Kıbrıs’ta En Çok Yetişen Bitkiler ve Öne Çıkan İçecekler

Kıbrıs’ta En çok Yetişen Bitkiler Ve öne çıkan İçecekler Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Kıbrıs’ta En Çok Yetişen Bitkiler ve Öne Çıkan İçecekler

Ali Rıza DÖLKELEŞ

Mutfak Yöneticisi / Food EDITOR

Kıbrıs’ta En çok Yetişen Bitkiler Ve öne çıkan İçecekler Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemEn yaygın ağaç türleri çam, servi, meşe, ardıç ve sonradan Ada’da yetiştirilen okaliptüstür. Portakal, turunç, limon, mandalina, greyfurt gibi narenciye ürünleri yanında, çeşitli sebzeler ile meyveler, zeytin ve harnup ağaçları yetişiyor.

Yaygın orman tipi ağaç türleri çam, servi, meşe ve sonradan adada yetiştirilen okaliptüstür. Kıbrıs’ta Gramineae otu da dâhil 150’ye yakın değişik türde, doğal olarak yetişen tahmini 1900 çeşit çiçekli bitki bulunmaktadır. Dünyada bilinen orkide türlerinden 30 kadarı Kıbrıs’ta yetişmektedir.

Kıbrıs gerek adada yaşayan, gerekse kıtalar arasında göç eden hayvanları barındırması özelliğiyle zengin hayvan türüne sahip bir adadır. Kuzey Kıbrıs coğrafik konumundan dolayı Afrika ve Doğu Avrupa arasında kuşların konaklama ve yumurtlama merkezidir. Adadaki 350 türden 7’si endemiktir, yani salt bu adada bulunur. Ayrıca 26 farklı çeşit sürüngen ve amfibyum da yaşamaktadır.

Kıbrıs’ın eşsiz sahilleri ayrıca Akdeniz‘de nesli tükenmekte olan caretta caretta ve chelonia mydas kaplumbağaları için uygun yumurtlama merkezleridir.

Karpaz Millî Parkı‘nda 250 civarında yabani eşek bulunmaktadır.

Kıbrıs köylüsü beyaz şarabı bilmekle birlikte, kırmızı şarabı tercih etmekte ve onu üretmekteydi. Şarap kabaklarıyla alınan şaraplar şişelere aktarılıp içilirdi.

Kıbrıs köylülerine göre yeni çıkan şarap daha çocuk olduğu için içilmezdi, eskimesi gerekirdi. Şarap eskidikçe kalitesi artardı ve bu durum şarkılara bile konu olmuştur. Yıllanmış şarap gibi… Yıllanmış kırmızı şaraba Kumandarya denirdi.

Bazı köylerde 100 yıllık Kumandarya olduğu bilinmektedir

(Kaynak Yorgancıoğlu, 1980, s. 41).

Kıbrısın İçkisi Zivaniya!!!

Chef’in Notu: Zivaniya, Xynisteri ve Mavro üzümlerinden yapılan yerel sek şaraplar ile üzüm cibresi karışımının damıtılmasından üretilen bir Kıbrıs cibre brendisidir. Zivaniya adı Kıbrıs’ın Rumca lehçesinde cibre anlamına gelen zivana kelimesinden türemiştir.

Meyhaneler, Kıbrıs Türkü’nün yeme-içme ve eğlence kültürünün önemli bir yansımasıdır. Alkollü içeceklerin ve özellikle şarap ile boğma rakının (zivaniya) tüketildiği bu mekânlar Kıbrıs Türkleri tarafından dinlenme ve zaman geçirme yerleri olarak görülmüş, bu içeceklere özel mezeler ve müzikler de bütün bir eğlence kültürünü meydana getirmiştir. Dünya’da bundan daha ağır ve bundan daha güzel bir içki yoktur! Markaların fabrika üretimleri %45 Alkol oranına sahipken, geleneksel yöntemlerle köylerde üretilen versiyonu %70’lik bir alkole sahiptir!

Kıbrıslıların sadece muhabbet için değil, şifa niyetine de kullandıkları efsane içki! Kıbrıs adasında yetişen Üzüm ve diğer meyvelerden üretilen bu içkinin,  14yüzyıldan beri ada’da üretildiği biliniyor.

Kıbrıs’ta içki üretiminde (şarap, commandaria diye bilinen tatlı şarap ve zivaniya) kilisenin de önemli payı vardır. Şarap köyleri diye adlandırılan dağlık Trodos bölgesinde sahip olduğu bağlar nedeni ile kilise önemli miktarda içki üretmektedir.
Sadece Üzüm’den değil, çeşitli meyvelerden de üretilebiliyor Zivaniya… En meşhurlarından biri İncir Zivaniyasıdır…

Rengi kırmızı ve pembe tonlardadır… Deluxe ve Premium denilen sınıfa girer…
Zivaniya’ya da ki en eski üretim yöntemi; Kocaman çömlekler içine konulan üzüm posası, harlı bir odun ateşi üzerine konulur… Çömleklerin dibine yakın yerlerinde birer delik ve o deliğe bağlı bir marpuç vardır…

Çömleğin ağzı yine topraktan yapılma kapağı ile kapanır ve etrafı hamur ile sıvanır… Hamur kısa bir süre sonra sertleşir ve çömlek hiç basınç kaçırmaz… Uzunca bir süre kaynamaya bırakılırdı.. Bu işlem günlerce sürerdi ve ara ara ateş tazelenirdi… Bu esnada Zivaniya çömleğin altındaki marpuçtan damla damla gelmeye başlardı… Kıbrısmanşet…

Hiç bir katkı maddesi yok! Shot diye tabir edilen küçük bardaklarda içilen Zivaniya’yı, sanılanın aksine bir dikişte değil de yudum yudum içer Kıbrıslı… Öyle tüketilmek için üretilmiştir. Son derece saf içki…

‘’ Sevdiğim Sözler ‘’

Zamanın birinde, herkesi kandırdığını sanan bir uyanık yaşarmış. Günlerden bir gün, elindeki kuyuyu bir adama satmış.

“Ancak iki gün sonra, yeni sahibinin kapısını çalmış ve şöyle demiş:

“Efendim, kuyuyu size sattım ama içindeki suyu satmadım. Eğer suyu kullanmak istiyorsanız, ayrıca ödeme yapmanız gerekecek.”

“Yeni sahibi, hafif bir tebessümle cevap vermiş:

“Aslında ben de size uğrayacaktım. Kuyudan suyunuzu almanızı, yoksa yarından itibaren kuyu için kira ödemeniz gerektiğini söyleyecektim.”

“Bu sözleri duyan sözde uyanık, bir anda terlemiş, mahcup bir ifadeyle, “Şey… Ben zaten şaka yapıyordum,” demiş.

“Adam ise gülümseyerek eklemiş:

“Başkalarını tuzağa düşürmeye çalışan, sonunda kendi tuzağına yakalanır.”

“Ve o günden sonra herkes bilmiş ki:

  • Doğru duvar asla yıkılmaz.
  • Ava giderken avlanmak da vardır.
  • Kurnazlık geçicidir, dürüstlük ise sonsuzdur.

Doğruluk Her Zaman Kazanır!

“Allah sizi kalbi doğru, niyeti temiz insanlarla karşılaştırsın.’’

İyilikle kalın.

Kıbrıs’ta En çok Yetişen Bitkiler Ve öne çıkan İçecekler Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemAli Rıza DÖLKELEŞ

Mutfak Yöneticisi / Food EDITOR

Limak Cyprus Deluxe Hotel – Bafra/ KIBRIS

SWIFT Sisteminde Yeni Bir Dönem Başlıyor

Swift Sisteminde Yeni Bir Dönem Başlıyor Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

SWIFT Sisteminde Yeni Bir Dönem Başlıyor

Ömer Haluk TURANLI

Swift Sisteminde Yeni Bir Dönem Başlıyor Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSatınalma Dergisi’nin kıymetli okurları, yazıma geçmeden önce, 30 Ağustos Zafer Bayramımızı kutluyor, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi, saygı ve rahmetle anıyorum.

Uluslararası ödeme işlemlerinde bankaları ve finansal kurumları oldukça önemli bir değişiklik bekliyor. Bu bir mevzuat değişikliğinden ziyade ödemeler için kullanılan enstrümanda gerçekleşecek yapısal bir değişiklik olacak.

Gerek ithalat-ihracat işlemleri için olsun, gerek yurt dışında okuyan çocuğunuza harçlık gönderiyor olun, uluslararası para transferi söz konusu olduğunda karşınıza çıkacak kavram S.W.I.F.T’tir. Peki nedir bu SWIFT ve ne işe yarar, başka ödeme yöntemi yok mudur ya da diğer ödeme yöntemleri ile farkları nelerdir?

SWIFT sistemi adını, Türkçe’ye  “Dünya Bankalararası Finansal Telekomünikasyon Derneği” olarak çevirebileceğimiz bu kurumuncadının baş harflerinden oluşan “SWIFT” (Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunication) teriminden almaktadır. Bu isim aynı zamanda bankalar arası finansal işlemlerin bu sistemle ne kadar hızlı gerçekleştirilebileceğine de vurgu yapmaktadır.

Tanımı itibariyle bir para gönderme-alma uygulaması gibi gözükse de aslında böyle bir işlevi yoktur. Yanlış okumadınız, SWIFT sistemi para hareketi için kullanılmaz.  SWIFT bir ödeme sistemi değil, bir mesajlaşma ağıdır. Uluslararası bir para gönderme işlemi yaptığınızda, SWIFT aslında para transferi yapmaz. Bunun yerine, her biri para transferi için gerekli talimatları içeren ve çok yüksek güvenlik önlemleri ile dijital olarak şifrelenmiş olan bir dizi güvenli mesaj gönderir. Bu sistem dahilinde görev almakta olan muhabir bankalar da aldıkları bu mesajlar doğrultusunda hareket ederek transfer işlemlerini gerçekleştirirler.

Basit bir örnek vermek gerekirse Türkiye’den ABD’deki bir bankaya para gönderdiğinizi düşünün. SWIFT sisteminde bu işlemin yapılabilmesi için Türkiye’deki A bankasının, ABD’deki B bankasında bir hesabı olması gerekir (yani iki banka birbirinin hesap muhabiri olmalıdır). Siz Türkiye’de A bankasına ödeme talimatı verip hesabınıza transfer edilecek parayı yatırdığınızda asıl olan şey şudur: A bankası SWIFT sistemi üzerinden B bankasına bir mesaj gönderir. Bu mesaj ile A bankası, B bankasına, ABD’deki X kişisine sizin tarafınızdan belli bir tutar para gönderildiğini, bu paranın X kişisine, A bankasının B bankası nezdindeki hesabında mevcut olan tutardan ödenmesi talimatı iletmiş olur.

Bu şekilde anlatılınca karışık geliyor belki ama durum bu. Peki SWIFT sisteminin bir alternatifi yok mu, SWIFT olmadan uluslararası ödeme yapmak mümkün değil mi diye sorarsanız mümkün olmadığını söyleyebilirim. Gerçi blockchain ve kripto para teknolojileri bir alternatif olarak finans dünyasında yerlerini aldılar ama yine de sistemi SWIFT kadar domine edecek kadar palazlanmış değiller. Dolayısıyla bu tarz herkese ya da her türlü işleme hitap edemeyen ve kullanımı kısıtlı alanlarla sınırlanan az sayıdaki alternatifi hariç tutarsak SWIFT olmadan uluslararası ödeme yapmak mümkün değil demek çok da yanlış olmaz.

Belki bu aşamada bazılarınızın aklına “Moneygram, Western Union, TransferWise (Wise)” gibi sistemler gelebilir ama bu sistemler dahi arka planda SWIFT sistemi üzerinden çalışmakta olup hepsinin SWIFT kodu mevcuttur (örneğin Moneygram’ın SWIFT kodu MGRMUS44 XXX, benzer şekilde Western Union için SWIFT kodu WUFSUS55 XXX’tir). İkinci olarak akla SEPA (Single Euro Payments Area) sistemi gelebilir ama adından da belli olduğu gibi bu sistem sadece Avrupa sınırları içinde çalıştığından tam anlamıyla SWIFT’in muadili olabilecek bir işlevde değildir. “RIPLE ve Kripto Para” gibi yöntemler de yukarıda bahsetmiş olduğum blockchain teknolojisine dayanan sistemler olup SWIFT kadar kurumsal yapıda değiller.

Gerçek anlamda SWIFT’ten bağımsız olarak çalışabilen sistemler de var ama bunlar Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkarılmasından sonra, Rusya’nın ve Rusya ile ticareti olan ülkelerin bu önemli engeli aşabilmek için oluşturulan  sistemler olduğundan her ne kadar SWIFT’e alternatif gibi gözükseler de kullanımları belli ülkeler ile yapılan anlaşmalara dayandığından oldukça sınırlıdır. Örneğin SPFS (Sistem Peredachi Finansovykh Soobscheniy) veya Çin’in CIPS (Cross-Border Interbank Payment System) gibi sadece belli ülkeler veya ülke grupları arasında (örneğin Rusya ile Hindistan, Çin ya da BRICS ülkeleri arasında) çalışan sistemler mevcut ama yukarıda da belirttiğim gibi bunlar global ölçekte kullanılabilen sistemler değiller.

SWIFT’e dönecek olursak anlatırken kulağa oldukça karışık gelen bu yapı, gerçekte gönderici ve alıcı bankalar arasında konumlanan birden fazla muhabir de işin içine girince hem hantal hem de pahalı bir hal alabilmektedir.

Üstelik uluslararası ödemeler için neredeyse tekel durumunda olan SWIFT sistemi hala 70’ler teknolojisine dayanmaktadır. Bankaların birbirlerine gönderdikleri mesajlar, her ne kadar günümüzde internet üzerinden gönderilebildiği için dijital bir yapıya sahipmiş gibi gözükse de aslında mekanik bir yapı söz konusudur.

İşte yazının asıl konusu olan değişiklikle beklenen de tam olarak SWIFT’in nispeten hantal ve mekanik yapısını dijitalize etmek böylece günümüz dünya ticaretine ve dijital gerekliliklere uyumlu hale gelmesini sağlarken görece maliyetlerin de azalmasını sağlamak.

Bu değişik SWIFT sisteminin, finansal mesajlaşma standartlarını modernize eden bir protokol olan ISO 20022 standartlarına geçişi ile gerçekleşecek. 2022 yılının sonlarında Lloyds, HSBC ve Deutsche Bank’tan uzmanların sağladığı yorumlar kullanılarak ilk olarak Şubat 2023 yılında yayınlandı. Yayınlanmasının hemen ardından, Mart 2023’te SWIFT tarafından geçiş çalışmaları da başladı. Çalışmaları SWIFT’in “CBPR+ (Cross-Border Payments and Reporting Plus)” ismini verdiği ve geçiş çalışmalarının uyumlu bir şekilde tamamlanmasını sağlamak için tasarlanmış olan bir program dahilinde sürdürülmekte. Şu ana kadar süregelen belirli aksama ve gecikmeler eğer bundan sonra gerçekleşmez ve her şey planlandığı gibi giderse sürecin 2026 -2027 Kasım ayları arasında yapılacak çalışmalarla tamamlanması planlanıyor.

Yapılan çalışmalar teknik düzeyde oldukça çetrefilli olsa da temelde asıl yapılan SWIFT tarafından kullanılan MT (Message Type) formatlı mesajların MX (Message Type XML) formatına evrilmesini sağlamak. Bu şekilde anlatılınca kulağa oldukça basit bir işlem gibi gelse de çok uzun zamandır ve çok geniş bir kullanıcı ağı tarafından kullanımda olan böyle bir sistemin geçiş süreci oldukça zor ve zaman alıcı olabiliyor.

ISO 20022’nin benimsenmesi, modernizasyon ve gelişmiş finansal mesajlaşma yeteneklerine duyulan ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır, bu değişiklik;

  • Gelişmiş Veri Kalitesi: Daha zengin ve daha yapılandırılmış veriler, gelişmiş uyumluluk (örneğin, AML/CTF = “Anti-Money Laundering / Combating The Financing of Terrorism” ), daha iyi dolandırıcılık tespiti ve gelişmiş mutabakat imkânı,
  • Küresel İş Birliği: Tek bir küresel standart, finans kurumları arasında sorunsuz etkileşimleri kolaylaştırarak sürtüşmelerin azalması ve verimliliğin artması,
  • Otomasyon ve Verimlilik: ISO 20022’nin ayrıntılı veri formatı, doğrudan işlem (STP=Straight Through Processing) destekleyerek manuel müdahalenin en aza indirilmesi ve hataların azalması,

ihtiyaçlarından doğmuştur.

Bu doğrultuda SWIFT sistemini tamamen bir dönüşüme uğratacağı umulan CBPR+’tan beklentileri ise şöyle özetlemek mümkün;

  1. Geliştirilmiş Mesaj Standartları:
  • Eski MT mesaj formatlarının ISO 20022’ye uyumlu mesaj formatlarıyla değiştirilmesinin zenginleştirilmiş ve yapılandırılmış işlem verileri sağlaması,
  • Gönderici ve alıcı bilgileri için yapılandırılmış alanların zorunlu kullanımının veri netliğini ve uyumluluğunu artırması,
  1. Uyumluluk ve Risk Yönetimi:
  • Gelişmiş veri ayrıntı düzeyinin, AML/CTF uyumluluğunu iyileştirmesi, hatalı tespitlerin ya da gözden kaçan işlemlerin azalması ve genel risk yönetimi çalışma alanlarının güçlenmesi,
  1. Operasyonel Verimlilik:
  • İyileştirilen doğrudan işlem süreci sayesinde, manuel müdahalelerin en aza inmesi, ödeme işlemlerinin hızlanması ve operasyonel maliyetlerin azalması,
  1. Sınır Ötesi Standardizasyon:
  • Mesajlaşma standartlarının uyumlu hale gelmesi sayesinde daha sorunsuz ve daha güvenilir sınır ötesi işlemlerin gerçekleştirilmesi,
  1. MT formatındaki Mesajlarının Sonu:
  • Yukarıda da bahsedildiği üzere, 2026/2027 Kasım ayları arasında uygulamaya girecek son dönüşüm fazı ile sistem geçişinin tamamlanarak MT formatındaki mesajların kullanımına son verilmesi.

MT mesajlar ile MX mesajlar arasındaki farka da kısaca değinip yazımı sonlandırayım. Bu konunun bu kadar önemli olmasının sebebi ISO 15022 standartlarına göre yapılandırılmış olan MT mesajlarının mekanik yapıları itibariyle günümüzün veri yoğun ve dijitalize olmuş finansal ihtiyaçlarına yeteri kadar yanıt veremiyor olmasıdır. MX mesajlar ise “XML” tabanlı yapıları sayesinde internet ortamında kullanıma uygun, daha karmaşık ve detaylı verilerin aktarılmasına imkân tanıyan, esnek bir yapıya sahip dolayısıyla kolayca güncellenebilecek ya da daha farklı ihtiyaçlara uyum sağlayabilecek şekilde genişleyebilecek pratik ama gelişmiş bir çözüm sunmaktadır.

Swift Sisteminde Yeni Bir Dönem Başlıyor Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemEğer süreç beklendiği gibi tamamlanabilirse iki yıla kadar uluslararası ödeme sistemlerinde çok yenilikçi değişikliklerin olacağı anlaşılıyor.

Ömer Haluk TURANLI

Dijital Minimalizm: Teknoloji Yorgunluğu Çağında Verimlilik

Dijital Minimalizm Teknoloji Yorgunluğu çağında Verimlilik Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Dijital Minimalizm: Teknoloji Yorgunluğu Çağında Verimlilik

Olgar ATASEVEN

Girişimci, İş İnsanı, Yazar, Konuşmacı

Dijital Minimalizm Teknoloji Yorgunluğu çağında Verimlilik Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemHayatımız hiç olmadığı kadar dijitalleşti. Sabah gözümüzü açtığımızda elimizin ilk gittiği şey telefon. Bildirimler, mesajlar, e-postalar… Gün daha başlamadan beynimiz bilgi bombardımanına tutuluyor. İşin garip yanı, bu yoğunluğu yönetmek için de yine dijital araçlara başvuruyoruz. Bir noktada teknoloji bize yardımcı olmaktan çok yük olmaya başlıyor. İşte buna bugün artık net bir isim veriyoruz: “teknoloji yorgunluğu.”

McKinsey’in 2023 raporuna göre beyaz yaka çalışanların %60’ı günde 6 saatten fazla ekran başında kalıyor. Daha da çarpıcı olan, bu çalışanların %45’i gün sonunda “zihinsel olarak tükenmiş” hissediyor. Dünya Sağlık Örgütü ise ekran süresinin ve sürekli çoklu görevin anksiyeteyi %30 oranında artırdığını ortaya koyuyor. Yani teknoloji bize hız ve erişim sağlıyor ama beraberinde ciddi bir zihinsel bedel ödüyoruz.

Burada sorulması gereken asıl soru şu: Biz teknolojiyi mi kullanıyoruz, yoksa teknoloji mi bizi kullanıyor?

Dijital Yorgunluğun Anatomisi

Teknoloji yorgunluğu aslında çok boyutlu bir mesele. Hepimizin hissettiği o bitkinlik sadece yoğun çalışmaktan kaynaklanmıyor. Yoğun çalışmanın dışında 3 temel alan bizlerin daha fazla yorulmasına sebep oluyor. Peki bunlar neler?

  • Sürekli Bildirimler: Stanford Üniversitesi’nin bir çalışmasına göre, bir bildirim geldiğinde dikkatinizi yeniden toplamanız ortalama 23 dakika sürüyor. Günde onlarca bildirim aldığımızı düşünürsek, verimliliğin nasıl düştüğünü hayal edebilirsiniz.
  • Zoom Fatigue: Pandemi sonrası hayatımıza giren online toplantılar, iletişimi kolaylaştırdı ama aynı zamanda sürekli ekrana bakmanın getirdiği farklı bir tükenmişlik yarattı. Göz teması, beden dili ve ekran üzerinden enerji aktarımı… Hepsi farklı bir zihinsel yorgunluk yaratıyor.
  • Çoklu Görev Baskısı: “Aynı anda birden fazla iş yapabilirim” yanılgısı. Aslında beyin hiçbir zaman tam anlamıyla çoklu görev yapamaz. Bu sadece işler arasında çok hızlı geçiştir ve bu da enerji tüketimini artırır.

Burada çok kısa bir şekilde toparlama yaparsak; dijital yorgunluk, sadece teknolojiyi çok kullanmaktan değil; onu nasıl kullandığımızdan kaynaklanıyor.

Dijital Minimalizm Nedir?

İşte burada devreye “dijital minimalizm” giriyor. Kavramı ilk ortaya atanlardan biri Cal Newport. Cal Newport, Georgetown Üniversitesi’nde bilgisayar bilimi profesörü olan ve aynı zamanda üretkenlik, odaklanma ve dijital minimalizm üzerine yazdığı kitaplarla tanınan bir yazar. Özellikle Deep Work ve Digital Minimalism adlı eserleri ile, teknoloji çağında dikkat yönetimi ve verimli çalışma kültürü konularında küresel çapta büyük etki yarat bir bilim insanı. Newport’un söylediği şey basit: Teknolojiyi reddetmek değil, bilinçli seçimlerle yönetmek.

Dijital minimalizm, hayatımıza şunu sorarak bakmamızı öneriyor: “Bu uygulama, bu toplantı, bu dijital araç benim hayatıma gerçekten değer katıyor mu?”

Eğer cevabınız hayırsa, o teknolojiyi ya hayatınızdan çıkarmalı ya da minimum seviyeye indirmelisiniz. Daha az ama daha anlamlı dijital etkileşim… İşte formül bu.

Bireyler için bana uygulaması daha kolay gibi gözüküyor. Ama asıl konu bence şirketleri ilgilendiriyor. Çünkü birey kendi ile ilgili kararlar alsa da şirket kurallarına uymaması ihtimalinde yapacağı birşey kalmıyor. Bu sebepte dolayı şirketler için dijital minimalizm artık bir lüks değil, bir zorunluluk haline geldi. Çünkü teknoloji yorgunluğu sadece bireyi değil, kurumsal verimliliği de tehdit ediyor. Bakın aşağıdaki 3 konu bile hayatımızdaki yorgunluğun belirleyicileri arasında.

  • Toplantı Kültürü: Harvard Business Review araştırması, yöneticilerin haftalık zamanlarının %72’sini toplantılarda geçirdiğini söylüyor. Ancak bu toplantıların %50’si çalışanlar tarafından “gereksiz” görülüyor. Dijital minimalizm burada devreye girip, toplantı sürelerini kısaltmayı, bazılarını tamamen iptal etmeyi öneriyor.
  • E-posta Diyeti: Ortalama bir çalışan günde 120 e-posta alıyor. Bunların sadece %40’ı gerçekten işine yarıyor. Bazı şirketler artık “e-posta orucu” günleri uyguluyor. Çalışanlar sadece belli saatlerde e-postalarını kontrol ediyor.
  • Kurumsal Dijital Detoks: Dünyada bazı şirketler haftada bir gün “no meeting day” ilan ediyor. Türkiye’de de bunu yapan firmalar var. Çalışanlar o gün tamamen odaklanıyor, derin çalışmaya zaman ayırıyor.

Yani kurumlar da şunu fark etti: Her şeyi dijitalleştirmek verimliliği artırmıyor. Aksine, bazen yavaşlamak ve sadeleşmek gerekiyor. Peki, biz bireyler bu işin neresindeyiz? Dijital minimalizm aslında kişisel disiplin gerektiriyor. İşte uygulanabilir birkaç yöntem:

  • Bildirim Yönetimi: Gereksiz tüm bildirimleri kapatın. Sadece gerçekten önemli olanları açık bırakın.
  • Ekran Süresi Kontrolü: Akıllı telefonlar artık günlük ekran süresini ölçüyor. Bu süreyi takip etmek ve bilinçli sınırlamalar koymak önemli.
  • Sosyal Medya Diyeti: Sosyal medya faydalı ama aynı zamanda büyük bir zaman tuzağı. Araştırmalar, sosyal medyada günde 2 saatten fazla vakit geçirenlerin mutluluk seviyelerinin %20 daha düşük olduğunu gösteriyor.
  • Deep Work Blokları: Günde en az 2 saatlik “kesintisiz odak zamanı” yaratın. Telefonu uzaklaştırın, e-posta bildirimlerini kapatın ve sadece tek bir işe odaklanın.
  • Mindfulness ve Nefes: Teknoloji molaları verin. Gözlerinizi kapatın, nefesinize odaklanın. Basit ama etkili.

Unutmayın, dijital minimalizm bir yasak listesi değil. Bir seçim listesi. Dijital minimalizm, kurumlar için “maliyet azaltma”dan öte bir stratejik değer üretir. Sadece bireylerin zihinsel yükünü hafifletmekle kalmaz; organizasyonel performansın temel göstergelerinde somut iyileşmeler yaratır. Bunu birkaç boyutta ele alalım.

Çalışan Bağlılığı ve Aidiyet:
Dijital detoks ve yapılandırılmış odak zamanları uygulayan şirketlerde çalışan bağlılığı artar; Gallup gibi araştırmalar bunu gösteriyor. Bunun arkasında yatan psikoloji basit: Çalışanlar, dikkatlerinin çalınmadığı ve işlerine anlamlı zaman ayırabildikleri ortamda daha memnun ve üretken olurlar. Yönetim bunu ölçmek için eNPS, çalışan memnuniyeti anketleri ve “deep work” saatleri doluluk oranlarını izleyebilir. Uygulama sonucu bağlılıkta %15–25 bandında artış beklenebilir; rekabetçi yetenek pazarı için bu somut bir kazanımdır.

Tükenmişliğin (burnout) Azalması ve Sağlık Maliyetleri:
Teknoloji yorgunluğunu önlemek doğrudan insan kaynağı maliyetlerini etkiler. Daha az tükenmişlik, işe devamsızlık ve işten ayrılma demektir. Örneğin dijital minimalizm odaklı programlar uygulayan şirketlerde izin kullanımında ve kısa vadeli raporlamada düşüş gözlemlenmektedir. İstihdam maliyeti ve yer değiştirme (replacement) maliyetleri dikkate alındığında, çalışan başına yıllık tasarrufları kolayca hesaplayabilirsiniz — küçülen turnover, doğrudan P&L’e yansır.

Net Karar Alma & Hız:
Daha az toplantı, daha az eş zamanlı bildirim, daha az e-posta gürültüsü demek; karar mekanizmasının daha hızlı işlemesi demektir. Kurumlarda uygulanan “saniye-kazancı” analizleri gösteriyor ki; gereksiz toplantıların kesilmesiyle haftalık karar alma süresi ve uygulama gecikmesi ciddi oranda düşüyor. Bu, özellikle pazara giriş hızı (time-to-market) ve kriz müdahalesinde ölçülebilir rekabet avantajı sağlar.

Sürdürülebilirlik ve ESG Etkisi:
Dijital sadeleşme, enerji tüketimini ve bulut kaynaklarının gereksiz kullanımını azaltır; bu da karbon ayak izinde düşüş demektir. Artan ESG standartları ışığında, “dijital verimlilik” artık finansal performans kadar kurumsal itibar için de önem taşıyor. IT spend ve cloud compute optimizasyonu, sürdürülebilirlik raporlarına doğrudan olumlu katkı yapar.

Ölçülebilir Geri Dönüş (ROI):
Dijital minimalizm yatırımı, kısa vadede eğitim, politika uygulama ve araç konfigürasyonu maliyeti gerektirir. Ancak ilk 12–18 ay içinde; azalan personel devri, artan üretkenlik, daha hızlı karar süreleri ve düşen enerji faturalarıyla yatırım geri dönebilir. Uygulama ölçümleri için önerilen KPI seti: eNPS, ortalama toplantı saati/hafta, derin çalışma saatleri/doluluk, turnover %, enerji tüketimi (kWh/ay).

Gelecek Perspektifi: Dijital Minimalizmin Evrimi — Nereye Gidiyoruz?

Dijital minimalizm gelecek için bir “moda” değil; adaptasyon stratejisidir. Teknoloji yoğunluğu artarken, seçicilik yeteneği örgütlerin ayakta kalmasını sağlayacak. İşte tam da bu noktada aşağıdaki eğilimler öne çıkacak:

AI & otomasyon dönemi, seleksiyoncu yaklaşımı gerektirir:
Yapay zekâ araçları çoğalacak; ama her otomasyon yatırımının değeri farklıdır. Geleceğin çabası, “hangi süreci otomatikleştirirsem insan yaratıcı kapasitesini en çok açığa çıkarırım?” sorusuna cevap bulmak olacak. Minimalizm, bu seçimi yapma disiplini sağlar.

Teknoloji portföy yönetimi (Tech Rationalization):
Kurullar ve CIO/CPO’lar artık teknoloji harcamasını portföy yönetimi mantığıyla görecek: her uygulama için toplam sahip olma maliyeti, kullanıcı değeri ve enerji tüketimi hesaplanacak. Çeyreklik “app rationalization” (uygulama rasyonelleştirme) süreçleri standart hale gelecek.

Etik, sürdürülebilirlik ve veri ayak izi:
Dijital minimalizm, ESG gündemi ile kesişecek. Veri merkezlerinin enerji verimliliği, gereksiz veri saklamamanın çevresel etkisi ve kullanıcı verisinin sadece gerekli ölçüde toplanması, yönetim raporlarının parçası olacak.

Liderlik yetkinlikleri evriliyor:
Geleceğin lideri, “daha fazla teknoloji” değil; “daha doğru teknoloji” diyen kişi olacak. Karar verip aynı anda vazgeçebilen, teknoloji yatırımını durdurma cesareti olan liderler öne çıkacak. Bu, klasik cesaretin yeni bir versiyonudur: vazgeçme cesareti.

İnsan–makine işbirliğinin optimizasyonu:
İnsanların derin yaratıcılık gerektiren alanlara odaklanması, rutin işlerin makineler tarafından üstlenmesi; ancak bunun ölçümlenmesi ve sürekli denetlenmesi gerekiyor. Minimalizm burada referans çerçevesi: “Bunu otomatikleştiriyorum, çünkü insana daha değerli işler bırakıyorum.”

Sevgili dostlar, teknoloji bize büyük kolaylıklar sunuyor. Ama şunu unutmamamız lazım: Teknoloji bizim hayatımızı yönetmemeli, biz teknolojiyi yönetmeliyiz. Ben kendi deneyimlerimde gördüm; bazı dönemlerde ekranı kapatıp sadece nefese, sadece insana odaklanmak inanılmaz bir fark yaratıyor. İşte dijital minimalizm, bize bu hatırlatmayı yapıyor: “Daha az, aslında daha çoktur.”

Dijital Minimalizm Teknoloji Yorgunluğu çağında Verimlilik Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemBelki de bu çağda en büyük cesaret, her yeniliğe atlamak değil, hangisini seçmeyeceğimizi bilmek. Çünkü insanın tükenişi teknolojiyle değil, teknolojiyi bilinçsizce kullanmasıyla başlar.

Olgar ATASEVEN

Girişimci, İş İnsanı, Yazar, Konuşmacı

olgar.ataseven@profesia.com.tr

Laboratuvar Hizmet Alımı İhalesinde İşe Başlama Tarihlerinde Çelişki Bulunması?

Laboratuvar Hizmet Alımı İhalesinde İşe Başlama Tarihlerinde çelişki Bulunması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Laboratuvar Hizmet Alımı İhalesinde İşe Başlama Tarihlerinde Çelişki Bulunması?

Mehmet ATASEVER

Simdata Danışmanlık Y.K. Başkanı

Laboratuvar Hizmet Alımı İhalesinde İşe Başlama Tarihlerinde çelişki Bulunması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündemİtirazen Şikayet Konusu; Başvuru sahibinin dilekçesinde özetle; İhale İlanı’nın 2’nci maddesinde işe başlama tarihi sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 30 gün olarak belirlenmesine rağmen 15.05.2025 tarihli zeyilnameyle Sözleşme Tasarısı’nın 10.2’nci ve Teknik Şartname’nin 8.23.1’inci maddesinde işe başlama tarihi sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 45 gün olarak değiştirildiği, ancak düzeltme ilanı yayımlanabilecek onbeş günlük süre dolduğundan tekliflerin hazırlanmasını ve ihaleye katılımı doğrudan etkileyecek işe başlama tarihine ilişkin ihale ilanı düzenlemesinin değiştirilemediği, ihale ilanı ile ihale dokümanı arasındaki işe başlama tarihine ilişkin farklı düzenlemelerin mevzuata aykırı olduğu iddialarına yer verilmiştir.

Güncel Kamu İhale Kurulu Kararına Göre;

 

Yapılan inceleme ve tespitler neticesinde; 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun “İhale ilânlarında bulunması zorunlu hususlar” başlıklı 24’üncü maddesinde “İhale dokümanında belirtilmeyen hususlara ilânlarda yer verilemez.

İhale ilânlarında aşağıdaki hususların belirtilmesi zorunludur: … d) İhale konusu işe başlama ve işi bitirme tarihi.” hükmü,

“İlânın uygun olmaması” başlıklı 26’ncı maddesinde “13, 24 ve 25 inci maddelerdeki hükümlere uygun olmayan ilânlar geçersizdir. Bu durumda, ilân bu maddelere uygun bir şekilde yenilenmedikçe ihale veya ön yeterlik yapılamaz. Ancak, 13 üncü maddede belirtilen ilânın yapılmaması veya ilân sürelerine uyulmaması halleri hariç, yapılan ilânlarda 24 ve 25 inci madde hükümlerine uygun olmayan hatalar bulunması durumunda, 13 üncü maddeye göre yirmibeş ve kırk günlük ilan süresi bulunan ihalelerde ilânların yayımlanmasını takip eden onbeş gün diğer ihalelerde ise on gün içinde hatalı hususlar için düzeltme ilânı yapılmak suretiyle ihale veya ön yeterlik gerçekleştirilebilir.” hükmü,

“İdareye şikâyet başvurusu” başlıklı 55’inci maddesinde “… Şikâyet üzerine yapılan incelemede tekliflerin hazırlanmasını veya işin gerçekleştirilmesini etkileyebilecek maddi veya teknik hataların veya eksikliklerin bulunması ve idarece ihale dokümanında düzeltme yapılmasına karar verilmesi halinde, gerekli düzeltme yapılarak 29 uncu maddede belirtilen usule göre son başvuru veya ihale tarihi bir defaya mahsus olmak üzere ertelenir. Ancak belirlenen maddi veya teknik hataların veya eksikliklerin ilanda da bulunması halinde 26ncı maddeye göre işlem tesis edilir.” hükmü,

Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “İhale ve ön yeterlik dokümanının içeriği” başlıklı 12’nci maddesinde “(3) İhale veya ön yeterlik dokümanında yapılan düzenlemeler birbirine aykırı olamaz.” hükmü, “İhale ve ön yeterlik ilanı” başlıklı 21’inci maddesinde “(2) İhale veya ön yeterlik ilanlarında yer alan bilgilerin, ihale veya ön yeterlik dokümanını oluşturan belgelerdeki düzenlemelere uygun olması gerekir. İhale ve/veya ön yeterlik dokümanında belirtilmeyen hususlara, ihale ve ön yeterlik ilanında yer verilemez.” hükmü yer almaktadır.

İhale İlanı’nın “İhale konusu hizmet alımın” başlıklı 2’nci maddesinde “d) İşe başlama tarihi: Sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 30 gün içinde işe başlanacaktır.” düzenlemesi yer almaktadır. İdare tarafından 15.05.2025 tarihli Zeyilname aracılıyla ihale dokümanında “Teknik Şartnamenin: Eski Hali: 8.23.1 İşe başlama süresi, cihaz kurulumu gerektiren hallerde sözleşme tarihinden itibaren en geç 30 (otuz) gündür. Bu süre sonunda sözleşme gereklerini yerine getirmeyen firmanın sözleşmesi iptal edilecektir. Yeni Hali: 8.23.1.İşe başlama süresi sözleşme tarihinden itibaren en geç 45 (kırkbeş) gündür. Bu süre sonunda sözleşme gereklerini yerine getirmeyen firmanın sözleşmesi iptal edilecektir. …

Sözleşme Tasarısının: Eski Hali: 10.2.İşyerinin teslimine ilişkin esaslar ve işe başlama tarihi: İşyeri teslimi yapılmayacak ve sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 30 (Otuz) gün içinde işe başlanacaktır. Yeni Hali: 10.2. İşyerinin teslimine ilişkin esaslar ve işe başlama tarihi: İşyeri teslimi yapılmayacak ve sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 45 (Kırkbeş) gün içinde işe başlanacaktır…

4734 sayılı Kamu İhale Kanunun 29. maddesindeki hükümlere istinaden, yukarıdaki hususlarda zeyilname düzenlenmesine karar verilmiştir. Tekliflerin hazırlanması ve sunulmasında düzenlenen maddelerin esas alınması gerekmektedir.” değişiklikleri yapılmıştır.

İdare tarafından yapılan 15.05.2025 tarihli Zeyilname neticesinde; Teknik Şartname’nin “Genel Şartlar” başlıklı 8.23.1’inci maddesinin “İşe başlama süresi sözleşme tarihinden itibaren en geç 45 (kırkbeş) gündür. Bu süre sonunda sözleşme gereklerini yerine getirmeyen firmanın sözleşmesi iptal edilecektir.” şeklinde, Sözleşme Tasarısı’nın “İşin yapılma yeri, işyeri teslim ve işe başlama tarihi” başlıklı 10.2’nci maddesinin “10.2. İşyerinin teslimine ilişkin esaslar ve işe başlama tarihi: İşyeri teslimi yapılmayacak ve sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 45 (KırkBeş) gün içinde işe başlanacaktır.” şeklinde değiştirildiği anlaşılmıştır.

Yukarıda aktarılan mevzuat alıntılarından; ihale ilanlarında işe başlama ve işi bitirme tarihlerinin belirtilmesinin zorunlu olduğu, ilanın yapılmaması veya ilan sürelerine uyulmaması halleri hariç ilanlarda hataların bulunması durumunda ihale ilanın süresine göre ilanların yayımlanmasını takip eden on beş veya on gün içerisinde hatalı hususlar için düzeltme ilanı yapılmak suretiyle ihalenin gerçekleştirilebileceği, ihale dokümanında yapılan düzenlemelerin birbirine aykırı olamayacağı, ihale ilanında yer alan bilgilerin ihale dokümanını oluşturan belgelerdeki düzenlemelere uygun olması gerektiği anlaşılmaktadır.

İncelemeye konu ihaleye ait ilanın 28.04.2025 tarihinde EKAP üzerinden yayımlandığı, idare tarafından ihale dokümanında yapılan değişiklikler için 15.05.2025 tarihinde zeyilname düzenlendiği, başvuru sahibi tarafından ihale dokümanının 10.06.2025 tarihinde EKAP üzerinden indirilerek istekli olabilecek sıfatı kazanıldığı ve Sözleşme Tasarısı’nın 10.2’nci maddesi ile Teknik Şartname’nin 8.23.1’inci maddesinde yer alan işe başlama tarihine ilişkin düzenlemelerinin ihale ilanında yer alan bilgilere uygun olmadığından bahisle ihale dokümanına yönelik başvuruda bulunulduğu değerlendirilmiştir.

İhale İlanı’nın 2’nci maddesinde işe başlama tarihine ilişkin sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 30 gün içinde işe başlanacağı düzenlemesi mevcutken idare tarafından yayımlanan 15.05.2025 tarihli zeyilname neticesinde Teknik Şartname’nin 8.23.1’inci maddesi ile Sözleşme Tasarısı’nın 10.2’nci maddesinde işe sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 45 gün içerisinde başlanacağı düzenlemesinin yer aldığı, tekliflerin hazırlamasını veya işin gerçekleştirmesini etkileyebilecek işe başlama tarihine ilişkin ihale ilanında yer alan bilgiler ile ihale dokümanını oluşturan belgelerdeki farklı düzenlemelerin mevzuata aykırılık teşkil ettiği anlaşıldığından başvuru sahibinin ikinci iddiasının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Laboratuvar Hizmet Alımı İhalesinde İşe Başlama Tarihlerinde çelişki Bulunması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemMehmet ATASEVER

Simdata Danışmanlık Y.K. Başkanı

Sağlık Bak. SGB E. Bşk./KİK E. Üyesi

Mhatasever@gmail.com

Mehmetatasever.org

Limak Çimento’nun Tedarik Zinciri Sürdürülebilirlik Adımları Ödüllendirildi

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Ve Yeşil Satınalma Eğitimi Haber Limak çimento’nun Tedarik Zinciri Sürdürülebilirlik Adımları ödüllendirildi

Limak Çimento’nun Tedarik Zinciri Sürdürülebilirlik Adımları Ödüllendirildi

Limak Çimento’nun tedarik zinciri yönetimi ve iklim risklerine karşı sorumlu yaklaşımındaki başarısı, küresel çevresel raporlama platformu CDP tarafından küresel düzeyde tescil edildi.

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Ve Yeşil Satınalma Eğitimi Haber Limak çimento’nun Tedarik Zinciri Sürdürülebilirlik Adımları ödüllendirildiGenel sürdürülebilirlik politikalarını tüm birimlerde olduğu gibi sürdürülebilirlik faaliyetlerine de yansıtan Limak Çimento, küresel ölçekte çevresel raporlama kurumu CDP tarafından yürütülen Tedarikçi Etkileşimi değerlendirmesinde (SEA) A Listesi’ne girmeyi başardı.

Limak Çimento’nun yalnızca operasyonel verimliliğe değil, aynı zamanda çevresel ve sosyal sorumluluklarına da önem verdiğini gösteren CDP SEA A Listesi’ne dünya genelinde değerlendirmeye alınan binlerce şirketten yalnızca seçkin bir grup girmeye hak kazanıyor. Türkiye’den bu listeye dahil olmayı başaran az sayıdaki şirketten biri olan Limak Çimento’nun elde ettiği başarının ardında Kapsam 3 emisyonlarının yönetiminde tedarikçilerle kurulan güçlü iş birlikleri, veri toplama, karbon ayak izi hesaplama ve emisyon azaltım taahhütlerindeki etkinliği öne çıkıyor.

2023 yılında tedarik zinciri sürdürülebilirliği alanında yapısal bir dönüşüm hareketine başlayan Limak Çimento, tedarik zinciri uygulamalarını sosyal standartlar, çevresel sürdürülebilirlik, yönetişim, şeffaflık ve dijitalleşme başlıkları altında yeniden tasarladı. Yapılan çalışmalar ve Dijital ESG değerlendirme sistemleri sayesinde tedarikçilerin ortalama performans skorunu %80,86’ya ulaştıran Limak Çimento, bu değere ulaşırken dijital satın alma süreçleri ile 124,7 ton karbondioksit emisyonunu da önledi.

Limak Çimento Global CEO’su Erkam Kocakerim, bu başarının uluslararası yatırımcılar, iş ortakları ve finans kuruluşları nezdinde şirketin güvenilirliğini ve itibarını artırdığına dikkat çekerek şunları söyledi:

Erkam Kocakerim“CDP SEA A Listesi’ne dahil olmamız, sürdürülebilirlik temelli iş modelimizin, şeffaflık yaklaşımımızın ve tedarik zincirinde kurduğumuz güçlü iş birliği modelinin global ölçekte kabul gördüğünü gösteriyor. Artık yalnızca bugünün değil, geleceğin iş dünyasının sürdürülebilirlik beklentilerini şekillendiren bir aktör konumundayız.”

Limak Çimento’nun sürdürülebilir tedarik zinciri yönetimine verdiği önemi ve iklim değişikliğiyle mücadeledeki liderliğini pekiştiren bu başarıda, Limak Çimento’nun Üçüz Dönüşüm Projesi (TTP) kapsamındaki sürdürülebilirlik uygulamaları ve yeşil gelecek vizyonunun etkisi öne çıkıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için ESG ve CDP uyumlu politika üretimini destekleyen Sürdürülebilirlik ve İklim Değişikliği Merkezi (LCSG), iklimle mücadelede şeffaf ve veriye dayalı bir yönetime olanak tanırken elde edilen başarının ardındaki sistemli yapıyı da ortaya koyuyor.

2030’a Kadar Stratejik Tedarikçilerin %70’inin Raporlaması Tamamlanacak

Limak Çimento’nun tedarik zincirinde sürdürülebilirlik çalışmalarının yakın gelecekte daha da etkin olması hedefleniyor. Bu doğrultuda 2025 yılı itibariyle tedarikçiler için segmentasyon temelli ESG olgunluk değerlendirmesine başlanırken; 2030 yılına kadar stratejik tedarikçilerin %70’inin karbon ayak izi raporlamasını tamamlaması ve emisyon azaltım taahhüdü vermesinin sağlanması hedefleniyor.

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Ve Yeşil Satınalma Eğitimi Haber Limak çimento’nun Tedarik Zinciri Sürdürülebilirlik Adımları ödüllendirildiTedarikçi yönetim sürecini dijitalleştirilmesi sayesinde operasyonel izlemenin yanı sıra, çevresel ve sosyal performansın takibi de mümkün hale geliyor. Limak Çimento bu yaklaşımı ile CDP, SBTi, GRI ve TCFD gibi uluslararası platformların ötesinde; sektöre yön veren, örnek gösterilebilecek bir model oluşturmayı hedefliyor.

 

 


SÜRDÜRÜLEBİLİR TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ VE YEŞİL SATINALMA MAKALELERİ

Ecovadis Sürdürülebilir Satınalma Puanımızı Nasıl Yükseltiriz? Sürdürülebilir Satınalma Gelişim Planı Nasıl Yürütülmeli?

Sunum Klasörünü indirebilirsiniz:

Sürdürülebilir Kalkınma Raporu ve Türkiye Analizi 

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK EĞİTİMİ ve TESTLER

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi ve Yeşil Satın Alma Eğitimi

Türk Şirketlerinin Stratejik Yönetiminde Üretken Yapay Zekanın Kullanımı

Türk şirketlerinin Stratejik Yönetiminde üretken Yapay Zekanın Kullanımı Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Türk Şirketlerinin Stratejik Yönetiminde Üretken Yapay Zekanın Kullanımı

Dr. Umut KÖKSAL

Türk şirketlerinin Stratejik Yönetiminde üretken Yapay Zekanın Kullanımı Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemÜretken yapay zeka, stratejik yönetim alanında giderek daha dönüştürücü bir güç haline geliyor ve liderlere karmaşık iş ortamlarını analiz etmek ve bilinçli kararlar almak için yenilikçi araçlar ortaya koymakta.

Son kitabım olan ve Ekim 2025’de yayınlanacak olan Üretken Yapay Zeka ve İnsan Kaynakları Pazarlaması kitabında da vurguladığım üzere, Türk şirketleri, gelişmiş modellerden yararlanarak senaryo analizleri tasarlayabilir, potansiyel pazar değişikliklerini simüle edebilir ve daha yüksek doğrulukla stratejik yol haritaları oluşturabilir.

Geleneksel Yapay Zeka Modellerinden farklı olarak, Üretken Yapay Zeka teknolojisi ile birlikte, yeni nesil içgörüler, üst düzey şirket yöneticilerinin, bir diğer ifade ile iş liderlerinin sektör, iş alanlarındaki fırsatları, riskleri daha etkin ve verimli şekilde değerlendirmelerine katkı sağlayabilir, hiper rekabetin olduğu, çevik, esnek ve dinamik iş dünyasında, iş liderlerinin daha veriye odaklanan, uyarlanabilir, güncellenebilir, ince ayar yapılabilir farklı fonksiyonel ve iş stratejileri tasarlamalarının yolunu açabilir.

Ülkemiz şirketlerinde yer alan her bir üst düzey yönetici açısından Üretken Yapay Zeka Teknolojilerinin şirketin stratejik yönetiminde kullanılmasının ortaya koyacağı en önemli fayda, çeşitlilik, hacim, karmaşıklık arz eden, yapılandırılmamış business verisini işlemek ve bunları aksiyona alınabilir yeni nesil bir iş zekasına transforme yeteneği kazandırmakta anlam bulmasıdır.

Üretken yapay Zeka ile:

  • Dış ticaret fırsatları
  • Dış ticaret riskleri
  • İç-dış Pazar eğilimleri
  • Müşteri davranışları
  • Rakip stratejileri
  • Proaktif Pazar analizleri
  • Proaktif Pazar gözlemleri
  • Mevzuat değişimlerinin, regülasyonların kapsamlı analiz edilerek daha etkin ve verimli içgörüler, öngörülerin oluşturulması güvence altına alınmış olur.

Bir başka örnek olarak şu verilebilir, ülkemizde yer alan bir holdingin üst düzey yöneticisisiniz, şirketin yeni dönemdeki stratejik planlaması konusunda çalışmalar yapıyorsunuz, bu planlama için gerekli olacak her türlü iç, dış faktörler ile ilgili verileri toplamak, analiz etmek, yorumlamak için büyük bir zaman kaybetmek yerine, Üretken Yapay Zeka teknolojileri yardımı ile tüm verileri toplamak, sentezlemek yerine, stratejik anlamda kritiklik arz eden verileri, içgörüleri sentezlemek, simüle etmek, sadece bir adet değil, birden fazla alternatifli hamle, koşulu test etme yoluna gidebilir.

Üretken Yapay Zeka, ülkemizde yer alan bir holding ya da şirket üst düzey yöneticisi için, diğer bir ifade ile stratejik iş liderleri için operasyonel veri işleme gibi yeknesak bir süreçten kurtulmak, daha stratejik, daha hamlesel karar verme süreçlerine fokuslanma anlamını taşır.

Aynı zamanda, Türk iş dünyası liderleri açısından, Üretken Yapay Zeka teknolojileri konusunda bilgi sahibi olmak, bu araçları bilinçli şekilde stratejik yönetim faaliyetlerinde kullanmak, stratejik yönetim açısından inovasyon ve yeniliği de teşvik eder.

Türki iş dünyasındaki iş liderleri, üretken yapay zeka teknolojilerine, uygulamalarına odaklanarak, stratejik planlamadan strateji geliştirmeye ve strateji kontrolüne yönelik daha çevik, daha proaktif bir anlayış, yaklaşım da tasarlayabilirler.

Burada sormamız gereken soru şu;

Türk şirketlerinin Stratejik Yönetiminde üretken Yapay Zekanın Kullanımı Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemKuruluşunuz hem yerel hem de küresel pazarlarda rekabetçi kalabilmek için üretken yapay zekayı stratejik yönetim uygulamalarına entegre etmeye ne kadar hazır? Siz Türk iş dünyası liderleri olarak ne kadar hazırsınız?

Dr. Umut KÖKSAL

İşçi Talep Etmese de İşveren İş Arama İznini Kullandırmak Zorunda mıdır?

İşçi Talep Etmese De İşveren İş Arama İznini Kullandırmak Zorunda Mıdır Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İşçi Talep Etmese de İşveren İş Arama İznini Kul­landırmak Zorunda mıdır?

Lütfi İNCİROĞLU

İşçi Talep Etmese De İşveren İş Arama İznini Kullandırmak Zorunda Mıdır Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem4857 sayılı İş Kanunu’nun 27 nci maddesine göre; Bildirim süreleri içinde işveren, işçiye yeni bir iş bulması için gerekli olan iş arama iznini iş saatlerin içinde ve ücret kesintisi yapmadan vermeye mecburdur. İş arama izninin süresi günde iki saatten az olamaz ve işçi isterse iş arama izin saatlerini birleştirerek toplu kullanabilir. Ancak iş arama iznini toplu kullanmak isteyen işçi, bunu işten ayrılacağı günden evvelki günlere rastlatmak ve bu durumu işverene bildirmek zorundadır.

İşveren yeni iş arama iznini vermez veya eksik kullandırırsa o süreye ilişkin ücret işçiye ödenir. İşveren, iş arama izni esnasında işçiyi çalıştırır ise işçinin izin kullanarak bir çalışma karşılığı olmaksızın alacağı ücrete ilaveten, çalıştırdığı sürenin ücretini yüzde yüz zamlı öder”.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 421 nci maddesinde de iş arama iznine ilişkin İş Kanunu ile paralel bir şekilde düzenleme yapılmıştır. İşverenin belirsiz süreli hizmet sözleşmesinin feshi halinde bildirim süresi içinde işçiye ücretinde bir kesinti olmaksızın günde iki saat iş arama izni vermekle yükümlü olduğu izin saatleri ve günlerinin belirlenmesinde işyerinin ve işçinin haklı menfaatlerinin göz önünde tutulacağı hükme bağlanmıştır.

Süreli fesih yoluyla yapılan fesihte bildirim süresi öngörülmesinin nedeni; işçinin bir anda işsiz ve ücretsiz kalmasını engellemek ve bu süre zarfında yeni bir iş aramasına fırsat vermek amacına yöneliktir. Bu amacın bir gereği olarak da İş Kanunu ve Borçlar Kanunu’nda işçiye yeni iş arama izni hakkı tanınmıştır. İş arama izni, sözleşmenin kim tarafından feshedildiğine bakılmaksızın belirsiz süreli iş sözleşmelerinde bildirim öneli içinde kullanılmak üzere işçiye tanınan bir hak olarak tanımlanabilir. Belirli süreli iş sözleşmelerinde veya belirsiz olmakla beraber peşin ücret ödenmek suretiyle fesih durumunda ya da sözleşmenin işçi tarafından haklı nedenle feshinde iş arama izni uygulanmaz zira bu hak süreli fesih beyanının bildirim süresine özgü bir hükmü olarak ancak bildirim süresinin uygulanmaya başlaması şartıyla doğar (Mollamahmutoğlu, H./ Astarlı, M. / Baysal, U.: İş Hukuku, 4. Baskı, Ankara 2020, s. 289).

Bildirim öneli içinde işveren iş arama iznini kullandırmak zorundadır, işverenin bu yükümlülüğünü azaltacak ya da ortadan kaldıracak sözleşme hükümleri geçersizdir. İş Kanunda belirlenen iki saatlik süre de asgari nitelik arz etmekte olup işveren tarafından arttırılabileceği gibi sözleşme ile iş arama süresinin daha uzun bir süre olarak kararlaştırılabilmesi mümkündür.

İş arama izni işçinin talebi ile toplu olarak kullanılabilir. İşçi toplu izin kullanımını işten ayrılacağı günden önceki günlere rastlamak ve işverene bildirmekle yükümlüdür. Aksi halde işveren iş arama iznini her iş günü itibariyle kullandırma imkanına sahip olur. İşveren iş süresinin hangi zamanında iş arama iznini kullandıracağını yönetim hakkına dayanarak takdir eder.

Hemen belirtilmelidir ki, işveren tarafından iş arama izninin kullandırılmaması ya da eksik kullandırılması halinde işçinin iş sözleşmesini derhal fesih hakkı mevcuttur. Ayrıca yeni iş arama izni ihbar öneli içindeki çalışılan günler için söz konusu olur. Dolayısıyla hafta tatili, ulusal bayram genel tatil günleri gibi çalışılmayan günler için işverenin yeni iş arama izni vermesi ya da bu sürelerde dahil olacak şekilde iş arama izni alacağı hesaplaması söz konusu olmaz (Mollamahmutoğlu/Astarlı /Baysal; s.290).

Nitekim çalışılmayan tatil günleri için iş arama izin ücreti hesaplanmaması gerektiği hususu Hukuk Genel Kurulu’nun 27.01.2010 tarihli ve 2009/9-593 E.,2010/20 K. sayılı kararında da kabul edilmiştir. Buna göre, “İşçinin talebi olmaksızın işveren iş arama izni vermek ve kullandırmak zorundadır. İş arama iznine ilişkin düzenlemede işverenin talep koşulundan bahsetmeksizin işçiye iş arama izninin verilmesi gerektiği belirtilerek bu zorunluluk hükme bağlanmıştır. Aksi halde işçinin talebi bulunmadığında işverenin iş arama izni verme yükümlülüğünün bulunmadığı sonucuna varılır ki bu sonuç Kanun hükmüyle bağdaşmaz. Dolayısıyla bu borç bizzat Kanundan kaynaklanmakta olup işçinin işverenden iş arama izin isteğinde bulunması gerekmediği gibi izin istenmesi halinde de işverenin kabul edip etmeme yetkisi bulunmamaktadır. Maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında düzenlendiği gibi işçinin talebi sadece iznin kullanılma şekli ve zamanı yönünden dikkate alınması gereken bir şarttır.

Yukarıda yapılan anlatımlar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı işveren tarafından ……, iş arama iznini toplu ya da kısmi olarak hangi tarihler arasında kullanabileceği de belirtilerek seçenekli şekilde kullanmasının mümkün olduğunun bildirilmesine rağmen davacı işçinin iş arama iznini kullanmadığı ihbar süresince davalı işyerinde tam gün mesai ile çalıştığı sabittir.

Gerçekten de İş Kanunu’ndaki amir hükme göre iş arama izninden yararlanma işçinin isteği koşuluna bağlı tutulmamıştır. Talep bulunmasa da işçiye iş arama izni verilmesi zorunlu olup işveren bu konuda bir taktir hakkına sahip değildir. Somut olayda olduğu gibi davalı işveren tarafından iş arama izninin kullanılması için yapılan bildirimler de işvereni bu yükümlülükten kurtarmaz. İşverenin izin verildiğini belirttiği gün ve saatlerde çalışılmak istenmesi durumunda işçiye iş verilmemesi gerekir. Ayrıca davacı işçi bildirimlere yaptığı itirazında feshin yasaya ve işyeri uygulamasına aykırı olduğunu belirtmiş olup iş arama iznini kullanmak istemediği yönünde bir beyan veya bir itiraz ileri sürmemiştir. Bu nedenle iznin kullandırılması gerekirken çalıştırılan davacıya izin kullanmaksızın alacağı ücrete ilaveten çalıştırıldığı sürenin ücreti de yüzde yüz zamlı ödenmelidir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davalı işverenin yaptığı hatırlatmalarla yükümlülüğünü yerine getirdiği, davacının serbest iradesiyle izin hakkını kullanmama yönünde tercihte bulunduğu bu nedenle bozma kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir. O halde mahkemece yukarıda açılanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir[1].

Sonuç olarak, “İş Kanunu’ndaki amir hükme göre, iş arama izninden yararlanma işçinin isteği koşuluna bağlı tutulamaz. İşçi talep etmese dahi işçiye iş arama izni verilmesi zorunlu olup, işveren bu konuda bir takdir hakkına sahip değildir.

İşçi Talep Etmese De İşveren İş Arama İznini Kullandırmak Zorunda Mıdır Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündemİşveren tarafından iş arama izninin kullanılması için işçiye yapılan bildirimler de işvereni bu yükümlülükten kurtarmaz. İş arama izninin belirlendiği gün ve saatlerde işçi çalışmak istese dahi işverenin işçiye iş vermemesi gerekir.

Lütfi İNCİROĞLU

 

Kaynakça:

[1] YHGK, 15/4/2021 T., E.2018/757, K.2021/488 Legalbank.

Sürdürülebilirlik Satışın Anahtarı mı?

Sürdürülebilirlik Satışın Anahtarı Mı Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Sürdürülebilirlik Satışın Anahtarı mı?

Selin ERDAL – Satınalma Dergisi Moda Editörü

Sürdürülebilirlik Satışın Anahtarı Mı Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemBir dönem “geleceği düşünerek modada değişim yaratmanın zamanı” diyerek anlattığım sürdürülebilir moda, bugünlerde ne yazık ki biraz gölgede kalmış gibi görünüyor. Tüketiciler artık her yerde duydukları karbon ayak izi, geri dönüşüm, etik üretim gibi kelimelere karşı daha mesafeli. Çünkü markaların yaptığı “greenwashing” yani içi boş çevreci söylemler, güveni epey sarstı. Şu anda da zihnimizi kurcalayan soru şu: Sürdürülebilirlik artık gerçekten satmıyor mu, yoksa tüketici başka bir şey mi arıyor?

“Gezegeni düşünüyorum” diyen çok, ama kasadan geçiren az… Çoğu insan sürdürülebilirlikten yana olduğunu söylüyor fakat iş alışveriş yapmaya gelince tablo değişiyor. Görüyoruz ki öncelik hâlâ fiyat, kalite ve tasarımda. Böylece tüketici kalbine “yeşil” argümanlarla değil, öncelikli olarak güçlü bir ürünle girildiğini bir kez daha anlıyoruz.

Bunların yanında, çevre dostu üretim, çoğu zaman daha pahalı. Ucuz hammadde ve hızlı üretim zincirleriyle rekabet etmek ise oldukça zor. Bu yüzden geçtiğimiz yıllarda birçok sürdürülebilirlik odaklı marka piyasadan silinip gitmiş durumda. Fakat Shein gibi fast fashion devleri bütün eleştirilere rağmen büyümeye devam etti. Bu çelişki de aslında tüketicinin “ideal” tercihler ile “gerçek” alışkanlıkları arasındaki farkı gözler önüne sermiş oldu.

Tüketiciye Dokunmak

Sürdürülebilirlik mesajları son birkaç yılda markaların en güçlü iletişim araçlarından biri haline gelmiş halde, evet. Ancak bu kampanyaların tonu her zaman olumlu karşılanmıyor. Bazı markaların aşırı tüketime ve hızlı modanın çevresel maliyetine dikkat çeken kampanyaları, aslında haklı bir noktaya temas etse bile bazı tüketicilerde ters etki yaratabiliyor. İnsanlar, diğer markaları suçlayan ya da kendini fazla yücelten yaklaşımları samimiyetsiz bulabiliyor. Çünkü tüketiciler, mesajın içeriğine katılsalar bile, markaların bu söylemi bir pazarlama stratejisi gibi kullanmasından rahatsız oluyor.

Bu tür sert ve doğrudan kampanyalar, sektörde farkındalığı artırıp hızlı modayı sınırlamaya yönelik yasal düzenlemelerin hızlanmasına katkı sağlıyor olsa da tüketiciler için kimi zaman irite edici bir dil olarak karşılanıyor. Ancak büyük resimde sürdürülebilirlik adına önemli bir etki yarattığını söylemekte fayda var.

Tüketici baskıdan kaçıyor: Birçok kişi alışveriş yaparken “doğru olanı seçme baskısı” hissetmek istemiyor. Bu nedenle aşırıya kaçan seviyede öğretici, had bildirici kampanyalar geri tepebiliyor. Tüketici; alışverişten keyif almak istiyor, yük hissetmek değil. Ama bir noktada da sürdürülebilirliğin suçluluk duygusuyla ilişkilendirilmesine de karşı olduğumu söyleyemem.

Bugün öne çıkan markalar, sürdürülebilirliği bir pazarlama dersi gibi sunmak yerine, önce ürünün güzelliğine odaklanıyor. Kısacası, ürün ilham verici değilse sürdürülebilirlik mesajı tek başına asla yeterli değil, şeklinde özetleyebiliriz.

“Peki ilerleyen dönemde ne olacak?” diye sorarsanız, bugünlerde sürdürülebilirlik biraz geri planda olsa da, bu tamamen “out” olduğu anlamına gelmiyor elbette. İklim krizinin şiddetini artırdığı, afetlerin giderek daha yakıcı hale geldiği bir dünyada tüketici duyarlılığı yeniden yükselebilir, yükselmelidir.

Ama şimdilik markalar için geçerli olan denklem şu: ‘Harika’ bir ürün + güvenilir bir sürdürülebilirlik hikayesi = tüketicinin kalbinde yer.

Sürdürülebilirlik Satışın Anahtarı Mı Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSelin ERDAL

Satınalma Dergisi Moda Editörü

Alım Talebi: 2. El Krom Tank

Alım Talebi 2. El Krom Tank

Alım Talebi: 2. El Krom Tank

Bir firmamız için 2. El Krom Tank alımı yapılacaktır. 25 ton kapasitede olması istenmektedir. + – olabilir. Serpantinli, 304 kalite ve krom tankın üstünde motor karıştırıcı olması talep edilmektedir.

Teslim yeri Balıkesir – Bandırma’dır.

Ödeme şekli ve istenilen ürünle ilgili diğer spekler için İlgili olan üretici ya da satıcıların, aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.

Alım Talebi 2. El Krom Tank

Teklif Vermek İçin;

  1. SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
  2. Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
  3. Ödeme sonrasında FİRMA BAŞVURU FORMU’nu doldur.

https://satinalmadergisi.com/satici/

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (750 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup, bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

Faizler Neden Yüksek Seyrediyor – Bölüm 7

Faizler Neden Yüksek Seyrediyor – Bölüm 7 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Faizler Neden Yüksek Seyrediyor – Bölüm 7

Reşat BAĞCIOĞLU

Faiz

Faizler Neden Yüksek Seyrediyor – Bölüm 7 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemFaiz nedir sorusu ile başlayalım dilerseniz.

Banka ve benzeri bir yere ya da bir kimseye belli bir süre işletilmek üzere ödünç verilen paranın kullanımına karşılık olarak alınan kâr; başkasının parasını belli bir süre kullanmak, işletmek için ödenen para.

Bankalara verdiğimiz paranın adı mevduat olup, bankalara verdiğimiz paranın bankalarca işletilmesi karşılığında bankalar mevduat sahibine faiz öder, bankalardan parayı alıp kullanan ihtiyaç sahipleri de bankalara faiz öder; bunun da adı kredidir.

Çok genel anlamda faizi iki şekilde adlandırabiliriz;

  • Bankaların mevduata verdikleri faizler,
  • Bankaların verdikleri kredi karşılığında aldıkları faizler

Faizsiz Finans Piyasası Olur mu?

Söylediklerimi hiçbir tarafa eğip, bükmeden ifade edecek olursam, faizsiz bir finans piyasası olmaz. Adına ne derseniz deyiniz, dünya finans piyasası faiz üzerine kuruludur.

Faiz Bilgi

Faiz KarikatürFaizin olmadığı bir finans piyasası zaten düşünülemez. Finans dünyasındaki kazanç faize dayalı kazançtır.

Mevduat ve krediye ödenen faizlerin dışında özel ve kamu alacaklarının zamanında ödenmemesi durumunda da “gecikme faizi”  işletilmektedir.

O halde bankaların dışında kamu ve özel sektör alacaklarının zamanında ödenmemesinden dolayısı da faiz ödenmektedir. Ve adı yine faizdir.

Faizin Yüksekliği veya Düşük Kalması

Faiz gerçeğinin varlığından sonra, faizlerin yüksekliği veya düşüklüğünün ülkemiz ekonomisine getirdikleri ve götürdüklerine bakalım.

Yüksek Faiz

Faiz Risk GörselYüksek faiz, ilk bakışta parası olan için yüksek kazanç ve yüksek getiri gibi görünse de, madalyonun öteki yüzüne bakıldığında yüksek faizin bir risk göstergesi olduğunu bilmekte yarar vardır. Ülke riski dediğimiz CDS (Credit Dafault Swap – bir borçlunun (genellikle bir hükümet veya şirket) borcunu ödeyememesi durumuna karşı koruma sağlayan bir tür finansal türev aracıdır)  puanının yüksek oluşu, o ülkenin piyasaya verdiği güven konusunda alacak epey yolu olduğunu gösterir).

Dünya Merkez Bankası Faiz Oranları
Kaynak: https://www.cbrates.com/

Faiz Oranlarıı

Yukarıdaki listede yer alan Türkiye ve İsviçre’nin verdiği faiz oranları mevcuttur. Ülkemiz yüksek faiz vermek sureti ile piyasaya güven vermeye, daha fazla likid yatırımı ülkemize çekmeye çalışmakta ise de İsviçre’nin aynı konuda tuzu kuru. Yüksek faiz vermeye ihtiyacı olmayan bir ülke konumundadır. İsviçre sıfır (0) faiz vermesine karşılık adeta dünyanın kasası konumundadır.

Yüksek Faiz Oranı ve Ekonomimiz

Yüksek faiz oranı vermek tasarruf sahipleri için bir fırsat gibi görünse de, ülkemizin gelişimi ve yatırımlar açısından kesinlikle bir dezavantajdır.

Yüksek faizin;

  • Ülkemiz gelirlerinin bir kısmını faiz ödemeleri için kullanıldığı,
  • Yatırım maliyetlerinin artmasına sebep olacağı,
  • Yeni yatırımların kısıtlı olması veya mevcut yatırımların daralmaya gitmesinden dolayı istihdamda azalma yaşanacağı
  • Yatırımların azalması, bazı projelerin iptaline sebep olur, bunun sonucunda da işletmeler küçülmeye giderek çalışan sayısını azaltma yoluna gider,
  • Üretim maliyetlerini olumsuz etkileyeceğinden dolayı üretici / ihracatçı firmaların yurt dışına verdikleri fiyatlamalardan olumlu sonuç alınması azalacak veya pazar kaybedilecek,
  • Tüketim harcamaları göreceli olarak azalır bu da ekonomide durgunluğa sebep olur,
  • Döviz kurlarının düşüşüne ve yerel para biriminin de değer kazanmasına sebep olur. Döviz kurlarının düşmesi özellikle ithalatı ucuz hale getireceğinden kısa vade de ekonomik olarak etkileri görülebilir. Yüksek faiz dolayısıyla düşük seyreden döviz kurları, ithalatçıya avantaj, ihracatçıya ise dezavantaj olarak görülür.
  • Yüksek faiz oranları tahvil ve hisse senetlerinin getirilerini azaltacağından dolayı, bu alanda paralarını değerlendiren yatırımcılar tahvil ve hisse senedi piyasasından çıkarak faiz piyasasına yönelir. Borsa düşer veya yerinde sayar.

Yükselen Döviz Piyasası

Dövizin AteşiGeçmiş yıllara göz attığınızda tansiyonu yükselen döviz piyasasının ateşini almak için yüksek faiz politikası ile birlikte diğer döviz politikaları uygulanır.

Faizin tanımından başlayıp, konuyu nerelere getirdim değil mi?

Faizler Neden Yüksek Seyrediyor – Bölüm 7 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemReşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi