Elektrikli Araç Almayı Düşünen Tüketici Şarj Üniteleri Bulamamaktan Endişeli

Günümüzde tüm dünyadaki otomobil üreticilerinin ana gündem maddeleri elektrikli otomobil rekabetine dahil olmak. 2030 yılına gelindiğinde elektrikli araçların, sektörün yüzde 5’ini oluşturacağı tahmin ediliyor. Otomobil markaları yavaş yavaş dizel ve benzinli araçlardan vazgeçerek elektrikli ve hibrit modellere yatırım yapmaya başladı. Bunda hükümetlerin izlediği çevreci politikalar ve vergi indirimlerinin etkileri büyük. Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin (ODD) Şubat 2021 satış verilerinin yakıt tiplerine göre bakıldığında da benzinli otomobillerin, satışların yüzde 57,7’sini kapsadığını, dizel modellerin yüzde 27,5 pay ile ikinci sırada olduğunu, üçüncü sıraya ilk kez 3292 adet ile hibrit otomobillerin yerleştiğini ve 83 adet ise elektrikli otomobil satışı gerçekleştiğini açıkladı. Bu verilerden sonra elektrikli araçlara yapılan ÖTV artışı sonrası tüketicilerin elektrikli araç konusundaki düşünceleri ve TOGG tarafından üretilecek yerli elektrikli otomobil için belirlenecek fiyat merak konusu oldu. Elektrikli araçlar oldukça gündemdeyken arabam.com, tüketicilerin nabzını tutacak bir araştırmaya imza attı.

Türkiye’nin önde gelen 2.el otomobil ilan platformu arabam.com, Şubat ayında elektrikli araçların kullanımı ile ilgili 6912 kişinin katılımıyla gerçekleştirdiği araştırma sonuçlarını derleyerek, otomotiv pazarına ışık tutacak istatistikleri paylaştı. Araştırmaya göre elektrikli araçları tercih etmek isteyen tüketicilerin oranı %66,2 iken tercih etmek istemeyenlerin oranı ise %33,8 oldu. Olumsuz düşünenlerin bu kararlarındaki en büyük etken olarak şarj ünitelerinin yaygın olmaması gerekçe gösterilirken, elektrikli araç tercih etmek isteyenlerin seçimlerindeki en büyük etkenler sırasıyla çevre dostu olması, ekonomik olması ve sessiz çalışıyor olması gerekçe gösterildi.

Tüketici Şarj Ünitelerinin Yaygın Olmamasından Endişeli

arabam.com’un gerçekleştirdiği araştırma sonuçlarına göre elektrikli araç tercih etmeyenlerin oranı %33,8 oldu ve bu kişilerin %36,8’i bu kararlarındaki en büyük etkenin şarj ünitelerinin yaygın olmamasını gerekçe gösteriyor. %18,1’i ise TOGG’un üretilmesini ve piyasa fiyatının belirlenmesini bekliyor. Buna göre yerli ve milli otomobilin merakla beklendiğini söylemek mümkün. Katılımcıların %16,9’u ise yeterli vergi teşviki olmamasından dolayı elektrikli araç tercih etmek istemediğini söylüyor. Burada elde edilen verilerde ÖTV artışının etkileri görülüyor. Elektrikli araç tercih etmek istemeyen tüketicilerin 16,8’i ise servis / yedek parça tedarikini dert edinirken, %12,1’i ise marka / model alternatifinin azlığından şikayetçi.

Elektrikli Otomobillerin Daha Ekonomik Olduğu Düşünülüyor

Anket sorularında “elektrikli otomobiller diğerlerine göre daha ekonomiktir” ifadesine katılımcıların %40,1’i kesinlikle katıldığını söylüyor, %16,3’ü ise hiç katılmıyor.

“Elektrikli otomobiller uzun yol için uygun değildir” ifadesine ise katılımcıların %26,6’sı kesinlikle katıldığını söylüyor. Buradaki görüşün, şarj ünitelerinin ülkemizde çok yaygın olmadığı için oluşan bir düşünce olduğu söylenebilir. %23,1’i ise bu ifadeye hiç katılmıyor, %23,6’sı ise kısmen katılıyor.

“Elektrikli otomobiller tehlikelidir” ifadesine kesinlikle katılanların oranı %13,3 ve hiç katılmayanların oranı %50,4 oldu.

“Elektrikli otomobillerin bakımı pahalıdır” ifadesine katılımcıların %25,3’ü kesinlikle katılıyor, %23,9’u ise hiç katılmıyor ve %26,6’sı kısmen katılıyor. İnsanların elektrikli otomobillerin bakım ücretleri konusunda emin olmadıklarını söyleyebiliriz.

Katılımcılara elektrikli araç alacak olsalar, hangi aracı alacakları sorulduğunda %37,5’i TOGG’u tercih edeceğini söylüyor, %15,9’u ise Mercedes EQC’yi seçiyor. Bunu sırasıyla BMW 13, Hyundai Ioniq, Renault Zoe takip ediyor.

Özetle; arabam.com’un 6912 kişinin katılımıyla gerçekleştirdiği araştırma sonuçlarına göre elektrikli araçları tercih etmek isteyen tüketicilerin oranı %66,2 iken tercih etmek istemeyen tüketicilerin oranı ise %33,8 oldu. Elektrikli araçların çevre dostu olması alıcıların gönlünü fethediyor, şarj ünitelerinin ülkemizde yaygın olmaması ise tüketicileri elektrikli araç alma fikrinden uzaklaştırıyor. TOGG satışa sunulacağı zaman ilgi odağı olacak gibi görünüyor. Elektrikli araçlara vergi teşviki olur ise talep daha da artış gösterebilir.

Bilet Satışları Ara Tatil Döneminde Geçen Yıla Göre Yüzde 60 Azaldı

Koronavirüs salgını öncesinde kış sezonuna denk gelen okulların sömestr tatili otellerden ulaşım araçlarına kadar turizmi ilgilendiren birçok iş kolu için umut olurken bu yıl ise virüsün etkisi derinden hissedildi. Pandemi tedbirlerini göz önüne alarak hizmet veren kayak tesisleri sektöre bir nebze hareketlilik sağlasa da geçtiğimiz yıllara göre sezon yine hasatsız geçti.  Hal böyle olunca bu durumdan bilet satışları da etkilendi. Geçtiğimiz yıla göre yüzde  60 oranında bir azalma olduğunu dile getiren biletall.com Ceo’su Yaşar Çelik, “Durgun geçen kış sezonunda yaşanan bu hareketlilik yüzleri biraz olsa da güldürdü fakat önceki yılları aradık. Umudumuz aşılama çalışmalarının genişlemesi ile birlikte yaz sezonunda” ifadelerini kullandı.

Her yıl Ocak ayına gelinmesiyle beraber binlerce öğrenci ve velinin gündeminde yer alan ara tatil turizmciler için de hareketliliğin habercisi konumunda bulunuyordu. Bu yılda yine böyle oldu fakat virüsün gölgesinde bir ara dönem gerçekleşti. Hareketlilik oluşsa da geçtiğimiz yıllar mumla arandı.  Öyle ki turizm ve ulaşım sektörünü 2019 ve 2020 yıllarının 4. çeyrek verilerini karşılaştırarak incelendiği son araştırma raporları, online mecralarda kayak merkezlerinin aranmalarıyla ilgili dikkat çekici detayları ortaya çıkarıyor. Örneğin 2020 yılında ‘Erciyes Kayak Merkezi’  aylık ortalama arama hacmi 2019 yılına göre yüzde 33 oranında  düşerken ‘Kartepe Kayak Merkezi’ aylık ortalama arama hacmi  ise  2020 yılında 2019’a göre yüzde 45 oranında azalma gösterdi.  Bu rakamlar kayıp yıl olarak görülen 2020’deki durumu da net bir şekilde ortaya çıkarıyor.

Aşılama Çalışmaları ile Birlikte Tünelin Ucundaki Işık Göründü

Kış turizminin en hareketli dönemini geride bıraktıklarını söyleyen biletall.com Ceo’su Yaşar Çelik, “ Bazı bölgelere ilginin yoğun olmasına rağmen yaz sezonunda olduğu gibi virüsün etkisi hissedildi.   Bu durum haliyle bilet satışlarını da etkiledi. Geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre bilet satış oranlarında 60 azalma gerçekleşti. Aynı zamanda kişilerin tatil planlarında ulaşım aracı olarak uçak yolculuğunu,  yakın yerlere gidenlerin ise kişisel araçları tercih ettiğini görüyoruz. Aşılama çalışmaları ile  tünelin ucundaki ışık göründü bu nedenle gözler yaz sezonuna çevrildi” dedi.

Türkiye Hazır Beton Birliği 2020 Yılı Hazır Beton Sektör Raporu’nu açıkladı

Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), ülkemiz ekonomisine önemli katkılar sunan hazır beton sektörünü 2020 yılı özelinde bilimsel olarak analiz eden “Hazır Beton Sektör Raporu”nu açıkladı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), T.C. Merkez Bankası, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) verileri ile THBB ve üyelerinin sağladığı veriler ve bilgiler ışığında hazırlanan Rapor, Türkiye ekonomisi, inşaat sektörü ve hazır beton sektörüne yönelik detaylı analizler, değerlendirmeler ve projeksiyonlar içeriyor. Son yıllarda hazır beton sektörünün ciddi oranda küçüldüğünü ortaya koyan Rapor, ülkenin sürdürülebilir kalkınması için “İnşaat Sektörü Strateji Belgesi” hazırlanması gerektiğine dikkat çekiyor.

Türkiye hazır beton üretiminde Avrupa’nın lideridir

Türkiye’de standartlara uygun beton üretilmesi ve inşaatlarda doğru beton uygulamalarının sağlanması için 33 yıldır çalışan THBB, kalite, çevre, sürdürülebilirlik ve iş güvenliği uygulamalarıyla inşaat, hazır beton ve ilgili sektörlerin gelişimine büyük katkı sağlamaktadır.

THBB’nin temsilcisi olduğu hazır beton sektörü, 2019 verilerine göre yıllık 77 milyon metreküpü bulan üretimi, 17 milyar Türk lirasını aşan cirosu, 31 bini aşan istihdam hacmi ile Türkiye ekonomisi ve inşaat sektörü açısından çok önemli bir yerde durmaktadır. Ülkemiz beton üretiminde 2009’dan bu yana Avrupa’nın lideridir. Sektörümüz, inşaat sektörüne ve buna bağlı olarak ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır. Bu durum, hazır beton sektörünün inşaat sektörünün en temel kolu olduğunu göstermektedir.

Hazır beton sektörü, 2017 yılına kadar istikrarlı bir büyüme trendi göstermiş ve 2017 yılında yıllık 115 milyon metreküp üretim ile zirvesine ulaşmıştır. 2018 yılında inşaat sektörünün daralması ve bunun devam etmesi ile 2019 yılında keskin bir düşüş yaşanmıştır. Hazır beton sektörü 2019 yılındaki üretim değeri ile 10 yıl geriye dönmüştür. Hacimsel düşüş ile beraber firma ve tesis sayılarında da belirgin bir azalma meydana gelmiştir.

Hazır beton fiyatı hem ÜFE hem de TÜFE’nin oldukça gerisinde kalmıştır

2020 yılında TÜFE %14,6 ve ÜFE %25,2 artış gösterirken, Hazır Beton Fiyat Endeksi sadece %11,3 oranında artmıştır. Hazır beton fiyatı hem ÜFE hem de TÜFE’nin oldukça gerisinde kalmıştır. TÜİK tarafından yayımlanan bu bilgiler ışığında hazır beton fiyatının 2020 yılında anormal artış gösterdiği ile ilgili haber ve basın açıklamalarının gerçekçi olmadığı görülmektedir. Ham madde fiyatlarındaki artış, faizlerin yükselmesi ve talepteki dalgalanma gibi birçok olumsuz gelişmeye rağmen hazır beton üreticileri, hazır beton fiyatını olması gereken seviyede tutamamıştır. 2016-2020 yılları arasında ÜFE %128, dolar kuru ise %158 artış göstermiştir. Bu artış hazır beton fiyatında %78 olarak kalmıştır. Kısacası ÜFE’ye oranla %50’lik bir kayıp yaşanmıştır.

Ham madde fiyatlarındaki ani ve yüksek artışla hazır beton üreticisini mağdur etmiştir

2020 yılında talebin dalgalı olması, çok hızlı değişen koşullar ve belirsizlikler nedeniyle sektörün maliyet ve fiyatlandırma (maliyet odaklı) politikasında sorunlar yaşanmıştır. Özellikle sabit fiyatlı sözleşmeler, ham madde fiyatlarındaki ani ve yüksek artışla hazır beton üreticisini mağdur etmiştir. Nakit akış yönetimi, alacak ve risk takibi ve pazar analizi de firmaların sorun yaşadığı konular olmuştur. Bazı firmalar tesislerini kapatmış veya azaltmış ve ekipmanını Afrika ve Orta Doğu ülkelerine satarak nakde dönmek zorunda kalmıştır. Ancak, pandemi sonrası beklenmedik seviyede gerçekleşen ani talep, firmaları ekipman ve personel yönetimi konularında hazırlıksız yakalamıştır. Yüksek rekabet seviyesi üreticileri olumsuz etkileyen bir başka unsur olmuştur.

Sektörün 2020 yılında %17-%22 arasında bir büyüme gerçekleştirdiği tahmin ediliyor

2020 yılında inişli ve çıkışlı bir süreç yaşayan hazır beton sektörü tüm olumsuzluklara rağmen büyümeyi başarmıştır. Elbette bu büyümenin ana nedeni, konut talebini arttırmak ve buna bağlı olarak yeni projelerin başlamasını kolaylaştırmak adına konut kredisi faizlerinin haziran-ağustos döneminde düşük seviyelerde kalması olmuştur. Ancak, daha sonra faizlerin artması ile yakalanan ivme azalmıştır. Hazır beton sektörünün 2020 yılında %17-%22 arasında bir büyüme gerçekleştirdiği tahmin edilmektedir.

Yapılan sektör araştırması kapsamında 2021 yılında hazır beton sektörünün kötümser senaryoda 2020 yılı ile aynı kalacağı, iyimser senaryoda ise %9 kadar büyüyebileceği tahmin edilmektedir. Sonuç olarak; bu iki farklı senaryo ortak bir noktada buluştuğunda 2021 yılı için sektörel büyüme beklentisinin %5 civarında olduğu söylenebilir.

Hazır beton sektörü yeterli desteği alamıyor

Hazır Beton Sektörü Raporu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Türkiye Hazır Beton Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık, inşaat sektöründe son yıllarda yaşanan iflas ve konkordatolar, vadelerin uzaması, talebin öngörülemez olması, ham madde fiyatlarındaki ani artışlar, yüksek rekabet seviyesi, yatırım kalemlerinin döviz kuruna bağlı olması gibi birçok neden üreticileri küçülmeye, risk almamaya ve günü kurtarmaya doğru sürüklediğine dikkat çekti. Bunlara ilave olarak hazır betonun, üretimden sonra iki saat gibi kısa bir süre içerisinde taşınarak yerine yerleştirilmesi gereken son derece hassas ve kritik bir yapı malzemesi olduğunu ifade eden Yavuz Işık, sektörün yasak saatler, istiap haddi, tesisler için şehre yakın yer tahsisi, imar durumları gibi sorunlardan da olumsuz etkilendiğini ve hazır beton sektöründen çok şey beklendiğini ancak bunu başarması için sektörün yeterli destek alamadığının altını çizdi.

İnşaat Sektörü Strateji Belgesi” bir an önce hazırlanmalı ve uygulanmalıdır

Ülkemiz özelinde inşaat sektörü ve hazır beton sektörü için yeni normalde birtakım zorluklar ortaya çıksa da büyük resme bakıldığında oluşabilecek fırsatlar görüldüğünü ifade eden Yavuz Işık, “İnşaat ve inşaat sektörüne hizmet eden diğer sektörlerin sürdürülebilir büyümesi, ancak bütüncül bir kalkınma modeli ile hayata geçebilir. Bu model ülkenin sürdürülebilir kalkınması için de gereklidir. Bu nedenle, ‘İnşaat Sektörü Strateji Belgesi’ bir an önce hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. Bu stratejiye uygun olarak da hazır beton sektörü ve diğer ilgili tüm sektörler kendi stratejilerini ve yol haritalarını belirlemelidir.” dedi.

2020 Yılı Hazır Beton Sektör Raporu’na Türkiye Hazır Beton Birliği web sitesinden (https://www.thbb.org/sektor/hazir-beton-sektor-raporu/2020-yili-hazir-beton-sektor-raporu) ulaşabilirsiniz.

Ordu, 1 milyar dolarının peşinde

Türkiye Ekonomiyi Konuşuyor’un bu haftaki konuğu Ordu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Servet Şahin oldu.

“Ordu’nun muhteşem üçlüsü fındık, kivi ve bal olacak”

Türkiye’den ihraç edilen 3 milyar dolarlık fındığın üçte birini üreten Ordu, 280 milyon dolarlık ihracatını katma değer yükseltecek hamlelerle 1 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor.

Ordu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Servet Şahin, “Ulaşım altyapısındaki eksiklerimizin giderilmesini bekliyoruz. Bununla birlikte fındık, bal, kivi üçlüsüyle ihracatta hak ettiğimiz seviyeye yükseleceğiz” dedi.

Görüntülü platformda her hafta yayınlanan ‘Türkiye Ekonomiyi Konuşuyor’ programlarına devam eden Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin (EGD) bu defaki gündemi Karadeniz’in ‘bal kenti’ Ordu oldu. Moderatörlüğünü EGD Başkanı Celal Toprak ve EGD Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Uluğtürkan’ın birlikte gerçekleştirdikleri programın konuğu olan Ordu Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Başkanı Servet Şahin, ekonomi gazetecilerinin sorularını yanıtladı.

LİMAN BEKLENTİSİ

Ordu’nun tarımdan turizme, hayvancılıktan sanayiye kadar birçok alanda Türkiye ekonomisine daha fazla değer sağlayabileceğini, şehirden gerçekleştirilen ihracatın ilk etapta 1, orta vadede 5 milyar dolara yükselebileceğini belirten Ordu TSO Başkanı Şahin, “Yaklaşık 45 ilin Ordu’ya çıkışını sağlayacak ‘Karadeniz-Akdeniz Yolu’ projesinin tamamlanmasını bekliyoruz. Yanı sıra gerek Ordu’nun gerekse yol projesiyle Karadeniz’e bağlanacak şehirlerimizin dış ticaretini artıracak bir konteyner limanı beklentimiz var. Bize en yakın liman 85 kilometre uzağımızda, Ünye’de. Ordu-Giresun Havalimanı yakınına yapılacak bir liman başta Karadeniz ülkeleri olmak üzere birçok ülkeyle dış ticaretimizin gelişmesine katkı sağlayacak” dedi. Samsun Sarp Demiryolu’nun Ordu ve Giresun’u da kapsamasını istediklerini belirten Şahin, “Kafkaslara ulaşımımızı sağlayacak bu projeye dâhil edildiğimizde, Karadeniz-Akdeniz Yolu tamamlandığında ve limanımız yapıldığında Ordu, Türkiye’nin önemli lojistik merkezlerinden biri olacak. Bu da şehrimizin üretim desenini renklendirecek” diye konuştu.

ÖRNEK ÇİKOLATA ATÖLYESİ

Ordu’nun fındıktaki gücünü artırma çerçevesinde çalışma yaptıklarını anlatan Şahin, “Bir AB projesiyle odamız bünyesinde çikolata atölyesi kurarak faaliyete geçirdik. Girişimciler için örnek teşkil etmesini istedik. 30 liraya sattığımız fındığı, yaylalarımızın leziz sütüyle buluşturup 150 liraya çikolata olarak satma arzusundayız. Bu yönde önemli adımlar atıyoruz. Çikolatada belki Avrupa şirketleriyle rekabette zorlanabiliriz ama Uzakdoğu pazarı bizi bekliyor. Bu çerçevede yönümüzü yurtiçi pazarın yanı sıra Hindistan ve Çin’e çevirmiş durumdayız. Yakında güzel sonuçlar alacağımıza inanıyoruz. Hükümetimize teşekkür ediyoruz. Ordu içerisindeki yolların tamamını büyük ölçüde tamamladık. Bugün en uzak noktadan Ordu merkezine bir saatte ulaşılabiliyor. Bu hem tarımın hem hayvancılığın hem de son yıllarda artış trendindeki turizmimizin gelişimine önemli katkı sağladı” dedi.

DENETİMSİZLİK BALI VURUYOR

Ordu’da fındıktan sonra gelen bir başka değerin bal olduğuna dikkat çeken Şahin, “Türkiye bal üretiminin yüzde 16’sı Ordu’dan sağlanıyor. Bu alanın birincisiyiz. En fazla kovana ve en büyük kapasiteli Arıcılık Araştırma Enstitüsü’ne sahibiz. Ancak bu alanda da marka çıkaramıyor olmaktan ve denetimsizlikten dolayı arzu ettiğimiz gelir sağlanamıyor. Analiz edilmiş bal da edilmemiş bal da aynı fiyata hırdavatçıdan eczaneye kadar her yerde satılıyor. Denetimsizlik bal gibi değerli bir ürünü değersizleştiriyor, dolayısıyla üreticisi de şehir de kazanamıyor. Bal ve arı ürünlerinden 500 milyon dolarlık ihracat potansiyelimiz varken bu sorunlardan dolayı 15 milyon dolarda kalıyoruz” ifadelerini kullandı.

KİVİ SUYU YATIRIMCISINA ÇAĞRI

Son yıllarda kentte kivi yetiştiriciliğinin artışına dikkat çeken Ordu TSO Başkanı Servet Şahin, “Türkiye kivi üretiminin yüzde 12’sini üretiyoruz. Ancak bu ürünü de işleyecek tesislerimiz yok. Ordu’da kivi suyu üretmek isteyen yatırımcılara sizler aracılığıyla çağrı yapıyorum. Gelin, Ordu’da kivi suyu fabrikası kurun” diye seslendi. Kentte üretimin güçlendirilmesi çerçevesinde TOBB ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle Ordu’ya 52 derslik ve 40 atölyeye sahip Karadeniz’in en büyük endüstri meslek lisesini kazandırdıklarını anlatan Şahin, 24 bin metrekare kapalı alana sahip bu okulda yetişenlerin bölgenin üretim tesislerinde çalışacak nitelikli elemanlar olacağını söyledi.

YÖNETİCİLER UYUM İÇERİSİNDE 

Uzun süre Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı görevinde bulunmuş Hilmi Güler’in Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı olmasının şehrin ekonomik büyümesine de önemli katkı sağladığını hatırlatan Şahin, “Başkanımızın projeleriyle birçok alanda üretimi artırmış durumdayız. Bitti denen yumurta ve manda sütü üretimimiz son iki yılda birkaç kat artı. Şu an ülke yönetiminde önemli görevler üstlenen hemşerimiz Numan Kurtulmuş, Giresunlu Nurettin Canikli, uyum içerisinde çalıştığımız Valimiz Tuncay Sonel’i şans olarak değerlendiriyoruz” diye konuştu.

CANNES VE NICE GİBİ SAHİLLER 

Ordulu olan EGD Başkanı Celal Toprak da, Ordu-Giresun Havalimanı’nın faaliyete geçmesiyle kentte turizm gelirlerinin arttığına vurgu yaparak, “Yaylaları, dağları, dereleri, kültürü, tarihi, Fransa’nın Cannes ve Nice bölgelerini kıskandıracak sahilleri bulunan Ordu’nun bu alandaki gelirlerini artırabilmesi için tanıtıma ihtiyacı var. Örneğin, Perşembe sahili ‘yavaş yaşam’ olarak tabir edilen alanın dünyadaki en iyi örneklerinden biri olabilir. Gazeteciler olarak biz de Ordu’nun tanıtımına katkı sağlamaya devam edeceğiz. Pandemi koşulları esnerse mayıs ayında Ordu’yu ziyaret etmeyi planladık” dedi.

Avrupa’da En Büyük 7. Rüzgar Ülkesiyiz

AVRUPA’DA TÜRK RÜZGARI ESİYOR

Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği (WindEurope) 2020 raporuna göre, AB ülkeleri geçen yıl elektrik ihtiyaçlarının %16’sını rüzgar enerjisinden elde etti. Türkiye’nin rüzgar enerjisinden elde ettiği elektrik üretimi ise 2020’de artış göstererek %9’a yaklaştı. 2020 yılında Türkiye’de yeni 1.224 MW kurulu rüzgar enerjisi gücünün devreye alındığını belirten Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın’a göre, potansiyel rüzgar enerjisinin henüz 5’te 1’ine erişen Türkiye gelecek yıllarda rüzgar ülkesi olarak anılacak.

WindEurope tarafından Avrupa Birliği ve çevre ülkelerinde yapılan Avrupa Rüzgar Enerjisi araştırmasının 2020 raporu yayınlandı. Araştırmada AB ülkelerinin geçen yıl elektrik ihtiyaçlarının %16’sını rüzgar enerjisinden elde ettiği raporlandı. Pandeminin zorlu şartlarına rağmen 2020’de 1,2 GW kurulum gerçekleştiren Türkiye ise elektrik ihtiyacının yıl toplamında %8,44’ünü rüzgar enerjisinden karşıladı. Avrupa’da kurulu rüzgar gücü bakımından 7. sıradaki konumunu koruyan Türkiye’nin rüzgar arenasında kendinden emin bir şekilde gelişme kaydettiğini aktaran Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, 2020 yılında Avrupa’da devreye alınan kurulu rüzgar enerjisi gücünde Türkiye’nin 6. sırada olduğuna da dikkat çekiyor.

2020’de Avrupa’da Yaklaşık 15 GW Rüzgar Enerjisi Kuruldu

Avrupa’da, geçen yıl 14,7 GW kapasitede yeni rüzgar enerjisi santrali kuruldu. Yeni kurulumlarla birlikte Avrupa 220 GW kurulu rüzgar gücüne ulaştı. Yeni devreye alınan rüzgar çiftliklerinin kapasitesinde 2019’a kıyasla %6 oranında düşüş gösteren Avrupa’nın COVID-19 salgını karşısında yara aldığı görülüyor. Geçen yıl Avrupa’daki tüm elektrik ihtiyacının %16’sını rüzgar enerjisi karşılarken, Türkiye ise yaklaşık 10 milyon hanenin elektrik ihtiyacını rüzgar enerjisinden temin etti. Pandeminin şartlarına bağlı olarak Türkiye’nin 2020 yılındaki rüzgar enerjisi yatırımlarının yüksek olduğuna dikkat çeken Ali Aydın’a göre, yapılan yatırımlar ve gösterilen üstün gayretlerle Türkiye’nin 2025 yılına kadar kurulu rüzgar enerjisi gücünde 20 GW’ye ulaşabilir.

Türk Rüzgarı Esmeye Devam Ediyor

WindEurope’nin yayınladığı rapora göre, Avrupa’daki kurulu rüzgar enerjisi gücü 220 GW iken, kara rüzgarı kurulu gücü yaklaşık 195 GW, açık deniz rüzgarı kurulu gücü ise 25 GW durumunda. Almanya 55 GW, İspanya 27 GW, İngiltere 14 GW, Fransa 18 GW ve İtalya 11 GW kara rüzgarı gücüne sahip. Türkiye’nin önünde bulunan İsveç 9,8 GW kurulu güce sahipken, Avrupa genelinde sıralamasını koruyarak 7. sırada bulunan Türkiye’nin sahip olduğu kurulu kara rüzgarı enerji gücü ise 1.224 MW artışla 9.305 MW oldu. Raporda özellikle Türkiye’nin pandemi ve kısıtlamalara rağmen büyük oranda sıçrama göstermesinin ve 2020 yılında en çok kurulum gerçekleştiren 6. ülke olmasının olumlu görüldüğüne dikkat çeken Ali Aydın, rüzgar enerjisinde Türkiye’nin parlayan bir yıldız olduğunu dile getiriyor. Bunlara ek olarak da Aydın, sektörde YEKDEM desteğinin getirdiği yeni soluk sayesinde 2021 yılında kurulacak santrallerin Türkiye’yi sıralamada yukarılara taşıyacağından emin olduklarının altını çiziyor.

5 Yıllık Projeksiyonda Türkiye Büyük Sıçrama Yapacak

Raporda en dikkat çeken noktalardan biri de Avrupa’nın gelecek 5 yıllık rüzgar enerjisine dair belirtilen öngörüler. Önümüzdeki 5 yıl içinde yaklaşık 105 GW yeni rüzgar enerjisi kapasitesinin kurulacağını öngören raporda, İngiltere’nin en fazla kurulumu gerçekleştireceği, Türkiye’nin ise yaklaşık 20 GW’ye ulaşacağı tahmin ediliyor. Potansiyel rüzgar enerjisi gücünün Türkiye’de yaklaşık 48 GW olduğuna dikkat çeken Ali Aydın, hedeflere ulaşmada doğru planlamaların ve gayretli çalışmaların başarıyı getireceğini ve Türkiye’nin rüzgar enerjisi sektörünün her alanında marka ülke olabilmesi için uygun şartlara sahip olması gerektiğini vurguluyor.

Yaş meyve sebze sektöründen tarladan çatala gıda güvenliği için küresel çağrı 

Birleşmiş Milletler, Gıda ve Tarım Örgütü-FAO tarafından 2021 yılı “Uluslararası Meyve ve Sebze Yılı” olarak ilan edildi. FAO verilerine göre Türkiye dünya sebze üretiminde dördüncü, meyve üretiminde ise beşinci sırada yer alıyor.

Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği (TAGYAD), yaş meyve sebze sektörünün temsilcilerini, meyve ve sebze insan sağlığı açısından taşıdığı önemin yanı sıra, sektörün tüm dünyada ve Türkiye’de sahip olduğu ekonomik değere dikkat çekmek için bir araya getirdi.

Ege Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Uluslararası Meyve ve Sebze Yılı‘nda uluslararası bir manifesto hazırlanması gerektiğini vurguluyor.

“Meyve ve sebzelerin insan sağlığı ve vücut direncine etkileri uluslararası bir platformda net bir şekilde ortaya konulmalı ve ana hatları ile meyve ve sebzelerin etkileri ve insan sağlığı için gerekliliği, günlük tüketim önerileri uluslararası bir manifesto hazırlanarak yayınlamalı. Doğru bilinen yanlışlar, yanlış bilinen doğrular düzeltilmeli. İnsanların bir daha unutmaması, unutmaya başladığı zaman açıp okuması için uluslararası imza altına alınmış bir manifesto olmalı. Hazırlanan manifesto da mümkün olunabilecek her platformda dile getirilerek tüm insanlık arasında yaygınlaştırılmalı.”

Tarım alanları korunmalı, betonlaşmaması için önlemler alınmalı

Meyve, sebzeler ve insanlığın ihtiyacı olan tüm gıdaların nasıl üretildiği, nasıl dağıtıldığı ve tüketildiğini uluslararası bir masada düşünülmesi ve konuşulması gerektiğini söyleyen Hayrettin Uçak, “Bu masadan çıkacak sonucun uluslararası ortak akıl olmalı.” diyor.

“Bu masanın görevi, gıdanın üretiminden tüketimine kadar geçen süredeki hataların tespit edilmesi ve ortadan kaldırılması için gerekli önlemlerin alınması olmalı. Dünya üzerindeki verimli tarım arazilerinin korunması, bu alanların sanayiye ve konut yapımına kaymaması, betonlaşmaması için önlemler alınmalı. Tüm insanların sağlıklı yaşamı için, gerekli gıdaya ulaşmasındaki tüm engeller ortadan kaldırılmalı ve dirençli, sağlıklı bir dünya için çalışılmalıdır. Sağlıklı beslenmenin, gıdanın hayatımızdaki en temel ihtiyaç olduğu, tarımın gıdanın insanlar için, ülkeler için ne kadar stratejik bir öneme sahip olduğu bir kere daha hatırlandı.”

2020’de taze meyve sebze ihracatında yüzde 21, mamulde yüzde 8’lik artış 

Uçak, tarım sektörünün pandemi sürecini, geçtiğimiz yılın Mart-Mayıs aylarında devletin aldığı tedbirlerin de katkısıyla avantaja çevirerek, bazı tarım-gıda sektörlerinin ihracatında %25-35 oranlarında artışlar yaşandığını açıkladı.

“2020 yılında Türkiye geneli taze meyve sebze ihracatımızda 2019’a kıyasla %21 artış yakaladık ve 2 milyar 700 milyon ihracat yapma başarısı gösterdik. Meyve sebze mamullerinde ise yine aynı dönemimiz bir önceki yıla göre %8’lik bir artışla 1 milyar 540 milyon dolarlık bir ihracat getirisi sağlandı. Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği olarak 2020 yılında taze meyve sebzede 346 milyon dolar, meyve sebze mamullerinde ise 693 milyon dolar olmak üzere toplam 1 milyar 40 milyon dolarlık ihracat yaptık. 2020 yılı hedefimiz olan 1 milyar dolar ihracatı hedefini de aşmış olduk.”

Dikili Tarım İhtisas OSB ihracata 1 milyar dolar katkı sağlayacak

Hayrettin Uçak, “Dikili Tarım İhtisas OSB’si bölgemiz, üreticilerimiz, ihracatçı firmalarımız için önemli bir avantaj yaratacak. Tarım İhtisas OSB’lerin devreye girmesi ile birlikte, Ege Bölgesi’nden yapılan tarım ürünleri ihracatının Türkiye tarım ürünleri toplam ihracatına 1 milyar dolarlık ilave bir katkı sağlayacağını düşünüyorum. Dikili’de jeotermal seracılık, 2900 dönüm üzerine faaliyet gösterecek. Burada sadece domates değil, çilek, şeftali, kayısı, nektarin, erik başta olmak üzere tropikal meyveler gibi katma değerli ürünler üretilip ihraç edilecek.” diye konuştu.

Gıda güvenliği için “Kullandığımız Pestisitleri Biliyoruz” projesi

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’nin 2021 yılında “Gıda Güvenliği”ne dikkati çekmek amacıyla başlattığı ‘Kullandığımız Pestisitleri Biliyoruz’ projesine de değinen Uçak sözlerini şöyle devam etti:

“Proje, ihracat miktarının yoğun olduğu ‘çekirdeksiz sofralık üzüm, kiraz, nar, şeftali, mandalina, çilek, domates, hıyar ve asma yaprağı’ ürünlerine yönelik pestisitlerin üretici aşamasında analiz edilmesiyle ilgili. Bu ürünlerin, üretiminin yoğun olarak gerçekleştiği bölgelerden belirli sayılarda numune toplayarak, akredite olmuş laboratuvarlarda analizi gerçekleştirileceğiz. Analiz sonrası çıkan sonuçlarda, hangi üründe hangi pestisitlerin ne kadar kullanıldığını belirlenecek. Bu sonuçlara göre en büyük pazarımız olan Avrupa Birliği ve Rusya ile 83 milyon vatandaşımızın sağlığı için istenilen MRL (Maksimum Rezidü Limiti) değerlerinin sağlanmasında ne ölçüde başarı sağlandığı, yasaklı olan pestisitlerin kullanılıp kullanılmadığını öğrenebilecek ve bu konuda hem üreticilerimize hem de ihracatçılarımıza gerekli bilgilendirmelerde bulunacağız.”

Üretici bilinçlendirilmeli

Uçak, birçok üründe hasat sırasında yüzde 30’lara varan oranlarda kayıplar yaşandığını üreticilere her ürünün hasadı öncesinde bilgilendirme yapılması gerektiğinin de altını çizdi.

“Bu konudaki farkındalık son dönemde biraz daha arttı, bu da sevindirici bir gelişme. İsrafın ve kayıpların önlenmesi amaçlı proje çağrıları artmaya başladı, kurum ve kuruluşların konuya ilgisi ve farkındalığı gözle görülür bir şekilde arttı. Bizim de Ege İhracatçı Birlikleri olarak bu alanda desteklediğimiz projeler var. Bu konuda teknolojiyi yanımıza almak önemli, ama asıl önemli olan eğitim ve bilinçlendirme.”

TAGYAD Başkanı İsmail Uğural, “Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği (TAGYAD) olarak gerek dünyada gerekse Türkiye’de meyve ve sebze sektörünün artan öneminin farkındayız. Bu çerçevede ülkemizde sektörün önde gelen temsilcileri ile bir araya geldik. Bundan sonra da her vesile ile meyve ve sebze sektörünü desteklemeye devam edeceğiz.” dedi.

Türkiye Yaş Meyve ve Sebze İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Ali Kavak, İstanbul Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Melisa Tokgöz Mutlu, Akdeniz Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Nejdat Sin de sektöre dair değerlendirmelerde bulundu.

E-ihracat küresel pazar yerleriyle yükselişte  

Online shopping / ecommerce and delivery service concept

Pandemiyle birlikte tüm dünyada etki alanını genişleten ve Türkiye’ye de hacmi giderek artan e-ticaret, e-ihracata ilgiyi de geliştiriyor. Uzak pazarlara hızlı erişimi kolaylaştırarak uluslararası rekabette varlık göstermeyi sağlayan sınır ötesi e-ticaret, dijital ortamdaki küresel pazar yerlerinin satıcılara sunduğu fırsatlarla da yeni nesil bir ticari kanal olarak sahnedeki yerini alıyor. Türkiye’de e-ticaret yapan ve yapmayı düşünen kişi ve kurumlar için kapsamlı bir yazılım seti ve analitik araçlar sunan NeSatilir.com, dünyanın en büyük e-ticaret platformlarından olan AliExpress entegrasyonuyla, e-ihracat girişimcilerini de destekliyor.

Dünyada Çin’in tedarik zincirini kırabilecek çok fazla ülke yokken, lojistik anlamında Türkiye’nin çok özel bir yeri var. Yaklaşık 4 saatlik uçuş mesafesinde 1 milyarlık nüfusa erişebilen ve çok ciddi bir müşteri potansiyeli olan ülkemiz, küresel yatırımcıları da kendisine çekerek yeni pazarlara açılıyor. Dünyanın en büyük 5. Şirketi olan Alibaba grubunun B2C girişimi olan AliExpress ise dünya genelinde 200’ün üzerinde ülkeye satış gerçekleştiren, tek bir panel üzerinden 38 ayrı para birimi ile 18 dilde otomatik çeviri imkanıyla aksiyon alan çok önemli bir pazar yeri.

2019 yılında Türkiye’ye giren Aliexpress’e e-ihracata yönelen girişimcilerimizin ilgisi giderek yoğunlaşırken AliExpress entegrasyonuyla gelişmiş bir yazılım ağı sunan NeSatilir.com, satıcılara rehberlik etmeyi sürdürüyor.

“Türkiye’nin e-ihracat potansiyeline destek veriyoruz””

AliExpress’in 2019’a kadar sadece Çinli satıcıların satış yapabildiği bir platformken 2019 itibariyle global bir proje çerçevesinde Türkiye’den satıcı aldığını söyleyen NeSatilir.com Ekip Lideri Yiğit Tuna, ülkemizdeki e-ihracat potansiyelini destelemek adına platformla işbirliği kararı aldıklarını belirtiyor:

“Aliexpress’te sadece Türk ve Çinli satıcılar dünyaya satış yapabiliyor; Çinli satıcılar Çin hariç her ülkeye, Türk satıcılar ise Çin ve Türkiye hariç her ülkeye satabiliyor. Dolayısıyla burada e-ticaretin ihracat kanadı devreye giriyor. NeSatilir.com olarak Türkiye’de sınır ötesi satışa eğilimin farkındaydık ve desteğimizi sürdürülebilir kılmak hedeflerimiz arasındaydı Farklı pazar yerleriyle de bu bağlamda işbirliklerimiz devam ediyordu. 2020 Haziran’da ise AliExpress’le resmi iş ortaklığı kurarak AliExpress entegrasyonumuzu geliştirdik ve devreye aldık. Halihazırda yaklaşık 1000 satıcı aktif olarak entegrasyonu kullanıyor. Toplamda 425.000’den fazla ürün yüklenmiş, 65.000’den fazla sipariş alınmış ve tutarsal olarak 3.5 milyon dolar aşılmış durumda.  AliExpress üzerinden dünyaya satış yapan Türk markalarının, satıcıların ve KOBİ’lerinin e-ihracat performansı giderek yükseliyor. Bu hareketlilik, bir başarı göstergesi olup platforma olan talebi de artırıyor.”

“NeSatilir.com, satış optimizasyonu sağlayan analitik bir araç”

NeSatilir.com’un satıcıların entegrasyon, optimizasyon, ürün bulma ve yükleme noktasında destek aldığı analitik bir araç, gelişmiş bir yazılım olduğunu ifade eden Yiğit Tuna,  temel prensibinin yazılıma her geçen gün yeni modüller ekleyerek sisteme entegre olan satıcıların satış oranlarını artırmak olduğu bilgisini veriyor. Tuna,  NeSatilir.com üzerinden AliExpress’te e-ihracat yapan veya yapmayı planlayan girişimciler için şu bilgileri veriyor:

“NeSatilir.com AliExpress entegrasyonu, her şeyden önce ücretsiz bir entegrasyon. Saniyeler içinde ürün yükleyebilme ve ürünleri hızla ve ücretsiz olarak entegre edebilme fonksiyonu dışında NeSatilir.com üzerinden sipariş, kargo ve fatura yönetimi de ücretsiz gerçekleştirilebiliyor. Bizi farklı entegratörlerden ayıran bir diğer özellik ise sayıcıların son derece kolay bir arayüz üzerinden süreci yönetebilmeleri. Bu entegrasyon ile rekabeti düşük, fiyatı en uygun ürün arayışında olan satıcılar, çok geniş bir yelpazede, istedikleri özellikteki ürünü rahatlıkla bulabiliyor, böylece pazara girerken en iyi ürün ve fiyat avantajıyla işe başlayarak rekabet avantajı kazanıyorlar. Bu açıdan bakıldığında, işin temel prensibinin doğru ürünü seçmek ve doğru ürün listesi oluşturmak olduğunu vurgulamak isterim. Türkiye’de son kullanıcılardan ziyade satıcılara hizmet veren AliExpress’te kimi kategorilerde ciddi bir rekabet avantajımız bulunuyor. Aslında elektronik hariç her kategoride şanslı olduğumuzu söyleyebiliriz fakat otomotiv yan sanayi, giyim ve ayakkabı başta olmak üzere küçük ev aletleri (çay kahve makinası cezve) aksesuar, sağlık, güzellik, ev tekstili ve petshop ürünleri en fazla talep gören kategoriler. Yanı sıra yurt dışında yaşayan Türkleri hedefleyerek ürün listesi oluşturmak da değerlendirilmesi gereken bir alternatif.”

AliExpress Türkiye ve Ortadoğu Ülke Müdürü Yaman Alpata ise “NeSatilir, ücretsiz entegrasyon ve ürün yükleme sayesinde sadece AliExpress satıcılarına büyük kolaylık sağlamakla kalmıyor; Türkiye’de e-ihracatın tabana yayılmasının önünü açıyor ve ülke ekonomisine önemli bir katkıda bulunuyor” açıklamasından bulundu.

Bir ayda 70 bin 587 konut satıldı

Konut satışlarında İstanbul lider, Hakkari sonuncu

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ocak ayına ilişkin konut satış istatistiklerini açıkladı. Verilere göre, Türkiye’de Ocak ayında 70 bin 587 konut satıldı. İstanbul 13 bin 666 konut satışı ile en yüksek paya sahip olurken, onu 6 bin 635 konut satışıyla Ankara izledi.

TÜİK’in konut satış istatistikleri Ocak 2021 verilerine göre, Türkiye genelinde konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 37,9 azalarak 70 bin 587 oldu. Konut satışlarında yüzde 19,4 ile en yüksek paya sahip olan İstanbul’da 13 bin 666 konut satışı gerçekleşti. 6 bin 635 konut satışı ve yüzde 9,4 pay ile Ankara en çok konut satışı yapılan ikinci şehir konumunda. 4 bin 63 konut satışı ve yüzde 5,8 pay ile İzmir üçüncü sırada yer aldı. Konut satış sayısının düşük olduğu iller ise sırasıyla 10 konut ile Hakkari, 16 konut ile Ardahan ve 31 konut ile Bayburt oldu.

Konut satışları yüzde 38 azaldı

Türkiye genelinde ilk defa satılan konut sayısı 2020’nin Ocak ayına göre yüzde 38,2 azalarak 22 bin 268 oldu. Yabancılara yapılan konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 31,5 azalarak 2 bin 675 oldu. İran vatandaşları Türkiye’den 459 konut satın alırken; Irak vatandaşları 385 konut, Rusya Federasyonu vatandaşları 260 konut, Afganistan vatandaşları 168 konut, Yemen vatandaşları ise 88 konut satın aldı.

Vatandaş alternatif arıyor

Ev sahibi olmak isteyenlere ödeme sistemini bütçelerine göre belirledikleri modeller sunduklarını söyleyen YENİEVİM Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Çalış, “Ev sahibi olmak isteyenlerin mevcut şartların haricinde yeni arayışları var. YENİEVİM olarak ev sahibi olmak isteyenlere cazip modeller sunuyoruz. Ev sahibi olmak isteyenler bütçesine, ödeme gücüne ve kendi belirlediği ödeme sistemine göre dilediği eve maddi zorluğa düşmeden, faiz kıskacında ezilmeden sahip olabiliyor. 2021 sonuna kadar şube sayımızı 50’ye çıkaracağız. Konut piyasasındaki 40 yıla yakın tecrübemizle faizsiz ve peşinatsız finansman yöntemlerimizi vatandaşlarla buluşturmaya devam ediyoruz.” ifadelerine yer verdi.

Bugün Saat 14:00 Transit Konvansiyonları ve Transit Rejimi Webinari

“Transit Konvansiyonları ve Transit Rejimi “ konulu webinarımıza davetlisiniz.

Eğitmen: Ünsped YK Üyesi Sn. Cahit SOYSAL
Tarih 27.02.2021 Saat 14:00 – 16:00

  • Taşıma Modlarının Evrimi
  • TIR Sözleşmesi
  • Ortak Transit Sözleşmesi
  • Transit Rejiminin İşleyişi

Ünsped Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetler

Etkinlik Linki: Ugm.webex.com

Etkinlik Numarası: 181 827 6264

Etkinlik Parolası: 1020

Eğitimlerimizin % 70 ine katılan misafirlerimize sertifika verilecektir.

İş Görenlerle Hızlı İletişimde Emoji Kullanmanın Etkisi

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İsletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

Günümüz örgütlerinin temel hedeflerinden biri, çalışanların amaçları ile örgütün amaçlarını bir araya getirebilmek ve bütünleştirebilmektir. Örgütlerin hedeflerine ulaşmada çalışanlarından beklentileri olabildiği gibi, çalışanların da örgüt ve yöneticilerden beklentileri olabilmektedir. Motivasyonun kaynağını oluşturan bu beklentilerin örgüt içerisindeki doğal ve daimî olarak gerçekleşen bir iletişim ile sağlanabilmesi mümkün olabilmektedir. İletişim ile çalışanların örgütün temel değerleri üzerinde bir araya gelmesi sağlanarak, çalışanın örgüte olan uyum süreci hızlandırılmakta ve çalışanın verimi artırılabilmektedir. Bulunduğu örgüte uyum sağlayan çalışanın aidiyet duyguları ile birlikte iletişim algıları artmakta ve motivasyon süreci hızlanabilmektedir. Teknolojinin gelişmesinin sonucu olarak dijital araçların kullanımı da yaygınlaşmaktadır. Bireyler teknolojinin artan bir hızla gelişmesiyle ve bağımlılıklarının artmasıyla, iletişim alanında duygu ve düşüncelerini ifade etmede emojilerden yararlanmaktadır [1]. Bununla beraber dijital yazılı mesajlar da günlük hayatın bir parçası olmuştur. Bu mesajlarda gönderenin düşünce ve fikirlerinin doğru bir şekilde alıcıya iletebilmesinde emoji kullanımının sıklıkla tercih edildiği görülmektedir.

Geçmişten günümüze toplum, özellikle teknoloji alanında büyük değişimler yaşamıştır. İlkel iletişim yöntemlerinin kullanıldığı zamanlardan, anlık mesajlaşma olanaklarına uzanan süreçte birey, yaşamdaki eylemlerini teknoloji temelinde gerçekleştirebilmektedir. İş ortamında teknoloji kullanımının yaygınlaşması da iş görenler arasındaki iletişimin daha etkili olmasını, verimliliğin ve motivasyonun artmasını sağlamıştır.

Gelişen teknoloji ile birlikte dijital uygulamaların yaygın olarak kullanılmasıyla beraber emojilerin kullanımı da artmıştır. Bu süreç içerisinde kullanılan emojilerin, kelime ve deyimlerin yerini aldığı da görülmektedir. Buna bağlı olarak, özellikle yeni nesil tarafından emoji kullanımı daha popüler bir hale gelmiştir. Emojilerin duyguların ifade edilmesinde ve duyguların daha kolay anlaşılmasını sağlaması nedeniyle insanlar tarafından etkili olan bir iletişim aracı olarak kabul edilmektedir. Kullanılan emojiler, simgelerden farklı şekilde insan yüzünün ifadelerini yansıtabileceği duyguları gösterebilen ve bu yolla insani özellikleri iletişiminin içine dahil ederek dijital uygulamalardaki bilgi aktarımına antropomorfolojik öğeleri de katma gücüne sahiptir.

Bir olay, duygu ya da yaşanan durumu hızlı bir biçimde aktarmaya olanak sağlayan emojiler, iletişim kurmanın en kısa yoludur. Önceleri ise yaşanan olay, duygu veya durumlar klavyedeki noktalama işaretleriyle sağlanmaktaydı. Bu noktalama işaretlerinin kullanılması ise “emoticon” olarak belirtilmektedir. Günümüzde ise bir şekli ve rengi olan ifadelerle duygu ve düşünceler emojilerle aktarılabilmektedir. Mesajlaşmanın çok yoğun olduğu iş hayatında ise, çalışanın ifade etmek istediği düşünce ve duyguları birkaç sembol ile anlatmak, gönderdiği mesajın ya da paylaştığı içeriğin onlarca mesaj arasından fark edilip okunmasını kolaylaştırmaktadır.

Emojiler, iş ortamında da çalışanların iletişim ortamını yönetmelerini, bununla birlikte benliklerini oluşturma ve ifade etmelerini de sağlamaktadır. Bu yönüyle emojilerin, duygusal ifadeler içermesi; iyi ilişkiler kurma ve sürdürmenin sağlanmasında etkili bir yol olabilmektedir. Çalışanlar duygularını yönetmekte ve seçilen emojilerle sosyal olarak uygun duygu durumlarını aktarabilmektedir. Bu durum, kendilerindeki ve etkileşim sağladığı çalışanlarla ilgili duyguları bilmesine ve ayarlamasına yardımcı olur. Aynı zamanda doğru emojilerin kullanılarak, duyguların yönetilebilmesi verimli bir iletişim ortamına da katkı sağlar. Emojilerin duygusal ifadelerinin yanında estetik bir ifade olarak da kullanıldığı bilinmektedir. Kullanılacak emoji uygun zaman ve yerde, uygun miktarda ve dikkatli bir şekilde yerleştirerek, çalışanlar duygu ve düşüncelerini ifade etmektedir ve böylece fikir ve tercihlerini de belirtebilmektedirler [2].

İş ortamında emojileri kullanmanın iletişimi güçlendirdiği ve motivasyonu artırdığı bilimsel olarak incelenmektedir. 1996 yılında New Mexico Üniversitesi’nin yaptığı deneyde 12 kişiden oluşan bir takımı, iki eşit gruba ayırmakta ve bu iki grup iletişimlerini bilgisayar ile sağlamaktadır. Bu iki gruba tamamlamaları için birer proje verilmiştir. Gruplardan biri emoji kullanarak anlaşmaktayken, diğer grup ise emoji kullanmamıştır. Deney sonucunda; emoji kullanan grupta daha kısa zamanda daha verimli çalışıldığı ve iş yapılırken de eğlenildiği ve olumlu motivasyon sağladığı bulgusuna ulaşılmıştır [3].

Şekil 1. Cinsiyete Göre En Çok Kullanılan Emojiler [4]

Kadınların erkeklere göre daha çok emoji kullandıklarını gösteren çalışma raporlarının sonuçlarına göre; kadınlar, sembolik iletişimin dilinin daha da zenginleştirdiğini düşünmektedirler (Şekil 1). Yani, kadınlar duygularını emojilerle ifade etmenin daha olumlu olacağını düşünürken; erkekler emojileri daha çok alay ya da iğneleme amaçlı kullanmaktadırlar. Masa başı çalışanların iletilerinde emoji kullanımının daha sık görüldüğünü belirten araştırmacılar; aktif çalışanların iletilerinde emojilerin negatif kullanımda olduğunu söyleyerek; emoji kullanımında ilk sırayı halkla ilişkiler uzmanlarıyla birlikte tasarımcıların aldığını belirtmektedirler.

Emoji kullanımını etkileyen en önemli etkenlerden biri de kişinin demografik özelliğidir. 35 yaşın üzerindeki kişiler, yani X jenerasyonu arasında, emoji kullanımı pek yaygın olmamakta ve iş hayatında da tercih edilmemektedir. Diğer bir önemli etken ise şirket kültürü olmaktadır. Yeni oluşmakta olan şirketler, startuplar, daha küçük ve hiyerarşinin daha az olduğu yapılardaki çalışanlar yoğunluklu olarak genç olduğu için ve yapıların daha esnek olması emoji kullanımına yöneltebilmektedir [5].

Eylül 2015-Eylül 2017 yılları arasını kapsayan dönemde Brandwatch tarafından “Emoji Raporu” hazırlanmıştır. Rapora göre emoji kullanımı kadınlarda %61 iken bu oran erkeklerde %39 seviyesindedir. Araştırma sonucunda ayrıca kadınların negatif emoji kullanma oranları erkeklere göre %6,83 daha fazla gerçekleşmiştir [6].

İş ortamında emoji kullanımlarına ilişkin en kapsamlı araştırma; Ben Gurion Üniversitesi’nde Glikson tarafından yapılmıştır. Araştırmacılar, yaptıkları deneyde emojilerin kurum içi yazışmalardaki etkisini iletişim ve motivasyon açısından incelemiştir. Deneyde; 29 ülkeden 549 katılımcıya, bir kısmı gülen emoji bulunan e-mailler okutulmuştur. Sonrasında ise bu okurlara e-maili gönderen kişiler hakkında arkadaş canlısı olup-olmadığı ve işindeki uzmanlıkları konusundaki fikirleri sorulmuştur. Katılımcılar, kişilerin arkadaş canlısı olup-olmadığı yönünde bir fikir beyan edemezken; emoji kullanarak iş yazışması gönderen insanların işlerinde iyi olmayabileceği algısında olduklarını belirtmişlerdir. Araştırmaya katılan kişilerden e-maile cevap vermeleri istenmiştir. Emoji kullanılmayan e-maillerde katılımcılar daha detaylı cevaplar yazmışlardır. Glikson, elde ettiği sonuçlara göre; çalışanların, iş ortamında ve yazışmalarında, emoji kullanmadan önce dikkatli ve özenli olmaları gerektiğini belirtmektedir. Deney sonuçlarından biri de gerçek bir gülümsemenin aksine, dijital ortamdaki özellikle iş hayatındaki yazışmalarda gülen surat emojilerinin e-maili okuyan tarafta arkadaş canlısı bir etki yaratmadığı, çalışanın işindeki uzmanlığından da şüphe duyulduğunu ifade etmektedir [7].

İskandinavya’da yapılan bir araştırmaya göre, emojilerin maillere duygu katmak yerine çok farklı amaçlarla kullanıldığını göstermektedir. Araştırma sonuçlarına göre en yaygın kullanımların pozitif durumları göstermek, şakaları belli etmek ve sert söylemleri yumuşatmak için kullanıldığı belirlenmiştir. Amerika’daki başka bir çalışmada ise yine aynı şekilde emojilerin negatif yanlış anlaşılmaları azalttığını göstermektedir [5].

2019 yılında Adobe gerçekleştirdiği emoji araştırmasının sonuçlarını Emoji Trend Raporu’nda yayınlamıştır. Rapora göre, kullanıcıların %62’si iş ortamında emoji kullanımlarının en temel nedenini ortamı ve konuşmalarını daha eğlenceli hale getirmek olarak ifade etmektedir. %42’si ise emojilerin duygu ve düşüncelerini kelimelerden daha iyi ifade ettiğini belirtmektedir. %31’i de yazışmalarında emoji kullanmanın daha hızlı bir iletişim imkânı sağladığını vurgulamaktadır [3].

İşletme içinde kurulan iletişim sistemi, hazırlanan program ve alınan kararların uygulanması konusunda, iş görenlere bilgi verme amacını taşımaktadır. İletişim sistemi aynı zamanda iş görenlerin psikolojik yapılarını işletme amaçlarına uyarlamak ya da değiştirmek amacı da gütmektedir. Personellerin tercihlerini ve davranışlarını yöneltmek, çizilen amaçların gerçekleştirileceğine inandırmak ve nihayet onları, belirlenen hedeflere sürekli olarak motive etmek gibi çok yönlü yararlar getirmektedir.

İşletmeler için, örgüt içi iletişimin kalitesi yalnızca örgütün başarısını etkileyen bir etken değil, aynı zamanda örgütte çalışan iş görenlerin psikolojik durumlarını da etkileyen bir süreçtir. Bu sürecin çalışanların motivasyon düzeyi üzerinde de oldukça önemli bir etkiye sahip olduğu düşünülmektedir.

Örgütlerde etkili iletişim kanalları kurulamadığı takdirde iş görenlerde bu durumun olumsuz psikolojik yansımaları gözlemlenmekle birlikte motivasyonel olarak kırılmalar yaşayabildikleri bilinmektedir. Ayrıca personelin performans düzeylerinin üstleri tarafından nasıl karşılandığı anlamaları ve bu doğrultuda kendilerini geliştirmek için izlemeleri gereken yolu bilmeleri, çalışan motivasyonuna olumlu olarak etki etmektedir.

Kaynaklar:

[1] Mert, G. (2020). The Role of Use of Emoji in Business on Communication and Employment Motivation, International Journal of Disciplines Economics & Administrative Scienves Studies, Vol:6, Issue:18; pp:397-406.

[2] Sugiyama, S. (2015). Kawaii Meiru and Maroyaka Neko: Mobile Emoji for Relationship Maintenance and Aesthetic Expressions Among Japanese Teens. First Monday peer-reviewed Journal on the Internet, 20 (10). 25.02.2021 tarihinde https://firstmonday.org/ojs/index.php/fm/article/view/5826/4997 adresinden erişildi.

[3] İletişim Çağının Vazgeçilmez Dili: Emoji. (2014). 25.02.2021 tarihinde  https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/iletisim-caginin-vazgecilmez-dili-emoji-26688391, adresinden erişildi.

[4] Pehlivan, B. (2018). Dijital Dünyada Emoji Kullanımı ve Analizi, 25.02.2021 tarihinde https://www.socialbusinesstr.com/2018/08/10/dijital-dunyada-emoji-kullanimi-ve-analizi/ adresinden erişildi.

[5] Hiç Patronunuza Emoji Gönderdiniz Mi?. (2016). 25.02.2021 tarihinde https://medium.com/@Revolvia/hi%C3%A7-patronunuza-emoji-g%C3%B6nderdiniz-mi-4bec70eadae9 adresinden erişildi.

[6] Emoji Raporu: Dijital Pazarlamada Emoji Kullanımı. (2018). 25.02.2021 tarihinde https://www.marketingturkiye.com.tr/haberler/emoji-raporu-dijital-pazarlamada-emoji-kullanimi/ adresinden erişildi.

[7] İş Yazışmalarında Emoji Kullanmalı Mısın?. (2018). 25.02.2021 tarihinde https://www.kariyer.net/kariyer-rehberi/is-yazismalarinda-emoji-kullanmali-misin/ adresinden erişildi.