Cyborg çağına doğru: Uzmanlar insanlığın sonraki adımına dair umutlarını ve korkularını paylaştı

Güvenlik şirketi Kaspersky tarafından yürütülen yeni araştırma, aile ortamında, iş yerinde ve hatta kişisel yaşamda, insanlığın bir sonraki adımını simgeleyen “artırılmış insanlarla” bir arada yaşama konusundaki eşitsizliği ortaya koydu. Çalışma, insanlığı bir sonraki adıma taşıyabilecek teknolojiler konusundaki anlayış eksikliğinin heyecan verici gelişmeleri engelleyebileceğini ortaya koyuyor.

Avrupalı yetişkinlerin yaklaşık yarısı (%46,5), insanların teknolojiyle kendi vücutlarını geliştirmekte özgür olmaları gerektiğine inanıyor. Ancak çoğu bu tür teknolojilerin uzun vadeli toplumsal etkileri hakkında endişeli olduğunu söylüyor.

Söz konusu gelişim iki şekilde olabiliyor: Biyonik uzuvların kullanımı gibi sağlığa bağı gerekçelerle yapılacak güçlendirmeler veya vücuda RFID çipleri yerleştirmek gibi isteğe bağlı girişimler.

Ankete katılanların sadece %12’si, iş yerinde haksız bir avantaj elde edeceklerini düşündükleri için insani güçlendirme uygulayan kişilerle çalışmaya karşı çıkıyor. Bununla birlikte her beş yetişkinden neredeyse ikisi (%39), insani güçlenmenin gelecekte sosyal eşitsizliğe veya çatışmaya yol açabileceğinden endişe duyuyor. Genel olarak katılımcıların yaklaşık yarısı (%49) hem güçlendirilmiş hem de güçlendirilmemiş insanları içeren geleceğin toplumu hakkında “heyecanlı” veya “iyimser” olduğunu ifade ediyor.

Kaspersky’nin araştırmasına göre, ankete katılanların yarısından fazlası (%51) bu şekilde güçlendirilmiş biriyle tanıştıklarını söylüyor. Kişisel yaşam söz konusu olduğunda ise katılımcıların neredeyse yarısı (%45), bu tarz biriyle çıkmanın kendileri için sorun olmayacağını, hatta ve %5,5’i daha önce böyle biriyle çıktığını söylüyor.

Katılımcıların üçte birinden fazlası artırılmış insanları “her zaman kabul ettiklerini”, %17’si on yıl öncesine kıyasla “daha fazla kabullenmeye hazır olduklarını” belirtiyor. Avrupalı erkeklerin yarısı (%50), kadınların ise %40’ı hem normal hem “güçlendirilmiş” insanlar tarafından paylaşılan gelecek hakkında “heyecanlı” ya da “iyimser” olduklarını söylüyor.

Bir aile üyesi sağlık gerekçesiyle geliştirme teknolojilerine ihtiyaç duyarsa, katılımcıların tercihi bunun bir biyonik kol (%38) veya bacak (%37) olması yönünde. Ankete katılanların yaklaşık üçte biri (%29,5) tercihlerine bakılmaksızın kendilerini bu şekilde geliştirmeye karar veren aile üyesini destekleyeceklerini beyan ediyor. Anket katılımcılarının sadece %16,5’i bu yaklaşımı “tuhaf” olarak görürken, yaklaşık dörtte biri (%24) bunu “cesur” olarak adlandırıyor.

Katılımcıların dörtte birinden biraz fazlası (%27), bu fikre karşı çıkanların %41’ine kıyasla, artırılmış kişilerin hükümet düzeyinde özel temsile sahip olması gerektiğine inanıyor.

Sonuçlar, Kaspersky NEXT 2021 etkinliğinin bir parçası olarak önde gelen uzmanlarla yapılan çevrimiçi oturumun ardından açıklandı.

Kaspersky Avrupa Küresel Araştırma ve Analiz Ekibi Direktörü Marco Preuss, şu yorumu yaptı: “Avrupa genelinde insani güçlendirme konusunda geniş bir destek ve ilgiyle karşılaşsak da insani güçlendirme uygulamasının toplum üzerindeki etkileri konusunda anlaşılır endişeler var. Hükümetler, endüstri liderleri ve artırılmış insanlar, insani güçlendirmenin geleceğini birlikte şekillendirmeye yardımcı olmak için bir araya gelmeli. Böylece bu heyecan verici endüstrinin belli bir düzende ve herkes için güvenli bir şekilde gelişimini sağlayabiliriz.”

DSruptive Subdermals Genel Müdürü ve Kurucu Ortağı Hannes Sapiens Sjöblad şunları ekledi: “İnsani güçlendirme teknolojisi, far ve ayrıcalıklı bir kesime hitap eden yüksek kaliteli, yüksek teknolojiye dayalı çözümler olarak düşünülmemelidir. Herkes için uygun fiyatlı ve erişilebilir olmalı, herkes bu kavramdan yararlanabilmelidir.”

Elektrik tüketicilerinin hakları güvence altında

Her yıl 15-21 Mart tarihleri arası Tüketiciyi Koruma Haftası olarak kutlanırken, tüketiciyi koruma ve tüketicilerle üreticiler/satıcılar arasındaki konulara dikkat çekiliyor. Peki tüketiciler hakları konusunda ne kadar bilinçli? Elektrik tarifeleri karşılaştırma ve tedarikçi değiştirme sitesi encazip.com kurucusu Çağada Kırım, elektrik piyasasında tüketicilerle ilgili kritik noktalarda verilen hakları aktardı.

Günümüzde ürün ve hizmet çeşitliliği artarken yaşanan teknolojik gelişmeler, yeni tüketim biçimleri ve alışveriş yöntemlerini ortaya çıkarıyor. Bu durum bir yandan insan yaşamını kolaylaştırırken öte yandan tüketim dünyasını içinden çıkılmayacak bir duruma getiriyor. Yaşanan bu gelişme, üretici ve tüketici arasındaki dengenin bozulmasına sebep oluyor. Bozulan bu dengenin tüketici aleyhine olması nedeniyle ülkemizde 1995 yılından bu yana her yıl 15-21 Mart tarihleri arası Tüketiciyi Koruma Haftası olarak kutlanıyor. Peki, tüketiciyi korumak ve tüketicilerle üreticiler/satıcılar arasındaki dengenin mümkün olan en adaletli biçimde oluşmasını sağlamak için kutlanan bu haftaya rağmen tüketiciler haklarını yeterince biliyor mu?

Elektrik tarifeleri karşılaştırma ve tedarikçi değiştirme sitesi encazip.com kurucusu Çağada KırımTüketiciyi Koruma Haftası kapsamında elektrik tüketicilerinin haklarını bilmeleri ve bu çerçevede hareket etmeleri için elektrik piyasasında tüketicilere, kritik noktalarda verilen haklar olduğuna dikkat çekiyor.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK), tüketicilerin haklarını, yayınladığı yönetmeliklerle ve kararlarla güvence altına aldığını söyleyen Kırım, buradaki maddelere dikkat eden tüketicilerin hem ek maliyet ödemekten kaçınabileceğini hem de ek iş gereken süreçlere girmeyeceğini, böylelikle de tasarruf edebileceğini belirtiyor.

“Tüketici haklarını bilmek önemli”

Taahhütlü aboneliklerde vadedilen taahhüt süresince, sözleşme koşullarında tüketici aleyhine değişiklik yapılamadığını dile getiren Çağada Kırım, tüketicinin tedarikçi değiştirdikten sonra taşınması durumunda da cayma bedeli ödemek zorunda olmadığının altını çiziyor. Kırım, sözlerine şöyle devam ediyor: “Tüketicinin elektrik abonelik sözleşmesini (belirli süreli sözleşmeler) herhangi bir gerekçe göstermeksizin tek taraflı feshetmesi durumunda uygulanacak ceza bedeli, sağlanan tasarrufu geçemiyor. Tüketiciler, elektrik abonelik sözleşmelerinin başladığı ya da yenilendiği tarihten itibaren 14 gün içinde, herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cayma bedeli ödemeksizin telefonla, e-postayla veya yazılı bildirim yaparak anlaşmadan cayabiliyor. Serbest tüketici elektrik abonelik sözleşmeleri, ilk kurulan sözleşmenin sonunda otomatik olarak yenilenemiyor ve bu süre sonunda tüketiciden açık bir talep veya onay almadığı halde hizmet sunmaya devam eden elektrik tedarikçileri, sunulan bu hizmet için hiçbir bedel talep edemiyor. Tüketicilerin her konuda bilinçli olmaları ve haklarını güvence altına alan maddeleri bilmeleri daha fazla tasarruf etmelerini sağlar.”

Tedarikçiler de cayma bedeli ödüyor

Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliğine göre, elektrik abonelik sözleşmelerinde cayma bedeli hükmüne yer verilebiliyor. Ancak cayma bedeli şartı tek taraflı olarak tüketiciyi bağlamıyor ve sözleşmenin süresinden önce feshedilmesi halinde her iki taraf da cayma bedeli ödemek zorunda kalıyor. Bir tedarikçi tüketici ile olan sözleşmesini süresinden önce feshederse sözleşmede belirtilen cayma bedeli tüketiciye ödeniyor.

Elektrik tedariki devlet garantisi altında

Tüketicilerin, elektrik tedarikçisi değişikliklerinde en çok endişe duydukları konu ise herhangi bir nedenle elektrik enerjilerinin kesilip kesilmeyeceği olarak öne çıkıyor. Tedarikçi değişiklikleri işlemlerinde kesinlikle elektrik enerjisi kesilmezken, tedarikçi değiştiren bir tüketicinin mevcut tedarikçisinin iflas etmesi ya da tüketicinin sözleşmesini devam ettirememesi durumunda ise tüketiciler otomatik olarak son kaynak tedariki mekanizması ile bölgelerinde devlet tarafından görevlendirilmiş şirketlerden elektrik almaya başlıyor. Bunun için başlangıçta herhangi bir işlem yapmaya gerek olmuyor ve elektrik kesintisi ihtimali bulunmuyor.

Güvence bedeli geri alınabiliyor

Elektrik tedarikçisi değiştiren tüketiciler, tedarikçi değişimi tamamlandıktan sonra önceki elektrik tedarikçilerine ödemiş oldukları güvence bedellerini iade alabiliyor. Serbest elektrik tedarikçileri genellikle tüketicilerden güvence bedeli talep etmezken, talep edenlerin güvence bedeli tutarları çoğunlukla görevli elektrik tedarikçilerinin talep ettiğinden daha düşük oluyor. Tüketici, her iki durumda da güvence bedeli iadesini alarak daha avantajlı konuma geliyor.

Tüketiciden onay alınmadan tedarikçi değiştirilemez

Tüketicilerin özellikle ilk elektrik aboneliğini açtırırken görevli elektrik tedarikçileri ile imzaladığı evraklara dikkat etmesi gerekiyor. Bazı görevli elektrik şirketleri, abonelik açılış ve perakende satış sözleşmesi evraklarının içine bir de elektrik tedarik sözleşmesi ekleyerek tüketicilerin farklı bir elektrik tedarikçisine geçişini önleyebiliyor, bunun sonucunda da tüketicinin tasarruf etmesi engelleniyor. Abonelik başlatma işlemleri için perakende satış sözleşmelerinin mesafeli kurulması durumunda ise böyle bir ihtimal ortaya çıkmıyor. Tedarikçi şirketler hiçbir koşul altında sözleşme kurmadan tüketicileri portföylerine ekleyemiyor, bunun tespiti halinde ise tedarikçilere çok ağır cezalar uygulanıyor.

Serbest elektrik tedarikçilerinin elektrik kesme yetkisi bulunmuyor

Elektrik faturasının zamanında ödenmemesi sonucunda tüketicinin elektrik enerjisini kesmek, görevli elektrik tedarik şirketleri tarafından, sadece son kaynak elektrik tedariki kapsamında enerji tüketimi yapan tüketicilere uygulanabiliyor. Tedarikçi değiştiren tüketicilerin enerjileri, elektrik faturalarını zamanında ödemeseler dahi serbest elektrik tedarikçileri tarafından kesilemiyor. Ancak faturanın zamanında ödenmemesi ya da hiç ödenmemesi tedarikçiye sözleşmeyi tek taraflı feshetmek için haklı neden oluştururken, bu durumda tüketicilere icra takibi gibi hukuki yaptırımlar uygulanıyor. Ayrıca serbest elektrik tedarikçisi ile olan sözleşmenin feshedilmesinden sonra tüketici, bölgesindeki görevli elektrik tedarik şirketine ek güvence bedeli ödemek durumunda kalabiliyor.

KVKK’yı önemsemeyen kurumlar tehlike altında

Bilimp, kurumları KVKK kaynaklı cezai yaptırımlardan kurtarıyor

  • Teracity Yazılım Teknolojileri Genel Müdürü Osman Akın, Kişisel Verileri Koruma Kanunu sorumluluklarının eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerektiğini belirterek, kurallara uymayan kurum/kuruluşların cezai işlemle karşı karşıya kalabileceğini söyledi.
  • Kurum/kuruluşlara KVKK konusunda destek olduklarını ifade eden Akın, “Teracity Yazılım Teknolojileri’nin yerli teknolojilerle geliştirilen bütünleşik araçlar yazılımı Bilimp ile kamu ve özel tüm kurumların yanındayız. Bilimp tüm ihtiyaçları karşılıyor ve cezai yaptırımlardan kurtarıyor” dedi.

Ülkemizde 2016 yılında yürürlüğe giren 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, özel hayatın gizliliği kapsamında kişilerin mahremiyetinin korunması ve anayasal güvence altınına alınması amacıyla yapılmış bir düzenlemedir.

İlgili kanunda belirtilen sorumluluk ve yükümlülüklerini yerine getirmeyen kamu kurumları ve özel sektörün üst yöneticileri ve sorumluları hakkında, idari para cezalarının dışında Ceza Kanunu kapsamında çeşitli cezalar da bulunmaktadır.

Bu noktada, kurumlar açısından KVKK usul, esas ve kurallarına tam uyum son derece önem taşımaktadır. Teracity Yazılım Teknolojileri Genel Müdürü Osman Akın, kanuna uyma yükümlülüğü taşıyan tüm organizasyonların Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nun (KVKK) sorumluluklarını eksiksiz olarak yerine getirmesi gerektiğini belirterek, kurallara uymayanların cezai işlemle karşı karşıya kalabileceğini söyledi.

Kanunda belirtilen sorumluluk ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerektiğini dile getiren Akın, yerine getirmeyen sorumlular hakkında cezaların bulunduğuna dikkat çekti.

Herkes para cezaları ile karşı karşıya kalabilir

KVKK uyum sürecinde Aydınlatma Yükümlülüğü’nün oldukça önemli olduğunu dile getiren Akın, “Kanunun veri sorumlusuna yüklediği en önemli yükümlülük aydınlatma sorumluluğudur. Veri sahibi olan kurumlar veriye temas ettiği noktada aydınlatmalı, aydınlatma ve gerekli hallerde açık rıza alma işlemlerinde zorunlu olarak teknolojiden yararlanmalıdır. Kurumun veri yaşam döngüsüne uygun olarak kişisel veri işleme envanteri hazırlanmalı ve bununla paralel olarak son kayıt tarihine kadar VERBİS kaydı yapılmalıdır” dedi.

Bu nedenle Aydınlatma konusunda dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizen Akın, bu cezaların veri ile temas edip kanunu ihlal eden herkes için geçerli olduğunu belirterek, “Özel şirketlerde kurallara uyulmaması halinde idari para cezasını patron ödüyor. Örneğin belediyelerde ise herkes sicillerine işlenecek disiplin cezaları ile karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle KVKK konusunda oldukça hassas olunması gerekiyor” diye konuştu.

Kişisel veri ile temas eden tüm çalışanlara uyarı!

Kanunda aydınlatma, veri güvenliğini sağlama, kurul kararlarını yerine getirme, veri sorumluları siciline kayıt ve bildirim yükümlülüklerine aykırı davranılmasının kabahat olarak düzenlendiğini ifade eden Akın, şöyle devam etti: “Kurul tarafından belirlenecek idari para cezası yaptırımına bağlanmıştır. Her ne kadar idari para cezaları, veri sorumlusu olan gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişileri hakkında uygulanacak olsa da kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili duruma da açıklama getirilmiştir. Söz konusu kabahatlerin kamu kuruluşları bünyesinde işlenmesi halinde, kurulun yapacağı bildirim üzerine, ilgili kamu kurum ve kuruluşunda görev yapan memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında disiplin hükümlerine göre işlem yapılacaktır. İlgili kurumlar yaptıkları soruşturmanın sonuçları hakkında Kurula bilgilendirme yapmak zorundadır. Bu kapsamda, belediyelerde sadece belediye başkanı ve ilgili dair başkanları değil kişisel veri ile temas eden tüm çalışanlar ilgili disiplin hükümleri ile karşı karşıya kalabilirler.”

Vatandaş tazminat davası açabilir 

Belediyeler tarafında vatandaşların KVKK ihlali nedeni ile zarara uğraması halinde belediyeye tazminat davası açabileceğini dile getiren Teracity Yazılım Teknolojileri Genel Müdürü Osman Akın, vatandaşın tazminat talebinde haklı olması halinde belediyenin bu zararı karşılaması gerektiğini söyledi. Akın, belediyelere de KVKK konusunda destek olduklarını belirterek, “Teracity Yazılım Teknolojileri’nin yerli teknolojilerle geliştirilen bütünleşik araçlar yazılımı Bilimp ile belediyelerin yanındayız. Bilimp KVKK Aracı; KVKK uyumluluğu için yapılması zorunlu hukuki ve teknik süreçleri kolaylaştıran ve sürdürülebilir bir yapı sağlamak için geliştirilen en kapsamlı yazılımdır. Belediyelere bu konuda kapsamlı bir çözüm sunuyoruz” dedi.

Bilimp, tüm KVKK ihtiyaçlarını karşılıyor

“Bilimp ile KVKK uyumluluğu çok kolay ve kullanışlı” diyen Akın, şöyle devam etti: “Bilimp KVKK’da yer alan idari ve teknik tedbirlere ait süreçleri yönetir ve sürdürülebilirlik sağlar. Yazılımımız ile süreç oldukça kolay ve güvenilir bir şekilde yönetilebilir. Bilimp tüm KVKK ihtiyaçlarını karşılıyor ve cezai yaptırımlardan kurtarıyor.”

Pandemi kısıtlamaları ve mevsim koşullarına rağmen faaliyet ve beklentiler arttı

investment stockbroker stock market analysis
investment stockbroker stock market analysis. Financial investment app graph on phone and laptop. Multiple devices using. hands close up. vertical photo.

Türkiye İMSAD İnşaat Malzemeleri Sanayi Bileşik Endeksi şubat ayı sonuçlarına göre, pandemi kısıtlamalarına ve sert mevsim koşullarına rağmen inşaat malzemeleri sanayisinde faaliyetlerdeki yükselişle birlikte erken bir geri dönüş yaşandı. Aşılamada olumlu gelişmelerin yanı sıra, yurt içi ve yurt dışı pazarlarda talebin kuvvetlenmesi sonucu beklentilerde de son dönemlerin en yüksek iyileşmesi gerçekleşti.   

Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) tarafından her ay düzenli olarak yayınlanan İnşaat Malzemeleri Sanayi Bileşik Endeksi’nin Şubat 2021 sonuçları açıklandı. Bileşik Endeks’te şu bilgiler yer aldı: Şubat ayında artışını sürdüren Bileşik Endeks, yükselişini üçüncü aya taşıdı. Bileşik Endeks’in sürükleyicisi olan faaliyetler, şubat ayında erken toparlanma işaretleri verdi. Güven ve Beklenti Endeksleri ise şubat ayında daha kalıcı toparlanmalar gösterdi. Şubat ayında 1,2 puan artan Bileşik Endeks, böylece 2020 yılı şubat ayının da üzerine çıktı.

Faaliyetlerde büyüme zorlu kış koşullarına rağmen erken başladı

İnşaat malzemeleri sanayi faaliyetleri şubat ayında büyüme gösterdi. Ocak ayında iktisadi ve sosyal faaliyetlere ilişkin alınan kısıtlama önlemleri ve mevsimsellik ile gerileyen inşaat faaliyetleri, şubat ayında önemli bir toparlanma gösterdi. Geçmiş yıllarda şubat aylarında geleneksel olarak faaliyetlerde düşüş yaşanmasına karşın 2021 yılı şubat ayında bu kez erken toparlanma işaretleri görüldü. Şubat ayında faaliyetler mevsimsellik ve alınan kapatma kararlarına rağmen hissedilir bir artış gösterdi. Aşılama iyimserliği ile iç ve dış pazarlarda talep erken hareketlendi. İç ve dış satışlarla birlikte üretim ve cirolar arttı.

Faaliyet Endeksi şubat ayında bir önceki aya göre 1,3 puan arttı. Şubat aylarında mevsimsellik ile yaşanan faaliyetlerdeki düşüş bu yıl büyüme şeklinde gerçekleşti. Yurt içi satışlar şubat ayında arttı. İhracat da önemli ölçüde yükseldi. Pazarların aşılama iyimserliği ile toparlandığı görüldü. Üretimde de şubat ayında artış yaşandı. Cirolar, iç satışlar ve ihracattaki artışa bağlı olarak yükseldi. Yurtdışı ihracat fiyatlarında artış devam etti.

İnşaat sektöründe mevsimsel olarak hız kesen faaliyetlere rağmen inşaat malzemeleri sanayi faaliyetleri erken toparlanma işaretleri verdi. Aşı iyimserliği ile yılın geri kalanına ilişkin yurt içi ve yurt dışında iyimser beklentiler de arttı.

Güven Endeksi yükselmeye devam etti

Güven Endeksi, yaşanan finansal dalgalanmaya rağmen, şubat ayında yükseldi ve tüm alt endekslerde de artışlar gerçekleşti. Aşı iyimserliği ile faaliyetlerdeki toparlanma şubat ayında Güven Endeksi’ndeki artışı destekledi. Güven seviyesi şubat ayında bir önceki aya göre 0,76 puan artarak yükselişini üçüncü aya taşıdı. Güven Endeksi geçen yılı yükseliş ile kapattıktan sonra yeni yıla da yükseliş ile başlamış oldu. Ancak artış hızının sınırlı olduğu ve Güven Endeksi’nin kırılgan kalmaya devam ettiği görüldü.

Türkiye ekonomisine ilişkin güven seviyesi yükseldi. İnşaat sektöründe güven sınırlı ölçüde arttı. İnşaat malzemeleri sanayisine güven de sınırlı ölçüde artış gösterdi. Yurt içi pazarlarda güven şubat ayında yükseldi, ihracat pazarlarına güven de hızlanarak arttı. Güven Endeksi şubat ayında. Artışta aşılama konusunda yaşanan iyimserlik etkili oldu.

Beklenti Endeksi son dönemlerin en yüksek artışını gösterdi

Beklenti Endeksi şubat ayında son yıllardaki en yüksek aylık iyileşmesini gösterdi. Hemen hemen tüm alt endekslerde beklentilerde önemli artışlar yaşanmaya başladı. Aşılama ile yılın geri kalanında işlerdeki toparlanma ümidi beklentileri destekledi. Beklenti Endeksi şubat ayında bir önceki aya göre 1,4 puan artış gösterdi. Böylece Beklenti Endeksi yeni yılda artışını hızlandırmaya başladı.

Türkiye ekonomisine ilişkin beklentilerde artış yaşandı. Şubat ayında, önümüzdeki üç aya ilişkin alınan yurt içi siparişler arttı, ihracat siparişlerinde de önemli bir artış görüldü. Önümüzdeki üç ayın üretim beklentisi şubat ayında sıçrama gösterdi. Alınan yurt içi ve yurt dışı siparişlerdeki artışa bağlı olarak üretim beklentileri kuvvetlendi.

Beklentilerde temel belirleyici aşılama ile salgındaki gelişmeler oldu. Kış ayları Covid-19 salgını ikinci dalgası nedeniyle zorlu geçmekle birlikte aşılamanın giderek yaygınlaşması beklentilerde iyileşmeyi artırdı. Aynı zamanda faaliyetler de mevsimselliğe rağmen erken toparlanma işaretleri verdi. Ekonomi, hukuk ve demokrasi alanında açıklanan reform paketlerinin, beklentiler üzerindeki etkilerinin ise uygulamalarda ve zamanla ortaya çıkacağı öngörülüyor.

Faaliyetlerde büyüme hızlanacak

İnşaat Malzemeleri Sanayi Bileşik Endeksi şubat ayında genele yayılan toparlanma işaretleri veriyor. Mevsimsellik ile geleneksel olarak şubat aylarında gerileme gösteren Bileşik Endeks’in 2021 yılı şubat ayında artış göstermesi, önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Faaliyetlerde erken toparlanma başlarken güven ve beklentiler de Bileşik Endeks’i destekliyor. Önümüzdeki aylarda faaliyetlerde büyümenin hızlanacağı öngörülüyor.

Video görüşmeyi sevmeyen tüketicilere özel uygulama geliştirildi 

Türk mühendislerden uzaktan kimlik doğrulama ve müşteri tanıma süreçleri için hibrit ürün: Hybrid KYC

Türk girişimcilerin kurduğu ve Almanya’nın en yenilikçi kimlik yönetim platformu (IMPaaS) sağlayıcısı Identify, Türkiye’de Teknopark İstanbul’daki Ar-Ge ofisinde gerçekleştirdiği çalışmalarla yepyeni bir ürüne imza attı. Identify Türkiye’nin Almanya’daki deneyimi ve Türk kullanıcıların beklentileri çerçevesinde geliştirilen Hybrid KYC’nin Türkiye’den tüm Avrupa ülkelerine ihraç edilmesi üzerinde çalışmalar yoğunlaşıyor. Türk mühendislerin geliştirdiği ürün Selfie Ident ve Video Ident çözümlerinin entegrasyonunu kapsıyor. Bu çözüm sayesinde kurumlar hızlı dijital müşterileri şirketlerine kazandırırken gecikmelerden dolayı müşteri kaybetme riskini ortadan kaldırarak dönüşüm oranını (Conversion Rate) artırıyor. Kullanıcılar da OCR ve NFC teknolojilerine sahip Hybrid KYC ile yeni bir markaya müşteri olma süreçlerini tek başlarına tamamlayabiliyor. Beklenmedik bir durumla karşılaştıklarında ise hiç beklemeden tek bir dokunuşla müşteri temsilcisine bağlanarak süreci rahatlıkla sonlandırıp kurum müşterisi haline gelebiliyor.

Hybrid KYC, Türkiye’deki kullanıcıların beklentileri çerçevesinde şekilleniyor

Identify Türkiye, ülkemizde “hızlı dijital müşteri” olarak adlandırdığı yeni tip müşterileri kağıt form, sözleşmeler ve ıslak imzadan kurtaran %100 dijital müşteri kazanımı teknolojilerini pazara sunarken pazarın beklentilerini de titizlikle değerlendiriyor. Şirket; Almanya’da bu alanda edindiği 4 yıllık tecrübesini Türk kullanıcıların beklentileri doğrultusunda şekillendirerek pazarda yeni ürünleriyle faaliyetlerini sürdürüyor. Türkiye’deki kullanıcıların video aracılığıyla kimlik doğrulama hizmetine alternatif bir çözüm bekledikleri gerçeğinden hareket eden şirket; müşterilerin tüm süreci kendilerinin tamamlayabileceği Hybrid KYC çözümünü geliştiriyor. Böylece yeni bir kurum müşterisi olmak isteyen kullanıcılar bunun için şirketin şubesine gitmek, kuryeyle gelen formları imzalamak ya da video kimlik doğrulaması için bir müşteri temsilcisiyle görüşme yapmak zorunda kalmıyor. Tüm süreci kendi başlatıp kendi sonlandırabiliyor ve ihtiyaç duyduğu anda süreçten kopmadan saniyeler içinde canlı bir müşteri temsilcisi desteği alabiliyor.

Şirketler için ciddi maliyet avantajları ortaya çıkıyor

Hybrid KYC kurumlar için de ciddi maliyet avantajları sunuyor. Video görüşmelerin maliyetlerinin yüksek olması ve video kayıtlarının saklanması aşamasında artan depolama gereksinimleri şirketleri farklı çözüm arayışlarına itiyor. Bu yüksek maliyetleri azaltmak isteyen şirketler müşterilere video kimlik doğrulama dışında farklı, daha bütçe dostu ve elbette regülasyonlara uyumlu çözümler sunmak istiyorlar. Bu kapsamda Identify Türkiye Hybrid KYC ile uzaktan müşteri edinimi ve müşteri tanıma (KYC) süreçlerinde şirketlere destek sunuyor.

KYC sürecinde müşteri kaybetme riski çok çok düşüyor

Identify Türkiye Genel Müdürü Ali Haydar Ünsal: “Türkiye’de faaliyetlerimize başladığımızda aslında buradaki müşterilerin kurumlardan çok farklı beklentileri olduğunu anladık. Bu kapsamda Teknopark İstanbul’daki Ar-Ge ofisimizde Türk mühendislerimizin gücüyle Almanya’daki deneyimimizi Türkiye pazarındaki aktörlerin istekleri çerçevesinde birleştirdiğimiz Hybrid KYC’yi geliştirdik. Hem müşteriyi hem de kurumları odağına alan bu yeni ürün ile sürece 360 derecelik bir hakimiyet sunuyoruz. Kurumlara artık KYC sürecindeki gecikmelerden aksaklıklardan dolayı müşteri kaybetmeyeceksiniz diyoruz. Bu çok kritik bir söylem zira Identify Türkiye olarak uzaktan müşteri edinimi süreçlerinin kurumlar için hızla müşteri kazanma avantajının yanı sıra hızla müşteri kaybetme riski de taşıdığını sürekli dile getiriyoruz. Yeni çözümüz ise müşteriyi zorlandığı anda müşteri temsilcisiyle bir araya getiriyor ve süreci güvenle tamamlamasını sağlıyor. Böylece müşteri saniyeler içinde işlemleri istediği yöntemle tamamlayıp kurumun yeni müşterisi haline gelebiliyor. Bu da yüksek müşteri memnuniyeti ve mutlu müşteriler anlamına geliyor. Çünkü müşteri yolculuğunu kendi başlatıyor, kendi sonlandırıyor ve istediğinde canlı bir müşteri temsilcisinden destek alıyor. Burada teknolojiyi kullanma becerisi müşterileri tatmin ediyor. Öte yandan teknoloji konusunda yeterli bilgiye sahip olmayan müşterinin de canlı destek yardımıyla süreci tamamlaması ve teknolojiye alışma süreci pekiştiriliyor. Şirketler de hem daha hızlı yani müşteri kazanıyor hem de başta video depolama maliyetleri olmak üzere önemli avantajlar elde ediyorlar.”

Emlak satışlarında düşüş sürüyor

Türkiye genelinde konut satışları Şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 31,6 azalarak 81 bin 222 oldu.
‘Konut kredileri yüksek’
Yaşanan düşüş hakkında bilgi veren Tüm Girişimci Emlak Müşavirleri Derneği (TÜGEM) Başkanı Hakan Akdoğan “Geçtiğimiz ay yüzde 37,9 azalarak 70 bin 587 olan konut satışlarında Şubat ayında da yüzde 31,6 düşüş yaşandı. Özellikle konut kredilerinin yüksek olması nedeniyle ipotekli konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 66,5 azalış gösterdi. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı sadece yüzde 18,1 olarak gerçekleşti. Konut satışlarında 2. el satışların payı ise yüzde 70’e yaklaştı” dedi.
‘Yatırımcı için cazip değil’
Konut kredilerindeki faiz oranlarının aylık yüzde 1.40 seviyesine kadar yükseldiğine dikkat çeken Akdoğan “Bankalar arasında farklılık göstermekle birlikte, 100 bin TL konut kredisi için aylık ödemeler 10 yıllık vadede 1.725 TL, 5 yıllık vadede ise 2.474 TL seviyesinde. Özellikle faiz oranlarının yüksek olması şu anda gayrimenkulü yatırımcı için cazip kılmıyor” dedi.

Türkiye’nin gelirini artıracak 10 öneri

araştırma

Sürdürülebilir ekonomik kalkınma için Türkiye’nin her bölgesinin, her ilinin, ilçesinin potansiyellerini tespit etmeli, planlamalı ve bir program oluşturarak bunları hayata geçirmeliyiz. Bu noktada Ulusal İktisadi Düşünce Kuruluşu (ULİKAD) Başkanı Ömer Niziplioğlu’nun, Türkiye’nin gelirini artıracak 10 önerisi şöyle:

1- Sanayi

Kalkınma hamlesini istenilen düzeyde gerçekleştiremedik bunun en büyük nedeni planlamanın eksikliğidir. Hangi bölgede, hangi şehir ve ilçede, hangi sanayi kurulmalı araştırılıp ona göre sanayi imar izni verilmeli. Kişi başına okul, hastane,düşünülürken kişi başına iş de düşünülmelidir. İnsanlar geçinebilmek için memleketini terk etmek zorunda kalmamalı. Her bölgenin kendi has özelliği göz önünde bulundurularak sanayi alanları yaratılmalıdır.

Planlama yapılmadan sanayi imar izni verilmeden nasıl fabrika yapılacak anlamak mümkün değildir. Bu devletin en önemli görevidir. İzinleri devlet verir şu an planlamaya başlansayasal izinlerin bitirilmesi seneleri alabilir. Bu yasal izinler konusunda da hızlanmak için bürokrasiyi hızlandırmak gerekir. Şu an sanayi var denilen illerin o sanayisinde araba tamircisi veya buna benzer atölyeler bulunmaktadır,uluslararası ihracat yapılacak türde çok az sanayi bölgemiz var. Her ilde organize sanayi olduğu iddia ediliyor, bunların yetersiz olduğunu bilinmeli hatta illere endüstriler kurulmalı her ilçenin organize sanayisi olmalı.

Almanya’da nerdeyse her köyde bir fabrika varken bizim ilçelerimizde hatta çoğu ilimizde dahi organize sanayi yok. Sanayisiz kalkınma modeli mümkün değildir. Devletin buradagörevi sanayi imar iznini verip yatırımcılara sunmaktır. Bu arazileri istimlak edip imarını çıkardıktan sonra bedelli veya bedelsiz dağıtabilir hatta geri kalmış bölgeler için fabrikasının binasını dahi yapıp çok uygun bütçelerle kiraya verebilir.

Üretimi kırsal bölgelere götürmeliyiz.  Bir iplik üretmek için dolar milyoneri olmaya gerek olmamalı sanayi imarlı arsaların tarlaya göre 10-20 kat daha değerli. Bunun önüne geçmek için daha çok sanayi imarlı araziler üretmeli ve yatırımcılara sunmalıyız. Üretim yapabilmek daha kolay olmalı örneklemek gerekirse pamuk ağırlıkla Çukurova’da, Amik Ovası’nda ve Harran Ovası’nda yetişir. Şanlıurfa’ya tekstil organize sanayi kurulsa burada çıkan pamuk burada ipliğe dönüşüp daha sonra kumaş olsa hatta konfeksiyon ürünleri yapılıp İskenderun Limanı’ndan dünyaya dağılsa güzel olmaz mıydı? Tekstil üretiminin büyük bölümünü Çin aldı büyük bir organize sanayi kurarak bu üretimi buraya alabilir, işsizliği bitirebilir milyarlarca dolarlık ihracat yapabilirdik. Bunun için sadece planlayıp gerekli izinlerin verilmesi yeterlidir eminim ki bu alt yapı oluştuğunda birçok yatırımcı buraya yatırım için sıraya girecektir.

Her il nüfusuna göre ihracat hedefi konmalıdır. Şu an sanayisi yeterli olmadığı için üretim yapamayan 30 milyon insanımız senede 2 bin dolarlık üretim yapabilse senelik ekstra 60 milyar dolarlık ihracat gerçekleşirdi.

2- Ormancılık  

Petrolden sonra en büyük ithal kalemimiz orman ürünleridir. Halbuki ülkemizin 3’te 1’i resmiyette orman gözükürken nerdeyse ihtiyacımız olan tüme yakın orman ürünlerini neden ithal ediyoruz? Çünkü özel ve endüstriyel ormancılığı yeterince kullanmıyoruz, ağırlıkla ormanlarımıza çam ağacı dikiyoruz. Bu da sadece odun olarak kullanılıyor. Kendi ihtiyacımız olan ağaçlar dikip kendi ihtiyacımızı karşılamalıyız. Aynı şekilde ormanlık alanlarımızda zeytin ve meyve ağaçlarını orman ağacı olarak kabul edilse ve bu ormanlık alanlar çiftçilere verilse kırsaldaki birçok insanın geçimi sağlanmış olur ve ülke ekonomisine katkı sağlarız. Hatta Toros dağlarındaki maki bitki örtüsüyle kaplı olan alanatıl bir durumda duruyor. Tropikal meyve olan muz, kivi ve ananas yetişicilerine sunulsa, teraslama sistemiyle saksı gibi düşünülerek yetiştirme yapılsa alan toprak olarak zenginleşiperozyonun da önüne geçilerek daha yeşil bir ülke konumunagelebiliriz.

Ormancılığı da hayvan besiciliği gibi görmeli ihtiyacımız olanorman ürünleri üretmeliyiz. Birçok ülke kendi ihtiyacı olan ürünleri üretirken biz her ihtiyaç duyduğumuz ürünleri neden ithal ediyoruz anlamak mümkün değil. Eğer endüstriyelormancığı daha yaygın kullanabilirsek yüzbinlerce insana iş bulunmuş olup ve milyarca dolarlık ithal ürünleri biz üretmiş oluruz. Ormancılık ülkemizde yok sınıfındadır. Meslek olarak dahi görülmemektedir. Bunu değiştirmeli her toprak parçasını ayrı ayrı değerlendirmeliyiz. Ayrıca devlette bütçe ve yeterlipersonel olmadığı için resmiyette orman olarak gözüken alanlar boş olarak duruyor. Sizce bu çorak duran alanlar orman mı?Eğer ormancılığı geliştirsek ülke ekonomisine senede 5 milyar dolardan daha fazla katkı sağlayacaktır.

3- Gemi üretimi ve taşımacılığı

Dünyanın en ucuz taşımacılığı deniz taşımacılığı olduğu düşünüldüğünde ülkemiz bu alanda liderliğe oynamalıdır. 3 tarafı denizlerle çevrili, 3 kıtanın ortasında Ortadoğu, Avrupa, balkanlar, Kafkasların deniz taşımacılığını biz üstlenmeliyiz. Bu konumumuzda daha başka bir ülke olmadığı bilmeliyiz.

Karadeniz kıyıları denizi soğuk ve dalgalı olduğu için turizme çok uygun değildir. Buradaki denizi tersaneler bölgesi ilan edip her ile irili ufaklı tersane izinleri çıkarıp yatırımcılara sunmalıyız. Böylelikle şu an atılı durumdaki Karadeniz sahili uluslararası gemi üretimi yapan bölge durumuna ulaşacaktır. Ülke ekonomisine katkı sağlayacak binlerce insana iş sağlayacaktır. Dünyanın en büyük gemilerinin yapıldığı 3 tersane yapılsa yaklaşık 3 milyar dolarlık ekonomi yaratılmış olur.

4- Deniz ürünleri

3 tarafı denizlerle çevrili ülkemizin denizlerinden yeterince yararlanabiliyor muyuz?     Norveç’in sadece somon balığından senelik 6 milyar dolar geliri var. Marmara Karadeniz balık ve deniz ürünleri yetiştirmek için ruhsatlar düzenlenmeli. Midye,kalamar, karides ve balık türlerinin birçoğunu üretmeli ihtiyacımızı karşılamalı ve ihracat yapmayız. Denizleri ekonomik getirisi olduğunu hatırlamayız çok yetersiz ruhsat verilmesine rağmen levrek ve çupra da dünya rekorunu kırıyorken daha çok çeşit ve yasal izinle denizlerimizden daha çok fayda sağlamalıyız. Denizleri, deniz ürünleri yetiştirme tarlası gibi düşündüğümüzde ne kadar avantajlı olduğumuzu daha net anlarız. Gerekli deniz ürünleri yetiştirme ruhsatları düzenlendiğinde şu an 1 milyar dolar olan ihracatımızı 4-5 milyar dolara çıkarabiliriz.

5- Kırsal bölge

Kırsal bölgede yaşayan vatandaşlarımızı üretime katılmasını sağlamalıyız hediyelik eşya, oyuncak, süs ürünleri, bijuteri,cam,  tekstil montaj gibi evde, köyde basit atölye içinde yapılabilecek ürünleri kırsal bölgede ürettirmeye çalışılmalıyız. Örnek olarak yılbaşı süslerini çam ağacı, kapı süsü tahta oyuncak gibi ürünleri kadınlar evde rahatlıkla yapabilir ve bunların özellikle Avrupa’ya ihracatı ile önemli kazanç sağlayabiliriz. Bunun için yasal engeller kaldırılmalı,ürün imalatı yaptırmak isteyen firmalar istediği ürünü ilan etmeli üretim yapmak isteyen kişilerle temasa geçilmeli işin nasıl yapılacağını öğretilmelidir. Böylelikle kırsaldaki iş gücünü değerlendirmeliyiz. Köydeki kasabadaki atıl durumdaki istihdamımızı kazanmalı, kırsalda yaşayan insanları gelirini arttırmalıyız.

6- Yazılım 

Yazılımın bir makinesi yoktur, insan eliyle yapılır. Ücretlerin yüksek olduğu ülkeler bu maliyeti düşürmek için başta Hindistan gibi ülkelere yaptırmaktadır. Yazılımdaki kodları yazmak için bilgisayar mühendisi olmaya gerek yoktur. Kodların nasıl ve hangi düzende yapılacağı öğretildiği takdirde çoğu kimse rahatlıkla yazılım yapabilir. Genç nüfusumuzu bu şekilde iş sahibi yapabilir, evinde yazılım yaparak geçimini sağlattırabiliriz. Hindistan’ın bu yolla 100 milyar dolar kazandığını unutulmamalıdır. Dünyada yazılımcıya çok büyük ihtiyaç duyulduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Ülkemizin yazılım konusunda ilerletirsek dünyaya daha çok entegre olur bu sektörünü genç insanlarımıza yaptırmayı başarabilirsek 3-5 milyar dolarlık ek gelirimiz olur.

7- Sinema

Türk dizilerinin dünyada satış rekorları kırdığını biliyoruz. Bunun en büyük nedeni oyuncu maliyetinin düşük olması. Bunu göz önünde bulundurarak İstanbul’a Hollywood tarzında film, dizi ve program çekim platformu yapılmalı bu sayede hem çekimlerin maliyeti düşürülmeli hem de istihdam sağlanmalıdır. Ayrıca özellikle Avrupa’da maliyetli çekimlerin burada çekilmesi sağlanmalı. Birçok Ortadoğu ve Afrika ülkelerinin yetersizliklerinden dolayı çekemediği çekimleri de buraya çekme imkânı sağlanmalıdır. Hollywood’un senelik 100 milyar dolar geliri olduğunu göz önünde bulundurulduğunda şu an 500 milyon olan dizi satışımız 3 milyar dolara rahatlıkla çıkarabiliriz. Çünkü çekimler için dekor teknik eleman ve oyuncuya sahibiz.

8- Turizm

Ülkemiz dini geçişlerin aynı zamanda da tarih, kültürler beşiğidir. Bunun yanında deniz, dağ, doğa için mükemmel durumdadır. Turizmde dünya birincisi olabilme imkânı vardır. Akdeniz turizm havzasıyken biz sadece Antalya ilimizden yararlanıyoruz. Oysa Hatay Mersin ve Adana da aynı potansiyel vardır. Buralar da turizm bölgesi ilan edilirse Antalya gibi işsizlik biter ekonomik olarak kalkınma sağlanır. Aynı şekilde Avrupa’da birçok ülke kayak turizmiyle geçimini sağlarken özellikle Avusturya ülke ekonomisinin yüzde 60’ını turizm ve kayaktan karşılıyorken bizim dağlarımız da kayak turizmi istenilen düzeyde değildir. Bunun nedeni dağlarımızı planlayıp kayak turizmine açmamamızdır. Yine aynı şekilde doğa harikası yaylalarımızı da turizm planlaması yapılmadığından bu şekilde atılı olarak kalıyor. İsviçre’nin Alpleri örnek alınmalıdır.Kültür şehirleri olan Mardin, Şanlıurfa’yı da turizme kazandırmalıyız.

9- Tarım 

Ülkemiz tarım ülkesi olarak bilinse de çiftçi başına düşen toprak alanı 4 dekardır.  Bu kadar parçalanmış tarım arazisiyle kârlı tarım yapmak mümkün değildir. En büyük sorunumuz parçalanmış toprak meselesidir. Bunları birleştirerek daha verimli ve daha az maliyetli üretimin yollarını bulmalıyız bireysel üretimle uluslararası ihracat düşünülemez. Ayrıca tarım borsaları kurularak üreticinin eline hak ettiği para geçmesi sağlanmalıdır çiftçilerin gelir düzeyi yükseldikçe tarıma olan ilgi ve yatırımda artacaktır. Hollanda’da çiftçiler bağlı bulunduğu kurumdan toprağın türüne ülke ve ihracat ihtiyacına göre ekim izin verilir. Ülkemizde ne yazık ki herkes kendi bilgisi ve öngörüsüyle hareket etmektedir. Tüm çiftçilerimiz bir platformda üreteceği ürünü deklare etmeli böylelikle çoğu zaman yetersiz bazen de ihtiyaç fazlası üretim yapılmasının, mağduriyetlerin önüne geçilmesisağlanmalıdır.

Tarımı ülkemizin ihtiyaçlarının karşılanması yeterli olarak görülüyor oysa ülkemizi ayağa kaldıracak olan ihracattır. Bunun için stratejiler geliştirilmeliyiz. Örnek olarak Fransa’daki üzüm bağlarının alanı 850 bin hektarken ülkemiz de 650 bin hektardır. Ekili asma alanlarımız bu kadar yakınken Fransa üzümden şarap yaparak sadece şarap ihracatından 12 milyar Euro kazanırken bizim üzüm olarak ihracatımızdan 150 milyon dolar kazanç elde edebiliyoruz. Eğer biz de üzümü şarap veya kuru üzüm yapabilseydik şu an Fransa’ya yakın gelirimiz olurdu. Aynı şekilde zeytini, zeytinyağı olarak satabilseydik veya kaysıyı kuru kayısı olarak Çin gibi kalabalık ülkelere pazarlayabilseydik durum daha farklı olabilirdi. Aynı şeyler sebzelerde de geçerli. Gelişmiş ülkeler çalışanın maliyeti düşürmek için soyulmuş donuk ürünler alıyor. Nerdeyse her sofrada patates bulunuyor.  Avrupa, Ortadoğu, Rusya veya dünyanın donmuş patates ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunda nasıl bir pazardan bahsettiğimiz daha net anlaşılır. Aynı şekilde ürettiğimiz ürünü paketleyip dondurulmuş veya kurutulmuş hale getiremezsek yaş sebze ve meyveci olarak bu kadar gelirde kalırız. Bu yolla senelik 20-30 milyar dolar kazancı organize olamadığımız için kaçırıyoruz. Konya kadar alanı olan Hollanda’nın senelik 150 milyar dolar tarımdan geliri olduğunu unutmamak gerekir. Başta Avrupa’nın süt ve süt ürünlerini büyük bölümünü kendi karşılayabiliyorken süt ve süt ürünleri olarak Ortadoğu ve Afrika ülkelerinin baş tedarikçisi olmalıyız. Tüm tarımı planlamalı, üretimden önce ve sonrasını bilgilendirmeli,  borsalardan ürünler alınmalı, sağlıklı depolanmalı paketlenmeli ve uluslar arası pazarda profesyonel pazarlanmanın yolu bulunmalıdır. Ham haliyle satışın ülkemize kazancı yok kadar azdır.

10- Maden

ülkemiz maden çeşitliliği bakımından dünyada ilk 10’dadır. Yine dünya metalik madeninin yüzde 40’ını içinde barındıran tetis kuşağının üstünde en büyük alana sahip ülkelerden biridir. Dünya mermer rezervinin yüzde 40’ına bor madeninin yüzde 78’ine sahipken gelirimiz buna paralel bu kadar yüksek değildir. Dünya mermer pazarının büyüklüğü 40 milyar dolarken yüzde 40 rezervimiz varken 16 milyar dolar gelirimiz olması gerekirken 2 milyar dolardır. Bunun nedeni başta mermer olarak birçok madeni ham halinde veya blok olarak satıyoruz. Katma değerli ürün haline getiremiyoruz.

Çin mermeri ülkemizde alıp okyanusu geçip dünyaya satarken bizim yeterli mermer işleye fabrikalarımız olmadığı için 140 milyon yılda oluşan mermeri çok komik fiyata satıyoruz. Oysa Burdur, Denizli, Isparta’da mermer organize sanayileri kurulsa bu illerin işsizliği bitebilirdi şu anki mermer sanayilerinin çok yetersiz olduğu mermer ihracatından anlayabiliyoruz. Aynı zamanda bu mermeri alan firmalar, bu taşların en güzeli olan yüzde 5’lik kısmını alırlarken yüzde 90 atık malzeme olarak çevre felaketi olarak bize bırakıyorlar. Bu taşları işleyip ebatlı hale getirip satabilseydik 2 milyar dolarlık ihracatımızı İtalya gibi 20 milyar dolar olurdu. Yine kromun tonunu 200-300 dolara satıyoruz ama bir paslanmaz çelik için 3000-4000 dolar ödüyoruz. Dünya krom üretiminde 5. sıradayken aldığımız pay çok yetersizdir. Bordan senede 500 milyon dolarlık ihracat yaparken Kanadalı bir firma bu aldığı boru işleyerek birçok ürünün ham maddesi olarak senelik 12 milyar dolara satıyor.

Tarım ürünlerimizi ve madenlerimizi işlemediğimiz için katma değersiz sattığımız için gelirimiz düşük kalıyor kırsal kesimde yaşayan insanlarımızı üretime katamadığımız için gelişemiyoruz, denizimizi, dağımızı, sahilimizi,planlayamadığımız için kişi başına milli gelirimizi arttıramıyoruz.

Saydığım sektörleri gerektiği gibi kullanabilseydik 150-200 milyar dolar artı gelirimiz olurdu. Yarattığımız her bir dolar ekonomiye 4 kat etki ettiği düşünüldüğünde 800 milyar dolarlık ilave bir ekonomimiz olurdu. Bu da ülkemizin kişi başına gelirinin 2 katına çıkması anlamına gelir.

Online alışverişte hızlı ödeme sayesinde satışlar katlanıyor

Pandeminin de etkisiyle tüketim alışkanlıkları ve beklentiler değişiyor. Online alışverişte güvenlik, kolaylık ve hız öncelikli kriterler halini alırken ödeme adımlarını hızlandıran satıcılar bir adım öne geçiyor. Ödeme süreçlerinin hızlı gerçekleşmesi online alışveriş deneyimini ciddi anlamda iyileştiriyor.

Özellikle pandemi dönemiyle birlikte yükselişe geçen online alışveriş, hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bu süreçte geleneksel yolla satış yapan mağaza sahipleri e-ticarete yöneliyor, e-ticaret sitesi sahipleri ise müşterilerine sundukları deneyimi iyileştirerek satışlarını artırmayı hedefliyor.

Online alışveriş sektörü ödeme deneyimindeki iyileşmeye bağlı olarak hızla büyüyor. Son 1 yıldaki pandemi dönemi online alışveriş davranışları üzerinde yapılan araştırmalar, iyzico ile Öde sayesinde ödeme adımının %37 hızlandığını ortaya koydu.

Vakit müşteri için en değerli nakit

Araştırmalara göre kullanıcıların %27’si, uzun ve zorlu ödeme sayfaları sebebiyle ödemeyi tamamlamadan sayfayı terk ediyor. Bu kayıp toplam hacim içinde önemli bir yer tutuyor. Ödeme adımına kadar gelen bir müşteriyi kaybetmek, işletmeler için de ciddi bir problem haline geliyor. Bu sebeple markalar, online alışverişte müşterilerinin ödeme adımını en kolay ve kısa sürede tamamlamasını mümkün kılacak yollar aramaya devam ediyor.

Her ödemede 120 karakter

Bir ödeme deneyimi sırasında tüketicilerin ödeme ekranına ortalama 120 karakter girmesi gerekiyor. Bu da ciddi bir vakit kaybı anlamına geliyor ve ödeme adımında satış kaybı ihtimalini artırıyor. Saklı kart veya dijital cüzdan üzerinden ödeme kabul eden markalar, satış kaybı ihtimalini minimuma indiriyor.

Tüketicilerin %40’ı mutsuz

Ödemesini tamamlayan tüketicilerin %40’ı, ürünle ilgili herhangi bir problem yaşadıklarında uzun ve karmaşık iade süreçleri nedeniyle mutsuz oluyor. Bu yüksek oran, markaların müşteri memnuniyeti için de ciddi bir tehlike anlamına geliyor. Müşterilerine sorunsuz bir iptal/iade deneyimi sunan markalar, rakiplerinin önüne geçmeyi başarıyor.

İptal ve iade süreçlerinde destek

Tüketiciler ödemeden teslimata tüm süreçlerde güvenliğin üst seviyede olmasını bekliyor. Alışveriş sürecinde 7/24 destek sunan satıcılar, satışlarını artırabiliyor ve müşterileriyle bir güven ilişkisi kurabiliyor. Müşterisine her adımda cevap verebilen, garantili ve pratik online alışveriş denemi sunabilen satıcılar için finans teknolojileri pek çok imkanı bir arada sunuyor.

Konut Fiyatları En Çok Hangi İl ve İlçelerde Arttı?

Hürriyet Emlak, Şubat 2021 Emlak Endeksi’ni Açıkladı

Gayrimenkul piyasasının nabzını tutan Hürriyet Emlak Şubat 2021 Emlak Endeksi’ni açıkladı. Verilere göre; son bir ay içerisinde satılık konutlarda ortalama metrekare fiyatlarının en çok artış gösterdiği illerin başında %15 ile Edirne, %6 ile Bartın, Afyonkarahisar ve Tekirdağ, %5 ile Van geldi. Endeks verilerine göre son 1 yıl içerisinde il ve ilçelerdeki satılık konut fiyatlarının yükseliş oranları da gözlerden kaçmadı.

Türkiye’nin uzman emlak platformu Hürriyet Emlak’ın ülke genelindeki verilerden oluşturduğu Şubat 2021 Emlak Endeksi verileri açıklandı. Emlak sektörünün son 1 ayda sergilediği performansı masaya yatıran Hürriyet Emlak’ın açıkladığı verilere göre; satılık konut fiyatlarının en çok artış gösterdiği illerin başında %5 ila 15 arasındaki artış oranlarıyla Edirne, Bartın, Afyonkarahisar, Tekirdağ ve Van geldi.  Son 1 yıldaki fiyat artışlarına bakıldığında ise; %55 ile %70 arasındaki oranlarla Muğla, Sakarya, Kahramanmaraş, Gaziantep ve Diyarbakır başı çekti.

Türkiye genelinde satılık konut fiyatı en çok artan 5 il

  Ocak 2021 

Ort. m2 Fiyat

Şubat 2021 

Ort. m2 Fiyat

Aylık Değişim
1. Edirne 2.611 TL 3.000 TL %14,91
2. Bartın 3.005 TL 3.199 TL %6,47
3. Afyonkarahisar 2.160 TL 2.296 TL %6,31
4. Tekirdağ 2.183 TL 2.305 TL %5,60
5. Van 2.250 TL 2.371 TL %5,40

 

Şubat ayı içerisinde metrekare fiyatı en yüksek illerde ilk sırayı 7.015 TL ile Muğla aldı. Muğla’yı, 5.725 TL ile İstanbul, 4.385 TL ile İzmir ve 4.320 TL ile Antalya izledi.

5 büyük ilde yatırımcısına en çok Antalya kazandırdı

Hürriyet Emlak Şubat 2021 Endeksi verileri 5 büyük ildeki devam eden hareketliliği de ortaya koydu. Son 1 ayda 5 büyük il içinde yatırımcısına en çok kazandıran il Antalya oldu. Antalya’yı, İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa izledi.

5 büyük ilde satılık konut fiyatları değişim oranları

  Ocak 2021 

Ort. m2 Fiyat

Şubat 2021 

Ort. m2 Fiyat

Aylık Değişim
1. Antalya 4.171 TL 4.320 TL %3,58
2. İstanbul 5.575 TL 5.725 TL %2,69
3. İzmir 4.300 TL 4.385 TL %1,97
4. Ankara 2.692 TL 2.741 TL %1,83
5. Bursa 2.608 TL 2.644 TL %1,40

 

Türkiye’nin yükselişe geçen ilçeleri

Emlak fiyatlarında yaşanan yükselişi gösteren endeks verileri, ilçelerdeki satılık konut fiyatlarındaki hareketliliği de ortaya koydu. Türkiye genelinde alıcısına son 1 ay içerisinde en çok kazandıran ilçelerin başında; %13 ila 22 arasındaki değişimlerle İstanbul-Başakşehir, Giresun-Merkez, Antalya-Serik, İstanbul-Arnavutköy ve Osmaniye-Merkez geldi. Son 1 yıldaki fiyat artışlarına bakıldığında ise en yüksek artışlar %92 ila 123 arasındaki oranlarla İstanbul-Avcılar ve Sarıyer, Muğla-Fethiye ve Bodrum’da ve de İzmir-Foça’da dikkat çekti.

Türkiye genelinde satılık konut fiyatları değişim oranları

  Ocak 2021 

Ort. m2 Fiyat

Şubat 2021

Ort. m2 Fiyat

Aylık Değişim
1. İstanbul – Başakşehir 6.232 TL 7.620 TL %22,29
2. Giresun – Merkez 1.481 TL 1.750 TL %18,12
3. Antalya – Serik 4.324 TL 4.963 TL %14,79
4. İstanbul – Arnavutköy 3.235 TL 3.684 TL %13,88
5. Osmaniye – Merkez 1.863 TL 2.115 TL %13,58

 

İstanbul’da satılık konutlarda Başakşehir rekora koşuyor

Hürriyet Emlak, Şubat 2021 Endeksi verilerine göre İstanbul satılık konut piyasası son 1 ayda yükselişe geçti. İstanbul satılık konut piyasasında dikkat çeken ve son 1 ayda %8 ila 22 oranındaki yükselişin yaşandığı ilçeler ise Başakşehir, Arnavutköy, Avcılar, Beykoz ve Ümraniye oldu. Son 1 yıldaki fiyat artışlarına bakıldığında ise %79 ila 123 arasındaki oranlarla Avcılar, Sarıyer, Beykoz, Beşiktaş ve Üsküdar başı çekti.

İstanbul satılık konut fiyatları değişim oranları

  Ocak 2021 

Ort. m2 Fiyat

Şubat 2021 

Ort. m2 Fiyat

Aylık Değişim
1. Başakşehir 6.232 TL 7.620 TL %22,29
2. Arnavutköy 3.235 TL 3.684 TL %13,88
3. Avcılar 3.949 TL 4.439 TL %12,42
4. Beykoz 11.563 TL 12.671 TL %9,58
5. Ümraniye 4.459 TL 4.846 TL %8,69

 

Ankara’da satılık konutlardaki metrekare fiyat artışlarında Polatlı ilk sırada geliyor

Ankara, il genelinde yatırımcısına kazandırırken Ankara’nın ilçelerinde de son 1 ayda fiyatlar yükselmeye devam etti. Polatlı liste başında yer alırken Polatlı’yı Keçiören, Etimesgut, Mamak ve Altındağ takip etti. Son 1 yıldaki fiyat artışlarına bakıldığında ise %34 ile 90 arasındaki artışlarla Gölbaşı, Çankaya, Pursaklar, Sincan ve Keçiören dikkat çekti.

Ankara satılık konut fiyatları değişim oranları

  Ocak 2021 

Ort. m2 Fiyat

Şubat 2021 

Ort. m2 Fiyat

Aylık Değişim
1. Polatlı 1.350 TL 1.423 TL %5,41
2. Keçiören 2.207 TL 2.297 TL %4,10
3. Etimesgut 2.758 TL 2.831 TL %2,64
4. Mamak 1.854 TL 1.901 TL %2,53
5. Altındağ 2.051 TL 2.085 TL %1,69

 

İzmir’de Güzelbahçe, satılık konut fiyatlarındaki yükselişle dikkat çekti

İzmir, her dönem olduğu gibi satılık konut piyasasındaki hareketliliğini geçtiğimiz 1 ay içinde de korumaya devam etti. Fiyatı en çok artan ilçelerin başında Güzelbahçe, Seferihisar, Urla, Kemalpaşa ve Çeşme geldi.  Son 1 yıldaki fiyat artışlarına bakıldığında ise Foça, Urla, Çiğli, Seferihisar ve Menderes %55 ile 93 arasındaki yükseliş oranlarıyla dikkat çekti.

İzmir satılık konut fiyatları değişim oranları

  Ocak 2021

Ort. m2 Fiyat

Şubat 2021 

Ort. m2 Fiyat

Aylık Değişim
1. Güzelbahçe 7.834 TL 8.426 TL %7,54
2. Seferihisar 4.649 TL 4.991 TL %7,37
3. Urla 8.422 TL 9.018 TL %7,07
4. Kemalpaşa 2.727 TL 2.909 TL %6,67
5. Çeşme 13.504 TL 14.306 TL %5,94

 

Antalya’nın Serik ilçesinde satılık konuta olan yatırım artıyor

Antalya satılık konut piyasasında son 1 ayda yaşanan yükselişle dikkat çeken ilk ilçe fiyatların %15 arttığı Serik oldu. Devamında yüzde 4 ile 8 arasındaki artışlarla Finike, Döşemealtı, Kaş ve Konyaaltı geldi. Son 1 yıldaki fiyat artışlarına bakıldığında ise %50 ile 85 arasındaki artışlarla dikkat çeken ilçeler Konyaaltı, Serik, Alanya, Muratpaşa ve Kepez oldu.

Antalya satılık konut fiyatları değişim oranları

  Ocak 2021

Ort. m2 Fiyat

Şubat 2021 

Ort. m2 Fiyat

Aylık Değişim
1. Serik 4.324 TL 4.963 TL %14,79
2. Finike 2.871 TL 3.105 TL %8,14
3. Döşemealtı 4.455 TL 4.722 TL %6,01
4. Kaş 8.353 TL 8.800 TL %5,36
5. Konyaaltı 6.524 TL 6.815 TL %4,46

 

Bursa’nın şubat şampiyonu Mudanya oldu

Bursa’nın son 1 ayda fiyatı en çok artan ilçeleri yüzde 2 ile 8 arasındaki oranlarla Mudanya, Nilüfer, Orhangazi, Yıldırım ve Gemlik oldu. Son 1 yıldaki fiyat artışlarına bakıldığında ise %18 ile 55 oranındaki artışlarla Gemlik, Mudanya, Nilüfer, Osmangazi ve Yıldırım sıralandı.

Bursa satılık konut fiyatları değişim oranları

  Ocak 2021 

Ort. m2 Fiyat

Şubat 2021 

Ort. m2 Fiyat

Aylık Değişim
1. Mudanya 3.161 TL 3.409 TL %7,84
2. Nilüfer 3.215 TL 3.352 TL %4,25
3. Orhangazi 2.053 TL 2.121 TL %3,34
4. Yıldırım 2.273 TL 2.346 TL %3,23
5. Gemlik 2.556 TL 2.611 TL %2,17

 

Hürriyet Emlak Eş Genel Müdürü Zeynep Tandoğan, şubat ayı verilerini şu şekilde değerlendirdi: “2021 yılının ilk çeyreğini tamamlamak üzereyiz. TÜİK’in açıkladığı şubat ayına ilişkin konut istatistiklerine göre satışlar bir önceki aya kıyasla yükseliş içerisinde. Ocak ayında gerçekleşen konut satış rakamları 70 bin 587 iken bu rakamın şubat ayında %15 oranında artarak 81 bin 222’ye yükseldiğini görüyoruz. Geçtiğimiz senenin ocak-şubat ayları arasındaki oran %4’tü. Bu bağlamda her ne kadar konut satışları 2020 yılının şubat ayına kıyasla %31,6 düşmüş olsa bile ilk iki aydaki makasın bu sene daha açık olması sektör için umut verici. Yüksek faizlerin etkisiyle ev alımına olan ilgi hâlâ düşük seviyede. Ancak yılın ikinci yarısında beklentiler faizlerin düşmesi üzerinde toplanıyor. Böyle bir durumda piyasanın hızlanması kaçınılmaz. Biz de Hürriyet Emlak olarak hazırladığımız Şubat 2021 Endeksi’nde satılık konutların hem son 1 ayda hem de son 1 yılda il ve ilçe bazındaki yükselişini gözler önüne serdik. Satılık konutların ortalama metrekare fiyatlarında son 1 ayda en yüksek artış Edirne ilinde ve Başakşehir ilçesinde gerçekleşti. Yıllık bazda değerlendirdiğimizde ise Muğla’da %70’e yakın bir fiyat artışı oldu. İlçe olarak baktığımızda ise gayrimenkule olan yatırımda ciddi bir yükselişin olduğu göze çarpıyor. İstanbul’un Avcılar ve Sarıyer ilçeleri değerlenirken, Muğla’nın Fethiye ve Bodrum ilçelerinde %100’ün üzerindeki fiyat artışı Ege’nin de değerlenmeye devam ettiğinin önemli bir göstergesi… Önümüzdeki dönemde de hem Ege bölgesinde hem de Türkiye genelinde gayrimenkulün önemli bir yatırım aracı olmaya devam edeceğini öngörüyoruz.”

Finans şirketlerinin siber güvenlik sorunu yaşamasının beş nedeni  

Finansal hizmetler sunan şirketler, uzun süredir siber suçlular için popüler bir hedef konumunda bulunuyor. Siber güvenlikte dünya lideri olan ESET, uluslararası kurumların raporlarını ve siber güvenlik risklerini inceleyerek finans şirketlerinin siber güvenlik sorunu yaşamalarının nedenlerini inceledi.

Finans şirketlerini siber suçlular için cazip kılan iki temel unsur yer alıyor. Bunlardan ilki finans şirketlerinin odak noktalarının para olması diğeri ise hassas müşteri verilerine sahip olmaları. Müşteri verileri siber suçluların çeşitli dolandırıcılık yöntemlerinde kullanabileceği ve karanlık ağda satabileceği bilgiler içerdiği için en az para kadar değerli. Verizon’un 2020 Veri İhlali İncelemeleri Raporu’na göre finans sektörü yalnızca geçtiğimiz yıl bin 500’den fazla olayla ve verilerin yanlış kişilerin eline geçtiği 448 onaylanmış durumla karşılaştı.

Uzun süredir devam eden tehditlerin yanı sıra şirketler uzaktan çalışmaya hızlı bir şekilde geçiş yaptığı için bir çok tehditle karşı karşıya kaldı. Oldukça kısa bir sürede uzaktan çalışmaya geçmek zorunda kaldıklarından, şirketlerin uygun siber güvenlik önlemlerini almak veya çalışanlarını siber tehditlere karşı hazırlamak üzere çok az zamanları oldu. ESET şirketlerin, çeşitli etkenlerden ötürü sıklıkla karşılaştıkları zorlukları beş başlık altına topladı.

Yetenekli ve deneyimli çalışan sayısının azlığı

Birçok şirket çeşitli tehditlere karşı savunmalarını güçlendirmek üzere deneyimli veya yetenekli siber güvenlik uzmanlarına kadrolarında yer vermek adına yarış halinde olsa da bu özelliklere sahip yeterli sayıda kişi bulunmuyor. Uzun yıllardır ilk defa siber güvenlik alanındaki iş gücü farkı azalmasına karşın yine de dünya genelinde 3,12 milyon çalışan ihtiyacı bulunuyor. Dünya çapındaki bu uzman açığını gidermek için istihdam seviyesinin Amerika‘da yüzde 41, dünya genelinde ise yüzde 89 oranında  artması gerekiyor.

Yetersiz bütçe

Siber güvenliğe yeterince bütçe ayırmamaları, şirketlerin karşılaştıkları tehditlerle mücadele etmesini engelleyen temel nedenler arasında yer alıyor. Ernst & Young tarafından yürütülen bir ankete göre, ankete katılan kuruluşlardan yüzde 87’si hedefledikleri siber güvenlik seviyesine ve dayanıklılığına ulaşmak için yeterli bütçeye sahip olmadığını belirtmiş. Yeterince kaynağa sahip olmayan şirketler, yeterli siber güvenlik uzmanı çalıştıramıyor veya çeşitli siber tehditlere karşı dayanıklı olmak için ihtiyaç duydukları teknik önlemleri alamıyor.

Kendi siber güvenliğine fazla güvenme

ESET’in tespitlerine göre yapılan en yaygın hatalardan biri, şirketlerin kendi siber güvenlik önlemlerini olduğundan daha iyi görmesi. Şirketler her alanda en iyi olanaklara sahip olduklarını düşünse de, ihlallere karşı yama yönetimi konusunda en iyi politikalara sahip olmayabilir. Bu duruma iyi ama aynı zamanda da talihsiz bir örnek ise Windows’taki BlueKeep zafiyeti. Yama 2019 Mayıs ayında yayımlandı ve Microsoft herkesin derhal yamayı yüklemesini istedi. Bir ay sonra Ulusal Güvenlik Ajansı da bu konuda uyarı yayımladı, ancak Temmuz ayına gelindiğinde güvenlik açığına sahip, saldırıya açık 805,000’den fazla makine bulunuyordu. Bu durum Kasım ayında ilk BlueKeep saldırıları ortaya çıktığında en kötü noktaya ulaştı.

Farkındalıkla ilgili eğitim eksikliği

Bir şirketin siber güvenliğini tehlikeye atan konulardan birisi de çalışanların yeterli siber güvenlik farkındalığı eğitimi görmemesidir. Çalışanların kötü amaçlı yazılım indirerek veya şirket kimlik bilgilerini farklı platformlarda kullanarak dolandırılmaları gibi riskler, COVID-19 dolayısıyla uzaktan çalışmaya geçişle birlikte oldukça arttı. Ponemon Institute tarafından yürütülen bir çalışmaya göre, şirketlerin pandemi esnasında siber saldırılarda ciddi bir artış olduğunu belirtmesine rağmen, katılımcıların yüzde 24’ü kuruluşlarının uzaktan çalışmayla ilgili risklere karşı yeterli eğitimi sağlamadığını ifade ediyor. Ayrıca aynı çalışma, şirketlerin yarısından fazlasının uzaktan çalışanlar için tüm gereksinimleri karşılayan güvenlik politikalarına sahip olmadığını da belirtiyor.

Siber güvenliği yeterince önemsememe

Bazı kuruluşlar işletmeleri açısından siber güvenliğin öneminin farkında değiller. Finansal genişleme veya yeni ürünler geliştirme gibi daha önemli gördükleri diğer alanlara yatırım yapmayı tercih ediyorlar. Siber güvenlik önlemlerinin, bir veri ihlali sonucu olası kayıplardan daha yüksek maliyetli olması gibi nedenlerden ötürü siber güvenliğin yararına oranla yüksek maliyetli olduğunu düşünebilirler. Ancak olası cezalar ve kayıplar kısa vadede çok yüksek maddi kayıplara neden olmasa da, şirketin ününü göz önünde bulundurduğumuzda müşteri güveninin kaybolması gibi daha büyük çapta zarar verecek uzun vadeli sonuçlar doğurabilir. Buna ek olarak, başarılı olmaları durumunda siber suçlular, karanlık ağda satabilecekleri müşteri verilerinin yanı sıra fikri mülkiyet haklarına erişim sağlayabilir. Bu nedenle siber güvenlik, şirketi ve şirket müşterilerini koruduğundan göz ardı edilmemelidir.