Satınalma Süreçlerinde Sürdürülebilirlik! Türkiye’yi Bekleyen Çevre Yasaları ve AB Karbon Düzenlemeleriyle Yeni Bir Döneme Hazırlık
Olgar ATASEVEN
Girişimci, İş İnsanı, Yazar, Konuşmacı
Kitabım #BitersemBitersin’i yazmama sebep olan en önemli konu dünyamızı nasıl sürdüreceğimizdi. Dünyanın dile gelmesi durumunda neler diyeceği ile başlayan kitabım, kişilere, şirketlere ve hükümetlere dünyayı sürdürmek için ne yapmamız gerektiğini anlatıyor. Bu makalede buradan hareketle satınalma açısından sürdürülebilirliği işlemek istedim. Kitabımda da anlattım ama artık bugün şirketlerin sürdürülebilirlik yolundaki adımları artık bir tercih değil, zorunluluk haline gelmiş durumda. Özellikle Türkiye gibi AB ile güçlü ticaret ilişkilerine sahip ülkelerde, çevre ve karbon düzenlemelerine uyum stratejik önem taşıyor. Bu makalede, Türkiye’deki satınalma profesyonellerinin sürdürülebilirlik konusunda nasıl aksiyon alabileceğini, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) gibi düzenlemelerin Türkiye’ye yansımalarını, yeni çevre yasalarının şirketleri nasıl etkileyeceğini ana hatları ile ele alacağım.
Sürdürülebilir Satınalma ve Yeşil Tedarik Zinciri: Temel Yaklaşımlar
Sürdürülebilir satınalma, çevresel ve sosyal faktörleri göz önüne alarak tedarikçi seçiminden tedarik zinciri yönetimine kadar tüm süreçlerin yeniden düzenlenmesi anlamına gelir. Bu yaklaşım, yalnızca maliyetleri optimize etmeyi değil, kaynakları verimli kullanmayı, karbon ayak izini düşürmeyi ve çevreye minimum zarar vermeyi hedefler. Türkiye’de birçok şirket, sürdürülebilir satınalma ilkelerini benimsemeye başlamış olsa da AB’nin yeni düzenlemeleri bu alanda daha büyük bir dönüşümün kapısını aralıyor.
AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) ve Türkiye’ye Etkileri
Bu sene yaz ayında verdiğim konferansta AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM), konusunu anlatmıştım. Bu düzenleme, karbon emisyonlarının sınırlanması adına alınan en kapsamlı adımlardan biri. 2026 yılında tam olarak uygulanmaya başlanacak olan bu düzenlemeyle, Türkiye’nin AB’ye ihracat yapan birçok sektörü doğrudan etkilenecek. Bu konunun sadece ihracat departmanlarını ilgilendirdiği kesinlikle düşünülmemeli. Tüm şirketi ilgilendirdiği gibi satınalmayı ve tedarik zincirini de ilgilendiriyor.
CBAM’ın Temel Unsurları
CBAM, AB’ye ithal edilen ürünlerin karbon emisyon seviyelerine göre bir vergiye tabi tutulmasını öngörüyor. Bu mekanizma, çelik, çimento, alüminyum, gübre ve elektrik gibi karbon yoğun sektörleri kapsıyor. Türkiye’de bu sektörlerde faaliyet gösteren şirketler için AB’nin karbon fiyatlandırmasıyla uyumlu bir emisyon azaltma politikası geliştirmek hayati önem taşıyor. Ama şimdilik diğer sektörlerin panik olmasına gerek yok ama yine de sıranın herkese geleceği aşikar.
Türk Şirketleri İçin CBAM’ın Olası Sonuçları
AB’nin karbon düzenlemelerine uyum sağlamak için Türk şirketlerinin enerji verimliliğini artırmaları, temiz enerjiye yönelmeleri ve tedarik zincirlerindeki karbon emisyonlarını azaltmaları gerekiyor. CBAM uygulamaları, Türkiye’deki sanayilerin Avrupa pazarında rekabet edebilmesi için yeşil teknolojilere yatırım yapmalarını zorunlu hale getirecek.
Türkiye’de Çevre Mevzuatındaki Gelişmeler
Türkiye, AB ile uyumlu bir çevre mevzuatı geliştirmek için 2020’de Çevre Kanunu’nda değişiklikler yaparak karbon emisyonlarının izlenmesini ve raporlanmasını zorunlu hale getirdi. Ayrıca, “Paris İklim Anlaşması” kapsamında karbon emisyonlarının azaltılması ve yeşil bir ekonomi modeli hedefleniyor. Bu kapsamların işletmenizi nasıl ilgilendireceği ve almanız gereken önlemler için hemen harekete geçilmesi gerekiyor.
Yaklaşan Düzenlemeler ve Şirketlere Yansımaları
Özellikle Enerji Verimliliği Kanunu’nda yapılan değişiklikler ve yeni emisyon yönetmelikleri, karbon yoğun sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin daha fazla denetlenmesini sağlayacak. İklim kanunları kapsamında şirketlerin karbon emisyonlarının azaltılması konusunda plan ve raporlama yapmaları, enerji verimliliği standartlarına uygunluk sağlamaları bekleniyor.
Sürdürülebilirlik Performansını Arttırmak İçin Tedarik Zincirinde Atılabilecek Adımlar
a. Karbon Ayak İzi Takibi ve Raporlama
Sürdürülebilirlik performansını artırmak isteyen işletmelerin öncelikli olarak karbon ayak izini takip etmeleri gerekiyor. Dijital araçlar ve karbon izleme yazılımları, tedarik zincirinin her aşamasında emisyonların izlenmesine olanak tanıyor. Türkiye’de dijital dönüşüme yatırım yapan şirketlerin, sürdürülebilirlik ve karbon yönetimi konusunda rekabet avantajı sağlama şansı artıyor.
b. Yeşil Tedarikçi Seçimi ve Eğitim
Şirketlerin, çevreye duyarlı tedarikçileri tercih etmesi ve iş ortaklarına sürdürülebilirlik konularında eğitim vermesi, uzun vadeli çevresel etkileri azaltmada etkili bir stratejidir. Türkiye’de, özellikle küçük ve orta ölçekli tedarikçilerin bu konuda bilinçlendirilmesi ve desteklenmesi gerekiyor.
c. Döngüsel Ekonomi Modellerine Geçiş
Döngüsel ekonomi, kaynakların yeniden kullanımını ve atıkların azaltılmasını hedefleyen bir modeldir. Satınalma süreçlerinde geri dönüştürülebilir veya çevre dostu ürünlerin tercih edilmesi, Türkiye’de döngüsel ekonomiye geçişi hızlandırabilir.
AB Yeşil Mutabakatı ve Türkiye’nin Sürdürülebilirlik Stratejileri
AB Yeşil Mutabakatı, 2050’ye kadar karbon nötr bir Avrupa hedefliyor ve bu doğrultuda sürdürülebilir tarım, enerji, ulaşım ve sanayi sektörlerinde dönüşüm öngörüyor. Türkiye, Yeşil Mutabakat Eylem Planı ile bu hedeflere uyum sağlamaya çalışsa da şirketlerin bu değişime hazır hale gelmesi gerekiyor. Yeşil Mutabakat, aynı zamanda AB’ye ihracat yapan şirketlerin tedarik zincirlerinde daha sürdürülebilir süreçler benimsemelerini gerektiriyor.
Sürdürülebilir Satınalma Politikalarının Faydaları
Sürdürülebilir satınalma politikaları benimseyen şirketler, yalnızca çevreye katkı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda daha güçlü marka itibarı, yasal uyumluluk avantajı ve maliyet tasarrufu gibi birçok fayda elde ederler. Özellikle Türkiye gibi çevresel düzenlemelerin ve küresel piyasa baskılarının arttığı ülkelerde, sürdürülebilirlik odaklı şirketler, gelecekte de rekabet güçlerini koruyabilir.
Sürdürülebilirlik, sadece bir trend değil, şirketlerin ayakta kalabilmesi için gerekli bir dönüşüm süreci haline gelmiştir. Türkiye, AB’nin karbon düzenlemeleriyle gelen baskılar ve kendi içindeki çevre yasalarındaki değişimlerle, şirketlerin çevresel performansını artırmalarını zorunlu kılmaktadır. Satınalma süreçlerinde sürdürülebilirliği öncelik haline getiren şirketler, hem uluslararası pazarda rekabet gücünü artıracak hem de yasal uyumluluğu sağlayarak sürdürülebilir bir gelecek inşa edecektir. Bu konuda işletmelerin alacağı önemli mesafeler var. Şimdiden yola koyulmakta fayda var.
Olgar ATASEVEN
Girişimci, İş İnsanı, Yazar, Konuşmacı
olgar.ataseven@profesia.com.tr
Kaynakça
- Avrupa Komisyonu. (2023). “European Green Deal” [Çevrimiçi] Erişim adresi: https://ec.europa.eu
- Türkiye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. (2022). “Türkiye Yeşil Mutabakat Eylem Planı”
- AB Komisyonu, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) Hakkında Bilgilendirme Dokümanları
- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (2022). “Enerji Verimliliği Kanunu Değişiklikleri”
- Olgar Ataseven “Bitersem Bitersin” – Ceres Yayınları









Google, Türkiye’deki tüketicilerin satın alma yolculuğundaki beklentilerini anlamak ve davranışları analiz etmek amacıyla 2019 yılından bu yana gerçekleştirdiği Smart Shopper araştırmasını sonuçlandırdı. Bu yılki Smart Shopper 2024 araştırması; çevrim içi araştırmanın artışı, fiziksel alışverişin geri dönüşü ve yapay zeka gibi yeni teknolojilerin alışveriş alışkanlıklarına etkisine dair önemli çıktılara ev sahipliği yaptı.
Google Türkiye Perakende ve Teknoloji Sektör Lideri Alpagut Çilingir araştırmayla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Tüketiciler, bütçelerini daha verimli kullanabilmek için alışverişlerinde daha bilinçli ve araştırmaya dayalı kararlar alma eğilimindeler. Biz de Google olarak Türkiye ekonomisi ve perakende ekosistemine sağladığımız katkılara bir yenisini daha ekleyerek önemli bir araştırmaya imza atmak istedik. Türkiye’deki tüketicilerin satın alma yolculuğundaki beklentilerini anlamak ve davranışları analiz etmek amacıyla gerçekleştirdiğimiz Smart Shopper araştırmasının ilkini 2019’da gerçekleştirmiştik. Smart Shopper 2024’te çok kanallı alışveriş deneyimin yükselişini sürdürmesi ve tüketicilerin alışveriş yaparken yeni teknolojilerden yararlanma eğilimi bu yılki araştırmanın öne çıkan sonuçları arasında yer alıyor. Sosyal medya üzerinden satın alma oranının bir önceki yıla göre düşüş yaşaması ve fiziksel mağazalara geri dönüş eğilimi de bu yıl dikkat çeken sonuçlar olarak öne çıkıyor. Tüketicilerin bazı kategorilerde yeniden fiziksel mağazaları tercih etmeleri, ürünleri doğrudan deneyimleme ihtiyacının sürdüğünü ve fiziksel alışverişin sağladığı güven duygusunun önemini koruduğunu gösteriyor. Gerçekleştirdiğimiz araştırmanın sektöre fayda sağlayacağını umarak, doğru bilgiyle kullanıcılarımızı buluşturmak üzere çalışmalarımıza devam edeceğiz.”






Küresel ölçekte 180 ülkede, 53 bin çalışanıyla Kompresör Tekniği, Endüstriyel Teknik, Vakum Tekniği ve Enerji Tekniği alanlarında 151 yıldır faaliyet gösteren Atlas Copco Group, bu alanlardaki uzmanlığına ek global ölçekte gerçekleştirdiği şirket satın almaları ile de dikkat çekiyor.
Yapılan açıklamada, 2011 yılında kurulan ve 11 çalışanı bulunan, vidalı, santrifüj ve yağsız vidalı kompresörlere orijinal ve OEM yedek parça ile bakım ve revizyon hizmeti veren SCS Makine A.Ş.’nin bundan sonra faaliyetlerini Atlas Copco Group bünyesinde sürdüreceği belirtildi. Satın alma fiyatı açıklanmazken, şirketin kompresör tekniği iş alanı içindeki hizmet bölümünün bir parçası haline geldiği bilgisi verildi.
Türkiye pazarında hava kompresörü çözümlerinin satış ve servisini sağlayan SCS Makine A.Ş.; tekstil, çimento, kimya, gıda ve içecek gibi sektörlere hizmet sunuyor.
Mercedes-Benz Türk, yeni nesil otobüsleriyle ulaşım ve turizm sektörlerinin en yakın iş ortağı olmaya devam ediyor. Bu kapsamda Mercedes-Benz Türk, şehirler arası yolcu taşımacılığı alanında faaliyet gösteren LKS Group – Lüks Karadeniz’e 15 adet Mercedes-Benz Tourismo 16 RHD 2+1 ve 1 adet Mercedes-Benz Travego 16 SHD 2+1 otobüsü, Koluman Motorlu Araçlar’ın ev sahipliğinde düzenlenen törenle teslim etti. Araç parkına yaptığı yatırımlara son sürat devam eden LKS Group, son olarak Mercedes-Benz Türk’ten aldığı toplam 16 adet otobüsle filosundaki Mercedes-Benz marka otobüslerin sayısını 90 adede çıkardı.








Siz bakmayın döviz büfelerinin “döviz alıp satıyoruz” demelerine… Döviz büfeleri sadece efektif alır, efektif satar.




TSKB Ekonomik Araştırmalar, “Toparlanmanın Ötesinde: Afet Dayanıklılığı” başlıklı yeni afet raporunu yayımladı. Önümüzdeki yıllarda etkisini artırması beklenen sıcak hava dalgaları, fırtınalar, hortumlar, yoğun yağış gibi iklim ve hava olaylarının mevcut altyapı ile iş modelleri için yeni zorluklara sebep olabileceği belirtilen raporda, daha çetin çevre koşulları karşısında afet riskini azaltma ve dayanıklılık inşa etmenin önemine değiniliyor. 6 Şubat depremlerinin, Türkiye’deki deprem riskinin hatırlatıcısı olduğunun belirtildiği raporda, aşırı hava olaylarının 2023 yılında dikkat çekici bir yükselişle 1.500’e yaklaştığı bilgisi paylaşılıyor. Afet dayanıklılığının sonuçlara odaklanmaktan ziyade temel nedenlerle mücadele etmeyi gerektirdiği kaydedilen raporda, yapılan araştırmalara göre toplumların geleceğini korumak üzere afet riskini azaltmaya harcayacakları her 1 doların afet müdahalesinde 4 ila 7 dolar arasında tasarruf sağlayacağı hatırlatılıyor.
Yüksek sismik aktivite ile karşı karşıya olan ülkelerin önünde daha zor bir görev bulunuyor. Deprem riski altındaki bölgelerin yeniden inşasına ek olarak, endüstriyel tesisleri güvenli bölgelere taşıyarak olası hasarı da azaltmaları gerekiyor. Diğer yandan, öğrenme kayıpları ile artan gelir eşitsizlikleri ve toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, kalkınma üzerinde uzun vadeli etkileri olan olgular olarak etkilerin fiziksel kayıpların ötesinde olabileceği aktarılıyor.