Tedarik Zincirinde Yeni Paradigma: Çoklu Kurumsal Ağların Gücü

Tedarik Zincirinde Yeni Paradigma çoklu Kurumsal Ağların Gücü

Tedarik Zincirinde Yeni Paradigma: Çoklu Kurumsal Ağların Gücü

Tedarik Zincirinde Yeni Paradigma çoklu Kurumsal Ağların GücüTedarik zincirleri, sanayi devrimiyle başlayan ve günümüze kadar uzanan etkileyici bir dönüşüm sürecini temsil etmektedir. Sanayi Devrimi, üretim ve lojistik süreçlerini kökten değiştiren teknolojik yeniliklerin temelini atarak tedarik zincirlerinin modern yapı taşlarını oluşturdu. Buhar gücünün fabrikalarda kullanımı ve demiryolu ağlarının yaygınlaşması, hammaddelerin üretim tesislerine taşınmasından bitmiş ürünlerin tüketiciye ulaşmasına kadar geçen süreçleri hızlandırdı ve daha sistematik hale getirdi. Bu dönemde geliştirilen seri üretim modelleri, kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlarken aynı zamanda tedarik zincirine yönelik bütünsel bir bakış açısının doğmasını da tetikledi.

Henry Ford’un Rouge Kompleksi gibi, hammaddelerin tek bir üretim alanına taşınıp işlenerek doğrudan nihai ürünlere dönüştüğü entegre üretim modelleri, sanayi devriminin tedarik zincirlerine getirdiği etkileyici örneklerden biridir. Bu modeller, yalnızca üretim kapasitesini artırmakla kalmamış, aynı zamanda lojistik ve kaynak yönetimi açısından yeni standartlar oluşturmuştur. Ancak 20. yüzyıldaki bu geleneksel modeller, küreselleşme, dijitalleşme ve müşteri taleplerindeki çeşitlilik ile birlikte hızla değişim geçirmiştir.

Bugün tedarik zincirleri, yalnızca bir üretim veya dağıtım fonksiyonu olarak görülmekten öteye geçmiş, küresel işbirliği ve stratejik yönetim gerektiren karmaşık ekosistemlere dönüşmüştür. 21. yüzyılda bu ağlar, veri tabanlı teknolojilerin ve yapay zekâ gibi yeniliklerin katkısıyla, artık iş dünyasında rekabet avantajı sağlayan birer stratejik araç haline gelmiştir. Geçmişten günümüze uzanan bu dönüşüm, tedarik zincirlerinin yalnızca bir operasyonel gereklilik değil, aynı zamanda iş dünyasında sürdürülebilirlik ve inovasyonun temeli olduğunu göstermektedir.

Geleneksel Zincirden Çoklu Kurumsal Ağlara: Tedarik Zincirinin Evrimi

Geçmişte, tedarik zincirleri genellikle düz ve doğrusal bir yapı üzerine kuruluydu; hammaddelerin tedarikçiden nihai tüketiciye ulaştığı bu basit model, sınırlı bir işbirliği anlayışına dayanıyordu. Ancak bu geleneksel yapı, günümüzün hızla değişen pazar dinamikleri, küresel ticaret sistemleri ve dijitalleşmenin getirdiği karmaşık ihtiyaçlara cevap vermekte yetersiz kalmaktadır. Artık organizasyonlar, yalnızca kendi performanslarını optimize etmekle yetinmemekte; tedarik zinciri ağının tüm bileşenlerinin uyumlu ve verimli bir şekilde çalışmasını sağlamak için çok daha geniş bir perspektifle hareket etmektedir.

Toyota’nın 20. yüzyıl ortalarında geliştirdiği Lean Manufacturing ve Kaizen gibi yenilikçi yönetim yaklaşımları, süreç optimizasyonu ve sürekli iyileştirme anlayışını merkezine alarak tedarik zincirlerinde devrim yaratmıştı. Ancak günümüzün ihtiyaçları, bireysel işletmelerin ötesine geçerek çok daha geniş bir işbirliği ve koordinasyon düzeyini zorunlu kılmaktadır.

Bu gereklilik, tedarik zincirlerinde geleneksel zincir modelinden çoklu kurumsal ağlara geçişi tetiklemiştir. Peki nedir bu çoklu kurumsal tedarik zinciri ağı kavramı?

Çoklu kurumsal tedarik zinciri ağı, birden fazla şirketin, ortak bir veri kümesi üzerinde gerçek zamanlı olarak iş süreçlerini planlayıp yürütmesini ve optimize etmesini sağlayan yenilikçi bir iş modelidir. Geleneksel tedarik zincirlerinin doğrusal yapısından farklı olarak, bu model birden fazla taraf arasında dinamik işbirliği ve koordinasyon gerektirir. Tedarikçiler, üreticiler, lojistik sağlayıcılar ve dağıtıcılar gibi farklı aktörlerin bir arada çalıştığı bu ağ, dijital teknolojilerden ve gelişmiş analitik araçlardan yararlanarak tüm süreçlerin daha verimli ve esnek bir şekilde yönetilmesini mümkün kılar. Bu tanımdan hareketle gelin bir de “Çoklu Kurumsal Tedarik Zinciri Ağlarının” özelliklerine bakalım.

  1. Gerçek Zamanlı İşbirliği: Şirketler arasında sürekli bilgi akışı sağlanarak, talep değişiklikleri, üretim kısıtlamaları veya lojistik sorunlar gibi durumlara hızla müdahale edilebilir.
  2. Tek Bir Veri Kümesi: Tüm ağ katılımcıları, aynı veri tabanına erişerek süreçlerdeki şeffaflığı artırır ve yanlış iletişim kaynaklı hataları azaltır.
  3. Dinamik Planlama ve Yürütme: Geleneksel statik planlamanın aksine, çoklu kurumsal ağlar planlama ve yürütmeyi entegre eder; değişen koşullara anında uyum sağlar.
  4. Yapay Zeka ve Otomasyon: Ağlar, yapay zeka destekli analizlerle riskleri önceden tespit edip çözüm önerileri sunar ve süreçleri optimize eder.
  5. Risk ve Belirsizlik Yönetimi: Katılımcı şirketler arasında bilgi paylaşımı sayesinde, belirsizlikler ve riskler daha geniş bir çerçevede ele alınır.

Çoklu Kurumsal Tedarik Zinciri Ağlarının Avantajları

Görüldüğü gibi birçok tarafın ortak veri setleri üzerinden gerçek zamanlı olarak çalışabildiği bu ağlar, tedarik zinciri yönetiminde devrim yaratmaktadır. Bu modelin sağladığı başlıca avantajlar ise şu şekilde sıralanabilir.:

  1. Görünürlük ve Şeffaflık:
    Gerçek zamanlı veri paylaşımı, tüm paydaşların aynı bilgiye erişmesini sağlar. Bu da hem riskleri öngörme hem de fırsatları değerlendirme süreçlerini hızlandırır.
  2. Dinamik Planlama ve Yürütme:
    Geleneksel planlama süreçlerinin statik yapısından sıyrılarak sürekli güncellenen ve operasyonel ihtiyaçlara anında uyum sağlayan bir model sunar.
  3. Yapay Zeka ile Risk Yönetimi:
    Yapay zeka destekli analizler, riskleri öngörüp azaltmak için proaktif çözümler sunarken, tedarik zincirinde esnekliği artırır.

Başarı İçin Anahtar: İşbirliği ve Koordinasyon

Çoklu kurumsal tedarik zinciri ağlarının başarısı, yalnızca teknolojik altyapıya değil, aynı zamanda paydaşlar arasındaki güçlü işbirliğine dayanır. Her bir aktör, zincirin bir halkasından ziyade, bütünün bir parçası olarak hareket eder. Bu yaklaşımla:

  • Operasyonel Uyum: Tüm paydaşlar, ortak hedefler doğrultusunda hareket eder.
  • Karşılıklı Fayda: “Yükselen bir gelgit tüm gemileri kaldırır” anlayışıyla, tüm ekosistem kazanç sağlar.

Tedarik Zincirlerinin Geleceği

Tedarik zincirleri artık yalnızca operasyonel bir fonksiyon değil, stratejik bir rekabet unsuru olarak görülmektedir. Çoklu kurumsal ağlar, hem maliyet etkinliği hem de müşteri memnuniyeti açısından yeni bir standart belirlemektedir. Gelecekte, bu ağların dijitalleşme ve yapay zeka ile daha da gelişerek daha esnek ve özerk sistemlere dönüşmesi beklenmektedir.

Özetlersem; bu model, yalnızca süreçlerin daha etkin yönetilmesini sağlamakla kalmaz; aynı zamanda tüm tedarik zincirine esneklik, maliyet avantajı ve stratejik değer kazandırır. Çoklu kurumsal ağlar, özellikle küresel tedarik zincirlerinin karmaşıklığını yönetmek, dijital dönüşümü hızlandırmak ve müşteri beklentilerini karşılamak için ideal bir çözüm sunar. Başarılı bir tedarik zinciri yönetimi için yalnızca kendi süreçlerinizi değil, ekosistemin tamamını optimize etmek gereklidir. Bu yeni paradigma, işletmelerin hem daha rekabetçi hem de sürdürülebilir bir şekilde faaliyet göstermelerine olanak tanıyacaktır.

Tedarik Zincirinde Yeni Paradigma çoklu Kurumsal Ağların GücüHer şey dönüyor dolaşıyor daha dijital ve daha inter konekte olmanızı gerekli kılıyor!

Olgar ATASEVEN

Girişimci, İş İnsanı, Yazar, Konuşmacı

olgar.ataseven@profesia.com.tr

ISO 20400 Sürdürülebilir Tedarik Standardı Yol Haritası ve Adım Adım Sıfır Emisyon Hedefi 

Is0 20400 Ve Adım Adım Sıfır Emisyon Hedefi

ISO 20400 Sürdürülebilir Tedarik Standardı Yol Haritası
ve Adım Adım Sıfır Emisyon Hedefi

Prof. Dr. Murat ERDAL
İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı
merdal@istanbul.edu.tr

Ek Okuma:

 “Sürdürülebilir Tedarik Stratejimiz Olmadan Avrupa’ya Mal Satamayız.

Müşterilerimiz Sürdürülebilirlik Kriterlerine Uymamızı İstiyor.”

Is0 20400 Ve Adım Adım Sıfır Emisyon HedefiSektörden gelen sese kulak vererek başlayalım istedim. Hemen her eğitimde daha yüksek sesle vurgulanan bu ifade bize çok şey anlatıyor. Sürdürülebilir tedarik konusunu, daha fazla bir süre gözden ırak tutamayız. Nedenleri ile tane tane açıklayacağım.

İhracat pazarlarımızda müşterilerin tedarik zinciri operasyonları, sürdürülebilirlik çerçevesinde başka bir seviyeye ulaştı. Pazar ve tüketici talepleri bu doğrultuda yeniden biçimlendi. AB regülasyonları ve müşterinin bulunduğu ülkenin düzenlemeleri gayet katı.
Alman, İngiliz, Fransız şirketlerin biz üreticilerden talepleri artık çok net.

Ticari ilişkileri sürdürülebilirlik hassasiyeti ile devam ettirmek mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde yeni tedarikçileri devreye alacaklar.

“Müşterilerimiz sistem üzerinde;

  • Ne yapmamızı (uyarı notlarıyla ne yapmamamızı),
  • Nelere dikkat etmemizi,
  • Nasıl yapmamamızı içeren yol haritasını ayrıntılı bir şekilde açıklıyorlar”.

Müşteriler, sürdürülebilirlikle ilgili tüm beklenti, uygulama ve uyarılarını dijital platform üzerinden iletiyorlar. Her şey sistematik bir biçimde yapılandırılmış. Mevcut ve potansiyel tedarikçi adayları için uyulması gereken kriterlerin çalışılmış olduğu görülmektedir. Sürdürülebilirlikle ilgili içinden çıkamadığınız cevap aradığınız her konu ayrıntılı bir biçimde size sunuluyor. Dökümanlar, videolar, el kitapları vb.  Alıcılar herhangi bir sürpriz istemiyor.

Geldiğimiz noktada, pazar ve müşteri şirket gerekliliklerine ya uyacaksınız ya da uyacaksınız. Başka bir seçenek görünmüyor.

İşin Özü:

“Sürdürülebilirlikle İlgili Gerekeni Yap.
Şirket Olarak Sen de Tedarikçilerini Geliştir ya da Yeni Tedarikçi Bul”

Avrupa tarafında satınalma ekiplerinin sürdürülebilirlik konularını özümsediklerini görüyoruz. Türkiye’de ise durum biraz farklı. Sektörler arasında, firma ölçekleri ve ihracat yeteneklerine göre sürdürülebilir tedarik hakkında bilinirlik seviyeleri değişiyor.

İşletmelerimiz ihracatları nispetinde konuya öncelik veriyor.

Sürdürülebilirlik komiteleri kuruluyor. Firmalarımız topyekun mücadele ediyor. Önceliklerini belirliyorlar. Önceliği dış pazar, ihracat olan şirketlerimiz son beş senede önemli mesafe aldılar. Fakat ülke genelinde sürdürülebilirliğin tedarikçi ekosisteminde, KOBİ düzeyinde tabana inmesi biraz daha zaman alacak gibi görünüyor.

Sürdürülebilirlik gerekliliklerini hayata uygulamaya geçirmek, “olursa güzel olur” gibi anlayış ile yürümemektedir.

Sürdürülebilir Tedarik Bir Zorunluluktur.

Sürdürülebilirlik, “Tedarik Stratejisinde” Neyi Değiştiriyor?

Lafı uzatmadan kestirmeden söyleyelim. Sürdürülebilir tedarik her şeyi değiştiriyor. Sektör yöneticilerimiz için aşağıda 4 adımdan oluşan bir Sürdürülebililir Tedarik Yol Haritası hazırladım. İncelediğinizde, şirketinizin hangi aşamada olduğunu rahatlıkla göreceksiniz.

Sürdürülebilir Satınalma Yeşil Tedarik Zinciri Yol Haritası

Geleneksel tedarik anlayışı ile artık rekabet mümkün değildir. Sürdürülebilir Tedarik anlayışını tüm hücrelerinizde özümsemeniz gerekmektedir.

Yeni Dönem Eşittir “Sürdürülebilir Tedarik”

ISO 20400 Sürdürülebilir Tedarik Standardı
ISO 20400 Sustainable Procurement Standard

ISO 20400 işin stratejik bileşenidir. Sürdürülebilir Tedarik Standardı olan ISO 20400 sadece tek bir konuyu ele alan standart değil. Son derece kapsayıcı ve diğer standartlarla bağlantılı.

  • ISO 14064 Karbon Ayak İzi,
  • ISO 14046 Su Ayak İzi,
  • ISO 26000 Sosyal Sorumluluk Standardı başta olmak üzere tüm ilgili standartlara ve sürdürülebilirlik çalışmalarına atıf yapıyor.

ISO 20400, Sürdürülebilirlikle ilgili tüm çalışmalardan besleniyor. Tedarikçi ilişkilerine, sözleşmelere, şartnamelere, ihale yönetimine, yaşam döngüsü maliyetlerine vb. pek çok konuya yön veriyor.

Organizasyon yapıları sürdürülebilirlik esaslı bir şekilde hızla dönüşüyor.

Iso 20400 Sürdürülebilir Tedarik

ISO 20400 Sürdürülebilir Tedarik Standardı temelli nelerin değiştiğine kısaca bakalım:

  • Şirket Tedarik Stratejisinin Sürdürülebilirlik Esaslı Oluşturulması
  • Maliyet Analizi
  • Kurumsal İhtiyaçların Analizi
  • Pazar Analizi
  1. a) Sürdürülebilirliği Şirketin Tedarik Politikaları ve Stratejileri ile Bütünleştirmek
    b) Tedarik İşlevinin Sürdürülebilirliğe Yönelik Biçimde Düzenlenmesi
  • Mevcut Tedarikçiler ve Risk/Fırsat Değerlendirme
    • Ürün Kategori Riskleri
    • Tedarikçi Riskleri
    • Sözleşme Riskleri
  • Sürdürülebilir Tedarikçileri Devreye Alma
  • İhale Yönetiminde Kriterler
    • Ön Eleme
    • İhale Süreci
  • YAŞAM DÖNGÜSÜ DEĞERLENDİRMESİ (LCC)
  • Bütün Yaşam Döngüsü Maliyetleri
  • Zararların Maliyeti (Çevresel ve Sosyal)
  • Paraya Çevrilemeyen Zararlar
  • Sözleşme Yönetimi
    • Ürün gereklilikleri
    • Tedarikçi gereklilikleri
    • Çevre gereklilikleri
    • Sosyal Gereklilikler
  • Tedarikçi İlişkileri Yönetimi
    • Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Yol Haritası
    • Tedarikçi ESG Programı
    • Tedarikçi Sürdürülebilirlik Endeksi
    • Tedarikçi Etik Kodları (Tedarikçi Davranış Kuralları)
    • ISO 26000 Sosyal Sorumluluk Yönetim Sistemi
    • ISO 45001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi Standardı
  • Sürdürülebilir Tedarikçi Performans Değerlendirmesi
  • Net Sıfır Emisyon Hedefleri
  • Tedarikçi Taahhütleri
  • Tedarikçi Eğitimleri
  • Sürdürülebilir Tedarikçi Denetimleri
  • Bertaraf Konuları
  • Tedarik Zinciri Boyunca Sürdürülebilirlik ve “NET SIFIR EMİSYON HEDEFİ”

ISO 20400 kapsamında yer verilen tüm bu başlıkları ele almanız, sürdürülebilirlik ve satınalma iş çevrenizi operasyonlarınızla bütünleştirmeniz şart.

Ne Kadar Geç Başlarsanız Ödeviniz O Kadar Ağır Olur.

İşi hafife almak pahalı sonuçlar meydana getirebilir. Sığ bakış açısıyla; “Sürdürülebilir tedarik gerekliliklerinin tamamlanması için bir kişi istihdam edelim. Müşterinin istediği belgeleri toparlasın” gibi dar bir bakış açısıyla yol almak şirketinizi zor durumda bırakacaktır.

Tam tersine şirketin bugün ve gelecekte karşı karşıya kalacağı sürdürülebilirlik problemleri adım adım, sindire sindire çözümlenmeli.
Tüm ekiplerin düzenli toplantılarla, karşılıklı olarak üzerinde tartışarak,
birbirlerine yol göstererek, yardımlaşarak ilerlemeleri gerekiyor. En başta üretim, kalite, satınalma ve çevre uzmanlarının dayanışma içinde olması şart.

Sürdürülebilir Tedarik:  Yeni Bir Şirkete Dönüşme Hikayesi.

Çevre Uzmanları ve Satınalma Ekiplerinin Aynı Dili Konuşması için

Sürdürülebilirlik Tedarik Standardı ISO 20400 Eğitimi

Sahada yaptığım eğitimlerden, elde edindiğim izlenimi paylaşmak isterim. Çevre mühendisleri ile satınalma mühendislerinin aynı dili konuşması biraz zaman alabiliyor. Konuyu eğitimlerde gözlemleyebiliyorum.

Şirketlerde Avrupa’lı müşterilerle kimler daha sık temas ediyorsa, sürdürülebilirlik bilgi seviyesi en yüksek grup, bu grup. Konuyu hassasiyetle takip eden, aman bir şey gözümüzden kaçmasın diyenler de bu arkadaşlarımız.

Şirket ihtiyaçlarının karşılanması, satınalma operasyonlarının yürütülmesi başlı başına bir yoğunluk yaratırken sürdürülebilirliğe odaklanmak hakikaten zor. Ertelemeden satınalma ekiplerimizin “sürdürülebilirlik tedarik” yetkinliklerini vakit geçirmeden artırmalıyız.

Eğitimle başlamalıyız. Satınalma bölümüne yatırım yapmalıyız.

Satınalma bölümü görev tanımları,  satınalma süreci ve iş akışları yeni baştan dizayn edilmektedir. Tüm şirketimizde olduğu gibi satınalma bölümünü de geliştirmeliyiz.

Kısa bir bilgi vermek isterim. Sürdürülebilir Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi eğitimimiz iki gün. Birinci gün şirketin sürdürülebilirlik tedarik ISO 20400 çalışmalarında geldiği noktayı değerlendiriyoruz. Birçok şirketimizde satınalma müdürleri konuya hakim olmakla birlikte, ekip içerisinde aynı farkındalık düzeyinin olmadığını gözlemliyorum. Kimi zaman satınalma sorumluları konu için “bu iş çevre mühendislerinin işi” diyebiliyor.
Bu düşünceyi değiştirmeliyiz.

İkinci gün eğitimde yetişmeyen tüm konuları sabah saatlerinde tamamlıyoruz. Öğleden sonra şirket sürdürülebilirlik yol haritası ve soru – cevap (danışmanlık) şeklinde ilerliyoruz.  Sürdürülebilir tedarik konusunu adım adım derinleştiriyoruz. Spesifik alanlara giriyoruz. Her soru üzerinde tartıştıkça, sürdürülebilir tedarik farkındalık düzeyinin yükseldiğini hep birlikte izleyebiliyoruz.

Sonuç

Sürdürülebilir satınalma gereklilikleri için tedarikçi ekosistemi riskleri analiz edilmektedir. Tedarikçilerden emisyon verisi alınamadığında, emisyon hesaplarında problemlere neden olmaktadır. Net sıfır emisyon hedefi için tedarikçileri teşvik edici aksiyonları (zaman zaman zorlayıcı tedbirler) almak, tedarik stratejisini yeni baştan dizayn etmek gerecektir.
Bu bir zorunluluktur.

“Uzun süre ihmal edilen sorunlar bir çırpıda telafi edilemezler”.

SÜRDÜRÜLEBİLİR TEDARİK ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ EĞİTİMİ
Sustainable Procurement and Supply Chain Management Training

Sürdürülebilir Tedarik Yeşil Satın Alma Eğitimi
Sürdürülebilir Tedarik Yeşil Satın Alma Eğitimi

Ek Okuma:

SÜRDÜRÜLEBİLİR TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ EĞİTİM – MAKALE DİZİSİ

Prof. Dr. Murat ERDAL
İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi
Anabilim Dalı Başkanı
merdal@istanbul.edu.tr 

ŞİRKETLERE GÜVENİLİR BİR YAPI HAZIRLIYORUZ

Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Programı – Proje Danışmanlığı

Surdurulebilir Tedarikci Gelistirme Projesi

Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Programı – Proje Danışmanlığı

Proje Konuları:

  • Sürdürülebilir Tedarik / Kaynak Stratejisi
  • Tedarikçi ve Operasyonel Riskler
  • Sürdürülebilir Tedarikçi Kimliği
  • Tedarikçi ESG Programı
  • Mevzuata Uyum ve Emisyon Hesaplamaları
  • ISO 20400 Sürdürülebilir Tedarik Standardı
  • İhale Kriterleri ve Sözleşmelerin Revizyonu
  • Tedarikçi Geliştirme – Rehberlik Programı
  • Tedarikçiler için Eğitimler
  • Tedarikçi Portalı; Takip ve İzleme
  • Tedarikçi Performans Değerlendirme
  • Tedarikçi Etik Kodlar
  • Tedarikçi Davranış Kuralları
  • Tedarikçi Gelişimi ve Raporlama

Proje Danışmanlık Süresi: 1 Yıl

Proje Koordinatörü: Prof. Dr. Murat ERDAL merdal@istanbul.edu.tr 

Yıllık İzin Kullandırıldığı İzin Formları ile İspat Edilebilir mi?

Izin Kullanımı
Yıllık izin kullanımı

Yıllık İzin Kullandırıldığı İzin Formları ile İspat Edilebilir mi?

Lütfi İNCİROĞLU

4857 sayılı İş Kanunu’nda, işçinin işyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olmak kaydıyla, yıllık izne hak kazanabileceği ve buyurucu bir hüküm olarak da yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemeyeceği belirtmektedir (m.53)[1].

İş Kanununa göre, yıllık izin hakkını düzenleyen hükümlerine göre, bu hakkın izin olarak kullanılması şarttır. Bu bakımdan, iznin paraya çevrilmesi ve işçinin izin ücretini alarak işyerinde çalışmaya devam etmesi söz konusu olamaz[2].

Izin Kullanımı
Yıllık izin kullanımı

Yine Kanunda, yıllık ücretli izinlerin gelecek hizmet yılı içinde kullanılacağı hükme bağlanmıştır (İşK m.54). Böylelikle, yıllık izinlerin birleştirilerek ileriki yıllarda toplu olarak kullanılması da mümkün değildir. Uygulamada sıkça karşılaşılan sadece “aylık izin ücretinin ödenmesi” suretiyle işçinin izin süresini çalışarak geçirmesi Kanuna aykırı olduğu gibi, bu durum Anayasada güvence altına alınan “dinlenme hakkına” (A.Y. m.50/3, 4) da aykırı düşer . Yargıtay’a göre de, “Yıllık izin hakkı anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir[3].

Her iki durumda da tarafların karşılıklı rızalarının bulunması dahi bu kuralların uygulanmasını etkilemez. İş Kanununda, yıllık ücretli izinlerin gelecek hizmet yılından sonraki yıllara eklenmesi yönünden ayrıksı bir hüküm bulunmamaktadır. Bununla birlikte, Kanunun yıllık ücretli izinleri düzenleyen hükümlerinden işçinin şahsıyla veya işleriyle ilgili zorlayıcı nedenlerden ötürü, örneğin işçinin manevra için göreve alınması veya grev uygulanması gibi durumlarda, iznin ileriki yıllara ertelenerek kullanılmasının mümkün olduğu sonucu çıkarılmaktadır.

Uygulamada, Kanuna aykırı olmakla birlikte, yıllık ücretli izinlerin geciktirildiği veya paraya çevrildiği sık sık görülmektedir. Yıllık izinlerin kullandırılmaması, bu izin hakkını ortadan kaldırmayacaktır.

Yıllık ücretli izin süreleri iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile artırılabilir (İşK. m.53/5,6). Buna karşılık, Kanunda belirtilen bu sürelerin altında taraflarca iş sözleşmelerinde veya toplu iş sözleşmelerinde kararlaştırdıkları süreler geçersiz sayılır.

Ayrıca, İş Kanunu yıllık izin hakkının bölünebilirliği konusunda da bir yenilik getirmiştir. Buna göre, kural olarak işverenin işçiye yıllık izin hakkını “sürekli” (aralıksız) bir şekilde kullandırmak zorunluluğu devam etmektedir. Ancak, tarafların anlaşması ile bir bölümü on günden aşağı olmamak üzere bölümler hâlinde kullanılabilir (İşK. m.56/3; Yönetmelik m.6).

4857 sayılı Kanunun 56/6 maddesine göre, işverenler çalıştırdığı işçilerin yıllık ücretli izin durumlarını gösterir izin kayıt defteri veya muadil bir belgesi tutmak zorundadır. Böylelikle, işçilerin ücretli yıllık izin durumlarını belgeleme yükümlülüğü işverene ait olduğundan, bunu ispat yükünün de ona ait olacağı açıktır.

Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliğinin 20 nci maddesi uyarınca işveren; çalıştırdığı işçilerin izin durumlarını gösteren, örneği bu Yönetmeliğe ekli yıllık izin kayıt belgesini tutmak zorundadır. İşveren, her işçinin yıllık izin durumunu aynı esaslara göre düzenleyeceği izin defteri veya kartoteks sistemiyle de takip edebilir.

Yargıtay’ın kararına göre ”Dosya kapsamında bulunan belgeler incelendiğinde; işyerinde işçilerin hafta tatili, bayram, yıllık izin, mazeret izni, ücretsiz izin, ölüm izni, evlilik izni olmak üzere tüm izin istemi durumlarında ‘personel izin formu’ başlıklı bir belgenin düzenlenmesi suretiyle talep edildiği ve işverence onaylanmak suretiyle kullandırıldığı anlaşılmaktadır. Ancak söz konusu personel izin formlarında uyumsuzluk bulunduğu tespit edilmiştir. Örneğin davacının aynı form üzerinde hem yıllık izin hem de hafta tatili ibaresi işaretlenmiş olup davacının aynı süre içinde hem yıllık izin, hem de hafta tatili izni içinde mükerrer şekilde yer alması mümkün değildir. Yıllık izin belgesindeki çelişkiler giderilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir” denilerek yıllık izin formlarında çelişki bulunması halinde, izin formlarının hükme alınmaması gerektiği kabul edilmiştir[4].

Yargıtay’ın başka bir kararında ise, “Davalı taraf yıllık izinlerin kullanılmasına yönelik bir kısım izin formları sunmuş ve kullanılmayan süre için de ücret ödemesi yaptıklarını, davacının alacağı olmadığını, savunmuştur.

Davacı ise, formlarda gösterilen izinleri kullanmadığını, formların çıkış sırasında toplu olarak imzalatıldığını, başka belgelerle de desteklenmediğinden geçersiz olduğunu iddia etmiştir. Mahkemece, davacı imzası taşıyan formlara itibar edilerek ve işverence yapılan ödeme de mahsup edilerek bakiye alacak belirlenmiştir.

Her ne kadar davacı taraf izin formlarının geçersizliğini iddia etmiş ise de bu iddia usulünce ispatlanmadığından belgelere değer verilmesi yerindedir. Ancak 20 gün izin kullanımına yönelik “izin başlama tarihi 30/03/2009, bitiş tarihi 22/03/2009” kayıtları içeren formadaki yazılı tarihler kendi içinde çelişkili olup davacının hangi sürelerde izin kullandığı belirlenemediğinden anılan forma değer verilmesi hatalıdır. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir” demek suretiyle, yıllık izin formlarına değer verilmesi gerektiğini kabul etmiştir[5].

Yargıtay’ın son yıllarda verdiği kararlarda usulüne uygun olarak düzenlenmiş yıllık izin formlarına değer verilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Nitekim, “Davalı tarafından dosyaya yargılama sırasında imzalı izin formları sunulmuş olup sözü edilen belgelerin bir kısmında iznin türü bölümünde “yıllık izin” kısmının işaretli olduğu görülmüştür. Davacı asil alınan beyanında, işyerinde hiç yıllık izin kullanmadığını ifade etmekle beraber izin belgelerindeki imzaların kendisine ait olduğunu kabul etmiştir. O halde, davacının imzasının bulunduğu ve yıllık izin belgesi olduğu tespit edilen belgelerdeki kullanılan izinlerin hesaplama sırasında düşülmesi gerekmektedir. Eksik inceleme ile sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir”[6]. “Davacının talep ettiği yıllık ücretli izin alacağı hesabı bakımından dava dilekçesinde kullandığını açıkladığı izin sürelerinin dikkate alınmasına karşın dosyaya sunulan “Yıllık İzin Takip Kartı” ve “Senelik İzin Formu” başlıklı belgelerdeki davacının kullanmış olduğu ücretli izinleri gösteren belgelerin değerlendirilmemesi de hatalıdır. Söz konusu belgelerin borcu ortadan kaldırıcı özelliği de dikkate alınarak yıllık ücretli izin alacağı talebi bakımından dava dilekçesindeki açıklamalarla birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir”[7].”Sunulan izin formlarının bir kısmında yıllık ücretli izin seçeneğinin işaretlenmiş olduğu, yıllık ücretli izin seçeneğinin işaretlendiği formların bir kısmında ise davacının imzası üstünde “yukarıda belirtilen tarihlerde iznimi kullandım” ibaresinin bulunduğu görülmüştür. Bu durumda izin formlarından yıllık ücretli izin seçeneğinin doldurulmuş olduğu ve davacının imzası üzerinde “yukarıda belirtilen tarihlerde iznimi kullandım” ibaresi bulunan formlara davacının bu tarihlerde yıllık izinlerini kullanıldığı yönünde değer verilmesi, bu ibarenin bulunmadığı yıllık izin seçeneğinin doldurulmuş olduğu formlar yönünden ise davacının beyanı alındıktan sonra davacının yıllık izin alacağının belirlenmesi ve her durumda davalı tarafından yapılan yıllık izin ödemesinin belirlenen rakamdan mahsubu gereklidir”[8].” Davalı tarafından bozmadan sonra temyiz dilekçesi ekinde yıllık izin formları sunulmuş olup, sunulan izin formlarından 28.06.1999 tarihli izin formunun daha önce sunulmadığı ve bu nedenle dikkate alınmamış olduğu anlaşılmıştır. Sözü edilen belge ilk kez bozmadan sonra sunulmuş ise de ödeme belgesi mahiyetinde kabul edilmelidir. Ödeme belgesinin hakkı ortadan kaldıran özelliği nedeni ile yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gereklidir. Bu nedenle bu izin formunun davacıya sorularak diğer yıllık izin formları gibi değerlendirmeye tabi tutulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir”[9]. Ancak, işveren tarafından onaylanmayan yıllık izin formları ile izne çıkma ve dönme tarihlerinin doldurulmadığı izin belgeleri ispat için yeterli sayılmamıştır[10].

Sonuç olarak, yıllık ücretli iznin kullandırıldığının ispat yükü işverendedir. İşverenin işçiye yıllık ücretli izin verildiğini izin defteri veya yazılı bir belge ile ispatlaması gerekir. Bu konunun tanık beyanları ile ispatlanması mümkün değildir. Dolayısıyla yıllık ücretli iznin kullandırıldığı izin defteri dışında usulüne uygun olarak düzenlenmiş, işçi ve işveren tarafından imzalanmış, izne çıkma ve dönme tarihleri doldurulmuş ve işçinin imzasının üstünde “yukarıda belirtilen tarihlerde iznimi kullandım” ibaresi bulunan yıllık izin formları ile de ispatlanması mümkündür.

[1] SÜMER, Haluk Hadi/KAYIRGAN, Hasan, İşçilik Alacakları ve Hesaplamaları, 4. Baskı, Ankara 2024, s.718

[2] İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 5.Baskı 2023, s.237.

[3] Y9HD.17.11.2011 T., E.2009/27110, K.2011/43871 Legalbank.

[4] Y9HD.22.03.2022 T., E.2022/2884, K.2022/3872 Legalbank.

[5] Y9HD.17.12.2019 T., E.2016/17085, K.2019/22539 Legalbank.

[6] Y9HD.29.06.2022 T., E.2022/7219, K.2022/8488 Legalbank.

[7] Y9HD.12.11.2020 T., E.2017/17049, K.2020/15981 Legalbank.

[8] Y9HD.22.12.2021 T., E.2021/12518, K.2021/16792 Legalbank.

[9] Y9HD.16.06.2021 T., E.2021/6152, K.2021/10329 Legalbank.

[10] Ankara BAM. 7HD.05.02.2024 T., E.2022/4914, K.2024/331 Legalbank.

Dövizin Fiyatlamasındaki Etkenler Maliyet Kaynaklı Mıdır? – 2

Dövizin Fiyatlamasındaki Etkenler Maliyet Kaynaklı Mıdır 2

Dövizin Fiyatlamasındaki Etkenler Maliyet Kaynaklı Mıdır? – 2

Reşat BAĞCIOĞLUDövizin Fiyatlamasındaki Etkenler Maliyet Kaynaklı Mıdır 2

Semtlere Göre Dövizin Fiyatı

Sanıyor musunuz ki dövizin fiyatı Türkiye’nin kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına kadar hep aynı fiyatta olduğunu?

Bu kural sadece TCMB’nin gösterge niteliğindeki iş günleri sadece bir defa yayımlanan gösterge niteliğindeki kurlardır.

Şöyle ki;

Tcmb KurlarıTCMB’nim yukarıda görülen gösterge niteliğindeki kurlar ise DFİF – Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan ihracatçılara yapılan ödemeler ile vergi ve fon tahsilatlarında / hesaplamalarında kullanılır.

İşte TCMB kurları Türkiye’nin her karışında aynıdır ve ve iş günleri sadece bir defa yayımlanır.

Tüm Kurumlar Kendi Kurlarını Kendileri Belirler

Bankalar, turistik tesisleri, döviz büfeleri, kuyumcular, oteller, turizm acenteleri döviz alış ve satışlarında TCMB’nin gösterge niteliğindeki kurları dikkate almazlar ve kendi kurlarını kendileri belirler.

Bu kurların belirlenmesinde de lokasyonların önemi büyüktür. Rekabet ortamının fazla olduğu Tahtakale, Kapalıçarşı, Eminönü gibi yerlerde döviz büfelerinin çoğunlukta olduğu düşünüldüğünde, döviz büfelerinin verdikleri kurlar son derece rekabetçi, az bir kâr marjı ile ciro yaparak para kazanmayı amaçladıklarından;

  • Alış ve satış kurları arasındaki makas oldukça dardır.

Ellerindeki Türk Lirası miktarlarına göre;

  • Türk Lirası ellerinde çok fazla var ama dövizleri az ise, döviz almaya çok istekli olacaklarından döviz alış fiyatını piyasa standardının biraz üzerine çıkartırlar, ancak ellerinde yeterli döviz olmadığından dolayı döviz sayma istekli değiller ve dövizin satış fiyatını piyasa standardının üzerine çıkartarak döviz satmamayı arzu ederler. Ancak bu fiyata rağmen fiyata duyarlı olmayan kişilerin var olması halinde onlara yüksek fiyattan dövizi satmaktan da çekinmezler.
  • Ellerinde Türk Lirası çok azdır ama döviz fazla ise bu durumda likidite sıkışıklığı olduğundan dolayı döviz büfeleri ellerindeki Türk Lirası miktarını arttırmak adına dövizi çok düşük fiyattan almaya, dövizin satış fiyatını da çok düşük tutarak elindeki dövizi satıp, Türk Lirasına geçmeye çalışırlar. Hiç kimse piyasa fiyatının çok altında dövizini bozdurmak istemez doğal olarak. Döviz büfesi bu şekilde dövizi müşteriden almamış olacak ve ellerindeki Türk Lirasını dengeli kullanacaktır. Dövizin satış fiyatını düşük tutarak ellerindeki çok miktardaki dövizlerin bir kısmını az bir kâr marjı ile satıp Türk Lirasına dönerler ama para kazanırlar.

Döviz büfeleri rekabetin yoğun olarak yaşandığı semtlerde; örneğin Kapalıçarşı, Tahtakale vs. gibi yerlerde ortalama döviz alış veya satış fiyatının altında veya üzerinde fiyatlama yapıyorsa biliniz ki bu döviz büfesi nakit konusunda sıkıntı yaşıyor veya dövize ihtiyacı vardır.

Turistik Tatil Köylerindeki Döviz Fiyatlaması Nasıldır?

Söyleyecek tek bir sözüm vardır; fırsatçılık yapmak adına tüm koşullar turistik tatil köyündedir.

Şöyle ki;

TCMB’nin gösterge niteliğindeki döviz kurları şöyle olsun;

USD TRL ALIŞ KURU     C/34.46

USD TRL SATIŞ KURU   C/34.52

Şehir merkezinden uzak turistik tatil köyündeki fiyatlar ise;

USD TRL ALIŞ KURU     C/28.00 (alış çok aşağıda)

USD TRL SATIŞ KURU  C/ 42.00 (satış ise tepelerde)

Bu fiyatlar hangi vicdan ölçüsü ile açıklanabilir sizce? Açıklamaz.

Turist parasını bozdursa bir türlü, bozdurmasa bir türlü ama turistin paraya ihtiyacı var ve kurların ne kadar düşük veya yüksek olduğuna bakmadan alış veya satış işlemini turistik tatil köyünden yapar.

Döviz Fiyatlamasında Maliyetler mi Gözetiliyor?

Döviz fiyatlamasında maliyetler gözetilerek işlem yapıldığını söylemek her zaman mümkün olmasa da fırsatçılık, aç gözlülük daima ön plandadır.

Kendimin de bizzat tanık olduğum ve yaşadığım turizm acentesinde uygulanan fiyat adeta gün ışı görmemiş oldukça şişirme fiyatlardır.

İsmi bende gizli kalmasını arzu ettiğim bir turizm acentesinden bir Avrupa turu satın alıyordum. Kredi kartımla tur ücretini Türk Lirası olarak ödemek istedim. Aman Allahım, hayatımın hatasını yaptım adeta. Tur acentesinin talep ettiği EURO cinsinden hesap ettim benden alınan Türk Lirasını. Fahiş kelimesi son derece masum kalır benden tahsil ettikleri Türk Lirası karşısında.

Duruma itiraz ettim.

“Sizlerin benden tahsil ettiği Türk Liralarını talep ettiğiniz döviz miktarına böldüğümde EURO’nun kuru ortaya çıkıyor ki bu EURO’nun döviz kuruna 6 sonrasında dahi erişemeyiz. Siz hangi mantıkla benden bu kadar yüksek fiyata EURO satmaya kalkarsınız. Vicdan ve mantık ölçülerinin oldukça dışında bir fiyat. Lütfen makul bir seviyeye getirin fiyatlamanızı” dedim.

Tur şirketi kendini haklı çıkartacak o kadar gereksiz laflar etti ki, sanırsınız karşısında zır cahil bir insan var da onu ikna etmeye çalışıyor.

Tur şirketine işlemi iptal etmesi konusunda talimatımı verdim. Biraz fikrimde ısrarcı olunca piyasa rayicindeki kurlarla işlem yaptılar ve bana para iadesi yaptılar.

Bu tur acentesinin uyguladığı döviz kurları maliyetleri ile doğru orantılı olmayıp tamamen fırsatçılık üzerine kurulu bir fiyat politikasıydı.

Bankaların Döviz Fiyatlaması

Yok aslında birbirlerinden farkları.Tl Dolar Euro

Hafta sonları bankalar döviz fiyatlarını internet bankacılığında şöyle yaparlar;

  • Döviz alış fiyatı çok ama çok aşağılarda
  • Döviz satış fiyatı ise çok tepelerde, adeta zirvede

Hafta sonu ile birlikte uzun bir bayram tatili geliyorsa internet bankacılığındaki fiyatlar;

  • Dövizini bankaya satan bin bir pişman. Ölü fiyatından da aşağıda fiyat verirler
  • Bankadan döviz satın almak isteyen bir kişi ise piyasanın en yüksek döviz satış fiyatına döviz satın alır.

İnternet bankacılığında bankaların hafta sonu veya uzun bayram tatilinde verdikleri döviz alış veya satış fiyatlarının izah edilebilir tek bir tarafı varsa da o da piyasadan tatil gününde gol yememektir.

Hafta içi bankaların verdikleri döviz fiyatlamaları ise;

  • Piyasa beklentileri,
  • Faizlerin paranın maliyetindeki etkenleri,
  • Ülkede oluşan çalkantıların finans piyasalarına olumsuz etkisi,
  • TCMB’nin döviz üzerinde kurduğu baskı veya kurları ne kadar serbest bıraktığı,
  • Türk Lirası likide
  • Bankaların ellerindeki döviz miktarı veya acil dövize ihtiyacı olup olmadığı hususlar,
  • Alış veya satışı yapılan dövizin miktarı

gibi konular dövizin fiyatındaki oluşan etkenler olarak sayılabilir.

Bankaların verdikleri döviz fiyatları hafta içi çalışma saatlerinde normal gibi görünse de hafta sonları veya uzun bayram tatili araya girdiğinde bankaların internet ortamında verdikleri döviz fiyatlaması benim diyen fırsatçı döviz büfelerine defalarca taş çıkartır.

Dövizin Fiyatlamasındaki Etkenler Maliyet Kaynaklı Mıdır 2Reşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi   

BİM, Fas’taki 4. Lojistik Merkezini Açtı

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi Haber Bi̇m, Fas’taki 4. Lojistik Merkezini Açtı

BİM, Fas’taki 4. Lojistik Merkezini Açtı

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi Haber Bi̇m, Fas’taki 4. Lojistik Merkezini Açtı2009 yılında Fas’ta ilk mağazasını açarak hizmete başlayan BİM, bölgede yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor. Fas’ta 770 mağazası ve lojistik merkezleri ile yaklaşık 5 bin kişiye istihdam sağlayan BİM, ülkedeki 4. lojistik merkezini Marakeş’te açtı. Açılış töreni Fas Sanayi ve Ticaret Bakanı Ryad Mezzour, Türkiye’nin Fas Büyükelçisi Mustafa İlker Kılıç, BİM CEO’su Haluk Dortluoğlu ve BİM Fas yetkililerinin katılımı ile gerçekleştirildi.

Yüksek indirim marketi alanında Fas’ın en önemli oyuncularından biri olan BİM, bölgedeki yatırımlarına bir yenisini daha ekledi. BİM, ülkedeki dördüncü lojistik merkezini Marakeş’te açtı. Şirket, yatırım planının parçası olarak devreye aldığı merkez ile birlikte 2027 yılına kadar ülkede 3 yeni lojistik merkezi daha açarak, toplam lojistik merkezi sayısını 7’ye çıkarmayı ve daha fazla kişiye istihdam sağlamayı hedefliyor. BİM’in bu yatırımları ülkedeki genişlemesinin önemli bir adımı olarak görülüyor.

Açılış törenine katılan Fas Sanayi ve Ticaret Bakanı Ryad Mezzour şunları söyledi:

“Açılan yeni lojistik merkezi, BİM’in Fas’taki genişlemesindeki başarısını ve stratejik kararlılığını gösteriyor. Yeni merkez BİM’in yerel kaynak kullanımını geliştirirken dağıtım sektöründe rekabetin güçlendirilmesine de katkıda bulunacak. Bu proje ayrıca bölgede doğrudan ve dolaylı 1.000 kişiye istihdam sağlarken yerel sosyo-ekonomik kalkınmayı da destekleyecek.”

“Marakeş lojistik merkezimiz ile bölgede istihdama ve yerel ekonominin büyümesine katkı sağlayacağız”

Lojistik merkezi açılış töreninde konuşan BİM CEO’su Haluk Dortluoğlu, Fas’taki dördüncü lojistik merkezi olan Marakeş’teki bu yeni yatırımın ülkeye olan güçlü bağlılıklarını yansıttığını belitti. Dortluoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Avrupa’ya yakın konumu, kültürü, çeşitlendirilmiş ekonomisi, gelişen altyapısı ve dinamik nüfusu ile Fas, bize buraya yatırım yapmaya devam etme konusunda güven veriyor. Yeni lojistik merkezini devreye almamız; bölgenin ekonomik dinamiklerini desteklemenin yanında tüketicilerimizin artan ihtiyaçlarını da verimli bir şekilde karşılama taahhüdümüzü yansıtıyor. Marakeş lojistik merkezimiz ile bölgede istihdama ve yerel ekonominin büyümesine katkı sağlayacağız.”

16 bin metrekare kapalı alanda inşa edilen lojistik merkezi, Marakeş’in içinde bulunduğu Orta ve Güney Fas’ın lojistik ihtiyaçlarını karşılamak üzere devreye alındı. Yeni lojistik merkezi, tedarik ve dağıtım operasyonlarını kolaylaştırırken teslimat sürelerini ve lojistik maliyetlerini azaltacak ve tüketiciler için hizmet kalitesini artıracak. Yeni lojistik merkezi ayrıca yaklaşık olarak 1.000 kişiye doğrudan ve dolaylı istihdam olanağı da sağlayacak.

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi Haber Bi̇m, Fas’taki 4. Lojistik Merkezini AçtıBİM, lojistik merkezi yatırımıyla yerel ve bölgesel ekonomik kalkınmadaki kilit rolünü bir kez daha teyit ederek, Fas’taki varlığını genişletmeye ve tüketicilerin artan beklentilerine yanıt vermeye devam ediyor.

Alım Talebi: Kör Kasa Bandı

Alım Talebi Kör Kasa Bandı

Bir firmamız için, 500 metre su yalıtım bandı (kör kasa bandı) alımı yapılacaktır. Çift taraflı, 20 cm. en x 50 m. boyunda ve 3 mm. kalınlığında, 50 metrelik rulolar halinde olması istenmektedir. Teslim yeri İstanbul – Ümraniye olup, ödeme şekli nakittir (peşin).

İlgili olan üretici ya da satıcıların, ürün spekleri ve diğer teknik detaylar için aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.

Alım Talebi Kör Kasa Bandı

Teklif Vermek İçin;

  1. SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
  2. Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
  3. Ödeme sonrasında FİRMA BAŞVURU FORMU’nu doldur.

https://satinalmadergisi.com/satici/

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (750 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup, bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

Ambalaj Endüstrisi İstanbul’da Buluştu!

Satın Alma Eğitimleri Haber Ambalaj Endüstrisi İstanbul’da Buluştu!

Ambalaj Endüstrisi İstanbul’da Buluştu!

Satın Alma Eğitimleri Haber Ambalaj Endüstrisi İstanbul’da Buluştu!Avrasya Ambalaj İstanbul ve eş zamanlı düzenlenen Food-Tech Eurasia Fuarları, 23-26 Ekim tarihleri arasında, 130 ülkeden toplam 77 binin üzerinde ziyaretçi ağırlayarak büyük bir başarıya imza attı. 1.200’ü aşkın yerli ve yabancı firma ve firma temsilcisinin stant açtığı fuarda, ambalaj ve gıda teknolojilerindeki en son yenilikler sergilendi. Fuar, sektör için uluslararası bir platform oluştururken, sürdürülebilir ve inovatif çözümler de ön plandaydı.

29. Avrasya Ambalaj İstanbul ve 18. Food-Tech Eurasia Fuarları, ambalaj ve gıda teknolojilerindeki en son yenilikleri sektör profesyonelleriyle buluşturdu. Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen fuarlar toplamda 77.572 ziyaretçi ağırlayarak büyük bir başarıya imza attı. 63.864 yerli ziyaretçinin yanı sıra, 130 ülkeden gelen 13.708 uluslararası ziyaretçi, sektördeki en yeni ürün ve teknolojileri yakından inceleme fırsatı buldu.

İlave membran yapılarla birlikte toplam 16 salonda gerçekleşen fuarda, 1.200’ü aşkın yerli ve yabancı firma ve firma temsilcisi yer aldı. Fuarda ambalaj ürünlerinden ambalaj makinelerine, gıda işleme makinelerinden ambalaj baskı ve konverting teknolojilerine kadar geniş bir yelpazede ürün ve çözümler tanıtıldı.

Ambalaj Sanayisi Için Uluslararası Bir Ticaret Platformu

Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) ve RX Tüyap iş birliğinde düzenlenen Avrasya Ambalaj İstanbul, başta T.C. Ticaret Bakanlığı olmak üzere Ambalaj Makinecileri Derneği (AMD), Etiket Sanayicileri Derneği (ESD), Esnek Ambalaj Sanayicileri Derneği (FASD), Karton Ambalaj Sanayicileri Derneği (KASAD), Metal Ambalaj Sanayicileri Derneği (MASD), Oluklu Mukavva Sanayicileri Derneği (OMÜD) ve Sert Plastik Ambalaj Sanayicileri Derneği (SEPA) olmak üzere, sektörün önde gelen derneklerinin desteğiyle gerçekleşti. Fuara yalnızca Türkiye’den değil, Almanya, İngiltere, İtalya, İspanya ve Hollanda gibi Avrupa ülkelerinin yanı sıra ABD’den ve ayrıca Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar gibi körfez ülkeleri ve Orta Doğu ülkelerinin yanı sıra Türki Cumhuriyetler’den de büyük ilgi oldu. İstanbul’u 4 gün boyunca ambalaj endüstrisinin global çapta ticaret merkezi haline getiren fuar süresince gerçekleştirilen iş görüşmeleri ve anlaşmalar, Türk ambalaj sektörünün uluslararası arenadaki yerini güçlendirdi.

Geniş Ürün Yelpazesi ve İnovasyon Odaklı Çözümler

Avrasya Ambalaj İstanbul Fuarı, ambalaj ürünlerinden baskı ve konverting teknolojilerine kadar geniş bir ürün yelpazesi sunarken; Food-Tech Eurasia’da çikolata, süt ve et işleme teknolojileri, soğuk zincir çözümleri ve gıda güvenliği alanlarında en yeni makine ve ekipmanlar sergilendi. Her iki fuarda da ziyaretçiler, sektördeki projeye özel anahtar teslim çözümleri ve yenilikleri yakından inceleme fırsatı buldu. Fuarlar, gıda, tekstil, kozmetik ve otomotiv gibi farklı sektörlere yönelik ambalaj çözümleriyle dikkat çekti.

Fuar kapsamında düzenlenen “Ambalaj Tasarımı ve İnovasyon Sokağı”, sürdürülebilir ve yaratıcı ambalaj çözümlerine odaklanan yenilikçi girişimlerle doluydu. Sürdürülebilirlik teması, fuarların en öne çıkan unsurlarından biri oldu ve katılımcılara çevre dostu çözümler sundu.

30. Yıl İçin Hazırlıklar Şimdiden Başladı

29. Avrasya Ambalaj İstanbul Fuarı, katılımcıların ve ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle son bulurken, 30. yıl hazırlık süreci şimdiden başladı. RX Tüyap Genel Müdürü Berkan Öner, önümüzdeki yıl daha da büyük bir katılım hedeflediklerini belirterek, 30. yılımızda fuarımızı daha da görkemli hale getirmeyi ve sektördeki büyümeye katkı sağlamayı hedefliyoruz. Ambalaj ve gıda teknolojilerinin buluşma noktası olan Avrasya Ambalaj İstanbul ve Food-Tech Eurasia Fuarları, sektörün geleceğine ışık tutmaya devam edecek.” dedi.

Satın Alma Eğitimleri Haber Ambalaj Endüstrisi İstanbul’da Buluştu!22-25 Ekim 2025 tarihleri arasında her zamanki adresi olan İstanbul’daki Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde 30.su düzenlenecek Avrasya Ambalaj İstanbul ve 19. Food-Tech Eurasia için takviminizde şimdiden yer ayırın!

Karar Vermekte Zorlananlara: 5 Adımda Karar Verme

Karar Vermekte Zorlananlara 5 Adımda Karar Verme Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Karar Vermekte Zorlananlara: 5 Adımda Karar Verme
Sibel ZALOĞLUKarar Vermekte Zorlananlara 5 Adımda Karar Verme Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Karar vermek zorunda olduğunuz bir konu mu var? Karar vermekte zorlanıyor musunuz?

“Karar vermekte zorlanıyorum, ne yapmalıyım?” diyorsanız, karar vermenin ve karar vermekte zorlanmanın doğasını gelin birlikte keşfedelim.

Öncelikle anlamanız gereken ve sizin için iyi olan kısım karar vermek için bir mücadele olmak zorunda değil. Bir başka iyi haber ise bir konuda ‘seçim yapma şansınız var’ demektir. Yani karar vermek zorunda olduğunuz bir konu var ise hayatınızda ‘özgür iradenizi kullanabileceğiniz’ alanlarınız var demektir. Karar verme özgürlüğü, kişinin kaynakları yeterli olduğu sürece, yaşamını kendi istediği gibi şekillendirmesine de izin verip, yardımcı olur.

Karar verme eylemini; iki veya daha fazla alternatif olduğunda hangisini seçeceğimizi bilebilmek, gerektiğinde de kendi seçeneklerimizi kendimiz oluşturarak bir yol haritası çizmek olarak düşünebiliriz.

Kararsızlık ise; yanlış bir karar vermekten daha zararlı ya da yorucu olabilir.

Kararsızlık anında yaşadığınız belirsizlik, çözümü geciktirmeye, seçimi sizin değil koşulların belirlemesine, istemediğiniz olayları, durumları yaşamanıza neden olup, size her yönüyle olumsuz yansıyabilir. Bu durumu en aza indirgemek için şu adımlara dikkat edebilir, durumu en iyi sonuçla lehinize çevirebilirsiniz.

  • Kararsızlıkla baş edebilmek için öneriler sunmak ve değerlendirmekten, sorumluluk almaktan çekinmeyin.
  • Karar vermek için yaşanan veya yaşanacak hatalardan ders çıkarma ve öğrenme yeteneğinize güvenin.
  • Kendiniz için gerçekçi olmayan beklentiler belirlemeyin.
  • Çok gerekmediği sürece, ani kararlar vermeyin!..
  • Kendinizi asla kandırmayın. Sadece daha çabuk karar vermek için, daha az uygun bir seçim yapmayın.
  • Gereksiz yere harekete geçmeyin bazen de hiçbir şey yapmamak ve beklemek en iyi çözümdür.

Hayatınızda ve işinizde karar verme becerilerinizi geliştirmenin farklı yolları vardır. Hem kısa hem de uzun vadeli zaman yönetimi için kararlarınızın daha hızlı ve daha iyi olmasını istiyorsanız ve bu durum sizi zora sokuyor ise altın değerinde 5 adım ile bu süreci kolaylaştıralım mı? O halde gelin bu 5 adıma birlikte göz atalım.

  1. Tanımlama
  2. Bilgi Toplama
  3. Seçenekleri Eleme
  4. Alternatif Üretme
  5. Uygulama

 

  1. Konuyu TANIMLAMA

Çözmeniz gereken konuyu veya seçim yapmanız gereken durumu önce ‘net ve kısa’ (özet) olarak tanımlayın. Konuyu iyi anlayın.

  1. Konu hakkında BİLGİ TOPLAMA

Konu hakkında iyi bilgi toplayın. Konu ile ilgili daha önceki deneyim ve bilgilerinize mutlaka bakın. Bu konuda farklı isimler var ise bu kişilerin, firmaların, kurumların vb. röportaj ve paylaşımlarına mutlaka bakın. Benzer durumu yaşayanlardan bilgi alın.

  1. Karar için SEÇENEKLERİ ELEME

Vereceğiniz karar ile ilgili önceki verdiğim iki madde cevaplarınızı gözden geçirin ve tecrübelere dayanarak size uymayan ve/veya yapamayacağınız seçenekleri eleyin. Size yol aldırabilecek, gerçekçi seçeneklere odaklanıp onları analiz edin.

  1. Karar konusu için ALTERNATİF ÜRETME

Seçenekleri netleştirirken alternatif çözümler ve seçenekler araştırıp, onları da değerlendirmek için bir kenarda tutun. Unutmayın fırsatların doğru kullanılması ve doğru fırsatın seçilmesi başarı odaklı sonuçlandırmayı yapar. Alternatif ve fırsatlarınız, mutlaka yedek olarak kalsın.

  1. Karar için UYGULAMA

Son aşamada alternatifler, fırsatları da değerlendirerek kalan seçenekleriniz arasında amacınız için en uygun, en yakın, hedefinize en iyi şekilde ulaştıracak seçeneğinizi son kez gözden geçirip karar verin.

Unutmayın “En kötü karar kararsızlıktan iyidir.”

Sağlık ve sevgiyle kalın.

Karar Vermekte Zorlananlara 5 Adımda Karar Verme Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSibel ZALOĞLU

DieS Danışmanlık /İ. K. Yönetimi Profesyoneli

https://www.diesdanismanlik.com

Türkiye, 200 Bin Ton Zeytinyağı, 100 Bin Ton Sofralık Zeytin İhracatı Hedefiyle Yeni Sezona Girdi

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi Haber Türkiye, 200 Bin Ton Zeytinyağı, 100 Bin Ton Sofralık Zeytin İhracat Hedefiyle Yeni Sezona Girdi

Tarihi Rekolte İhracatta Tarihi Rekorlar Gerektiriyor

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi Haber Türkiye, 200 Bin Ton Zeytinyağı, 100 Bin Ton Sofralık Zeytin İhracat Hedefiyle Yeni Sezona GirdiSon 20 yılda zeytincilik sektörüne yaptığı yatırımlarla sofralık zeytin üretiminde dünya birinciliğine yükselen, zeytinyağında da dünya ikinciliğindeki yerini sağlamlaştıran Türkiye, 475 bin tonluk zeytinyağı ve 750 bin tonluk sofralık zeytin beklediği tarihi bir sezona girdi.

Türkiye’nin 2024/25 sezonunda 750 bin tonluk sofralık zeytin ve 475 bin tonluk zeytinyağı rekoltesiyle tarihi zirveyi gördüğünü dile getiren Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği (EZZİB) Başkanı Emre Uygun, “Tarihi rekolte, ihracatta tarihi rekorlar kırmamızı zorunlu kılıyor. Türk üreticisinin uzun yıllar emek vererek yetiştirdiği zeytin ağaçlarımızın meyvelerinin katma değerli hale gelmesi, üreticilerimizin emeklerinin karşılığını alması için 2024/25 sezonunda 200 bin ton zeytinyağı ve 100 bin ton sofralık zeytin ihraç ederek 1 milyar dolar döviz getirisini ülkemize kazandırmak için çalışacağız. Önümüzdeki 5 yıllık vadede de yıllık ihracatımızı 1,5 milyar dolara çıkarmak için gece-gündüz çalışacağız” diye konuştu.

ABD’ye Sektörel Ticaret Heyeti Yapılacak

2025 yılında ilk pazarlama etkinliklerinin 3-8 Mart 2025 tarihlerinde yıllık 375 bin tonluk zeytinyağı tüketimiyle dünyada ikinci büyük pazar olan Amerika Birleşik Devletleri’ne “Sektörel Ticaret Heyeti” olacağı bilgisini veren Uygun şöyle devam etti; “ABD’ye yönelik “Sektörel Ticaret Heyeti” dışında ABD’de düzenlenen Summer Fancy Food Show ve Expo West, Japonya’da Foodex, Çin’de China International Import Expo gibi uluslararası birçok fuarda Türk zeytin ve zeytinyağını tanıtmak için aktif olarak yer alacağız. Ege İhracatçı Birlikleri bünyesindeki altı gıda ihracatçı birliğinin, Amerika Birleşik Devletleri’nde Türk gıda ürünlerinin tanıtımını gerçekleştirdiği TURQUALITY Projesi’nde, Türk zeytin ve zeytinyağının büyük ilgi görmesinden mutluluk duyuyoruz. Önümüzdeki yıllarda bu tür iş birliklerinin içerisinde yer almaya devam edeceğiz.”

2024/25 sezonu ile ilgili görüşlerini kamuoyu ile paylaşmak amacıyla Ege İhracatçı Birlikleri’nde basın toplantısı düzenleyen Uygun, zeytincilik sektörünün geleceğe dönük ihracat hedeflerini paylaşırken 2023/24 sezonunu da değerlendirdi.

Sofralık Zeytin İhracatında İlk Kez 200 Milyon Dolar Aşıldı

Sofralık zeytinde 2023/24 sezonunu geride bıraktıkları bilgisini veren Uygun, şöyle devam etti: “Yeşil zeytin ihracatımız 17 bin ton karşılığında 47 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. En fazla ihracat yaptığımız ilk 3 ülke sırasıyla Almanya, Irak ve ABD oldu. Siyah zeytin ihracatımız ise 60 bin ton karşılığında 162 milyon dolara ulaştı. Bu kategorideki en büyük pazarlarımız ise Almanya, Irak ve Romanya olarak sıralandı. 2023/24 sezonunda toplam sofralık zeytin ihracatımız 78 bin ton seviyesinde gerçekleşirken bu ihracattan 210 milyon dolar döviz geliri elde ettik. Sofralık zeytin ihracatında, ortalama birim fiyatımız yüzde 46 oranında artırdık. Bu başarıya katkı sağlayan tüm ihracatçılarımızı tebrik ediyorum.”

2023/24 Sezonunda Kota ve Kısıtlamalar Zeytinyağı İhracatımızı Düşürdü

Zeytinyağı Görsel2023-24 sezonunda dökme ve varilli zeytinyağı ihracatına getirilen kota ve kısıtlamalar nedeniyle zeytinyağı ihracatında gerileme yaşandığını aktaran EZZİB Başkanı Uygun; “Eylül ayı sonu itibarıyla, 2023/24 sezonu zeytinyağı ihracatımız 65 bin ton seviyesinde oldu. Bu ihracattan 470 milyon dolar döviz geliri elde ettik. Ortalama zeytinyağı ihraç fiyatımız ise kilogram başına yüzde 51 yükseldi. Tüm dünyada artan zeytinyağı fiyatları, ülkemizin ihracat birim fiyatlarının da yükselmesinde etkili oldu. Zeytinyağı ihracatımızda en fazla satış yaptığımız ilk üç ülke ise ABD, İspanya ve İtalya olarak sıralandı. Bir yılı aşkın süredir ihracat kısıtlamaları ve fon kesintileri sektörümüzün toplam ihracatında yüzde 25 kan kaybına yol açtı” diye konuştu.

Zeytinyağı Sektörü İngiltere’ye Gümrük Vergisiz İhracat İstiyor

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılması sonrasında Türkiye ile İngiltere arasında devam eden Serbest Ticaret Anlaşması görüşmelerini hatırlatan Başkan Uygun, İngiltere’nin yıllık 80 bin ton zeytinyağı tükettiğini, zeytinyağı ihtiyacını AB ülkelerinden karşıladığını İngiltere’ye zeytinyağı ihracatında gümrük vergisinin kaldırılması halinde Türkiye’nin burada güçlü bir pazar kazanacağını, önümüzdeki süreçte Türkiye’nin bu konuya odaklanması gerektiğine vurgu yaptı.

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi Haber Türkiye, 200 Bin Ton Zeytinyağı, 100 Bin Ton Sofralık Zeytin İhracat Hedefiyle Yeni Sezona GirdiEZZİB Başkanı Emre Uygun, Türkiye’den Avrupa Birliği’ne zeytinyağı ihracatında tanınan 100 tonluk kotayı da trajikomik olarak tanımladı ve bu kotanın 30 bin tona çıkarılması çağrısını yineledi.

Sürdürülebilir Finans: Finansman Araçları ve Devlet Destekleri

Sürdürülebilir Finans Finansman Araçları Ve Devlet Destekleri Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Sürdürülebilir Finans: Finansman Araçları ve Devlet Destekleri

Burcu USLULARSürdürülebilir Finans Finansman Araçları Ve Devlet Destekleri Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Sürdürülebilir finans, çevresel, sosyal ve yönetişim (ÇSY) kriterlerini göz önünde bulunduran ve ekonomik kalkınmayı sürdürülebilir bir şekilde desteklemeyi amaçlayan finansal sistemleri ifade eden ve aynı zamanda yatırımcılara finans sağlanırken çevresel, sosyal ve yönetişim konularının da göz önünde bulundurulduğu finansman çeşididir. Yeşil ve döngüsel ekonomi, sürdürülebilir finansmanın temel bileşenlerini oluşturur.

Sürdürülebilir finansman kavramı genellikle büyük ölçekli şirketler ile ilişkilendirilse de diğer kurum ve kurulular ile şahıs şirketleri ve bireyler için de uygulanabilir hale gelmekte ve giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Özellikle küçük ölçekli işletmeler ve bireyler, sürdürülebilir finansman uygulamalarını hayata geçirerek hem çevreyi koruma hem de uzun vadeli tasarruf sağlama açısından önemli fırsatlar yakalayabilmektedirler.

Sürdürülebilir Finansman Araçları Nelerdir?

Sürdürülebilir finansman araçları hem finansal getiri sağlamak hem de çevresel ve toplumsal fayda yaratmak amacıyla tasarlanmıştır. Bu araçlar finansal büyüme ve sosyal olarak daha sürdürülebilir bir şekilde büyümeye katkı sağlar ve uzun vadeli bir değer yaratma potansiyeline sahiptir ve şirketlerin, hükümetin ve hükümetlerin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine (SKH) erişmesini sağlamaktadır.

Bu araçlar arasında yeşil finansman, sosyal yatırım, etik yatırım, mikro finans ve karbon azaltımı gibi alanlar bulunur. Türkiye’de uygulama alanı bulan sürdürülebilir finansman araçlarından bazıları şöyledir:

Yeşil Tahviller: Çevresel faydanın sağlanması amacıyla ihraç edilen harcamalardır. Gelirleri, bölünme enerji, enerji verimliliği, atık yönetimi veya temiz ulaşım gibi yeşil projelerde kullanılmak üzere bütçe ve kaynak yaratan tahvillerdir. İlk Yeşil Tahvil ihracı 2007 yılında Avrupa Yatırım Bankası tarafından gerçekleştirilmiştir. 2013 yılında gerçek anlamda hareketlenmeye başlayan yeşil tahvil piyasası, 2017 yılında Uluslararası Sermaye Piyasaları Birliği’nin yayınladığı Yeşil Tahvil Prensipleri 1 ile bir dönüm noktası yaşamış, 2019 yılında artan işlem hacmi ile birlikte 2020 yılında 860 milyar $’a yükselmiştir.

Yeşil tahviller hem ihraççılara hem de yatırımcılara katkılar sağlar ve uzun vadede bu, çevre sorunlarına pozitif etki olarak döner. Bu tahvillerin özellikleri ve sağladığı başlıca yararlarını:

  • En temel fayda, yatırımcıların risk ve gelir dengelerini çevresel faktörlere göre sağlayabilmesi,
  • Fon kullanımlarının düzenli raporlanması sayesinde risk ölçümü, diğer sabit getirili menkul varlıklara göre daha şeffaf olması, tüm işlemlerin nerede, nasıl kullanıldığının izlenebilmesini sağlaması,
  • Yeşil Tahvil ihracı, elde edilen fonların izlenmesini ve raporlanmasını kolaylaştıran bir kurumsal bir yönetim yapısına da ihtiyaç duyması ile sürecin işleyişi bakımından yatırımcıya güven vermesi,

olarak sıralayabiliriz. (1)

Sosyal Tahviller: Toplumsal fayda sağlamayı projelerine yatırımın sunulmasını sağlar. Eğitim, sağlık, uygun maliyetli konut gibi sosyal kalkınma finansmanını desteklemek için ihraç edilir.

Sosyal etkili tahvil, sosyal programların faydalarını parasallaştırıp özel yatırımcıya pazarlanabilir hale getirerek yeni fon kaynakları yaratan ve programların yönetsel ve mali risklerini kamu kesiminin üzerinden alan yenilikçi bir finansman yöntemi ve sektörler arası iş birliği türüdür. İlk pilot uygulamalarına Birleşik Krallık ve ABD’de başlanmıştır. (2)

Sürdürülebilirlik Bağlantılı Tahviller (Sürdürülebilirliğe Bağlı Tahviller): Sürdürülebilirlik sağlamak için ihraç edilen kayıtlardır. İhraç eden kuruluş, belirli bir hedef veya sosyal hedefe ulaşmayı taahhüt eder. Aksi durumda cezalar veya prim ödemeleri olabilir.

Sürdürülebilirlikle bağlantılı tahviller (sustainability-linked bonds), gelişmekte olan ekonomilerde başarılı enerji geçişlerini desteklemek için gereken finansmanın artırılmasına yardımcı olabilecek, sürdürülebilir finansın gelecek vaat eden bir ayağıdır. (3)

Yeşil Krediler: Yeşil kredi, borç alanların elde ettikleri fonları yalnızca çevresel sürdürülebilirlik hedeflere önemli katkı sağlayan projeleri finanse etmek için kullanmalarını sağlayan bir finansman şeklidir.

Yeşil kredi, çevresel olumsuz etkileri azaltan veya çevreye fayda sağlayan projeleri finanse etmek için kullanılır. (4)

Sürdürülebilir Yatırım Fonları (ESG Fonları): Çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) kriterlerine göre yatırım yapan fonlardır. Bu tür fonlar, sürdürülebilirlik, sosyal sorumluluk ve iyi kurumsal yönetim sergileyen şirketleri tercih eder.

Etki Yatırımı: Olumlu sosyal ve çevresel etkiler sağlarken, aynı zamanda finansal getiri elde edilmesini sağlayan yatırımlardır. Oranları düşük gelirli sistemler, eğitim, sağlık veya konsantrasyonları gibi sosyal bakımları karşılayan projelere odaklanır. (5)

Yeşil Sukuk (Yeşil Kira Sertifikası): Sukuk, İslami finans alanında kullanılan bir borçlanma aracıdır. Sukuk, belirli bir varlığa veya projeye dayalı olarak yatırımcılara belirli dönemler için gelir sağlamayı hedefler. İslami esaslara uygun olduğu için faiz içermediği için geleneksel tahvillere alternatif olarak değerlendirilir. Yeşil sukuk ise sürdürülebilir projeleri finanse etmek amacıyla çıkarılan bir borçlanma aracıdır. Bu sukuklar, çevre dostu projelere, yenilenebilir enerji kaynaklarına veya iklim değişikliği ile mücadeleye destek olmak için yatırımcılar tarafından tercih edilir. Yeşil sukukların getirileri genellikle bu tür projelerin geliştirilmesi için kullanılır ve yatırımcılara hem finansal kazanç hem de çevresel fayda sağlama imkânı sunar. (6)

Karbon Kredileri ve Karbon Piyasaları: Karbon kredileri, bir organizasyonun, bir ton karbondioksit (CO2) emisyonunu dengelemek veya karbon emisyonuyla ilgili bir yükümlülüğünü yerine getirmek amacıyla satın aldığı sertifikalardır. Ülkeler ve şirketler, emisyon hedeflerini karşılamak için bu kredileri kullanarak karbon ayak izlerini azaltmayı amaçlar. Şirketler, karbon kredisi alarak ya da satarak emisyon azaltmamı sağlamayı başarır. Karbon piyasası ise bu karbon kredilerinin alınıp satıldığı ticaret platformudur.  Sera gazı salınımlarını kontrol etmek ve azaltmak amacıyla oluşturulan ticari bir sistemdir. Şirketler, belirli miktarda karbon salınımına izin veren izinleri alır ve bunları gerektiğinde satabilir veya satın alabilirler. Bu mekanizma, karbon emisyonlarını azaltmak için ekonomik bir teşvik sağlar. Karbon piyasası, genellikle hükümetler tarafından düzenlenir ve dünya genelinde farklı ülkelerde ve bölgelerde uygulanmaktadır. (7)

Yeşil Sigortacılık Ürünleri: Çevresel risklerin finansal yönetimini sağlayan sigorta ürünleridir. Örneğin, doğal afetlerin yol açabileceği zararlara karşı şirketlere koruma sağlar veya sürdürülebilir tarımı desteklemek için özel sigorta ürünleri sunar. (8)

Sürdürülebilir Finansman Alanında Sağlana Teşvik ve Destekler Nelerdir?

Türkiye’de sürdürülebilir finans alanında çeşitli devlet teşvikleri ve destekleri mevcuttur. Devlet kurumları, bankalar ve uluslararası fonlar aracılığıyla sağlanan bu destekler, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasını hızlandırmaktadır.  Bu destekler, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, çevre dostu projeler ve sürdürülebilir tarım gibi alanlarda yatırım yapmak isteyen şirketlere ve girişimcilere finansman sağlamak amacıyla sunulmaktadır.

Yenilenebilir Enerji Teşvikleri (YEKDEM): Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması (YEKDEM), bu alandaki en önemli teşviklerden biridir. Yenilenebilir enerji projelerine devlet tarafından verilen alım garantileri sunulur. Bu sayede, rüzgâr, güneş, jeotermal ve biyokütle enerji santralleri gibi projeler devlet tarafından belirlenen fiyatlarla elektrik satışı yapabilir. YEKDEM kapsamında belirli bir süre boyunca sabit fiyat garantisi verilir ve bu, yatırımcılar için önemli bir teşvik sağlar.

Enerji Verimliliği Destekleri: Enerji verimliliği destekleri, enerji tasarrufu sağlamak için devlet veya özel sektör tarafından sunulan finansal yardımlar ve teşviklerdir. Türkiye’de, enerji verimliliği projeleri için çeşitli destek mekanizmaları bulunmaktadır. Bu destekler arasında hibeler, faiz indirimli krediler ve vergi teşvikleri yer alır. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile KOSGEB tarafından KOBİ’lere yönelik sunulan çeşitli teşvik ve destekler mevcuttur.

  • C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Destekleri: T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, sürdürülebilirlik projelerine yönelik finansman sağlamak için çeşitli teşvikler sunmaktadır. Atık yönetimi, su verimliliği ve çevresel iyileştirme projelerine yönelik hibe ve destekler mevcuttur. Bakanlık, ayrıca çevresel etkiyi azaltan projelere yönelik özel fonlar ve hibeler sağlamaktadır.
  • KOSGEB Destekleri: Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), sürdürülebilir projelere yönelik çeşitli destekler sunmaktadır.
  • C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Sürdürülebilir Üretim Destekleri: Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, sanayide sürdürülebilir üretim süreçlerini teşvik etmek için çeşitli destekler sağlamaktadır. Verimlilik artırıcı projelere yönelik teşvikler, çevre dostu teknolojiler ve üretim süreçlerinin geliştirilmesini hedeflemektedir. Sanayide enerji verimliliği ve düşük karbonlu üretim projelerine yönelik finansman sağlanmaktadır.

Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK): TKDK, sürdürülebilir tarım ve kırsal kalkınmayı desteklemek amacıyla çeşitli hibe ve teşvikler sunmaktadır. IPARD Programı kapsamında, yenilenebilir enerji kullanımı, organik tarım, sürdürülebilir su yönetimi gibi projelere yönelik hibeler sağlanmaktadır. Bu program, çevre dostu tarım tekniklerini ve kırsal alanlarda sürdürülebilir kalkınma projelerini teşvik etmektedir.

TÜBİTAK Destekleri: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), çevre dostu ve sürdürülebilir teknolojilerin geliştirilmesi için çeşitli araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) projelerini desteklemektedir. Çevre teknolojileri, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanlarındaki Ar-Ge projelerine finansman sağlanır. Bu projeler, çevresel sürdürülebilirliği artıracak yeni teknolojilerin geliştirilmesi için önemli bir teşvik kaynağıdır.

Eximbank Yeşil Finansman Programları: TÜRK EXİMBANK, çevre dostu ihracat projelerini teşvik etmek amacıyla çeşitli yeşil finansman programları sunmaktadır. Eximbank’ın sunduğu yeşil kredi programları, sürdürülebilir üretim yapan ihracatçı firmalara düşük faizli kredi imkânı sağlar. Bu kredi programları, çevre dostu üretim süreçlerine geçiş yapmak isteyen firmaları desteklemek için tasarlanmıştır.

Yeşil Tahvil ve Yeşil Krediler: Türkiye’de bazı bankalar ve finans kurumları, sürdürülebilir projeler için yeşil tahvil ve yeşil kredi ürünleri sunmaktadır. Devlet tarafından doğrudan verilen teşvikler olmasa da Türkiye’deki bankalar sürdürülebilir projelere yönelik düşük faizli kredi seçenekleri sunarak bu tür yatırımları desteklemektedir. Bu krediler, genellikle yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve çevresel sürdürülebilirliği artıran projelere yöneliktir.

Kamu Bankalarının Sürdürülebilir Finansman Destekleri: Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıfbank gibi kamu bankaları, sürdürülebilirlik odaklı projelere yönelik finansman sağlamaktadır. Bu bankalar, özellikle yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği projelerine kredi sağlama konusunda aktif rol oynamaktadır.

Sürüdürülebilir Finansman Desteklerinden Faydalanmak İsteyen Şirketler Nasıl Bir Yol İzlemelidir?

Teşviklerden yararlanmak isteyen şirketler, doğru strateji ve proje planlamasıyla süreçleri verimli bir şekilde yönetebilir. Bu süreçlerde uzman desteği almak, uygun teşvik programlarını bulmak, başvuru süreçlerini doğru yönetmek ve proje takibini sağlamak, başarılı bir teşvik başvurusunun temel adımlarıdır.

Şirketlerin sürdürülebilir finansman teşviklerinden yararlanmak için izlemesi gereken adımlar, teşviklerin türüne ve sektörlere göre farklılık gösterebilir. Ancak genel olarak, şirketler bu teşviklerden en iyi şekilde yararlanmak için dikkat etmesi gerekenler şöyledir:

  • İlk olarak, şirketler sürdürülebilirlik odaklı bir strateji geliştirmelidir. Şirket, projeleri için hangi teşviklerden yararlanabileceğini tanımladığı; enerji verimliliği, yenilenebilir enerji üretimi, atık yönetimi, sürdürülebilir tarım ya da çevre dostu üretim süreçleri ile projenin teknik detayları, maliyeti ve sürdürülebilirliğe katkı sağlayacak unsurları içermesi önemlidir.
  • Teşviklerden yararlanabilmek için şirketin projesine ve sektöre en uygun devlet desteğini ve finansman programını bulması gerekir. Devlet teşvikleri, kredi programları ve hibeler konusunda detaylı araştırma yapılmalıdır. Bu araştırma, ilgili kamu kurumlarının resmi internet sitelerinden veya danışmanlık firmalarından yardım alınarak yapılabilir.
  • Her teşvik programının kendine özgü başvuru şartları ve süreçleri vardır. Şirketler bu süreçleri dikkatle izlemelidir. Şirketler, başvurmak istedikleri teşvik programının detaylarını iyice anlamalıdır. Bu, başvuru sürecinde karşılaşılacak zorlukların ve gereksinimlerin önceden belirlenmesine yardımcı olur. Çoğu teşvik programı, proje planı, maliyet tahminleri, sürdürülebilirlik raporları ve ÇSY uyum belgeleri gibi belgelerin sunulmasını gerektirir. Şirketlerin bu belgeleri eksiksiz ve doğru bir şekilde hazırlaması gerekir. Her teşvik programının başvuru, değerlendirme ve sonuçlandırma süreçleri farklıdır. Şirketler bu süreçleri dikkatle takip etmeli ve gerekli iletişimi sağlamalıdır.
  • Şirketler teşvik başvuruları ve sürdürülebilir finansman konusunda uzman danışmanlık firmalarından veya kamu kurumlarından destek alabilir. Bu firmalar, başvuru süreçlerinin sorunsuz ilerlemesine ve doğru teşviklerin seçilmesine yardımcı olabilir. Danışmanlık firmaları Şirketin projesinin teşvik programlarına uygun olup olmadığını analiz eder. Başvuru formlarının hazırlanması, gerekli belgelerin temin edilmesi ve süreç yönetimi konularında şirketlere rehberlik ederler. Teşvik onaylandığında, hibenin veya kredinin nasıl kullanılacağını takip etmek ve proje uygulama süreçlerini denetlemek önemlidir.
  • Teşvik ve hibe programlarına başvururken başvuru formunun eksiksiz doldurulması, tüm gerekli bilgiler eksiksiz ve doğru bir şekilde başvuru formuna işlenmelidir. Yanlış veya eksik bilgi başvurunun reddedilmesine neden olabilir. Proje detaylı olarak planlanmalı ve projedeki her aşama belgelerle desteklenmelidir. Başvurudan sonra teşvik kurumuyla sürekli iletişimde olmak ve gelişmeleri yakından takip etmek, sürecin daha hızlı ilerlemesine yardımcı olabilir.
  • Teşviklerden yararlandıktan sonra şirketlerin genellikle düzenli raporlamalar yapması ve teşviklerin kullanımını izah etmesi gerekir. Şirketler düzenli olarak ilerleme raporları sunmalıdır. Bu raporlar, teşviklerin projenin hangi aşamalarında nasıl kullanıldığını göstermelidir. Sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşılması için gerekli ölçümleri yapmalıdır. Özellikle çevresel etkiler, karbon ayak izi azaltımı gibi konuların izlenmesi teşvik veren kurumlar için önemlidir. Proje performansını belgelemek için raporlar, denetim süreçlerinde kullanılmak üzere sunulmalıdır.
  • Şirketler, teşviklerden yararlandıktan sonra projelerinin sonuçlarını iyi değerlendirmelidir. Bu değerlendirme, gelecekteki projeler için stratejik kararların alınmasında yardımcı olabilir. Aynı zamanda şirketler, sürdürülebilir finansman ve teşviklerden elde ettikleri deneyimlerle daha kapsamlı projeler geliştirebilirler.

Sürdürülebilir Finans Finansman Araçları Ve Devlet Destekleri Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemBurcu USLULAR

Kaynaklar: