Girişimcilikte Fark Yaratan Unsurlar

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İsletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

Girişimci; henüz belirginleşmemiş bir bedelle satmak üzere, üretim girdilerini ve hizmetlerini satın alan kişi olarak ifade edilmektedir. Buna göre girişimci; piyasadaki değişimlerin neden olduğu risklerin, taşıyıcısı durumundadır. Cantillon, girişimcinin piyasadaki belirsizliğe katlanma rolü üzerine odaklanmıştır. Schumpeter’e göre ise girişimciler, yeni bileşimler yaparak, mevcut ekonomik düzeni yıkan kişilerdir. Schumpeter’in ifadesiyle; girişimcilik, aslında bir yaratıcı yıkımdır ve kapitalizmin itici gücüdür. Liberal bir perspektiften bakılırsa, sistem herkese aslında böyle bir şans tanımaktadır. Sistem, herkese; “Sen de yapabilirsin, sen de başarabilirsin.” demektedir. Herkesin, fırsat eşitliğine sahip olduğunu düşünmesini ister. Girişimci olup, kendini kurtarmak, başarıya ulaşabilmek için aslında, herkes eşit ve özgür değildir. İktisat literatürünün diliyle; üretim faaliyetinin gerçekleşmesi için birkaç faktörün bir araya gelmesi gerekmektedir. Bunlar; emek, sermaye, doğal kaynaklar ve müteşebbistir. Bu faktörlerden müteşebbis dışında olanlar; kiralanabilir, yani emek için ücret, sermaye için faiz, doğal kaynaklar için de rant ödenip, bunlar elde edilebilir.

İş dünyası, tam olarak belirli bir alan olmasa da inşaat, üretim, danışmanlık, perakendecilik gibi alanlar liderler için bir bilgi düzeyinin olmasını gerektirmektedir. Yöneticiler, kendileri için topladıkları bilgiyi değerlendirebilecek uzmanlığa sahip değillerse, etkili şekilde liderlik yapamazlar. Mantıklı fikirler sunan çalışanlar ödüllendirmeli, onların çalışma saatlerine, esneklik getirmelidir. Çalışanların, yaratıcı olmaları teşvik etmelidir. Başarılı çalışanlara, şirketten hisse vermelidir.

Malcom Gladwell’e göre üç ana çeşit insan tipi bulunmaktadır. Bunlar:

  • Bağlayıcılar (Connectors),
  • Yetenekliler (Mavens) ve
  • Satıcılar (Salespersons).

Bağlayıcılar, geniş çevreleri olan, hemen her kanatta bir tanıdığı olan kişilerdir. Yetenekliler, çevresindekileri sürekli bilgi ile donatan bireylerdir. Satıcılar ise ikna kabiliyeti çok yüksek olan karizmatik bireylerdir. Hangi kategoride olduğunuza karar vererek, bir değer yaratmalı ve markalaşma yoluna gitmelisiniz.

İş Kurmadan Önce Kendinizi Sorgulayın

  • Kendi işiniz için, kendi sermayenizi riske atmaya hazır mısınız?
  • Herkesin gözünde, bir başarısızlık örneği olarak algılanacak olmanız, sizi rahatsız eder mi?
  • Satış yapmayı istiyor musunuz?
  • Risk alabilme kapasiteniz yeterince yüksek midir?

İş Yönetimi Size Uygun mu?

İşletmecilik, herkesin yapabileceği bir şey değildir. Sizin için en mantıklı hareket; güçlü ve zayıf yönlerinizi tahlil etmek, sonra da kendinizi tipik bir girişimciyle karşılaştırmaktır. Böylelikle girişimciliğin, karakterinize uygun olup-olmadığını anlayabilirsiniz.

Girişimci olmak, kariyeriniz boyunca verdiğiniz kararlardan sadece bir tanesidir. Bu yüzden yapmanız gerekenleri yaparak, ihtiyaçlarınızı ve isteklerinizi listeleyin, sonra da girişimciliğin sizin için en doğru yol olup olmadığına karar veriniz.

Girişimcinin, Mevcut Bir Şirkete Yatırım Yapmadan Önce; Firmanın İflas Durumunu Sorgulaması Gereklidir

Amacınıza, düşündüğünüzden daha hızlı bir şekilde ulaşmak için; yeni bir işe girişmek yerine, var olan bir işletmeyi veya hissesini satın alabilir ya da ona yatırım yapabilirsiniz. Böyle bir durumda, Altman’ın İflas Formülünü kullanarak, firmanın iflas durumunu ortaya çıkartmalısınız. Bu herkesin yapabileceği, son derece kolay bir hesaplama yöntemidir. Şirket, sağlıklı durumda değilse (yani Z değeri 3’ten küçükse); bu şirkete yatırım yapmamalısınız.

Altman’ın Z Değeri, bir şirketin iflasa yakınlığını görmemizi sağlayan ve bilimsel dayanağı olan bir araçtır. New York Üniversitesi’nde görevli olan akademisyen Edward Altman tarafından, 1968 yılında ortaya atılan bu teori, bir şirketin, içerisinde bulunduğu mali sıkıntıyı ölçümleyip, iflasa yakınlığını ortaya koymaktadır. İmalat sektöründe faaliyet gösteren şirketler için hazırlandığından dolayı; ulaştırma, haberleşme ya da bankacılık gibi sektörlerde uygulanamaz.

Z = 1.2 T1 + 1.4 T2 + 3.3 T3 + 0.6 T4 + 0.999 T5

Bu formülde;

T1= Çalışma sermayesi / Toplam Varlıklar: Bu şirketin büyüklüğü ile likit varlıkları arasındaki ilişkisini

T2= Alıkonmuş karlar / Toplam Varlıklar: Bu rasyo, şirketin köklülüğü ve gelir yaratma becerisini,

T3= Faiz ve vergi öncesi kar / Toplam Varlıkları: Şirketin operasyonel karlılığını,

T4= Toplam Piyasa Değeri / Toplam Yükümlülükler: Piyasanın bakış açısını da dikkate alarak şirketin değerine olan algıyı,

T5= Toplam Satışlar / Toplam Varlıklar: (Bilindiği gibi) varlık devir hızını ortaya koymaktadır.

 

Formülde belirtilen değerler, kamuya açık olarak yayınlanır. Elde edilen Z değeri firmanın durumunu gösterir.

Eğer Z-değeri;

>2.99 ise şirket güvenli alanda olup, sağlıklı bir durumdadır.

1.81<Z<2.99 ise şirket gri alandadır, borçlanmada tehlikeli bir duruma doğru gidiş vardır.

<1.81 ise şirket sıkıntı alanındadır, önemli kredi sorunları vardır, şirketin iflas beklentisi vardır.

Girişimci, Bir İş Kurmadan Önce; Aşağıdaki Hususları Sorgulamalıdır:

  • Piyasanın durumu ve pazarın yapısı,
  • Müşteri durumu, pazarlama metodu, reklam,
  • İşletme girdilerinde sürekliliğin sağlanması,
  • İşletme giderlerini (hammadde, personel, enerji, rant, iletişim, ikmal vb. gibi) karşılayacak nakit akışının sürekliliği,
  • Süreçleri aksatmadan yürütecek ve sürekliliği olan bir çalışma ekibi,
  • İşletmenin; insan, malzeme, para, zaman ve diğer kaynaklarını etkin bir şekilde nasıl yönetileceği.

Hedef 10 Milyon Kadının İşgücüne Katılımı

Kadın ve erkek arasındaki iş gücüne katılım farkının azalmasının ekonomik iyileşme için hayati önem taşıdığını belirten PERYÖN Yönetim Kurulu Başkanı Berna Öztınaz, “OECD ülkelerinde kadının iş gücüne katılım oranı yüzde 65’e yakınken Türkiye’de bu oran yüzde 31,9. G20 liderleri, 2025’e kadar iş gücüne katılım farkını yüzde 25 azaltmayı taahhüt etti. Bu gerçekleşirse küresel ekonomi 5,8 trilyon dolar kazanacak. Ve bu rakam da pandeminin ekonomik yaralarını sarmada kadının önemini net olarak ortaya koyuyor” dedi.

PERYÖN – Türkiye İnsan Yönetimi Derneği, tüm dünyada toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin büyüdüğünü ve pandeminin kadının güçlendirilmesi ile ilgili çabaları sekteye uğrattığını vurguladı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir açıklama yapan PERYÖN, pandemi sürecinde çalışan kadınların yaşadığı zorlukların ekonomik yansımaları olduğunu belirtirken, duraklama döneminin bir an önce bitmesinin global ekonomi açısından hayati önem taşıdığının altını çizdi.

Kadın istihdamında düşüş yaşandı

PERYÖN’ün Avrupa Birliği’nce desteklenen Hrant Dink Vakfı Sivil Toplumu Güçlendirme Hibe Programı kapsamında; İstanbul Gedik Üniversitesi ortaklığında ‘Çalışma Hayatının Çeşitlilik Odaklı Yapılandırılması’ amacıyla hayata geçirdiği ‘İş’te BirlİKte’ projesi çerçevesinde hazırlanan Sosyal Etki Raporu, kadınların içinde bulunduğu risk ve sonuçlara ışık tuttu. Buna göre; Türkiye’de kadın istihdamı 2019’da yüzde 32,2 iken, TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) Eylül 2020 verilerinde kadınların iş gücüne katılımı yüzde 31,9 olarak gerçekleşti, istihdam oranı ise yüzde 26,9’a geriledi. Sosyal Etki Raporu’nda refere edilen ve Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) tarafından yayımlanan raporda, pandemi sürecinde çalışma hayatında kadın istihdamının düşmesi üç sebebe dayandırıldı:

  • Kadınların yoğun olarak çalıştığı sektörlerde ekonomik daralma nedeniyle istihdamda azaltma yoluna gidilmesi ve iş yerlerinin kapanması.
  • Kadınların çalıştığı yerlerde güvencelerinin az olması, yarı zamanlı veya geçici işler olması nedeniyle işten çıkarılmalarının ekonomik sıkıntıyı giderme şeklinde değerlendirilmesi.
  • Kadınların evde bakım ve ev işleri sorumluluğunu üstlenmeleri nedeniyle gün içerisinde zamanlarının bölünmesi.

Raporda toplumsal cinsiyet eşitsizliği, işyeri politikaları ve hane içi kültürüne de yerleştiğinden, kadınların evdeki işlerini aksatmamaları için işten ayrılmalarının beklenmesi sonucunu doğurduğuna da dikkat çekildi.

Pandemiden en çok kadın çalışanlar etkilendi

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi verilerine göre; pandemi sürecinde ön saflarda yer alan sağlık sektörü çalışanlarının küresel olarak yüzde 70’ini kadınlar oluşturuyor. Türkiye’de doktorların yüzde 50’si, hemşirelerin yüzde 70’i, ebelerin ise tamamı kadınlardan oluşuyor. Sağlık sektöründe çalışan kadınlar, pandemi süresince yüksek risk altında ve iş/özel hayat dengeleri altüst olarak görev yapıyor. Pandeminin özellikle ilk aylarında en çok etkilenenler tekstil giyim mağazacılığı ve konuk ağırlama sektörü oldu. Her iki sektörde de kadın çalışan oranının yüzde 50’nin üzerinde olması, kadınların süreçten orantısız etkilenmeleri sonucunu doğurdu. Hedefler İçin İş Dünyası Platformu’nun Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) koordinasyonunda hazırladığı ‘Covid-19 Krizinin İşletmeler Üzerindeki Etkilerinin İkinci Anket Sonuç Raporu’na göre, pandemi krizinden en çok kadın çalışanlar etkilendi. Özellikle çocuk, hasta bakımı, hijyen ve gıda güvenliği gibi aile ve ev işine ilişkin sorumlulukların artmasıyla kadın çalışanlar üzerinde daha yoğun bir etki oluştu. Firmaların yüzde 34’ü, koronavirüs krizinin etkisiyle ortaya çıkan koşulların, kadınları erkeklerden daha fazla etkilediğini ifade etti. Hatta bu algı, üst düzey kadın yöneticisi olan firmalarda daha da belirgin olarak hissedildi.

“Kadının soyut becerileri büyük avantaj”

PERYÖN Yönetim Kurulu Başkanı Berna Öztınaz, ‘İş’te BirlİKte’ projesi çerçevesinde ortaya koydukları Sosyal Etki Raporu’nda da belirtildiği gibi, bir yanda önyargılar, bir yanda kalıplaşmış yargılar diğer tarafta ise davranışsal bir bileşen olarak ayrımcılık olduğunun altını çizdi. Öztınaz; “Daha önemli bir sorun, kadınların kendilerini değerlendirme biçimleriyle ilgili. Kadınların yetenek ya da beceri açısından herhangi bir eksiği olmamasına rağmen kendilerini işe uygun ve yeterli görmemelerinin önüne geçilmesi gerekiyor. Kalıplaşmış yargılar ve ayrımcılık, farkındalık çalışmalarıyla azalabilir. Kadının soyut becerileri iş dünyası için büyük avantaj oluşturabilir” diye konuştu.

G20 liderleri işgücüne katılım farkını yüzde 25 azaltacak

Kadın ve erkek arasındaki iş gücüne katılım farkının azalmasının ekonomik iyileşme için hayati önem taşıdığını belirten Berna Öztınaz sözlerini şöyle tamamladı: “Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkelerinde kadınların iş gücüne katılım oranları yüzde 65’e yakınken Türkiye’de bu rakam yüzde 31,9. G20 liderleri, 2025 yılına kadar iş gücüne katılım farkını yüzde 25 azaltmayı taahhüt etti. Eğer bu taahhüt yerine getirilebilirse küresel ekonomi 5.8 trilyon ABD doları kazanmış olacak. Ve bu rakam da pandeminin ekonomik yaralarını sarmada kadının önemini net olarak ortaya koyuyor.”

Doğru Elektrik Tedarikçisi Seçmenin 6 Yolu

EPDK, elektrik piyasasını sıkı bir denetim içinde tutuyor ve tüketici işlemlerinde mevzuata aykırı durumun tespiti halinde caydırıcı cezalar uyguluyor. Bu cezalar para cezası olabilirken, ihlale göre ceza üç ay portföye yeni tüketici dahil edememeye kadar gidiyor. Geçtiğimiz günlerde de bazı elektrik tedarikçilerine EPDK tarafından bu kapsamda yaptırım uygulandı. Yaşanan bu gelişmeler tüketicilerin, elektrik satın alırken, en küçük detayların bile EPDK tarafından titizlikle takip edildiğini ve elektrik piyasası oyuncularının yaşanan tecrübelerden ders çıkardığını bir kez daha gözler önüne serdi. Elektrik tarifeleri karşılaştırma ve tedarikçi değiştirme internet sitesi encazip.com, tüketicilerin hem indirimli hem de güvenilir tedarikçiyi seçmesinin doğru yollarını sıraladı.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), 2003 yılından beri kademeli olarak düşürülen “serbest tüketici limiti”ni 2021 yılı için 1200 kilovatsaat olarak belirlemiş ve alınan bu kararla, aylık faturası 75 TL veya üzerinde olan yaklaşık 25 milyon tüketicinin, serbest tüketici olarak elektrik tedarikçilerini değiştirerek, farklı şirketlerden elektrik tedarik edebilmelerinin yolu açılmıştı.

Serbest tüketiciler, ülkemizde yer alan ve sayıları oldukça fazla olan serbest elektrik tedarik şirketleriyle yaptıkları sözleşmeler vasıtasıyla elektrik alabiliyor. Tüketicilerle elektrik tedarik eden şirketleri bir araya getiren ve bugün itibarıyla geldiği milyonlarca dolarlık büyüklüğüyle adından söz ettiren bu sektörde EPDK, tüketicilerin güvenliklerini temin etmek adına en küçük ihmallere bile göz açtırmıyor. Son günlerde EPDK tarafından yapılan mevzuat güncellemeleriyle birlikte tüketici güvenliği artırıldı. Özellikle de elektrik piyasasının dijitalleştirilmesi adına atılan adımlar, güvenli piyasa ortamını pekiştirirken; piyasayı ulaşılabilir ve takibi kolay bir hale getirdi.

Sözleşmesiz taleplerde tedarikçilere uygulanan cezalar ağır

Yürürlükte olan elektrik piyasası mevzuatına göre, bir tedarikçinin tüketici ile sözleşme yapmadan tüketiciyi portföyüne eklemesi yasak. Tespiti halinde de tedarikçiye ağır cezalar uygulanıyor. Bununla birlikte bir tüketicinin iki tedarikçiyle aynı anda sözleşme kurması durumunda, her iki tedarikçiden de tüketicilerle kurdukları sözleşmeleri ibraz etmeleri isteniyor. Her iki tedarikçinin de sözleşmeyi ibraz etmesi durumunda tüketici, sözleşme tarihi eski olan tedarikçinin portföyüne ekleniyor. Tüketicinin haberi olmadan sözleşmesiz işlem yapıldıysa, tüketici mevcut elektrik tedarikçisinde kalmaya devam ediyor. Ancak mevzuata aykırı olan bu işlemi yapan elektrik tedarikçisine, ağır para cezasıyla üç ay süreyle portföyüne yeni tüketici ekleyememe cezası veriliyor. Tüketiciyi korumaya yönelik olarak şirketlere yaptırımlar uygulayan EPDK’nın aldığı hak mahrumiyeti kararlarına, yukarıdaki madde ihlalinin yanı sıra, şirketlerin de zamanında belgeleri sunmamaları etkili olabiliyor. Tüketicilerin habersiz olarak tedarikçi değişikliği yapıldığını anladıkları anda durumu elektrik tedarikçilerine bildirmeleri yeterli oluyor ve tüketiciler herhangi bir mağduriyet yaşamadan tekrar eski elektrik tedarikçilerinin portföyüne geçiriliyor.

Cezalar, hem tedarikçileri hem de tüketicileri etkiliyor

Elektrik tedarikçisi değişikliği işlemlerinde dijitalleşme, yeni yeni başlayan bir süreç ve gerek tüketici gerekse de tedarikçi alışkanlıkları hala ıslak imzalı sözleşmelerle işlemlerin devam etmesine neden oluyor. Bu yaklaşım ile ortada bir kötü niyet olmasa da teknik nedenlerden dolayı işlemler mevzuatta belirtildiği şekilde yapılamayabiliyor ve tedarikçiler söz konusu hak mahrumiyeti cezası ile karşı karşıya kalabiliyor. Bu yönde bir ceza kararı alınması ise hem tedarikçileri hem de tüketicileri etkiliyor. Zira üç ay süreyle önemli sayıda tedarikçinin yeni tüketici geçişi yapamaması rekabetin yavaşlamasına neden oluyor. Olası tüm sorunların nihai çözümü ise dijitalleşmenin çok hızlı bir şekilde sağlanmasında yatıyor.

Serbest tüketicilerin elektrik tedarikçisi seçerken doğru tedarikçiyi seçmeleri büyük önem taşıyor. Bununla birlikte tüketicilerin aynı dönemde birden fazla tedarikçi ile sözleşme kurmaması da önemli. Elektrik tarifeleri karşılaştırma ve tedarikçi değiştirme internet sitesi encazip.com, hem indirimli hem de güvenilir tedarikçi seçme konusunda tüketicilere önerilerde bulundu. 

1) Tedarikçilerin önerdiği tasarrufları karşılaştırın: Tedarikçi seçimi yapmadan önce mutlaka geçiş yapacağınız tarifelerin bugünün fiyatlarından yaklaşık sağlayacağı tasarrufu inceleyin. Bazı tarifeler sabit fiyatlı olurken, bazı tarifeler indirim garantili olup zamlardan etkilenebilir. Her koşulda tahmini tasarrufu karşılaştırmak seçim yapmanızı kolaylaştırır.

2) İnternet ya da çağrı merkezlerinden yapılan sözleşmeleri tercih edin: Elektrik piyasasında kapıdan satışlar oldukça yaygın. Fakat kapıdan yapılan birebir satışlarda sözlü olarak tüketicilere vaat edilenler kayıt altına alınamıyor ve çok sayfadan oluşan sözleşmelerde gözden kaçan noktalar mutlaka olabiliyor. Ancak uzaktan kanallarla yapılan sözleşmelerde, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca her aşama kayıt altına alınıyor ve her noktanın tüketiciye kabul ettirilmesi gerekiyor. Her işlemde ispat yükü tedarikçi şirketlere ait olurken, denetlemeler de kolaylıkla yapılabiliyor.

3) Güvence bedeli koşulu ek tasarruf sayılır: Her tüketici, ilk defa elektrik abonesi olurken, bir güvence bedeli öder. Tedarikçi değiştirince önceki tedarikçiye ödenen güvence bedeli geri alınır. Hiç güvence bedeli talep etmeyen ya da bir faturadan az güvence bedeli talep eden tedarikçi şirketlerin tarifelerine geçince, eski tedarikçinizdeki güvence bedelini de geri alarak ek tasarruf elde etmiş olursunuz. Tedarikçi şirketler, farklı bir şirkete geçişiniz tamamlanır tamamlanmaz ödemiş olduğunuz güvece bedelini iade eder.

4) Ödeme kanalları ve koşulları: Tedarikçi şirketler farklı ödeme kanallarından fatura ödemesi kabul edebilir. Neredeyse tüm tedarikçi şirketlerin bankaların tamamına yakınıyla masrafsız fatura ödemeleri için anlaşmaları bulunuyor. Ancak yine de çalıştığınız banka ile seçtiğiniz tedarikçi şirketin anlaşması olduğunu veya internet sitesinden ödeme yapılıp yapılmadığına göre tedarikçi seçimi yapabilirsiniz.

5) Fiyat taahhüdü olmayan tarifelerden kaçının: Tedarikçi şirketler sabit fiyat veya sabit indirim oranı gibi sözleşme süresince fiyat değişikliklerinin nasıl yapılacağını önceden belirler. Bununla sınırlı olmaksızın farklı koşullarda fiyat taahhüdü verilebilir, fiyat değişiklik taahhütlerini karşılaştırarak hangisinin sizin için en cazip olduğuna karar verebilirsiniz. Ancak fiyat değişikliği hakkını saklı bulunduran tedarikçilerin tarifelerinde öngörülebilirlik olmayacağından, bu tür tarifelerin tercih edilmemesi daha cazip olur.

6) Elektrik kalitesi değişmez ancak hizmet kalitesi değişir: Elektrik şirketi değiştirince elektrik enerjisinin kalitesi değişmez ancak faturalandırma, çağrı merkezi, online işlemler gibi hayatı kolaylaştıracak hizmetleri olan tedarikçilerden hizmet almanın daha cazip olacağını unutmayın.

 

  • – –  > Bu makale ilginizi çekebilir:  

Tedarikçi Günü Nasıl Planlanır? Organizasyon ve Yürütme için Yol Haritası 

Eğitim: TEDARİKÇİ PERFORMANS DEĞERLENDİRME ve TEDARİKÇİ İLİŞKİLERİ EĞİTİMİ
Teklif almak için: egitim@satinalmadergisi.com

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi
Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi içeriğini incelemek için: https://satinalmadergisi.com/egitim-programlari/

Mobilya, kağıt ve orman ürünleri sektörünün şubat ayı ihracatı 478 milyon dolar

İstanbul Mobilya Kâğıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Güleç, sektörün 2021 Şubat ayındaki ihracatının geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 7,87’lik bir artışla 478 milyon dolar olarak gerçekleştiğini açıkladı. Bu rakamın 312 milyon dolarlık bölümünü mobilyanın oluşturduğunu kaydeden Güleç, mobilya ihracatında lider ilk beş ülkeyi Almanya, ABD, Fransa, İsrail ve Irak olarak açıkladı. Ayrıca Güleç, şubat ayında en çok ihracatı yapılan ürünlerin yemek odaları ve oturma odaları için ahşap mobilyalar olduğunu söyledi.

Mobilya, kağıt ve orman ürünleri sektörü 2021 yılına hızlı başladığını şubat ayı ihracat rakamlarıyla bir kez daha ortaya koydu. Sektör, 2021 yılının şubat ayında geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 7,77’lik bir artışla 478 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. Söz konusu rakamdan mobilya sektörünün aldığı pay ise geçtiğimiz yıla oranla yüzde 8,29’luk bir artışla 312 milyon dolar oldu.

Sektörün 2021 Şubat ayı ihracat performansını değerlendiren İstanbul Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Güleç, pandemiye rağmen 2020 yılını mobilya kağıt ve orman ürünlerinin tamamında 5,5 milyar dolar olacak şekilde kapattıklarını, aşılamanın yarattığı iyimser havaya rağmen hala dünyanın olağanüstü bir süreçten geçtiğini ama sektörün dinamik bir şekilde yoluna devam ettiğini kaydetti. Güleç sektördeki pozitif durumu ve 2023 gerçekleşme beklentileri hakkında da bilgi vererek,  “Sektör olarak ihracatta önemli bir performansa imza attık. Ekonomik anlamda beklentilerin yükseldiği 2021 yılında büyüme tahminlerinin de pozitif yönde seyretmesi sektörümüzü olumlu etkiledi. Bu pozitif bakış 2023 hedefimiz olan 10 milyar dolara ulaşmak için oluşturduğumuz strateji kapsamında bizi daha da umutlandırıyor. Bugün mobilya tarafında dünyanın 8. büyük ihracatçısı durumda bulunuyoruz, ilerleyen aylarda da artışın süreceği inancıyla dünyanın en önemli beş tedarikçi ülkesinden biri haline gelebileceğimizi biliyoruz” dedi.

Ekran bağımlığından kurtuluşun yolu: Dijital Detoks

Dijital bağımlılıktan nasıl kurtulacağız?

  • Günlük yaşamımızı kolaylaştıran ve mutlu eden dijital cihazları kullanmaktan kendinizi alıkoyamıyor, uzak kaldığınızda gerginlik, sinirlilik yaşıyorsanız dijital bağımlı olabilirsiniz. Bağımlı olmaktan kurtulmak için formül: Dijital detoks…

Çağımız gereği teknolojiyle olan ilişkimiz her geçen gün artıyor. Telefonla dakikalarca görüşme yapıyor, hiç gitmediğimiz bir adresi telefondaki programla kolayca bulabiliyor, sosyal medyadan okul yıllarındaki arkadaşlarımızla ilgili bilgi sahibi olabiliyor hatta öğretmene gereksinim duymadan bir uygulamayla yabancı dil öğrenebiliyoruz. Dijital dünya günlük yaşamı kolaylaştırıyor ve insanları mutlu ediyor ama dijital bağımlılık da stres ve depresyona yol açabiliyor.

Maltepe Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalı ve AMATEM Birimi Dr. Öğretim Üyesi Hidayet Ece Çelik, insanların dijital cihazlarda geçirdiği süre artarken, farkında olmadan iş, arkadaş ve ailelerine daha az zaman ayırdıklarını söylüyor. Bir süre sonra bu dijital cihazlarından kısa süre uzaklaşılsa bile sıkıntı hissi, gerginlik, sinirlilik gibi birçok psikolojik ve fiziksel belirti yaşanabildiğini belirten ve dijital bağımlılığa dikkat çeken Çelik, şöyle devam ediyor:

“Kişinin interneti ya da dijital cihazları kullanmaktan kendini alıkoyamaması, bununla ilgili kontrolünü kaybetmesi, bu nedenle iş, okul, ev gibi çeşitli alanlarda sorumluluklarını aksatması, bu durumun toplumsal ya da kişiler arası sorunlara neden olması, teknolojik cihazlardan uzak kaldığında sıkıntı hissi, gerginlik, sinirlilik gibi çeşitli yoksunluk belirtileri yaşaması, bu cihazları kullanmaya yönelik yoğun bir istek duyması, cihaz başında ya da internette planladığından çok daha uzun zaman geçirmesi, uzak kalmak için çok çaba harcaması durumu dijital bağımlılıktır.”

GERÇEKLİKTEN UZAKLAŞMA, UYKU BOZUKLUĞU

Teknoloji bağımlılığı olan bir kişinin sosyal medyada tamamen sanal kimliğiyle var olan bir kişinin gerçeklikten uzaklaşabileceğini belirten Çelik, günün önemli kısmını internette ya da dijital cihazlarla geçirme eğilimi olan bazı kişilerin ise uyku bozukluğu, vücut ağrıları, anksiyete, depresif belirtiler gibi çeşitli psikolojik ve fiziksel belirtiler yaşayabildiğini vurguluyor. Sosyal çevresine veya işine yeteri kadar zaman ayıramadığından insanlar arası ilişkilerde sorunlar ya da iş kayıpları görülebildiğini belirten Çelik, teknolojik aletlerin faydalarının yanı sıra kişide bedensel ve ruhsal olarak olumsuzluklara da neden olduğunu da söylüyor. Dr. Çelik, insanları dijital bağımlılığa götüren süreci şöyle anlatıyor:

“Vücudumuzda stres hormonu olan kortizolün artması başta kardiyovasküler hastalıklar olmak üzere birçok hastalığın tetikleyicisi olabilir. Mavi ışık nedeniyle hormonlarımızın salınımı bozulabiliyor. Bu da uyku bozukluğu, halsizlik, yorgunluk, dikkat dağınıklığı gibi belirtilerin ortaya çıkmasına sebep oluyor. Sosyal medyada oluşturulan sahte kimlikler bir süre sonra anksiyete, depresif belirtiler gibi çeşitli psikiyatrik sorunlara yol açabiliyor. Özellikle çocuk ve ergenlerde olumsuz kimlik gelişimi, yalnızlaşma, yabancılaşma, davranış sorunları ve çeşitli toplumsal olaylara duyarsızlaşma gibi belirtilere sebep olabiliyor.”

DİJİTAL ARINMAYA İHTİYAÇ VAR

Teknolojik cihazlardan tamamıyla uzaklaşmak ve kullanmamanın mümkün olmadığını söyleyen Çelik, dijital detoksun teknoloji ile kurulan ilişkinin farkına varıp, bu ilişkideki rolümüzü aktif olarak yeniden belirlememiz anlamına geldiğini belirterek, dijital detoksla, teknolojik aletlerle bağı tam olarak kesmeden, yaşamdaki etkilerinin en aza indirilmesinin hedeflendiğine dikkat çekiyor. Çelik, böylece kişilerin kendilerine ve çevresindekilere ayırdıkları zamanın arttığını, dikkatlerini daha iyi topladıklarını, uykularının daha düzenli olduğunu, özsaygılarının arttığını vurguluyor.

DİJİTAL DETOKSTA NELER YAPILABİLİR?

Dr. Çelik, kişinin ihtiyacı ve isteklerine göre değişebilen dijital detoksun nasıl yapılacağı konusunda şu önerilerde bulunuyor:

– Tek bir sosyal medya platformundan ayrılmak veya bu alana belirli süreler ayırmak şeklinde olabildiği gibi, tüm teknolojik cihazlardan uzaklaşma şeklinde de uygulanabilir.

– Sosyal medya uygulamalarının bildirimleri kapatılabilir, bu platformlarda geçirilen süre, çeşitli uygulamalarla kontrol edilebilir.

– Kişinin daha çok ne zaman teknolojik cihazları kullandığını gözlemlemesiyle, gereksiz olduğunu düşündüğü zamanlarda cihazlar kapatılabilir ya da uzaklaştırılabilir.

– Bu uygulamalar sonucunda ortaya çıkan boş zamanlar çeşitli aktivitelerle doldurulabilir.

– Teknoloji bağımlılığının altında yatan süreçler farmakoterapi ya da psikoterapi gerektiren süreçler de olabilir. Bu nedenle bir ruh sağlığı uzmanından da destek almak çoğunlukla gereklidir.

Emlak ilanlarında kaparo dolandırıcılığı

Kendilerine ait olmayan taşınmazları kendilerininmiş gibi gösterip internet sitelerine sahte ilanlar veren dolandırıcılar vatandaşları mağdur etmeye devam ediyor.
Kiralık daireden, satılık arsaya kadar birçok farklı taşınmaz türünde sahibinden verilen ilanlara dikkat çeken Tüm Girişimci Emlak Müşavirleri Derneği (TÜGEM) Başkanı Hakan Akdoğan “Dolandırıcılar gerek başka ilanlardaki resimleri kopyalayarak, gerekse de orijinal resimleri gerçek sahiplerinden isteyerek piyasadan çok daha düşük fiyatlarla ilanlar giriyorlar. Hiçbir düzenlemeye ve kontrole tabi olmayan portallar üzerinden ise bu sahte ilanlar yayına alınıyor. Arayan vatandaşlara ise taşınmazın taliplisinin çok olduğu, kaparo gönderilmezse başkasına satılabileceği ya da kiraya verilebileceği yalanları ile paralar toplanıyor. Daha sonra da bu kişilere bir daha ulaşılamıyor” dedi.
Binlerce lira topladı
Son mağduriyetin İzmir’de yaşandığını belirten Akdoğan “Başkasına ait arsayı değerinin çok altında bir fiyatla internet üzerinden satışa çıkaran kimliği belirsiz kişi sadece on saatte yirmi beş kişiden binlerce lira kaparo alarak kayıplara karışmış. Bu konunun benzeri neredeyse her gün kiralık dairelerde de yaşanıyor. Gerek eşyalı gerekse de boş daire ilanları verilerek kaparolar alınıyor lakin bu kişilere tekrar ulaşılamıyor. Aslında bu şekilde ucuz verilen, hafta sonu ve yeni girilen, yeni üyelik açmış olan ilanlardan uzak durulmalı. Mutlaka bir emlak profesyoneline danışılmalı” ifadelerini kullandı.
‘Kontrol edilmeli’
Konuya ilişkin yaşanan mağduriyetlerin Ticaret Bakanlığı tarafından yapılabilecek bazı düzenlemeler ile çözülebileceğini belirten TÜGEM Başkanı Hakan Akdoğan “Sahibinden girilen ilanlar için bazı kontrol şartları getirilmeli. Örneğin ilanı veren gerçekten taşınmazın maliki midir bu kontrol web tapu portal entegrasyonu ile sağlanabilir. Ayrıca ilan veren kişilerin ad, soyad, kimlik bilgileri e-devlet sistemi ile entegre hale getirilebilir. Telefon numarası ve sahipliğine ilişkin operatörler ile kontrol sistemleri geliştirilebilir. Sabit numara zorunlulukları getirilebilir” diye konuştu.
Yetki belgelileri tercih edin
Taşınmaz Ticareti Hakkında Yönetmelik kapsamında emlak işletmelerinin birçok yükümlülüğü olduğunu belirten Hakan Akdoğan “Taşınmaz işlemlerinizde yetki belgeli emlak işletmelerini tercih ederek olası mağduriyetlerin önüne geçebilirsiniz. Bu işletmeler tüm süreçleri baştan sona kontrol ederek işlemlere aracılık ediyorlar. Tapu örneğini, varsa vekaletini yetkilendirme sözleşmesi çerçevesinde iş sahiplerinden alıyorlar. İmarından, takyidatına, vergi borcundan, değerine kadar tüm kontrolleri yapıyorlar. Tüketicilere tavsiyemize hayatlarındaki en önemli kararı verirken, emlak işletmelerine danışmadan karar vermemeleridir” dedi.

Satınalma Dergisi Mart 2021 Sayısı Yayınlandı

Değerli yöneticiler,

Mart 2021 sayımız yine dopdolu. Katkı veren tüm sektör yöneticilerine ve öğretim üyelerimize teşekkür ediyorum. Sektör yöneticilerimizle röportajlarımı- za kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu sayımızda TKG Otomotiv Tedarik Zinciri Müdürü Sn. Emin Özkan röportajımızı okuyabilirsiniz. Emin Özkan beye teşekkür ederim.

Sn. Reşat Bağcıoğlu hocamız ile dış ticaret evreninde yol almaya devam ediyoruz. Hocamızın yazılarını ve seminerlerini düzenli takip edenler kuşkusuz iyi birer dış ticaret yöneticisi olacaklar. Hocamızın bu sayımızda da yer verdiği dış ticaretteki riskler ve akreditif konusunda yazı dizisi hayli ilgi çekici ve öğretici.

Sn. Abdullah Özgür, “Yapay Zeka Üzerinden Dış Ticaretin Olmazsa Olmazı: Nomanklatür” başlıklı yazısı ile gümrük sisteminin önemli bir bileşenini bizimle paylaşıyor.

Sn. Mehmet Atasever hocamız, Kamu İhalelerinde Şikâyet Mekanizması yazısı ile sektörün sınırlı bilgiye sahip olduğu konuyu analiz ediyor. Kamu sektörü çok büyük bir sektör. Bir çok şirketimizin kamu sektörünün işleyişi ve ihale süreçleri konusunda yeterli bir donanımı yok. Kamu ile iş geliştirme konusunda planlamaları olan şirketlerimizin dikkatini çekeceğini düşünüyorum.

Prof. Dr. Mahmut Tekin hocamız Blokzincirin Keşfiyle Yaşanan
Dijital Dönüşüm başlıklı makalesi ile sektörü gelecekte derinden etkileyecek
bir konuyu ele aldı. Son dönemde sıklıkla duyduğumuz blokzincir yakın zamanda iş hayatının stratejik bir vazgeçilmezi haline dönüşecek.

Prof. Dr. Mustafa Büte hocamız Sokratik Sorgulama Uyuyan Zihinleri Uyan- dıran Bir Deva Olabilir mi? başlıklı yazısı sektör yöneticilerimizin yoğun ilgisini çekecek. Özellikle iyi birer müzakere yöneticisi olarak kabul edilen satınalma ve tedarik zinciri profesyonelleri için önemli ipuçları bulunuyor.

Sn. Dr. Öğr. Gör. Gözde Mert hocamız E-Ticarette Tüketicinin Duygu ve Beklentilerini Anlamak makalesi ile yükselen bir sektörü analiz ediyor. E-ticarette yol almak isteyen şirketlerimizin gözden kaçırmaması gereken bir makale.

Yine bu sayımızda değerli makalelerine yer verdiğimiz; Sn. Şafak Tombak, Sn. Müge Çoşkun, Sn. Dilek Aşan, Sn. Gökhan Demircioğlu, Sn. Ertuğrul Tekin, Sn. Lütfi İnciroğlu ve Sn. Halil Özbaran’a ayrı ayrı teşekkür ederim.

Kurumsal Olarak Dijital Dergi Abonesi Olun Tüm Arşive Sahip Olun

Kurumsal şirket üyeliği ile Satınalma Dergisi geçmiş 99 sayıya ve gelecek bir yıl tüm yeni sayılara Learning.buyernetwork.net üzerinden erişebilirsiniz. Ayrıca Öğrenme Merkezi üyeliği ile kişisel ve mesleki gelişime destekleyici dokümanlara ulaşabilirsiniz.

Sağlık dolu günler dilerim. Keyifli Okumalar

EDİTÖR

PROF. DR. MURAT ERDAL

www.muraterdal.com

Enflasyonda Yeni Risk: Plastik hammaddeler

Hammaddede fiyatlarında %150’ye yaklaşan fiyat artışları vatandaşa zam olarak yansıyacak.  0,5 litrelik PET su şişesinde maliyetin %80’i şişenin kendisi, ayakkabı maliyetinin %50’si plastik taban/kaplama maliyeti, makarna fiyatının %16’sını da plastik ambalaj oluşturuyor

Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı’nın (PAGEV), “Hammadde Fiyatlarındaki Astronomik Artış ve Çözüm Önerimiz” başlıklı toplantısında konuşan PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, %150’ye yaklaşan hammadde zamlarıyla, üretim tesislerinin adeta yangın yerine döndüğünü söyledi. Astronomik fiyat artışlarıyla ortaya çıkan vahim tablonun; üretim, istihdam ve ihracatı tehdit ettiğine dikkat çeken Eroğlu, sanayiciyi zora sokan yüksek fiyat artışlarının, enflasyonu da körüklediğine vurgu yaparak, “gıda ambalajından plastik ipliklerle dokunan kıyafetlere, temizlik malzemeleri ambalajından ayakkabıya, içecek şişelerinden mutfak eşyalarına ve daha birçok alanda tüketicilerin hayatına direkt etki eden plastik ürünler, hammaddedeki fiyat artışlarına bağlı olarak zamlandı” dedi.

MAKARNADAN SUYA HER ŞEYE ZAM

Hammadde zammının enflasyonu da tetiklediğini söyleyen Eroğlu, “0,5 litrelik PET su şişede maliyetin %80’i şişenin kendisidir, rafine Ayçiçek yağı fiyatının %11’i plastik şişeye ait, çarşı/pazarda satılan kıyafetlerin maliyetinin %20’si dokundukları plastik ipliğin fiyatıdır, ayakkabı maliyetinin %50’sini yine plastik taban/kaplama maliyeti oluşturur. Dar gelirli vatandaşın ana öğün yemeği olan makarna fiyatının %16’sını da yine plastik ambalaj oluşturur. Bu hammadde artışları günün sonunda ciddi enflasyon olarak karşımıza çıkacak. Üretim, istihdam ve ihracatı zorlayan hammadde zamları, özellikle dar gelirli tüketiciyi enflasyon üzerinden vuracak” açıklamasını yaptı.

İKİ AYAKLI ÇÖZÜM ÖNERİSİ

Eroğlu, zamlara karşı çözüm odaklı yaklaşımlar üretmeye çalıştıklarını belirterek yangını söndürmek için acil atılması gereken adımlar ve uzun vadeli çözümler olmak üzere iki ayaklı öneri sundu. Devletin, ithal hammadde üzerindeki vergileri geçici olarak askıya almasını talep eden Eroğlu, ayrıca kartel yapıların oluşturduğu zam balonu sönene kadar PETKİM’in; ihracatını durdurup, üretimini sadece iç piyasaya yönlendirerek arz sıkışıklığını azaltmaya katkı sunması gerektiğini söyledi. OPEC’in oluşturduğu kartelle dünya genelinde petrol fiyatlarını belirlediğini hatırlatan Eroğlu, petrokimya üreticisi konumundaki devlerin de benzer yapıya sahip olduğunu ve pandemi sürecini gerekçe göstererek fabrikalarındaki üretimi durdurup, arzı kıstığını ve neticede hammaddenin piyasada azalmasıyla fiyatların ortalama %100’ü aşan oranda zamlandığını söyledi. Kartel’in oluşturduğu suni fiyat balonu sebebiyle 2018 yılında petrol varil fiyatı 60 dolarken tonu 1000 dolar olan PVC’nin, 2021 yılında petrol varil fiyatı yine 60 dolarken ton başına 1800 dolara çıktığının altını çizen Eroğlu, PVC’deki zammın son 6 ayda %150’lere kadar tırmandığını ifade ederek, “elindeki parayla dün 100 kg hammadde alabilen firmanın parası şimdi 50 kilograma bile yetmiyor. Zamlar nedeniyle fabrikalarımızda çarklar durdu. Firmalarımızın fiyat istikrarı bozuldu. Üretim maliyetlerimizin ortalama %60-%70’ini hammadde oluşturuyor. Bu zamlarla üreticimiz aldığı siparişi üretmeye kalksa ortalama %60 zarar ediyor. Zaten %60 zararla üretim yapan işletmenin yaşama şansı olamaz.  Üreticilerimiz hem müşterileriyle sorun yaşıyor hem pazar kaybı yaşıyor” şeklinde konuştu.

Kamu İhale Kurulu Emsal Kararları – 6

Anahtar Kelimeler; Özel sektöre yüklenilen hizmet işi, iş deneyim belgesi, sözleşme, kabul tarihi, SGK hizmet dökümü

İtirazen Şikayet Konusu; İlgili idare tarafından ihalede değerlendirme dışı bırakılan firma tarafından; iş deneyimi olarak sundukları sözleşmede işin başlangıç ve bitiş tarihi ile işin yapılacağı yerin açıkça belirtilmediği, ayrıca sözleşme ekinde Sosyal Güvenlik Kurumu internet sayfası üzerinden düzenlenmiş belgelerin sunulmadığı gerekçeleriyle tekliflerinin değerlendirme dışı bırakıldığı; ancak sözleşmede işin başlangıç ve bitiş tarihi ile işin yapılacağı yerin açıkça belirtilmesinin hukuki bir zorunluluk olmadığı, sözleşmede tam zamanlı personel çalıştırılacağına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığından Sosyal Güvenlik Kurumu internet sayfası üzerinden düzenlenmiş belgelerin sunulmasına da gerek bulunmadığı; bu nedenlerle idarenin işleminin yerinde olmadığı iddia edilmektedir.

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; 29.01.2020 tarih ve 2020/UH.I-227 sayılı Kamu İhale Kurulu Kararı’na göre; Başvuru sahibince sunulan sözleşmenin 05.07.2019 tarihinde imzalandığı ve sözleşme konusu işlerin 2019 yılı içerisinde yürütüleceğinin sözleşmenin 3’üncü maddesinden anlaşıldığı; 3’üncü maddede ayrıca işin yapılma yerinin sözleşmenin karşı tarafının sahip olduğu/kiraladığı alanlar olduğunun ifade edildiği; 27.11.2019 tarihli faturanın, sözleşme bedeli olan 50.000,00 TL tutarında olduğu; sözleşmede kabul tarihi bulunmamakla birlikte …en son düzenlenen fatura tarihinin kabul tarihi olarak dikkate alınması gerektiği; bu doğrultuda işin bitiş tarihinin, toplam sözleşme bedeline ulaşılarak ilk ve son faturanın düzenlendiği 27.11.2019 olduğunun anlaşıldığı sonucuna varılmıştır.

Bu itibarla sözleşme ve faturada yer alan bilgilerin yeterli olduğu ve sözleşmede işin başlangıç ve bitiş tarihi ile işin yapılacağı yerin açıkça belirtilmediği gerekçesiyle başvuru sahibinin teklifinin değerlendirme dışı bırakılmasının yerinde olmadığı neticesine ulaşılmıştır.

Öte yandan, …Yönetmelik hükmünde, personel çalıştırılan işlerde sözleşme ve faturalara ek olarak o işe ait sözleşme kapsamında personel çalıştırıldığını gösteren Sosyal Güvenlik Kurumu internet sayfası üzerinden düzenlenmiş ve idarece teyidi yapılabilen belgelerin de sunulacağı belirtilmektedir. İşe ait sözleşme kapsamında personel çalıştırılması durumu ise, ilgili personelin tam zamanlı olarak yalnızca sözleşme konusu iş kapsamında çalıştırıldığı, bir başka anlatımla sözleşme konusu işe özgülendiği hallerde söz konusu olmaktadır.

Bu doğrultuda, anılan sözleşmede, personel çalıştırılıp çalıştırılmayacağına, çalıştırılacaksa bu personelin yalnızca bu sözleşme konusu iş kapsamında tam zamanlı olarak çalıştırılacağına yönelik bir hüküm yer almadığı, sözleşmenin uygulanmasına ilişkin olarak düzenlenen faturada bulunan “kepçe ile istif ve yükleme” ibaresinden iş kapsamında en azından kepçe operatörünün çalışacağı kanaati edinilmekle birlikte, bu personelin bahse konu işe özgülendiği neticesine ulaşılamadığı, bu nedenle Sosyal Güvenlik Kurumu internet sayfası üzerinden düzenlenmiş belgelerin sunulmasına gerek bulunmadığı anlaşılmış ve başvuru sahibinin iddiası yerinde görülmüştür.

Kuru incir ihracatından 158 milyon dolar döviz kazandık

Cennet meyvesi olarak tanımlanan kuru incirden 2020/21 sezonunda elde edilen ihracat geliri yüzde 2’lik artışla 158 milyon dolara ulaştı.

Türkiye’nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu geleneksel ihraç ürünlerinden kuru incirde sevindirici bir diğer gelişme ise ortalama ihraç fiyatının artışında yaşandı. Bütün Kuru incir, 2019/20 sezonunda ortalama 4 bin 30 dolara ihraç edilmişken, 2020/21 sezonunda 4 bin 245 dolara müşteri buldu.

Ege İhracatçı Birlikleri verilerine göre; Türkiye 30 Eylül 2020 tarihinde başlayan 2020/21 sezonunda 27 Şubat 2021 tarihine kadar geçen sürede 158 milyon dolarlık kuru incir ihraç etmeyi başardı. 2019/20 sezonunun aynı döneminde Türkiye’nin kuru incir ihracatı 155 milyon dolar olmuştu.

Türkiye, 2019/20 sezonunda 26 Eylül 2019 – 27 Şubat 2020 döneminde 43 bin 415 ton kuru incir ihraç etmişken, 2020/21 sezonunda 42 bin 707 ton kuru incirin dış satımını gerçekleştirdi.

2020/21 sezonunda Türkiye’nin kuru incir rekolte tahmininin 85 bin ton olduğu bilgisini veren Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, 2019/20 sezonunda 90 bin ton olan kuru incir rekolte tahminindeki düşüşe rağmen ihracat rakamlarında gerileme yaşamadıklarını, bütün kuru incirde ortalama ihraç fiyatında da dolar bazında yüzde 5’lik artış sağladıklarını kaydetti.

Kuru inciri ‘Prestij ürün’ olarak tanımlayan Celep, “Tarım ve Orman Bakanlığımız, ihracatçılarımız ve üreticilerimiz kuru incirin daha katma değerli ihraç edilmesi için güç birliği yapıyoruz. Dünya genelinde emtia fiyatlarında artış var. Dünya Sağlık Örgütü, kuru inciri sağlıklı gıdalar listesine almış durumda. Kuru incir, pandemi döneminde insan vücudunda bağışıklık sistemini güçlendiren gıda maddelerinin başında geliyor. Mevcut şartlar kuru incirimize talebi arttırıyor ve kuru incir ihraç fiyatlarındaki artışın da sürmesini bekliyoruz” diye konuştu.

Kuru inciri en çok Almanya, Fransa ve ABD talep etti

2020/21 sezonunun başladığı 30 Eylül 2020 tarihinden 27 Şubat 2021 tarihine kadar geçen sürede Türkiye’den en çok kuru incir talebi Almanya’dan geldi. Almanya’ya yüzde 9’luk artışla 24 milyon 163 bin dolarlık kuru incir ihraç edildi.

Fransa ise; geçen sezon 20 milyon 799 bin dolar olan Türk kuru inciri ithalatını yüzde 8’lik artışla 22 milyon 522 bin dolara taşıdı.

Ege İhracatçı Birlikleri’nin Ticaret Bakanlığı desteğiyle ABD’de sürdürdüğü TURQUALITY Projesi kapsamında kuru meyve ürünleriyle ilgili yaptığı Hibrit Tadım etkinliği meyvelerini vermeye başladı. Türkiye’den ABD’ye yapılan kuru incir ihracatı 2020/21 sezonunda yüzde 19’luk artışla 15,9 milyon dolardan 18,9 milyon dolara yükseldi.