Üretim Sektörü için B2B SATIŞ YÖNETİMİ Eğitimi 13-14 Nisan (Online – Ücretsiz)

Üretim Sektörü için B2B SATIŞ YÖNETİMİ Eğitimi

EGE İHRACATÇI BİRLİKLERİ

13-14 Nisan 2023 Saat = 9:30 / 12:30 Online Ücretsiz Katılım için

https://kampus.eib.org.tr/uretim-sektoru-icin-b2b-satis-yonetimi/

#Kurumsal #kurumsalpazar #Pazarlama #B2B #Satış #SatışYöneticiliği

Satış, satış yöneticiliği, kurumsal pazar, satış yönetimi, B2B, Pazarlama

İş Arama İzni Kullanmayacağını Kabul Eden İşçi, Sonradan Bu Sürenin Zamlı Ücretini Talep Edebilir mi ?

4857 sayılı İş Kanunu’nun 27 nci maddesine göre “bildirim süreleri içinde işveren, işçiye yeni bir iş bulması için gerekli olan iş arama iznini iş saatleri içinde ve ücret kesintisi yapmadan vermeye mecburdur. İş arama izninin süresi günde iki saatten az olamaz ve işçi isterse iş arama izin saatlerini birleştirerek toplu kullanabilir. Ancak iş arama iznini toplu kullanmak isteyen işçi, bunu işten ayrılacağı günden evvelki günlere rastlatmak ve bu durumu işverene bildirmek zorundadır.

İşveren yeni iş arama iznini vermez veya eksik kullandırırsa o süreye ilişkin ücret işçiye ödenir. İşveren, iş arama izni esnasında işçiyi çalıştırır ise işçinin izin kullanarak bir çalışma karşılığı olmaksızın alacağı ücrete ilaveten, çalıştırdığı sürenin ücretini yüzde yüz zamlı öder”.

İş arama izin ücreti giydirilmiş ücret üzerinden değil, brüt ücret üzerinden ödenmelidir. Örneğin iş arama izin ücretine yol yardımı, giyim yardımı gibi ödentiler eklenerek hesaplama yapılmaz[1]. Yeni iş arama izni, sadece fiilen çalışılan günler için verilmesi gerekir. Örneğin 56 gün ihbar öneli olan işçinin günde ikişer saat üzerinden (56 gün x 2 saat=112 saat) değil, çalışmadığı hafta ve varsa genel tatil günleri düşüldükten sonra kalan ve fiilen çalıştığı günlerde ikişer saat iş arama izni (49 gün X 2 saat= 98 saat) kullandırılmalıdır[2].

Kısmi süreli iş ilişkisinde iş arama izni günde iki saat yerine, tam süreli çalışan işçiye göre oran kurulmak suretiyle daha az kullandırılmalıdır[3]. İş arama izin ücreti, ücret kavramına dahil olduğu için, zamanında ödenmeyen iş arama izin ücretleri için İş Kanunu m.34’de öngörülen bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz uygulanacaktır.

Geçersiz sayılan fesihle birlikte işçiye iş arama izni verilmemişse, bahse konu iş arama izin ücretleri zamlı olarak, o tarihteki ücretlere göre hesaplanarak yüzde yüz (toplamda 3 kat) ödenmelidir[4].

İş arama izninin kullandırıldığının ispatı işverene aittir. İşveren, iş arama iznini fiilen kullandırdığını işçinin imzasını içeren belge, puantaj kaydı ve tanık beyanları ile ispatlamalıdır[5].

Peki, işverence fesih bildiriminde hak tanınmasına rağmen, işçinin iş arama iznini kullanmaması halinde, işçi sonradan iş arama izin ücretini zamlı olarak talep edebilecek midir?

Yargıtay uygulamasına göre, fesih bildiriminde hak tanınmasına rağmen işçinin iş arama iznini kullanmaması halinde, işçinin sonradan iş arama izin ücretini talep edemeyeceği yönündedir. Yargıtay’ın 2017 yılında oy çokluğu ile verdiği bir kararında yazılan karşı oy yazısında, “davacı iş arama iznini kullanmak istemese dahi, çalışma karşılığı olmaksızın alacağı ücrete ilaveten, çalışma karşılığı ücretin zamsız olarak ödenmesi gerektiği” ileri sürülmüştür. Öğretideki bir görüşe göre ise, işçinin iş arama izninden vazgeçmiş olması, iş arama ücreti alacağından da vazgeçtiği anlamına gelmeyeceği, hatta ihbar önelinin bildirildiği aşamada henüz iş arama izin ücreti doğmadığından, doğmamış bir haktan önceden feragat etmenin mümkün olmadığı yönündedir. Dolayısıyla işçi, iş arama iznini kendi isteğiyle kullanmasa dahi çalışma karşılığı olmayan ücrete ilave olarak zamlı ücrete hak kazanabilecektir[6].

Yargıtay’ın üstü örtülü bir kararında ise, fesih bildiriminde hak tanınmasına rağmen işçinin iş arama iznini kullanmaması halinde, iş arama izin ücretini talep edemeyeceği kabul edilmiştir. Yargıtay’a göre, “Somut olayda davacının iş sözleşmesi ihbar öneli verilerek davalı işveren tarafından feshedilmiştir. Davalı işveren önel içinde iş arama iznini kullanmasını istediği halde davacı iş arama iznini kullanmak istemediğini belirtmiştir.

Davacıya ihbar süresi ve iş arama izni de hatırlatılmak suretiyle 31.12.2013 tarihi itibariyle hizmet akdinin feshedileceği hususunun 09.10.2013 tarihinde davalı yanca bildirilmiş olması karşısında davacının 1475 sayılı yasanın 14. Maddesi kapsamında kıdem tazminatı alacağının bulunduğu; ancak davalı yanca davacıya 4857 sayılı yasanın 17.maddesinde düzenlenen süreyi aşar şekilde ihbar süresinin kullandırıldığı, bu itibarla davacının ihbar tazminatı alacağı bulunmadığından söz konusu alacak bakımından red kararı yerine, yazılı gerekçeyle kabulü hatalı olmuştur”[7].

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesinin verdiği bir kararda ise açık bir biçimde, fesih bildiriminde hak tanınmasına rağmen işçinin iş arama iznini kullanmaması halinde, iş arama izin ücretini talep edemeyeceği kabul edilmiştir. Karara göre, “işverenin davacıya iş arama iznini kullanma imkanı tanınmasına karşın bu hak işçi tarafından kullanılmamıştır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır”[8].

Yargıtay’ın oy çokluğu ile kabul ettiği bir kararına göre ise, iş arama iznini kullanmayacağını kabul eden işçinin, bu süreye ilişkin ücrete hak kazanamayacağı yönündedir. Karşı oy yazısında, işçi iş arama iznini kullanmasa dahi, çalışma karşılığı alacağı ücrete ilave olarak, çalışma karşılığı ücretin zamsız olarak ödenmesi gerektiği görüşü açıklanmıştır. Bahse konu karara göre, “Somut olayda, gerek 24.05.2011 tarihli bildirimde gerekse de 27.10.2011 tarihli ihtarnamede işverence işçiye iş arama izni kullanması önerilmiştir. Davacı işçi verdiği cevapta işe iade davası açtığından bahisle yapılan feshi kabul etmediğini, bu nedenle de iş arama iznine ilişkin davalı işverenin kendisince imzalanmış ihtarnamelerini de kabul etmediğini beyanla iş arama iznini kendisi kullanmamıştır. Yani işverenin davacıya iş arama iznini kullandırmadığının kabulü doğru olmamıştır. Davanın reddine karar vermek gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirir.

Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 06.07.2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Muhalefet Şerhi

Somut olayda davacının iş sözleşmesi ihbar öneli verilerek davalı işveren tarafından feshedilmiştir. Davalı işveren önel içinde iş arama iznini kullanmasını istediği halde davacı iş arama iznini kullanmak istemediğini belirterek çalışmaya devam etmiştir.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 27.maddesine göre “bildirim süreleri içinde işveren, işçiye yeni bir iş bulması için gerekli olan iş arama iznini iş saatleri içinde ve ücret kesintisi yapmadan vermeye mecburdur. İş arama izninin süresi günde iki saatten az olamaz ve işçi isterse iş arama izin saatlerini birleştirerek toplu kullanabilir. Ancak iş arama iznini toplu kullanmak isteyen işçi, bunu işten ayrılacağı günden evvelki günlere rastlatmak ve bu durumu işverene bildirmek zorundadır.

İşveren yeni iş arama iznini vermez veya eksik kullandırırsa o süreye ilişkin ücret işçiye ödenir. İşveren, iş arama izni esnasında işçiyi çalıştırır ise işçinin izin kullanarak bir çalışma karşılığı olmaksızın alacağı ücrete ilaveten, çalıştırdığı sürenin ücretini yüzde yüz zamlı öder.

Sözü edilen düzenlemeye göre yeni iş arama izni ücretli olup, işçi bu süre içinde çalışmadığı halde ücreti ödenecektir. İşçi çalışmadığı halde ücrete hak kazandığına göre çalışması durumunda ayrıca bir ücrete hak kazanacağı açık olarak düzenlenmiştir. Davacının iş arama iznini kullanmak istememişse de, bu süre içinde çalıştığı tartışmasızdır. Davalı işveren, iş arama iznini kullanması gerektiğini bildirmişse de, davacının bu süre içinde iş görmesini fiilen engellememiş, aksine kabul etmiştir. Somut olayda davacı işçinin iş arama iznini kullanmak istememesi çalışma karşılığı olan ücretinin zamlı olup olmamasını etkileyebilir. Başka bir anlatımla, davacının iş arama iznini kullanmak istemediği dikkate alınarak, çalışma karşılığı olmaksızın alacağı ücrete ilaveten, çalışma karşılığı ücretin zamsız olarak ödenmesi gerekir. Çalışma karşılığı ücretin zamsız dahi ödenmemesi Anayasamızın 18.maddesinde öngörülen angarya yasağına aykırı olur.

Olayın belirtilen özelliğine göre mahkemece davacının iş arama izin süresine ait çalışma karşılığı ücretin zamlı olarak hesaplanmış olması hatalı olup, kararın bu nedenle bozulması gerektiği kanaati ile Sayın Çoğunluğun davanın reddi yönündeki görüşüne katılamıyoruz.06.07.2017 ”[9].

Sonuç olarak, işverenin fesih bildiriminde işçiye iş arama izin hakkı tanımasına karşın, kendi isteği ile bu izni kullanmak istemeyen işçinin sonradan iş arama izin ücretini zamlı olarak talep edip edemeyeceği hususu tartışmalı olsa da, Yargıtay ve İstinaf uygulamasına göre, iş arama iznini kullanmayacağını kabul eden işçinin, sonradan bu süreye ait zamlı iş arama ücreti talep etmesi söz konusu olamayacaktır.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] Y9HD.12.01.2021 T., E.2020/4142., K.2021/433 Legalbank.

[2] Y22HD.23.01.2020 T., E.2016/27348., K.2020/1095; ÇİL, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları (2019-2021), 9. Baskı, Ankara 2022, s.985..

[3] SEVİMLİ, K. Ahmet, 4857 sayılı İş Kanununda Düzenlenen Kısmi Süreli İş Sözleşmeleri, İstanbul 2029, s.224.

[4] ÇİL, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, s.983.

[5] Adana BAM 7.HD. 26.11.2020 T., E.2018/3299, K.2020/1866, ÇİL, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, s.986.

[6] ÇİL, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, s.984.

[7] Y22HD.03.05.2018 T., E.2017/12863., K.2018/10437 Legalbank.

[8] Gaziantep BAM 8.HD.26.02.2019 T., E.2017/2615, K.2019/532; ÇİL, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, s.994.

[9] Y22HD.06.07.2017 T., E.2017/33076., K.2017/16193 Legalbank.

Türkiye Hazır Beton Birliği, 2022 Yılı Hazır Beton Sektör Raporu’nu Açıkladı

Türkiye Hazır Beton Birliği 2022 Yılı Hazır Beton Sektör Raporu:

– Türkiye, hazır beton üretiminde Avrupa’da liderliğini koruyor

– Denetim süreçlerinde en ufak ihmalin olmaması gerekiyor

– Hazır beton üreticileri THBB çatısı altında toplanmalıdır

– Asgari taşıyıcı beton sınıfı C30/37 düzeyine çıkarılmalıdır

Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), ülkemiz ekonomisine önemli katkılar sunan hazır beton sektörünü 2022 yılı özelinde kapsamlı olarak analiz eden “Hazır Beton Sektör Raporu”nu yayımladı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Merkez Bankası, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) verileri ile THBB üyelerinin, THBB dışındaki üreticilerin ve tedarikçilerin sağladığı bilgiler ışığında hazırlanan Rapor, Türkiye ekonomisi, inşaat sektörü ve hazır beton sektörüne yönelik detaylı analizler, değerlendirmeler ve projeksiyonlar içeriyor. Türkiye’nin hazır beton üretiminde Avrupa’da lider ülke konumunu sürdürdüğünü gösteren Rapor, hazır beton sektörünün 32 milyar Türk lirasını aşan cirosu, 37 bini aşan istihdam hacmi ve yıllık 105 milyon metreküpü bulan üretimiyle Türkiye ekonomisi ve inşaat sektörü açısından çok önemli olduğunu ortaya koyuyor. Yapı Denetim süreçlerindeki bazı aksaklıkların üreticileri mağdur ettiğini belirten Rapor, Türkiye’deki bütün hazır beton üreticilerinin THBB çatısı altında toplanmasına zemin hazırlayacak altyapının sağlanmasına dikkat çekiyor.

Türkiye, Hazır Beton Üretiminde Avrupa’da Lider Ülke Konumunu Sürdürmektedir

Türkiye’de standartlara uygun beton üretilmesi ve inşaatlarda doğru beton uygulamalarının sağlanması için 35 yıldır çalışan THBB, kalite, çevre, sürdürülebilirlik, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarıyla inşaat, hazır beton ve ilgili sektörlerin gelişimine büyük katkı sağlıyor. Hazır beton sektörü, 2021 yılı resmî verilerine göre 32 milyar Türk lirasını aşan cirosu, 37 bini aşan istihdam hacmi ve yıllık 105 milyon metreküpü bulan üretimiyle Türkiye ekonomisi ve inşaat sektörü açısından çok önemli bir yerde duruyor. Avrupa Hazır Beton Birliğinin (ERMCO) 2021 yılı verilerine göre AB üyesi bütün ülkelerin toplam üretim miktarı 272,5 milyon metreküp iken, Türkiye tek başına 105 milyon metreküp beton üretmiştir. Bu üretim miktarıyla Türkiye, AB ülkeleri arasında birinci ülke konumunda yer alıyor. Hazır beton sektörünün, inşaat sektörüne ve buna bağlı olarak ülke ekonomisine sağladığı büyük katkı, inşaat sektörünün en temel kolu olduğunu gösteriyor.

İnşaat Sektörünün Uzun Süredir Kırılgan Yapısı Devam Ediyor

2021 yılının ilk iki çeyreğinde büyüme performansı sergileyen inşaat sektörü 2022 yılının son çeyreğine kadar küçülmüştür. Bu dönem sürecinde GSYİH ile inşaat sektörü büyümesi arasında ciddi bir makas oluşmuştur. 2022 yılının ilk çeyreğindeki %7,5’lik daralmayı, ikinci çeyrekte %10,7’lik ve üçüncü çeyrekte %15’lik daralma izlemiş; son çeyrekte ise baz etkisinden kaynaklanan %2’lik bir büyüme görülmüştür. Son 10 yılda Türkiye ekonomisinin bileşik yıllık büyüme oranı %5,25 olarak gerçekleşirken, bu oran inşaat sektöründe %1,1 olmuştur. İnşaat sektörünün uzun süredir kırılgan yapısı devam etmektedir. 2016 ve 2017 yıllarında %8-9 civarında olan inşaat sektörünün GSYİH içindeki payı son 5 yılda düşüş eğilimine girmiş ve 2022 yılının son çeyreğinde %4,9 olmuştur.

Konut Satışları Geçen Yıla Yakın Bir Seviyede Tamamlandı

2022 yılı, konut satışları açısından rekor bir yıl olan 2020 yılına ve benzer bir tablonun yaşandığı 2021 yılına oldukça yakın bir seviyede tamamlanmıştır. 2022 yılında yaklaşık 1,5 milyon konut satışı, %18,9 ipotek oranı ile gerçekleşmiştir. Bir önceki yıla göre hem ilk hem de ikinci el konut satışları ve ipotekli satış oranı neredeyse aynı düzeyde gerçekleşmiştir. 2022 yılını, son altı yılın performans kıyaslamasında öne çıkaran veri ise ilk el konut satışlarının en düşük seviyede gerçekleşmiş olmasıdır.

Kentsel Dönüşümün Hızlanması Bekleniyor

11 ili etkileyen Kahramanmaraş Depremi sonrasında bölgedeki yeniden yapılaşma sürecinin maliyeti 45 milyar dolar olarak öngörülmektedir. Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın raporuna göre deprem bölgesinde planlanan 405.505 konuta ilave olarak 83.149 köy evi inşa edilecektir. Köy evlerinin güvenli, sağlıklı, özgün mimariye uygun şekilde, ahırı ve bahçesi ile birlikte inşa edilmesi planlanmaktadır. Planlanan 405.505 konutun inşaat maliyetinin arsa bedeli hariç 608,3 milyar TL (32,2 milyar dolar) olacağı hesaplanmıştır. Köy evlerinin yaklaşık maliyeti ise 192,7 milyar TL (10,2 milyar dolar) civarında belirlenmiştir. İnşaat ve yıkıntı atıklarının deprem bölgesinden bertaraf alanlarına götürme ve bertaraf etme maliyetinin yaklaşık 41,85 milyar TL (2,22 milyar dolar) olacağı tahmin edilmektedir. Dünya Bankası’na göre, Türkiye’de tüm binaları güvenli hâle getirmenin maliyeti yaklaşık 465 milyar dolardır. Deprem bölgesi dışında özellikle İstanbul, İzmir, Adana, Bursa gibi büyükşehirlerde de eski binalardan yeni binalara taşınma talebinin artması, mevcut yapıların güçlendirilmesi ve kentsel dönüşümün hızlanması da beklenmektedir. Güçlendirme ve yenileme ihtiyaçlarının karşılanması inşaat malzemelerinde ilave talep yaratacaktır. Özellikle mega bir şantiyeye dönecek deprem bölgesindeki hızlı inşaat süreci yapı malzemesi üretimini etkileyecektir. Yoğun talep bazı malzemelerin ihracatının yavaşlamasına neden olacaktır. Depremzedelerin başka şehirlere göç etmesi bu şehirlerde de yeni bir konut talebinin oluşmasına ve konut piyasasının hareketlenmesine neden olacaktır. Kentsel dönüşümü teşvik edecek ve kolaylaştıracak mevzuat değişikliği ve yürürlüğe giren Yeni Konut Finansman Programı ile dönüşümün hızlanması beklenmektedir.

Hazır Beton Sektörünün 2022 Yılında %0-%5 Arasında Bir Büyüme Gerçekleştirdiği Tahmin Ediliyor

Hazır Beton Sektörü Raporu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık, “Daha önceki yıllarda çimento iç satışı ve hazır beton imalat endeksi verileri ile uyumlu olan sektör araştırması sonuçları 2022 yılında ayrışmıştır. THBB tarafından yapılan sektör araştırması sonucunda hazır beton sektörünün 2022 yılında %0-%5 arasında bir büyüme gerçekleştirdiği tahmin edilmektedir.” dedi.

2023 yılı ile ilgili değerlendirmelerini de paylaşan Yavuz Işık, “2023 yılında hazır beton sektörünün kötümser senaryoda %5 oranında küçüleceği, iyimser senaryoda ise %10 kadar büyüyebileceği tahmin edilmektedir.” dedi.

Hazır Beton Sektörünün Kapasitesi 137,5 Milyon Metreküptür

Sektörün kapasitesiyle ilgili bilgiler veren Yavuz Işık, “Sektörel kapasite araştırmamıza göre Türkiye’de hazır beton santral kapasitesi farklı senaryolar kapsamında en düşük 225 milyon m3 ve en fazla 343 milyon molarak tespit edilmiştir. Toplam 18.500 adet transmikserin kapasitesi ise en düşük 178 milyon m3, en fazla 305 milyon m3tür. Mobil pompa kapasitesinin ise 110 milyon m3 olduğu öngörülmektedir. Türkiye’de hazır betonun yaklaşık %80 oranında pompa ile döküldüğü öngörülürse operasyonel kapasite 137,5 milyon m3 olmaktadır.” dedi.

Yapı Denetim Süreçlerindeki Hatalar Üreticileri Mağdur Ediyor

Yapı Denetim Sistemi kapsamında T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının beton kalite takibi uygulaması olan Elektronik Beton İzleme Sistemi’nin (EBİS) genel olarak Türkiye’de beton kalitesinin daha da yükseltilmesi ve sektörümüzde haksız rekabetin azaltılması için önemli bir fırsat olduğunu düşündüklerini vurgulayan Yavuz Işık, “Buradaki tek çekince; çok hassas bir şekilde yapılması gereken numune alımı, saklanması, bakımı ve test edilmesi gibi süreçlerde yapılabilecek hataların, ürünün uygunsuz olarak raporlanması ve üreticinin mağduriyetine sebep oluyor. Mevcut aksaklıkların Bakanlığımızın iradesi ile kısa sürede giderileceğine inancımız tamdır. Hem bu konuda hem de bölgeler bazında beton üreticilerinin sorunlarının çözümüne yönelik THBB-Bakanlık iş birliği mekanizmasının güçlenmesini önemsiyoruz. Bu doğrultuda, ülkemizde beton kalitesine katkı sağlayacak çalışmaların etkin ve hızlı bir şekilde uygulamaya alınmasında ve T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve ilgili kamu kurumları ile sektör arasında doğru veri akışının sağlanabilmesinde bir köprü vazifesi görmek için bütün beton üreticilerinin THBB üyesi olmaları son derece kritiktir. Bu konuda Bakanlık yetkililerimizin yönlendirmeleri oldukça etkili ve faydalı olacaktır.” diye konuştu.

Denetim Süreçlerinde En Ufak Zafiyet ve İhmalin Olmaması Gerekiyor

Son birkaç yılda İzmir, Elâzığ ve Düzce’de can kaybına neden olan depremlerde yapı denetimine tabi olmuş ve hazır beton kullanılmış hiçbir yapının ciddi yapısal hasar görmediğine dikkat çeken Yavuz Işık, “2023 yılının şubat ayında yaşanan Kahramanmaraş Depreminde ise yıkılan binaların %97’sinin 2000 yılından önce inşa edildiği, %3’ünün ise 2000 sonrası inşa edildiği tespit edilmiştir. Bu %3’lük göreceli yeni binaların bir kısmı yapı denetimi hizmeti almamıştır, ancak yine de sayıca azımsanmayacak düzeyde yapı denetime tabi olmuş binanın da yıkıldığı bir gerçektir. Bu da denetim süreçlerinde en ufak zafiyetin ve ihmalin olmaması gerektiğini, aksi durumda acı tabloların ortaya çıkabileceğini göstermektedir.” dedi.

Hazır Beton Üreticilerinin THBB Çatısı Altında Toplanması Sağlanmalıdır

Hazır betonda zorunlu bir denetim olmadığı yıllarda bile THBB tarafından 1995 yılında kurulan KGS (Kalite Güvence Sistemi) üye firmaları denetlediğini ve gerektiğinde üyeliklerini askıya alabildiğini vurgulayan Yavuz Işık, “THBB üyesi olmanın şartı tüm tesislerin KGS belgesine sahip olmasıdır. Bu konuda çok uzun yıllar önce inisiyatif alan ve örnek olan THBB, hazır betonun kalitesi için 1988 yılından beri büyük emek sarf etmektedir. Bu nedenle THBB’nin sadece sektörel bir dernek olarak değil, aynı zamanda üyelerinin kaliteli beton üretimini garanti altına alan düzenleyici bir yapı olarak görülmesi de gerekmektedir. Türkiye’deki bütün hazır beton üreticilerinin THBB çatısı altında toplanmasına zemin hazırlayacak altyapının sağlanması üzerinde düşünülmeli ve çaba sarf edilmelidir.” diye konuştu.

Asgari Taşıyıcı Beton Sınıfı C30/37 Düzeyine Çıkarılmalıdır

Güncel Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’ne göre yapılarda taşıyıcı olarak en düşük C25/30 sınıfında hazır beton kullanılması gerektiğini belirten Yavuz Işık, Dayanıklılık açısından, özellikle donatı korozyonu değerlendirildiğinde bu beton sınıfının geçirimsizlik bakımından yeterli olmadığı gözlenmektedir. Yurdumuzda özellikle hazır beton sektöründeki teknolojik gelişmeler de düşünülerek, söz konusu su/bağlayıcı oranı ve minimum bağlayıcı dozajı sınırlandırmalarının sağlanabilmesi için asgari taşıyıcı beton sınıfının C30/37 düzeyine çıkarılması ve bu sınıftan daha düşük betonların deprem bölgelerinde kullanılmasına izin verilmemesi gereklidir.” dedi.

2022 Yılı Hazır Beton Sektör Raporu’na Türkiye Hazır Beton Birliği web sitesinden;

https://www.thbb.org/sektor/hazir-beton-sektor-raporu/2022-yili-hazir-beton-sektor-raporu/

ulaşabilirsiniz.

Satınalma Dergisi Nisan 2023, Yıl:11 Sayı:124

Değerli yöneticiler, 

İstanbul Ticaret Odası ev sahipliğinde 18 Mayıs 2023 tarihinde 13.00 – 15.30 saatleri arasında gerçekleştireceğimiz “Sürdürülebilirlik ve Alman Tedarik Zinciri Yasası” webinarine sizleri davet ediyorum. Ajandanıza not alın. 

Tedarik zinciri yapıları; anlayış ve uygulamaları değişiyor. Bugün şirketler çevre ve paydaşları ile ilişkilerine daha fazla özen gösteriyor. Tedarikçi, satıcı, alt yüklenici, fason, taşeron ilişkileri yeniden değerlendiriliyor. Yeni dönem ilişkileri farklı bir zemine taşıyor. Yeni dönemin getirdiği temel farklılık sürdürülebilirlik ve inovasyon alanlarındaki köklü değişim. 

Tüm tedarik zinciri boyunca çevre ve insan ön planda olmak zorunda. Kendi şirketimizden başlayarak ekosistemin önceliğini çevre ve insana saygı odaklı kurgulamalıyız. Ürün ve hizmet aldığımız firmalardan başlayarak ürün ve hizmet sattığımız tüm nihai tüketici ve örgütsel alıcılara kadar etkileşimlerimizi sürdürülebilirlik çerçevesinde gözden geçirmeliyiz. 

Tedarikçilerin iş ortamı, çalışanları ve çevre ile ilişkileri bizim gündemimizde. Sosyal uygunluk kriterleri temelinde sosyal performans göstergelerini hızlıca yapılandırmak mecburiyetindeyiz. Yıllarca tedarikçilerimizin performanslarını alışıla geldiği üzere kalite, maliyet ve teslimat konularında değerlendirdik. Fakat artık yeterli değil. Paydaşların sürdürülebilirlik ve inovasyon alanlarında da katkı sağlamaları isteniyor. 

Firmalarımız son yirmi senede kalite uygulamalarında büyük mesafe kat etti. 

İhracat başarımızda kaliteye verdiğimiz önem kaldıraç etkisi yarattı. Bugün ticari ilişkilerde yeterli değil. Hedef pazarlar ve küresel müşteriler, sadece üretim proseslerimizi değerlendirmiyor. Bütüncül olarak firmanın ve markanın pazardaki duruşunu inceliyor. Tüm boyutları ile analiz ediyor. 

Uluslararası müşteriler, firmalarımızın çalışma koşulları, hak ve özgürlükler, fırsat eşitliği, ayrımcılık, taciz, çocuk işçi gibi pek çok konudaki uygulamalarını sorguluyor. 

Şimdi kendi kurumumuzu örnek olacak şekilde dönüştürüp tedarikçilerimizi sürdürülebilirlik konusunda hazırlamalıyız. Rehberlik etmeliyiz. Ekolojik tasarımdan, yeşil satınalmaya, çevreye duyarlı üretimden yeşil lojistik uygulamalarına kadar tüm süreç boyunca sürdürülebilirlik kültürünü inşa etmeliyiz. Etik kodlar konusunda öncü adımları teşvik etmeliyiz. 

Kolay olmayacak elbette. 

Sürdürülebilirliğe inanarak kararlı bir şekilde adım adım yol almalıyız. 

Başka seçeneğimiz yok. 

Prof. Dr. Murat Erdal
Editör
editor@SatinalmaDergisi.com

 

Diyelim ki Enflasyon % 50, Peki Soğana Ne Oluyor ?

Bir Gazete Haberi

TZOB Açıkladı: 2022’nin Zam Şampiyonu Kuru Soğan

Geçen yıl markette takip edilen ürünlerin hepsine zam gelirken, fiyatı en fazla artan ürünün hem markette hem de üreticide kuru soğan oldu.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2022 yılı ve aralık ayı üretici ile market arasındaki fiyat değişimlerini değerlendirdi. TZOB’un açıkladığı verilere göre 2022’de markette en yüksek fiyat artışı yıllık yüzde 314,6 ile kuru soğanda görüldü. Kuru soğanı Kuru soğandaki fiyat artışını, yüzde 202,8 ile limon, yüzde 164,5 ile toz şeker izledi. Öte yandan üretici fiyatlarında (ÜFE) da en fazla artış da yıllık yüzde 603,3 ile kuru soğanda görüldü. Kuru soğanı yüzde 528,4 ile mandalina, yüzde 208,4 ile limon, yüzde 204,3 artış ile portakal izledi.

2022’de Fiyatı En Çok Artan Ürünler

https://www.cumhuriyet.com.tr/ekonomi/tzob-acikladi-2022nin-zam-sampiyonu-kuru-sogan-2017615

Bayraktar, 2022’de markette takip edilen 42 ürünün tamamında fiyat artışı olduğunu belirterek konuşmasına şöyle devam etti:

“2022 yılında, fiyatı en fazla artan ürün markette ve üreticide kuru soğan oldu. Geçen yıla göre bu yıl markette, fiyat artışı en fazla yüzde 314,6 ile kuru soğanda görüldü.

2022’de Fiyatı En Çok Artan Diğer Ürünler:

Limon, yüzde 164,5

Toz şeker, yüzde 163,7

Yeşil soğan, yüzde 163,1

Ispanak, yüzde 159,2

lahana, yüzde 147,1

Antepfıstığı, yüzde 142,8

Marul, yüzde 141,7

Portakal, yüzde 138,3

Kuru kayısı, yüzde 130,8

Karnabahar, yüzde 127

Mandalina, yüzde 125,8

Dünyada Gıda Fiyatları Düşerken Bizde Sürekli Artış Gösterdi

Aşağıdaki grafik TÜİK’den alınmış olup dünyada gıda fiyatları düşüş gösterirken, bizde ise ülkemizdeki fiyat artışları dolayısıyla gıda fiyatları düşmek bir yana sürekli yükseliş göstermiştir. Tabii 2022 yılının son iki ayında “baz enflasyon” etkisi ile ciddi anlamda düşüş gösterdi ve 2022 yılı sonunda gıda enflasyonu % 76.80 oldu. Bu düşüşün masa başında gerçekleştiği, ancak çarşı Pazar enflasyonunda böyle bir düşüş olmadığını üzülerek belirtmek istiyorum.

Baz enflasyon etkisi ile enflasyon düşük görünse de gerek makalemin ilk kısmında yazdığım rakamlar gerekse çeşitli kaynaklardan aldığım veriler enflasyon rakamlarının hiç de öyle olmadığını göstermektedir.

İki örnek vereceğim; Kuru soğan ve kırmızı et.. Lütfen sadece iki ürünün rakamlarını araştırıp memleketimizde refah düzeyi yükseldi, şeklinde söylemlerin çok da anlamlı olmadığını söylemek istiyorum.

Soğan

Tane ile soğan alanları gördükçe içim acımaya başladı. İki sene önce kuru soğanın kilosu 2 veya 2,50 Lira iken bugün 25 veya 30 Liradır. Bu günleri de mi görecektik?

Kırmızı Et 

Fazla değil, geçen sene kırmızı etin fiyatı 85 ila 100 lira fiyat aralığında (kıyma veya kuşbaşı fiyatları değişkenlik gösteriyor) Bugün kırmızı et ortalama 300 Lira ila 575 Lira arasında satılıyor.

Her kim ki koyun eti daha ucuzdur diyorsa, sanırım o kişi Türkiye’den değil, başka ülkeden söz ediyor olmalıdır. Somut veri ile söylemini sürdürsün. Neredeymiş koyun etinin daha ucuz olduğu?

Diğer Ürünler

Hangi ürün için ne diyeceğimi şaşırdım. Nisan ayına girdiğimiz şu günlerde mevsimsel bir nedenden dolayı ürün fazlalaşır, idari otoritenin aldığı kararlarla ürünlerin ihracatına kısıtlama getirilmiş olabilir ve ürün fiyatı da düşüş gösterse de genel trendin fiyat artışı yönünde olduğunu söylemek isterim.

Patates

Patates fiyatı zaman zaman yukarı doğru pik yapsa da bu sene gerçekten ne diyeceğimi şaşırdım.

Patatesin fiyatı dudak uçuklattı

1 kg patates 16 Lira, 2 Kg patates 32 Lira, 5 kg patates 80 Lira.

Bizim pazarcı esnafı bir matematik dâhisi olmalıydı ama pazarcı olmuş. 5 Kg papatesin 80 Lira edeceğini zaten her kes bilir, hadi sen pazarcı ol da bir kişiye 5 kg patates sat da senin ne dahi olduğunu göreyim.

Yahu geçen sene şu patates 1 veya 2 lira değil miydi? Hatta soğan patates 1 Lira diye kamyona patates ve soğanı doldurup uygun bir yerde durup satmaz mıydı bu sogancılar.

1 veya 2 Lira olan patates 16 Lira.

Terbiyemi bozmayıp, efendiliğimi sonuna kadar muhafaza edeceğim. Bir soğan, bir patates, bir domates fiyatı yüzünden çevremin beni küfürbaz olarak tanımasını da istemiyorum.

Sevindirici Bir Cümle

Mart 2023 ayı enflasyonu ise % 50.51 civarı.

Kaynak: https://www.birgun.net/haber/2023-mart-ayi-enflasyon-orani-yuzde-kac-ne-kadar-oldu-427251

Enflasyon hızla düşüyor, düşen enflasyon karşısında çalışanların maaş artışının da aynı oranda düşük kalacağı bir gerçek. Hele hele emeklinin maaş artışında mantık aynı kalırsa, emeklinin öldüğünün resmidir.

Diyelim ki enflasyon % 50.51… Eeee şimdi ne olacak ? Çalışan harcamalarından tasarruf mu yapacak ? Allah aşkına hangi çarşı ve pazarda bu enflasyon var ise bana söylesin.

Reşat BAĞCIOĞLU

 

 

Alım Talebi: Kostik Soda (Kimyasal Hammadde)

Bir firmamız için, kostik sodanın (sodyum hidroksit) dört farklı türünde alım yapılacaktır. Detaylar için iletişime geçilmesi rica olunur.

Miktar: 4 farklı kostik soda türünün her biri için 5.000 ton (Malzemenin nasıl çalışacağının test edilmesi ve kontrollerinin ardından, duruma göre alım yapılacaktır.)

  • Soda Caustica 48- 50% 49° Bè S
  • Soda Caustica Perle
  • Soda Caustica 30% 36° Bè Sodio Idrossido
  • Soda Caustica Scaglie Donau

Teslimat Yapılacak İl/İlçe : Gümrük teslim

Ödeme Şekli: Peşin ödeme / vesaik mukabili

Son Teklif Toplama Tarihi : 17/04/2023

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK ( 250 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

– Ödeme sonrasında ilanla ilgili; ticaret@satinalmadergisi.com adresinden iletişime geçebilirsiniz.

Üçlü Bilanço Hesabı

Üçlü Bilanço Hesabı (TBL | Triple Bottom Line), bir şirketin bilanço değerlendirmelerinde sadece finansal kârlılığın değil insan ve gezegene dair konuların da ele alınmasını ifade eder. TBL yaklaşımı, şirketlerin finansal performansıyla beraber kurumsal sosyal sorumluluk ilkelerine ve politikalarına bağlılık düzeyini ve çevresel uyumluluk konusundaki hassasiyeti ölçmeyi hedefler. Üçlü Bilanço Hesabı teorisi, 1994 yılında yönetim danışmanı ve sürdürülebilirlik uzmanı olan İngiliz John Elkington tarafından geliştirilmiştir. ABD’deki kurumların performansını ölçmek için çalışmalar yürüten Elkington, şirketlerin sadece para kazandıracak şekilde değil, aynı zamanda insanların yaşamlarını ve gezegenin refahını da iyileştirecek şekilde yönetilmesi gerektiğini savunmaktaydı. Ortaya koyduğu TBL yaklaşımı, kurumsal sürdürülebilirlik kavramı için de bir temel oluşturmaktadır.

Üçlü Bilanço Hesabı’nda yer alan üç temel unsuru şöyle özetleyebiliriz:

  • İnsan: Bir şirketin çalışanları, müşterileri, içerisinde faaliyet gösterdiği toplumda yaşayanlar, tedarik zincirinde yer alan bireyler, gelecek nesiller, yatırımcıları vb gibi paydaşlarıdır.
  • Gezegen: Kuruluşların faaliyetlerinden ötürü etkilediği tüm ekolojik sistemleri ve doğal çevreyi ifade eder.
  • Kâr/Refah: Şirketin ekonomik göstergeler üzerinden yarattığı finansal değeri ifade eder. Burada kârlılık kastedilen sadece finansal çıktılar değil aynı zamanda adil ücret, iş sağlığı ve güvenliği, yerel paydaşların desteklenmesi, etik kaynak yönetimi vb gibi konulardır.

Üçlü Bilanço Hesabı Nasıl Yapılır?

Geleneksel bilanço çalışmalarında finansal parametreler ile çalışan muhasebe kuralları ve yaklaşımları referans alınmaktadır. Fakat üçlü bilanço hesabında şirketlerin çevre, toplum, etik, sosyal sorumluluk vb gibi konulardaki performansının da ölçülmesi gerekir. Günümüzde bunu gerçekleştirmek geleneksel bilanço hesaplamalarına göre oldukça zor ve karmaşık olabilmektedir. Çünkü her kuruluşun çevresel ayak izi ve etkileşimdeki olduğu insanların portföyü birbirinden farklıdır. Üçlü Bilanço Hesabı yaklaşımıyla yürütülen bilanço çalışmalarında izlenilen yollardan ve uyulması gereken kriterlerden bazıları şunlardır:

  • Kârlılık

Bir finansal çıktı olarak ele alınan kâr kavramı, TBL yaklaşımıyla rapor edilirken etik ilkelere bağlı kalınmalıdır. Örneğin, farklı demografik gruplar arasında tutarlı veya adil bir fiyatlandırma yapılmalıdır. Ayrıca, finansal sorumluluğun bir göstergesi olarak standart ödemelerin yanı sıra tüm vergi ödemelerinin veya cezaların bilgileri rapor edilmelidir.

  • İnsanlar

TBL’nin sosyal ölçümler veya metrikler olarak da adlandırılan insan bileşeni, finansal veya finansal olmayan girdiler ve çıktılar içerebilir. Bu girdi ve çıktıların bazıları genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri veya diğer raporlama kuralları tarafından şart koşulmuş olabilir. İnsana dair ölçümlerde dikkat edilmesi gereken kurallardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

  • Çalışanlara beklentilerini karşılayan ve onlara yaşanabilir bir hayat sunan ödemelerin yapılması.
  • Çalışanlara ücret ödemesi dışında onların hayat kalitelerini artıracak sosyal hakların sunulması.
  • Çalışma sürelerinin insan sağlığını, güvenliğini ve konforunu gözetecek şekilde belirlenmesi.
  • İstihdam demografisinin farklı yaş, ırk veya dini gruplardaki çalışanların oranı esas alınarak belirlenmesi. Bu tür bilgilerin bazılarının hassas olabileceği ve çalışanlar tarafından gönüllü olarak sağlanması gerektiği unutulmamalıdır.
  • Gezegen

Ölçülmesi en zor parametrelerden biri olan gezegen performansı, şirketlerin ürünleri, hizmetleri, süreçleri, paydaş profili, operasyonları vb gibi birçok farklı konuyu kapsamaktadır. Bu bağlamda, hesaplanarak raporlanacak bazı metrikler şunlardır:

  • Kapsamlı sera gazı emisyonu ve su ayak izi raporları; raporlar şirketlerin mevcut ve önceki emisyon değerlerine bağlı olarak ilerleme veya gerilemeyi gösterebilmelidir.
  • Üretilen atık miktarı; şirketlerin atıklarını belirli kategorilere ayırarak işlemesi ve sonuçlarını raporlaması gerekmektedir.
  • Mevsimsellikten arındırılmış enerji tüketim miktarı.
  • Fosil yakıt tüketimi miktarı; büyük şirketler bu miktarı satılan ürün, üretim süresi, kişi sayısı vb gibi parametreler bağlı olarak raporlayabilir.
  • Üretimde kullanılan etik kaynaklı hammaddelerin oranı.

Dilek AŞAN

Fabrikalar Çiçek Açtı: Fabrikalarda Kadın İş İnsanı, Yönetici ve Çalışanlarımız

Son yıllarda kadın yönetici ve çalışanlarımızı fabrikalarımızda daha sık ve ön planda görmeye başladık. Yani anlayacağınız işlerimize kadın eli değdi, adeta fabrikalarımız çiçek açtı. Temennimiz kadın istihdamının daha da artması yönünde.

Kadınlarımızı fabrikalarda bilgisayar başında çalışırken, imalatta kaliteyi kontrol ederken, toplantılarda sözünü dinletirken, proje ofisinde çizim yaparken, elinde eldiven üstünde önlüğüyle depoda malzeme istiflerken, muhasebede hesap yaparken, danışmadan misafirlerini karşılarken, fuarlarda tanıtım faaliyetlerinde bulunurken, yabancılara tercümanlık ederken, müşteri ziyaretlerinde, eğitim ve AR&GE faaliyetlerinin içinde, üretim hattında parçaları montaj ederken, satış ekibini yönetirken, satın almak için pazarlık yaparken, personel alımı yaparken, etrafa gülücükler dağıtıp neşe saçarken, kısacası her alanda görmemiz mümkün.

Aynı anda işini ve evini, okulunu ve fabrikayı, eşini ve çocuklarını idare etmeyi başarabilen kadın çalışanlarımızı anlatacağım bu yazımda sizlere örnek kadınlarımızdan bahsetmeye çalışacağım. Örnek kadınlarımızdan çalıştıkları fabrikalarda ne gibi görevler üstlendiklerini, işyerlerine nasıl katkı sunduklarını, tavsiyelerini ve ne gibi sorunlarla karşılaştıklarını anlatmalarını istedim. Tüm kadınlarımıza iş hayatlarında başarılar ve mutluluklar dilerken sayılarının artmasını canı gönülden diliyorum.

Gelin hep birlikte genç kadın çalışanlarımıza, yöneticilerimize ve iş insanlarımıza kulak verelim.

Merve Kahveci (Pemaks Pnömatik – Satış Mühendisi)

Kısaca kendinizden bahseder misiniz ?

Öncelikle böyle bir fırsat verdiğiniz için size ve Satınalma Dergisi’ne teşekkür etmek istiyorum. 1996 senesinde İstanbul’da doğdum, aslen Kahramanmaraşlıyım. 2015 senesinde Çamlıca Kız Lisesi – Sayısal bölümünü bitirdikten sonra, o dönemlerden itibaren hayalim olan makine mühendisliği bölümünü Doğuş Üniversitesi’nde tamamladım. İlk üniversite stajımı 2016 senesinde Pemaks Pnömatik firmasının üretim hattında yaptım. Daha sonrasında okulum devam ederken belli periyotlarda silindir montaj hattında çalışmaya devam ettim. Mezuniyet sonrasında İstanbul bölgesinde aktif saha satışına başladım. İlk staj günümden bugüne kadar yaklaşık 7 senedir beraberiz diyebilirim.

Montajda çalıştığım dönemde üretmenin değerini, senkronize hareket etmenin önemini ve iş sorumluluğu almanın ne demek olduğunu daha iyi öğrendim diyebilirim. İnsanlarla iletişimi her zaman iyi olan biriydim. Ancak saha satışının bambaşka bir dünya olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyorum. Teknik olarak yeterli olmanın yanı sıra, müşteriye değer katmak için farklı açılardan bakmak gerektiğinin farkındayım.

Şu an çok tecrübeli yöneticilerim Hamdi Demir ve Özgür Mumcu’nun destekleriyle bu alanda kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

Mezuniyet, unvan, görev, yetki ve sorumluluklarınız nelerdir ?

Doğuş Üniversitesi – Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Pemaks Pnömatik firmasında, İstanbul Anadolu Yakası – Gebze aksında satış mühendisi olarak çalışıyorum. Makine üreten, üretilen makinelerle ürün ortaya çıkaran ve tesis kurulumları yapan firmalara pnömatik – otomasyon ürün seçimleri konusunda sahada teknik danışmanlık yapıyorum. Pnömatik disiplini, makine sektöründe basit ve hızlı bir yöntem. Bu sebeple tercih edilme oranı oldukça yüksek.

Burada amaç makinelerin veya sistemlerin verimliliğini arttıracak doğru ürünü belirlemek, bunun yanı sıra fiyat olarak avantaj sunabilmektir.

Fabrikanızdan ve çalışma ortamınızdan bahseder misiniz ?

Pemaks Pnömatik olarak yerli silindirin ilk üreticisiyiz, 60 yıldır standart ve müşteriye özel ürünler üretiyoruz. Üretmeyi iyi bilen bir firmayız diyebilirim. Özel projeler ve geliştirilmeye açık projeler için güçlü bir Ar-Ge ekibimiz, ürünü üretmeyi ve o süreçleri yönetmeyi çok iyi bilen çalışma arkadaşlarımız var. Tamamlayıcı ürün gruplarımızla, silindirlerin yanı sıra otomasyon alanında da son 4 senedir aktif bir satış ağımız bulunuyor. Silindir üretimi dışında özellikle elektrikli ve haberleşmeli ürün gruplarında yerli üretim yapmak adına uzun süredir çalışmalar gerçekleştiriyoruz.

Fabrikamız Dilovası’nda bulunuyor ancak saha satış ekibi olarak genelde kendi müşteri programımıza göre hareket ediyoruz. Ülkemizin her bölgesinde, son yıllarda globalde beraber çalıştığımız birçok ekip arkadaşımız mevcut. Diğer bölgelerdeki arkadaşlarla iletişimde olarak, artarak devam eden başarı grafiğimizi daha farklı noktalara taşımayı hedefliyoruz.

Kadın yönetici ve çalışanlarımıza iletmek istediğiniz duygu, düşünce ve mesajlarınız nelerdir ?

Üretmenin, üretilen ürünlerin bir makinede işe yaradığını görmenin zevki çok başka. Sektörde erkek egemenliği var gibi bir algı olsa da çok iyi kadın yöneticilerle, mühendislerle karşılaşabiliyoruz. Hatta bazı firmalarda üretim hatlarında çalışan kadın sayısı, erkek sayısından çok daha fazla. Türkiye’de son dönemde bu konuda net bir ayrım yapılmadığını ve iş imkanlarının cinsiyet gözetmeksizin sunulduğunu söyleyebilirim. Hemcinslerimle bu algıyı kırmamız gerektiğini düşünüyorum.

Umarım gelecek dönemlerde okuyan, üreten ve yöneten kadınlarımızın oranı bu zamandan çok daha fazla olur. Çünkü güçlü bir toplumun temelini oluşturan her birey, güçlü kadınların ellerinde yetişiyor. Teşekkürler..

Bir diğer kadın çalışanımız;

Zeynep MUTLU (Mettaş Civata-Yönetici & Makine Mühendisi & İnsan Kaynakları Uzmanı)

Kısaca kendinizden bahseder misiniz ? Mezuniyet, unvan, görev, yetki ve sorumluluklarınız nelerdir?

19 Mayıs 1992’de Almanya’da doğdum. 2015 yılı Doğuş Üniversitesi Makine Mühendisliği mezunuyum. Şu anda aktif olarak yöneticiliğini yaptığım Mettaş Cıvata’da 15 senedir çalışmaktayım. Lise ve üniversite öğrenimim devam ederken yarı zamanlı olarak şirketimizde çalıştım. İlk olarak muhasebe bölümünde çalıştım. Üniversite eğitimimi tamamladıktan sonra CNC programlama eğitimi aldım ve bir süre CNC makinelerimizde üretimde programlama yaptım. Makinelere olan merakım hep devam etti. Sonrasında SolidCam 3 eksen frezeleme eğitimi aldım. Yöneticiliğin verdiği sorumlulukla beraber kendimi geliştirmek ve daha doğru hareket etmek için İnsan Kaynakları Uzmanlığı eğitimimi de tamamladım.

Bir diğer kadın çalışanımız;

Ayşe MUTLU (Mettaş Civata-Satış Mühendisi & Mekatronik Mühendisi & Kaynak Mühendisi)

Kısaca kendinizden bahseder misiniz ? Mezuniyet, unvan, görev, yetki ve sorumluluklarınız nelerdir ?

3 Mart 1994’de Almanya’da doğdum. Sakarya Karasu Atatürk Anadolu Lisesi’nde sayısal bölümünü okuduktan sonra hep hayalim olan İstanbul Gedik Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği bölümünü kazandım. Üniversite öğrenimine devam ederken işim için bana katkısı olduğunu düşündüğüm CNC programlama eğitimi, PLC, Hidrolik ve Pnömatik sistemler kurslarına katıldım. Eğitimimi tamamladıktan sonra tam zamanlı Mettaş Cıvata’da Mekatronik Mühendisi olarak çalışmaya başladım. Çalışma hayatım devam ederken Kaynak Mühendisliği’nin imalat sektöründe faydası olacağını düşündüğüm için Gedik Eğitim Vakfı’ndan Kaynak Mühendisliği eğitimini tamamlayarak, diplomamı aldım. Şu an Mettaş Cıvata bağlantı elemanları imalatı fabrikasında Kaynak Mühendisi ve Satış Mühendisi olarak çalışmaktayım.

Fabrikanızdan ve çalışma ortamınızdan bahseder misiniz ?

Mettaş Cıvata Çayırova’da bulunmaktadır. 1991 yılından bu yana yurtiçi ve yurtdışına bağlantı elemanları üretimi yapmaktayız. Fabrikamızda ve yaptığımız işte bizi öncü kılan kalitemiz ve her çapta ve boyda imalat yapabilmemizdir.  Ülke genelindeki büyük projelerde; Köprüler, Metrolar, Marmaray ve Tünel projelerinde bağlantı elemanları imalatlarını yaptık. İmalatını yaptığımız yerli üretimi büyük oranda ihracat yapmaktan gurur duyuyoruz.

Kadın yönetici ve çalışanlarımıza iletmek istediğiniz duygu, düşünce ve mesajlarınız nelerdir ?

Kadınların iş hayatında daha çok yer alması, sürdürülebilir ekonomi açısından çok önemlidir. Bir kadının aklına koyduğu her şeyi yapabileceğine inanıyoruz. Önemli olan özgür düşünce, hayal gücü ve azim. Erkek egemenliğinin hâkim olduğu sektörlerin zorluğu ve bu düşünce tarzının eskide kaldığını düşünüyoruz. Çünkü kadınlar özellikle bu sektörlerde başarıyla kendini ispatlayarak daha çok tercih edilmeye başladı. Başarılı olmak ancak özverili çalışmanın, üretkenliğin sonucudur ve sorumluluk duygusu gerektirir. Tüm kadınlar yapabileceklerine inanmalı, güçlerinin farkına vararak hedeflerine azimle ilerlemelidir.

Bize böyle bir fırsat verdiğiniz için size ve Satınalma Dergisi’ne teşekkür ederiz.

Cavit SOY

Allianz Trade: Gıda Fiyatları 2022’de Dünya Çapında Rekor Seviyeye Ulaştı

Allianz Trade, 2022 yılı için hazırladığı Sektörler Raporu’na göre,  2022 yılında dünyada gıda fiyatları yüzde 56 artışla rekor seviyelere ulaştı. Dünya gıda fiyatları endeksi, 2022’de 2021’e göre yüzde 14,3 artışla ortalama 143,7’ye ulaşırken, raporda bunun 1990’dan bu yana kaydedilen en yüksek seviye olduğuna dikkat çekildi. 

Ticari alacak sigortasında dünya lideri Allianz Trade 2022 yılı Sektörler Raporu’nu yayınlandı. Pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başta tedarik zinciri olmak üzere olumsuz etkileri ile iklim değişikliklerinden ilk elden olumsuz etkilenen sektörlerin başında gelen gıda sektöründe fiyatların yüzde 56 artışla rekor seviyeye ulaştığı vurgulanan Raporda, enerji krizinin de olumsuz etkilerine dikkat çekildi. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından derlenen tahıllar, yağlı tohumlar, süt ürünleri, et ve şeker fiyatlarındaki aylık değişimleri izleyen dünya gıda fiyatları endeksi de 2022’de 2021’e göre yüzde 14,3 artarak 143,7’ye çıktı. Bu seviye ise 1990’dan bu yana görülen en yüksek seviye.

Vegan Beslenme Trendi Hayvansal Gıda Tüketimini Tehdit Ediyor

İklim değişikliği ve Rusya – Ukrayna savaşı ile baş gösteren enerji krizi bir yana dünya genelinde toplumların bitki bazlı beslenmeye yönelmesiyle ortaya çıkan veganizmin trendinin kalıcı olmasının beklendiği vurgulanan Raporda, bunun hayvansal et ve diğer hayvansal ürünlerin tüketiminde önemli bir azalmayı beraberinde getirebileceği ifade ediliyor. Ayrıca, online siparişlerin hayatı kolaylaştırması, sanal market alışveriş uygulamaları ve web sitelerinin özellikle gençler için daha cazip hale geldiği Rapor’da bu eğilimin  ivme kazanmasının büyük perakendecileri zorlayabileceği de belirtiliyor.

Ambalajlı Gıda Firmaları Daha Fazla Zorlanacak

Ambalajlı gıda firmalarının ise önümüzdeki dönemde talepte önemli bir düşüş yaşamasalar da enerji ve lojistik maliyetleri nedeniyle, zorlanabileceklerine dikkat çekilen Rapor’da, tüketicilerin daha ucuz ürünleri tercih etmesi nedeniyle perakende de satış modeli değişiminin de gündeme geleceği belirtiliyor.

Sektör araştırmamıza dair daha fazla bilgi için sektör raporlarımızı inceleyebilirsiniz.

Soruların Gücü

       “Soru sormak bilim ve sanatın, bütün bilginin kaynağıdır”. Adolf Berle

Hayatınızın farklı alanlarında olumlu ve güzel bir değişim sağlamak için soru sormayı öğrenmenin gücünden faydalanmanız gerektiğini biliyor muydunuz ?

Peki bu nasıl olacak  ?

Öncelikle “soru sormak nedir ve neyi ifade eder? diye düşündüğümüzde benim aklıma şu söylemler gelmektedir;

  • İletişimi açan kapı,
  • Başlamanın ve yolda kalmanın sihri,
  • Kendine koçluğun en önemli aracı,
  • Değişimin ve farkındalığın keşfi,
  • Problemlerin çözümü,
  • Merak duygusunun temeli,
  • İknanın bir yolu,
  • Sistematik düşünmenin anahtarı

Eminim sizin için de soru pek çok şeyi ifade ediyordur.

Soru sorma eylemi, felsefeyle birlikte milattan yıllar önce başlamış bir tekniktir. Soru sormak felsefede düşünce sisteminin en önemli kaynağı olmuştur. Çünkü insan soru sordukça düşünür. Soru deyince aklımıza ilk gelen filozoflar ise Sokrates ve Platondur. Sokrates sorularıyla ünlü, sorgulamayı seven ve düşüncelerini her fırsatta dile getiren bir filozoftu. Başarısının da bu yeteneğine bağlı olduğu söylenmektedir. Sokratik soru türleri olarak bilinen ve günümüze kadar gelen, halen pek çok alanda da kullanılan etkili soru sorma teknikleri ise soruların hayatımızdaki önemini ve gücünü bir kez daha ortaya koymaktadır.

Sokratik soru tülerini genel olarak ifade etmek ve birkaç örnek vermek gerekirse,

  • Açıklama soruları: Sizce temel konu nedir ?
  • Önceki konu ya da soruyla ilgili sorular: Bu soru niçin önemli ?
  • Varsayım soruları: Sizi doğru anlıyor muyum ?
  • Sebep ve kanıt soruları: Bunun doğru olduğunu niçin düşünüyorsunuz ? Sebebinin açıklar mısınız ?
  • Köken ya da kaynak soruları: Bu fikri nereden edindiniz ?
  • Öneri ve sonuç soruları: Bu olsaydı sonuç olarak ne olurdu ? Niçin ?
  • Bakış açısı soruları: İtiraza nasıl cevap verirsiniz ?

Bir kaynakta okuduğum ilginç bir bilgide ise soru sormanın önemi şöyle ifade edilmekteydi , “soru sayesinde beynimiz uyarılır ve serotonin salınmasına neden olur. Bu serotonin salınımı beynin gevşemesini, beynin tüm alanlarından istihbarat toplamasını, böylece yanıtları en detaylı şekilde bulmasını ve çözümler geliştirmesini sağlar” . Soru sormak aynı zamanda ne kadar güzel bir beyin jimnastiği öyle değil mi ?

Soru sormanın zihinsel sağlık üzerinde farklı etkileride bulunmaktadır. Özellikle “ne” ve “nasıl” soruları kendi içsel dünyamızda iyileştirici bir güce sahip olmamıza olanak verir.  Bilinçli farkındalıkla, kabule geçmeyi kolaylaştırır ve negatif duygulardan arındırarak anda kalmamızı sağlar.

Tüm bunlar dışında sahip olduğumuz bilgi, yetenek ve tecrübelerin niteliğinide sorduğumuz soruların kalitesi belirlemektedir.  Ayrıca soracağımız soru, alacağınız cevabı belirleyen temel kriterdir. Bu nedenle ne yapıyor ya da kim olursak olalım  karşımızdaki kişiye doğru soruyu sorabildiğimizde doğru cevapları alabilir ve ilerleyebiliriz. Bu nedenle güçlü ve doğru soru sormak önemlidir.

Güçlü soru, dildeki anlam kargaşalarının ve anlaşmazlıkların özüne yönelik olarak geliştirilen ve belirsizlikleri gideren soru sorma tekniği olarak ifade edilmektedir.

Güçlü sorular, sorgulayan değil yol gösteren, niçin diye sormayan, ilham veren ve değişimi tetikleyen sorulardır.

Güçlü sorular ayrıca, kendimizi, hayatı, değerlerimizi ve başkalarını  anlamak ve konumlandırmak için güçlü bir fırsattır.

Güçlü bir soru için öncelikle kime, nerede, nasıl bir soru sorduğumuz kadar, sorunun kalbe mi ? zihne mi ? yoksa fiziğe yönelik olarak mı sorduğumuzu göz ardı etmememiz ve bunun ayırımını doğru belirlememiz gerekir.

Soru sormak bir sanat olarak da tabir edilir. Bu nedenle bu sanatın kurallarını, püf noktalarını ve inceliklerini iyi bilmek gerekir. Bunlardan ilki, doğru zamanda, doğru yerde, doğru kişiye, doğru soruyu sormaktır.

Güçlü soru sormanın diğer püf noktalarına değinecek olursak,

  • Kısa ve net sorular sorun,
  • Sorularınız açık uçlu olsun. Evet ya da hayır cevaplı sorulardan kaçının. Ne, Neden ve Nasıl sorularıyla başlayan sorular güçlü sorulardır. Bu sorulardan fazlasıyla istifade edin,
  • Bir sorunu dile getiren değil, çözüm odaklı olan sorular sorun,
  • Size ve karşı tarafa rehber olacak sorular sorun,
  • Mümkün olduğu kadar dinleyici olun,
  • Takip soruları sorun,
  • Empatik sorular sorun,
  • Retorik soruların gücünü kullanın.

Nietzshce diyor ki; “İnsan, sadece cevaplarını bilebildiği soruları duyar.” Oysa en önemli  ve sihirli sorular yıllarca kendimizden sakladığımız ve hiç sormadığımız sorulardır.

Peki,

Kendinize ve çevrenize en son ne zaman doğru ve güçlü bir soru (lar) sordunuz ?

Sorduysanız bu soru (lar) neydi ? Size nasıl bir katkı sağladı ?

Sormadıysanız nedeni nedir ?

Soruların gücünü kendi gücümüze kattığımız sihirli bir yaşam dileğiyle…

Nurten KILIÇPARLAR

Eğitmen ve Koç