İhracat İşlemlerinde Yaptığımız Hatalar – Bölüm 8

İhracat İşlemlerinde Yaptığımız Hatalar Bölüm 8 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İhracat İşlemlerinde Yaptığımız Hatalar – Bölüm 8

Reşat BAĞCIOĞLU

Neyi Az Biliyoruz?

İhracat İşlemlerinde Yaptığımız Hatalar Bölüm 8 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemNe desem ki?

Biz az bildiğimiz konuların farkında mıyız?

Öncelikle bu soruyu kendimize sormamız gerekir. Kendimizi bir analiz ettiğimizde muhtemelen kendimizi bir kompedan olarak görmek isteriz. Ancak kompedan olmadığımızı bilmemiz gerekir.

Neyi az, neyi çok bildiğimizin farkına varırsak, hata yapmamız da o denli azalır. Ancak her konuda söz sahibi olmaya kalkarsak, illa ki yanıldığımız veya az bildiğimiz konular olacaktır.

Az Bilme GörselHele hele yanılıp şaşan dış ticaret işlemlerimize aracılık yapan banka ve onun çalışanı ise. Ki bu çalışan da üst düzey biriyse yapacağı hatalara biz mi gülelim, yoksa bırakalım kendi kendine mi gülsün?

Bence bankacımız donanımlı olsun, ne biz kendisine gülelim, ne de kendi kendisine gülsün. İnanın bazı hatalar yapan vardır ki en komik fıkralara dahi taş çıkartıyorlar.

Bakın Ne Anlatacağım? Hadi Biraz Dedikodu Yapalım

Diyarbakır’da deniz yok ama, orada bulunan tacirler ithalat veya ihracat işlemlerindeki sevkiyatları en yakın liman olan İskenderun Limanı üzerinden yapıyorlar. Bu anlatacağım vakada deniz konşimentosu konusu geçecek ve diyeceksiniz ki Diyarbakır’da deniz yok, bu konşimento da neyin nesi?

Bence öyle düşünmeyin. Diyarbakır’da liman yok ama konşimentoya konu olan olay var.

Diyarbakır GörselÇok da uzak olmayan bir tarihte, Diyarbakır’daki bir dış ticaret taciri ki hem ithalat hem de ihracat yapıyormuş. İşlemlerinde genelde Mersin veya İskenderun Limanlarından birini kullanıyormuş. Ne yapsın yani bu tacirimiz, Diyarbakır’da deniz limanı oldu da bu tacirimiz mi kullanmaktan imtina etti? Elbette değil.

Olayımıza konu olan tutar USD.680.000.- tutarında vesaik mukabili bir ithalat işlemi. Devamını şöyle özetleyeyim isterseniz;

Vesaik tutarı               ; USD.680.000.-

İthalatçı                      : Sur Dış Ticaret Ltd.Şti. Diyarbakır

İhracatçı                     : San Pedro  Spa Roma Italy

İhracatçının Bankası  : BCI, Roma (Banca Della Svizzerra Italiana, Roma Italy)

İthalatçının bankası    : Karabank A.Ş. Sur Şubesi Diyarbakır

Bu arada unutmadan söyleyeyim: Bu isimler çakma isimler olup, gerçek isimler değiller. Bilmeden veya farkında olmadan hiçbir kişi ve kurumu hedefime almıyorum.

İtalyan bankası olan BSI (Banca Della Svizzerra Italiana, Roma Italy) USD.680.000.- lık ithalat vesaikini (İtalya’ya göre ihracat, Türkiye’ye göre ithalat) Karabank A.Ş. Sur Şubesi Diyarbakır’a gönderir.

Vesaikler içinde ise,

  • Tam takım konşimento,İtalyan Bankası Görsel
  • 4 orijinal fatura,
  • 2 paketleme listesi
  • 1 analiz sertifikası

Mevcuttur.

Ben görmedim, bu evrakların var olduğunu haber aldım sadece. Vebal söyleyenin boynunda kalsın.

Sur Dış Ticaret Ltd. Şti firmasının sahibi Şiho Koçer.. Namı değer Şiho. Karabank Sur şube müdürü ile araları çok iyiymiş. Adeta kanka olmuşlar. İkili ilişkileri gayet iyi. Şiho ise sık sık da yemeğe götürürmüş şube müdürünü.  Şimdiden burnuma pis kokular gelmeye başladı desem bana kızmayın. Sanki bu işte bir çakallık olacağa benzer.

Şiho bu sefer şubeye gelmiş ve müdürü ziyaret etmiş. Müdürün adını mı merak ettiniz? Benim saklım gizlim yok: Müdürüm adı… Boş verin ya, dedikoduya girecek müdürüm adını da söylersem. Şiho müdürün odasına destursuzca girer ve;

  • Müdürüm eyisin deeel mi? (İyisin değil mi diye sordu). Hele benim vesaik dosyasına bir bakalım. Orada USD.680.000.- lık fatura ve 3 adet deniz konşimentosu var.

Şube müdürü cevap verir;

  • Gurbanım bi bakalım hele var mıdır?

Şube müdürü USD.680.000.- lık vesaiki şubenin operasyon yönetmeninden ister.

  • Ula Haso, çabuk getir şu vesaiki bi bakalım hele.

Şubenin operasyon yönetmeni Haso kasadan USD.680.000.- lık vesaiki getirir ve müdürün masasına bırakır.

Müdür vesaike bakar, vesaik de müdüre. Bakışmak güzel de bu bakışma romantizmden uzak bir bakışma.

Şiho ise bu bakışmanın ahengini bir anda bozar;

  • Müdürüm hele ver bi bakalım isterseniz şu vesaike.

Valla iyi cüret. Vesaike bakacakmış.

Şiho vesaiki alır, bakar, şiho ne aradığını gayet iyi biliyor olacak ki vesaik arasında bulunan bir adet orijinal deniz konşimentosunu çeker alır ve müdüre şöyle der;

  • Müdürüm, aha bak, burada üç adet orijinal deniz konşimentosu var ve ben sadece bir orijinal konşimentoyu aldım, diğer tüm evraklar sende. Ben bu orijinal deniz konşimentosu ile gümrük beyannamesini açtıracağım işim uzamasın diye. Sondasında senin USD.680.000.- lık vesaik bedelini öder, kalan evrakları da alırım. Olur mu gurbanım? Aldım. Şimdi ben gidiyorum.

Şube müdürü ise sadece olan biteni izledi ve neyin ne olduğunu anlamaya çalıştı, Şiho bir konşimentoyu alırsa ne olur, almaz ise ne olur diye muhakeme yapamadı. (O kafa nerede ya?)

Diyordum ya bu işte bir çakallık olacak diye, sezgilerim beni yanıltmadı ama şube müdürü hala ne olduğunu ve başına ne geleceğini anlamadı. Hey yavrum hey. Bir de şube müdürü olmuş. Eğitim almazsa başına gelenler az bile.

Vahim Hikayenin Özeti

Hikaye epey uzun olmakla birlikte ben size özet geçeyim;

Şiho Koçer tilki gibi kurnazdır. Bir tek orijinal konşimentoyu alır, gider nakliyeci firmaya, ordinosunu da alır. Ciro aklınıza geldi değil mi? Şiho Koçer elbette ki her şeyin çaresini bulmuştur. Ciro işini de halletmiş. Ordinoyu aldıktan sonra İskenderun Limanı’ndaki malların fiili ithalini gerçekleştirir.

Anlayacağınız cebinden tek kuruş para ödemeden USD.680.000.- lık ithal mallarını alır, deposuna götürür.

İnanın aklım Karabank Şur Şube müdüründe. Başına neler geleceğini şimdiden tahmin ediyorum.

Aradan bir iki hafta geçer.

Rehavet halindeki Karabank Sur Şube Müdürü hala bir şeyin farkına varamamışken, neler olup bittiğini, malların hangi tarihte fiili ithal yoluyla İskenderun Limanı Gümrük Sahasından çekildiğini çok çabuk öğrenen İtalya’daki San Pedro Spa Roma firması hemen harekete geçer, kendi bankası BSI (Banca Della Svizzerra Italiana, Roma Italy)’na hemen bir akibet mesajını ithalat vesaikinin gönderildiği Karabank Sur Şubesi Diyarbakır’a çekilmesi için talimat verir.

BSI (Banca Della Svizzerra Italiana, Roma Italy) derhal okkalı ve her şeyi bir kanıta dayandıran iddiaları ile bir akibet mesajını çeker.

Mesajı alan Karabank Sur Şube müdürü ise kendinden emin bir şekilde;

“Vesaik bedeli ödenmedi ve vesaik nezdimizdedir”, diye bir karşı cevap yazmış.

Bir de utanmadan vesaik nezdimizde demez mi? Yawu vesaik arasında bulunan bir adet orijinal konşimentoyu Şıho Koçer’e verdiğini çok çabuk unutmuş veya o an o şekilde cevap yazmak daha fazla işine geldi sanırım. Yani bu durum yalancılık değil mi sizce? İtalyan bankası vesaikimi bana geri gönderin deseydi acaba Karabank Sur Şube müdürü ne gönderecekti? Bir adet orijinal deniz konşimentosunu Şıho’ya verdiğini söyleyecek mertliği gösterecek miydi?

Karşı İtalyan bankası BSI (Banca Della Svizzerra Italiana, Roma Italy) ise hiç polemiğe girmeden tüm detayı paylaşıp malların çekildiğini ve şu anda İskenderun Limanı Gümrük Sahasında malların olmadığını bahisle vesaikin ithalatçıya teslim edildiğini net bir dille yazmış ve bize USD.680.000.- lık bedeli derhal gönderiniz aksi taktirde hukuki sürecin başlatılacağını, ödenmeyen bu bedel için günlük faiz talebinde bulunulacağını ültimaton gibi bir yazı göndermiş.

Karabank Sur Şubesinin Durumu Ne Olacak

Konu şubeden çıkışmış, genel müdürlüğe intikal etmiş. Müfettişler hemen soruşturma başlatıp, ilgili Sur Diyarbakır şubesine giderler. Uzunca bir soruşturma süreci başlatılır. Tabii ki bu arada Diyarbakır’a giden müfettişler mangal, kaburga, ciğer, burma kadayıf tatlısı yiyerek Diyarbakır’da bulundukları sürece mide fesadına uğradılar. Hatta kilo aldıklarını dahi söyleyebilirim.

Diyeceksiniz Ey Reşat Bağcıoğlu, müfettişlerin Diyarbakır’da yedikleri mangal, kaburga, ciğer, burma kadayıf tatlısı yemeleriyle USD.680.000.- lık olayın ne ilgisi var diye sorabilirsiniz.  Okumak zorunda değilsiniz, yemek satırını okumayın, diğer taraflarını okuyun o halde.

Uzun lafın kısası;

Bir tek orijinal konşimentodan ne çıkar diye düşünen Karabank Sur Şube müdürüne hala nelerin gireceğini anlayamamış garibim.

Müdür işten el çektirildi. Sur Dış Ticaret Ltd.Şti. Firması Şiho bankaya davet edildi, paranın ödenmesi için baskı yapıldı. Ancak Şıho Koçer’in ne çakal olduğunu şimdi daha iyi anlayacaksınız;

Şiho Koçer şöyle der;

  • Gücünüz varsa gelin benden alın. Şu an ben gidiyorum, canından bezen biri varsa beni tutsun da göreyim, dedi ve gitti. Bir daha şubeye gelmedi.

Soruşturmalar ve incelemelerin birleştiği bir kavşak vardı; Bilgisizlik, eğitimsizlik.

Bilgisizlik Görsel

Sonuç ne oldu derseniz, Karabank Genel Müdürlüğü, BSI (Banca Della Svizzerra Italiana, Roma Italy)’ a USD.680.000.- lık bedeli kendi bünyesinden ödedi.

Şiho Koçer babalar gibi iş yapmaya devam etti.

Daha neler mi oldu? Ben dedikodu yapmak istemiyorum. Bu kadar ibretlik yeter.

İhracat İşlemlerinde Yaptığımız Hatalar Bölüm 8 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemReşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi 

Kurumsal Performans ve Siber Dayanıklılık (CR)

Kurumsal Performans Ve Siber Dayanıklılık (cr) Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Kurumsal Performans ve Siber Dayanıklılık (CR)

Dr. Umut KÖKSAL

Kurumsal Performans Ve Siber Dayanıklılık (cr) Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemModern iş dünyasında dijitalleşme artık düşünülmesi gereken bir ikinci konu değil, bir işletme kasıdır. Dijitalleşen, yeni nesil teknolojilerin ve dolayısı ile dijital ekosistemin etkisi ile, performans göstermek isteyen şirketler için siber dayanıklılık ve siber güvenlik kritik bir konu haline gelmiştir.

Siber dayanıklılık, bir şirketin her türlü karşı karşıya kalabileceği tehditlere karşı proaktif yaklaşmasını, tedbirli olmasını, karşılaştığında buna cevap vermesini ve aynı zamanda bu tehditleri bertaraf etme yetkinliği olarak tanımlanırken, etkin, verimli şekilde operasyonlarını da sürdürmesini ve operasyonel mükemmeliyetten taviz vermeme eğilimini de ifade eder.

Bir şirket, üretim planlamadan üretime pazarlamaya satışa kaliteye insan kaynakları yönetimine tedarik zinciri yönetimine, iş süreçlerinde dijital altyapıya, dijital teknolojilere daha yoğun şekilde bağımlı hale geldikçe, siber güvenlik ile ilgili risklerin olası etkileri de matematiksel, istatistiksel olarak artmaktadır.

Dijitalleşme artıkça, şirketin dijital teknolojileri yatırımı yoğunlaştıkça, siber dayanıklılık daha da kritik hale gelmektedir.

Hiper rekabet koşullarında, şirketin gelir, karlılık artışı ve diğer hedeflerine ulaşmasında, iş sürekliliğinin sağlanması elzemdir. Siber dayanıklılık, iş sürekliliğinin güvence altına alınmasında kritik önem taşır. Siber güvenlik ile ilgili tehditler, bir diğer ifade ile siber saldırıların ortaya çıkarabileceği durmalar, kesintiler; pazarlamadan satışa satıştan müşteri ilişkileri yönetimine üretime bakım onarıma muhasebeye finansa kısaca her türlü operasyonun aksamasını ve makro düzeyde ciddi verimsizliklerin yaşanmasının önünü açabilir.

Şirket ve şirket yönetiminin siber güvenlik konusuna önem vermeleri, yedekleme planları, olay müdahale planları, eş zamanlı siber tehdit algılama yönetimi gibi siber dayanıklılık uygulamaları, stratejileri sayesinde, şirketin kurumsal performans potansiyelini ortaya koymasında önüne çıkabilecek darboğazlar da önlenmiş olur.

Operasyonel mükemmelliğin ötesinde, siber dayanıklılık, bir şirketin daha proaktif finans yönetimi ile idare edilmesi açısından da kritik önem taşır. Ortaya çıkabilecek veri ihlalleri, siber saldırılar, şirketin doğrudan doğruya ve çoğu zaman küçümsenmeyecek miktarda mali kayıplar ile karşı karşıya kalması sonucunu doğurabilir. Finansal kayıplar, itibar, prestij kaybı, iş kaybı gibi zararlar ile birleştiğinde, bunun maliyeti şirket yönetiminin altından kalkamayacağı boyutlara evrilebilir.

Kurumsal Performans Ve Siber Dayanıklılık (cr) Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSiber dayanıklılık konusuna önem veren şirketler, bu tip saldırılar, tehditler ile proaktif başa çıkma konusunda yetkinliklerini, tecrübelerini geliştirme, hissedar değerlerini koruma, istikrarlı bir finansal ve operasyonel yönetim sürecinin avantajlarını sürme zemini bulurlar.

Dr. Umut KÖKSAL

İptal Edilen Çağrı Merkezi İhalesi İçin Yapılan Başvuru?

İptal Edilen çağrı Merkezi İhalesi İçin Yapılan Başvuru Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İptal Edilen Çağrı Merkezi İhalesi İçin Yapılan Başvuru?

İptal Edilen çağrı Merkezi İhalesi İçin Yapılan Başvuru Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündemİtirazen Şikayet Konusu; Başvuru sahibinin dilekçesinde özetle; İhalelere Yönelik Başvurular Hakkında Tebliğ’in 2’nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan açıklamalara göre ihalede geçerli teklifin bulunması halinde idarece ihalede rekabetin sağlanmadığı veya kaynakların verimli kullanılması gerekçesi ile idarece yapılan ihalenin iptali işlemine ilişkin başvurunun ihalenin iptali işlemine karşı yapılan başvuru olarak değerlendirilmediğinden bu gerekçe ile iptal edilen ihaleye ilişkin idare kararına karşı öncelikle idareye başvurulması ve idarece alınan kararın uygun bulunmaması veya on günlük süre içerisinde idare tarafından bir karar alınmaması hallerinde, normal başvuru olarak Kamu İhale Kurumuna itirazen şikâyet başvurusunda bulunulması gerektiğinin belirtildiği, Anılan ihalede geçerli teklif olduğu halde idarenin ihalede rekabetin sağlanmadığı ve kaynakların verimli kullanılması gerektiği gerekçesi ile ihalenin iptaline karar verildiği, idare kararına karşı 16.05.2025 tarihinde şikâyet başvurusunda bulundukları, idare tarafından başvurularının uygun görülmemesi üzerine Kamu İhale Kurumuna itirazen şikâyet başvurusunda bulundukları,

İhalenin iptali hususunda ihale komisyonlarına ve dolayısıyla idarelere takdir yetkisi tanındığı, bunun yanında 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin altıncı fıkrası ile ihale komisyonu kararı üzerine ihale yetkilisine de ihale komisyonu kararının alınmasından itibaren 5 iş günü içerisinde yapacağı inceleme sonucunda, gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle ihalenin iptal edilmesi hususunda takdir yetkisi verildiği anlaşılmakla birlikte, bu takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız bir yetki niteliğinde olmadığı, idarenin takdir yetkisinin anayasal ilkeler çerçevesinde, eşitlik ilkesine uygun şekilde, kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek kullanılması ve tesis edilen iptal işleminin gerekçelerinin açıkça ortaya konulması gerektiği,

Kendileri tarafından sunulan teklifin ekonomik açıdan en avantajlı teklif ve yaklaşık maliyetin %6,3 altında olduğu, mevzuat düzenlemesine göre idarece hazırlanan yaklaşık maliyetin içinde azami kar oranının %7 olduğu dikkate alındığında sundukları teklif ile yüklenici karının tamamından feragat edildiği, dolayısı ile idarenin belirttiği kaynakların verimli kullanılmadığı veya rekabetin sağlanmadığı gerekçelerinin tutarlı olmadığı, Mevzuata göre idarelere tanınan hakkın mutlak ve sınırsız olmadığı, idarelerin bunu ancak kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlı kullanabileceği, söz konusu ihalede 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 5’inci maddesinde yer alan temel ilkeler çerçevesinde rekabetin meydana geldiği ve yaklaşık maliyetin %6,3 altında sunulan teklif ile çok yüksek oranda kamu faydasının sağlandığı, kamu kaynaklarının verimli kullanılması ilkesinin de açık olarak korunduğu, dolayısıyla idarenin ihaleyi iptal etme gerekçesinin hiçbir hukuki dayanağının ve inandırıcılığının bulunmadığı, Sonuç olarak söz konusu ihalede rekabetin sağlandığı, kendileri tarafından verilen teklifin yaklaşık maliyetin altında kaldığı ve “kaynakların verimli kullanılması” ilkesi ile idare ihtiyacı olan hizmetin bu ihale kapsamında temini sağlanarak “ihtiyaçların uygun zaman ve şartlarla karşılanması” ilkesinin korunduğu, bu nitelikte istikrar kazanmış ve emsal nitelikte olan çok sayıda Kamu İhale Kurulu kararı ve yargı kararı bulunduğu, dolayısıyla ihalenin iptali kararının iptal edilmesi ve ihalenin kendi üzerlerinde bırakılması gerektiği iddialarına yer verilmiştir.

Emsal Kamu İhale Kurulu Kararına Göre;

 

Yapılan inceleme ve tespitler neticesinde; 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 54’üncü maddesinin birinci fıkrasında; “İhale sürecindeki hukuka aykırı işlem veya eylemler nedeniyle bir hak kaybına veya zarara uğradığını veya zarara uğramasının muhtemel olduğunu iddia eden aday veya istekli ile istekli olabilecekler, bu Kanunda belirtilen şekil ve usul kurallarına uygun olmak şartıyla şikâyet ve itirazen şikâyet başvurusunda bulunabilirler” hükmü, Aynı maddenin onbirinci fıkrasının (c) bendinde “Başvurunun süre, usul ve şekil kurallarına uygun olmaması, usulüne uygun olarak sözleşme imzalanmış olması veya şikâyete konu işlemlerde hukuka aykırılığın tespit edilememesi veya itirazen şikâyet başvurusuna konu hususun Kurumun görev alanında bulunmaması hallerinde başvurunun reddine karar verilir.” hükmü,

Anılan Kanun’un “Kuruma itirazen şikayet başvurusu” başlıklı 56’ncı maddesinin birinci fıkrasında da “İdareye şikayet başvurusunda bulunan veya idarece alınan kararı uygun bulmayan aday, istekli veya istekli olabilecekler tarafından 55 inci maddenin dördüncü fıkrasında belirtilen hallerde ve sürede, sözleşme imzalanmadan önce itirazen şikayet başvurusunda bulunulabilir. İhalenin iptaline ilişkin işlem ve kararlardan, sadece şikayet ve itirazen şikayet üzerine alınanlar itirazen şikayete konu edilebilir ve bu kararlara karşı beş gün içinde doğrudan Kuruma başvuruda bulunulabilir…” hükmü yer almaktadır.

İhalelere Yönelik Başvurular Hakkında Yönetmelik’in “Başvuru yolları” başlıklı 4’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında “İtirazen şikayet: a) Şikayet başvurusu üzerine idare tarafından alınan kararın uygun bulunmaması veya süresi içinde karar alınmaması halinde, b) Şikayet başvurusu üzerine idare tarafından şikayet dilekçesinin kayıtlara alındığı tarih veya sonrasında herhangi bir nedenle alınan ihalenin iptali kararına karşı, c) İtirazen şikayet üzerine Kurul tarafından başvurunun reddine veya düzeltici işlem belirlenmesine karar verildikten sonra idare tarafından verilen ihalenin iptali kararına karşı, Kuruma yapılan başvurudur.” hükmüne,

Anılan Yönetmelik’in “Ön inceleme konuları ve ön inceleme üzerine yapılacak işlemler” başlıklı 16’ncı maddesinde “(1) Başvurular öncelikle; a) Başvuru konusunun Kurumun görev alanında bulunup bulunmadığı, … yönlerinden sırasıyla incelenir. … (4) Yapılan ön inceleme sonucunda, bir aykırılığın tespit edilmesi halinde bu hususa ilişkin ön inceleme raporu düzenlenir.” hükmüne, Aynı Yönetmelik’in “Ön inceleme konularına aykırılık üzerine alınacak kararlar” başlıklı 17’nci maddesinde ise “(1) 16’ncı maddenin birinci fıkrası bakımından bir aykırılığın tespiti üzerine Kurul tarafından başvurunun reddine karar verilir.” hükmüne, Aynı Yönetmelik’in 15.04.2023 tarihi itibariyle yürürlüğe giren “Başvuruların e-şikayet ve e-itirazen şikayet olarak yapılması zorunluluğu” başlıklı Ek-1’inci maddesinde “(1) İhalelere yönelik şikâyet ve itirazen şikâyet başvurularının, bu Yönetmeliğin elektronik ortamda yapılacak şikâyet ve itirazen şikâyet başvurularına ilişkin hükümleri esas alınarak EKAP üzerinden e-imza kullanılarak yapılması zorunludur” hükmüne yer verilmiştir.

İhalelere Yönelik Başvurular Hakkında Tebliğ’in “İtirazen şikayet başvurusu” başlıklı 8’inci maddesinde “(1) İdareye yapılan şikayet başvurusu üzerine idare tarafından alınan kararın uygun bulunmaması veya on günlük süre içersinde idare tarafından bir karar alınmaması hallerinde veya şikayet ya da itirazen şikayet üzerine idare tarafından alınan ihalenin iptali kararlarına karşı doğrudan Kuruma itirazen şikayet başvurusunda bulunulabilir. (2) İhalenin iptali kararlarından sadece aşağıda belirtilenler itirazen şikayete konu edilebilir: a) Şikayet başvurusu üzerine idare tarafından şikayet dilekçesinin kayıtlara alındığı tarih veya sonrasında herhangi bir nedenle idare tarafından alınan iptal kararları. b) İtirazen şikayet üzerine Kurul tarafından başvurunun reddine veya düzeltici işlem belirlenmesine karar verildikten sonra idare tarafından alınan iptal kararları. (3) Herhangi bir şikayet veya itirazen şikayet başvurusu olmaksızın idare tarafından alınan ihalenin iptali kararlarına karşı Kuruma itirazen şikayet başvurusunda bulunulamayacağından, bu kararlar ancak idari yargı mercilerinde dava konusu edilebilir.” açıklamasına,

Anılan Tebliğ’in “Başvuruların e-şikayet ve e-itirazen şikayet olarak yapılması zorunluluğu” başlıklı Ek-1’inci maddesinde “İhalelere yönelik şikâyet ve itirazen şikâyet başvurularının, bu Tebliğin elektronik ortamda yapılacak şikâyet ve itirazen şikâyet başvurularına ilişkin hükümleri esas alınarak EKAP üzerinden e-imza kullanılarak yapılması zorunludur.” açıklamasına yer verilmiştir.

Yapılan inceleme neticesinde, söz konusu ihalenin ihale komisyonu kararı ile 14.05.2025 tarihinde “…………. Customer Experience İletişim A.Ş.nin teklifi İhalede tek geçerli teklif olması sebebiyle rekabetin tam anlamıyla sağlanamadığından, 4734 sayılı Kamu ihale Kanunu’nun “ihtiyacın uygun şartlarla karşılanması” ve “kaynakların verimli kullanılması” ilkelerinin tesis edilememesi nedeniyle ihalenin iptal edilmesine ihale komisyonunca oy birliği ile karar verilmiştir.” gerekçesi ile iptal edildiği ve ihale iptal kararının aynı tarihte (14.05.2025 tarihinde) EKAP üzerinden isteklilere tebliğ edildiği, ayrıca başvuru sahibinin teklifinin değerlendirme dışı bırakılmadığı tespit edilmiştir.

Bu çerçevede başvuruya konu ihalenin iptali kararına karşı yapılan itirazen şikâyet başvurusunun Kurumun görev alanında bulunup bulunmadığının anlaşılabilmesi amacıyla İhalelere Yönelik Başvurular Hakkında Tebliğin 8’inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca ihalenin iptali kararı öncesinde idareye yapılmış herhangi bir şikâyet başvurusu olup olmadığı konusunda EKAP üzerinden sorgulama yapıldığı, sorgulama neticesinde ise ihalenin iptali işleminden önce idareye herhangi bir şikâyet başvurusunda bulunulmadığı tespit edildiğinden ihalenin iptaline karşı yapılan bu başvurunun Kurumun görev alanında bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

İptal Edilen çağrı Merkezi İhalesi İçin Yapılan Başvuru Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemMehmet ATASEVER

Simdata Danışmanlık Y.K. Başkanı

Sağlık Bak. SGB E. Bşk./KİK E. Üyesi

Mhatasever@gmail.com

Mehmetatasever.org

Türkiye Finansal Raporlama Standartları’nda (TFRS) Finansal Tabloların Temel Özellikleri

Türkiye Finansal Raporlama Standartları’nda (tfrs) Finansal Tabloların Temel özellikleri Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Türkiye Finansal Raporlama Standartları’nda (TFRS) Finansal Tabloların Temel Özellikleri

Vefa TOROSLU

  1. Finansal Tablolar

Türkiye Finansal Raporlama Standartları’nda (tfrs) Finansal Tabloların Temel özellikleri Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemFinansal tablolar, işletmelerin bir faaliyet döneminde yaptığı mali nitelikli işlemlerin genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygun olarak kaydedilmesi sonucunda faaliyet sonuçlarının bir arada görüldüğü tablolardır.

Finansal tablolar, bir işletmenin belirli bir dönemdeki veya belirli bir tarihteki finansal durumunu, performansını ve nakit akışını gösteren raporlardır. Bu tablolar, işletmenin varlıklarını, borçlarını, özkaynaklarını, gelirlerini ve giderlerini göstererek yatırımcılar, kredi verenler, yöneticiler gibi finansal tablo kullanıcılarına önemli bilgiler sunarlar.

Finansal tabloların temel amaçları; işletmenin finansal faaliyetleri hakkında şeffaf bilgi sunarak yatırımcıların, kredi verenlerin ve diğer paydaşların bilinçli ekonomik kararlar almasına yardımcı olmak, işletmenin geçmiş dönemdeki performansını değerlendirmek ve gelecekteki performansına dair öngörülerde bulunmak, işletmenin likidite, kârlılık, finansal kaldıraç gibi önemli finansal göstergelerini analiz etmektir.

  1. Türkiye Finansal Raporlama Standartları

Türkiye Finansal Raporlama Standartları (TFRS), Türkiye’de faaliyet gösteren işletmelerin finansal tablolarının uluslararası standartlara uyumlu şekilde hazırlanmasını sağlayan muhasebe ve raporlama ilkeleri bütünüdür. TFRS, esasen Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’na (IFRS) uyumlu olarak Türkçeye çevrilen ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından yayımlanan standartlardır.

TFRS’nin temel amaçları; Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına uyum sağlayarak Türkiye’deki finansal raporlamanın uluslararası düzeyde şeffaf, güvenilir ve karşılaştırılabilir olmasını sağlamak; işletmelerin finansal durumlarını ve performanslarını doğru ve anlaşılır bir şekilde sunarak yatırımcıların, kredi verenlerin ve diğer paydaşların güvenilir bilgi ihtiyaçlarını karşılamak; finansal raporlamada tutarlılık ve standardizasyon sağlamaktır.

Türkiye’de borsada işlem gören şirketler, bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktöring şirketleri, sigorta şirketleri gibi finansal kuruluşlar ve finansal büyüklükleri belli bir tutarın üzerinde olan işletmeler TFRS kapsamında finansal raporlama yapmak zorundadırlar. Örneğin, bankalar tarafından kredi riskinin değerlendirilmesinde ve finansal enstrümanların sınıflandırılmasında TFRS 9 Finansal Araçlar standardı; petrol ve gaz şirketleri gibi enerji şirketleri tarafından arama maliyetleri ve üretilen rezervlerin değerlemesi gibi konularda TFRS 6 Maden Kaynaklarının Araştırılması ve Değerlendirilmesi standardı; inşaat şirketleri tarafından proje gelirlerini ve maliyetlerini muhasebeleştirirken TFRS 15 Müşteri Sözleşmelerinden Elde Edilen Hasılat standardı uygulanır.

  1. TFRS’nin Temel Özellikleri

Türkiye Finansal Raporlama Standartları (TFRS)’nın, temel özellikleri aşağıdaki gibi özetlenebilir.

a. Uluslararası Uyum: TFRS, Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (IFRS) esas alınarak hazırlanmıştır. Bu sayede Türkiye’deki finansal raporlamanın uluslararası düzeyde karşılaştırılabilir olmasını sağlar. Uluslararası yatırımcılar ve kredi sağlayıcılarla ortak bir dil oluşturarak bilgi alışverişini kolaylaştırır.

b. Gerçeğe Uygun Değer Esası: TFRS, birçok varlık ve borcun değerlemesinde gerçeğe uygun değer (piyasa değeri) esasını benimser. Bu, finansal tabloların işletmenin güncel ekonomik durumunu daha iyi yansıtmasını sağlar. Tarihi maliyet yerine, varlıkların ve borçların güncel değerini göstererek daha şeffaf bir raporlama sunar.

c. İhtiyaca Uygunluk ve Güvenilirlik: TFRS, finansal bilgi kullanıcılarının ekonomik kararlarını etkileyebilecek nitelikte olmasını amaçlar. Bu nedenle, ihtiyaca uygun bilgi sunmaya odaklanır. Finansal bilgilerin doğru, tarafsız ve eksiksiz olmasını sağlayarak güvenilirliği artırır.

d. Şeffaflık ve Anlaşılabilirlik: TFRS, finansal tabloların ve dipnotların açık ve anlaşılır bir şekilde sunulmasını gerektirir. Bu durum, kullanıcıların finansal bilgileri kolayca yorumlamasına yardımcı olur. Karmaşık finansal işlemleri ve durumları açıklayıcı bilgilerle destekleyerek şeffaflığı artırır.

e. Tutarlılık ve Karşılaştırılabilirlik: TFRS, işletmelerin finansal raporlamada tutarlı muhasebe politikaları uygulamalarını ve bu politikaları haklı gerekçeler olmadıkça dönemler arasında değiştirmemelerini zorunlu kılar. Farklı işletmelerin finansal tablolarının karşılaştırılabilirliğini artırarak yatırımcıların, kredi verenlerin ve diğer paydaşların daha bilinçli kararlar almasına olanak sağlar.

f. Kapsamlılık: TFRS, bilanço, gelir tablosu, nakit akış tablosu ve özkaynak değişim tablosu gibi temel finansal tabloların yanı sıra, bu tabloları destekleyen dipnotları da içerir. Dipnotlar aracılığıyla, finansal tablolarda yer almayan ancak finansal bilgi kullanıcılarının alacakları kararlar için önemli olabilecek ek bilgiler sunulur.

TFRS’nin temel özellikleri, Türkiye’deki finansal raporlamanın uluslararası standartlara uyum sağlaması, şeffaflığın, güvenilirliğin ve karşılaştırılabilirliğin artırılması, gerçeğe uygun değerin esas alınması ve kullanıcıların bilinçli kararlar almasına yardımcı olacak kapsamlı ve anlaşılır bilgi sunulmasıdır.

  1. Finansal Raporlamaya İlişkin Kavramsal Çerçeve

4.1. Kavramsal Çerçeve’nin Tanımı

TFRS kapsamında Finansal Raporlamaya İlişkin Kavramsal Çerçeve (Kavramsal Çerçeve), finansal raporlamaya ilişkin amaçları, kavramları, tanımları ve ilişkileri içeren bir metindir. Kavramsal Çerçeve, finansal raporlamanın altında yatan kavramları sistematik hale getirir. Kavramsal Çerçeve’de yer alan kavramlar muhasebe standartlarının birbirleriyle ilişkilerini kurar ve bunların tutarlılığını artırır. Bu açıdan Kavramsal Çerçeve bir muhasebe/finansal raporlama standardı değildir. Kavramsal Çerçeve ile muhasebe standartları arasında farklı tanımlamalar olduğu takdirde ilgili muhasebe standardındaki tanımlar geçerli olur.

Kavramsal Çerçeve finansal tablo ilgililerinin işletme ile ilgili alacakları kararlarda kullanımı için hazırlanan, raporlanan ve sunulan finansal tablolara uygulanacak olan usul ve esasları belirlemektedir. Kavramsal Çerçeve bir muhasebe/finansal raporlama standardı olmadığı için herhangi bir şekilde bir varlık veya bir yükümlülükle ilgili bir ölçüm ya da kamuyu aydınlatma konusunda bir standart belirlememektedir. Kavramsal çerçeve ile bir TFRS arasında uyuşmazlık söz konusu olduğunda ilgili TFRS Kavramsal Çerçeveden önce gelmektedir. TFRS’de hüküm bulunmayan hallerde Kavramsal Çerçeveye başvurulmaktadır. Kavramsal Çerçevede yer alan metinler en az standartlar kadar önemlidir. Çünkü kavramsal çerçevenin çok iyi bir şekilde anlaşılamaması durumunda TFRS’lerin uygulanması zorlaşmaktadır.

4.2. Kavramsal Çerçeve’nin Amacı

Kavramsal Çerçeve’nin amacı, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kuruluna tutarlı kavramlara dayalı olan TFRS’leri geliştirmede yardımcı olmak; finansal tabloları hazırlayanların, belirli bir işlem veya başka bir olaya uygulanan bir TFRS bulunmadığında veya bir TFRS muhasebe politikası konusunda seçim yapma imkânı verdiğinde tutarlı muhasebe politikaları geliştirmesine yardımcı olmak ve tüm tarafların TFRS’leri anlama ve yorumlamasına yardımcı olmaktır (Kavramsal Çerçeve, Paragraf SA1.1). Bu kapsamda Kavramsal Çerçeve’nin temel amaçları aşağıdaki gibi özetlenebilir.

a. Standart Geliştirme ve Revizyonuna Yardımcı Olmak: Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kuruluna (KGK), tutarlı ilkelere dayanan TFRS’leri geliştirmede ve revize etmede rehberlik etmek.

b. Muhasebe Politikası Geliştirmeye Yardımcı Olmak: Belirli bir işlem veya olay için henüz bir TFRS bulunmadığında veya bir TFRS’de muhasebe politikası seçimine izin verildiğinde, işletme yönetiminin tutarlı muhasebe politikaları geliştirmesine yardımcı olmak.

c. Standartların Anlaşılması ve Yorumlanmasına Yardımcı Olmak: Tüm tarafların (finansal tablo hazırlayıcıları, denetçiler, kullanıcılar vb.) TFRS’leri anlamasına ve yorumlamasına katkıda bulunmak.

d. Finansal Tablo Hazırlayıcılara Rehberlik Etmek: Finansal tablolarını TFRS’ye uygun olarak hazırlayan işletmelere yol göstermek.

e. Denetçilere Görüş Oluşturmada Yardımcı Olmak: Finansal tabloların TFRS ile uyumlu olup olmadığı konusunda denetçilere bir dayanak sunmak.

f. Finansal Bilgi Kullanıcılarına Bilgi Sağlamak: Mevcut ve potansiyel yatırımcılar, borç verenler ve diğer kredi verenlerin işletmeyle ilgili kararlar alırken kullanacakları faydalı finansal bilgiyi sağlamak.

4.3. Kavramsal Çerçeve’nin Temel Özellikleri

Kavramsal Çerçeve’nin temel özellikleri ve içeriği aşağıdaki gibi özetlenebilir.

a. Finansal Raporlamanın Amacı: Genel amaçlı finansal raporlamanın amacını ve bu amaca ulaşmak için hangi tür bilgilere ihtiyaç duyulduğunu tanımlar. Finansal bilginin temel kullanıcılarını (yatırımcılar, borç verenler vb.) ve onların bilgi ihtiyaçlarını ele alır.

b. Faydalı Finansal Bilginin Niteliksel Özellikleri: Finansal bilginin karar alma sürecinde faydalı olabilmesi için taşıması gereken temel (ihtiyaca uygunluk ve gerçeğe uygun sunum) ve destekleyici (karşılaştırılabilirlik, doğrulanabilirlik, zamanında sunum ve anlaşılabilirlik) niteliksel özellikleri açıklar.

c. Finansal Tablolara Alma ve Finansal Tablo Dışı Bırakma: Varlıkların, borçların, gelirlerin ve giderlerin finansal tablolara ne zaman alınacağını ve finansal tablolardan ne zaman çıkarılacağını belirleyen kriterleri tanımlar.

d. Finansal Tabloların Unsurları: Bilanço (finansal durum tablosu) unsurları (varlıklar, borçlar, öz kaynak) ve gelir tablosu (kâr veya zarar tablosu) unsurları (gelirler, giderler) ile diğer kapsamlı gelir unsurlarını tanımlar.

e. Ölçüm: Finansal tablolardaki unsurların nasıl ölçüleceğine ilişkin farklı ölçüm esaslarını (tarihi maliyet, gerçeğe uygun değer, cari maliyet, gerçekleşebilir değer, bugünkü değer vb.) ve bu esasların ne zaman kullanılacağını ele alır.

f. Sunum ve Açıklama: Finansal bilgilerin nasıl sunulması ve hangi ek bilgilerin (dipnotlar) açıklanması gerektiğine dair rehberlik sağlar. Gelir ve giderin hangi durumlarda diğer kapsamlı gelirde sınıflandırılacağını da içerir.

g. Raporlayan İşletme Kavramı: Finansal tabloların hangi ekonomik birliği (tek bir işletme veya bir grup işletme) yansıttığını tanımlar.

e. Sermaye ve Sermayenin Korunması Kavramları: İşletmenin sermayesini nasıl tanımladığı ve koruduğuyla ilgili kavramları ele alır.

Kavramsal Çerçeve, TFRS’lerin tutarlı ve mantıklı bir temel üzerine inşa edilmesini sağlar. Standartların geliştirilmesinde ve uygulanmasında bir referans noktası oluşturur. Ayrıca, finansal tablo hazırlayıcılarına ve denetçilere karmaşık durumlarda muhasebe politikaları geliştirmede ve yargılarda bulunmada yardımcı olur. En önemlisi, finansal bilgi kullanıcılarının finansal tabloları daha iyi anlamalarını ve yorumlamalarını sağlayarak daha bilinçli ekonomik kararlar almalarına katkı sağlar.

  1. TMS 1 Finansal Tabloların Sunuluşu Standardı

5.1. TMS 1 Finansal Tabloların Sunuluşu Standardı’nın Tanımı

TMS 1 Finansal Tabloların Sunuluşu standardı, Türkiye Finansal Raporlama Standartları (TFRS) kapsamında yer alan temel standartlardan biridir ve finansal tabloların hazırlanması ve sunulması ilkelerini belirler.

TMS 1, bir işletmenin finansal tablolarının; amaçlarını, bileşenlerini, sunum ilkelerini, genel yapısını ve asgari içeriğini belirleyen muhasebe standardıdır. Bu standart, işletmelerin finansal tablolarını anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaca uygun ve güvenilir bir şekilde sunmalarını sağlamayı amaçlar.

5.2. TMS 1 Finansal Tabloların Sunuluşu Standardı’nın Amacı

TMS 1 Finansal Tabloların Sunuluşu standardının amacı, işletmenin genel amaçlı finansal tablolarının hem işletmenin önceki döneme ait finansal tablolarıyla hem de diğer işletmelerin finansal tablolarıyla karşılaştırılabilirliğini sağlamak amacıyla, genel amaçlı finansal tabloların sunumuna yönelik esasları belirlemektir. Bu Standart, finansal tabloların sunumuyla ilgili genel kuralları, yapısıyla ilgili hususları ve finansal tabloların içeriğine ilişkin asgari şartları düzenler (TMS1, Paragraf 1).

TMS 1 Finansal Tabloların Sunuluşu standardı, yalnızca finansal tabloların nasıl düzenleneceğini belirtmekle kalmaz, aynı zamanda bu tabloların kullanıcılar açısından en anlamlı, karşılaştırılabilir ve güvenilir biçimde sunulmasını güvence altına alır. Bu kapsamda TMS 1 Finansal Tabloların Sunuluşu standardının temel amaçları aşağıdaki gibi özetlenebilir.

a. Finansal Tabloların Anlamlı ve Uygun Bilgi Sunmasını Sağlamak: TMS 1’in temel amacı, işletmelerin hazırladığı finansal tabloların, işletmenin finansal durumunu, performansını ve nakit akışlarını gerçekçi ve açık bir biçimde yansıtmasını sağlamaktır.

b. Gerçeğe Uygun Sunum ve Finansal Raporlamada Güvenilirlik: TMS 1, “gerçeğe uygun sunum” ilkesine dayanır. Bu ilke, finansal tabloların yalnızca şeklen değil, öz itibarıyla da doğru ve dürüst bilgi vermesi gerektiğini ifade eder. Bu çerçevede; hileli veya yanıltıcı bilgilerden kaçınılır, muhasebe politikaları tutarlı uygulanır, gerekli tüm açıklamalar yapılır.

c. Finansal Tabloların Karşılaştırılabilirliğini Temin Etmek: Yatırımcılar, kredi verenler ve diğer finansal tablo kullanıcıları için, işletmenin zaman içindeki gelişimini izlemek ve başka işletmelerle karşılaştırmak önemlidir. TMS 1, bu karşılaştırılabilirliği sağlamak için; önceki dönem finansal tablolarının da sunulmasını zorunlu kılar ve muhasebe politikalarının tutarlılıkla uygulanmasını şart koşar.

d. Finansal Tabloların Yapısal Tutarlılığını ve Standardizasyonunu Sağlamak: Standart, her işletmenin belli asgari bileşenleri içeren finansal tablolar üretmesini sağlar. Bu yapı sayesinde; kullanıcılar her finansal tabloda aynı temel bilgileri bulabilir ve finansal tablo içeriklerinin yeri, sıralaması ve başlıkları öngörülebilir olur.

e. Kullanıcıların Ek Kararlarına Temel Oluşturmak: Finansal tablo kullanıcıları (yatırımcılar, analistler, kredi verenler, düzenleyici otoriteler), bu bilgilerle; yatırım kararları, kredi değerlendirmeleri, işlem analizleri yapabilir. TMS 1, bu kararların doğru verilmesi için ihtiyaç duyulan zamanında, ilgili, güvenilir ve açık bilgiler sunulmasını hedefler.

f. Sunumda Şeffaflık ve Açıklık Sağlamak: TMS 1, her finansal kalemin ve önemli muhasebe politikasının dipnotlarla açıklanmasını, olağandışı kalemlerin net şekilde belirtilmesini ve varsa belirsizliklerin de açıklanmasını zorunlu kılar. Bu, kullanıcıların yalnızca rakamları değil, rakamların arkasındaki durumu da anlamasını sağlar.

5.3. TMS 1 Finansal Tabloların Sunuluşu Standardı’nın Temel Özellikleri

TMS 1 Finansal Tabloların Sunuluşu standardı, işletmelerin genel amaçlı finansal tablolarının sunumuna yönelik esasları belirler. Amacı, işletmenin önceki dönemlere ait finansal tablolarıyla ve diğer işletmelerin finansal tablolarıyla karşılaştırılabilirliği sağlamaktır. TMS 1 Finansal Tabloların Sunuluşu standardının temel özellikleri ve içeriği aşağıdaki gibi özetlenebilir.

a. Genel Amaçlı Finansal Tabloların Sunumu: Standardın odak noktası, yatırımcılar, borç verenler ve diğer kullanıcıların ekonomik kararlar almasına yardımcı olacak genel amaçlı finansal tabloların nasıl sunulması gerektiğidir.

b. Tam Bir Finansal Tablolar Seti: TMS 1, tam bir finansal tablolar setinin asgari olarak hangi bileşenlerden oluşması gerektiğini tanımlar. Buna göre tam bir set şunları içerir:

  • Dönem sonu finansal durum tablosu (bilanço).
  • Döneme ait kâr veya zarar ve diğer kapsamlı gelir tablosu (tek bir tablo veya ayrı iki tablo olarak sunulabilir).
  • Döneme ait öz kaynak değişim tablosu.
  • Döneme ait nakit akış tablosu.
  • Önemli muhasebe politikalarını ve diğer açıklayıcı bilgileri içeren dipnotlar.
  • Önceki dönemin karşılaştırmalı bilgileri.
  • Muhasebe politikalarında geriye dönük bir uygulama yapılması, finansal tablolarda geriye dönük bir düzeltme yapılması veya finansal tablolardaki kalemlerin yeniden sınıflandırılması durumunda, en erken karşılaştırmalı dönemin başlangıcındaki finansal durum tablosu (üçüncü bir bilanço).

c. Gerçeğe Uygun Sunum ve TFRS’lerle Uyum: Finansal tabloların, işletmenin finansal durumunu, finansal performansını ve nakit akışlarını gerçeğe uygun bir şekilde sunması gerektiği vurgulanır. Gerçeğe uygun sunum, TFRS’lerin uygulanmasıyla sağlanır.

d. Süreklilik Esası: İşletme yönetiminin işletmeyi tasfiye etme veya ticareti durdurma niyetinde olmadığı veya bunları yapmak zorunda kalmadığı sürece, finansal tabloların süreklilik esasına göre hazırlanması gerektiği belirtilir.

e. Tahakkuk Esası: Gelir ve giderlerin nakit veya diğer karşılıkları alındığında veya ödendiğinde değil, gerçekleştiğinde muhasebeleştirilmesi gerektiği temel prensibini içerir.

f. Önemlilik ve Birleştirme: Benzer kalemlerin birleştirilmesi ve önemli olmayan kalemlerin ayrı ayrı sunulmaması gerektiği ilkesini taşır. Önemlilik, finansal tablo kullanıcılarının kararlarını etkileyebilecek büyüklükteki ve nitelikteki bilgileri ifade eder.

g. Karşılaştırmalı Bilgi: Cari döneme ait finansal tablolarda raporlanan tüm tutarlarla ilgili bir önceki döneme ait karşılaştırmalı bilgilerin sunulması zorunludur.

h. Tutarlılık: Finansal tabloların sunumu ve sınıflandırılması dönemler arasında tutarlı olmalıdır. Ancak, tutarlılığı bozmadan daha güvenilir ve ilgili bilgi sunulması için değişiklik yapılabilir.

ı. Finansal Durum Tablosu (Bilanço) İçeriği: Varlıkların ve borçların sınıflandırılması (dönen/duran, kısa vadeli/uzun vadeli) için asgari sunulması gereken kalemleri belirtir.

i. Kâr veya Zarar ve Diğer Kapsamlı Gelir Tablosu İçeriği: Gelir ve giderlerin sunulması için iki format (fonksiyon esasına göre veya çeşit esasına göre) sunar ve asgari sunulması gereken kalemleri tanımlar. Diğer kapsamlı gelir unsurlarının ayrı olarak sunulmasını gerektirir.

j. Öz Kaynak Değişim Tablosu İçeriği: Dönem içindeki öz kaynaklardaki değişikliklerin ayrıntılı olarak sunulmasını zorunlu kılar.

k. Nakit Akış Tablosu: Nakit akışlarının faaliyet, yatırım ve finansman faaliyetleri olarak sınıflandırılmasına ilişkin prensipleri TMS 7 Nakit Akış Tabloları Standardı düzenler, ancak TMS 1 bu tablonun tam bir setin parçası olduğunu belirtir.

m. Dipnotlar: Finansal tablolarda sunulan bilgilerin anlaşılmasına yardımcı olacak ek bilgileri içerir. Muhasebe politikaları, varsayımlar ve tahminler ile finansal tablolardaki belirli kalemlerle ilgili detaylı açıklamaları kapsar.

TMS 1 Finansal Tabloların Sunuluşu standardı, finansal tabloların yapısını, içeriğini ve sunum ilkelerini belirleyerek, kullanıcıların işletmelerin finansal durumunu ve performansını anlamalarını ve farklı işletmelerle karşılaştırma yapmalarını kolaylaştırmayı amaçlar. TMS 1, kesin şablonlar sunmaktan ziyade, finansal tablolarda yer alması gereken asgari bilgileri ve sunum esaslarını detaylı bir şekilde açıklar.

  1. Finansal Bilgini Niteliksel Özellikleri

TFRS kapsamında raporlanacak olan finansal bilgilerin niteliksel özellikleri Kavramsal Çerçeve’de belirlenmiştir. Buna göre, finansal bilginin karar alma sürecinde faydalı olabilmesi için taşıması gereken temel ve destekleyici olmak üzere iki ana grupta toplanan niteliksel özellikleri bulunmaktadır.

6.1. Temel Niteliksel Özellikler

Finansal bilgilerin temel niteliksel özellikleri, finansal bilginin kullanıcılar için gerçekten faydalı olabilmesi için olmazsa olmaz özelliklerdir.

6.1.1. İhtiyaca Uygunluk

Finansal bilgi, finansal tablo kullanıcılarının alacağı kararları etkileyebiliyorsa ihtiyaca uygun olduğu kabul edilir. Bu etki, geçmiş, şimdiki veya gelecekteki olaylarla ilgili olabilir. İhtiyaca uygun finansal bilgi, öngörü değeri ve/veya teyit değeri taşır.

a. Öngörü Değeri: Finansal bilgi kullanıcılarının gelecekteki sonuçları öngörmelerine yardımcı olma yeteneğidir. Örneğin, bir otomobil şirketinin yayınladığı satış rakamları ve pazar analizleri, yatırımcıların şirketin gelecekteki gelir potansiyelini tahmin etmelerine yardımcı olabilir. Bu bilgi, yatırımcıların hisse alıp almama kararlarını etkileyebileceği için ihtiyaca uygundur.

b. Teyit Değeri: Finansal bilgi kullanıcılarının geçmişte yapılan değerlendirmeleri teyit etmelerine veya düzeltmelerine yardımcı olma yeteneğidir. Örneğin, bir şirketin geçen yılki gelir tablosunda raporladığı kâr rakamları, yatırımcıların ve analistlerin önceki tahminlerini ve değerlendirmelerini teyit etmelerine veya revize etmelerine olanak tanır.

Önemlilik, ihtiyaca uygunluğun bir yönüdür. Bir finansal bilginin atlanması veya yanlış ifade edilmesi, genel amaçlı finansal tabloları kullananların bu tablolara dayanarak aldıkları kararları etkileyebilecekse, bilgi önemlidir. Önemlilik, bilginin niteliğine ve büyüklüğüne (veya her ikisine birden) bağlıdır ve işletmeye özgü bir kavramdır. Örneğin, 10.000.- TL tutarındaki kırtasiye malzemesi gideri büyük bir şirketin finansal tablolarında ayrı bir kalem olarak gösterilmesi gerekmeyecek kadar önemsiz olabilir. Ancak, aynı tutardaki bir hırsızlık kaybı, niteliği gereği önemli kabul edilebilir ve dipnotlarda açıklanması gerekebilir. Çünkü, hırsızlık olayı finansal tablo kullanıcılarının algısını etkileyebilir.

6.1.2. Gerçeğe Uygun Sunum

Finansal bilgi, sunmayı amaçladığı şeyi gerçeğe uygun olarak yansıttığında gerçeğe uygun bir sunuma sahip olduğu kabul edilir. Gerçeğe uygun sunumun tam olma, tarafsız olma ve hatasız olma gibi üç temel özelliği vardır.

a. Tam Olması: Gerekli tüm bilgi eksiksiz olarak sunulmalıdır. Ancak tam bir sunum, bazen yanıltıcı olmaktan kaçınmak için açıklamalar ve uyarılar içerebilir. Örneğin, bir şirketin devam eden bir mahkeme davasıyla ilgili tüm bilinen detayları (davanın niteliği, olası sonuçları, şirketin tahmini sorumluluğu vb.) finansal tablo dipnotlarında eksiksiz olarak açıklaması, tam bir sunuma örnektir.

b. Tarafsız Olması: Finansal bilgi, belirli bir sonucu elde etmek veya belirli bir tarafın çıkarını desteklemek amacıyla seçilmemiş veya sunulmamış olmalıdır. İhtiyatlılık kavramı tarafsızlığı destekler. Ancak, aşırı ihtiyatlılık tarafsızlığı zedeleyebilir. Örneğin, bir şirketin belirli bir finansal sonucu (örneğin, kârı yüksek göstermek) elde etmek amacıyla muhasebe politikalarını kasıtlı olarak değiştirmemesi veya varsayımlarını yanlı bir şekilde belirlememesi tarafsızlığa örnektir.

c. Hatasız Olması: Finansal bilgilerin sunumda hiçbir hata veya ihmal olmamalıdır. Finansal bilginin üretilmesi ve sunulması sürecinde kullanılan süreçler doğru olmalıdır. Ancak bu, her açıdan mükemmel doğruluk anlamına gelmez. Tahminler kaçınılmaz olarak bazı belirsizlikler içerir. Örneğin, bir şirketin finansal tablolarını hazırlarken yapılan önemli hesaplama hatalarını veya yanlış sınıflandırmaları düzeltmesi, hatadan arınmış sunuma ulaşma çabasıdır. Ancak, tahminler doğası gereği belirsizlik içerir ve bu durum tek başına gerçeğe uygun sunumu zedelemez.

6.2. Destekleyici Niteliksel Özellikler

Finansal bilgilerin destekleyici niteliksel özellikleri, finansal bilginin ihtiyaca uygunluğunu ve gerçeğe uygun sunumunu artırarak daha faydalı hale getirir.

6.2.1. Karşılaştırılabilirlik 

Karşılaştırılabilirlik, finansal bilgi kullanıcılarının işletmenin finansal bilgisini diğer işletmelerin finansal bilgisiyle ve aynı işletmenin farklı dönemlerine ait finansal bilgisiyle karşılaştırmalarını sağlar. Tutarlı muhasebe politikalarının kullanılması karşılaştırılabilirliği artırır. Daha ihtiyaca uygun ve gerçeğe uygun bilgi sunulması durumunda muhasebe politikalarında değişiklik yapılabilir. Ancak, bu değişikliklerin etkileri finansal tablo dipnotlarında açıklanmalıdır.

Örnek: Bir şirketin, cari yıldaki finansal tablolarını önceki yılların finansal tablolarıyla aynı formatta ve aynı muhasebe politikalarını kullanarak sunması, zaman içindeki performansının karşılaştırılmasına olanak tanır. Farklı sektörlerdeki iki perakende şirketinin gelirlerini ve kâr marjlarını benzer şekilde raporlaması, yatırımcıların bu şirketlerin göreceli performanslarını değerlendirmelerine yardımcı olur. Ancak, sektör farklılıkları karşılaştırmayı zorlaştırabilir.

6.2.2. Doğrulanabilirlik

Doğrulanabilirlik, farklı ve bağımsız gözlemcilerin, aynı yöntemleri kullanarak benzer sonuçlara ulaşabilecekleri anlamına gelir. Doğrulama, doğrudan doğrulama (örneğin, bir faturayı inceleyerek) veya dolaylı doğrulama (örneğin, belirli bir modeli kullanarak sonuçları yeniden hesaplayarak) yoluyla olabilir.

a. Doğrudan Doğrulama: Finansal bilgi doğrudan gözlemlenebilir verilere dayanır. Farklı kişiler aynı verilere ulaşarak aynı sonuçları elde edebilir. Doğrudan doğrulamada ölçüm doğrudan yapılabilir, kaynak belgelerle kolayca doğrulanabilir, farklı denetçiler aynı sonuca ulaşır. Doğrudan doğrulamaya şu örnekler verilebilir: Kasadaki nakit mevcudunun sayılması, bir bankadaki mevduat bakiyesinin banka ekstresi ile doğrulanması, faturalar ile satış gelirinin teyit edilmesi, depodaki fiziksel stok sayımı ile envanterin doğrulanması.

b. Dolaylı Doğrulama: Finansal bilgi doğrudan gözlemlenemese bile, veriyi üretme süreci ve kullanılan yöntemler doğrulanabilir. Dolaylı doğrulama, tahmin, varsayım ve değerleme içerir; bilginin oluşum süreci test edilerek doğruluk kontrolü yapılır; farklı taraflar benzer varsayımlarla benzer sonuçlara ulaşabilir. Dolaylı doğrulamaya şu örnekler verilebilir: Maddi duran varlıkların faydalı ömürlerine göre yapılan amortisman hesaplamaları, değer düşüklüğü tahminleri, nakit akış tahminlerine dayalı şirket değerlemeleri, kredi risk karşılıklarının hesaplanması.

Örnek: Bir denetçinin, bir şirketin stok sayım kayıtlarını fiziksel sayımla karşılaştırarak stok miktarlarını teyit etmesi doğrudan doğrulamaya örnektir. Bir şirketin karmaşık bir finansal aracın değerlemesini yapmak için kullandığı modeli ve varsayımları bağımsız bir değerleme uzmanının inceleyerek benzer bir değere ulaşması dolaylı doğrulamaya örnektir.

6.2.3. Zamanında Sunum  

Zamanında sunum, finansal bilginin, karar alıcıların kararlarını etkileyebilecekleri zamanda kullanıma sunulması anlamına gelir. Finansal bilginin ne kadar zamanında olduğu, raporlanan bilginin niteliğine ve sıklığına bağlıdır. Daha eski bilgiler daha az faydalı olabilir.

Örnek: Halka açık bir şirketin, çeyrek dönem sonunu takip eden kısa bir süre içinde ara dönem finansal raporlarını yayınlaması, yatırımcıların güncel bilgilere zamanında ulaşmasını sağlar ve daha bilinçli kararlar almalarına yardımcı olur. Gecikmeli olarak sunulan bilgiler karar alma sürecinde daha az faydalı olabilir.

6.2.4. Anlaşılabilirlik

Anlaşılabilirlik, finansal bilginin açık ve özlü bir şekilde sunulması ve makul bilgiye sahip ve finansal bilgiyi incelemeye istekli kullanıcılar tarafından kolayca anlaşılabilecek şekilde sınıflandırılması, karakterize edilmesi ve sunulması anlamına gelir. Karmaşık konuların dışlanması anlaşılabilirliği artırmaz. Bu tür konular, anlaşılır hale getirmek için dipnotlarda ek bilgilerle desteklenebilir.

Örnek: Bir şirketin karmaşık finansal araçlarla ilgili detaylı bilgileri dipnotlarda açık ve öz bir dille, teknik terimleri açıklayarak sunması, finansal okuryazarlığı olan kullanıcıların bu bilgileri anlamasını kolaylaştırır. Aşırı derecede teknik bir dil kullanmak veya önemli bilgileri gizlemek anlaşılabilirliği azaltır.

Yukarıda sayılan niteliksel özellikler, finansal bilginin kalitesini artırarak kullanıcıların daha iyi ekonomik kararlar almasına yardımcı olmayı amaçlar. Ancak, bu özellikler arasında zaman zaman denge kurmak gerekebilir. Örneğin, daha zamanında bilgi sunmak, doğrulanabilirliği azaltabilir. Amaç, en faydalı finansal bilgiyi sunmak için bu dengeyi en uygun şekilde kurmaktır.

  1. Finansal Tabloların Hazırlanmasında Temel İlkeler

TFRS kapsamında hazırlanacak finansal tablolarda uyulması gereken temel ilkeler
TMS 1 Finansal Tabloların Sunuluşu standardında belirlenmiştir. Söz konusu temel ilkeler, finansal tabloların hazırlanması ve sunulmasında uyulması gereken kuralları belirler. Bu temel ilkeler, hem sunumun tutarlılığını hem de finansal bilgilerin doğruluğunu, açıklığını ve karşılaştırılabilirliğini sağlamak amacıyla oluşturulmuştur.

7.1. İşletmenin Sürekliliği

İşletme yönetiminin işletmeyi tasfiye etme veya ticareti durdurma niyetinde olmadığı veya bunları yapmak zorunda kalmadığı sürece, finansal tablolar süreklilik esasına göre hazırlanır. Örneğin, bir üretim şirketi, son birkaç yıldır sürekli zarar etmektedir ve önemli miktarda kısa vadeli borcu bulunmaktadır. Eğer şirketin ana hissedarları şirkete ek finansman sağlamayacaklarını beyan etmişse ve bankaların da mevcut kredileri geri çağırma olasılığı yüksekse, bu durum şirketin süreklilik esası varsayımının sorgulanmasına neden olur. Bu durumda, finansal tablolar süreklilik esası yerine, tasfiye değerleri üzerinden hazırlanabilir ve bu durum dipnotlarda açıkça belirtilir. İşletmenin sürekliliği esasının geçerli olduğu durumlarda ise, varlıklar ve borçlar normal işleyişteki değerleriyle gösterilir.

7.2. Muhasebeleştirmede Tahakkuk Esası

Muhasebeleştirmede tahakkuk esasına göre, gelirler ve giderler, nakit veya diğer karşılıkları alındığında veya ödendiğinde değil, gerçekleştiğinde muhasebeleştirilir ve ilgili oldukları dönemin finansal tablolarında raporlanır. Örneğin, bir yazılım şirketi, bir müşterisiyle yıllık bir bakım anlaşması imzalar ve hizmet bedelini peşin olarak alır. Tahakkuk esasına göre, şirket bu gelirin tamamını tahsil ettiği ayda gelir olarak kaydetmez. Bunun yerine, her ay sunulan hizmetle orantılı olarak (örneğin, her ay 1/12’sini) ilgili ayların gelir tablosunda gelir olarak gösterir. Nakit Akış Tablosu hariç, tüm finansal tablolar tahakkuk esasına göre düzenlenir.

7.3. Önemlilik ve Birleştirme

Benzer kalemler birleştirilir ve önemli olmayan kalemler ayrı ayrı sunulmaz. Önemlilik, finansal tablo kullanıcılarının kararlarını etkileyebilecek büyüklükteki ve nitelikteki bilgileri ifade eder. Örneğin, bir perakende şirketi, çeşitli küçük kırtasiye malzemesi gideri yapmaktadır. Bu küçük tutarlı giderlerin her birini ayrı ayrı gelir tablosunda göstermek yerine, Genel Yönetim Giderleri hesap kaleminin altında birleştirerek sunması daha anlamlı ve okunabilir olur. Ancak, şirketin ana faaliyet alanı olmayan önemli bir gayrimenkul satışı sonucu elde edilen kâr, tutarı önemli olduğu ve finansal bilgi kullanıcıların kararlarını etkileyebileceği için gelir tablosunda ayrı bir kalem olarak sunulmalı gerekir.

7.4. Netleştirme

Netleştirme ilkesi, varlıklar ve borçlar ile gelirler ve giderler birbirinden ayrı olarak gösterilmesi gerektiğini ifade eder. Temel amaç, finansal tablo kullanıcılarına işletmenin varlıklarının, borçlarının, gelirlerinin ve giderlerinin brüt tutarlarını göstererek daha şeffaf ve kapsamlı bir bakış açısı sunmaktır. Netleştirme yapılması finansal tablo kalemlerinin brüt tutarları gizleyebilir ve kullanıcıların işletmenin faaliyetlerinin büyüklüğünü ve yapısını anlamasını zorlaştırabilir. Netleştirme, ancak belirli kriterler karşılandığında istisnai bir durumdur.

TMS 1’de varlık ve borçların ya da gelir ve giderlerin netleştirilmesine aşağıda belirtilen istisnai durumlarda izin verilir.

  • Başka Bir TFRS Tarafından Zorunlu Kılındığında veya İzin Verildiğinde: Bazı TFRS’ler belirli varlık ve borçların veya gelir ve giderlerin netleştirilmesini gerektirebilir veya buna izin verebilir. Örneğin, TFRS 9 Finansal Araçlar standardı finansal araçlarla ilgili olarak, bir finansal varlık ve bir finansal borç, işletmenin yasal olarak bunları netleştirme hakkına sahip olması ve net tutar üzerinden ödeme yapma veya alma niyetinin olması durumunda bilançoda netleştirilebilir. Örneğin, aynı karşı tarafla yapılan bir türev sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve borçlar belirli koşullar altında netleştirilebilir.
  • İşletmenin Normal Faaliyetleri Sırasında Benzer İşlemlerin Net Etkisini Yansıttığında: Bazı durumlarda, belirli gelir ve gider kalemlerinin net tutar üzerinden sunulması, işlemlerin veya olayların özünü daha iyi yansıtabilir. Ancak bu durumlar sınırlıdır. Örneğin, bir işletme aynı türden çok sayıda ve benzer işlem gerçekleştiriyorsa (örneğin, döviz kuru farkları), bu işlemlerden kaynaklanan toplam kazanç ve kayıpların net tutar üzerinden sunulması kabul edilebilir. Ancak bu, ana faaliyet gelir ve giderleri için geçerli değildir.

TMS 1’de varlık ve borçların ya da gelir ve giderlerin netleştirilmesinin “Genel Kural” olarak yasak olduğu durumlar aşağıda belirtilmiştir.

  • Farklı İşlemlerden Kaynaklanan Varlık ve Borçlar: Aynı karşı tarafla olsa bile, farklı işlemlerden kaynaklanan alacak ve borçlar (örneğin, mal satışından kaynaklanan alacak ile farklı bir sözleşmeden kaynaklanan borç) netleştirilemez.
  • Farklı İşlemlerden Kaynaklanan Gelir ve Giderler: Aynı olayla ilgili olsalar bile, ana faaliyet gelirleri ve giderleri netleştirilemez. Örneğin, bir mal satışından elde edilen gelir ile bu malın maliyeti ayrı ayrı gösterilmelidir.
  • Varlıkların Değer Düşüklüğü Karşılıkları: Bir varlığın değer düşüklüğü karşılığı doğrudan varlığın tutarından düşülerek sunulur (netleştirilmiş gibi görünse de, bu bir değerleme ayarlamasıdır, ayrı bir borç olarak gösterilmez). Ancak, değer düşüklüğü gideri ayrı bir gider kalemi olarak gelir tablosunda gösterilir.

Netleştirme ilkesine uyulması, finansal tabloların şeffaflığı ve kullanıcıların işletmenin finansal durumunu ve performansını doğru bir şekilde değerlendirebilmesi için kritik öneme sahiptir. Yanlış veya gereksiz netleştirmeler, önemli bilgilerin gizlenmesine ve finansal tabloların yanıltıcı olmasına yol açabilir.

TMS 1, varlıklar ve borçlar ile gelirler ve giderlerin ayrı ayrı sunulmasını temel ilke olarak benimser. Netleştirme, yalnızca başka bir TFRS tarafından zorunlu kılındığında veya izin verildiğinde ya da işletmenin normal faaliyetleri sırasında benzer işlemlerin net etkisini yansıttığında istisnai olarak kabul edilir. Bu ilkenin amacı, finansal tablo kullanıcılarına işletmenin faaliyetlerinin ve finansal pozisyonunun brüt tutarları hakkında eksiksiz bilgi sunmaktır.

7.5. Raporlama Sıklığı

TMS 1, tam bir finansal tablolar setinin (bilanço, gelir tablosu, öz kaynak değişim tablosu, nakit akış tablosu ve dipnotlar) en az yılda bir kez sunulmasını gerektirir. Bu ilke, yıllık raporlamanın asgari bir gereklilik olduğunu gösterir.

Düzenli finansal raporlama, finansal bilgi kullanıcılarının karar alma süreçlerinde ihtiyacı olan güncel ve ilgili bilgilere zamanında ulaşmalarını sağlar. Finansal tabloların düzenli olarak sunulması, finansal bilgi kullanıcılarının işletmenin finansal performansındaki eğilimleri (iyileşme, kötüleşme vb.) zaman içinde takip etmelerine olanak sağlar. Ayrıca, düzenli finansal raporlama, işletmenin kendi geçmiş dönem performansıyla ve diğer işletmelerin performansıyla karşılaştırma yapılmasına olanak sağlar.

Normalde, finansal tablolar “bir yıllık” bir dönemi kapsar. Ancak, bazı durumlarda bu süre daha uzun veya daha kısa olabilir (örneğin, bir işletmenin raporlama tarihini değiştirmesi durumunda). Eğer raporlama dönemi bir yıldan daha uzun veya daha kısaysa, bu durumun nedeni ve kapsanan dönem dipnotlarda açıklanmalıdır.

TMS 1 doğrudan ara dönem raporlamasını zorunlu kılmaz. Ancak, işletmelerin ara dönem (altı aylık veya üç aylık gibi) finansal raporları hazırlaması ve sunması teşvik edilir. Eğer bir işletme ara dönem finansal raporları hazırlayıp sunuyorsa, ara dönem raporlamasının içeriği ve sunumuyla ilgili detaylı düzenlemeler içeren TMS 34 Ara Dönem Finansal Raporlama standardını uygulamak zorundadır.

Türkiye’de sermaye piyasası, bankacılık, sigortacılık gibi sektörlere yönelik yapılan yasal düzenlemeler ile ara dönem finansal raporlama zorunluluğu getirilmiştir. Buna göre; halka açık şirketler, bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktöring şirketleri, sigorta şirketleri üçer aylık dönemlerde finansal raporlama yapmak zorundadırlar.

7.6. Karşılaştırmalı Bilgi

Karşılaştırmalı bilgi, bir işletmenin finansal tablolarını yorumlamak ve analiz etmek amacıyla, önceki dönemlere ait bilgilerle birlikte sunulan güncel dönem verilerini ifade eder. Bu ilke, finansal tablo kullanıcılarının işletmenin finansal durumu ve performansını zaman içinde karşılaştırarak değerlendirebilmesini sağlar.

Türkiye Finansal Raporlama Standartları’nda (tfrs) Finansal Tabloların Temel özellikleri Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemVefa TOROSLU

Serbest Muhasebeci Mali Müşavir

Bağımsız Denetçi

vefa.toroslu@gmail.com

 

İşçi Eksik Ödenen Ücrete İhtirazı Kayıt Koymazsa, Bu Ücreti Kabul Ettiği Anlamına Gelir mi?

İşçi Eksik ödenen ücrete İhtirazı Kayıt Koymazsa Bu ücreti Kabul Ettiği Anlamına Gelir Mi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İşçi Eksik Ödenen Ücrete İhtirazı Kayıt Koy­mazsa Bu Ücreti Kabul Ettiği Anlamına Gelir mi?

Lütfi İNCİROĞLU

İşçi Eksik ödenen ücrete İhtirazı Kayıt Koymazsa Bu ücreti Kabul Ettiği Anlamına Gelir Mi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem4857 sayılı İş Kanunu’nun 32 nci maddesine göre, genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır. Ücret en geç ayda bir ödenir. İş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile ödeme süresi bir haftaya kadar indirilebilir. Ücret işçinin biricik geliridir. İşçinin ücretinin tam ve zamanında ödenmesi esastır. İşçinin ücretinin eksik gedik ödenmesi mevzuata aykırılık oluşturur.

4857 sayılı Kanunun 24/II (e) bendi uyarınca “İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartları gere­ğince hesap edilmez veya ödenmezse..” işçinin derhal fesih hakkı doğar. Burada ifade edilmek istenen başka bir husus da işçinin ücretinin sadece iş sözleş­mesi hükümlerine göre değil, toplu iş sözleşmesi şartları gereğince he­sap edilmemesi veya ödenmemesi olgusunun da işçiye derhal fesih hakkı ve­rece­ğidir.

Önemli olan diğer bir konu da hangi tür ücretin hesaplanmaması ya da ödenmemesinin işçi açısından haklı sebep olarak değerlendirilebileceğidir.

Doktrinin geniş bir kesimi “ücret” kavramına işçinin asıl ücreti dı­şında sağ­lanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün Kanun ve sözleşme­lerden doğan menfaatleri de dahil etmektedir[1]. Aynı yazarlar gerek ”sosyal üc­reti”, gerekse fazla çalışma ücretini, temizleme tamamlama hazırlama iş­le­rine ilişkin ek ücretleri de aynı çerçevede değerlendirmektedirler.

Yargıtay’a göre de işçinin yaptığı fazla çalışmaların karşılığının öden­memesi halinde de 24/II e uygulanabilecektir. “Davacı işçinin fesih bildiri­minde belirttiği fazla çalışma ücretlerinin ödenmemesi davacıya haklı fesih imkanı verir. Fazla çalışma ücreti alacağının bulunduğu tespit edildiğine göre de davacı işçinin feshi haklı sebebe dayanmaktadır. Bu sebeple davacının kı­dem tazminatı isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir” [2].

Yargıtay’ın bir kararında da ”İşçi, ücretlerinin ödenmemesi ve yapılan ödemelerinde eksik olması nedeni ile iş sözleşmesini feshetmiştir. Bu fesih İş Kanununun 24/II hükmüne göre haklı bir fesih olup davacının kıdem tazmi­natına hak kazandığının kabulü gerekir. Kısa bir süre sonra iş bularak çalış­maya başlamış olması da bu hukuki sonucu değiştirmez…” denilmektedir [3].

Ayrıca, “primli işten primsiz işe geçirilen” işçi de haklı sebeple fesih hakkına sahip olur[4]. Diğer taraftan, “rızası olmadan” işveren tarafından “ücretsiz izne çıkarılan” işçi de sözleşmeyi haklı olarak feshedebilir [5]. Bu­nun gibi, işçinin “tam” veya “hiç ödenmeyen” ücreti yanında, “zamanında” ödenmeyen ücreti ve gerçek ücretin bordroya yansıtılmaması [6] da haklı se­beple fesih hakkını doğurur. Üstelik İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle ödenmemesinin sonuca bir etkisi yoktur [7].

Ancak, tarafların rızalarıyla ücretin bağlı bulunduğu rejim ve miktarı değiştirilirse, bu konuda önleyici bir kanun hükmü bulunmadığından, işçinin bildirimsiz fesih hakkı doğmaz.

Sonuç olarak, işçinin ücretinin ya da eklerinin ödenmemesi ya da eksik ödenmesi halinde işçi, bildirimsiz fesih hakkını kullanarak kıdem tazminatı talebinde bulunabilir.

Peki, İşçinin eksik ödenen ücrete ihtirazı kayıt koy­maması düşük ücreti kabul ettiği anlamına gelir mi?

4857 sayılı İş Kanunu’nun 22 nci maddesinin yürürlüğe girmesinden itibaren, İş Hukuku’nda “zımni kabul, işyeri şartı haline gelme “müessesesi ortadan kalkmıştır. İşçi aleyhine iş şartlarında yapılacak aleyhe değişikliklerin 4857 sayılı Kanunun 22 inci maddesindeki prosedüre uygun olarak yapılması gerekir.

İşçi Eksik ödenen ücrete İhtirazı Kayıt Koymazsa Bu ücreti Kabul Ettiği Anlamına Gelir Mi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemYani işçinin ücretinin düşürülmesi konusunda açık yazılı rızasının alınması şart olup, altı işgünü içinde işçi tarafından yazılı ola­rak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. Dolayısıyla işçinin eksik ödenen ücrete ihtirazı kayıt koy­maması düşük ücreti kabul ettiği anlamına gelmez.

Lütfi İNCİROĞLU

 

 

Kaynakça:

[1] ÇELİK, Nuri, İş Hukuku Dersleri, 8. Baskı, İstanbul 1986.s.176; TUNÇOMAĞ, Kenan, Türk İş Hukuku, C:1 İstanbul 1971.s.215.

[2] Y22HD.12.2.2017 T., E.2015/21335, K.2017/28438 Legalbank.

[3] Y9HD.7.6.2012 T., E.2010/13886, K.2012/19879 Legalbank.

[4] Y9HD.18.6.2018 T., E.2015/20587, K.2018/13156 Legalbank.

[5] Y9HD.25.3.2013 T., E.2011/936, K.2013/9925 Legalbank.

[6] Y9HD.27.1.2015 T., E.2013/28655, K.2015/1195 Legalbank.

[7] Y9HD.7.6.2012 T., E.2010/13886, K.2012/19879 Legalbank.

İhracat İşlemlerinde Yaptığımız Hatalar – Bölüm 7

İhracat İşlemlerinde Yaptığımız Hatalar Bölüm 7 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İhracat İşlemlerinde Yaptığımız Hatalar – Bölüm 7

Vadeli İhracat

İhracat İşlemlerinde Yaptığımız Hatalar Bölüm 7 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemYurt dışına satacağı9mız malların her zaman için para bir yana, mal bir diyemediğimiz durumlarda, malımızı belli bir vadede satmak durumunda kalabiliriz. Şöyle ki; malımızı ithalatçıya teslim ederiz ancak mal bedelini ise alım satım sözleşmesinde belirtilen bir vadede alma yoluna gideriz. Vadeli ihracat yaparız.

Vadeli ihracat işleminde ihracatçımızın malını teslim ettikten sonra parasını belirlenen bir vadede alması durumunda:

  • Mal bedelin tahsilatında ise bazı pürüzlerin olması,
  • Tahsilatın geç yapılması veya
  • Hiç yapılamaması gibi sorunların karşımıza çıkması daima olasıdır.

Deferred Payment

Vadeli ihracat işlemlerinde mal bedelinin belli bir vadede tahsilatı için:

  • Banka garanti mektubu (SBLC)
  • Bir poliçe alınması ihracatçının elini rahatlatır.

Poliçeden Bahsettik Değil mi?

Poliçenin ne olduğu konusunda ne kadar bilgi sahibiyiz? Her poliçenin ödeme garantisi var mıdır? Poliçe almamıza karşın mutlak bir ödeme garantisi içinde olduğunu düşünüyorsak, ihracat işleminde yaptığımız hatalardan bir tanesi ile karşı karşıya kalırız.

Bilmediğimiz bir ödeme aracıyla mal satmanın bizi hüzün durağına götüreceğini unutmamak gerekir.

Demem odur ki malımızı vadeli satalım ama ödenmesi de poliçe ile garanti altına alınsın. Bu durumda poliçenin ne olduğuna bakmakla birlikte garantili ve garantisiz poliçelerin de ne olduğuna göz atalım ki ihracatta olası yaptığımız hatalara bir yenisi eklenmesin.

Vadeli Satışlarda Kullanılan Draft – Bill Of Exchange

Parası peşin alınmayan ve belli bir vade içinde alınması öngörülen ihracat bedeli alacakları için ihracatçılar tarafından ithalatçının kabul etmesi için düzenlenen bir borç senedi niteliğinde olan poliçeye (draft / bill of exchange) ithalatçının borçlu sıfatıyla imza atması durumunda bir alacağı temsil eder. İthalatçıya sunulan poliçe, ithalatçı tarafından imzalanması durumunda, ithalatçı için geri dönülemez bir borç yükümlülüğü başlar, ithalatçı imzası ile poliçedeki borcu zamanında ödeyeceğini kabul eder.

Poliçe, Ithalatçı, Ihracatçı

Poliçenin tanziminde ve oluşumundaki en önemli unsur, borçlu olan alıcı ve alacaklı olan satıcının poliçeye imza koymalarıdır.

Seller Buyer Poliçe Görsel

İthalatçı tarafından imzalanmayan bir poliçede borcun kabul edilmediği anlaşılmakla birlikte söz konusu poliçe de şekil ve şartlarını tamamlamamış olduğundan bir borç senedi / kambiyo senedi şeklinde kabul edilemez.

Poliçenin Unsurları

Poliçe belli bir miktar paranın hamile ödenmesi hususunda kayıtsız ve şartsız havale emrini taşıyan, özel şekil şartlarına tabi kıymetli evrak niteliğinde senettir.

Poliçede üç taraf vardır. Bunlar:

  • Keşideci,
  • Lehtar
  • Muhataptır

Keşideci; senedi tanzim eden ve lehtara muayyen bedelin ödenmesi hususunda muhataba emir ve izin veren kimsedir.  Muhatap; poliçenin ödeyicisi, borçlusudur.

Poliçeyi Kim Hazırlar?

Hazırlayacak hiçbir kimse yoksa, ben hazırlayabilirim 🙂

Ama üzerime vazife olarak kalmasın, poliçeyi ihracatçı hazırlar. İhracatçı tarafından hazırlanan poliçeye, muhatap olan ithalatçının imza koyması, poliçede bulunan tüm koşulları kabul ettiğini ve imzasıyla da bunu teyid ettiği anlaşılır.

Poliçe Ithalatçı Imzası

Poliçe bir alacak kambiyo senedi niteliğindedir. Bu poliçenin borçlar hukukuna göre incelenmesi durumunda garantisiz borçlar arasında yer alır. Bu poliçede sadece borçlu poliçe bedelini ödeyecek konumda olup, borçlu bu poliçe bedelini ödemediği taktirde poliçeye kefalet eden başka kimse bulunmamaktadır. Dolayısıyla borçlu bu poliçeyi poliçe vadesinde ödeyecektir. Aksi halde protesto edilecektir. Durum böyle iken bu poliçede ihracatçının alacağı garanti altına alınmamıştır.

İhracatçının Yaptığı Hata Garantisiz Poliçe ile Mal Satmasıdır

Poliçeler garantili olabilir mi? Borçlu, bu poliçe bedelini poliçe vadesinde ödemediği takdirde bir başka şahsa borç rücu edilebilir mi?  Poliçenin garantili olması durumunda direk olarak garantör banka poliçenin bedelini öder, kefalet söz konusu ise; müşterek borçlu ve müteselsil kefil durumu söz konusu olur ki bu durumda poliçedeki borçlu sayısı iki farklı kişi olduğundan, her iki borçludan poliçe bedelinin tahsili mümkündür.

İhracat İşlemlerinde Yaptığımız Hatalar Bölüm 7 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemReşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi 

Nevold ile Yeni Lüks: Yeniden Değer Yaratmak

Nevold Ile Yeni Lüks Yeniden Değer Yaratmak

Nevold ile Yeni Lüks: Yeniden Değer Yaratmak
Selin ERDAL

Lüks moda dediğimizde aklınıza ne geliyor? El işçiliği, pahalı kumaşlar, ulaşılması zor parçalar… Peki ya çöp? Evet, kulağa tuhaf gelebilir ama bugün moda dünyasında “atık” en az ipek kadar değerli bir konu. Çünkü artık mesele sadece yeni olanı üretmek değil, eldekiyle ne yapabildiğin. İşte Chanel tam da bu soruya cevap arıyor ve yepyeni bir yolculuğa çıkıyor: Nevold. Lüksün geleceği belki de çöpe gidenleri kurtarmakta gizli.

Nevold Ile Yeni Lüks Yeniden Değer YaratmakModa sektöründeki atık sorunu uzun zamandır tartışılıyor. Genelde bu sorun fast fashion markalarıyla ilişkilendirilse de, milyonlarca birim ürün üreten lüks markaların da ciddi bir etkisi var. Üstelik, son yıllarda LVMH ve Kering gibi büyük grupların elinde milyar dolarlık satılamayan stoklar kaldığı biliniyor. Yeni Avrupa Birliği düzenlemeleri ise markaların bu ürünleri yakarak imha etmesine artık izin vermeyecek gibi duruyor. Yani sektör ciddi bir dönüşümle karşı karşıya.

Geri dönüşüm deyince akla ilk gelen isim Chanel olmayabilir. Ama moda dünyası değişiyor, hatta daha doğru bir ifadeyle dönüşüyor. Lüks artık sadece el işçiliği, nadir kumaşlar ve yüksek fiyat etiketleriyle değil; aynı zamanda sürdürülebilirlikle, kaynak yönetimiyle ve ileri dönüşümle tanımlanıyor. İşte Chanel’in Nevold adını verdiği yeni girişimi tam da bu dönüşümün kalbinde yer alıyor.

Chanel’in Nevold Hamlesi

Lüks moda devi Chanel, alışılmışın dışında bir adım atarak artık yalnızca moda üretmiyor, aynı zamanda atığı da yönetiyor. Evet, doğru duydunuz: Chanel artık geri dönüşüm ve atık yönetimi gibi konulara ciddi yatırımlar yapıyor. Markanın bu alandaki yeni girişiminin adı Nevold — “never old” ifadesinden türetilmiş; yani hiçbir şey yaşlanmaz, sadece dönüşür fikrinden yola çıkılmış.

Chanel bu hamleyi sadece regülasyonlara cevap olarak yapmıyor. Asıl mesele, kaliteli hammaddeye erişimin giderek zorlaşması. İklim değişikliği yüzünden kaşmir, ipek, deri gibi değerli materyallerin üretimi tehdit altında. Chanel’in Moda Başkanı, Bruno Pavlovsky’nin dediği gibi:

“Bu konu her geçen gün daha stratejik hale geliyor. Varlığımızı sürdürmek için malzeme anlayışımızı baştan düşünmemiz gerekiyor.”

Chanel bu işe ani bir kararla girmedi. Aslında 2019’dan beri bu alanda yatırımlar yapıyordu. Şimdi ise bu yatırımları Nevold çatısı altında birleştirip ciddi bir kurumsal yapıya dönüştürüyor. Hedef: Sadece Chanel’in değil, tüm moda endüstrisinin atıklarını değerli hammaddelere dönüştürebilecek çözümler sunmak. Yani Nevold, bir B2B servis sağlayıcısı ve Ar-Ge merkezi gibi çalışacak.

Nevold’un bünyesinde şu an üç önemli yapı var:

  • L’Atelier des Matières: Markaları, ellerindeki kumaş atıklarını değerlendirecek sistemlerle buluşturuyor.
  • Filatures du Parc: Geri dönüştürülmüş iplik üretiminde uzman, 50 yıllık bir iplik fabrikası.
  • Authentic Material: Deri geri dönüşümünde uzmanlaşmış bir şirket.

Amaç, hem Chanel’den hem de sektördeki diğer markalardan toplanan atıkların ileri dönüşümünü sağlamak ve bu yeni hammaddeleri farklı sektörlerde yeniden kullanıma sokmak. Örneğin, lüks bir çanta üretiminde kullanılamayacak geri dönüştürülmüş deri, bir spor ayakkabının topuk kısmında ya da plastik yerine geçecek bir malzeme olarak kullanılabilir.

Atığı Moda Diline Çevirmek

Bu aslında Chanel’in zaten alışkın olduğu bir strateji: Zamanında Lesage (nakış), Lemarié (tüy-çiçek), Maison Michel (şapka) gibi uzman atölyeleri bünyesine katmış, sadece kendi üretimini değil, diğer markalara da hizmet veren bir üretim altyapısı kurmuştu. Nevold da bu yaklaşımın “sürdürülebilir” devamı gibi.

İş ciddi, hedef büyük: Tüm ürün yaşam döngüsünü baştan tanımlamak ve lüks moda için döngüsel ekonomi anlayışını kalıcı hale getirmek.

Tabii sektörün bu çabaları “greenwashing” olarak görenler de az değil. Yani, bir yandan fazla üretmeye devam ederken, diğer yandan geri dönüşümle kendini aklamaya çalışmak ne kadar etik? Kritik soru şu: Bu tür projeler gerçekten sistemsel bir dönüşüm sağlayacak mı, yoksa vitrindeki yeşil süsler olarak mı kalacak?

Şunu da unutmamak gerek: Chanel gibi büyük markalar için bu işler başlangıçta kâr getiren işler değil. Pavlovsky’nin söylediğine göre Nevold şimdilik bir “maliyet merkezi”. Ama uzun vadede bu yatırımların hem çevresel hem de ticari sürdürülebilirlik için zorunlu olduğu ortada.

Chanel’in Nevold aracılığıyla attığı bu adım, henüz küçük ama etkili bir başlangıç. Gerçek değişim, bu vizyonun ne kadar yaygınlaşacağıyla ve markaların üretim politikalarını ne ölçüde dönüştürebileceğiyle ilgili. Ama net olan şu ki; gelecek, sadece koleksiyonlarda değil, kaynaklarda da sürdürülebilir olanın etrafında şekillenecek.

Kaynak: The Business of Fashion. (2025). Why Chanel Is Getting Into the Recycling Business.

Karışan Teslim Şekilleri

Karışan Teslim şekilleri Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Karışan Teslim Şekilleri

Ömer Haluk TURANLI

Karışan Teslim şekilleri Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemDeğerli okuyucular, bu yazımda birbirlerine benzer şekilde işlem yapılması sebebiyle karışıklığa sebep olan teslim şekillerinden bahsedeceğim.

Aslında teslim şekilleri ICC’nin1 723 no’lu yayınında2 oldukça açık ve net olarak, karışıklığa mahal vermeyecek şekilde anlatılmıştır. Bu kitapçık okunduğu zaman hata yapma ihtimalinin kalmayacağını düşünüyorum.

Fakat bazı teslim şekillerinde 723 no’lu yayında yazılanlar gerçekte uygulanamayabiliyor. Bu da arada çok ufak farklılıklar olan benzer uygulamaların birbirine karışmasına sebep olabiliyor. Gözlemlerim doğrultusunda en çok karışıklık yaşanan teslim şekillerinin DAP3 ile DDP4 olduğunu söyleyebilirim. DAP ile ilgili daha önce bir yazı yazmıştım ama bilgiyi tekrarlamak akılda kalıcılık sağlar o yüzden burada tekrar kısaca değinmekte zarar görmüyorum.

Incoterms 2020’ye göre DAP’ta teslim, satıcının eşyayı belirlenen varma yerinde, gelen taşıma aracının üzerinde boşaltılmaya hazır şekilde alıcının tasarrufuna bırakmasıyla gerçekleşmiş olur. Yine Incoterms 2020’ye göre satıcının, ithalat veya teslim sonrası üçüncü ülkelerden transit geçiş için gümrüklenmesi, ithalat harçlarının ödenmesi veya ithalat için gereken gümrük işlemlerinin yerine getirilmesine ilişkin herhangi bir yükümlülüğü yoktur. Dolayısıyla da kapıya teslim için elverişli değildir. Çünkü eşyanın kapıya teslim edilebilmesi ithal edilmesi (resmi tanımıyla serbest dolaşıma girmesi) gerekmektedir.

Yine Incoterms 2020’de açıkça belirtildiği üzere satıcının malları ithalat için gümrüklemesi, ithalat harçlarını veya vergilerini ödemesi ve ithalat için gereken gümrük işlemlerini yerine getirmesi tercih ediliyorsa o zaman teslim şekli olarak DDP seçilmelidir. Çünkü bir eşyanın kapıya teslim edilebilmesi için yukarıda da belirttiğim gibi ithal edilmesi gerekmekte olup bunu satıcının yapabildiği yegâne teslim şekli DDP’dir.

Gelelim karışıklığın sebebine, birçok ülkenin gümrük mevzuatı gümrükte beyan sahibi kimse onun işlem yapmasına müsaade etmektedir. Diğer bir deyişle, satıcının, alıcının ülkesinde ithalat işlemlerini gerçekleştirmesi mümkün olmamaktadır. Bu durumda teslim şekli DDP olsa bile, ithalat işlemlerini, mevzuat gereklilikleri yüzünden üzerine vazife olmadığı halde alıcı tamamlar ve ilgili vergi ve harçları da alıcı öder. DAP teslim şeklinde de süreç aynı şekilde işlemekte yani bu teslim şeklinde de ithalat işlemlerini alıcı yaptığı için iki teslim şekli arasındaki fark uygulamada ortadan kalkmaktadır.

Karışıklığın bir diğer sebebi de C tipi antrepo uygulamasıdır. Bazı firmaların kendi yerleşkelerinde kendi işlettikleri antrepoları bulunmaktadır. İlgili eşya DAP teslim şekli ile bu tip antrepolara teslim edilebilir çünkü antrepodaki eşya serbest dolaşımda olmayan yani ithal edilmemiş eşyadır. Fakat fiziksel olarak kapıya teslim edilmiş olduğu için sanki DAP teslim şekli de kapıya teslime imkân veriyormuş gibi yorumlanmaktadır. Oysa bu şekilde antrepoya alınmış bir eşyanın antrepodan çekilerek ithal edilmesi alıcının sorumluluğundadır. Dolayısıyla resmi olarak kapı teslim gerçekleşmemiş olacaktır.

Bu konuyla ilgili olarak DPU5’dan da bahsetmek isterim. Keza anladığım kadarıyla üvey evlat muamelesi görüyor. Çünkü DPU, DAP ile hemen hemen aynı koşulları içermekte olup aradaki tek fark DAP’ta eşyalar varış noktasında gelen araçtan boşaltılmaksızın teslim gerçekleşirken DPU’da teslim eşyalar gelen vasıtadan boşaltılarak gerçekleşmiş oluyor. Bu iki teslim şekli birbirlerine bu kadar yakınlarken birbirleriyle karıştırılmıyorlar ayrıca DPU, DDP ile de karıştırılmıyor (dikkati çekmeyecek derecede örnek olaylar olabilir elbet) ama DAP ile DDP aradaki çok büyük farka rağmen karıştırılabiliyor.

Karıştırılan bir başka teslim şekli ikilisi de FCA6 ve EXW7’dür. Incoterms 2020’ye göre ihracat transit geçiş ve ithalat ülkeleri tarafından talep edilen ihracat/transit geçiş/ithalat için gereken bütün gümrük işlemlerini yerine getirmek ve bunların masraflarını ödemek alıcıya aittir. Bu işlemlerin alıcı için zorluk çıkaracağı ya da tamamen imkânsız olacağı belli ise ihracat için gereken gümrük iznini alma ve masraflarına katlanma yükümlülüğünün satıcıya ait olduğu FCA kuralı tercih edilmelidir. EXW’de karışıklığın temel sebebi bu durumdur. Fakat burada karışıklık çift taraflı çalışmaktadır. Yani bazen gerçekten de şartlar müsait olduğundan işlemler EXW kuralına göre yapılır ama ilgili evraklarda teslim şekli FCA olarak belirtilir. Bazen de işlem FCA olarak tamamlandığı halde evraklarda teslim şekli olarak EXW belirtilmektedir. İkisinin arasındaki temel farkı, yani ihracat işlemlerinin alıcı tarafından yapılması gerekliliğini bilmeyen çok fazla kişi vardır.

FCA ile EXW arasındaki dikkat çeken tek fark EXW’de ihracat gümrük prosedürlerinin alıcı tarafından gerçekleştirilmesi değildir. Önemli bir fark daha vardır. Bu da teslim yeridir.

EXW’de tek bir teslim yeri vardır ve bu da satıcının iş yeri ya da genel tanımıyla satıcının kontrolünde olan bir meskendir. Ayrıca satıcının alıcıya karşı taşıma sözleşmesi yapmak yükümlülüğü yoktur. Yani herhangi bir iç nakliyeden sorumlu değildir. Ayrıca eşyanın tesiise gelen vasıtaya yüklenmesinden de satıcı değil alıcı sorumludur.

FCA’da ise teslim için iki alternatif vardır. Bunlardan ilki EXW ile aynı şekilde satıcının tesisinde gerçekleşen teslimdir. Ama bu defa gelen vasıtanın yüklenmesinden (EXW’ün tersine) satıcı sorumludur.

Diğer alternatifte ise alıcı, satıcıdan eşyayı üzerinde anlaşılan, satıcının kontrolünde olmayan başka bir yere getirmesini isteyebilir. Bu alternatifte devreye bir de iç nakliye girer ve bundan da satıcı sorumludur.

Karışan Teslim şekilleri Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemGörüldüğü üzere FCA ile EXW arasında sadece tek bir fark değil, tersine dikkat çekici birden çok fark vardır. Bu yönüyle de bu ikisinin karıştırılması da bana şaşırtıcı gelmektedir.

Dış ticaret yapan ve teslim şekillerinin önemine inanan herkese Incoterms 2020’yi okumalarını tavsiye ederim.

Ömer Haluk TURANLI

1ICC: International Chamber Of Commerce (Uluslararası Ticaret Odası)

2723 no’lu yayın: Incoterms 2020

3DAP: Delivered At Place (Belirlenen Yerde teslim)

4DDP: Delivered Duty Paid (Gümrük Resmi Ödenmiş Olarak Teslim)

5DPU: Delivered At Place Unloaded (Belirlenen Yerde Boşaltılmış Olarak Teslim)

6FCA: Free Carrier (Taşıyıcıya Masrafsız)

7EXW: Ex Works (İşyerinde Teslim)

Hürmüz Boğazı: İran ile İsrail Çatışması Küresel Ticarette Tehdit Oluşturuyor

Yöneticiler Için Stratejik Müzakere Eğitimi Haber Hürmüz Boğazı İran Ile İsrail çatışması Küresel Ticarette Tehdit Oluşturuyor

Hürmüz Boğazı: İran ile İsrail Çatışması Küresel Ticarette Tehdit Oluşturuyor

Yöneticiler Için Stratejik Müzakere Eğitimi Haber Hürmüz Boğazı İran Ile İsrail çatışması Küresel Ticarette Tehdit OluşturuyorPetrol ve doğalgaz sektörünün en büyük oyuncularından biri olan Shell’in CEO’su Wael Sawan, Japonya’daki Enerji Zirvesi’nde, İran ile İsrail arasındaki çatışma nedeniyle çok konuşulan Hürmüz Boğazı endişesi hakkında konuştu: “Eğer Hürmüz Boğazı, herhangi bir nedenle kapanırsa, küresel ticaret üzerinde büyük bir etkisi olur” dedi. Sawan, durumun kötüleşmesi ihtimaline karşı Shell’in alternatif planlarının olduğunu söyledi.

Shell CEO’su Wael Sawan, İsrail-İran geriliminin tırmanması durumunda küresel enerji ticaretinin büyük darbe alabileceğini söyledi. Dünya petrolünün yaklaşık %25’i Hürmüz Boğazı’ndan geçiyor. Sawan, Shell’in olası bir tıkanıklık senaryosuna karşı kriz planlarını devreye soktuğunu açıkladı.

İran ile İsrail arasındaki çatışma, ABD’nin de sürece dahil olma ihtimali sebebiyle, küresel piyasaların odağı haline geldi. Çatışmalar şu ana kadar petrol fiyatlarında yükselme yönlü dalgalanmaya sebebiyet verdi. Küresel piyasalarda yüksek bir teyakkuz durumu söz konusu.

Son günlerde bazı petrol, doğalgaz ve konteyner gemilerinde yaşana sinyal karışmaları ile ilgili Sawan, “Şu anda özellikle zorlayıcı olan, sinyal karışmalarının yaşanması” dedi ve Shell’in Orta Doğu’daki sevkiyatlar konusunda çok dikkatli davrandığını belirtti.

Konuya yakın kaynaklara göre ABD, İran’a yönelik olası bir saldırı için altyapı hazırlıkları yapıyor. Ancak durum netleşmiş değil.

RBC Capital Markets analisti Helima Croft, İran liderlerinin tehdit altında olduğunu düşünmesi halinde, enerji arzında küresel çapta risklerin artacağını söyledi. Croft sözlerine, “ABD’nin çatışmaya doğrudan dahil olması halinde, tankerler ve bölgedeki kritik altyapıya yönelik daha doğrudan saldırıların tetiklenmesi söz konusu olabilir” yorumunu da ekledi.

Brent Petrol ve Taşımacılık Maliyetleri

Brent petrol, dün yüzde 1,3 yükselerek varil başına 77,66 dolara çıktı. İsrail’in İran’a saldırılarını başlattığı tarih olan, 13 Haziran’daki 78,5 dolar olan fiyat zirvesine yaklaştı.

Yöneticiler Için Stratejik Müzakere Eğitimi Haber Hürmüz Boğazı İran Ile İsrail çatışması Küresel Ticarette Tehdit OluşturuyorEKOTÜRK Avrupa temsilcisi Gökhan Kurtaran’ın yaptığı araştırmaya göre, taşımacılık maliyetleri rekor hızla arttı. Körfez’den Çin’e petrol taşıyan dev tankerlerin günlük kiralama bedeli bir haftada 20 bin dolardan 47 bin dolara yükseldi. Brent petrol fiyatı ise 78 dolara çıktı. Bölgedeki GPS sinyali kesintileri ve denizcilik güvenliğine yönelik tehditler artarken, yatırımcılar altın ve dolar gibi güvenli limanlara yöneldi.

 


MÜZAKERE TEKNİKLERİ VE PAZARLIK BECERİLERİ MAKALELERİ
“Taktikler bazen pazarlık sürecinin başı, bazen ortası bazen de sonunda etkilidir.”

PAZARLIK MASASI ve PAZARLIK TAKTİKLERİ

“If you are not at the table, you are on the menu”.

PAZARLIK BECERİ ANKETİ

MÜZAKERE & PAZARLIK EĞİTİM TESTLERİ