Ramazan’ın Tedarik Zinciri ve Satın Alma Süreçlerine Etkisi: Türkiye ve Küresel Pazar Analizi

Ramazan'ın Tedarik Zinciri Ve Satın Alma Süreçlerine Etkisi Türkiye Ve Küresel Pazar Analizi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Ramazan’ın Tedarik Zinciri ve Satın Alma Süreçlerine Etkisi: Türkiye ve Küresel Pazar Analizi

Olgar ATASEVEN

Ramazan'ın Tedarik Zinciri Ve Satın Alma Süreçlerine Etkisi Türkiye Ve Küresel Pazar Analizi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemBir Ramazan ayına erişmek daha nasip oldu. Bu ayın herkese hayırlı olması temel dileğim. Mübarek Ramazan ayı İslam dünyası için manevi bir öneme sahip olmakla birlikte, her zaman iş dünyası ve ticaret üzerinde de önemli etkiler yaratmaktadır. Özellikle tüketim alışkanlıklarının değişmesi, satın alma davranışlarının dönüşmesi ve tedarik zincirlerinin bu sürece adapte olması, Ramazan’ı sadece dini bir ay olmanın ötesine taşır. Bu yazımda, Ramazan ayının Türkiye ve küresel pazarlarda tedarik zincirleri ve satın alma süreçleri üzerindeki etkilerini inceleyeceğim. Ayrıca, bu dönemi verimli bir şekilde yönetmek için stratejik önerilerde bulunacağım. Haydi buyurun.

Ramazan’da Tüketim Alışkanlıkları: Talep Artışı ve Ürün Çeşitliliği

Çoğumuzun malumunda olduğu gibi, Ramazan ayı, özellikle gıda ve perakende sektörlerinde belirgin bir talep artışına neden olur. İftar ve sahur sofralarının zenginliği, geleneksel yemekler ve tatlılar, tüketicilerin alışveriş davranışlarını şekillendirir. Türkiye’de, bu dönemde marketlerde taze gıda, et, süt ürünleri, bakliyat ve tatlı malzemelerine olan talep ciddi oranda artar. Örneğin, hurma, Ramazan’ın simgesel ürünlerinden biridir ve özellikle bu dönemde ithalatı artar. Türkiye’de üretilen lokum, güllaç gibi geleneksel tatlılar da Ramazan’da hem yerel hem de uluslararası pazarlarda büyük ilgi görür.

Bu talep artışı, tedarik zincirlerinin daha hassas bir şekilde planlanmasını gerektirir. Özellikle taze ürünlerin tedarikinde zamanlama kritik öneme sahiptir. Tedarikçiler, üreticiler ve perakendeciler, Ramazan öncesi stoklarını artırarak ve lojistik süreçlerini hızlandırarak tüketici talebini karşılamaya çalışır. Örneğin, Türkiye’de büyük market zincirleri, Ramazan öncesi tedarikçileriyle yakın iş birliği yaparak, özellikle iftar ve sahur ürünlerinin raflarda eksik olmamasını sağlar.

Dijital Satın Alma Kanallarının Rolü: Online Alışveriş ve Hızlı Teslimat

Son yıllarda, özellikle pandemi sonrası dönemde, dijital satın alma kanallarının kullanımı hızla artmış durumda. Ramazan ayı da bu eğilimi daha da belirgin hale getiriyor. Türkiye’de ve dünya genelinde tüketiciler, iftar ve sahur hazırlıklarını kolaylaştırmak için online market alışverişlerine yöneliyor. Büyük perakendeciler ve yerel esnaf, bu talebi karşılamak için online sipariş ve hızlı teslimat seçeneklerini genişletiyor.

Örneğin, Türkiye’de Migros, CarrefourSA ve Getir gibi şirketler, Ramazan ayına özel kampanyalar ve hızlı teslimat seçenekleri sunarak tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılıyor. Benzer şekilde, Suudi Arabistan’da Noon ve Amazon.ae gibi platformlar, Ramazan’a özel indirimler ve hızlı teslimat seçenekleriyle tüketicilere ulaşıyor. Bu durum, tedarik zincirlerinin dijital dönüşüme uyum sağlamasını ve lojistik operasyonlarını optimize etmesini gerektiriyor.

Küresel Tedarik Zincirlerinde Ramazan Etkisi

Ramazan ayının etkileri sadece Türkiye ile sınırlı değil. Dünya genelinde 1.9 milyar Müslüman nüfusun yaşadığı düşünüldüğünde, bu ayın küresel tedarik zincirleri üzerinde de önemli bir etkisi var. Özellikle Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Güneydoğu Asya gibi bölgelerde, Ramazan ayı boyunca tüketim alışkanlıkları benzer şekilde değişiyor.

Örneğin, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde, Ramazan ayı boyunca gıda ve perakende sektörlerinde ciddi bir talep artışı yaşanıyor. Bu durum, küresel tedarik zincirlerinin bu bölgelere yönelik olarak daha fazla ürün sevkiyatı yapmasını gerektiriyor. Ayrıca, bu ülkelerdeki yerel tedarikçiler de stoklarını artırarak, tüketici talebini karşılamaya çalışıyor.

Ramazan ayı, aynı zamanda uluslararası ticaretin de hareketlendiği bir dönem. Özellikle geleneksel Ramazan ürünleri, bu dönemde ihracat ve ithalatın artmasına neden oluyor. Türkiye, bu ürünlerin ihracatında önemli bir rol oynuyor. Örneğin, Türk lokumu ve diğer geleneksel tatlılar, Ramazan ayında Ortadoğu ülkelerinde büyük talep görüyor. Ayrıca, diğer taraftan Türkiye’nin hurma ithalatı da bu dönemde artıyor, çünkü hurma, Ramazan sofralarının vazgeçilmezi ve orucun açılışında önemli bir gelenek ve sünnetin bir parçası olarak önemini hep koruyor.

Ramazan’da Satın Alma ve Tedarik Zinciri Yönetimi İçin Stratejik Öneriler

Ramazan ayının tedarik zincirleri ve satın alma süreçleri üzerindeki etkilerini yönetmek, hem yerel hem de küresel şirketler için büyük bir önem taşıyor. İşte bu dönemi daha verimli yönetmek için size bazı stratejik öneriler:

  1. Talebi Öngörün ve Stokları Planlayın: Ramazan ayı boyunca artan talebi öngörmek ve stoklarınızı buna göre planlamak, tedarik zincirlerinizin sorunsuz çalışmasını sağlar. Özellikle taze ürünler ve geleneksel Ramazan ürünleri için tedarikçilerinizle yakın iş birliği yapın. Bunların yetmeyeceği durumlarda ise yapay zeka tahminleme araçlarını kullanmak işletmelerin daha nokta atışı planlama yapmasına olanak verir.
  2. Dijital Dönüşümü Hızlandırın: Online satış kanallarınızı Ramazan ayına özel olarak optimize edin. Hızlı teslimat seçenekleri sunarak, tüketicilerin iftar ve sahur hazırlıklarını kolaylaştırın. Mobil uygulamalar ve sosyal medya kampanyalarıyla tüketicilere ulaşın. Ramazan ayına özel davranın ve böyle olun.
  3. Lojistik Operasyonlarınızı Esnetin: Teslimat süreçlerinizi hızlandırın ve lojistik operasyonlarınızı Ramazan ayının yoğunluğuna göre ayarlayın. Özellikle iftar saatlerine yakın teslimatlar için ekstra kaynak ayırın. Bu aynı zamanda tüketici tercihlerinde işletmenize pozitif katkı sağlayacaktır.
  4. Kültürel Hassasiyetlere Önem Verin: Ramazan ayına özel ürünler ve kampanyalar geliştirerek, tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayın. Örneğin, geleneksel iftar menüleri veya Ramazan paketleri sunabilirsiniz. İki madde önce söylediğim gibi Ramazan ayına özenli hazırlanın ve bu aya özel ürün ve teklifleriniz olsun.
  5. Küresel Tedarik Zincirlerini Gözden Geçirin: Uluslararası tedarik zincirlerinizi Ramazan ayına göre yeniden değerlendirin. Özellikle Müslüman nüfusun yoğun olduğu bölgelere yönelik ihracat ve ithalat stratejilerinizi gözden geçirin. Bu işletmenizin yurt dışı açılım stratejisinin bir parçası olmalıdır.

Ezcümle, Ramazan ayı, tüketim alışkanlıklarından tedarik zincirlerine kadar birçok alanda önemli değişikliklere neden oluyor. Türkiye gibi Müslüman nüfusun yoğun olduğu ülkelerde, bu etkiler daha belirgin olurken, küresel tedarik zincirleri de bu dönemde ciddi bir hareketlilik yaşıyor. Şirketler, Ramazan ayının getirdiği fırsatları değerlendirmek ve zorlukların üstesinden gelmek için doğru stratejiler geliştirmeli. Bu sayede, hem tüketici memnuniyetini artırabilir hem de tedarik zincirlerinin verimliliğini koruyabilirler.

Ramazan'ın Tedarik Zinciri Ve Satın Alma Süreçlerine Etkisi Türkiye Ve Küresel Pazar Analizi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemRamazan ayı, sadece manevi bir dönem değil, aynı zamanda iş dünyası için de büyük bir fırsatlar ve zorluklar dönemidir. Bu dönemi doğru yönetmek, hem yerel hem de küresel şirketler için büyük bir rekabet avantajı sağlayabilir. Herkese tekrar hayırlı Ramazanlar.

 

Olgar ATASEVEN

Girişimci, İş İnsanı, Yazar, Konuşmacı

olgar.ataseven@profesia.com.tr

İş Hayatında Hayat Boyu Öğrenmenin Önemi: Yaş Engel Değildir

İş Hayatında Hayat Boyu öğrenmenin önemi Yaş Engel Değildir Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İş Hayatında Hayat Boyu Öğrenmenin Önemi: Yaş Engel Değildir

Gülderen SOMAR BA. BSC. MBA.

İş Hayatında Hayat Boyu öğrenmenin önemi Yaş Engel Değildir Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSürekli Bilgi Yenilemesi Modern İşyerinde Yaşı Nasıl Ortadan Kaldırır?

Hızlı tempolu iş dünyasında, sürekli öğrenmenin önemi göz ardı edilemez. Endüstrilerin manzarası, teknolojik gelişmelerden, pazar trendlerinden ve değişen tüketici davranışlarından etkilenerek sürekli olarak gelişmektedir. Böylesine dinamik bir ortamda yaş, mesleki başarının önünde bir engel olarak algılanmamalıdır. Bunun yerine, nesiller arasındaki uçurumu kapatabilecek ve daha kapsayıcı, yenilikçi ve üretken bir işyerini teşvik edebilecek bilginin sürekli yenilenmesine odaklanılmalıdır.

Hayat Boyu Öğrenme ve Faydaları

Yaşam boyu öğrenme, kişinin yaşamı boyunca sürekli olarak yeni beceriler ve bilgiler edinme pratiğidir. Bu yaklaşımın, özellikle iş bağlamında çok sayıda faydası vardır:

1. Uyarlanabilirlik

Değişime uyum sağlama yeteneği, herhangi bir iş ortamında çok önemlidir. Yaşam boyu öğrenmeye katılan çalışanlar, sektörlerindeki yeni zorluklar ve değişikliklerle başa çıkmak için daha donanımlıdır ve bu da onları kuruluşları için paha biçilmez varlıklar haline getirir.

2. İnovasyon

Sürekli öğrenme, yaratıcılığı ve yeniliği teşvik eder. Bireyler, en son gelişmeleri ve trendleri takip ederek yeni fikirlere ve bakış açılarına katkıda bulunabilir ve işlerini ileriye taşıyabilir.

3. Yetkinlik

Kişinin beceri setini düzenli olarak güncellemesi, çalışanların kendi alanlarında yetkin ve rekabetçi kalmasını sağlar. Bu sadece kariyer beklentilerini artırmakla kalmaz, aynı zamanda işletmenin genel başarısına da katkıda bulunur.

4. Güven

Bilginin yenilenmesi güven oluşturur. Yetenekli ve bilgili hisseden çalışanların inisiyatif alma, liderlik rolleri üstlenme ve ekiplerine olumlu katkıda bulunma olasılıkları daha yüksektir.

Yaşa Bağlı Önyargının Üstesinden Gelmek

Yaşam boyu öğrenmenin açık faydalarına rağmen, işyerinde yaşa bağlı önyargılar hala mevcuttur. Bu önyargılar, yaşlı bir çalışanın yeni teknolojileri öğrenme becerisi hakkındaki varsayımlardan, uyum sağlama yetenekleri hakkındaki önyargılı fikirlere kadar çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Bununla birlikte, bu önyargılar temelsizdir ve sürekli öğrenme kültürü ile hafifletilebilir.

1. Zorlu Stereotipler

Yaşa bağlı klişeler genellikle yaşlı çalışanları değişime dirençli veya yeni becerilerde ustalaşamayan olarak resmeder. Yaşlı profesyoneller, yaşam boyu öğrenmeye bağlılık göstererek bu klişelere meydan okuyabilir ve modern işyerinde değerlerini kanıtlayabilirler.

2. Mentorluk ve Bilgi Paylaşımı

Yaşlı çalışanlar genellikle genç meslektaşları için paha biçilmez olabilecek zengin bir deneyim ve bilgiye sahiptir. Mentorluk ve bilgi paylaşımı kültürünü teşvik etmek, hem yaşlı hem de genç çalışanların birbirlerinin güçlü yönlerinden yararlandığı simbiyotik bir ilişki yaratabilir.

3. Kapsayıcı Eğitim Programları

İşletmeler, her yaştan çalışana hitap eden kapsayıcı eğitim programlarına yatırım yapmalıdır. Şirketler, sürekli öğrenme ve gelişim için fırsatlar sağlayarak, yaşları ne olursa olsun tüm çalışanların başarılı olmak için ihtiyaç duydukları araçlara sahip olmalarını sağlayabilir.

Hayat Boyu Öğrenme Stratejileri

Yaşam boyu öğrenme kültürünü teşvik etmek için hem bireyler hem de kuruluşlar proaktif adımlar atmalıdır. Sürekli bilgi yenilemesini teşvik etmek için bazı stratejiler şunlardır:

1. Teknolojiyi Kucaklayın

Teknoloji, çevrimiçi kurslar ve web seminerlerinden sanal konferanslara ve e-kitaplara kadar öğrenme için çok sayıda kaynak sunar. Çalışanlar bu araçlardan yararlanarak bilgiye her zaman, her yerden ve kendi hızlarında erişebilirler.

2. Merakı Teşvik Edin

Merak, yaşam boyu öğrenmenin arkasındaki itici güçtür. İşverenler, çalışanları soru sormaya, yeni fikirler keşfetmeye ve yeni bilgiler aramaya teşvik eden bir ortam yaratmalıdır.

3. Öğrenme Fırsatları Sağlayın

İşletmeler, atölye çalışmaları, seminerler ve eğitim programları dahil olmak üzere çeşitli öğrenme fırsatları sunmalıdır. Bu fırsatlar, çalışanların farklı ihtiyaçlarını ve ilgi alanlarını karşılayacak şekilde tasarlanmalıdır.

4. Büyüme Zihniyetini Teşvik Edin

Büyüme zihniyeti, yeteneklerin ve zekanın özveri ve sıkı çalışma yoluyla geliştirilebileceğine dair inançtır. İşverenler, bu zihniyeti teşvik ederek, çalışanları zorlukları benimsemeye ve başarısızlıkları büyüme fırsatları olarak görmeye motive edebilir.

5. Öğrenmeyi Tanıyın ve Ödüllendirin

Sürekli öğrenmeye katılan çalışanları tanımak ve ödüllendirmek, bilgi yenilemenin önemini pekiştirebilir. Bu, promosyonlar, bonuslar veya sadece çabalarını kabul etme yoluyla olabilir.

Sonuç

İş Hayatında Hayat Boyu öğrenmenin önemi Yaş Engel Değildir Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSonuç olarak, iş dünyasında yaş bir engel olarak görülmemelidir. Bireyler yaşam boyu öğrenmeyi taahhüt ettiklerinde ve bilgilerini sürekli olarak yenilediklerinde, yaşları ne olursa olsun ilgili, rekabetçi ve değerli kalabilirler. Bu sürekli öğrenme kültürünü destekleyen ve teşvik eden işletmeler, daha uyumlu, yenilikçi ve yetkin bir iş gücünden faydalanacaktır. Yaşam boyu öğrenmeyi benimseyerek, yaşın gerçekten başarının önünde bir engel olmadığı daha kapsayıcı ve dinamik bir iş ortamı yaratabiliriz.

Gülderen SOMAR BA. BSC. MBA.

Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları ile Uyumlu İlk Entegre Faaliyet Raporu TSKB’den

Iso 20400 Sürdürülebilir Tedarik Eğitimi Haber Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları Ile Uyumlu İlk Entegre Faaliyet Raporu Tskb’den

Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları ile Uyumlu İlk Entegre Faaliyet Raporu TSKB’den

Iso 20400 Sürdürülebilir Tedarik Eğitimi Haber Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları Ile Uyumlu İlk Entegre Faaliyet Raporu Tskb’denTSKB, bir ilke imza atarak Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) ile uyumlu ilk rapor olma özelliği taşıyan 2024 Entegre Faaliyet Raporu’nu “Geleceği Dönüştüren 75 Yıl: Kalkınmanın Dünü, Bugünü, Yarını” başlığıyla yayımladı. 

Türk bankacılık sektöründe pek çok öncü uygulamayı hayata geçiren TSKB (Türkiye Sınai Kalkınma Bankası), 2024 Entegre Faaliyet Raporu’nu “Geleceği Dönüştüren 75 Yıl: Kalkınmanın Dünü, Bugünü, Yarını” başlığıyla yayımladı. Kamu Gözetimi Kurumu (KGK) tarafından yayımlanan Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) ile uyumlu ilk rapor olma özelliğini taşıyan bu çalışmayla, Bankanın sürdürülebilirlikle ilgili yönetişimi ve stratejisi, sermaye öğeleri bazında derinleştirildi.  İklim risk ve fırsatları; yönetişim, strateji, risk yönetimi ile metrik ve hedefler başlıkları altında paydaşlarına sunuldu. Raporda 2024 yılı gelişmeleri ve sonuçları aktarılırken aynı zamanda gelecek perspektifi ile önemli risklere karşı TSKB’nin dirençliliği özelinde yürütülen analiz sonuçları paylaşıldı.

Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu’nun (ISSB) bu yıl yayınladığı küresel standartlara ilişkin ilk uygulayıcılarından biri olan Türkiye’de ilk rapora imza atan TSKB, bu yılki raporunda tüm çalışmalarını somut verilerle paylaşarak, 2018 yılından beri yayımladığı Entegre Faaliyet Raporu kapsamını, geçen yıl ikincisini yayımladığı İklim Raporu içeriğini entegre ederek genişletti. İlk defa bu yıl bağlı ortaklıklarını da konsolide ettiği Kapsam 1 ve Kapsam 2 sera gazı emisyon verilerini açıklayan TSKB, 2050 net sıfır taahhüdü kapsamında geçiş planını detaylarıyla paydaşlarına sundu.

TSKB Genel Müdürü Murat Bilgiç: “Sürdürülebilirlik performansımızı ve hedeflerimizi paydaşlarımızla şeffaflık prensibi doğrultusunda paylaşmayı önemli bir sorumluluk olarak görüyoruz”

Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) ile uyumlu ilk rapora imza atmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirten TSKB Genel Müdürü Murat Bilgiç: “75 yıllık köklü geçmişimizden aldığımız güçle, Türkiye’nin sürdürülebilir ve çok boyutlu kalkınmasına katkı sağlamaya devam ediyoruz. İşimizin odağındaki sürdürülebilirlik stratejimizi ve hedeflerimizi paydaşlarımızla hesap verebilirlik prensibi doğrultusunda paylaşmayı önemli bir sorumluluk olarak görüyoruz.  Bunu sağlarken çifte önemlilik prensibi ile paydaş analiz çalışmamızı da yürütüyoruz. TSRS Uyumlu 2024 Entegre Faaliyet Raporumuz raporlama yolculuğumuzun önemli kilometre taşlarından biri oldu. Kurumlar arası iş birliğinin ve doğru veri kullanımının daha da stratejik hale geldiği günümüzde, etkin raporlama süreçleri sürdürülebilir bir büyümeyi desteklemek üzere vazgeçilmez bir unsur haline geliyor” dedi.

 

Tskb Sürdürülebilirlik Raporu KapakRapora ulaşmak için linke tıklayabilirsiniz: https://www.tskb.com.tr/uploads/file/tskb-2024-efr-tsrs-uyumlu.pdf

 

 

 

SÜRDÜRÜLEBİLİR TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ
VE YEŞİL SATINALMA MAKALELERİ

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK EĞİTİM TESTLERİ

SÜRDÜRÜLEBİLİR TEDARİKÇİ GELİŞTİRME PROGRAMI
PROJE DANIŞMANLIĞI

DANIŞMANLIK ALANLARI:

  • Sürdürülebilir Tedarik / Kaynak Stratejisi
  • Tedarikçi ve Operasyonel Riskler
  • Sürdürülebilir Tedarikçi Kimliği
  • Tedarikçi ESG Programı
  • Mevzuata Uyum ve Emisyon Hesaplamaları
  • ISO 20400 Sürdürülebilir Tedarik Standardı
  • İhale Kriterleri ve Sözleşmelerin Revizyonu
  • Tedarikçi Geliştirme – Rehberlik Programı
  • Tedarikçiler için Eğitimler
  • Tedarikçi Portalı; Takip ve İzleme
  • Tedarikçi Performans Değerlendirme
  • Tedarikçi Etik Kodlar
  • Tedarikçi Davranış Kuralları
  • Tedarikçi Gelişimi ve Raporlama

Proje Danışmanlık Süresi: 1 Yıl

Proje Koordinatörü: Prof. Dr. Murat ERDAL merdal@istanbul.edu.tr 

Kırmızı Çizgilerimiz ve İş Hayatımızdaki Etiklerimiz

Kırmızı çizgilerimiz Ve İş Hayatımızdaki Etiklerimiz Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Kırmızı Çizgilerimiz ve İş Hayatımızdaki Etiklerimiz

Kırmızı çizgilerimiz Ve İş Hayatımızdaki Etiklerimiz Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemHayatın içinde kendimiz geliştirebildiğimiz kadar geliştirmeye, öğrenme açlığımızı bastırmaya ve sosyalleşmeye çabalıyoruz. İş yerinde çalışma arkadaşlarımız, yöneticilerimiz ve astlarımız ile ailemizden daha fazla zaman geçiriyoruz.  Fakat ailemizden, okuduğumuz okullardan aldığım eğitimler ile kendi birey kişiliğimizi oluşturuyoruz.

İş yaşamı, profesyonel beceriler ve işyeri politikaları ile şekillenirken, bireylerin kişisel sınırlarını koruması ve etik değerlerine sadık kalması da son derece önemlidir. Bu bağlamda, “kırmızı çizgiler” terimi, kişilerin kabul edebileceği veya edemeyeceği davranışları belirleyen sınırları ifade eder. İşyerinde bu çizgilerin çizilmesi hem bireylerin psikolojik sağlığını hem de iş ortamının verimliliğini etkileyebilir. Kırmızı çizgilerin korunması, işyerindeki etik ve profesyonellik anlayışının sürdürülebilirliğini sağlar.

Kırmızı çizgiler, insanların kabul edebileceği ve edemeyeceği davranışlar ile durumlar arasındaki sınırları belirler. Bu çizgiler, kişisel değerler ve profesyonel etik ilkelerle bağlantılıdır. İş yaşamında, bireylerin profesyonellik ve kişisel değerler arasında denge kurmaları beklenir. Birçok çalışanda, bu çizgiler genellikle işyeri politikasına, iş ahlakına ve şirket kültürüne dayanır. Örneğin, çalışanlar arasında saygı, eşitlik ve adalet gibi değerler, kırmızı çizgiler olarak kabul edilebilir.

Kırmızı çizgilerin aşılması, işyerinde büyük sorunlara yol açabilir. Bu, güven kaybına, moral bozukluğuna ve hatta çalışanların tükenmişlik yaşamasına neden olabilir. Liderlik, bu sınırları belirlemede ve korumada kritik bir rol oynar. Bir liderin, çalışanların kişisel sınırlarına saygı göstermemesi veya bu sınırları aşması hem çalışanların motivasyonunu hem de şirketin genel verimliliğini olumsuz etkileyebilir. Örneğin, aşırı iş yükü veya özel hayatın ihlali, çalışanların stres seviyelerini artırabilir ve işyerinde uzun vadeli bir verimsizliğe yol açabilir.

Kırmızı çizgilerin iyi yönetilmesi, işyerindeki sağlıklı bir çalışma ortamı yaratmanın temel taşlarından biridir. Çalışanlar, kendilerini rahat hissedebilecekleri ve profesyonel sınırlar içinde kalacakları bir ortamda daha verimli çalışırlar. İşyerindeki etik kültür, bu sınırların korunmasında belirleyici bir faktördür. Açık ve net iletişim, çalışanların kırmızı çizgilerini anlamalarına ve saygı göstermelerine yardımcı olur. Ayrıca, işyerinde kırmızı çizgilerin ihlali durumunda net ve adil bir çözüm mekanizmasının bulunması, çalışanların işlerine duydukları güveni pekiştirir.

İş hayatındaki yöneticilerimizin normal karşıladığı birçok olay aslında kırmızı çizgilerimizin aşılmasını sağlayacak bir olay örgüsü olabilir. Herkes için normal gelem bir durum başkalarının etik çizgilerini sorgulamaya yöneltebilir. En iyisi birkaç örnek vaka üzerinden durum tespiti yapmamız.

Örnek Vakalar:

Durum 1: Bir çalışan, işyerinde üst düzey yöneticisinden sürekli olarak fazla mesai yapması ve hafta sonları da çalışması bekleniyor. Bu durum, çalışanın kişisel hayatını olumsuz etkiliyor ve aile zamanı için ayrılacak vakti kısıtlıyor. Çalışan, yöneticisine bu durumun kabul edilemez olduğunu belirttiğinde, yöneticisi bu uyarıyı dikkate almıyor ve işin kalitesinin arttığını söyleyerek taleplerini sürdürmeye devam ediyor.

Kırmızı Çizginin Aşılması: Çalışanın kişisel sınırlarının ihlali, stres seviyelerinin artmasına ve tükenmişlik sendromuna yol açabilir. Bu, çalışan motivasyonunu düşürür ve işyerinde verimsizliğe neden olabilir.

Çözüm: Bu durumda, işyerinde çalışma saatlerinin ve kişisel alanın korunmasına yönelik açık politikaların belirlenmesi gerekir. Liderler, çalışanların dengeli bir iş-yaşam ilişkisi kurmalarını desteklemeli ve fazla mesaiyi yalnızca gerçekten gerekli olduğunda istemelidir.

Durum 2: Bir çalışan, işyerinde bir meslektaşının cinsiyetine veya ırkına dayalı küçümseyici yorumlarına maruz kalıyor. Bu çalışan, işyerindeki güven ortamının zarar gördüğünü ve performansının düşmeye başladığını belirtiyor, ancak üst yönetim bu durumu görmezden geliyor veya yeterli önlem almadığı için çalışan kendini dışlanmış hissediyor.

Kırmızı Çizginin Aşılması: Ayrımcılık, bir çalışanın işyerinde kendisini değerli hissetmesini engeller. Bu tür durumlar, işyerindeki güveni sarsar ve bireylerin motivasyonunu düşürür. Çalışanlar arasında güvensizlik yaratır ve üretkenliği olumsuz etkiler.

Çözüm: İşyerlerinde çeşitlilik ve eşitlik politikalarının güçlü bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Ayrımcılığa karşı sıfır tolerans politikaları, çalışanların güvenli bir ortamda çalışmasını sağlar. Eğitimler ve duyarlılık arttırıcı uygulamalar da önemli bir çözüm olabilir.

Durum 3: Bir çalışan, yöneticisinin sürekli olarak işini denetlemesi ve her adımını onaylamaya çalışması nedeniyle kendini güvensiz hissetmeye başlar. Yöneticinin mikro yönetimi, çalışanın bağımsızlık duygusunu zedeler ve işine olan bağlılığını kaybetmesine yol açar. Bu, çalışanı bunaltır ve motivasyon kaybına yol açar.

Kırmızı Çizginin Aşılması: Mikro yönetim, çalışanların işlerini yaparken kendilerine güven duymalarını engeller ve onlara yeterli özerklik tanımadığı için işyerinde olumsuz duygulara neden olur. Bu tür bir müdahale, çalışanların kendi yaratıcılıklarını sergilemelerini engeller ve potansiyellerini sınırlayabilir.

Çözüm: Çalışanlara yeterli özerklik ve güven sağlanmalı, ancak yine de gerektiğinde rehberlik yapılmalıdır. Mikro yönetimden kaçınılması ve iş yapma süreçlerinin daha esnek bir şekilde yönetilmesi önemlidir.

Durum 4: Bir çalışan, işyerinde belirli bir kimlik veya inanç sistemine dayalı şaka ve hakaretlere maruz kalmaktadır. İş arkadaşları, bu durumu normalleştirerek, kişisel sınırları aşan yorumlar yapmaktadır. Çalışan, bu durumu yöneticisiyle paylaştığında, yöneticisi durumu ciddiye almaz ve sadece “şaka yapıyorlar” diyerek durumu geçiştirir.

Kırmızı Çizginin Aşılması: Kişisel inançlar ve kimliklere yapılan saygısızca müdahaleler, çalışanı duygusal olarak zedeleyebilir. Bu tür durumlar, işyerindeki dayanışmayı zayıflatır ve çalışanların kendilerini güvensiz hissetmelerine neden olur.

Çözüm: Çalışanların kimliklerine ve kişisel inançlarına saygı gösterilmesi gerektiği konusunda eğitimler düzenlenmeli ve bu tür davranışlara sıfır tolerans politikaları uygulanmalıdır. Çalışanların kendilerini güvende hissedecekleri bir ortam yaratılmalıdır

Kırmızı çizgilerimiz Ve İş Hayatımızdaki Etiklerimiz Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemKırmızı çizgiler, iş yaşamının önemli bir parçasıdır ve bireylerin kişisel değerleri ile profesyonel etik anlayışları arasındaki dengeyi korumak için gereklidir. Bu çizgilerin belirlenmesi ve korunması, hem çalışanların psikolojik sağlığı hem de işyerindeki verimlilik açısından büyük önem taşır. İşyerlerinde sağlıklı sınırların oluşturulması, liderlerin ve yöneticilerin etik sorumlulukları doğrultusunda, sürdürülebilir başarıyı sağlar.

 

Sabri ERGENECOŞAR

İşyerinde Mobbing Hangi Yöntemlerle İspatlanabilir?

İşyerinde Mobbing Hangi Yöntemlerle İspatlanabilir Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İşyerinde Mobbing Hangi Yöntemlerle İspatlanabilir?

Lütfi İNCİROĞLU

İşyerinde Mobbing Hangi Yöntemlerle İspatlanabilir Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemPsikolojik taciz (mobbing) özellikle işyerlerinde işçisini tazminatsız işten çıkarmayı planlayan bazı işverenlerce sıkça başvurulan bir yöntemdir. Örneğin işçiyi iş arkadaşları yanında küçük düşürücü sözlerle azarlamak, yal­nızlaştırmak, dışlamak, diğer işçilere verilen haklarda eşit davranmamak, iş vermemek ya da aşırı iş vermek gibi söz, hal ve davranışlar işçiyi yıldırarak işten kendisinin ayrılması için uygulanan politikalardan bazılarıdır. Ancak psikolojik tacize uğrayan kişinin sistematik olarak bu duruma maruz kalması gerekir. Başka bir anlatımla işvereninden bir kez azar işiten kişiden ziyade, sürekli tekrarlanan hakaretler, sistematik bir biçimde devam eden baskılar, işçiyi görmezlikten gelme, onu yok sayma gibi davranışların sürekli işçi üze­rinde yinelenmesi hali psikolojik tacizi oluşturur [1].

Yargıtay uygulamasına göre, mobbing’in diğer dava tür­lerine göre ispatı nispeten daha zor bir konu olması nedeniyle kesin ve mutlak bir ispat aranmaz. Hukuk yargılamasında ve özellikle de mobbinge dayanan iddialarda yüzde yüzlük bir ispatın aranmayacağı, şüpheden uzak delil ara­manın ceza yargılamasına ait olduğu, özel hukuk ve iş hukuku yargılama­sında vicdani kanaatin oluşmasına yetecek kadar bir ispatın yeterli olduğu ve mobbing’in varlığı için kişilik haklarının ağır şekilde ihlaline gerek olmadığı, kişilik haklarına yönelik haksızlığın yeterli olduğu kabul edilmektedir. Başka bir Yargıtay kararında ise, “Mobbing’in varlığı için kişilik haklarının ağır şe­kilde ihlaline gerek olmadığı, kişilik haklarına yönelik haksızlığın yeterli ol­duğu, ayrıca mobbing iddialarında şüpheden uzak kesin deliller aranmaya­cağı; davacı işçinin, kendisine işyerinde mobbing uygulandığına dair kuşku uyandıracak olguların ileri sürmesinin yeterli olduğu, işyerinde mobbing ger­çekleşmediğini ispat külfetinin davalıya düştüğü; tanık beyanları, sağlık ra­porları, bilirkişi raporu, kamera kayıtları ve diğer tüm deliller değerlendiril­diğinde mobbing iddiasının yeterli delillerle ispat edildiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir[2].

Yargıtay başka bir kararında mobbingin ispatı ile ilgili olarak, “Görü­leceği üzere işçi bir taraftan diğer işçiye, diğer taraftan işverene karşı korun­maktadır. İşçinin anlattığı mobbing teşkil eden olayların tutarlık teşkil etmesi, kuvvetli bir emarenin bulunması gerekmektedir. Kişilik hakları ve sağlığın ağır saldırıya uğraması mobbingin varlığının tartışmasız kabulünü doğurur. İspat kurallarının zorlanan sınırları usul hukukunda yeni arayışlara yol açmış­tır. Emare işte bu anlayışın bir sonucudur. Olayların tipik akışı, tecrübe ku­ralları göz önüne alındığında verilecek sonuçla ispat gerçekleşir. Başka bir anlatımla bu ilk görünüş ispatıdır. (Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hu­kuku B.6, İstanbul 1997 ;s. 622)”[3].

Yargıtay’ın başka bir kararına göre de “Her ne kadar psikolojik tacize uğradığını iddia eden mağdur, bu iddiasını ispatlamakla yükümlü ise de; psi­kolojik tacizin genellikle tacizi uygulayan ile tacize maruz kalan arasında ger­çekleşen bir olgu olması karşısında olayların tipik akışı, tecrübe kuralları göz önüne alınarak sonuca gidilmesinde yarar bulunmaktadır. Yaklaşık ispat ola­rak adlandırılan bu yaklaşım tarzı işin doğasına da uygundur. İş Hukukunda ispat kurallarının esnekleştirildiği bazı düzenlemeler de bulunmaktadır. Nite­kim 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5 inci maddesinin son fıkrasında belirtildiği üzere işçi, işverenin eşit işlem borcuna aykırı davrandığını güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren böyle bir ihlalin mevcut ol­madığını ispat etmekle yükümlüdür. Aynı şekilde 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 25 inci maddesinin yedinci fıkrasında fesih dışında işverenin sendikal ayrımcılık yaptığı iddiasını işçi ispat etmekle yü­kümlü olduğu, ancak işçinin sendikal ayrımcılık yapıldığını güçlü biçimde gösteren bir durumu ortaya koyması hâlinde işverenin davranışının nedenini ispat etmekle yükümlü olacağı açıkça düzenlenmiştir[4].

Sonuç olarak, mobbing’in diğer dava türlerine göre ispatı nispeten daha zor bir konu olması nedeniyle kesin ve mutlak bir ispat aranmamaktadır. Ancak, Mobbing’in işyerlerinde ispat edilebilmesi için; Mağdurun hangi dav­ranışlara maruz kaldığı, davranışların nerede (hangi ortamda) ve varsa kim­lerin yanında yaşandığı ne sürede ve ne sıklıkla ortaya çıktığı, sonucunda nasıl ve ne kadar zarar oluştuğunun tek tek değerlendirilmesi gerekir.

İşyerinde Mobbing Hangi Yöntemlerle İspatlanabilir Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemMob­bing davasında hastane raporu, kullanılan ilaçlar, reçetelerin delil unsuru var­dır. İşyerinde yapılan psikolojik baskı, sözlü sataşmalar, görev kapsamı dı­şındaki emirler, mobbing niteliği olan görüşmeler ses kaydına alınarak delil olarak kullanılabilir. Bu kapsamda yapılan bir saldırıya karşı başka türlü delil elde etme imkanı yoksa ses ve görüntü kaydı özel hayatın gizliliği ilkesine aykırılık oluşturmaz.

Lütfi İNCİROĞLU

Kaynakça:

[1] İNCİROĞLU, Lütfi, İşyerinde Psikolojik Taciz (Mobbing) Konusunda İşverenle­rin Sorumluluk ve Yükümlülükleri, Kamu-İş-(İş Hukuku ve İktisat Dergisi), Nisan 2013, C:13; KUTSAL SAVAŞ, Burcu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Hükümleri Doğrultusunda İşyerinde Psikolojik Taciz, İş Hukukunda Yeni Yaklaşımlar I, İstanbul 2017, s.260 vd; Y22HD.16.01.2019 T., E.2016/3654, K.2019/1020 Legalbank.

[2] Y22HD.27.12.2013 T., E.2013/693, K.2013/30811 Legalbank.

[3] Y9HD.17.02.2020 T., E.2016/12989, K.2020/2304 Legalbank.

[4] Y9HD.15.12.2021 T., E.2021/12218, K.2021/16601 Legalbank.

Alım Talebi: Çekirdek Kahve (Çiğ – Kavrulmamış)

Alım Talebi çekirdek Kahve (çiğ Kavrulmamış)

Alım Talebi: Çekirdek Kahve (Çiğ – Kavrulmamış)

Bir firmamız için, Güney Amerika orjinli, çiğ ve kavrulmamış çekirdek kahve alımı  yapılacaktır. Hedef alım 1 tondur. Tercihen 50 ya da 70 kilogramlık paketler (çuval) halinde olması istenmektedir. Teslim yeri İstanbul Avrupa Yakası’nda 2 farklı lokasyondur. Ödeme şekli nakit (peşin) dir. Rastgele örnekleme ile yapılacak olan kalite kontrolün ardından ödeme yapılacaktır.

İlgili olan üretici ya da satıcıların, talep edilen ürünün sahip olduğu belgeler, spekler vb. diğer detaylar için aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.

Alım Talebi çekirdek Kahve (çiğ Kavrulmamış)

Teklif Vermek İçin;

  1. SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
  2. Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
  3. Ödeme sonrasında FİRMA BAŞVURU FORMU’nu doldur.

https://satinalmadergisi.com/satici/

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (750 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup, bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

Tıbbi Cihazlarda Yetkili Servis Zorunluluğu: Güvenilir Hizmet mi, Rekabeti Engelleyici Unsur mu?

Tıbbi Cihazlarda Yetkili Servis Zorunluluğu Güvenilir Hizmet Mi, Rekabeti Engelleyici Unsur Mu Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Tıbbi Cihazlarda Yetkili Servis Zorunluluğu: Güvenilir Hizmet mi, Rekabeti Engelleyici Unsur mu?

Gökhan AKTAŞ

Tıbbi Cihazlarda Yetkili Servis Zorunluluğu Güvenilir Hizmet Mi, Rekabeti Engelleyici Unsur Mu Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemKamu alımlarında tıbbi cihazların bakım, onarım ve yedek parça temini büyük önem taşımaktadır. Özellikle ileri teknoloji içeren ve yüksek maliyetli cihazlarda, yetkili servis zorunluluğu yaygın bir uygulamadır.

Peki, bu zorunluluk gerçekten cihazların güvenli ve uzun ömürlü kullanımını mı sağlıyor, yoksa rekabeti kısıtlayan bir unsur olarak kamu maliyetlerini mi artırıyor?

Tıbbi Cihazlarda Yetkili Servis Zorunluluğunun Gerekçeleri

Güvenlik ve Performans: Tıbbi cihazlar, hastaların hayatını doğrudan etkileyen kritik ekipmanlardır. Yetkisiz müdahale cihazın performansını ve güvenliğini riske atabilir. Özellikle yüksek teknolojiye sahip cihazlarda, yetkin olmayan servisler tarafından yapılan onarımlar hastalar için tehdit oluşturabilir.

Garanti Sürekliliği: Üretici firmalar, yetkisiz müdahaleleri gerekçe göstererek garanti kapsamını iptal etmektedir. Orijinal yedek parça ve eğitimli personel tarafından yapılan bakım, garanti haklarının korunmasını sağlar.

Orijinal Yedek Parça Kullanımı: Tıbbi cihaz üreticileri, cihazın uzun ömürlü ve verimli çalışması için sadece orijinal yedek parçaların kullanılmasını önermektedir. Yetkili servisler dışındaki firmalar, yan sanayi veya eşdeğer parça kullanarak cihaz performansını düşürebilir.

Ancak bu gerekçeler, her durumda geçerli mi?

Yetkili servis zorunluluğu bazı kamuya ek maliyet ve rekabeti engelleyici bir unsur mu?

Yetkili Servis Zorunluluğunun Rekabeti Engelleyici Yönleri

Tekel Oluşumu ve Fiyat Artışı: Yetkili servislerin alternatifsiz olması, firmaların fiyatları yükseltmesine neden olabilir. Bakım-onarım hizmetlerinde rekabet olmaması, kamu kurumlarının yüksek fiyatlarla karşı karşıya kalmasına yol açar. Cihazın ilk alım maliyeti düşük olsa bile, yüksek servis ücretleri toplam maliyeti artırarak kamuya ek maliyet oluşturur.

Piyasa Bağımsız Teknik Servislerin Engellenmesi: Bağımsız teknik servisler, bazı cihazlarda yeterli donanıma sahip olmasına rağmen ihalelere giremiyor. Üretici dışındaki teknik servislerin hizmet vermesine izin verilmemesi, sektördeki küçük ve orta ölçekli işletmelerin rekabet şansını azaltarak sürdürülebilirliklerini doğrudan etkilemektedir.

Kamuya Ek Maliyet Getirmesi: Tek yetkili servislerin belirlediği bakım onarım fiyatları, bağımsız servislerin teklif edebileceği fiyatlardan çok daha yüksek olmaktadır. Garanti süresi sona erdiğinde bile yetkili servis zorunluluğu devam ettiğinde, kamu idareleri maliyet açısından zorlanabilir.

Alternatif Ürün ve Servis Seçeneklerinin Engellenmesi: Kamu ihale şartnamelerinde “sadece yetkili servis bakım yapabilir” ibaresi, piyasada bulunan diğer uygun servis seçeneklerini devre dışı bırakabilir. Cihazın ilk alımı sırasında, sadece belirli firmaların servis sağlayabileceği şartı getirilmesi, tedarikçi seçimini daraltıp tekelleşme oluşturarak rekabeti azaltabilir.

Rekabeti Korumak İçin Ne Yapılabilir?

Yetkili servis zorunluluğu her zaman kötü bir uygulama değildir, ancak kontrollü ve rekabeti gözeten bir şekilde uygulanmalıdır.

  1. Yetkili Servis Dışındaki Teknik Servislerin Değerlendirilmesi
  • TSE veya ISO sertifikalı bağımsız servislerin bakım onarım yapmasına izin verilmelidir.
  • Üretici firmanın yetkilendirdiği ama bağımsız olarak faaliyet gösteren firmalar sisteme dahil edilmelidir.
  1. Bakım ve Onarım İçin Alternatif Teklifler Alınmalı
  • Yetkili servislerin sunduğu bakım hizmetlerinin dışında, farklı teknik servislerden de fiyat teklifleri alınarak rekabet ortamı sağlanmalıdır.
  • İhale şartnameleri hazırlanırken alternatif teknik servis sağlayıcılarının dahil olmasına izin veren esnek düzenlemeler getirilmelidir.
  1. Orijinal ve Eşdeğer Yedek Parça Kullanımı İçin Açık Standartlar Belirlenmeli
  • Eğer orijinal parça kullanımına yönelik bir zorunluluk varsa, bunun teknik gerekçeleri açıklanmalıdır.
  • Bağımsız test kuruluşları tarafından onaylanan eşdeğer parçaların kullanılmasına izin verilmelidir.
  1. Uzun Vadeli Bakım-Onarım Stratejisi Geliştirilmeli
  • Kamu idareleri, cihaz alımını yaparken sadece ilk satın alma maliyetini değil, uzun vadeli bakım ve onarım maliyetlerini de değerlendirmelidir.
  • Tıbbi cihaz alımlarında, garanti süresi sonrası bakım anlaşmalarının rekabetçi bir şekilde yürütülmesi sağlanmalıdır.
  1. Tek Yetkiliye Dayalı İhalelerin Sayısı Azaltılmalı
  • Yalnızca üretici firmanın hizmet verebildiği durumlar, Kamu İhale Kurumu tarafından denetlenmeli ve gerekçelendirilmelidir.
  • İhale dokümanlarında rekabeti kısıtlayan maddelerden kaçınılmalıdır.

Sonuç olarak kamu yararını önceliklendiren bir denge kurulmalıdır. Yetkili servis zorunluluğu, cihazların güvenli ve uzun ömürlü çalışmasını sağlamak için önemli bir mekanizma olabilir. Ancak bu sistem kötüye kullanıldığında, kamu maliyetlerini artıran ve rekabeti engelleyen bir tekel haline dönüşebilir.

Rekabetin artırılması, bakım onarım süreçlerinde alternatiflerin değerlendirilmesi ve bağımsız servis sağlayıcılarının da bu süreçlere dahil edilmesi, hem kamunun maliyet etkinliğini artırabilir hem de piyasada daha sağlıklı bir rekabet ortamı yaratabilir. Kamu ihale süreçlerinde açık, şeffaf ve denetimli bir yaklaşım, her iki tarafın yani devletin ve firmaların çıkarlarını dengelemeli, hizmetin kalitesinden ödün verilmeden rekabetin artırılması sağlanmalıdır.

Kamu alımlarında tıbbi cihaz ve servis yönetimi, hem sağlık güvenliğini hem de maliyet etkinliğini göz önünde bulundurmalı, bu bağlamda atılacak her adımda tüm paydaşların görüşleri dikkate alınmalıdır.

Sizce de yetkili servis zorunluluğu, kamu alımlarında tıbbi cihaz bakım süreçlerinde gerçekten hizmet kalitesini artırıyor mu, yoksa rekabeti engelleyerek kamu maliyetlerini mi yükseltiyor?

Tıbbi Cihazlarda Yetkili Servis Zorunluluğu Güvenilir Hizmet Mi, Rekabeti Engelleyici Unsur Mu Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemGökhan AKTAŞ
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI

Bakırköy Dr.Sadi Konuk Eğitim Araştırma Hastanesi

İdari Ve Mali İşler Müdür Yardımcısı

gokhan.aktas@saglik.gov.tr

Yerli ve Yabancı Marka Tercihleri ve Tüketici Etnosentrizmi Boyutları

Yerli Ve Yabancı Marka Tercihleri Ve Tüketici Etnosentrizmi Boyutları Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Yerli ve Yabancı Marka Tercihleri ve Tüketici Etnosentrizmi Boyutları

Dr. Ulduz AZAD

Yerli Ve Yabancı Marka Tercihleri Ve Tüketici Etnosentrizmi Boyutları Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemAraştırmalar, belirli kategorilerde bazı ülkelerin kalite algısının yüksek olduğunu göstermektedir. Örneğin, İtalya moda, Almanya mühendislik, İsviçre finansal güvence ve Japonya elektronik kategorilerinde tüketiciler tarafından daha kaliteli olarak algılanmaktadırlar. Bu etki, zamanla oluşmuş önyargıların, taraflılığın, etnosentrizmin, kültürel ve demografik farklılıkların bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. (Gürhan ve Maheswaran, 2000; Uyar ve Dursun, 2015).

Geniş bir coğrafyada tanınan, ulaşılabilir, kabul gören, talebi olan ve çoğu zaman aynı marka ismi ile konumlandırılmış kimliği, hissiyatı ve görünüşü ile çoğu büyük pazarda merkezi pazarlama stratejileri ve programları ile koordine edilen markalar, global markalardır (Özsomer vd., 2008). Bir markanın uluslararası olması (birden çok uluslararası pazarda satılıyor olması) o markanın global marka olarak değerlendirilmesi için yeterli değildir.

Etnosentrizm Görsel

Sizce Ülkemizdeki Etnosetrizm Yaklaşımı Hangi Seviyededir?

Siamagka ve Balabanis (2015) genişletilmiş bir etnosentrizm ölçeği ortaya koyarken beş farklı boyuttan yararlanmaktadır:

  • Toplumsal yararlılık (Ethnocentric Prosocialty): Bireyler, topluma yararlı olma faaliyetlerini, iyi davranışlarının toplumdaki yansıması olarak görmekte ve üstlenmektedirler (Meier, 2006).
  • Bilinç (Ethnocentric Cognition): Bir ürünün menşeinin biliniyor olması, klişeleşmiş inançların istemeyerek ve otomatik olarak ortaya çıkmasına sebep olmaktadır (Hiton ve Hippel, 1996); Liu vd., 2005).
  • Özedönüş (Ethnocentric Reflexiveness): Shimp ve Sharma (1987), erken çocukluk yaşlarından başlayan etnosentrik yaklaşımın birey üzerinde uzun dönemli bir hafıza birikimine yol açtığını, Siamagka ve Balabanis (2015) ise bu önbilinç durumunu tüketici etnosentrizminin önemli bir öğesi olarak görmektedir.
  • Güvensizlik (Ethnocentric Insecurity): Genellikle tüketiciler yabancı ürünleri ülke ekonomisine ve istihdama karşı bir tehdit olarak görmektedirler (Hong ve Lee , 2003). Etnosentrik tüketiciler ait oldukları grupları bu tehditlerden korumak amacı ile yerli ürünlere yönelirler (Bizumic , 2009).
  • Alışkanlık (Ethnocentric Habituation): Modern toplumlarda farklı kültürel grupların etnik kalıplarının korunması ile ilgili motivasyonun derecesi etnosentrik alışkanlıkların göstergesidir (Siamagka ve Balabanis, 2015).

Etnosentrizm Görsel 2

Sizce Yukarıdaki Faktörlerden Hangisi Gıda Satın Alma Tercihlerinde Öne Çıkıyor Olabilir?

Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki tüketiciler için yabancı markaların oluşturduğu çağrışımlar satın alma kararında etkili olabilir ve marka gerçekte yabancı orijinli olmasa bile tüketicilerin onu yabancı olarak algılayabilir.

Yerli Ve Yabancı Marka Tercihleri Ve Tüketici Etnosentrizmi Boyutları Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemGeçen haftaki yazıda değinildiği gibi, ülkemizde tüketiciler yerli ürünleri değerlendirirken, gıda ürünlerine karşı diğer kategorilerden daha etnosentrik bir yaklaşım göstermektedir. Yazı dizisinin devamında ülkemizde gıda alanındaki etnosentrizm yaklaşımı incelenecektir, keyifli okumalar…

Dr. Ulduz AZAD

Düşük Döviz Kuru ve İhracatçılarımız

Düşük Döviz Kuru Ve İhracatçılarımız Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Düşük Döviz Kuru ve İhracatçılarımız

Düşük Döviz Kurları Piyasanın Gerçeğini Yansıtır mı?

Yansıtmaz elbette. Enflasyonun farklı yönde hızla yükselmesi, TRL faizlerinin yüksekliği karşısında, mehter takımı gibi iki ileri bir geri giden döviz kurları adeta yerinde sayıyor.

Döviz Kuru Güncel

Döviz kuru gün içinde yükselme eğilimine girse de tekrar baygınlık geçiriyor ve yerlere seriliyor adeta. Yukarıdaki grafikte de görüldüğü üzere kurlar yükselmiyor, yerinde sayıyor. Uluslararası finans pazarlarında dolar paritesi yükselse de, ülkemizde dolar yerinde sayıyor. Yerinden kalkmıyor, adeta uyuyor.

Money Never Sleep

Dövizin bu hali kuşkusuz ki piyasanın gerçeğini yansıtmadığı gibi, dolara dayalı veri elde etmek bizi yanıltacaktır.

Yakıt Göstergesi Arızalı ve Hatalı Otomobil

Yakıt GöstergeDövizin bu hali neye benzer biliyor musunuz? Yakıt göstergesi hatalı, doğrusu göstermeyen otomobile benzer. Arabanın deposunda ne kadar yakıt olduğunu hiç bilemediğin gibi, bu yakıtın seni uzun yolda nerede naçar bırakacağını da bilemezsin.

 

İhracatçının Döviz Kurları

İhracatçıların dövizle olan sancısını anlatayım derken yukarıda nelerden bahsettik değil mi?

Düşük döviz kurlarımızın sebep olduğu bir ithalatçı ve üretici ihracatçı arasında geçen bir pazarlık hikayesi;

Türkiye’de bir süt ürünleri imalatçısı… Üretim yaptığı peynirlerin bir kısmını yurt dışına satıyor. Daha doğrusunu söylemek gerekirse; s-a-t-ı-y-o-r-d-u.

Peynir GörselÜretim maliyetleri günden güne artınca yurt içine satış yaptığı peynirlerin fiyatı periyodik olarak artmaktadır. Peynirin fiyatı artmak zorunda zira üretim ve hammadde ile işletme maliyetleri sürekli artıyor. Haliyle yurt dışına satış yaptığı peynirlerin de fiyatını arttırmak zorunda kaldı. Üretim maliyetlerini Türk Lirası olarak yapan firma, yurt dışına fiyatlama yaparken Türk Lirası olarak maliyetini hesap ettiği 1 kg peynirin fiyatını 1 USD kuruna bölerek yurt dışına satacağı peynirin fiyatını belirliyordu. Tabii ülkemizde sürekli maliyetler artış gösterip de USD fiyatı artış göstermeyince, USD cinsinden hesapladığı peynir fiyatı oldukça yüksekte kaldı. Yani global pazardaki emsal peynir fiyatının üzerinde bir fiyat oluştu.

İhracatçının yapacağı pek fazla bir seçeneği mevcut olmadığından USD bazındaki peynir fiyatını yurt dışındaki muhtemel peynir alıcılarına teklif etti. Yurt dışındaki peynir alıcıları kuyruğa girip de aman bu peyniri bana say demedi doğal olarak. Pazarlık etti bazıları, bir kısım alıcı almaktan imtina etti. Ancak en ilginç cevabı Hollanda’daki peynir alıcısı verdi;

“Sizin verdiğiniz peynir fiyatı oldukça yüksek, talep etmeniz halinde biz size aynı peyniri USD.2.00 daha ucuz vermeye hazırız.”

Sonuç; Dolar kurunun sabit seviyeye yakın bir şekilde hareket etmesi, yurt dışına verilen ürün fiyatlamasında olumsuz rol oynadı.

İhracatçılar; üretim, fiyatlama, lojistik ve diğer maliyetleri ince eleyip sık dokuyarak yurt dışındaki ithalatçısına (alıcısına) fiyatlama yapmaya çalışır. İhracatçının bu fiyatlaması adeta kumpasla ölçülür gibi milimetriktir. İhracatçı tarafından verilen fiyatlar dünyadaki aynı sektördeki diğer rakiplerinin verdiği fiyatlarla rekabet edebilir ve aynı zamanda ihracatçının bu satıştan kâr ediyor olması esastır.

İthalatçı Yeni Bir Sipariş Verdi

Şu an mal cinsinin ne olduğuna bakmıyorum ve yurt dışına mal satışı ile ilgili gelişmelere bakıyorum:

İthalatçı bir sipariş vermek ister.  Ancak ihracatçı bu yeni siparişi aynı fiyatlardan gönderemeyeceğini söyleyen ihracatçı USD.4.000.- / ton fiyat önermiştir. İthalatçı bu yeni fiyatın dünya pazar fiyatlarının oldukça üzerinde olduğunu bahisle siparişini iptal etmiş ve  fiyat olan USD.3.650.- / ton olarak Yunanistan’dan ürün satın almıştır.

Yüksek maliyetle ürün üretmek ve düşük döviz kuruyla mal satmaya çalışmak…

Döviz Kurlarının Az Hareket Etmesinden Kim Kaybetti?

Belirsiz piyasada döviz fiyatının yataya yakın bir şekilde hareket etmesinden dolayı şu sonuçlar ortaya çıkacaktır;

  • İhracatçılar yurt dışına fiyat tutturamayacaklardır. Kurların düşmesi dolayısıyla Dolar bazında daha yüksek fiyat vermek zorunda kalacak olan ihracatçının fiyatlaması rekabetten uzak kalacaktır,
  • İhracat rakamları azalacaktır,
  • Ülke ekonomisi ihracat yapılamaması döviz girdisi olamaması dolayısıyla kaybedecektir,
  • Dövizin fiyatı piyasa dinamiklerine göre şekillenir. Döviz fiyatının düşmesi veya az hareket etmesi için o ülkede döviz rezervlerinin fazla vermesi, istikrarlı piyasa olması, üretim maliyetlerinin düşük olması, faizlerin yüksek olması, ülkenin sıcak paraya trafiğine maruz kalması gibi etkenler sayılabilir.

Yukarıda sayılan nedenler dövizin hareketsiz kalmasını sağlar ancak dövizin hareketsiz kalması ile birlikte ülkedeki oluşan enflasyon dolayısıyla yüksek faiz maliyeti, ucuz döviz fiyatı da  ithalatı patlatır, ihracat rakamları serbest düşüşe geçmese de stabil kalır. Kurların sabit kalması ve maliyetlerin yüksek olması dolayısıyla ihracatçı ihracat yapamaz. Döviz kurlarının yeterince yükselmemesinden  dolayı ihracatçılar yurt dışına mal satamayacakları gibi, daha önceden yaptıkları satışlardan dolayı da zarar edeceklerdir. İhracatçı zararına ihracat yapmayacağına göre, ihracat işlemi olmamasından dolayı iş üretemeyecek ve istihdam yaratamayıp, bilakis istihdam kaybı olacaktır.

Bırakın sadece ihracatçının kaybetmesini; çalışanlar, ülkemiz ekonomisi de kaybedecektir.

Düşük Döviz Kuru Ve İhracatçılarımız Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemReşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

 

Siemens, Altair’i Satın Aldı, ABD’ye 10 Milyar Doların Üzerinde Yatırım Yaptı

Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi Haber Siemens, Altair'i Satın Aldı, Abd’ye 10 Milyar Doların üzerinde Yatırım Yaptı

Siemens’ten ABD’ye 10 Milyar Doları Aşan Yatırım

Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi Haber Siemens, Altair'i Satın Aldı, Abd’ye 10 Milyar Doların üzerinde Yatırım YaptıSiemens, Amerika’da imalat sektöründe yeni iş imkanları, yazılım ve yapay zeka altyapısı için ABD’ye 10 milyar dolardan fazla ek yatırım yapıyor. Son yatırımlarla birlikte Siemens’in geride bıraktığımız 20 yılda ABD’ye yaptığı toplam yatırım tutarı 100 milyar doları aştı. Teksas ve Kaliforniya’da bulunan yeni ve genişletilmiş fabrikaların imalat sektöründe 900’ün üzerinde vasıflı işçiye iş imkânı yaratması bekleniyor.

Yapay zeka veri merkezleri gibi Amerika’daki kritik altyapıların çalışmaya devam etmesini sağlamak için elektrikli ekipman üretim kapasitesi iki katından fazla artırılacak. Planlanan Altair Engineering satın alımıyla endüstriyel yazılım ve yapay zeka alanlarında bugüne kadarki en büyük yatırım gerçekleştirilecek.

Siemens, Amerika’da endüstriyel teknoloji alanındaki büyümeyi desteklemek ve bu büyümeden faydalanmak için ABD’deki yatırımlarını artırıyor. Siemens AG Başkanı ve CEO’su Roland Busch; “Endüstriyel teknoloji sektörü Amerika’da üretimi artırmanın temelini oluşturuyor. Küçük ve orta ölçekli işletmelerden sanayi devlerine kadar geniş bir yelpazedeki müşteriler için bu gelecek vizyonunu gerçeğe dönüştürmeye Siemens’ten daha hazır bir şirket yok” dedi.

Operasyonlarını önemli ölçüde Amerika’daki yeteneklere ve Amerikan tedarik zincirlerine dayandıran şirket için ABD, halihazırda en büyük pazar konumunda yer alıyor. Şirketin ABD’deki üretim ayak izine yapılan son yatırımların ve Michigan merkezli bir yazılım şirketi olan Altair’in planlanan satın alımının toplam maliyeti 10 milyar doları aşıyor.

Siemens geçtiğimiz hafta Teksas’taki Fort Worth ve Kaliforniya’daki Pomona şehirlerinde elektrikli ürünler üreteceği, son teknolojiye sahip iki üretim tesisinin açılışını da yaptı. 285 milyon dolarlık bu yatırımın, imalat sektöründe 900’ün üzerinde vasıflı çalışan için iş imkânı yaratması bekleniyor. Üretilen ekipmanlar ticaret, endüstri ve inşaat sektörü gibi kritik sektörleri destekleyecek, ayrıca Amerika’nın endüstriyel yapay zeka devrimindeki liderliğini desteklemek için ülkenin dört bir yanındaki yapay zeka veri merkezlerine güç temin edecek. Siemens bu şekilde yapay zeka veri merkezleri gibi Amerika’daki kritik altyapıların çalışmaya devam etmesini sağlamak için elektrikli ekipman üretim kapasitesini iki katından fazla artıracak.

Amerika’da imalat sektörü rönesansını tasarlamaya yardımcı olacak daha akıllı yazılımlar Ekim 2024’te Siemens, Altair’i satın almak için bir anlaşma imzaladı. Siemens-Altair kombinasyonu, Siemens’in mevcut yazılımları da düşünüldüğünde dünyanın en eksiksiz yapay zeka destekli tasarım ve simülasyon portföyünü oluşturacak. Bu sayede Amerika’daki ve dünyanın dört bir yanındaki kullanıcılar, önce dijital dünyada deneyimleyecekleri simülasyonlar aracılığıyla daha karmaşık ve daha akıllı ürünleri daha hızlı tasarlayıp üretebilecekler.

Örneğin; yeni bir araba tasarımı için sanal çarpışma testi yapmak ya da bir cep telefonunun düşmeye nasıl tepki vereceğini önceden hesaplamak ve böylece tasarımı gerçek dünyada imal etmeden önce en uygun şekilde geliştirmek bu sayede mümkün olacak. Güçlü yapay zeka araçları da süreci başından sonuna kadar destekleyecek.

Roland Busch, Ceo Siemens Ag
Roland Busch, Ceo Siemens Ag

Roland Busch konuyla ilgili yaptığı açıklamada sözlerini şöyle sürdürdü; “Amerikan endüstrisinin yenilikçiliğine ve gücüne inanıyoruz. Bu nedenle Siemens son 20 yılda ülkeye 90 milyar doların üzerinde yatırım yaptı. Bu yılki yatırımlarla bu rakam 100 milyar doların üzerine çıkacak. Amerika’nın yapay zekâ kapasitesine daha fazla istihdam, daha fazla teknoloji ve büyük bir itici güç sağlayacağız”.

Siemens, ABD’de 45.000’den fazla kişiyi istihdam ediyor ve ülke çapında yaklaşık 12.000 tedarikçi ile ortaklık yapıyor.

  • – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –
İnteraktif Satış Eğitimi Yöneticiler Için Ileri Seviye Kurumsal Satış Eğitimi
Yöneticiler için ileri seviye Kurumsal Satış Eğitimi

SATIŞ EĞİTİMİ UYGULAMA ÇALIŞMALARI

SATIŞ MAKALELERİ