Alt işveren işçisinin ölümlü iş kazasında asıl işverenin cezai sorumluluğu var mıdır?

4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesine göre bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir.

4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin 7 nci fıkrasına göre bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.

5510 sayılı Kanun’un 12/6.maddesi ile de asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumlu tutulmuştur.

Yargıtay’a göre, “Asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu “müteselsil sorumluluktur”. Asıl işveren, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte İş Kanunu’nun ilgili maddesi gereğince alt işverenin işçilerinin kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek hastalığına veya kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilirler. Öte yandan asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan sözleşme ile kazası veya meslek hastalığına bağlı maddi ve manevi tazminat sorumluluğunun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılması; bu sözleşmenin tarafı olmayan işçi veya mirasçıları bağlamaz” (Y9HD.13.02.2018 T., 2018/404, K.2018/1141 Legalbank).

Türk Ceza Hukukunun en temel ilkelerinden birisi de, suç bizatihi kim tarafından işlenmişse o kişinin cezalandırılması anlamına gelen “şahsilik ilkesi”dir. Nitekim 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 20 nci maddesine göre, “Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.” Dolayısıyla bir iş kazasına ya da meslek hastalığına asıl olarak kim sebebiyet vermişse, o kişinin cezalandırılması gerekir (AYDINLI, İbrahim, İş sağlığı ve Güvenliğinden Doğan Hukuki ve Cezai Sorumluluk, Ankara 2015). Nitekim asıl işveren ile alt işveren arasındaki müteselsil sorumluluk hukuki sorumluluktur. İşverenin iş kazalarından cezai sorumluluğu kusur sorumluluğuna dayanır. Cezai sorumluluktan bahsedebilmek için işverenin kusurlu olması gerekir. Bu bağlamda “cezaların kişiselliği ilkesi” gereği önlem alma ihtimali olan gerçek kişi cezai açıdan sorumlu olacaktır.

Sonuç olarak, asıl işverenin, alt işveren işçisi ile doğrudan bir iş sözleşmesi bulunmamakla birlikte, İş Kanunu m.2/6 fıkrası uyarınca alt işveren işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Ancak İş Kanunu’nda düzenlenen sorumluluk hukuki sorumluluk olup, cezai sorumluluğa ilişkin değildir. Cezaların kişiselliği ilkesi gereği, alt işveren işçisinin iş kazasında ölümüyle ortaya çıkan cezai sorumluluk, asıl işvereni ilgilendirmez.

Türkiye, Çin’den sonra dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisi

Büyümenin en büyük destekçisi ve itici gücü ihracat oldu

BM, Dünya Ekonomik Durumu ve Beklentiler Raporu’na göre; gelişmiş ülkelerin ekonomileri geçen sene yüzde 5,6 küçülürken, gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri yüzde 2,5 daraldı. Pandemi dünya ekonomisinde geçen sene yüzde 4,3 küçülmeye neden oldu.

Türkiye ekonomisi, dünyanın pandemi kriziyle geçirdiği 2020 yılını yüzde 1,8’lik büyümeyle geride bıraktı.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Türkiye’nin üçüncü çeyrekte yüzde 6,7’lik büyüme oranıyla G20 ve OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülkelerden biri olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti.

“Türkiye ekonomisi son çeyrekte de yüzde 5,9 büyüyerek, küresel salgınla mücadeleyle geçen 2020 yılını yüzde 1,8’lik büyüme oranıyla tamamladı. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin bir araya geldiği G20 ülkeleri arasında sadece Türkiye yüzde 1,8’lik ve Çin yüzde 2,3’lük büyüme oranıyla diğer ülkeler arasında pozitif olarak öne çıktı. Ülkemiz 2020 yılında Çin’in ardından dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisi oldu. Büyümenin gerçekleştiği kalemler de önemli. Tarım sektöründe yüzde 4,8, sanayi de yüzde 2 artış söz konusu. Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının Türkiye ekonomisini analizine göre beklentiler de büyümenin 2020 ve önümüzdeki yıllar için hız kazanacağı yönündeydi.”

Eskinazi, Türkiye’nin 2020 yılında pandemi koşullarına rağmen 169,5 milyar dolar ihracat gerçekleştirdiğine değinerek, bu yılın ilk ayında da 15,5 milyar dolarla tüm zamanların en yüksek Ocak ayı ihracat rakamına ulaşıldığını sözlerine ekledi.

“IMF, Türkiye ekonomisinin 2021’de yüzde 6 oranında büyümesini öngörüyor. Bütün gelişmiş ülke ekonomileri resesyon gerçeğiyle yüz yüze gelirken Türkiye’yle ilgili pozitif büyüme beklentisinde ihracat sektörünün payı büyük. Büyüme rakamlarının en büyük itici gücü ve destekçisi ihracat olmuştur. Pandemide devreye alınan birçok tedbir ve destekle, ticarette geliştirdiğimiz yeni yöntemlerle, dijitalleşme hamlelerimizle ülkemizi dünyadan ayrıştıracak bu pozitif büyüme verisine ulaştık. Hedefimiz yüksek hızlı büyüme değil, yüksek kaliteli sürdürülebilir bir ekonomik büyüme. Türkiye, fiyat istikrarı ve finansal istikrar mücadelesini sürdürürken, üretim ve ihracatı arttırmaya dayalı büyüme stratejilerini, reform adımlarıyla destekledikçe önümüzdeki dönemde bu standardı yakalayabilir. Böylelikle doğrudan yatırımlar ve uluslararası ticaretteki gelişimin önünü daha da açılacak ve artacaktır.” dedi.

Türkiye ekonomisinin 2020 yılındaki performansı şöyle oldu:

-İlk çeyrek: Yüzde 4,5 büyüme

-İkinci çeyrek: Yüzde 9,9 daralma

-Üçüncü çeyrek: Yüzde 6,7 büyüme

-Dördüncü çeyrek: Yüzde 5,9 büyüme

Lojistik sektörü e-lojistik perspektifini geliştiriyor

Pandemi sürecinin temassızlığı ve dijitalleşmeyi yükselen bir değer haline getirmesi, online işlemlerde ve e-ticaret sektöründe devasa bir büyümeye yol açarken tüketicilerin satın alma davranışları büyük ölçüde değişime uğradı. Dijital müşteri tabanındaki yoğunluk her sektör gibi lojistiği de etkisini altına alarak güçlü bir e-lojistik perspektifi oluşturdu. Sektörde faaliyet gösteren firmaların teknolojik altyapılarındaki gelişim ölçüsünde rekabette öne çıktığı böylesi bir dönemde, Türkiye lojistik sektörünü geleceğe taşıma vizyonuyla aksiyon alan Dinçer Lojistik, hizmetlerin dijital platformlar üzerinden sunulmasına yönelik yatırımlarıyla sektöre bir kez daha ilham oldu.  

Küresel pandemi ile birlikte tüketicilerin satın alma tercihleri değişerek hızlı teslimat, 7/24 satın alma olanağı, kapıya teslim, temassız ödeme ve miktar olarak düşük ancak frekans olarak yüksek satın alma avantajları e-ticaret sektörünü geliştirdi. E-ticarette kendini gösteren büyümeye paralel olarak, lojistik sektöründe faaliyet gösteren firmaların dijital iş modellerine entegrasyonu da hızlanmış oldu.

Ar-Ge Merkezi alt yapısı ve yenilikçi bakış açısı ile sektörde adını sıkça bahsettiren Dinçer Lojistik, bu dönemde teknoloji alanındaki yatırımlarını arttırarak müşterilerine değer yaratıcı ve hızlı çözümler sunarak proaktif adımlarla satın alma, depolama, müşteri hizmetleri gibi geleneksel lojistik süreçlerini internet teknolojilerine entegre etti. 5.0 teknolojilerinin konuşulduğu günümüzde geleceği şimdiden yaratmak için bilgi teknolojilerini merkeze almanın her sektör için kaçınılmaz olduğunu dile getiren Dinçer Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Dinçer, “E-lojistik sahasında doğru stratejiler kurmak yerel ve küresel sahada elimizi güçlendiriyor. Robotik depolama, IoT ve diğer teknolojik yatırımlarımız kesintisiz devam ederken sektöre yön verme misyonumuzu da koruyoruz” dedi.

E-ticaretteki büyüme lojistik sektörüne doğrudan yansıyor

E-ticaretin genel ticaret içindeki hacmi, 2019’da 105,9 milyar TL’de 8,5 milyar TL, 2020’de ise 104,1 milyar TL’de 18,7 milyar TL olarak ölçümlendi. 2019’un ilk 6 ayında bu oran yüzde 8,4 iken, 2020’nin ilk ayında yüzde 14,2’lik bir pay oluştu. Oluşan büyüme rakamlarının e-ticaret ile direkt bağlantı halindeki lojistik sektöründe de yansımaları görülürken Dinçer Lojistik; otomasyona dayanan gelişmiş sorter sistemi, filosunun genişliği, efektif rota ve yük planlama alt yapısının yanı sıra siparişlerin dijital olarak takibini sağlayan yazılım olanaklarını da derinleştirdi. İleri teknolojik altyapısı sayesinde online alışveriş hizmetleri sunan iş birlikçi firmalarla entegrasyon avantajını da kullanan şirket, rekabet sahasında güç yaratan parametreleri son derece iyi analiz ederek sektörün nabzını sektör adına tuttu.

E-lojistik ekosistemini gelecekte nesnelerin interneti yönetecek

E-lojistik ekosistemini dün, bugün ve yarının koşulları üzerinden değerlendiren Mustafa Dinçer, “Pandemi dönemi kriz anlarına hazırlıklı olma, inovasyon becerisi, alternatif hizmet alanları geliştirebilme gibi konularda hepimizi sınamış oldu. Önümüzdeki süreçte de yeniçağın gerekliliklerine adapte olan firmaların ayakta kaldıklarını göreceğiz. Bu noktada çeviklik, teknolojiyi kullanma becerisi, teknolojik altyapının gelişmiş olması ve alanında yetkin çalışanlara sahip olmak her şirket için son derece önemli olacak.” açıklamasında bulundu.

Dinçer, lojistik sektörünün özellikle e-ticaretle birlikte değişen ihtiyaçlara çok hızlı bir şekilde yanıt vermesi gerektiğinin altını çizerek “Teknoloji perspektifinden baktığımızda, bazı konuların sektörümüz için öne çıktığını görüyoruz. Örneğin IoT (nesnelerin interneti), her sektörde tedarikçi ve üretici/satıcı arasındaki etkileşimi arttırarak, akıllı ve etkili bir ekosistem oluşturmanın en güncel yolu. Geleceği bu teknolojiler yönetecek ve ani talep artışları, sosyal medya analizleri ile çerez politikaları sayesinde saptanarak üretim planları otomatik olarak kişiden bağımsız yazılımlar üzerinden sağlanabilecek. Müşteri taleplerine ek olarak, firmanın hammadde ihtiyaçları da değişen talebe uygun olarak yönetilebilecek.” sözlerin kaydetti.   Dinçer Lojistik’in söz konusu teknolojilere ilişkin yatırımlarının devam ettiğini vurgulayan Mustafa Dinçer, şu açıklamalarda bulundu: “Kuvvetli bir AR-GE yapımız var. Dünyadaki teknolojik trendlerin takibiyle iş süreçlerimizi daha da güçlendirmek adına AR-GE merkezimizle birlikte son derece yoğun çalışıyoruz. Robotik depolama, IoT ve diğer teknolojik yatırımlarımız kesintisiz devam ediyor. Dinçer Lojistik A.Ş olarak teslimat güzergâhlarını iyileştirmek, araç performanslarını izlemek, gecikme veya sorunları önlemek, şayet oluşurlarsa oluştukları anda müdahale etmek için bu alanlara yatırım yaparak akıllı lojistik faaliyetlerinde daha da gelişeceğiz. Bu sayede müşterilerimizin ihtiyaçlarını mümkün olan en hızlı biçimde algılayarak, ani talep artışlarını karşı farklı kanallarla tedarik zincirlerini organize edip, proaktif aksiyon alabilecek, çözüm getirebilecek ve sektörün dinamiklerini şekillendirme misyonumuzu kuvvetlendireceğiz.”

Sözleşme Yönetimi ve Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi

Sözleşme Yönetimi Eğitimi
Sözleşme Yönetimi ve Sektörel Kontrat İncelemeleri başlıklı eğitimin içeriğini incelemek için Eğitim Kataloğunu https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf indirebilirsiniz.

Sözleşme Yönetimi ve Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi

RİSKLERİ ÖNGÖREBİLME ve YÖNETEBİLME, TARAFLAR ARASINDA İHTİLAFLARI (UYUŞMAZLIKLARI) ANLAMA ADINA TİCARET MAHKEMELERİNDEN DOSYA / BİLİRKİŞİ İNCELEMELERİ / EMSAL KARAR ÖRNEKLERİ VERİLMEKTEDİR.
UYGULAMA AĞIRLIKLIDIR.

Prof. Dr. Murat ERDAL
egitim@satinalmadergisi.com

Müzakere Eğitimi 2025 Sözleşme Yönetimi Eğitimi
Sözleşme Yönetimi ve Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi konusunda teklif almak için egitim@satinalmadergisi.com a talebinizi iletin.


Bu eğitimde yer alan sözleşme terim ve kavramları operasyonel açıdan satınalma yönetimi perspektifinden ele alınmaktadır. Satınalma bölümü çalışanlarının ürün ve hizmet alımlarında sıklıkla karşı karşıya kaldıkları tedarikçi / taşeron ilişkileri göz önünde bulundurulmuştur. Dolayısıyla konuya satınalma yöneticisi yani operasyon yürütücüsü penceresinden bakılmasıuygun görülmüştür. Bu kapsamda sözleşme yönetiminin temel aşamaları, sözleşmenin temel unsurları, sözleşme türleri ve sözleşme yönetiminde sıklıkla yaşanan problemler ve sözleşmelerin yorumlanmasına yer verilmiştir.

Eğitim Planı

  • Sözleşme Kavramı
  • Sözleşme Yönetimi
    • Sözleşme Hazırlama
    • Sözleşmenin Yürütülmesi
    • Sözleşme İzleme ve Kontrol
  • Bir Sözleşmenin Temel Unsurları
  • Sözleşme Yönetiminde Problemler ve Sözleşmelerin Yorumlanması
  • Sektörel Sözleşmeler ve İncelemeler
  • SLA – Hizmet Seviye Anlaşmalar

Eğitim alan kurumun ihtiyaçları doğrultusunda sadece ilgili sözleşme kategorileri incelenecektir.

GENEL İDARİ İŞLER VE  SÖZLEŞME TÜRLERİ

  • Bina Yapı / Yapım / Tasarım / İmalat İçeren Hizmet Satınalmaları
  • Personel Taşıma, Güvenlik Hizmeti, Personel Yemeği, Temizlik Hizmeti ve Personel Seyahat Acentası gibi hizmet sözleşmeleri
  • OSGB, ISG, Çevre Danışmanlığı ve İş Yeri Hekimliği Sözleşmesi
  • Personel Eğitim Hizmet Satınalmaları

TEKNOLOJİ VE HUKUK DANIŞMANLIK SÖZLEŞMELERİ

  • Bilişim Teknolojileri ve IT Danışmanlık Hizmet Satınalmaları
  • Hukuk Danışmanlık Hizmet Satınalmaları

ÜRETİM SÖZLEŞMELERİ

  • Private Label / Fason Üretim Satınalma
  • Hammadde Satınalma
  • Ambalaj Malzemesi Satınalma
  • Teknik Ekipman Satınalma Sözleşmesi
  • Rakip Firmadan Ürün Alımları
  • Laboratuvar Analiz Hizmet Satınalmaları

LOJİSTİK VE TAŞIMA SÖZLEŞMELERİ

  • Yurtiçi Lojistik / Navlun Satınalma
  • Yurtdışı Lojistik / Navlun Satınalma

PAZARLAMA (REKLAM & İLETİŞİM ) SÖZLEŞMELERİ

  • Kurumsal İletişim Satınalma Sözleşmeleri (Reklam, Etkinlik, vs )

Eğitim Süresi: 2 Gün

Eğitmen Hakkında: Prof. Dr. Murat ERDAL
İstanbul Üniversitesi
Tedarik Zinciri Yönetimi Bilim Dalı Başkanı

Murat ERDAL
Prof. Dr. Murat ERDAL

Dr. Erdal, Ticaret Mahkemelerinde “bilirkişilik” yaptı. Sektörel sözleşmeler ve ticari ilişkilerde yaşanan problemleri kaynağında inceleme fırsatı buldu.

Prof. Dr. Murat Erdal, lojistik, kombine taşımacılık, satınalma ve tedarik zinciri yönetimi alanlarında dersler vermektedir.

Sektörel çalışmalarını sürdürülebilir tedarik zinciri yönetimi, rekabet ve büyüme stratejileri odaklı sürdürmektedir.

Kitaplar:

  • Uluslararası Taşımacılık (M.Erdal, M. Çancı) UTİKAD
  • Lojistik Yönetimi (M.Erdal, M. Çancı) UTİKAD
  • Depo Yönetimi, (M. Erdal, Ö. Görçün, M. Saygılı) UTİKAD
  • Entegre Lojistik Yönetimi, (M.Erdal, vd.) BETA Basım Yayın, 2019.
  • Tedarik Zinciri Yönetimi Başarı Hikayeleri, BETA Basım Yayın, 2017.
  • Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi, (M. Erdal), 4. Baskı, 2019.
  • Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri, 2.Baskı (E-Kitap 200 sayfa)

Prof. Dr. Murat ERDAL
İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Bilim Dalı Bşk.

E-Posta: merdal@istanbul.edu.tr
Web: www.muraterdal.com

Güçlü Türkiye Güçlü Sanayi Fabrika 1024x374

RİSKLERİ ÖNGÖREBİLME ve YÖNETEBİLME ADINA TİCARET MAHKEMELERİNDEN DOSYA / BİLİRKİŞİ İNCELEMELERİ / EMSAL KARAR ÖRNEKLERİ VERİLMEKTEDİR.
UYGULAMA AĞIRLIKLIDIR.

Anahtar Sözcükler: Sözleşme Yönetimi, SLA , Hizmet Seviye Anlaşmaları, Sözleşme , Kontrat, İnceleme, Anlaşma, eğitim, mevzuat, hukuk, mahkeme, bilirkişi, karar, emsal karar, istinaf, yargıtay, kontrat yöneticiliği, uygulama, TTK, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu

Sözleşme Yönetimi ve Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi

EĞİTİM TEKLİFİ ALMA :

Sözleşme Yönetimi ve Sektörel Kontrat İncelemeleri başlıklı eğitimin içeriğini incelemek için Eğitim Kataloğunu https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf indirebilirsiniz.

Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.

EĞİTİM PROGRAMLARI İÇİN TIKLAYINIZ.

Satınalma Yönetimi Eğitim Programı
Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

RİSKLERİ ÖNGÖREBİLME ve YÖNETEBİLME ADINA TİCARET MAHKEMELERİNDEN DOSYA / BİLİRKİŞİ İNCELEMELERİ / EMSAL KARAR ÖRNEKLERİ VERİLMEKTEDİR.
UYGULAMA AĞIRLIKLIDIR.

Anahtar Sözcükler: Sözleşme Yönetimi, SLA , Hizmet Seviye Anlaşmaları, Sözleşme , Kontrat, İnceleme, Anlaşma, eğitim, mevzuat, hukuk, mahkeme, bilirkişi, karar, emsal karar, istinaf, yargıtay, kontrat yöneticiliği, uygulama, TTK, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu

Stratejik Satın alma ve Kategori Yönetimi Eğitimi

Eğitim Reklamları 2025 şablonlar Stratejik Satınalma Ve Kategori Yönetimi Eğitimi

Stratejik Satın alma ve Kategori Yönetimi Eğitimi

Stratejik Satınalma ve Kategori Yönetimi Eğitimi
Eğitim taleplerinizi egitim@satinalmadergisi.com a iletebilirsiniz.

Stratejik Satınalma ve Kategori Yönetimi Eğitimi

Satınalma stratejisinin odağı işletmeyi dış etkilere karşı koruma, riskleri azaltma ve doğru proje için hedeflenen değeri yükseltmektir. İşletmenin ihtiyaç duyduğu tüm kategorilerde emtia, teknik ekipman ve hizmet alımlarında aşama aşama doğru yapılanma ve aksiyonlar için yol haritası hazırlanmalıdır.

Stratejik satınalma, geleneksel olarak “en düşük fiyata” odaklanmak yerine tedarikten elde edilen değere odaklanır. İşletmenin içerisinde hatalı iş alışkanlıkları firmayı bir adım öteye taşımaktan uzaktır. Rekabet satınalma iş çevresinde yeni yöntemleri zorunlu kılmaktadır.

Firma hedeflerine ulaşmak için benzer tedarik ve kullanım özelliklerine sahip ürün veya hizmet grubu kategori olarak tanımlanmaktadır. Bu eğitimde, kategori yönetiminden başlayarak stratejik kaynak (sourcing) bulma, sözleşme yönetimi ve satınalmadan ödemeye (P2P) kadar tüm süreçler incelenmektedir. Stratejik tüm alanlarda maliyet – fiyat analizi, değer analizi ve toplam sahip olma maliyeti kavramları öğrenilecektir.

Eğitmen: Prof. Dr. Murat ERDAL – İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı

Kategori Yönetimi tarafında öğrenme hedefleri;

  • Doğru kategorilerin geliştirilmesi. Aynı özelliklere sahip ve benzer pazarlardan satın alınan ürün veya hizmet sınıfları.
  • Kategorilerin iş hedefleriyle uyumlu olması. Şirket planları ve iş stratejileri üzerine farkındalık sağlanması.
  • Kategori karşılaştırmalarının geliştirilmesi. Sürekli iyileştirme fırsatlarını gözlemleyin.
  • Harcama, pazar verileri ve performans kıyaslamaları için büyük veri ve iş analitiğinin kullanılması.
  • İlgili kategorilerde fiyat analizi programı yürütülmesi. Tüm yurtiçi ve küresel fiyat hareketlerinin sorgulanması.

Stratejik Satınalma tarafında öğrenme hedefleri;

  • Maliyet analizleri ve yönetimi
  • Satınalma portföy analizi
  • Toplam sahip olma maliyeti
  • Tedarikçi fiyatlandırma tekniklerini sorgulama
  • Tedarikçiler için doğru stratejileri belirlemek
  • Sözleşme yaşam döngüsü ve iyi bir sözleşmenin doğruları
  • Temel performans göstergeleri ve KPI’ların sözleşmeleri nasıl etkilediği

Eğitim Konuları:

  • Kategori yönetiminde kısa, uzun dönem ve strateji kavramları
  • Kategori ve ürün yönetimin doğruları
  • Talep ve Sipariş Planlama
  • Planlama; Ürün Bütçesi Hazırlama, Sipariş Miktar Kararları, Ürün Performans Analizi
  • Emtia kategori stratejisinin geliştirilmesi
  • Satınalmadan ödemeye tedarik organizasyonu
  • Harcama kategorilerinin anlaşılması ve tasarruf hedeflerine ulaşma
    stratejik kaynak bulma ve tedarik
  • Satınalma departman hedefleri, organizasyonu ve sorumlulukları
  • Satınalma yönetimini etkileyen faktörler
  • İşletme ürün ve hizmetleri için tedarik zincirinin belirlenmesi
  • Küresel kaynak kullanımı ve outsourcing
  • Kurumsal kaynak planlama sistemlerinin rolünü anlama
  • E-satınalma ve stratejik maliyet yönetimi
  • Müzakereler, hukuk ve sözleşme yönetimi
  • Hizmet seviye anlaşmaları (SLA)
  • Etik ve yeşil tedarik

Anahtar Performans Göstergelerinin İncelenmesi

  • OTİF( Erken ve Geç /Eksik Olan Siparişler ve Teslimatlar)
  • Sipariş Karşılama Oranları
  • Satılan Malların Toplam Maliyetleri
  • Satınalınan Malların Toplam Maliyetleri
  • Depolama Ve Taşıma Maliyetleri
  • Stok Seviyeleri Ve Güvenlik Stoğu
  • Sipariş Tamamlama Süresi
  • İade Oranı
  • Sevkiyatların FIFO Ya Uygunluğu
  • Sipariş Ve Sevkiyat Süreleri
  • Sipariş Terminlerine Uyum Oranları
  • Üretim Planının Gerçekleşme Oranı
  • Stok Devir Hızı
  • Depo Stok Oranları
  • Atıl Stok Miktarı
  • Ürün Satış Miktarları
  • Tedarikçiye Geçilen Siparişlerin Bütçeye Oranı
  • Müşteri memnuniyeti

Katılımcı Sayısı: Maksimum 15 kişi

Eğitim Süresi:  2-3 Gün

Pratik örnekler üzerinden işlenmektedir.

(Saat:9:30 – Saat:16:30, Yemek Arası 12:30-13:30)

Stratejik Satınalma Ve Kategori Yönetimi Eğitimi
Eğitim taleplerinizi egitim@satinalmadergisi.com a iletebilirsiniz.


Eğitim Teklif Alma:

Satınalma Eğitim taleplerinizi egitim@satinalmadergisi.com a iletebilirsiniz.
Satınalma ve Tedarik Zinciri Eğitim kataloğunu indirmek için https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf tıklayınız.

Şehir dışı organizasyonlarda yol ve konaklama eğitim fiyatına ilave edilir.

Tel : (0212) 509 5656

Endüstriyel Haberleşme Sistemleri Üretimin Geleceğinde Kilit Rol Oynuyor 

Zaman Duyarlı Ağ teknolojisinden yararlanan dünyanın ilk endüstriyel açık ağı CC-Link IE TSN, Sanayi 4.0’a uyumu kolaylaştırıyor

Yüksek hızlı kontrol ve haberleşme sistemlerinin büyük önem kazandığı Sanayi 4.0 evresinde tüm makine, ürün ve sistemler birbiriyle çok hızlı bir şekilde haberleşirken akıllı bir fabrika tesisi için sürecin iletişim ayağını hazır hale getiren ağ teknolojilerinin önemi de artıyor. CLPA’nın en yeni teknolojisi olarak bu noktada devreye giren CC-Link IE TSN, Zaman Duyarlı Ağ (TSN-Time Sensitive Network) teknolojisinden yararlanan dünyanın ilk endüstriyel açık ağı olarak öne çıkıyor. Üretimde rekabet gücünü artırmaya katkıda bulunan CC-Link IE TSN ile Sanayi 4.0’ın gereklerini yerine getirmek çok daha kolay hale geliyor.

Sanayi 4.0 ile birlikte yapay zeka, robotik teknolojiler, akıllı üretim sistemleri, nesnelerin interneti, büyük veri ve siber güvenlik gibi alanlarda yaşanan gelişmeler üretimde yepyeni bir dönüşüme yol açıyor. Tüm dünya bu dönüşümle birlikte sürekli gelişmeye ve değişmeye devam ediyor. Doğru bir şekilde uygulanan dijital dönüşüm planı çerçevesinde büyük, küçük fark etmeden tüm işletmelerin geleceğe çok daha kolay ve hızlı bir şekilde uyum sağlayarak rakiplerinin önüne geçebileceğini söyleyen CLPA (CC-Link Partner Association) Türkiye Müdürü Tolga Bizel, sözlerine şöyle devam etti: ‘’Fabrikaların dijitalleştirilmesi süreci işletmeler için ilk etapta masraflı görünebilir ancak işletmelerin organizasyon içerisinde insana mâl olmadan, pazardaki payını kaybetmeden ve hatta rakiplerinden pay alacak şekilde bir dijital dönüşüm stratejisi geliştirmesi bu yatırımın kısa sürede kendini amorti etmesini ve uzun vadede sürdürülebilir bir işletmeye dönüşümü sağlıyor.’’

TSN teknolojisinden yararlanan dünyanın ilk endüstriyel açık ağı  

Yüksek hızlı kontrol ve haberleşme sistemlerinin büyük önem kazandığı Sanayi 4.0 evresinde tüm makinelerin birbiriyle iletişim kurabildiği akıllı fabrikalarda, iletişim verilerinin güvenilir bir şekilde yönetilmesinin son derece önemli olduğuna dikkat çeken Bizel, ‘’Günümüzde üretimin ilgi alanını tüketicinin talepleri belirlediği için tüketicinin tercihlerine yönelik dijital dönüşüm ihtiyacı da artmış oldu. Dolayısıyla fabrikaların içerisinde artık daha hızlı iletişim beklentisi var. Bu noktada devreye giren CLPA’nın en yeni teknolojisi CC-Link IE TSN, Zaman Duyarlı Ağ (TSN-Time Sensitive Network) teknolojisinden yararlanan dünyanın ilk endüstriyel açık ağı olarak öne çıkıyor. Saniyede 100 megabit ile haberleşebilen endüstriyel haberleşme sistemlerinden 10 kata kadar daha hızlı olan bu yeni nesil teknoloji sayesinde Sanayi 4.0’ın gereklerini yerine getirmek çok daha kolay hale geliyor. Bu sayede üretimde rekabet gücünü artırmaya katkıda bulunan CC-Link IE TSNgıda, ilaç, beyaz eşya, otomotiv ve bina otomasyonu gibi pek çok farklı sektörde makine ve proses kontrolü için ideal çözümler sunuyor’’ şeklinde konuştu.

Online alışverişi korkarak yapıyoruz

E-ticaret, tüketicilerin güvenlik endişelerine rağmen büyüyor 

Siber güvenlik kuruluşu ESET, dünya genelinde gerçekleştirdiği Finansal Teknoloji (FinTech) araştırmasının “Online Alışveriş ve Bankacılık” bölümü ile ilgili sonuçlarını açıkladı. Araştırma sonuçlarına göre  online (çevrimiçi) alışveriş yapan tüketicilerden yalnızca yüzde 29’u kendini oldukça güvenli hissediyor. Tüketicilerin yüzde 61’i COVID-19 pandemisi öncesine kıyasla çok daha fazla online alışveriş yapıyor.

Siber güvenlikte dünya lideri olan ESET, FinTech Araştırmasının tüketici alanındaki Online Alışveriş ve Bankacılık bölümü ile ilgili İngiltere, Amerika, Avustralya, Japonya ve Brezilya’da 10.000’den fazla kişinin katıldığı bir anket düzenledi. Araştırmaya katılanlardan, online alışveriş ve bankacılık ile ilgili görüş ve deneyimlerinin paylaşılması  istendi. Alınan cevaplar, pandemi döneminde e-ticaret ilgili durumu gözler önüne seriyor.

Gençler daha çok online alışveriş yapıyor

Araştırma sonuçlarına göre, tüketicilerin yalnızca üçte biri  online alışveriş yaparken kendini oldukça güvende hissediyor. Dünya genelinde tüketicilerin yüzde 61‘i pandemi öncesine kıyasla daha fazla online alışveriş yaptığını belirtirken, bu oran 25-34 yaş arasındaki grupta yüzde 70’e çıkıyor. Ayrıca araştırma online alışverişin pandemi sona erdikten sonra bile popülerliğini korumaya devam edeceğini gösteriyor. Araştırmaya göre tüketicilerin yüzde 40’ının pandemi sonrasında şu ankinden daha fazla online alışveriş yapması bekleniyor.

Online alışverişte tüketici kendini güvende hissetmiyor                                  

Tüketiciler online alışveriş yaparken güvenlik konusunda tereddüt yaşıyor; tüketicilerin yalnızca yüzde 29’u online alışverişte “oldukça güvenli” hissediyor, yüzde 16’sı ise “fazla güvenli hissetmediğini” veya “hiç güvenli hissetmediğini” belirtiyor. Ancak dünya genelinde tüketicilerin %69’u düzenli olarak kullandıkları online mağazalardan birini taklit eden, kimlik avına yönelik bir e-postayı fark edebileceğini düşünüyor. Bu durum, kimlik avına yönelik e-postalarla ilgili bilgilerin medyada sık sık yer almasının neticesinde konuyla ilgili genel farkındalığın arttığını gösteriyor.

Araştırma verilerine göre e-ticaretin pandemi sonrasında inanılmaz bir şekilde artacağı göz önünde bulunduruluyor. Sonuçlar online alışveriş yaparken karşılaşılan tehditlere karşı tüketicileri korumak ve onlara  güven aşılamak için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğini gösteriyor.

İnternet bankacılığını benimsedik

İnternet bankacılığında daha büyük bir güven söz konusu. Dünya genelindeki katılımcıların yüzde 83‘ü banka hesaplarını online yönettiklerini belirtirken, bunlardan yüzde 24’ü bunu mobil bir uygulama üzerinden gerçekleştiriyor. Katılımcılardan yüzde 39‘u online bankacılık konusunda kendisini oldukça güvenli hissediyor. Bu durum dünya genelinde bankaların güvenlik ve müşteri güveni konusunda perakendecilerin önünde olduğunu gösteriyor.

Siber tehditlere karşı güvenliğin sağlanması önemli

ESET’in Ticaretten Sorumlu Başkanı Ignacio Sbampato sonuçlarla ilgili şu yorumda bulundu: “COVID-19 pandemisi mağazaları bizzat ziyaret etmemizi önemli ölçüde sınırlandırdı, bu nedenle araştırmamızın online alışverişin popülerliğindeki artışa dikkat çekmesi bizleri şaşırtmadı. Araştırmanın sonuçlarına göre pandemi sonrasında da bu artışın devam edecek olması ilgi çekici bir durum. Bunu göz önünde bulundurduğumuzda, çevrimiçi alışveriş yaparken tüketicilerin üçte birinden daha azının oldukça güvenli hissediyor olması endişe verici. İnternet alışverişiyle ilgili mevcut güvenlik önlemleri konusunda müşteri farkındalığını artırmadığımız takdirde insanlar ödeme ayrıntılarını riske atmaya devam edecektir. Bu nedenle, perakende satış yapanlar ve tüketiciler açısından işlemler sırasında bu verilerin siber tehditlere karşı güvenliğinin sağlanması önemlidir. Müşterileri ve müşterilere ait verileri kimlik avı hırsızlarından,  diğer kötü amaçlı kişilerden korumak hayati öneme sahip. Son teknoloji güvenlik yazılımı teknolojisini kullanarak bunu sağlamak bizim misyonumuz.”

Kaspersky, COVID-19 ile geçen 2020’deki takip yazılımlarının durumunu analiz ediyor

Kaspersky raporuna göre Stalkerware, yani genellikle aile içi şiddet için kullanılan gizli takip yazılımları, 2020’de toplam 53.870 mobil kullanıcıyı etkiledi. Konu dünya çapında önemli bir sorun olmaya devam ediyor.

Kaspersky’nin “The State of Stalkerware 2020” raporu, takip yazılımları konusunda durumun bir önceki yıla göre pek iyileşmediğini gösteriyor. 2019’da takip yazılımlarından etkilenen 67.500 mobil kullanıcı vardı. Takip yazılımı genellikle yakın bir partnerin hayatını dijital olarak kontrol etmek için kullanıldığından, sonuçları değerlendirirken pandeminin başlangıcını hesaba katmak da önemli. Bu durum dikkate alındığında, dünya çapında takip yazılımlarından etkilenen kullanıcıların yıllık eğrisinin, rakamlar yeniden istikrar kazanmaya başlamadan önce Mart – Haziran 2020 arasındaki raporlarda düşüş göstermesi şaşırtıcı değil. Bu, dünya çapında karantinanın başlamasıyla ve daha sonra dünyadaki birçok ülkenin kısıtlamaları hafifletmesiyle aynı zamana denk geliyor.

Takip yazılımlarının küresel boyutu

Taciz yazılımı aracılığıyla uygulanan siber şiddet, dünyadaki tüm toplumları ve ülkeleri etkileyen küresel bir fenomen. Rusya, Brezilya, Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan ve Meksika, Kaspersky raporuna göre 2020’de kullanıcıların en çok takip yazılımı mağduru olduğu ülkelerin başında geliyor. Almanya, küresel sıralamada altıncı sırada yer alan ilk Avrupa ülkesi olarak dikkat çekiyor. İlk 10 sırada İran, İtalya, Birleşik Krallık ve son olarak Suudi Arabistan yer alıyor.

  Ülke Etkilenen Kullanıcılar
1 Rusya Federasyonu 12389
2 Brezilya 6523
3 ABD 4745
4 Hindistan 4627
5 Meksika 1570
6 Almanya 1547
7 İran 1345
8 İtalya 1144
9 Birleşik Krallık 1009
10 Suudi Arabistan 968

Tablo 1- 2020 yılında dünya genelinde yazılımlarından en çok etkilenen ilk on ülke

Kaspersky Araştırma Geliştirme Ekibi Lideri Victor Chebyshev, şunları ifade ediyor: “Takip yazılımından etkilenen kullanıcı sayısı oldukça yüksek ve her gün yeni örnekler tespit ediyoruz. Tüm bu rakamların arkasında birinin gerçek hayat hikayesi olduğunu, bunların sessiz bir yardım çağrısı olduğunu hatırlamak lazım. Bu nedenle, konuyu daha iyi anlamak ve takip yazılımlarının kullanımını sona erdirmek için çalışan topluluklarla resmin kendi payımıza düşen kısmını paylaşıyoruz. Siber şiddetten etkilenenlerin yararına olacak şekilde tespit ve korumayı daha da iyileştirebilmemiz için bulgularımızı paylaşmamız gerektiği ortada.”

Siber şiddete karşı eylem

Kaspersky, 2021’den beri Avrupa Komisyonu’nun Haklar, Eşitlik ve Vatandaşlık Programı ile desteklemeyi seçtiği AB çapındaki “DeStalk” projesinde çalışmak için dört ortağıyla güçlerini birleştirdi.

Kaspersky, 2019’daki DeStalk’ten önce dokuz diğer kuruluşla birlikte, şu anda beş kıtadan 30 üyesi olan Stalkerware Karşıtı Koalisyonu (Coalition Against Stalkerware) kurdu. Koalisyon gizli yazılımların tespit edilmesini, kar amacı gütmeyen kuruluşlardan ve şirketlerden karşılıklı öğrenmeyi iyileştirmeyi ve toplumsal farkındalığın artırılmasını amaçlıyor.

Electronic Frontier Foundation Siber Güvenlik Direktörü Eva Galperin, şu yorumda bulunuyor: “Stalkerware Karşıtı Koalisyon üye kuruluşları, geçen yıl farkındalık yaratma, takip yazılımlarının tespiti ve aile içi istismardan kurtulanların günlük yaşamlarına ilişkin araştırmalar dahil olmak üzere büyük adımlar attı. Koalisyon, karmaşık bir soruna bütünsel olarak yaklaşmamıza yardımcı oluyor. Bu sorunun basit bir çözümü yok, birçok cephede ilerlemeye devam etmeliyiz.

Bunlara ek olarak, Kasım 2020’de Kaspersky kar amacı gütmeyen kuruluşların aile içi şiddet mağdurlarını desteklemelerine ve mahremiyetlerini korumalarına yardımcı olmak için TinyCheck adlı ücretsiz bir casus yazılım önleme aracı yayınladı. Aracın benzersiz özelliği, saldırganın farkına varmadan takip yazılımlarını tespit etmelerini ve etkilenen kullanıcıları bilgilendirmelerini sağlıyor. Araç, BT güvenlik topluluğu tarafından destekleniyor ve topluluk yardımıyla sürekli güncelleniyor.

Mobil cihazlarında takip yazılımı yüklü olup olmadığını aşağıdaki işaretlere bakarak kontrol edebilirsiniz:

  • Yüklü uygulamalardaki izinleri kontrol edin. Stalkerware uygulamaları mesajlara, arama günlüklerine, konuma ve diğer kişisel etkinliklere şüpheli erişime sahip sahte bir uygulama adı altında gizlenebilir. Örneğin, coğrafi konumunuza erişimi olan “Wi-Fi” adlı bir uygulama şüpheli bir adaydır.
  • Artık kullanmadığınız uygulamaları silin. Uygulama bir ay veya daha uzun bir süre içinde açılmadıysa, artık gerekli olmadığını varsayabilirsiniz. İlerde fikriniz değişirse her zaman yeniden yükleyebilirsiniz.
  • Android cihazlarda “bilinmeyen kaynaklar” ayarlarını kontrol edin. Aygıtınızda “bilinmeyen kaynaklar” etkinse, bu, üçüncü bir kişi tarafından istenmeyen bir yazılımın yüklendiğinin bir işareti olabilir.
  • Tarayıcı geçmişinizi kontrol edin. Takip yazılımını indirmek için, istismarcının, etkilenen kullanıcının bilmediği bazı web sayfalarını ziyaret etmesi gerekecektir. Alternatif olarak, hiçbir geçmiş kaydı yoksa bu istismarcının geçmişi düzenli olarak sildiğine dair ipucu olabilir.
  • Sizi her türlü mobil tehdide karşı koruyan ve cihazınızda düzenli kontroller yapan Kaspersky Internet Security for Android siber güvenlik korumasını kullanın.

Takip yazılımını cihazdan kaldırmadan önce şunları yapın:

  • Cihazda bulunan takip yazılımlarını kaldırmak için acele etmeyin, istismarcı bunu fark edecektir. İstismarcıyı potansiyel bir güvenlik riski olarak değerlendirmek çok önemlidir. Bazı durumlarda, kişi bu duruma tepki olarak kötü davranışlarını artırabilir.
  • Yardım ve güvenlik planlaması için aile içi şiddet mağdurlarını destekleyen yerel yetkililerle ve hizmet kuruluşlarıyla iletişime geçin. Çeşitli ülkelerdeki ilgili kuruluşların bir listesini www.stopstalkerware.org adresinde bulabilirsiniz.
  • Kaldırmadan önce takip yazılımlarının kanıtlarını saklamak isteyip istemediğinizi değerlendirin.
  • İçgüdülerinize güvenin ve size göre en güvenli olanı yapın.

Türkiye’nin 2020 Libya ihracatı 1,6 milyar dolar

DEİK/Türkiye-Libya İş Konseyi Başkanı Murtaza Karanfil, Türkiye’nin 2020 Libya ihracatını 1,65 milyar dolar olarak gerçekleştiğini söyledi. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri önemli ve stratejik bulduklarını belirten Karanfil, Libya’nın sabit kura geçmesinin 2021 ticari faaliyetlerine ciddi katkı sunacağını ifade ederek, yatırımcıların gözünün Libya’da olduğunu belirtti.

DEİK/Türkiye-Libya İş Konseyi Başkanı Murtaza Karanfil, TÜİK verisine göre, 2020 yılında Türkiye’nin Libya’ya ihracatının 1,65 milyar dolar olarak gerçekleştiğini söyledi. 2019 yılına göre 2020 yılı ihracatında 416 milyon dolarlık bir kaybın yaşandığını belirten Karanfil, Libya’ya yapılan ürün ihracatını yaş sebze ve meyve, kimyevi ürünler, hazır giyim, mobilya, mücevher, elektronik eşya ve gıda olarak sıraladı. İki ülke arasındaki ekonomik aktivitelerin 2021 yılında artabileceğinin sinyallerini veren Karanfil, Libya’nın dört kur uygulamasından vazgeçilip sabit kura geçtiğini söyledi.

Yatırımcının gözü Libya’da

Türkiye-Libya İş Konseyi’nin asli görevinin Türkiye’nin Libya ile ticari ilişkilerinin geliştirilmesi için Libya’daki yatırım imkanlarının araştırılmasına katkı sunmak olduğunu ifade eden Karanfil, “Türkiye olarak, Libya’ya bir ülkenin ihtiyaç duyduğu tüm alanlarda ürün ihracatı gerçekleştiriyoruz. Yaş sebze ve meyveden kimyevi ürünlere, hazır giyimden mobilyaya, mücevherden makine ve aksanlarına, elektrik ve elektronikten inşaat yapı malzemelerine, demir çelikten petro-kimya ürünlerine, bilişim alt yapı malzemelerinden sağlığa ve gıdaya kadar hemen hemen bütün sektörlerde ürün ihracatımız söz konusu. Covid-19 salgını Libya’ya ihracatımızda yüzde 20 kayba neden olsa da, pazarda toparlanmamızın hızlı olacağına inanıyoruz. Yanı sıra 2021 Libya için yatırım iştihanın hareketleneceği bir yıl da olabilir. Çünkü Libya’da dört farklı kur uygulamasının bulunması ticari faaliyetler ile yatırım planlamalarında sorunlara neden oluyor ve daha temkinli hareket etmeyi zorunlu kılıyordu. Ancak Libya, 1 Ocak 2021 itibariyle sabit kura geçti ve bu da yatırımcının gözünü tekrar bölgeye çevirdi. Libya’da hızla çözülmesi gereken sorular ve ihtiyaçlar var. Kurun sabitlenmesi oldukça uzun olan bu ihtiyaçlar listesinin yerine getirilmesi noktasında yatırımcıyı rahatlatarak, daha hevesli hale getirdi” dedi.

Restoran müşterilerinin en büyük beklentisi hijyen ve dış mekan düzenlemesi: Müşterilerin yüzde 66’sı restoranlarda dış mekânda yemek yemeyi istiyor

Metro Türkiye, pandemide değişen tüketici beklentilerini belirlemek amacıyla araştırma şirketi NielsenIQ ile birlikte 2020 Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim ve 2020 Aralık – 2021 Ocak dönemlerini kapsayan beş fazda bir araştırma gerçekleştirdi. 

Covid-19 sürecinde restoran ve otel müşterilerinin beklentilerindeki değişimi ortaya koyan son araştırmaya göre müşterilerin önem verdiği kriterler dikkate alındığında hijyen ve temiz atmosfere verilen önem yüzde 67 ile ilk sırada yer aldı. Müşteriler kendilerine dışarıda oturma konusunda sunulacak çözümlere önem veriyor. Soğuk havalarda dışarıda otururken ısınma imkânı sunan çözümlere önem veren müşterilerin oranı yüzde 54’ü bulurken, yüzde 66’sı da restoranlarda dış mekânda yemek yemeyi tercih ediyor. Bu da restoranların kapılarını yeniden açarken müşterilerin dış mekân konusunda sağlayacakları imkânları dikkate alacaklarının da bir göstergesi. 

Otellerde ise müşterilerin önem verdiği ilk iki konu yüzde 62 ile sağlıklı/hijyenik ortamlar ve yüzde 49 ile uygun fiyatlar olmaya devam etti.

Türk mutfağını ve değerlerini koruma ve gelecek nesillere aktarma amacıyla çalışmalarına 30 yıldır devam eden Metro Türkiye restoran ve otellere açılış döneminde rehberlik edecek önemli bir çalışma daha yaptı.

Araştırma şirketi NielsenIQ’ya yaptırılan “Horeca Müşterileri Davranışlar ve Beklentiler” çalışmasında, restoran ve otel müşterilerinin Kovid-19 sürecindeki davranış ve beklentilerindeki değişimler mercek altına alındı. Metro Türkiye bu araştırma ile pandemi ve mutfağa dönüş sürecinde işletmelere müşterilerinin beklentilerini doğru bir şekilde anlamalarını sağlamayı ve bu konularda aksiyon alabilmeleri için yol göstermeyi amaçladı.

Restoran ve otel müşterilerinin beklentilerini ve ihtiyaçlarını da tespit eden araştırma, 2020 Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim ve 2020 Aralık – 2021 Ocak dönemlerini kapsayan beş fazda gerçekleştirildi. Araştırmaya Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere 3 şehirde restoran ve otellerin sunduğu hizmetlerden faydalanan 3.073 kişi katıldı. Rapordan öne çıkan sonuçlar ise şu şekilde oldu:

Müşterilerin restoranlarda dışarıda oturmaya verdiği önem artmaya devam ediyor

  • Restoranlarda müşterilerin önem verdiği kriterler: Hijyen ve temiz atmosfere verilen önem yüzde 71’den yüzde 67’e az bir oranda gerilemesine rağmen hala ilk sıradaki yerini koruyor. Müşteriler kendilerine dışarıda oturma konusunda sunulacak çözümlere de önem veriyor. Örneğin kışın dışarıda otururken ısınma imkânı veren çözümlere önem veren müşterilerin oranı yüzde 54’ü buluyor. Müşterilerin yüzde 66’sı ise restoranlarda dış mekânda yemek yemeyi istiyor.
  • Paket ve Gel-Al Servis: Geçen yılın kasım ayından itibaren restoranlarda paket ve gel-al servisinin zorunlu hale gelmesi ile bu hizmetlere talep artış gösterdi. Katılımcıların yüzde 42’si Kovid-19 önceki dönemle kıyaslandığında paket servisi daha sık kullandığını belirtti. Kasım ve aralık aylarında paket servis hizmetinden yararlananların oranı yüzde 85’e kadar yükselirken, uygulama üzerinden sipariş verenlerin oranı yüzde 78, doğrudan restoranlardan sipariş verenlerin oranı ise yüzde 60 oldu. Eve yemek söyleme sıklığı arttı ve haftada 2-3 gün eve yemek siparişi verildiği iletildi. Benzer şekilde gel-al servis kullananların oranı yüzde 62’ye çıkarken gel-al servis kullanma sıklığı da haftada 2-3 gün aralığında gerçekleşti.
  • Paket ve Gel-Al Servisinde En Önemli Kriterler: Paket servisinde müşterilerin en önem verdiği iki kriter sırasıyla sağlıklı ve hijyenik bir ortamın olması ile servis, lezzet, fiyat dengesi oldu. Diğer yandan gel-al servisinde Kovid-19 önlemleri ve sağlıklı/hijyenik bir ortamın olması ilk iki kriter olarak öne çıktı. Müşteriler, gel-al servis için restoranlara gittiğinde hijyenik bir alanda bekleme yapmayı ve bu süre zarfında da restoranın aldığı hijyen önlemlerini görmek istiyor.
  • Restoranlarda Fiyat Beklentileri: Katılımcıların yüzde 87’si gibi büyük çoğunluğu menüdeki fiyatlarda yükseliş beklentisine sahip. Müşteriler menülerde fiyat artışı olması durumunda daha uygun fiyatlı alternatifleri seçmeye eğilimli. Fiyat artış durumunda bu şekilde seçim yapacaklarını söyleyenlerin oranı yüzde 26’dan yüzde 37’ye kadar yükseldi.

“Yaşanan değişimi dikkate alarak restoranlar için özel ürün ve hizmetler sunuyoruz”

Yaptıkları araştırmayla ilgili değerlendirmede bulunan Metro Türkiye CEO’su Sinem Türüng, şunları söyledi: “30 yıldır otel, restoran ve kafe işletmelerinin önemli iş ortaklarından biri olarak Kovid-19 salgınında da sektöre destek olacak çalışmalarımıza devam ediyoruz. Pandemi ile birlikte bugüne kadar işletmelere 10 milyon TL değerinde destek olmanın yanı sıra, mutfağa dönüşte işletmeleri yönlendirici bilgi ve kılavuzlarımızı sunmaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz yıl yine NielsenIQ iş birliği ile gerçekleştirdiğimiz ve Kovid-19 öncesi ile Kovid-19 dönemini karşılaştırarak sektöre sunduğumuz araştırmanın ardından bu kez Kovid-19 süreci içerisinde müşterilerin beklentilerinde yaşanan değişimi dikkate alarak bir araştırma gerçekleştirdik. Bu araştırmamızda tüketici taleplerini ve beklentilerine dair sektörü çok yakından ilgilendiren yeme-içme sektöründeki işletmelere katkı sağlayacağını düşündüğümüz önemli sonuçlar elde ettik.” dedi.

Bu sonuçlara dayanarak açılış döneminde işletmelere ihtiyaçları olan ürün ve hizmetleri uygun fiyatlarla ve finansal çözümlerle sunmaya odaklandıklarını söyleyen Türüng, “Restoranların kapılarını açmalarıyla birlikte yine araştırmanın gösterdiği gibi dış mekân ve sosyal mesafe uygulamalarına da talebin artacağını düşünüyoruz. Biz de bu kapsamda paket servis ürünlerinden, dezenfeksiyon çözümlerine; iç/dış mimari çözümlerinden hijyen setlerine kadar birçok çözümü bir arada sunuyoruz. Hijyen setlerini yüzde 50’ye varan indirimlerle sunuyor, profesyonel dezenfeksiyon hizmetini de iş ortağımız ile birlikte işletmelere uygun fiyatlarla sağlıyoruz. Gastronometro websitesi üzerinden de Gıda Güvenliği Derneği sertifikalı hijyen eğitimlerini vermeyi de sürdürüyoruz. Buna ek olarak restoran müşterilerimizin akıllı telefon ya da tablet ortamında sipariş verebilmelerini mümkün hale getiren Dijital Menü çözümümüzü 2021 yılı Haziran ayına kadar ücretsiz kullanıma sunuyoruz.” dedi.

Otel müşterileri için hijyen önlemleri ilk sırada, Kovid-19 Sertifikası ise aradıkları bir şart  

  • Otellerde en çok önem verilen konular: Otellerde müşterilerin önem verdiği ilk iki konu Kovid-19 öncesinde olduğu gibi bu süreçte de yüzde 62 ile sağlıklı/hijyenik ortamlar ve yüzde 49 ile uygun fiyatlar oldu. Bununla birlikte pandemi ile birlikte “kalabalık olmaması” kriteri de hızla yükselerek yüzde 40 ile önceliklerde 3. sıraya yerleşti. Otel seçiminde de özellikle ortak alanların kalabalık olmaması tercih ediliyor.
  • Kovid-19 Sertifikası: Bu sertifika otellerin misafir çekebilmesi için yeni bir hijyen faktörü haline geldi. Sertifikanın alınması artık müşteriler tarafından gerekli görülüyor. Otellerin Kovid-19 sertifikası olup olmadığına dikkat eden müşterilerin oranı kasımda yüzde 80 iken bu oran aralıkta yüzde 86’ya kadar yükseldi.
  • Fiyat Beklentileri: Fiyatların yükseleceği beklentisine sahip olanların sayısında süreç içerisinde düşüş gözlemlendi. Temmuz – Eylül döneminde yüzde 87 olan beklentiler sonraki aylarda yüzde 75’e kadar geriledi. Buna paralel olarak fiyat artışlarına karşı kaldığı gün sayısını azaltırım diyenler yüzde 38’den yüzde 29’a gerilerken farklı konaklama alternatiflerini değerlendiririm diyenler yüzde 36’dan yüzde 10’a kadar geriledi. Buna karşılık taksit sayısını artıracaklarını ifade edenlerin oranı yüzde 23’ten 33’e çıkarak ilk sıraya yerleşti. Borç alırım diyenler ise yüzde 2’den yüzde 33’e çıkarak ikinci sıraya yerleşti. Bu da ilk zamanlar farklı alternatifler değerlendiririm, daha az gün kalırım gibi çözümlerin yerine borç alarak ya da daha çok taksit yaptırma eğilimlerinin ilk iki sıraya yerleştiğini ve bireylerin tatil yapma motivasyonunun arttığını gösteriyor.
  • Oteller için Bilgi Kaynağı: Tatil planı yapmadan önce otellerin web siteleri ana bilgi kaynağı olarak önem daha da önem kazandı. Bilgi kaynağı için otellerin web sayfasına başvuranların oranı yüzde 43’ten yüzde 51’e kadar yükseldi.

Oteller tarafında da müşterilerin hijyene verdiği önemin daha da arttığına dikkat çeken Türüng, “Hijyen Kovid-19 süreci boyunca önemini artırarak devam ettirdi. Biz de temizlik ve hijyen konusunda tek kullanımlık kullan-at ürünlere, yatak çarşafı & nevresim gibi tek kullanımlık kişiye özel ürünlere raflarımızda yer veriyoruz. Tüm bunların yanı sıra otellerin yaz sezonuna hazırlıklı girmesine yardımcı olacak ürünler için de çalışmalarımızı şimdiden tamamladık. Oteller için ayrıca Güvenli Turizm Sertifikası Alma Rehberi de sunuyoruz.” şeklinde konuştu.