
KARABANK A.S.
ISTANBUL
ISTANBUL TR

TURKEY

Receiver : CHASUS33XXX
JPMORGAN CHASE BANK, N.A.
NEW YORK,

NEW YORK NY US

                     

———————- User Header ——————————-

108: – User Reference Number
:  KARA TRANSFER /ISTANBUL

———————– Message Text ——————————-

20 : Sender`s Reference
23062065TRUSD120
23062065TRUSD120
23 B : Bank Operation Code
CRED
CRED
32 A : Value Date/Currency/Interbnk Settld Amt
Date : 11 August 2020
Currency : USD (US DOLLAR)
Amount : #130.226,#

 

Yukarıdaki örnekten de anlaşılacağı üzere parayı göndermek isteyen Karabank İstanbul, mutlaka yurt dışındaki bir muhabir bankasını kullanmak ve paranın lehtara ödeneceği işlem gününü (valör) belirtmek zorundadır. Yukarıdaki örneğe bakıldığında;
Mesajın çekildiği tarih    : 07.08.2020Valör tarihi                      : 11.08.2020
Bu demektir ki; transfer talimatı 07.08.2020 tarihinde gönderilmesine karşın, paranın lehtara ödeneceği tarih (valör) 11.08.2020’dir.
Swift ile yapılacak döviz transferlerinde dünyadaki saat farklılıkları asli neden olmak üzere mutlaka valörlü yapılmaktadır. Ülkemizdeki Türk Lirası EFT’lerde olduğu gibi valörsüz değil, Swift havalelerinde mutlaka valör kullanılması gerekmektedir. Valör uygulanırken Swift havalesini dünyanın hangi ülkesine yaptığımızın önemi büyüktür.
Örnek; Japonya, Çin, Avustralya, Singapur gibi ülkelerle saat farkımız mevcut olduğundan, Türkiye çalışma mesaisine başladığında Japonya, Çin, Avustralya, Singapur gibi ülkelerin mesaileri sona ermiştir. Mesaisi sora ermiş bir ülkeye bugünkü valörlü (tarihli) bir döviz havalesi gönderilmesi mümkün değildir. Çünkü mesaisi sona ermiş uzak doğu ve Asya ülkeleri bu anlamsız aynı gün valörlü talimatımızı yerine getirmesi teknik olarak olanaksızdır.
VALÖR İSKONTOSU Yurt dışından ülkemiz bankalarına gelen döviz havaleleri mutlaka valörlü gelir. Bu valör aynı gün valörünü taşıyabileceği gibi, ileri tarihli bir valör de olabilir. Ödeme emri niteliğindeki swift havalesi gelmiştir ancak yurt dışından bu mesajı gönderen muhabir banka şöyle demektedir;
“bu işlemi valör tarihinde lehtara öde, ben sana valör tarihinde bu parayı muhabir nezdindeki hesabına alacak kaydedeceğim”
demektedir.
İşte bu durumda, mesajın geldiği tarihte paranın lehtara ödenmesi söz konusu olmayıp, valör tarihinde ödenecektir. Bankacılar bu durumu Ayşe Teyzeye anlatamaz. Anlatsa da Ayşe Teyze ne kadar anlayacaktır? Ayşe Teyzenin düşündüğü bir şey vardır; param gelmesine rağmen bankam bana paramı ödemiyor diye düşünür haklı olarak. Ayse Teyze her zaman haklı olmasa da bankanın onu memnun olacak bir şekilde ikna etmesi veya operasyon yapması beklenebilir.
Bankacılar ne yapabilir bu aşamada? Gerekli kontrolleri yaparak 11.08.2020 valörle gelen gelen havalenin valör iskontosunu yaparak, mesajın geldiği tarih ile valör tarihi arasındaki gün sayısını dikkate alarak belli bir faiz & masraf alarak bakiye kalan net tutarın havale lehtarı Ayşe Teyzeye ödenmesini sağlamaktır. Ancak Ayşe Teyzenin valör iskontosunu anlamasını ve bilmesini bekleyemeyiz. Ayşe Teyzenin bildiği bir konu varsa yurt dışından gelen döviz havalesinin bir şekilde kendisine ödenmesidir.

Dirsekli Rekabet

Pazar yapısında, iktisat ve işletme gibi bilim dallarının içinde yer alan Dirsekli Rekabet sektörlere göre olgunluk göstermektedir.

Gelin size dirsekli rekabet anlayışını, tali yoldan yani yardımcı yoldan açıklayarak anlatayım.

Piyasa tıkanma noktasına geldiğinde, ürün ve hizmetler toplum arz ve talebine sunulduğunda işletmeler çok farklı rekabet çeşitleri kendi finansal yapılarına uygun olarak uygulamaktadırlar.

Dünya piyasasında çok farklı ekonomiler ve çok çeşitli rekabet türleri yer bulmaktadır.

Basitçe anlatmak gerekirse; bir ürün piyasa şartlarında, 10 birim, 9,5 birim ve 10,5 birimden görücüye çıkar.

Piyasada 4 işletme olduğunu düşünelim. Bu işletmeler, birimlerini kendi piyasa koşullarına göre belirlerken sadece bir işletme belirlenen birim koşullarına uymadan, kendi finansal yapısına uygun çalışmalar yaparak piyasaya girer.

Bu firma 6 birim ile piyasaya girerek, Dirsekli Rekabet uygular.

Sürdürülebilir bir politika olmamak ile birlikte, finansal yapısı çok güçlü işletmeler bu taktiği uygular.

Şimdi size gerçek hayattan bir bakış açısı sunmam gerekirse;

İşletmelerin piyasa talebine sunacakları birçok ürün ve hizmet çeşitleri yer almaktadır.

Bu ürün ve hizmetlerin piyasaya girişi; zamana ve koşullara bağlı olarak değişim gösterecektir.

Piyasa şartları,

  • Doğal koşulların bozulması,
  • Ekonomik kriz,
  • Toplam arz ve talepte yaşanan konjektürel dalgalanmalar veya düşmeler,
  • Alışkanlıkların sürdürülmesi,
  • Misyon yaklaşımının devamı,
  • Piyasaya güvenin azalması,
  • Yatırımların durması veya yavaşlaması,
  • Yeniliklerin fark edilememesi,
  • Startup çalışmalarına ilginin azalması veya düşüş göstermesi,

gibi birçok neden sonuç ilişkisi çıkartılabilir.

Ürün ve Hizmet grupları, belirli zaman aralıklarında piyasanın arz ve talebine sunulur.

Piyasanın, ilgili ürünlere ve hizmetlere vereceği tepkiler; incelenir, ölçülür ve analizi yapılır.

Ürün ve Hizmet yapılarına uygun olarak;

1 yıl içinde,

  • 4 aylık periyodik dönemlerden bir tanesi seçilebilir. (Ocak, Mart, Haziran, Eylül),
  • 6 aylık dönem. (Ocak, Haziran),
  • Ürün ve Hizmet yapısına uygun dönem ve koşullar,

Piyasa yapısına uygun ürün ve hizmet, her yılın eylül ayında piyasanın arz ve talebine sunulur.

Toplum bireylerinin göstereceği talep, pazar veya piyasa analizciler’ i tarafından incelenir ve hesaplanır.

Bu yaşanılan durum herkesçe bilinir.

Piyasa koşullarında, dirsekli rekabetin oluştuğu diğer bir şekli ile alışkanlıklarımızın ve algımızın farklı bir çalışma ile dizayn edilmesi veya algı yönetiminin oluşturulmasıdır.

Ürün veya hizmet grupları, piyasa şartlarında işletmeler tarafından her yılın eylül ayında lansmanı yapılmak üzere, toplam talebe sunulması amacıyla hazırlıklar yapılacaktır.

Piyasa koşullarında yer edinen bir firmanın, eylül ayı yerine ağustos ayında sahne alması, tüm sektörü derinden etkileyecek olup dirsekli rekabet başlatılmış olacaktır.

Bu yaşanılacak durum, piyasa alışkanlığını sarsarak ekonomik koşullarda yeni bir fizilibitenin oluşmasına zemin hazırlayacaktır.

Rakipler hiç beklemediği bu atak karşısında, stratejilerini yeniden revize edecek veya kurumsal kimlik yapısından taviz vermeyerek hedeflerinden ödün vermeyecektir.

Burada yaşanılan tartışma konusu;

  • Ürün ve Hizmet piyasaya erken mi sunulmalı,
  • Ürün ve Hizmet piyasaya planlananlar doğrultusunda mı sunulmalı,

Piyasaya giren veya yeni giriş yapan bir firma, yaptığı hamle ile bütün gözleri üstüne çekecektir.

Kurumsal işletmeler, müşteri ve tüketici gözünde GÜVEN elde ettikleri ve itibara sahip oldukları için, çevresini her an gözlemleyecek değişik yapılanmalar karşısında,

  • Reaktif,
  • Proaktif,

planlamalarını hazır bulunduracaktır.

Kurumsal işletmeler bu tür piyasa koşullarında planlamalarında taviz vermezler.

Bu tür yaşanan süreçler, piyasa koşullarında belirli yazısız norm’ ları tetikleyebilir.

İşletmeler yapılarında ve ticari faaliyetlerinde, dikkatli hamleler yapmalı ve stratejik çalışmalarını sürdürülebilir planlar ile konumlandırmalıdır.

B2B Sektör Buluşmaları #18: Kriz Yönetimi ve Kurumsallaşma

Buyer Network B2B Sektör Buluşmaları #18: Kriz Yönetimi ve Kurumsallaşma

Webinar: Kriz Yönetimi ve Kurumsallaşma
Tarih: 12 Ağustos 2020 Çarşamba
Saat: 20.00
Yayın linki: webinar.buyernetwork.net

Tüm şirket yöneticilerimizi 12 Ağustos 2020 Saat 20:00’de
Kriz Yönetimi ve Kurumsallaşma webinarımıza bekliyoruz.



Bu Kadar Farklı Makro ve Mikro Problemi Çözebilecek Tek Bir Reçete Yok.

Tüm dünyada süregelen bir belirsizlik ortamı var. Ülkeler arası ticaret savaşları derinleşiyor.
Ekonomik, politik, sağlık, çevre ve iklim riskleri arttı. Sürekli bir göç problemi ile karşı karşıyayız.
Piyasalar olabildiğince dalgalı. Döviz, altın ve hammadde piyasaları hayli değişken.
Ekonomik koşullar ve ticaretin denklemi değişti. Belirsizlik ve riskler katlanarak arttı.
Geçmişin iş alışkanlıkları ve tahminleme teknikleri artık gerilerde kaldı.
Diğer taraftan inovasyon dünyasında müthiş gelişmeler var.
Teknoloji kullanımı ve ona bağlı yenilikler tüm dünyayı alt üst ediyor.
Yeni rekabet dinamikleri gelişiyor. Açıkçası bu kadar farklı makro ve mikro problemi çözebilecek tek bir reçete yok. Problem türleri, etki alanları, süreleri ve ölçekleri karmaşık.
İşletme imkanları ise son derece sınırlı.

Hangi yöntemlerin uygulanması gerektiği konusunda da ortak bir görüş de yok.

Prof. Dr. Murat ERDAL
İstanbul Üniversitesi


Krizi Aşmanın Yolu Satış ve  Pazarlamadan Geçer

Covid19 nedeniyle yaşanan krizin etkileri hemen bütün sektörlerde etkisini gösterdi. Satışlar durdu, üretim durdu, tedarik zincirleri durdu, işsizlik arttı, alımgücü azaldı ve bu döngü tekrar tekrar krizi büyüttü.

Yeni normalde kurallar yeniden belirleniyor. Kurumsal firmalar krizi yönetmek için kolları sıvadı. Bir yandan talebi yönetmek diğer yandan üretimi sürdürmek için ciddi mesailer harcanıyor. Krizi aşmanın yolunun satış ve pazarlamadan geçtiğini bilen firmalar konuya bu perspektiften yaklaşıyor. Satış yoksa hayat duruyor prensibinden hareketle planlar yeniden yapılıyor. Kriz döneminde kurumsal firmaların bile çok zor duruma düştüğünü gördük ve bunun tekrar yaşanmaması için neler yapılmalı bunları konuşacağımız webinara bekliyoruz.

Prof. Dr. Emrah CENGİZ
İstanbul Üniversitesi



Kurumsallaşmayla, Bir Fırsat Penceresi Olarak Kriz Yönetimi

Şirketler için son dönemde başta Pandemi kaynaklı olmak başta ekonomik daralma, küresel ticaretin yavaşlaması ve ciro kayıpları olmak üzere çok çeşitli küresel krizlerle karşılaşabiliyorlar. Pandemiyle ortaya çıkan küresel salgınla oluşan sağlık odaklı olarak alınan tedbirler sonucu küresel ekonomide ortaya çıkan yeni normale göre oluşan durum başta turizm, hava yolları, küresel ticaret ve çoğu sektörü etkiledi. Kriz, kavramı genellikle olumsuz bir durumu çağrıştıran bir kavram olmakla birlikte risk ve tehlike yanında fırsat ve büyümeyi de çağrıştırıyor. Kriz, iyi yönetemeyen şirketler için risk, iyi yönetebilen şirketler için büyüme fırsatıdır. İyi yönetim için özellikle aile şirketlerinin yönetiminin kurumsallaşmayla şirket içi ve şirket dışı son derece karışık ve değişken ilişkileri yeni normalde yönetebilmeli mümkündür. Kurumsal yapılanmayla şirketler doğası gereği çoğu kez zıt ve farklı özellikler taşıyan paydaşların amaçlar, hedefler ve beklentilerini çok iyi şekilde yöneterek güçlenerek çıkabilecektir. Bu toplantıda “kurumsallaşmayla, bir fırsat penceresi olarak kriz yönetimi” örneklerle açıklanacaktır.

Prof. Dr. Mahmut TEKİN
Selçuk Üniversitesi



Rekabette
Üstünlük Sağlamanın Yeni Yolu, Krizlere Hazırlık Olmaktan Geçiyor.

Krizler hayatın bir parçası… Şirketler için de durum hiç farklı değil. Özellikle son dönemde yaşanan gelişmeler, şirketlerde kriz yönetiminin ve kurumsallaşmanın önemini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Kurumsallaşma ve sürekli iyileşme kültürünü tam anlamı ile içselleştirememiş şirketler, çeşitli nedenler doğan krizleri doğru yönetememekte, bu durum da krizlerin şirketlerde daha çok hissedilmesine neden olmaktadır. Artık rekabette üstünlük sağlamanın yeni yolu, krizlere hazırlık olmaktan geçiyor. Doğru kriz yönetimi için, şirketlerin karşılaşabileceği krizleri, bu krizleri en az hasarla atlatabilmek için neler yapılması gerektiğini, şirketlerin krizleri nasıl fırsata çevirebileceğini, kurumsallaşmanın bu süreçlere nasıl faydalı olabileceğini Buyer Network ile düzenleyeceğimiz webinarımızda ele alacağız.

Kadir AYAZ
Albert Solino Yönetim Danışmanlığı

 

Gayrikabilirücu Faktoring

Faktoring uzmanı dendiğinde dünya üzerinde muhtemelen herkesin mutabık kalacağı isim Freddy Salinger’dır. Salinger, “Factoring Law and Practice” kitabında faktoringin 1950’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde kullanılan tanımını ve kendi tanımını vermektedir.

Eski tanıma göre faktoring: “Faktoring şirketi ve açık hesap mal veya hizmet satıcısı arasında yapılan ve bir faktorün söz konusu mal veya hizmet satışlarından doğan alacaklarla ilgili olarak:

  • Nakit ödeme karşılığı alacakların satın alması
  • Bu alacaklarla ilgili hesapların tutulması ve defter tutmayla ilgili diğer faaliyetlerde bulunması
  • Alacak hesaplarını tahsil etmesi ve
  • Müşterinin finansal güçlük nedeniyle ödeme yapamamasından doğabilecek zararları üstlenmesi hizmetlerini vermesine yönelik bir sürekli düzenlemedir.”

Salinger göre ise faktoring:

“Bir borçlu tarafından kendi şahsi, ailevi veya hane kullanımı için satın alınan mal veya hizmetlerden doğan borçları veya uzun vadeli veya taksitli ödemeli borçlar hariç, borçların finansman sağlamak, satıcıyı idari iş yükünden veya şüpheli alacaklardan kurtarmak amaçlarından her biri veya tümü için satın alınmasıdır.”

Faktöringin tanımlarından söz ettikten sonra Faktöring Türleri’nden bahsetmek istiyorum;

  • Tam Hizmet Faktoringi
  • Toptan Faktoring
  • Vade Faktoringi
  • Alacak İskontosu

TAM HİZMET FAKTORİNGİ

En sık kullanılan faktöring türü olup, Faktoring şirketi ile satıcı firma arasında imzalanan Faktoring Sözleşmesi’yle, normal ticari ilişkilerden doğan ve doğacak tüm fatura ve benzeri belgeler ile tevsik edilen alacakları temlik almayı, alacakları tahsil etmeyi, alacak kayıtlarını tutmayı ve ön ödeme yapmayı faktöring şirketi taahhüt etmesiyle ifade edilmektedir.

Bu durumda alacağın tahsil edilememe riskinin faktöring şirketi tarafından üstlenilmesinin iki şekli vardır;

  1. Kabilirucü Faktoring: Faktoring şirketinin alıcının ödeme riskini üstlenmediği durumlardır.
  2. Gayrıkabilirücu Faktoring: Faktoring Şirketinin, imzalanan Faktoring Sözleşmesi çerçevesinde alıcının ödememe riskini üstlendiği durumdur. Alıcı ile satıcı arasında herhangi bir sebepten doğabilecek ihtilaf durumları garanti kapsamı dışında kalmaktadır.

Geriye dönük olarak garantinin kalkması ise ancak sözleşmede açıkça kararlaştırılan şartların gerçekleşmesi halinde mümkün olacaktır. Bu şartların dışında faktoring garantisinin kapsamı dışında kalan hallerde Faktoring şirketi satıcıya ödeme yapmakla yükümlü değildir. Faktoring Sözleşmesi’ndeki garanti şartlarının gerçekleşmesi halinde, garanti borcu nedeni ile Faktoring Şirketi  kapsam içinde kalan alacakları satıcıya rücu edemez.

Ayrıca sözleşmede, faktoring garantisi fonksiyonunun işletilebilmesi için Faktoring Şirketi’nin satıcı ile alacak ya da havuz bazında LOB (Limit Onay Bildirimi) paylaşması gerekmektedir. Faktoring garantisinin şartları sözleşmede ya da bir ek protokolde düzenlenir ve LOB metninde yer alır. Garanti kapsamı dışında kalan hallerde Faktoring Şirketi’nin satıcıya rücu etme imkanı faktöring sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.

Türkiye’de yurtiçi faktöring hizmetlerinin tamamı kabilirücu işlemlerden oluşmaktadır. Bu durumun ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik şartlarına göre yorumlayabiliriz. Zaman zaman alıcının mali gücü göz önünde bulundurulduğunda kabilirücu faktöring işlemleri yapıldığını gözlemleyebiliriz.

Uluslararası Faktoring’te ise muhabir faktöring şirketi tarafından alıcıya bir garanti verilmesi ile garanti hükümlerinin sağlanması sözkonusudur. Bu vesile ile gayrikabilirücu işlem yapıldığından söz edebiliriz

Özellikle iletmek isterim ki; alıcı ve satıcı arasında, alacağın varlığını oluşturan ve alıcı tarafından herhangi bir itiraz veya defi ortaya çıkması halinde; satıcının yani alacağı temlik edenin Türk Borçlar Kanunu 191. Maddesindeki alacağın varlığı üzerindeki taahhüdünün gerçekleşmemesi anlamına gelmektedir. Buna benzer şekilde satıcı ile faktöring şirketinin imzaladığı sözleşmede de taahhüt bulunmaktadır. Yani faktöring yapıldığında da alıcı tarafından ihtilaf çıkarılması durumunda, ihtilaf çözümleninceye kadar garanti askıya alınır; eğer satıcı haksız çıkar ise faktör alacağı satıcıya geri temlik eder, eğer satıcı haklı çıkar ise faktöring şirketinin alacağın bedelini ödeme taahhüdü devam eder.

Sevgi ve Saygılarımla..

Satınalma Dergisi Ağustos 2020, 92. Sayı Yayınlandı

Değerli yöneticiler,

Ağustos ayı Kurban Bayramı ile başlıyor. Öncelikle tüm sektör yöneticileri- mizin Kurban Bayramını tebrik ediyor, sağlık ve huzur dolu bir Bayram diliyorum.

Bu sayımızda yine bir birinden değerli yazılarla karşınızdayız. Sektör yöne- ticimiz Hamit Saçan, merkezi satınalmaya nasıl geçiş yapacağımıza ilişkin detaylı bir incelemede bulunuyor. Mehmet Atasever hocamız ise yazısında sağlık sektöründe özellikle tıbbi tedarik sisteminde yaşanan değişimlere dikkat çekiyor.

Av. Barış Sarıgül, Tedarik Yöneticileri İçin “Ayıp” Kavramının 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde İncelenmesi çalışması ile son derece kapsamlı bir analiz yapıyor.

Prof. Dr. Mahmut Tekin hocamız hayatı akıllıca yaşamayı, yaşama sevinci ve mutluluklarımızı Pandemi ve Yaşama Sanatı başlıklı makalesinde kaleme aldı. Ünsped Gümrük Müşavirliği’nden Adnan Öncevarlık, geçmişten günümüze chatbot ve hayatımızdaki yerini konu alan fevkalade bir incelemede bulundu.

İş hukuku ve çalışma hayatı konusunda sektöre rehberlik eden Lütfi İnciroğlu hocamız Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun aldığı kararlar ve uygulama üzerine makalesi ile ufkumuzu açıyor. Yeni Nesil Lojistikte İş Mükemmelliği başlıklı makalesi ile yöneticimiz Uygar Gültekin kapsamlı bir çalışmaya imza attı. Evolog Lojistik’ten Filiz Akgün Günümüz Ofis Hastalığı: Mobbing konusunu ele alıyor. Markiz Patent’ten Orhan Eriman ise Bir Teknolojik İnovasyon Örneği (Bluetooth) konusunda bizlere önemli ipuçları veriyor. Tüm yazarlarımıza katkıları için teşekkür ederim.

12 Ağustos 2020 Saat 20:00 Kriz Yönetimi ve Kurumsallaşma

Prof. Dr. Emrah Cengiz, Prof. Dr. Mahmut Tekin, Kadir Ayaz (Albert Solino) ve Prof. Dr. Murat Erdal bir araya gelerek Kriz Yönetimi ve Kurumsallaşma konusunu enine boyuna tartışacağız. Sıcak gündeme tüm yöneticilerimizi bekli- yoruz.

15 Ağustos 2020 Saat 20:00 Yöneticilerle Okuma Kulübü #4
İlker Canbulut hocamızla birlikte Akıldışı Ama Öngörülebilir (Dan Ariely ) kitabı üzerine sohbet edeceğiz. İş hayatı-

na ilişkin bilgi birikim ve deneyimlerinizi interaktif bir paylaşım ortamında konuşacağız. Webinar.Buyernetwork.net etkinlik portalımızdan haftalık programlarımızı inceleyebilirsiniz. 14 Üniversite ve Teknopark ile Yoğun bir Programa Başlıyoruz.

StartupVadisi.com a girdiğinizde işbirliği yaptığımız Teknoloji Geliştirme Bölgelerini Türkiye haritası üzerinde göre- ceksiniz. Teknoloji Transfer Ofisleri ile akademisyenlerimizin, Teknoparklarla girişimcilerimizin ve startup firmalarımızın yanındayız. Startup firma ürün ve hizmetlerinin kurumsal pazarda tanınmasına katkı sağlamak için 3 markamızla çalışı- yoruz. Tüm gayretimiz ülkemizin kalkınmasına daha fazla destek olabilmek. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde filizlenen projelerin hayata geçmesinde katalizör olabilmek. Özel sektör firmalarımızın bu projeye yürekten katkı vereceklerini düşünüyorum.

Ticaret Portalında 1 Dakikada Ücretsiz İlan Ekleyebilirsiniz

Alım talepleri, satış ilanları, makine, işyeri kiralama ve proje duyurularınızı ücret ödemeden ticaret.buyernetwork.net Portalına girebilirsiniz. İlk adım BuyerNetwork.net e kullanıcı (ücretsiz) girişi yapmak. 1 dakika içerisinde işlemlerinize başlayabilirsiniz.

9.000 sektör yöneticisi ile temasınızı artırın. İş ve Ticaret Platformu BuyerNetwork.net te yerinizi alın.

Mutlu Bayramlar

Editör
Prof. Dr. Murat ERDAL
www.muraterdal.com

Satınalma Dergisi’ne Dijital Abone Olun
Yayınlanmış Tüm Sayılara ve E-Öğrenme Notlarına Erişin.

Dijital İşlem Merkezi üzerinden hızlı abonelik için lütfen tıklayınız.

Hayallerini Kendin Yarat

Hepimizin, hayatta kendisine ait mükemmel hayalleri var olup, yapabileceğimiz ölçütlerde de Hayallerini Kendin Yarat için çalışmalıyız.

Bireyler, hayalleri ile varlığını devam ettirir ve umutları için yaşamlarını sürdürür.

Umut, bizleri hayata bağlayan en önemli motivasyonumuzdur.

İş hayatımızda ve kariyerimizde, önemli çalışmalara ve başarı veya başarısızlıklara imza atmışızdır.

Eğitim bizi şekillendiren, vizyonumuz geleceğimize yön veren en önemli etkenlerdir.

Geçmiş yıllarda aldığımız birçok eğitimlerde, örneklemeler masal kahramanlarından verilir ve bu masal kahramanlarının olgularından ders çıkarmamız bizlere tavsiye edilirdi.

Toplum bireylerinin; AR-GE ve Teknoloji odaklı çalışmaları, insan beyninin nasıl öğrendiğini bizlere detaylı olarak göstermektedir.

İş Hayatında, belirli bir geçmişi olan ve saha çalışmalarında bulunmuş, yıllarca müşteri ilişkilerini yüz yüze yürütmüş tecrübeli kişilerin, eğitimlerde bize anlattıkları aklımızda kalıcı yaşanmış deneyimler olarak öğrenmemize neden olmakta ve beynimizde kalıcı olarak yer edinmektedir.

Hayatımızda; hangi adımları atacağımızı, misyonumuzu seçme özgürlüğü ve vizyoner odaklı düşünceye sahip olabilmek adına, Hayallerini Kendin Yarat ki, kendi hayallerin ile mutluluğa ve başarıya ulaşabilirsin.

Hayal kurmak farklı bir dünyada olmak değil,

Bizleri;

  • Motive eden,
  • Başarıya ulaşma azmi veren,
  • Umut veren,
  • Heyecanlandıran,
  • Adrenalin salgılatan,
  • Çevremize mutlu bir bakış ile bakmamızı sağlayan,
  • Pozitif bir bakış açısı içeren,
  • İlham veren,
  • Çevremize de huzur verdiren,

bir birey oluruz.

Kurduğumuz hayallerimiz, vücud ve beyin yapımızı pozitif etkilemekte, gerçek yaşamda başarıyı elde edebilme gücünü tetiklemektedir.

Kendi kendimize motive olacağımız için de, yaratıcı düşünce gücümüz devreye girerek, belki de zorlanacağımız bir işi yapabilmek sandığımızdan daha kolay olacaktır.

Hayallerimiz ve Düşüncelerimiz bizi başarılı olmaya iten ve Çevremizdekileri de etki altına alan önemli bir Güçtür.

Geçmişte yaşanılan bir deneyim, karşımızda ki farklı profesyoneller ile paylaşılınca her profesyonel tarafından süreç çok farklı yorumlanacağından yeni inovatif fikirler doğacaktır.

Elde edilen inovasyon odaklı yeni düşüneler, olumlu ya da olumsuz olabilir.

Fikirlerin çıkış süreci zaman içinde olgunlaşacağından hiç tahmin edemediğimiz yeni inovasyonların çıkışına zemin hazırlayabilir, yeni çözümler inovatif düşüncelerden hayat bulabilir.

Hayatınız boyunca Hayal kurun ki, hayatınız boyunca başarılar sizinle olsun.

Sizler; Hayalleriniz ile yaşayın, Hayalleriniz ile kendinize ilham verin ve Yaşatın.

Plastik Sektöründe KOBİ’lerin Ağırlığı Artıyor

Plastik Sanayicileri Derneği’nin (PAGDER) İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” 2019 yılı listesindeki verilere ilişkin yaptığı değerlendirmeye göre, ilk 500 büyük arasında yer alan 13 plastik sanayi işletmesi içerisinde gerek 2018 yılında gerek 2019 yılında listede yer alarak verilerini şeffaf şekilde paylaşan işletmelerin üretimden satışları %3,7 oranında artarken net satışları ise %2,7 artış gösterdi.

Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesini plastik sektörü açısından değerlendiren PAGDER Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün, “NACE koduna göre plastik sektöründe faaliyet gösteren ve ilk 500 listesinde yer alan 13 plastik sanayisi kuruluşunun geçen yıl en çok vergi öncesi dönem karında sıkıntı yaşadığını gözlemliyoruz” dedi.

Maliyet artışı dönem karını eritiyor!

Sözlerine devam eden Gülsün: “İşletmelerin verilerini döviz cinsinden değerlendirdiğimizde gerçeği daha net anlatan bir tablo işe karşı karşıya kalıyoruz. 2018-2019 yılları arasında ortalama döviz kurunda %17,8 oranında bir artış yaşandı. Oysa her iki yılda verilerini şeffaf olarak paylaşan işletmelerimizin üretimden satışları Türk Lirası bazında yalnızca %3,7 artış kaydetmiştir. Aynı dönemde İSO 500 listesinde yer alan tüm işletmelerin performansına baktığımızda üretimden satışların %16,4 oranında arttığını görüyoruz. Yani plastik sektörümüz 2019 yılında önemli bir ciro kaybı yaşamış ve maliyetlerinde yaşanan artışı fiyatlara yansıtamamıştır. Sektörümüzün lokomotifi olan ölçek büyüklüğünü yakalamış bu işletmelerimizin cirolarını ve karlılıklarını arttırarak küresel pazardan daha fazla pay almaları ülkemiz ve sektörümüz için önem arz etmektedir” dedi.

İlk 500’de yer alan işletmelerin ihracattan aldıkları pay daralıyor

İhracat tarafında ise %10’un üzerinde bir gerileme yaşandığının altını çizen Gülsün: “Plastik sektörünün ihracatının arttığı bir dönemde ilk 500 sanayi kuruluşu listesinde yer alan plastik işletmelerinin bu ihracattan aldığı payda önemli bir gerileme yaşanmıştır. İlk 500 listesinde yer alan plastik işletmeleri 2018 yılında sektörün toplam ihracatından %7,8 pay alırken bu oranın 2019 yılında %6,6’ya gerilediğini görüyoruz. Hızlı değişen piyasalara daha çabuk adapte olabilen KOBİ’lerin bu dönemde ihracatımıza önemli katkı yaptıklarını görmek sevindirici olsa dahi ilk 500’deki plastik sektörü işletmelerinin ortalamanın çok altında performans gösterdiğini de gözden kaçırmamak gerekiyor” dedi.

1969 yılında kurulan sektörün en köklü STK’sı olarak İSO ilk 500 listesinde 11 üyelerinin bulunduğunu belirten Selçuk Gülsün: “Listede yer alan tüm üyelerimizi tebrik ediyor, gelecek yıllarda plastik sektörünün daha iyi noktalara gelmesi adına bu işletmelerimizin katkılarını çok önemsiyoruz” dedi

Türkiye Pazar Analizleri 2020 Yarı Yıl Raporu Yayınlandı

Türkiye Pazar Analizleri 2020 Yarı Yıl Raporu Yayınlandı

Kısa Vadeli Depo Gereksinimleri ‘Sanayi Ve Lojistiğe’ Hız Verdi

Türkiye ekonomisi, pandemiye bağlı olarak Nisan ayında görülen ciddi daralmanın ardından, yılın ilk yarısının sonlarına doğru toparlanma sürecine girmiştir. İstanbul ofis pazarında genel arz 6,46 milyon m² olarak aynı seviyede kalmasına karşın, sağlıklı çalışma alanları çözümlerinin gerekliliği gereği arzın yeniden sınıflandırılması gerekirken, sosyal mesafe önlemleri doğrultusunda ofis pazarındaki temel yaklaşım; sağlık,verimlilik ve maliyet yönünden esneklik yönünde şekillenecektir Sanayi ve lojistik sektöründe kiralama faaliyetlerinde görülen belirgin artış, KOVİD-19 pandemisine bağlı kısa vadeli depo gereksinimleri için acil talebi yansıtmaktadır.

Ticari gayrimenkul danışmanlık pazarının küresel liderlerinden Cushman & Wakefield’in ofis, perakende, sanayi, lojistik, konut ve otel sektörlerine yönelik hazırladığı ‘Türkiye Pazar Analizleri 2020 Yarı Yıl’ raporu yayınlandı.

Türkiye ekonomisi 1. Çeyrekte pozitif eğilime geçerek %4,5 büyüme kaydederken, mali tedbiler doğrultusunda politika faiz oranı %8,25’e düşürülmesi beraberinde sektörlerin yeniden açılmasıyla yılın ilk yarısının sonlarına doğru kısmi toparlanma sürecine girmiştir. Bunun yanı sıra, beklentiler 2020 yıl sonu ekonomisinin %5,1 daralması yönündedir.

Kiralama faaliyetleri pandeminin etkisiyle ikinci çeyrekte yavaşlasa da yılın ilk yarısında artış gösterdi

Küresel salgından kaynaklanan sert rüzgarların yanısması olarak yıl sonu ekonomik büyüme tahminlerinde düşüş yaşanacağı ve daralma kaydedileceği belirtilmesinin yanı sıra, mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranından da yıl sonuna göre artış göstermesi beklenmektedir. Öte yandan, yıl sonu enflasyonun düşen enerji fiyatları ve azalan talep doğrultusunda düşüş kaydederek tek hane olarak gerçekleşmesi öngörülmektedir. Bunun yanı sıra, pandemi nedeniyle ekonomideki daralma beklentisi ve Türk Lirası’nın değer kaybı, ofis pazarında da kiralama ve yatırım faaliyetleri üzerinde etkili olacaktır. Rapora göre, gelecek arza yönelik planlanan projeler önceki yıllara kıyasla oldukça kısıtlı olurken, yeni yapı ruhsatlarında belirgin bir düşüş kaydedilmiştir.

Yılın ilk yarısında yaklaşık 132 bin m2 kiralama işlemi kaydedilirken, ikinci çeyrekte, metrekare bazında anlaşmaların, %50,2’si MİA’da gerçekleşmiş olup bir önceki çeyreğe göre iki katından fazla bir oranda artış gösterirken, ofis kiraları metrekare başına ₺170 ile en yüksek İstanbul Levent bölgesindedir. Birincil kiraların kısa ve orta vadede sabit seviyede kalması beklenen raporda, birincil getiri oranlarının da kısa ve orta vadede daha az etkilenmesi beklendiği vurgulanmaktadır.

E-ticarete ve online satışlara bağlı olarak acil ve esnek depo ihtiyaçları hızlandı

KOVİD-19 küresel salgının yarattığı dalgalanmalar, ihracat ticaret hacminde bir önceki çeyreğe paralel olarak yılın ikinci çeyreğinde kaydedilen belirgin düşüşün devam etmesine neden olurken, depo alanı kiralama faaliyetleri, ikinci çeyrekte 123.987 m² olarak gerçekleşirken yılın ilk yarısındaki toplam işlem hacmi 238.546 m² olarak kaydedilmiştir.

Kiralama faaliyetlerinde önemli ölçüde gerçekleşen bu artış; geçtiğimiz yıla kıyasla işlem sayısı yerine metrekare bazında çok daha büyük işlemlerden oluşmasından kaynaklı olup, kaydedilen bu belirgin ivme; tedarik zinciri yöntemine paralel olarak KOVİD-19 pandemisine bağlı kısa vadeli depo gereksinimleri için acil talebi yansıtmaktadır.

KOVİD-19 küresel salgının yarattığı etki ile sanayi ve lojistik pazarında özellikle Mart ve Nisan aylarında üretim genel anlamda geçici olarak durdurulurken, Mayıs itibariyle toparlanma sürecine doğru girerken üretim ve dağıtım tesisleri büyük ölçüde operasyonlarına kademeli olarak devam etmişlerdir.

Fiziksel perakende dijitalleşmeye yöneliyor

Özellikle hızlı tüketim sektörü olmak üzere belirgin şekilde büyüme gösteren online satışlar ve e-ticaret, pandeminin Türkiye’de etkisini gösterdiği ilk sekiz haftada, e-ticaret satışları bir önceki yılın aynı dönemine göre üç katı şeklinde dramatik bir artış göstererek %183 büyümüştür. Bu doğrultuda hızla değişen tüketici davranışları ışığında, çok yönlü kanal stratejileri hız kazanacak olup fiziksel perakendenin bu yönde dijitalleşmeye daha çok yönleneceği beklenirken, ivme kazanan online perakende ile aynı şekilde büyük mağaza perakendeciliğinin de giderek güçlenmesi beklenmektedir.

Bunun yanı sıra, perakende pazarında fırsatçı yatırımcıların artan satılık gayrimenkullere göstereceği ilginin ikincil şehirlerde bulunan alışveriş merkezleri dahil olmak üzere, önümüzdeki dönemlerde tekrar hareketlenmesi beklenmektedir.

KOVİD-19 pandemisinin perakende pazarında yarattığı zorluklar karşısında perakendeci büyümesi yılın ilk yarısında oldukça kısıtlı olurken, toplam arz 13,22 milyon m² ve 424 alışveriş merkezi ile sabit bir seviyede kalmıştır.

Turizm sektörünün toparlanması zaman alacak

KOVİD-19 pandemisinin turizm sektörü üzerinde yarattığı etki diğer birçok sektöre kıyasla daha fazla olmuştur. Geniş çaplı seyahat kısıtlamaları, önemli ölçüde doluluk oranlarında ve beraberinde de gelirlerde düşüşe sebep olmuştur.

KOVİD-19 pandemisi seyahat kısıtlandırmaları ve yolcular arasındaki talebin önemli ölçüde azalmasına bağlı olarak yolcu trafiği üzerinde belirgin bir şekilde etkilemiştir. 2020 yılının ilk yarısında, Türkiye genelinde toplam yolcu sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre %61,5 oranında önemli bir azalışla 36,5 milyona ulaşmıştır.

Ocak – Mayıs 2020 döneminde, Türkiye’ye gelen yabancı ziyaretçi sayısı pandeminin etkilerinin bir yansıması olarak bir önceki yıla göre %66,35 oranında belirgin bir azalışla 4,92 milyon ile sınırlı kalmıştır. Bununla birlikte, aynı dönemde en çok ziyaretçi gönderen ülke sıralamasında %9,46’lık pay ile Bulgaristan (406.245) birinci, %8,32’lik pay ile Almanya (357.092) ikinci, %7,75’lik pay ile de Gürcistan (332.731) üçüncü sırada olup Gürcistan’ı sırasıyla Rusya Federasyonu ve İran izlemektedir. İstanbul için 2020’nin ilk beş ayında en çok ziyaretçi gönderen ülke sıralamasında %7,27’lik pay ile Almanya (171.260) ile birinci, %6,41’lik pay ile Rusya Federasyonu (150.868) ikinci, %5,77’lik pay ile İran (135.849) üçüncü sırada olup İran’ı sırasıyla İngiltere ve Fransa izlemektedir.

Konut satışları düşük faizli kredi uygulamaları ile yükseldi

2020 yılının ilk yarısında Türkiye konut satışları, bir önceki yılın aynı dönemine göre %23,5 artış göstererek 625 bin olarak kaydedilirken kaydedilen artıştaki belirgin etkenlerden, kamu bankalarının devreye aldığı düşük faizli kredi uygulaması olmuştur. Özellikle Haziran ayında, %209,7 oranında çarpıcı bir yükseliş gösteren konut satışlarında, ipotekli satışlar yılın ilk yarısında önemli ölçüde artmıştır.

Yabancılara satışta, bir önceki yılın aynı dönemine göre %39, azalma gösterirken, yılın ilk 6 ayında en fazla konut alımı yapan ülke sıralamasında İran 2.628 konutla ilk sırayı alırken, 2.359 konut alımı ile Irak ikinci sırada yer almıştır. Çin, üç yıl aradan sonra, sekizinci sırada olarak ilk 10’da yer almıştır.

Yapı izinleri, bir önceki yıl sonunda kaydedilen düşüş eğilimine devam ederken yapı ruhsatlarının daire sayısı yaklaşık 80 bin ile, geçen yılın aynı periyoduna göre %45,4 oranında belirgin bir oranda azalmıştır.

Perakende Sektöründe Tüketici Davranışlarındaki Değişim Kalıcı Olabilir

Perakende Sektöründe Tüketici Davranışlarındaki Değişim Kalıcı Olabilir

EY-Parthenon ve Türkiye Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu tarafından hazırlanan Perakende Sektörü Araştırması’nın sonuçlarına göre; üst düzey yöneticiler perakende sektörünün 2020 yılında ortalama %30 daralacağını öngörüyor. Araştırma sonuçları perakende sektörü yöneticilerinin pandeminin etkisiyle tüketici davranışlarında en çok konum ve kanala yönelik tercihlerdeki değişimlerin kalıcı olacağını öngördüklerini ortaya koyuyor. Yöneticilerin %90’ı dijitale kayışın kalıcı olacağını, yaklaşık %70’i ise mağaza ve AVM’lerdeki hijyen talebinin uzun vadede de devam edeceğini ifade ediyor.

Çok uluslu strateji danışmanlık şirketi EY-Parthenon ve Türkiye Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu (TAMPF) iş birliğiyle gerçekleştirilen Perakende Sektörü Araştırması’nın sonuçları açıklandı. Türkiye’de sektörün önde gelen şirketlerinin üst düzey yöneticileri ile yapılan anketler sonucu oluşturulan araştırma; sektörün Covid-19 salgını öncesi performansı ve salgının ciroya etkileri, normalleşme ve ciro beklentileri, gelecek öngörüleri, sektörü bekleyen riskler ve bu risklere karşı alınması gereken aksiyonları mercek altına alıyor. Araştırmaya katılan şirketlerin faaliyet gösterdikleri ana sektörler; restoran (yeme-içme), AVM, gıda-dışı perakende ve gıda perakendesi/market sektörlerinden oluşuyor.

Yatırım yılı 2020’de cirolar sert düştü

Araştırma sonuçlarına göre; 2020 yılı Türkiye perakende sektörü için iyi bir sene olacağının işaretlerini veriyordu ve sektörün yaklaşık %81’i salgından önce 2020 yılı başında enflasyon oranında ya da üzerinde büyüme gösteriyordu. Araştırmaya katılan yöneticilerin yaklaşık %70’i şirketlerinin 2020 yılına yeni mağaza açarak veya yeni operasyonlara başlayarak girdiklerini belirtiyor. Ancak salgın etkilerinin görülmeye başladığı Mart ve Nisan ayları için yöneticilerin %84’ü şirketlerinde ciro düşüşü yaşandığını ve cirolarının ortalama %77 düştüğünü ifade ediyor.

Sektörün ortalama %30 daralması bekleniyor

Perakende sektörü yöneticilerinin %16’sı karantina önlemlerinin ortadan kalkmasının yılın son çeyrek dönemine veya daha ilerisine kalabileceğini öngörüyor. Bununla birlikte yöneticilerin %75’i tüketici davranışlarında normalleşmenin salgının sona ermesinin ardından en az 3 ay sonra gerçekleşebileceğini düşünüyor. Araştırma sonuçları; gıda perakendecileri haricinde tüm perakendecilerin sektörün 2020 içerisinde daralacağını beklediklerini ortaya koyuyor. Yöneticiler tüm yıl için sektördeki daralmanın ortalama %30 seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ederken, sektörde istihdamdaki daralmanın %17 ile sınırlı kalacağını öngörüyor.

Hane halkı harcama kapasitelerindeki düşüş sektör için en büyük riskler arasında

Perakende sektörü yöneticileri; talep ve tüketici davranışlarındaki değişimi, finansman ve likidite sıkıntılarını ve tedarik zinciri-lojistik sorunlarını gelecek 6-12 aylık dönemde sektör için yüksek risk barındıran alanların başında görüyor.

Araştırmaya katılan yöneticilerin %90’ı sektörü bekleyen en büyük riskler arasında makro gelişmeler sebebiyle işsizlik ve gelir kayıplarının oluşması ve hanelerin harcama kapasitelerinin düşmesinin öne çıktığını ifade ediyor. Yöneticilerin %80’inden fazlası, turizm talebindeki düşüklüğün ve AVM’lerin eski performansını yakalayamamasının da perakende sektörü için en önemli riskler arasında yer aldığını belirtiyor. Bununla birlikte talep ve tüketici davranışlarına ilişkin toparlanma hızının düşük olması yöneticilerin yaklaşık %70’i tarafından kısa-orta vadede risk olarak görülüyor.

Modern fiziksel perakendeden uzaklaşılmayacak

Araştırma sonuçları perakende sektörü yöneticilerinin pandeminin etkisiyle tüketici davranışlarında en çok konum ve kanala yönelik tercihlerdeki değişimlerin kalıcı olacağını öngördüklerini ortaya koyuyor. Yöneticilerin %90’ı dijitale kayışın kalıcı olacağını, yaklaşık %70’i ise mağaza ve AVM’lerdeki hijyen talebinin uzun vadede de devam edeceğini ifade ediyor.

Yöneticilerin %50’si ise toplu ortamlarda bulunma korkusu ve ev dışı tüketimdeki düşüşün kalıcı olacağını düşünüyor. Buna karşın, araştırmaya katılan yöneticilerin hiçbiri modern fiziksel perakendeden uzaklaşılacağını öngörmüyor ve yine büyük çoğunluğu da evde daha fazla zaman geçirmenin kalıcı olmayacağını belirtiyor.

Yükselen üç trend: Deneyim kaynaklı talep, sağlık bilinci ve yerellik

Türkiye Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Alp Önder Özpamukçu konu ile ilgili olarak, “Ülkemizde Mart ayından itibaren etkisini hissettiren COVID-19 salgınından en çok etkilenen sektörlerden birisi şüphesiz ki perakende sektörü oldu. İnsanların evlerinden dışarı çıkmaması ve zorunlu olmayan alışverişlerini ertelemeleri sebebiyle, başta fiziksel kanallar olmak üzere tüm perakende sektörü zorlu bir süreçten ve dönüşümden geçiyor. COVID-19 krizinin tüketici davranışları üzerinde uzun vadeli bir etkisi de olacaktır ve perakendeciler iş modelleri ve ürünlerini buna göre yeniden gözden geçirmek durumunda kalacak, dijitalleşme tüm perakendeciler için kaçınılmaz hale gelecektir. Önümüzdeki dönemde ‘deneyim’ kaynaklı talep, sağlık konusunda artan bilinç ve yerelliğin öneminin tüketiciler arasında yükselen üç trend olarak ön plana çıkmasını bekliyoruz” değerlendirmesini yaptı.

Online kanallar ve müşteri deneyimi alanlarında yapısal dönüşüm bekleniyor

EY Türkiye Strateji ve Kurumsal Finansman Bölüm Başkanı Özge Gürsoy Büyükavşar şu değerlendirmeyi yaptı: “Perakende sektörü, COVID-19’dan en çok etkilenen sektörlerden biri konumunda ve gelecekte tekrar ivme kazanabilmek için yapısal dönüşümler yaşaması muhtemel görünüyor. Perakendeciler salgın sürecinde devletin sağladığı desteklerden, özellikle vergi ertelemeleri ve çalışanlarla ilgili ödemeler için aktif biçimde yararlandılar. Bununla birlikte perakendecilerin en çok talep ettiği destekler ise kira ve fatura destekleri ile esnek çalışma yasal düzenlemesinin yapılması oldu. Bundan sonrası için sektörde yaşanan kısa vadeli operasyonel ve finansal sıkıntıları online kanallar ve müşteri deneyimi yönünde yaşanacak yapısal bir dönüşümün takip edeceğini öngörüyoruz. Sektör genelinde nakit akışı güçlü olan, dijital kanalı salgın öncesinde de iyi kullanan ve sermayesi güçlü olan şirketlerin bu süreçten en az hasarla çıkacaklarını öngörüyoruz”

Likidite sıkıntıları ve yüksek borçluluk sektörü zorluyor

Sektör yöneticilerinin sırasıyla %87’si ve %84’ü tarafından öngörülen likidite sıkıntıları ve yüksek borçluluk, sektörü bekleyen en büyük riskler arasında yer alıyor. Araştırma sonuçları; sektör genelinde nakit akışlarını yönetebilmek için en çok tercih edilen yöntemlerin ödemeleri ertelemek ve finansman konusunda bankalara başvurmak olduğuna işaret ediyor. Gıda perakendecilerinin ise sektör genelinden farklılaşarak, nakit yönetimi için ürünlerde indirim, farklı ürünler ve kanallar deneme yöntemlerini tercih ettiği görülüyor. Yöneticiler, sektörü bekleyen riskler arasında üçüncü sırada tedarik zinciri ve lojistik ile ilgili sorunlarını dile getiriyor.