Döngüsel Ekonomi ve Satın Alma Fonksiyonu: Sürdürülebilirlik Işığında Geleceği Şekillendirmek
Olgar ATASEVEN
Satınalma Dergisi’nin kıymetli okurları, yazıma geçmeden önce, Kurban Bayramınızı kutlar, sevdiklerinizle birlikte iyi bayramlar dilerim.
Bugün, sadece maliyetleri düşürmekle kalmayıp, gezegenimizin ve gelecek nesillerin kaderini de etkileyen bir konuya değineceğiz: döngüsel ekonomi. Malum belki bazılarınız biliyor benim “Bitersem Bitersin” adında bir kitabım var. Konusu dünyanın sürdürülebilirliği. Benim için bu kavram, kitabımının adından çok daha fazlasını ifade ediyor; o benim yaşam felsefem, bir duruşum: “Bitersem Bitersin.” Bu başlık, dünyanın, doğanın bize sunduklarının tükenmesi halinde insanlığın da var olamayacağı gerçeğinin acı ama yol gösterici bir özeti. Küresel kaynakların sınırlılığının her geçen gün daha net hissedildiği bu çağda, satın alma profesyonellerinin, tedarik zincirlerimizi nasıl daha dirençli, daha verimli ve en önemlisi daha sürdürülebilir hale getirebiliriz? İşte bu sorunun cevabı, döngüsel ekonomi prensiplerini satın alma süreçlerimize entegre etmekte yatıyor.
Doğrusal Ekonomiden Döngüsel Ekonomiye: Paradigma Değişimi
On yıllardır uyguladığımız doğrusal ekonomi modeli; “al-yap-tüket-at” döngüsü üzerine kuruludur. Doğal kaynakları çıkarır, ürünleri üretir, tüketir ve sonunda atık olarak bertaraf ederiz. Ancak bu model, hem kaynakların hızla tükenmesine hem de çevre kirliliğinin artmasına yol açmaktadır. Örneğin, 2023 yılında küresel ölçekte yaklaşık 2.24 milyar ton belediye katı atığı üretildiği tahmin ediliyor ve bu rakamın 2050 yılına kadar 3.88 milyar tona çıkması bekleniyor. Bu çarpıcı veriler, mevcut sistemin sürdürülemez olduğunu gözler önüne seriyor.
İşte tam da bu noktada, döngüsel ekonomi sahneye çıkıyor. Döngüsel ekonomi, ürünlerin ve materyallerin değerini mümkün olduğunca uzun süre koruduğu, atık üretiminin en aza indirildiği ve kaynakların sürekli olarak döngüde tutulduğu bir sistemdir. Temelde üç ilkeye dayanır:
- Atık ve kirliliği ortadan kaldırmak.
- Ürünleri ve materyalleri döngüde tutmak.
- Doğal sistemleri yenilemek.
Bu ilkelere bağlı kalarak, işletmeler sadece çevresel ayak izlerini küçültmekle kalmaz, aynı zamanda önemli ekonomik faydalar da elde ederler.
Satın Alma Fonksiyonunun Rolü: Bir Dönüşüm Motoru Olarak
Peki, bu büyük dönüşümde satın alma profesyonellerinin rolü nedir? Cevap net: kilit bir rol. Satın alma, bir şirketin kapısıdır; içeri giren her hammaddenin, her hizmetin, her ürünün çevresel ve sosyal etkisini belirleyen ilk ve en kritik noktadır. Tedarik zincirinin sürdürülebilirliğini sağlamak, satın alma departmanının proaktif ve stratejik kararlarıyla başlar.
1. Kaynak Seçiminde Sürdürülebilirlik: Doğru Başlangıçlar
Döngüsel ekonomiye geçişte ilk adım, kullandığımız malzemelerin ve kaynakların seçimidir. Geleneksel satın alma süreçlerinde genellikle maliyet ve performans öncelikliyken, artık bu denklem sürdürülebilirlik kriterleri ile genişlemelidir.
- Geri Dönüştürülmüş ve Yenilenebilir Malzemeler: Tedarikçilerinizden geri dönüştürülmüş içerik oranları yüksek ürünler talep edin. Örneğin, ambalaj sektöründe geri dönüştürülmüş plastik veya karton kullanımı hem atığı azaltır hem de yeni hammadde ihtiyacını düşürür. Tekstil sektöründe, geri dönüştürülmüş pamuk veya polyester kullanımı, su ve enerji tüketimini önemli ölçüde azaltabilir.
- Dayanıklılık ve Uzun Ömürlülük: Satın aldığınız ürünlerin kullanım ömrünü uzatmak, döngüsel ekonominin temelidir. Daha kaliteli, tamir edilebilir ve modüler ürünler tercih etmek, sık sık yenileme ihtiyacını ortadan kaldırır. Bir sanayi makinesini düşünün; yedek parçalarının kolay bulunabilir ve değiştirilebilir olması, makinenin genel kullanım ömrünü uzatacaktır.
- Biyobazlı ve Biyo-çözünür Malzemeler: Fosil yakıtlara dayalı ürünler yerine bitki bazlı veya hızla çözünebilen materyallere yönelmek, çevresel etkiyi azaltır.
2. Tedarikçi İş Birliği ve Şeffaflık: Ortak Bir Gelecek İnşa Etmek
Döngüsel bir tedarik zinciri oluşturmak, tek başına başarılamaz. Tedarikçilerle güçlü iş birlikleri ve şeffaf iletişim, bu sürecin omurgasını oluşturur. Tedarikçilerinizin sürdürülebilirlik taahhütlerini, çevresel sertifikalarını ve döngüsel ekonomi uygulamalarını değerlendirin. Onları döngüsel çözümler üretmeye teşvik edin, hatta bu konuda ortak Ar-Ge projeleri geliştirin.
- Sürdürülebilirlik Denetimleri: Tedarikçilerin üretim süreçlerini, enerji tüketimlerini ve atık yönetimlerini yerinde denetleyerek sürdürülebilirlik performanslarını takip edin.
- Performans Kriterleri: Satın alma sözleşmelerine çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik performans kriterleri ekleyin. Örneğin, belirli bir oranda geri dönüştürülmüş malzeme kullanma veya karbon emisyonlarını belirli bir yüzde oranında azaltma taahhütleri isteyebilirsiniz.
3. Ürün Tasarımına Etki Etmek: Değer Döngüsünün Başlangıcı
Satın alma departmanları, sadece mevcut ürünleri temin etmekle kalmayıp, aynı zamanda ürün tasarım süreçlerine de etki edebilir. Mühendislik ve Ar-Ge departmanlarıyla yakın çalışarak, ürünlerin daha kolay sökülebilir, tamir edilebilir, geri dönüştürülebilir veya yeniden üretilebilir olması için geri bildirim sağlayın. “Beşikten mezara” değil, “beşikten beşiğe” felsefesiyle tasarlanmış ürünler, döngüsel ekonominin temelini oluşturur.
- Modüler Tasarım: Ürünlerin farklı parçalarının kolayca değiştirilebilir olması, bir parçanın arızalanması durumunda tüm ürünün atılmasını engeller.
- Kolay Sökülebilirlik: Geri dönüşüm veya yeniden üretim süreçlerini kolaylaştırmak için ürünlerin sökülmesi ve bileşenlerine ayrılması basit olmalıdır.
4. Atık Yönetiminden Kaynak Yönetimine: Döngüyü Kapatmak
Satın alma, sadece şirkete giren malzemelerle değil, şirketten çıkan atıklarla da ilgilenmelidir. Atıkların bir maliyet kalemi olmaktan çıkarılıp, yeni bir kaynak olarak görülmesi döngüsel ekonominin özüdür.
- Geri Dönüşüm ve Geri Kazanım Programları: Kullanım ömrünü tamamlamış ürünlerin veya üretim atıklarının toplanması, ayrıştırılması ve geri dönüşüm veya geri kazanım süreçlerine dahil edilmesi için tedarikçilerle veya üçüncü taraflarla anlaşmalar yapın. Örneğin, şirket içinde oluşan metal atıkları geri dönüşüm tesislerine yönlendirerek hem çevresel etkiyi azaltabilir hem de ek gelir elde edebilirsiniz.
- “Ürün Olarak Hizmet” Modelleri: Bazı ürünleri satın almak yerine, onların “hizmetini” satın alma modeline geçiş, ürünlerin mülkiyetinin üreticide kalmasını ve kullanım ömrü sonunda geri alınarak yeniden değerlendirilmesini sağlar. Örneğin, aydınlatma armatürleri yerine “aydınlatma hizmeti” satın almak veya lastikleri “kilometre başına ödeme” modeliyle kullanmak gibi.
İstatistikler ve Somut Faydalar
Döngüsel ekonomiye geçişin sadece çevresel faydaları değil, aynı zamanda ciddi ekonomik avantajları da bulunmaktadır.
- Avrupa Komisyonu‘nun tahminlerine göre, döngüsel ekonomiye geçiş, AB ekonomisine 2030 yılına kadar 1.8 trilyon Euro ek değer katma potansiyeline sahip.
- Ellen MacArthur Vakfı‘na göre, döngüsel ekonomi prensiplerinin benimsenmesiyle gıda, mobilite ve yapı sektörlerinde yıllık 1 trilyon doların üzerinde hammadde maliyeti tasarrufu sağlanabilir.
- Şirketler, atıklarını azaltarak ve kaynak verimliliğini artırarak operasyonel maliyetlerini düşürebilir. Örneğin, geri dönüştürülmüş materyal kullanımı, yeni hammadde alım maliyetlerini azaltır.
Bitersem Bitersin’i Yaşamak
Değerli dostlar, “Bitersem Bitersin” felsefesi, sadece bir uyarı değil, aynı zamanda bir eylem çağrısıdır. Satın alma profesyonelleri olarak, sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi ilkelerini iş süreçlerinize entegre etmek, sadece çevresel bir sorumluluk değil, aynı zamanda rekabet avantajı sağlayan stratejik bir zorunluluktur.
Bu dönüşüm, mevcut alışkanlıklarınızı sorgulamanızı, tedarikçilerinizle yeni ilişkiler kurmanızı ve sektörde öncü olmanızı gerektiriyor. Gelin, hep birlikte, attığımız her satın alma adımıyla geleceğe bir yatırım yapalım; hem şirketlerimizin hem de gezegenimizin sürdürülebilirliğini güvence altına alalım. Unutmayın, satın aldığımız her şey, bir sonraki nesle bırakacağımız mirasın bir parçasıdır. Bu mirası en iyi şekilde şekillendirmek bizim elimizde.
Bu vesile ile herkesin Kurban Bayramını kutlarım.
Olgar ATASEVEN
Girişimci, İş İnsanı, Yazar, Konuşmacı









Satınalma Dergisi’nin kıymetli okurları, yazıma geçmeden önce, Kurban Bayramınızı kutlar, sevdiklerinizle birlikte iyi bayramlar dilerim.
Satınalma Dergisi’nin değerli okurları, yazıma geçmeden önce, Kurban Bayramınızı kutlar, sevdiklerinizle birlikte iyi bayramlar dilerim.
Satınalma Dergisi’nin kıymetli okurları, yazıma geçmeden önce, Kurban Bayramınızı kutlar, sevdiklerinizle birlikte iyi bayramlar dilerim.
Satınalma Dergisi’nin değerli okurları, yazıma geçmeden önce, Kurban Bayramınızı kutlar, sevdiklerinizle birlikte iyi bayramlar dilerim.


PSA International, Akfen Holding ve IFM Investors ortaklığıyla faaliyet gösteren Türkiye’nin en büyük derin deniz terminali Mersin Uluslararası Limanı (MIP), 455 milyon dolar tutarındaki East Med Hub 2 (EMH2) Terminali’nin ilk fazını başarıyla tamamladı.
Dijital dönüşüm, ulaşım sektöründe faaliyet gösteren şirketler için demiryolu taşımacılığı da dahil olmak üzere pek çok fırsat yaratıyor. Demiryollarında kontrol ve sinyalizasyon teknolojisinin (CST) dijitalleştirilmesiyle operasyonel süreçler iyileştirilebiliyor ve taşımacılık performansı artırılabiliyor. Ancak standartlaştırılmış veri ağlarının kullanımı, güvenlik teknolojisini potansiyel bilgisayar korsanı saldırılarına karşı da savunmasız hale getiriyor. Bu tür saldırıların olası sonuçları gecikmelerden hayati tehlike yaratabilecek kazalara kadar uzanıyor.



Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD), sektörün 2025 yılı ilk çeyrek verilerini açıkladı. İç satışlar yüzde 15 azalırken, ihracatta daralma eğilimi devam etti. İç pazarın zayıflamasının ve küresel ticaretteki gerilimlerin sektörün kırılganlığını artırdığına dikkat çekildi. TÜRKBESD üretim gücünün korunması için iç talebi destekleyecek yapısal adımların ve dış pazarlardaki rekabetçiliği koruyacak politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini paylaştı. 

Allianz Trade’in “Parçalanma ve Arkadaştan İthalat: İhracatçılar Ticaret Savaşına Uyum Sağlamaya Çalışıyor” başlığı ile yayınladığı araştırmasına göre, ABD’nin öngörülemeyen gümrük vergisi politikaları uluslararası şirketler için belirsizliği artırdı. Küresel GSYH’nin neredeyse yüzde 60’ını oluşturan dokuz kilit ülkeden 4.500 ihracatçıyı kapsayan araştırmaya göre, firmaların yüzde 45’inin ihracat cirosunda düşüş olacağı öngörülüyor.
Bu yılki Küresel Araştırma sonuçlarının tüm piyasalarda gözlemledikleri gerçekleri teyit ettiğini, belirsizliğin ve parçalanmanın yapısal hale geldiğini ifade eden Allianz Trade CEO’su Aylin Somersan Coqui, şu değerlendirmede bulundu: “2 Nisan tarife dalgası öncesindeki iyimserlikten çok farklı olarak “Kurtuluş Günü tarifeleri, tedarik zincirlerinde ve ihracat pazarlarında yoğunlaşmış şirketlerin ne kadar savunmasız olduğunu açığa çıkardı. Rakamlar da bunu doğruluyor: Küresel pozitif ihracat beklentisi yüzde 80’den yüzde 40’a geriledi. Firmaların yüzde 42’si ihracat cirosunda yüzde 2–10 arası düşüş beklerken, bu oran tarifeler öncesi yalnızca yüzde 5’ti. Birleşik Krallık ve Çin’le yapılan ikili anlaşmalara rağmen 2025’te küresel ihracat kayıplarının 305 milyar dolara ulaşacağını tahmin ediyoruz. Şirketler ise pasif kalmıyor; 2020’den bu yana üst üste gelen şokları yönettikten sonra yeniden uyum sağlıyor, iş ortaklarını çeşitlendiriyor, lojistik yapılanmasını gözden geçiriyor ve değer zinciri genelinde risk paylaşımını tesis ediyor. Günümüzün ticaret ortamında başarı, giderek artan ölçüde uyum yeteneğine bağlı.”

