“Lojistik Sektörünü Teknolojiyle Dönüştürüyoruz”

2050’ye kadar sera gazı emisyonunun net sıfıra indirilmesi ve küresel kalkınmanın ekosistemle uyumlu bir şekilde ilerlemesi hedefiyle yayınlanan Avrupa Yeşil Mutabakatı, uluslararası ticaret anlayışında yepyeni bir çağın başladığının habercisi oldu. Sürdürülebilir ve temiz dünya odaklı regülasyonlar, sırayla tüm sektörlerin kapısını çalıyor.  Bu yeni döneme uyumlanma sürecinde, çevre dostu teknolojileri kullanmak artık bir alternatif değil zorunluluk haline geldi.

Avrupa Birliği, 2019 yılında yayınlamış olduğu Yeşil Mutabakat ile uluslararası ticaret kriterlerinin ilk sırasına, ekosistemi koruma şartını yerleştirdiğini tüm dünyaya ilan etti. Tabii bu durumun, sadece AB ülkelerini değil AB ile ticari ilişkide bulunan tüm ülkelerdeki işletmeleri oldukça yakından ilgilendirdiğini söylemekte fayda var. Özellikle de dış ticaret hacminin yüzde 70’ten fazlasını Avrupa pazarından elde eden Türkiye’yi.

Yeşil Mutabakat’ın zorunlu tuttuğu karbon vergisi ise, tüm sektörleri dolaylı olarak ilgilendirdiği gibi dünya karbon salımının yüzde 5,5’ine neden olduğu bilinen lojistik ve ulaştırma sektörünü ise doğrudan etkileyeceğe benziyor.

Kolay Kullanılabilir, Çevre Dostu Sistem ve Ürünler Geliştiriyoruz

PATH Software House Kurucu Ortağı Murat Kader bu gelişmeleri, “AB Yeşil Mutabakatı, önümüzdeki süreçte dünya ticaret trendlerinin yönünü bizlere net bir şekilde gösteriyor. Küresel pazarlardaki payını korumak ve artırmak isteyen tüm yerli işletmecilerin, yatırımlarını dijital alt yapılarını güçlendirmekten ve regülasyonlara uyumlu iş modelleri üretmekten yana yaptıklarını zaten biliyoruz. Fakat lojistik ve ulaştırma sektöründe hala teknoloji kullanımına karşı mesafeli bir tutum görüyoruz. Özellikle istihdam edilen taşımacı personelin, geleneksel yöntemlerle operasyonları yönetmeye karşı eğilimi hala çok güçlü. Bizler de bu alışkanlıkları yenileri ile değiştirebilmek için PATH teknoloji laboratuvarlarında kargo ve lojistik sektörü için kolay kullanılabilir, çevre dostu sistem ve ürünler geliştiriyoruz” şeklinde değerlendirdi.

Teknolojiyle, Süreçlerin Maliyetlerini Azaltıyoruz

Tasarladıkları sistemlerin; depolama, taşıma, operasyon, sevkiyat, müşteri ilişkileri ve teklif yönetimi gibi uçtan uca tüm süreçleri kapsadığını ve oldukça kullanıcı dostu olduğunu belirten Kader, “İlerleyen zamanlarda sıkılaşacak denetlemeler ve yaptırımlardan dolayı mutabakat kriterlerine uymayan taşımacılık şirketlerinin ve diğer endüstrilerin gümrük kapılarından geri çevrildiğini duymamız yakındır. Bu nedenle lojistik firmalarının yazılım alt yapılarına yatırım yapmaları, ileriye dönük ciddi bir tasarruf kalemi olarak değerlendirilmelidir” sözleriyle lojistik sektörünü geleceğe taşıyacak en temel unsurun dijitalizasyon yatırımları olduğunun altını çizdi. PATH olarak 2 büyük kargo şirketi için alt yapı ve akıllı gönderim ağı sistemlerini geliştirdiklerini belirten Kader, asıl amaçlarının işletmeler tarafından kolay kullanabilir uygulamalar üreterek sektörde teknoloji kullanımını yaygınlaştırmak olduğunu belirtti.

Röportaj: Simdata Danışmanlık, İşletmelerin Kamu Pazar Paylarının Büyümesini Sağlıyor

“Kamu İhale pazarında ürün ve hizmetlerini kamu kurumlarına sunmak isteyen işletmeler için ihale danışmanlık hizmeti sunan Simdata Danışmanlık Eğitim ve Araştırma LTD. ŞTİ. Genel Müdürü Ömer Faruk ATASEVER ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, şirketin faaliyetleri hakkında bilgi aldık:”

Ömer Bey Bize Simdata Danışmanlığı kısaca tanıtarak başlayabilir misiniz ?

Tabi, Simdata Danışmanlık, Sağlık Bakanlığında 10 yıl kadar Strateji Geliştirme Başkanlığı ve daha sonra Kamu İhale Kurul üyeliği yapmış olan Mehmet ATASEVER’in koordinatörlüğünde uzman bir ekip ile, kamu sektöründe yapılan ihalelerde istekli olan işletmelere hukuki ve teknik olarak sürekli ihale danışmanlık hizmeti ile öne çıkmaktadır.

Ayrıca, Simdata Danışmanlık Türkiye’de özellikle kamu pazarına ürün ve hizmet satmak isteyen işletmeler için pazar ve fiyat araştırması yapmakta yetkinliğini kanıtlamış bir şirkettir.  Şirketimiz aynı zamanda Simdata Akademi çatısı altında işletmelerin ihtiyaçlarına yönelik, güncel mevzuat doğrultusunda, kamu ihale mevzuatı eğitim hizmetleri sunmaktadır. Bu eğitimler kamu ihale mevzuatı üzerine yayınları olan uzman ve akademisyenlerden oluşan eğitmen kadrosu ile gerçekleştirilmektedir.

Peki, Simdata Danışmanlığın hizmet kapsamını daha detaylı açıklayabilir misiniz ?

Simdata Danışmanlık, kamu ihale mevzuatı üzerine geniş bir uzmanlık yelpazesine sahip olup, İşletmelerin ihale süreçleri için kapsayıcı hizmetler sunmaktadır.

Şirketimizin hizmet alanlarını şu başlıklar ile sıralayabiliriz;

  • İhale İşlemleri İle İlgili Şikâyet ve İtirazen Şikâyet Dosyalarının Hazırlanması
  • Aşırı Düşük Savunmalarının Hazırlanması
  • Sözleşme, SUT, İşçilik Fiyat Farklarının Hesaplanması
  • İhale Teklif Dosyalarının Hazırlanması
  • Sözleşme Uyuşmazlıklarında Hukuki Destek Sağlanması
  • Muayene Kabul Ve Hakediş İşlemlerinde Hukuki Destek Sağlanması
  • EKAP Üzerinden Gerekli Tüm İşlemlerin Yapılması
  • DMO Ve Sağlık Market Süreçlerinde Danışmanlık Yapılması
  • İhale İlanlarının Takibi ve Bilgilendirilmesi
  • Mevzuata İlişkin Soruların Cevaplanması
  • Mevzuat Değişiklerinin İzlenmesi ve Bilgilendirilmesi
  • Kamu İhale Kurulu Kararlarının Analiz Edilip Raporlanması
  • İhale Sonuçları Analizi ve Bilgilendirme Yapılması
  • Pazar, Rakip ve Fiyat Analizlerin Yapılması
  • Tüm İhale Süreçlerinde Hukuki ve Teknik Destek Sağlanması

Simdata Danışmanlık, sunduğu hizmetler ile kamu ihalelerine katılan işletmelere ne gibi avantajlar sağlamaktadır ?

Simdata Danışmanlığın sunduğu hizmetler, ihalelere katılan firmaların ürünleri ve hizmetlerine ilişkin ihale süreçlerini optimize etme amacını taşımaktadır. Bu danışmanlık hizmetleri, firmaların ihale dosyalarını daha sağlam bir temele dayandırarak rekabet avantajı elde etmelerini sağlar. Ayrıca, sözleşme işlemlerini daha verimli ve etkili bir şekilde yönetmelerine, fiyat farklarını kayıplara uğramadan tahsil etmelerine yardımcı olur.

Firmaların ihale mevzuatına dair güncel bilgilere erişimini sağlamak, zamanında bilgilendirmek ve ihale sonuçları, rakip analizleri, pazar araştırmaları ve fiyat analizleri gibi verilerle donatmak, özellikle Türkiye’de her yıl büyümekte kamu pazarında yer almak isteyen firmalar için büyük fırsatlar sunmaktadır. Simdata Danışmanlık “ Doğru Bilgiye Doğru Zamanda Ulaşın” mottosu ve Outsourcing hizmet anlayışı ile müşterilerine maliyeti etkin ve verimliliği yüksek hizmetler sunar.

Şirketimize aşağıdaki kanallar ile ulaşabilirsiniz:

www.simdata.org

0 312 963 13 63

0 541 471 88 08

bilgi@simdata.org.tr

Bu vesile ile satınalma, tedarik zinciri yönetimi ve lojistik sektörlerinde çok başarılı yayınlar yapan Satınalma Dergisi’ne teşekkür ederim.

Amazon, 100 Milyon Dolardan Fazla Yatırımla Türkiye’deki İlk Lojistik Merkezini, Resmi Törenle Açtı

Amazon’un İstanbul Tuzla’daki lojistik merkezinin resmi açılış töreni, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Varank, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Zekeriya Çoştu ve medya mensuplarının katılımıyla gerçekleşti. Açılış törenine gönderdiği mesajda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 100 milyon doların üzerinde bir yatırımla hayata geçen lojistik merkezinin yüzlerce yeni istihdam imkânı sağlamış olmasından duyduğu memnuniyeti vurguladı.

Amazon’un Türkiye’deki ilk lojistik merkezinin resmi açılış töreni, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Varank, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Zekeriya Çoştu, Amazon Avrupa ve Kuzey Amerika Operasyonlarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Stefano Perego, Amazon Türkiye Operasyonlar Genel Müdürü Hakan Karadoğan ve Amazon Türkiye Ülke Müdürü Richard Marriott’ın katılımıyla gerçekleşti. Amazon’un İstanbul, Tuzla’da bulunan ve 100 milyon doları aşkın bir yatırımla hayata geçirdiği Türkiye’deki ilk lojistik merkezi, faaliyete başladığı Eylül 2022’den bu yana yüzlerce yeni istihdam fırsatı yaratırken, Türkiye’deki KOBİ’lerin işlerini büyütmelerine ve artan müşteri talebinin karşılanmasına da önemli katkılar sağlıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: “Ülkemizdeki ticari faaliyetlerine 5 yıl önce başlayan Amazon Türkiye’nin bugün 45 bin müteşebbisle birlikte 500 milyon avroluk bir ihracat başarısını yakalaması, her türlü takdiri hak etmektedir”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, açılış töreni için gönderdiği mesajda Amazon lojistik merkezinin ülke ekonomisine sağladığı katkıları vurgulayarak şunları kaydetti: “100 milyon doların üzerinde bir yatırımla hayata geçen lojistik merkezinin yüzlerce insanımıza istihdam kapısı olacağını öğrenmekten memnuniyet duyduğumu özellikle ifade etmek istiyorum. Ülkemizdeki ticari faaliyetlerine 5 yıl önce başlayan Amazon Türkiye’nin bugün 45 bin müteşebbisle birlikte 500 milyon avroluk bir ihracat başarısını yakalaması, her türlü takdiri hak etmektedir. Temennimiz; istihdam sağlayan, katma değer üreten bu tür yatırımların daha da artmasıdır. Son 21 yılda 255 milyar doların üzerinde doğrudan uluslararası yatırım çekmiş bir ülke olarak yerli-yabancı sermaye ayrımlarını kabul etmiyoruz. Türkiye’ye inanan, güvenen, Türk ekonomisinin potansiyelini harekete geçirmek için çalışan herkese destek olmayı görev biliyoruz. Ülkemizin kalkınma yolcuğunda bugüne kadar kritik rol oynayan uluslararası yatırımların Türkiye Yüzyılının inşasında da lokomotif görevi üstleneceğine inanıyorum.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Varank: “Böylesine teknolojik ve sürdürülebilir lojistik merkezinin Amazon’a, işletmelerimize, ekonomimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum”

Açılış törenine katılan Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Varank, yaptığı konuşmada “Yakın tarihimizin en büyük felaketlerinden olan deprem sürecinde Amazon, çalışanlarıyla, depolarıyla, uçaklarıyla, sağladığı ayni ve nakdi yardımlarıyla seferberliğimize katıldı. Acil ihtiyaçların karşılanmasına yardımcı olmak adına afet yardım programını devreye sokarak bizimle birlikte sahada oldu. Gösterdiğiniz dayanışmadan dolayı şükranlarımı sunuyorum” dedi. Amazon’un özellikle KOBİ ölçeğindeki işletmelerin işlerini büyütmeleri için önemli katkılar sağladığını vurgulayan Varank, “Amazon Türkiye’nin Ticaret Bakanlığımızla yürüttüğü BiTıklaİhracat programını da çok kıymetli buluyorum. Hangi ölçekte olursa olsun işletmelerimiz ilk kez ihracatlarını gerçekleştiriyor, küresel pazarlara erişiyorlar. Ayrıca, binden fazla vatandaşımıza nitelikli istihdam imkânı sağlarken bugün resmi olarak açılışını yapacağımız lojistik merkeziyle bu sayı inşallah daha da artacak. Böylesine teknolojik ve sürdürülebilir lojistik merkezinin Amazon’a, işletmelerimize, ekonomimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu: “Bu tesisin, elektronik ihracatımıza yapacağı katkı ve Türkiye’deki tedarikçilerin küresel pazarlara erişimi için sunacağı imkan açısından ayrı bir önemi olduğunu düşünüyoruz”

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu konuşmasında, “2018 yılından bu yana faaliyet gösteren Amazon’un, Türkiye’deki ilk lojistik üssü yatırımını 2022 yılı Mart ayında Bay Perego ile kamuoyuna duyurmuştuk. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi olarak Amazon ekipleri ile tüm süreç boyunca yakın ve sıkı bir çalışma yürüttük. Bugün bu teknolojik tesisin açılışını gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Yatırımın değeri, sağlayacağı istihdam, oluşturacağı iş hacminin yanı sıra bu tesisin, elektronik ihracatımıza yapacağı katkı ve Türkiye’deki tedarikçilerin küresel pazarlara erişimi için sunacağı imkan açısından ayrı bir önemi olduğunu düşünüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, ülkemizin sürekli gelişen lojistik altyapısı, dijitalleşen ekonomisi ve hızla büyüyen e-ticaret sektörü daha fazla yatırım için fırsat oluşturmaktadır. Cumhuriyetimizin 100. yılında açıklanan bu kıymetli yatırım vesilesiyle Amazon ailesini tebrik eder, Türkiye Yüzyılı’nı yatırım yüzyılı yapma hedefimizde bizimle beraber oldukları için kendilerine teşekkür ederiz” dedi.

Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Zekeriya Çoştu: “Amazon, KOBİ’lerimizin dijitalleşmesi ve ihracatında önemli bir kaldıraç oluşturdu”

Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Zekeriya Çoştu ise, yaptığı konuşmada “Amazon gibi küresel oyuncuların Türkiye’de faaliyetlerini, ülke ekonomisine sundukları çok boyutlu katkıları nedeniyle önemli görüyoruz. Amazon kobilerimizin dijitalleşmesi ve ihracatında önemli bir kaldıraç oluşturdu. Global operasyonlarındaki bilgi ve tecrübeyi ekosistemimize kazandırıyor. Dahası, yaptığı entegre yatırımlar ile ülkemizin lojistik kapasitesine önemli katkıda bulunuyor” ifadelerini kullandı.

Amazon Avrupa ve Kuzey Amerika Operasyonlarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Stefano Perego: “Türkiye’ye şimdiye kadar 5,2 milyar liranın üzerinde yatırım yaptık, binden fazla istihdam sağladık”

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Amazon Avrupa ve Kuzey Amerika Operasyonlarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Stefano Perego, “Amazon, faaliyet gösterdiği ülkelerde yıllardır yerel kalkınmaya katkıda bulunarak birçok istihdam olanağı ve ekonomik fırsat yaratıyor. Mutlulukla dile getirmek istiyorum ki Türkiye de bu ülkelerden bir tanesi. Türkiye’de faaliyete başladığımız 2018 yılından bu yana 5,2 milyar liranın üzerinde yatırım yaptık ve halihazırda binden fazla kişi istihdam ediyoruz” diyerek ekledi: “Biz, faaliyet gösterdiğimiz ülkelerde pozitif bir rol oynamayı amaçlayan global bir şirketiz ve bu hedefle küresel ölçeğimizi ve inovasyon yeteneğimizi çalışanlarımızın bir parçası olduğu toplulukları güçlendirmek için kullanmaya gayret gösteriyoruz. Bu bağlamda Türkiye’de de LÖSEV’e (Lösemili Çocuklar Vakfı) destek olmanın ve Lösante Hastanesi’nde tedavi gören cesur küçük bireylerin ilaç masraflarına destek olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.” 

Amazon Türkiye Operasyonlar Genel Müdürü Hakan Karadoğan: “Türkiye’de kaliteli istihdam sağlamak ve iş yeri güvenliği en önemli önceliğimiz”

Açılış konuşmalarının ardından Amazon’un sunduğu modern ve güvenli çalışma koşulları hakkında bilgiler veren Amazon Türkiye Operasyonlar Genel Müdürü Hakan Karadoğanşunları söyledi: “Türkiye’de açtığımız ilk lojistik merkezimiz, ülkemize olan bağlılığımızın bir göstergesi. Artan müşteri talebinin karşılanması konusunda önemli katkılar sağlayan merkezimiz, içinde mühendislik, bilişim teknolojileri (IT) ve operasyonel rollerin de bulunduğu geniş bir yelpazede istihdam olanakları sağlıyor. Çalışanlarımızın refahı iş modelimizin temelinde yer alıyor ve güvenlik, kapsayıcılık ve saygıya dayalı bir çalışma ortamını teşvik ediyoruz. Sunduğumuz bu çalışma ortamına ek olarak çalışanlarımızın bir parçası olduğu toplulukları desteklemek adına ilgili kurumlarla diyalog halinde olmaya ve yatırımlar yapmaya devam ediyoruz.”

Amazon, Türkiye’de faaliyetlerine başladığı 2018 yılından bu yana İstanbul’daki kurumsal ofisleri ve lojistik merkezi aracılığıyla bini aşkın kişiye istihdam sağladı. Dünyanın herhangi bir yerine kurulan bir Amazon lojistik merkezi altmıştan fazla farklı rol aracılığıyla istihdam olanakları sunuyor. Türkiye’deki çalışanlar ise Amazon.com.tr’de geçerli çalışan indirimlerinin, ek sağlık, hayat ve kaza sigortasının, genişletilmiş ebeveynlik izninin ve daha fazlasının dahil olduğu kapsamlı yan haklar ve rekabetçi maaşlar ile modern, güvenli ve kapsayıcı bir çalışma ortamına katılıyor.

İş sağlığı ve güvenliği, Amazon’un tüm dünyada gerçekleştirdiği her çeşit operasyonun temelinde bulunuyor. Amazon’un operasyon merkezleri, çalışanların kendilerini güvende hissettiği bir çalışma ortamı olarak tasarlanıyor ve her vardiya, iş güvenliği ile ilgili bilgilendirmelerin ardından başlıyor. Güvenlik risklerini azaltmak ve iş güvenliğini artırmak şirketin her seviyesindeki karar alma süreçlerinin temel öncelikleri arasında yer alıyor ve bu doğrultuda şirketin güvenlik programı 8 binden fazla iş güvenliği ve sağlığı uzmanı tarafından destekleniyor.

Amazon Türkiye Ülke Müdürü Richard Marriott: “Amazon, Türkiye’deki KOBİ’leri desteklemeyi sürdürecek”

Resmi açılış töreninde konuşan Amazon Türkiye Ülke Müdürü Richard Marriott ise, Türkiye’de Amazon’da satış yapan KOBİ’lerin sayısının 2022 yılında yüzde 50’den fazla artarak 45 binin üzerine çıktığının altını çizdi. KOBİ’lerin ihracat satışları ise 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 60’ın üzerinde artarak yaklaşık 500 milyon euro oldu. Amazon’un, Türkiye’deki KOBİ’ler için satışlarını artırma, markalaşma ve istihdam yaratarak işlerini büyütme olanağı sağlamak için yenilikler yapmaya devam edeceğinin altını çizen Amazon Türkiye Ülke Müdürü Richard Marriott; “Türkiye’de faaliyetlerimize başladığımız günden beri Amazon’da satış yapan girişimcileri ve KOBİ’leri, onlara sunduğumuz çok sayıda araç, hizmet ve eğitim programıyla desteklemek en önemli önceliklerimizden biri oldu. Bu faaliyetlerimizin hem satış ortaklarımız hem de müşteriler için olumlu sonuçlar vermeye devam ettiğini görmek bizim için son derece gurur verici. Tuzla’da kurduğumuz ilk lojistik merkezimizin Türkiye’deki KOBİ’lerin büyümesine olan katkılarını şimdiden görüyoruz. KOBİ’lerimizin işlerini büyütebilmeleri ve ihracat yapmalarını kolaylaştırmak için lojistik hizmetlerimizi geliştirmeye devam edeceğiz” dedi.

Amazon, Türkiye’deki Toplumsal ve Sürdürülebilirlik Yatırımlarını Sürdürüyor

Amazon, istihdama ve KOBİ’lere olan desteklerinin yanı sıra Türkiye’deki toplumsal yatırımlarını da sürdürüyor. Şirket, şubat ayında yaşanan deprem felaketinden saatler sonra, etkilenen bölgelerde faaliyet gösteren kurumlar ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla acil ihtiyaçların karşılanmasına yardımcı olmak adına afet yardım programını devreye sokmuştu. Amazon ayrıca, depremden etkilenen bölgelere kritik destek sağlayan sivil toplum kuruluşlarına toplam 600 bin dolarlık nakdi bağış taahhüdünde bulunurken, sahada çalışan çeşitli STK’lara on binlerce acil yardım malzemesi sevk etmiş, 16 Amazon mağazasında bağış kampanyaları düzenlemiş, ABD ve Almanya’dan en çok ihtiyaç duyulan malzemeleri taşıyan iki Amazon Air kargo uçağını Türkiye’ye göndermiş ve Amazon Türkiye Afet Yardım Merkezi’ni kurarak yerel lojistik ortaklarından biriyle birlikte 2 bin metrekarelik bir depo alanını, kritik malzemelerin ön saflardaki kuruluşlara taşınmasına yardımcı olan bir tesise dönüştürmüştü. Ek olarak T.C. Ticaret Bakanlığı’nın başlattığı Deprem Yardımlaşma Seferberliği’ne katılarak, müşterilerinin depremden etkilenen bölgelere gönderilecek ürün bağışlarında bulunmalarını kolaylaştırmış ve Amazon’un İstanbul lojistik merkezinde çalışan uzman operasyon görevlilerinden oluşan bir gönüllü ekibini bölgeye sevk ederek kamu kurumlarının koordinasyonunda Osmaniye’deki beş deponun yardım operasyonlarına destek olmak adına bir ay boyunca saha çalışması yürütmüştü.

Deprem yardımlarına ek olarak Amazon, lojistik merkezi aracılığıyla farklı alanlardaki toplumsal desteklerini de sürdürüyor. Haziran ayında Tuzla Belediyesi ve Habitat Derneği iş birliğiyle hayata geçirilen “Teknolojiyle Geleceğe Gülümse” projesi, ilk yılında 4 binden fazla gencin kodlama, makine öğrenimi ve üç boyutlu tasarım gibi dijital yetkinliklerini geliştirmelerine fırsat tanıyacak. Amazon, son olarak açılış töreninde LÖSEV’e (Lösemili Çocuklar Vakfı) olan desteklerini de duyurdu. Şirketin çocukluk çağı kanserinin sembolü altın kurdeleden ilham alan ve 2017 yılından bu yana pediatrik hastanelere ve kanserle mücadele eden çocuklar ve ailelerine yardımcı olan sivil toplum kuruluşlarına 26 milyon doların üzerinde bağış yaptığı küresel kampanyası “Amazon Goes Gold”’un bir parçası olan bu destekle, Lösante Hastanesi’nde tedavi gören çocukların ilaç masraflarına ve dengeli beslenmelerine katkıda bulunulması amaçlanıyor. Şirketin tüm dünyadaki çalışanları, geçtiğimiz ay Çocukluk Çağı Kanseri Farkındalık Ayı’na ithafen işyerlerine çocukların cesur mücadelesinin simgesi haline gelen pijamalarıyla gelerek bu dayanışmaya destek olmuştu.

Amazon, Türkiye’deki lojistik merkezinde sürdürülebilirliği de ön planda tutuyor.  Şirketin 2040 yılına kadar sıfır karbon emisyon taahhüdünün bir parçası olarak İstanbul’daki yeni lojistik merkezi de dahil olmak üzere, yeni yaptığı binalarının ısıtma ve sıcak su ihtiyacını yüzde yüz elektrik enerjisi ile karşılama politikasını sürdürüyor. Bu şekilde doğalgaz gibi doğaya zarar veren fosil yakıt kullanımının önüne geçilmesi hedefleniyor. Binalardaki tüm ısıtma, havalandırma ve soğutma sistemleri, bina yönetim sistemleri tarafından kolaylıkla kontrol edilirken, enerji israfı önleniyor ve çalışanlar için sağlıklı bir çalışma ortamı yaratılıyor.

Amazon, aynı zamanda 2025 yılına kadar tüm operasyonlarında yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanma hedefini, küresel portföyünde bulunan 20 gigawatt’tan (GW) fazla yenilenebilir enerji üretim kapasitesiyle 2022 itibarı ile yüzde 90 oranında gerçekleştirdi ve halihazırda, Avrupa ve dünyadaki en büyük kurumsal yenilenebilir enerji alıcısı konumunda bulunuyor. 2019 yılında ise şirket, 2040’a kadar (Paris Anlaşması’nın hedeflerinden 10 yıl önce) karbon nötr olmayı taahhüt ettiği İklim Taahhüdü’nün (Climate Pledge) kurucu ortağı oldu. Amazon’un dünya genelindeki yenilenebilir enerji projeleri hakkında daha fazla bilgi için bu adresi, İklim Taahüdü hakkında daha fazla bilgi için ise burayı ziyaret edebilirsiniz.

Sözleşme İmzalanmasına Rağmen İşe Başlatılmayan İşçi, İşverenden Sözleşme Öncesi Zararlarını Talep Edebilir mi?

İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş gör­meyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. İş sözleşmesi, Kanunda aksi belirtilmedikçe, özel bir şekle tâbi değildir (İşK m.8).

İş sözleşmesi tarafların karşılıklı ve birbirlerine uygun irade bildiri­minde bulunmaları ile meydana gelir. Ancak, iş sözleşmesinin geçerli olabil­mesi için tarafların iş sözleşmesi yapma ehliyetine sahip olmaları ve sözleşme serbestisinin sınırlarına uymaları gerekir. Türk Borçlar Hukukuna göre de, hu­kuk kurallarına, kanuna, ahlak ve adaba, kamu düzenine, kişilik haklarına ay­kırı olmadıkça ve yerine getirilmesi olanaksız bir borç niteliği taşımadıkça iş sözleşmesi şartları serbestçe kararlaştırılabilir (TBK m.27)[1].

İş sözleşmesinin kurulmasını müteakip iyi niyet kuralları çerçevesinde sözleşmenin tarafı olan işçinin işe başlatılması beklenir. Sözleşme imzalanmasına rağmen haklı bir sebep dışında işverenin sözleşmeden cayması sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk, ilkesine aykırılık oluşturur. Çünkü sözleşmenin imzalanması aşamasında taraflar arasında hukuki bir ilişki oluşur. Sözleşme görüşmeleri aşamasında taraflardan birinin diğerine veya onun koruması altında bulunan kişilere karşı aralarında dürüstlük kuralı (TMK. m. 2) gereğince ortaya çıkan güven ilişkisinin ihlali sonucu meydana gelen sorumluluğu nazarı dikkate alması gerekir. Sözleşmeyi imzalayan işçi, uzun süre işsizlikten sonra sözleşmeyi güven temeline dayalı olarak imzalamış olabileceği gibi başka bir işyerinden ayrılarak imzalamış olması da mümkündür. Önceki işinden elde ettiği gelirden vazgeçerek ve yeni işverene güvenerek imzaladığı sözleşme sonrası işe başlatılmaması işçi aleyhine bir takım olumsuz sonuçlar doğurabilecektir. Her ne kadar imzalanan sözleşme işçinin işe başlatılmaması nedeniyle yürürlüğe konulmamış olsa bile sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk kapsamında konuyu değerlendirmek gerekecektir. Bu kapsamda sözleşmenin tarafı olan işçi, işverenle sözleşme görüşmelerinin başlamasıyla aralarında kurulmuş bulunan güven ilişkisini ihlal edilmesi halinde, bundan doğan zararı işvereninden talep edebilecektir.

Nitekim Yargıtay’ın konuyla ilgili bir kararına göre, “Davacı ile davalı arasında belirli süreli iş sözleşmesi imzalanmış, bu iş sözleşmesinde sözleşmenin başlangıcı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın çalışma izni verdiği tarih olarak belirlenmiştir. Bu izin için davalı şirket tarafından Bakanlığa başvurulmuş, Bakanlık tarafından yabancı işçinin çalışma izin başvurusu uygun bulunmuş, izin belgesinin düzenlenebilmesi için çalışma izni ve hizmet izni harcının yatırılması gerektiği davalı şirkete bildirilmiştir. Davalı şirket bu harcı yatırmamıştır. Bu durumda iş sözleşmesinin başlaması için taraflarca sözleşmede kararlaştırılan izin alınması şartı tamamlanmadığından iş sözleşmesi kurulmamış, taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi oluşmamıştır. Ancak davacı işçi bu sözleşmeye güvenerek çalıştığı şirketten ayrılmıştır.

Uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak, öncelikle borç doğurucu sorumluluk kaynakları üzerinde durulmasında yarar vardır:

Toplumsal hayatın hızla gelişmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik olay ve problemlerin çözümünü, klasik borç doğurucu sorumluluk kaynakları olarak nitelendirilen, haksız fiil, sözleşme ve sebepsiz zenginleşme içerisinde bulabilme ve aynı unsurları bu yeni olay ve problemlere uygulayabilme hemen hemen imkansız hale gelmiştir. Kanunların çözüm öngöremediği bu tip durumlara, 19. yüzyılın sonlarına doğru doktrin kayıtsız kalınamayacağını anlamış, özü ve niteliği farklı yeni hukuki müessese ve sorumluluk türlerini belirleme yoluna gitmiştir (Süleyman Yalman, Türk- İsviçre Hukukunda Sözleşme Görüşmelerinden Doğan Sorumluluk, Ankara 2006, s. 37).

Bu yeni belirlenen sorumluluk türlerinden olan sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk, (culpa in contrahendo) genel bir ifadeyle belirtmek gerekirse, sözleşme görüşmeleri aşamasında taraflardan birinin diğerine veya onun koruması altında bulunan kişilere karşı aralarında dürüstlük kuralı (MK. m. 2) gereğince ortaya çıkan güven ilişkisinin ihlali sonucu meydana gelen sorumluluktur. (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt. III, Ankara 1990, s. 1083.; İlhan Ulusan, Culpa in Contrahendo Üstüne, Prof. Dr. Ümit Yaşar Doğanay Anısına Armağan, İstanbul 1982, s. 287).

Bir kişinin davranışlarıyla, başkalarında yarattığı haklı beklentiler nedeniyle bu kişiler arasında güvene dayalı bir ilişki oluşmuştur. Kendine özgü bir sorumluluk olan güven sorumluluğu, bu güven ilişkisinden kaynaklanmaktadır ve herhangi bir sözleşme ilişkisinin varlığını gerektirmediği için taraf iradesinden bağımsız yasal bir sorumluluk sebebidir. Güven sorumluluğunun pozitif hukuktaki dayanağı Türk – İsviçre Hukuku açısından Medeni Kanun’un 2. maddesi olan dürüst davranma ilkesidir.(Gürpınar, Damla Sözleşme Dışı Yanlış Tavsiyede Bulunma Öğüt Verme veya Bilgi Vermeden Doğan Sorumluluk, İzmir, 2006 s.214) Medeni Kanun’un 2. maddesinde, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kuralına uygun davranmak mecburiyetini getiren kanun koyucu, açık bir şekilde doğruluk ve güven kurallarına atıf yapmıştır. Ayrıca kanunun yorumlanmasında, tamamlanmasında, irade beyanlarının yorumunda, bu nedenle de hukuki işlemlerin kurulmasında ve yorumlanmasında, sözleşmelerin yeni şartlara uyarlanmasında, tamamlanmasında ve değiştirilmesinde de önemli işlevi olan doğruluk ve güven kuralları, sözleşme görüşmeleri esnasında meydana gelen culpa in contrahendo sorumluluğunun da temelini oluşturmaktadır. (Edis ,Medeni s.308) Culpa in contrahendo sorumluluğunun varlığından söz edebilmek için sözleşmenin tüm unsurları ile  kurulmuş olmasının veya geçerli bir sözleşme  olup olmadığının da bir önemi bulunmamaktadır. Bütün bu hukuki kurumların temelinde dürüstlük kuralı gereği korunması gereken ve bu yüzden yasal bir yükümlülük olarak da ortaya çıkan, kendine özgü bir sorumluluk vardır. Güven sorumluluğu edim yükümünden bağımsız yasal bir borç ilişkisine dayanır. Sorumluluğun doğması için zarar verenle zarar gören arasında asli edim yükümünün doğumunu sağlayacak bir sözleşme ilişkisinin kurulmuş olması gerekmez. Taraflardan birinin kendi davranışlarıyla diğer tarafta güven oluşturmasıyla, bu ikisi arasında var olan güven ilişkisinin zarar görmüş olmasından dolayı dürüstlük kuralı gereği bir sorumluluk meydana gelmektedir (Gürpınar , s.217).

Yukarıda belirtildiği üzere, borç doğurucu sorumluluk kaynakları yönünden somut olay değerlendirildiğinde; olaya “sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk” kurallarıyla bakılması gerektiğinde kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.

Gerçekte de; sözleşme bir süreçtir. Bir anda kurulup meydana gelen hukuki bir işlem değildir. Sözleşme kurulmadan önce taraflar sözleşmenin muhtevası, şartları, içerdiği hak ve yükümlülükler üzerinde görüşmeler yaparlar; bu görüşmeler kısa veya uzun sürebilir. Görüşmelerin başlamasıyla görüşmeciler arasında hukuki bir ilişki kurulur. Bu ilişki sözleşme benzeri bir güven ilişkisidir. Güven ilişkisi MK. m. 2/1’de düzenlenmiş bulunan dürüstlük kuralına dayanır. Buna göre görüşmeler esnasında görüşmecilerin sözleşmenin muhtevası ve şartları hakkında birbirlerini aydınlatması, dürüstlük kuralına uygun davranması, birbirlerinin kişilik ve mal varlığı değerlerine zarar vermemek için gerekli özeni göstermesi, koruma yükümlülüklerine uyması gerekir. Görüşmeciler bu yükümlülüklere kusurlu olarak aykırı davranıp, görüşmelerin başlamasıyla aralarında kurulmuş bulunan güven ilişkisini ihlal ettikleri takdirde bundan doğan zarardan sorumludurlar (Fikret Eren, a.g.e., s. 1084, 306 vd., İlhan Ulusan, a.g.e., s. 286).

Somut uyuşmazlıkta; taraflar arasında davacının davalı şirkette dış ticaret uzmanı olarak çalışması yönünde sözleşme imzalandığı, bu sözleşme çerçevesinde davalı şirket tarafından Bakanlığa izin için başvuru yapıldığı, izin belgesi düzenlenmesi için harç yatırılması gerektiğinin davalı şirkete bildirilmesinin ardından davalı şirketin bu harcı yatırmayarak iş sözleşmesinin kurulmasına engel olduğu anlaşılmaktadır. Davacı işçinin bu sözleşmeye güvenerek çalıştığı işyerinden ayrıldığı da sabittir. Bu durumda davalının davacıyı kusurlu olarak sözleşmenin kurulacağı yönünde yanılttığı ve güven ilişkisini ihlal ettiği açıktır. Taraflar arasında iş sözleşmesi kurulmadığından davacı tarafından bakiye ücret alacağı istenmesi mümkün değildir. Ancak sözleşmenin kurulmaması işçinin kusurundan kaynaklanmamaktadır. Davalı şirket çalışma izni için gerekli harçları yatırmayarak iş sözleşmesinin kurulamamasına neden olmuştur. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının davalı şirketten sözleşme öncesi zararlarını talep etmesi mümkündür. Davacı sözleşme öncesi doğan zararlarını isteyebilecektir ancak bu zararlara ilişkin davalara iş Mahkemelerinde değil, genel yetkili mahkemelerce bakılacaktır. Bu nedenle mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi hatalıdır”[2].

Sonuç olarak, işverenin işçisini kusurlu olarak sözleşmenin kurulacağı yönünde yanıltması ve güven ilişkisini ihlal etmesi halinde, işçinin sözleşme öncesi zararlarını talep etmesi mümkündür. Yargıtay, somut olaya “sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk” kurallarıyla bakılması gerektiğini belirtmektedir. Taraflar arasında kurulan sözleşmenin bir anda kurulup meydana gelen hukuki bir işlem olmadığını, sözleşmenin bir süreç olduğunu, sözleşme görüşmeleri esnasında görüşmecilerin sözleşmenin muhtevası ve şartları hakkında birbirlerini aydınlatması, dürüstlük kuralına uygun davranması, birbirlerinin kişilik ve mal varlığı değerlerine zarar vermemek için gerekli özeni göstermesi, koruma yükümlülüklerine uyması gerektiğini ve görüşmecilerin bu yükümlülüklere kusurlu olarak aykırı davranıp, görüşmelerin başlamasıyla aralarında kurulmuş bulunan güven ilişkisini ihlal etmeleri halinde ise, bundan doğan zarardan sorumlu olacaklarını kabul etmektedir.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] ARASLAN ERTÜRK, Arzu, İş Sözleşmesinde Şekil, İstanbul 2017, s.95, SAVAŞ, F.Burcu, İş Sözleşmesinin İşveren Tarafından Haklı Nedenle Feshi, İstanbul 2012, s.5.

[2] Y9HD.17.09.2020 T., E.2016/20712, K.2020/8343 Legalbank.

Türkiye Ar-Ge 250 Araştırması Sunar

Türkiye Savunma Sanayinde Küresel Oyunculuğa Ar-Ge İle Yürüyor

Türk iş dünyasının Ar-Ge performansını Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan bir rapor yayını ile duyuran Türkiye Ar-Ge 250 Araştırması, Türkiye’nin 2022 yılı Ar-Ge performansını tüm dünyaya sergiliyor. Ar-Ge yatırımlarının ve çalışmalarının hız kesmediği Türk iş dünyası 2022 yılında ekonomik çalkantılara rağmen Ar-Ge harcamalarını iki katına çıkarmış durumda. TUSAŞ Türk Havacılık bir önceki yıla göre 3 kat artış ile 12,5 milyar TL’lik Ar-Ge harcaması ile 2022 yılında en fazla Ar-Ge harcaması yapan firma oldu. Araştırmanın, Türkiye’nin savunma sanayinde küresel bir oyuncu olma hedefine yönelik olarak yaptığı çalışmaları göz önüne serdiği görülüyor. Araştırma sonuçları genel bilgi gelişimine yönelik Ar-Ge yatırımlarıyla da teknolojik bağımsızlık hedefine ulaşmaya çalışıldığını gözler önüne seriyor.

Ekonomi ve İş Dünyası Portalı Turkishtime, bu yıl 10’uncusunu gerçekleştirdiği “Türkiye Ar-Ge 250 Araştırması” ile Türkiye’nin katma değerine ayna tutarken araştırmada yer alan 500 firma Ar-Ge harcamasını bir önceki yıla göre iki kat artırarak 52 milyar 958 milyon TL’ye çıkardı.  Son yıllarda Türkiye’de önemli bir ivme kazanan Ar-Ge çalışmalarını ve bu alandaki gelişmeleri takip etmek için Ekonomi ve İş Dünyası Portalı Turkishtime’ın 2013 yılında başlattığı Türkiye Ar-Ge 250 Araştırması önemli bir veri kaynağı konumunda. Araştırmaya katılan şirketler, Ar-Ge harcamaları, Ar-Ge personel sayısı, Ar-Ge merkezleri, patent, faydalı model, tasarım ve marka tescil gibi konularda bilgi veriyorlar. Bu bilgiler, Türkiye’nin Ar-Ge alanındaki gelişimini ve rekabet gücünü değerlendirmek için önemli bir gösterge niteliğinde. Araştırma, Türkiye’deki Ar-Ge çalışmalarının görünürlüğünü artırmaya da katkı sağlıyor. Araştırmaya katılan şirketler, Ar-Ge performanslarını tüm Türkiye’ye ve dünyaya duyurma fırsatı buluyor. Bu da Ar-Ge alanındaki farkındalığın artmasına ve Ar-Ge’ye yönelik yatırımların teşvik edilmesine yardımcı oluyor.

Türkiye Ar-Ge 250 araştırması, firmalarımızın performansını dünyaya da anlatacak etkin bir referans kaynağı olması için Türkçe ve İngilizce rapor yayını olarak hazırlanarak dünyanın fikir liderleri ve uluslararası basın ile paylaşılıyor. Bugüne kadar binlerce firmanın dahil olduğu araştırma, 10’uncu yılına girerken “Türkiye’de Ar-Ge hafızasını yaratmak” vizyonunun gerçekleştirilmesinde önemli adımlardan biri olarak görülüyor.

Türkiye’nin Ar-Ge performansı, son yıllarda önemli bir iyileşme gösterdiği görülüyor. Türkiye’nin Ar-Ge performansının iyileşmesinde, hükümet politikalarının ve özel sektörün Ar-Ge’ye yönelik yatırımlarının önemli katkısı oldu. Hükümet, Ar-Ge’ye yönelik teşvikleri artırarak ve Ar-Ge çalışmalarını desteklemek için yeni mekanizmalar geliştirerek Ar-Ge’ye yönelik yatırımları teşvik ediyor. Özel sektör de Ar-Ge’nin rekabet gücünü artırmada ve yenilikçilik yaratmada önemli bir rol oynadığının farkında olarak Ar-Ge yatırımlarına ağırlık veriyor.

Araştırma, Dünyaya Türkiye’nin Ar-Ge Yolculuğunu Belgeliyor

Türkiye Ar-Ge 250 Araştırması, her yıl olduğu gibi bu döneminde de bir önceki yılın Türkiye ihracat sıralamasındaki ilk 500 firma, Kamuoyunu Aydınlatma Platformu’nda Ar-Ge datalarını açıklayan firmalar ve T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı onaylı Ar-Ge merkezi olan firmalara iletilen anketlere verilen yanıtlar ile hazırlandı. Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan Ar-Ge yapan firmalar hakkında yapılan, doğru kaynaklara ve verilere dayalı tek araştırma olan Turkishtime Türkiye Ar-Ge 250 Araştırması, firmalarımızın Ar-Ge performansını tüm Türkiye’ye ve dünyaya anlatacak etkin bir referans kaynağı oluşturdu. Firmaların 2022 yılında Ar-Ge harcamaları, 2023 yılı için planlanan Ar-Ge harcamaları, Ar-Ge personel sayısı, 2022 yılında Ar-Ge merkezlerinde alınan; patent sayısı, faydalı model sayısı, tasarım tescil sayısı, marka sayısı Ar-Ge 250 araştırmasının temel datalarını oluşturdu.

Ar-Ge’nin En Parlak Yıldızı Tusaş Oldu

Ar-Ge’deki toplam büyümenin ana unsurunu savunma sanayi firmaları oluşturuyor. İlk 50 firmanın 2022 yılındaki Ar-Ge yatırımları toplamının yüzde 67,3’lük bölümünü sanayi savunma firmaları oluşturdu. Bu oran 2021 yılında yüzde 67,2 düzeyindeydi. Savunma sanayi Ar-Ge yatırımlarının en önemli oranını da TUSAŞ-TAI, Aselsan, Roketsan, TUSAŞ-TEI ve Havelsan gibi beş büyük TSK Vakfı firması oluşturuyor. Ayrıca bu firmaların Türkiye’nin toplam Ar-Ge yatırımlarındaki payı ve ilk 50 firma Ar-Ge yatırım toplamı içindeki payı giderek artmaktadır. Bu pay 2018’de zaten yüksek olan yüzde 52’den 2021 ve 2022’de yüzde 61’e yükselmiş durumda.

Ar-Ge’ye yapılan yatırımların önemine dikkat çeken araştırmada, 2021 yılında ikinci sırada olan savunma sanayinin önemli oyuncularından TUSAŞ Türk Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş’nin 2022 yılında liderliğe yükseldiğini görüyoruz. TUSAŞ’ın Ar-Ge yatırımları 2021 yılında 4,4 milyar TL düzeyinden 2022 yılında 12,5 milyar TL düzeyine çıkmış durumda. TUSAŞ’ın Ar-Ge harcamasını üç kat gibi artırdığı dikkat çekiyor.

2021 yılında 5,6 milyar TL ile lider konumda yer alan Aselsan, 2022 yılında listenin ikinci sırasına yerleşirken, söz konusu dönemde Ar-Ge’ye 9,9 milyar TL ayırdı.

2021 verilerinin aktarıldığı bir önceki araştırmada 1,4 milyar TL ile üçüncü sırada yer alan Roketsan, 2022 yılında 2,2 milyar TL Ar-Ge harcaması ile üçüncü sıradaki yerini korudu. Bir önceki araştırmanın 9’uncu sırasında yer alan Arçelik, bu yıl listede dördüncü sırada yer aldı. 2021 yılında 444 milyon TL olan Ar-Ge harcama tutarını 2022 yılında 1,5 milyar TL olarak gerçekleştiren firmanın, bir önceki yıla göre Ar-Ge yatırımlarında üç katı bir büyüme görüldü.

2021 yılında 680 milyon 519 bin TL’lik Ar-Ge harcamasına imza atan Ford Otomotiv 2022 yılında Ar-Ge’ye ayırdığı bütçe; 1,4 milyar TL’ye ulaştı. Listenin ilk 10’unda Ford Otomotiv’i sırasıyla; TUSAŞ Motor Sanayii (1,4 milyar TL), Turkcell (1 milyar TL), Havelsan (1 milyar TL), Mercedes Benz (839 milyon TL) ve Vestel (716 milyon TL) izledi.

Savunma Ar-Ge’sini Otomotiv Takip Ediyor 

En fazla Ar-Ge yapan ilk 50 firma sektörel olarak sıralandığında, 2022 yılında savunma sanayi firmalarının yüzde 67,3, otomotiv endüstrisinin yüzde 9,9, beyaz eşya ve elektronik firmalarının yüzde 6,5, ilaç firmalarının ise yüzde 1,8 pay aldıkları görülüyor. Ford’un 2021’deki yüzde 54’lük, 2022’de yüzde 113’lük ve Mercedes-Benz’in 2022’deki yüzde 126, MAN ve Türk Traktör’ün Ar-Ge’deki ciddi büyümelerini hariç tutarsak otomotiv sektörü Ar-Ge toplamlarının 2019, 2020, 2021, 2022’de reel olarak küçüldüğü görülüyor. 2021 yılında Tofaş 552 milyon TL ile listede ilk 10’da yer alırken 2022 yılında 660 milyon TL Ar-Ge harcaması ile 12’nci sıraya gerilediğini görüyoruz. Mercedes Benz Türk’ün ise 2021’de 372 milyon TL 11’inci sırada yer alırken 2022 yılında 839 milyon TL ile dokuzuncu sıraya geçtiğini görüyoruz.

Kadın İstihdamı Artıyor Ancak Yetersi

022 yılında da en fazla kadın çalışan sayısına sahip firma Aselsan oldu. 1.267 kadın çalışan ile zirvede yer alan Aselsan’ı 1.051 kadın çalışan ile TUSAŞ Türk Havacılık ve Uzay Sanayi takip ediyor. TUSAŞ’ın 2021 yılında 894 olan çalışan kadın sayısını 1.051’e çıkarmış olması da dikkat çekiyor. Kadın istihdamında 3’üncü sırada ise 433 çalışan ile Logo yazılım yer alıyor. Ar-Ge merkezlerimizdeki kadın çalışanların tüm Ar-Ge çalışanlarına oranı en yüksek firmalar; yüzde 66 ile Deva Holding, yüzde 42 ile Logo Yazılım, yüzde 37 ile Siemens, Huawei Telekomünikasyon yüzde 36 ve Kordsa’nın yüzde 35 olduğu görülüyor. Ar-Ge istihdamının en yüksek olduğu savunma sanayide ise bu oranın genellikle yüzde 16 ile 29 arasında olduğu görülüyor.

Patent Başvurusunda Türkiye’nin Başarısı

Türkiye son yıllarda patent başvurusu sayısını yüzde 100 artırmış olmasına rağmen Çin, ABD, Japonya ve Kore gibi bu alanda önde olan ülkelerin gerisinde bulunuyor. Listenin ilk 50’sinde yer alan firmaların 2022 toplam patent sayısı 1.003 iken listenin en başında 153 patent sayısı ile Turkcell bulunuyor. Turkcell’i, Aselsan (101), Mercedes Benz Türk (92), Tofaş (75), Tırsan Treyler (71), Eczacıbaşı Yapı Gereçleri (49), BSH Ev Aletleri (38), TUSAŞ Türk Havacılık (34), Roketsan (22) ve Havelsan (22) takip ederek kategoride ilk 10’da yer alıyor.

2022 AR-GE HARCAMASINA GÖRE EN BÜYÜK 10 ŞİRKET
SIRA Şirket TL
1 TUSAŞ TÜRK HAVACILIK VE UZAY SANAYI A.Ş. 12.535.972.655
2 ASELSAN ELEKTRONIK SANAYI VE TICARET A.Ş. 9.994.833.681
3 ROKETSAN ROKET SAN. VE TIC. A.Ş. 2.287.575.976
4 ARÇELİK A.Ş. 1.568.591.000
5 FORD OTOMOTIV SAN. A.Ş. 1.449.033.000
6 TUSAŞ MOTOR SANAYII A.Ş. (TEI) 1.410.641.424
7 TURKCELL TEKNOLOJI ARAŞTIRMA VE GELIŞTIRME A.Ş. 1.075.663.101
8 HAVELSAN HAVA ELEKTRONIK SAN. VE TIC. A.Ş. 1.024.712.988
9 MERCEDES BENZ TÜRK A.Ş. 839.138.869
10 VESTEL ELEKTRONIK SANAYI VE TIC. A.Ş. 716.616.000

 

2022 EN FAZLA PROJE GELİŞTİREN 10 FİRMA 
SIRA Şirket TL
1 ASELSAN ELEKTRONİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. 1086
2 WORLD MEDİCİNE İLAÇ SAN. VE TİC. A.Ş. 421
3 PETLAS LASTİK SAN. VE TİC. A.Ş. 325
4 DEVA HOLDİNG A.Ş. 299
5 ARGİS İLAÇ SANAYİ VE TİCARET A.Ş. 285
6 DYO BOYA FABRİKALARİ SAN. VE TİC. A.Ş. 152
7 VEM İLAÇ SAN. VE TİC. A.Ş. 150
8 ROKETSAN ROKET SAN. VE TİC. A.Ş. 149
9 SANTA FARMA İLAÇ SANAYİ A.Ş. 114
10 MAKİNE VE KİMYA ENDÜSTRİSİ A.Ş. 112

 

Liste ve kırılımlar için; https://turkishtimedergi.com/arge250/

İhracatçının Sancısı – Bölüm 2

İhracatçının Sorunu Nedir ?

Ülkemizin adeta can damarı niteliğindeki ihracatçılarımızın sorunlarını bir iki cümle ile sıralayacak olursam;

  • Üretim maliyetleri, enflasyonist ortam, doğru ölçülemeyen adı doğru telaffuz edilemeyen enflasyon
  • Enflasyon oranında artmayan baskılanan döviz kurlarının neden olduğu ihracatçının rekabet şansının azalması
  • İhracat bedeli dövizlerin tamamının ihracatçının serbest kullanımına bırakılmaması

Sanayici İhracatçılar İçin Üretim Maliyetleri Artarsa Uluslararası Piyasalarda Rekabetçi Olamayız

Üretim maliyetlerinin sürekli artması dolayısıyla yurt dışına satılacak ihraç mallarının fiyatını da arttıracaktır.

Yüksek maliyetlerle üretilen ihraç mallarını yurt dışına satabilmek için;

  • Üretimle ilgili telafi edici, maliyet düşürücü devlet teşviklerinin var olması veya yeterli değilse arttırılarak ihracatçının desteklenmesi

veya

  • İhracatta kullanılan döviz kurlarının en az enflasyon artışı kadar serbestçe artmasına olanak verilmeli ki sanayici ihracatçı ürettiği malını başa baş maliyetle yurt dışına satsa da döviz kurlarının enflasyon kadar artmasından dolayı ihracatçımız olası kur farkıyla dahi kâr sağlayabilmelidir.

Üçüncü bir yolu var mıdır sanayici ihracatçıya destek sağlayan ?

  • Döviz kurları enflasyon kadar artmıyorsa ve baskı altında ise, enflasyon rakamları doğru ölçülmüyorsa, soruna doğru yaklaşım gösterilemeyecek ve ihracatçı ise ihracat yapmaktan vazgeçerek mevcut kontratlarını da iptal etme yoluna gidecektir.

Üretim Maliyetleri Derken

 

Ekim itibarıyla konutlarda kullanılan doğalgazın toptan satış fiyatında değişikliğe gidilmezken, elektrik üretim amaçlı doğalgaz tarifesi ile büyük sanayi kuruluşlarında ve küçük ve orta ölçekli işletmelerde kullanılan gazın satış fiyatı yüzde 20 artırıldı.

  • BOTAŞ’ın internet sitesinde ekimde geçerli olacak mesken ve sanayi abonelerinin tarifesi ile elektrik üretim amaçlı tarife tablosu yayımlandı.
  • Buna göre, BOTAŞ’ın konut tüketicileri için dağıtım şirketlerine Ekim’de uygulayacağı satış fiyatı 1000 metreküp doğal gaz için 4 bin 80 lira olarak açıklandı.
  • Sanayi abonelerinin tarifesi, kademe 1 için 1000 metreküp doğalgazda 8 bin 549 lira, kademe 2 için ise 11 bin 374 lira olarak belirlendi.
  • Elektrik üretim amaçlı tarifede ise 1000 metreküp doğal gazın fiyatı 12 bin lira olarak duyuruldu.

Kaynak: https://www.bloomberght.com/sanayi-ve-santrallere-verilen-dogalgaza-zam-yapildi-2339341

Baskılanmış Kur ve Üretim Maliyetleri

Üretim maliyetlerinin artması doğal olarak her üretici sanayicinin maliyetlerini arttıracak, artan maliyetler karşısında döviz kurlarının yeterince artmaması halinde ise, sanayicinin yapacağı ihracat pazarlamasında global piyasada fiyat tutturamayacağı, pazar kaybedeceği, kaybedilen pazarın ise ihracat rakamlarımızın azalmasına neden olabileceği ortadadır.

Gerçek Enflasyon Kadar Döviz Kurları Artmıyorsa

Döviz kurları gerçek enflasyon oranında artmıyor ve sıkıntısını ihracatçı çekiyor.

Grafikten de anlaşılacağı üzere döviz kurlarında sürekli bir baskılama ve müdahale söz konusudur.

İhracatçının üretim maliyetleri artarken döviz kurları aynı oranda artmıyorsa, ihracatçı;

  • Global piyasada pazar kaybedecektir çünkü ürettiği malın birim fiyatı yükseldi,
  • İhracatçı ya mevcut kontratlarını iptal yoluna gidecek, ya da zarar edecektir,
  • Azalan ihracatın neden olduğu istihdam da olumsuz etkilenecektir.

İhracat Adına

Ekonomi tarihinin sayfalarına bakıldığında kurları baskılamak ve durdurmak ihracatçıyı değil, ithalatçıyı destekler. Kurlar artmasın da varsın ihracatınız az olsun mantığı ne denli doğru sonuçlar verir ?

Kurları baskılamak ülkemiz için çözüm olsaydı, son 40-50 yılda kur baskılamanın ülkemiz ekonomisini şaha kaldırdığını görürdük. Ama baskılanan kur sanayici ihracatçıyı canından bezdirip ithalatı şahlandırdı.

Reşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

Dünya Mücevher Sektörü İstanbul’da Buluşuyor

Dünyanın en büyük 5 mücevher fuarı arasında yer alan Istanbul Jewelry Show için geri sayım başladı. 5- 8 Ekim 2023 tarihleri arasında Informa Markets tarafından İstanbul Fuar Merkezi’nde 54’üncü kez düzenlenecek fuar, ABD’den Hindistan’a kadar 140’tan fazla ülkeden gelecek 27 bini aşkın sektör profesyonelini tek bir platformda buluşturmaya hazırlanıyor. Estetik boyutu kadar ekonomideki parıltısı ile de öne çıkan sektör, organizasyon kapsamında gerçekleşecek iş görüşmeleri ve anlaşmaları ile de ihracatımıza ve ekonomimize de olumlu katkılar sağlayacak.

Altından şallar, birbirinden değerli pırlantalar, gerdanlıklar hepsi ve daha fazlası dünyanın en büyük 5 mücevher fuarı arasında yer alan “Istanbul Jewelry Show” da görücüye çıkıyor. 5- 8 Ekim 2023 tarihleri arasında Informa Markets tarafından İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenecek fuar, geçtiğimiz yıl 5 milyar 855 milyon dolarlık bir ihracat gerçekleştiren sektörün tüm paydaşlarını uluslararası bir platformda buluşturmak için gün sayıyor.

Sektörü yılda iki defa bir araya getiren organizasyon; Elmas Kule’nin sponsorluğunda toplamda 50 bin metrekarelik alanda 5 hallde 140’ı aşkın ülkeden gelecek 27 bini aşkın sektör profesyoneli ile en büyük Ekim fuarına ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Buyers Lounge sponsorluğunu Model Kuyum Merkezi’nin üstlendiği fuar; Altın, mücevher, pırlanta, renkli taş, değerli ve yarı-değerli taş, inci, gümüş, gümüş takı ve gümüş ev eşyası, altın montür, rafineri, saat, kalıp, vitrin dekorasyon, makine-ekipman ve yan sanayi, kasa, yazılım, lojistik ile aydınlatma gibi ürün grupları yer alacak.

Mücevher Sektörü Tüm Boyutlarıyla Ele Alınıyor

Fuar ekonomik değeri kadar sektörün gelişimini destekleyici etkinlikler ile de dikkat çekiyor. Sektöre yeni açılımlar sağlayacak organizasyonlara ev sahipliği yapacak fuarda tasarımcıların ürünlerini yeni pazarlara açılmasına da fırsat sunuluyor. Bu kapsamda Mücevher İhracatçıları Birliği ve Istanbul Jewelry Show’un ortak projesi olan Designer Club ile takı tasarımcıları ve ustaları ürettikleri tasarım ve takıları onlara ayrılan özel bir stantta sergileme şansı bulacak.

Istanbul Jewelry Show ev sahipliğinde düzenlenecek olan ”Art For Jewellery – Inspiration Hub”etkinliği ise sanat ve mücevheri bir araya getirecek. Mücevher İhracatçıları Birliği ve İstanbul Jewelry Show’un desteğiyle, düzenlenen ”Art For Jewellery – Inspiration Hub” “Zamansız Asalet – Klasikten Yapay Zekaya İlham Kaynakları” adıyla bir dönemin ikonik tasarımları olan klasik arabaları, yapay zeka ile ortak hazırlanan bir organizasyonda bir araya getiriyor. Global influencerlardan sanat ve mücevher sektörünün önemli isimlerine kadar birçok konuşmacının yer alacağı etkinlik, sektörün ufkunu genişletecek seminerlere ev sahipliği yapacak. Ayrıca, dünyanın bir numaralı trend öngörü firması WGSN, Art For Jewellery kapsamında yeni sezonun trendlerini açıklayarak tüketici tercihlerine dair kritik iç görüler verecek.

Sürdürülebilirlik Istanbul Jewelry Show’un Bir Parçası

Sürdürülebilirlik vizyonu ile fuarda çevreye duyarlı birçok çalışma, konunun önemine dikkat çekiyor. Etkinliğin Istanbul Jewelry Show, karbon ayak izini en aza indirmek amacıyla çıktığı yolda; yaka kartlarını ve fuar halılarını geri dönüştürüyor, LED teknolojisi kullanarak elektrik tasarrufu sağlıyor, kağıt kullanımını azaltmak için ziyaretçi anketlerini tablet aracılığıyla online yapıyor, ziyaretçiler için merkezi noktalardan ücretsiz ulaşım sağlıyor, hem ziyaretçilerini hem katılımcılarını sürdürülebilirliğin ilkelerine uygun şekilde hareket etmek için teşvik ediyor.

www.istanbuljewelryshow.com

Yeşil Dönüşüm: Geleceğin Sürdürülebilir Yol Haritası

Dünya genelinde, iklim değişikliği, doğal kaynakların tükenmesi ve biyoçeşitlilik kaybı gibi çevresel sorunlar giderek artmaktadır. Bu sorunların üstesinden gelmek ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için “Yeşil Dönüşüm” kavramı ön plana çıkmaktadır. Peki, yeşil dönüşüm nedir ve neden bu kadar önemlidir ?
Yeşil Dönüşüm Nedir ?
Yeşil Dönüşüm, ekonomik büyüme ve sürdürülebilirlik arasında bir denge kurmayı amaçlayan bir yaklaşımdır. Bu kavram, doğal kaynakların korunmasını, çevresel etkilerin azaltılmasını ve sosyal eşitliğin teşvik edilmesini hedeflerken aynı zamanda ekonomik refahın ve istihdamın artırılmasını da amaçlar. Yeşil dönüşüm, fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş, enerji verimliliğinin artırılması, sürdürülebilir tarım uygulamalarının benimsenmesi ve atık yönetimi gibi birçok alanda uygulanabilir.
Bu dönüşümün temel amacı, ekonomik faaliyetlerin çevresel ve sosyal etkilerini en aza indirirken, aynı zamanda ekonomik büyümeyi sürdürülebilir bir şekilde devam ettirmektir. Yeşil dönüşüm, sadece çevresel sürdürülebilirliği değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliği de kapsar. Bu, toplumun tüm kesimlerinin bu dönüşümden fayda sağlamasını ve hiçbir grubun geride bırakılmamasını garanti eder.
Yeşil Dönüşüme Neden İhtiyacımız Var ?
Günümüzde, üretim, tüketim, yaşama ve çalışma biçimlerimizde kaynak verimliliği ön plana çıkmaktadır. Ancak bu süreçler, doğal kaynaklarda azalmaya ve çevresel kirliliğe neden olabilmektedir. İnsan topluluklarının hayatta kalabilmek adına kullandığı kaynaklar, ekosistemler üzerinde değiştirici etkiler yaratmaktadır. Bu değişikliklerin olumlu etkiler yaratması için sürdürülebilirlik kavramı büyük önem taşımaktadır.
Özellikle sanayileşmiş ülkeler, enerji kaynağı olarak fosil yakıtları tercih etmektedir. Ancak bu yakıtların sürdürülebilir kullanımı mümkün değildir ve ekosistem üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu olumsuz etkilerin başında iklim değişikliği gelmektedir.
Yeşil büyüme ve yeşil dönüşüm kavramları, bu sorunlara çözüm sunmayı amaçlamaktadır. Yeşil büyüme, doğal varlıkların refahımızın dayandığı kaynakları ve çevresel hizmetleri sağlamaya devam etmesi ve ekonomik büyümeyi teşvik etmesi anlamına gelmektedir. Yeşil dönüşüm ise, yenilenebilir enerji kullanımının teşvik edilmesi ve karbon yoğun ekonomiden uzaklaşılması anlamına gelmektedir.
Yeşil dönüşüm, üretimde kaynak verimliliği, yenilenebilir enerji kaynağı kullanımı, döngüsel ekonomiye geçiş, uluslararası politikaların entegrasyonu, dijital dönüşüm, teknolojik ve inovatif temiz üretim tekniklerinin geliştirilmesi, sürdürülebilir kentlerin oluşturulması ve adil dönüşümün sağlanması gibi geniş bir çerçeveyi kapsamaktadır.
Yeşil dönüşüm ve yeşil büyüme, çevresel, ekonomik ve sosyal boyutlarda sistemin dönüşümü için gereken politika ve araçların hayata geçirilmesinde kritik bir öneme sahiptir. Bu dönüşümü gerçekleştirmek için üretim, tüketim ve paylaşım tarzlarımızı değiştirmeli ve harekete geçmeliyiz.
Türkiye Yeşil Dönüşüm için Neler Yapıyor ?
Türkiye, küresel ölçekteki yeşil dönüşüm hareketine aktif olarak katılmaktadır. Bu bağlamda, Ticaret Bakanlığı tarafından “Yeşil Mutabakat Eylem Planı”nı hayata geçirerek Avrupa Birliği ile olan ticari ilişkilerini yeşil dönüşümle uyumlu hale getirmeyi hedeflemiştir.
Değerlendirme
Yeşil dönüşüm, sadece çevresel bir yaklaşım değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik bir dönüşümü de ifade eder. Bu dönüşüm, gezegenimizin ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılamak için gereklidir. Her bireyin, topluluğun ve kuruluşun, bu dönüşümün bir parçası olması ve sürdürülebilir bir gelecek için adımlar atması esastır.
Dilek AŞAN

İş Güvenliği Uzmanının Rehberlik Görevi

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uyarınca iş güvenliği uzmanlarının görev, yetki ve yükümlülükleri ilgili yönetmeliklerde belirtilmiştir. Bu yönetmelikte, iş güvenliği uzmanının görevleri 5 başlıkta tanımlanmıştır:

  1. Rehberlik
  2. Risk değerlendirmesi
  3. Çalışma ortamı gözetimi
  4. Eğitim, bilgilendirme, kayıt
  5. İlgili birimlerle iş birliği

Mevzuatta maddeler halinde tanımlanan yukarıdaki görevlerden, bu yazımızda ‘rehberlik’ uygulamalarının nasıl hayata geçirilmesi gerektiğini tartışacağız.

Rehberlik

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda İSG hizmetlerinin yürütülmesinden asıl sorumlu ‘işveren’ olarak tanımlanmıştır. İş güvenliği uzmanları, işverenlerin bu sorumluluklarını yerine getirmeleri noktasında işverene rehberlik eden personellerdir. Bu rehberlik, iş güvenliği uzmanının yükümlülükleri gereği yazılı olarak yapılmalıdır.

Türkiye’de İSG hizmetleri yürüten iş güvenliği uzmanları rehberlik görevlerini yerine getirirken üzerlerinde olmayan sorumlulukları da üstlenerek hareket etmektedirler. Örneğin bir iş güvenliği uzmanı çalışanlara baret taktırtmak zorunda değildir. Bu, işverenin sorumluluğundadır. İş güvenliği uzmanı, bu noktada şöyle hareket etmelidir:

* Temel iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinde kişisel koruyucu donanım kullanımını tüm personellere anlatılmalı, eğitim katılım formunda konu başlığı olarak yer almalıdır. Verilen eğitimlere ait video ve fotoğraf kayıtları tutulmalıdır. Bu eğitimler, yıllık eğitim ve yıllık çalışma planı dâhilinde verilmeli ve dokümante edilmelidir.

* Çalışanlar için işyerinin tehlike sınıfına uygun kişisel koruyucu donanım seçimine dikkat edilmeli ve kişisel koruyucu donanımlar personellere zimmet formu ile teslim edilmelidir. İşveren sorumluluğunda olan bu süreç, iş güvenliği uzmanları tarafından desteklenmeli ve onaylı deftere işverenin bu sorumluluklarını yerine getirmesi hususu not edilmelidir.

* Bir iş güvenliği uzmanı baret takmayan bir çalışan ile sahada karşılaştığında, ilgili durumu önce fotoğraflamalıdır. Ardından ‘işverenin bilgisi dâhilinde’ çalışanı sahadan uzaklaştırıp bir düzenleyici önleyici faaliyet raporu hazırlayarak bu durumu dokümante etmelidir. İlgili personelin bir sayfa şeklinde yazılı savunması alınmalı ve dokümantasyon sürecine dâhil edilmelidir. Çalışana kişisel koruyucu donanım kullanımı eğitimi verilmeli, bu eğitim de yine eğitim katılım formuyla kayıt altına alınarak sürece entegre edilmelidir.

Yürütülen bu hiyerarşi, bir iş güvenliği uzmanının görev, yetki ve yükümlülükleri noktasında mevzuata uygun olan hareket şeklidir.

Düzenleyici önleyici faaliyet formunda personelin uygunsuz hali ile yapılan iyileştirmeler sonrasında uygun hale getirilen hali belirtilerek hazırlanan form kapatılmalıdır. Bu süreç, baret kullanma zafiyetinden dolayı kaynaklanacak her hangi bir iş kazası durumuna karlı iş güvenliği uzmanının dokümantasyon anlamında sorumluluklarını yerine getirdiğini ispat edecektir. Aksi hallerde, iş güvenliği uzmanları İSG hizmetlerinin yürütülmesindeki ihmallerinden dolayı hizmet sundukları işverene karşı sorumlu olduklarından, cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabileceklerdir.

Vedat CANER

Veda -Temsili-

Veda zamanı geldi çattı. Artık ayrılık vakti. Dile kolay 10 yıl oldu. Acısıyla tatlısıyla tam 10 yıl. Bunca yıldan sonra ayrılmak ne kadar zor ve acı. Ama ne yaparsın kaderde varsa önüne durulamıyor.

Veda; işyerinden, fabrikadan, iş arkadaşlarından, patronundan, odandan, bilgisayarından, tezgahından, hatta ve hatta takım çantasından.

Geldiğinde bekardın, şimdilerde iki çocuğun var. Daha askere bile gitmemiştin tezgahın başına geçtiğinde. Yemekler, çay saatleri, akşam ve hafta sonu mesaileri, yurtiçi ve yurtdışı şantiyeler, piknikler, geziler, düğünler, doğum günleri derken ne kadar da çabuk geçti değil mi 10 yıl.

Eline ilk tornavidayı aldığın günleri hatırlıyorum. Şimdi ise tecrübeli bir ustasın. Her işi yaptın fabrikada. Yerleri de süpürdün, tezgahı da temizledin, bakım da yaptın, makine montajı da. Yeri geldi kaynak yaptın, yeri geldi zımparaladın. Boya fırçası da aldın eline, taş motorunu da.

Kah yüksekte çalıştın fırının en tepesinde, kah büyük borunun içine girdin. İş kazası da geçirdin ama çok şükür önemli bir şey olmadı.

Sabah sekiz, akşam altı derken yıllar su gibi geçti. Bazen seni testerenin başında gördüm, bazen de makasta.

Hiç saygısızlığını görmedim ama ne arkadaşlarına ne de patronuna. Ağzından kötü söz de çıkmadı. Evine ekmeğini götürme derdinde gördüm hep seni.

Fedakarca çalıştın, mesailere mümkün olduğunca katılmaya çalıştın. Bazen bayram günü geldiğini gördüm fabrikaya.

Kendini iyi yetiştirdin ve geliştirdin. Ustana saygıda kusur etmedin. Belge ve sertifikalarını başarıyla aldın. Ondan öğrendiklerini sen de yeni gelenlere aktardın. Temiz çalıştın, işine titizlikle yaklaştın.

Çelik burunlu ayakkabından baretine, elbisenden maskene, eldiveninden çapak gözlüğüne, kulak tıkacından emniyet kemerine, önlüğünden kolluğuna şık ve temiz bir görünüme sahiptin hep.

Fabrikadaki tüm makinaların kullanımı öğrendin nerdeyse. Ölçüm yapmayı, proje okumayı da çözdün.

Tam bir takım oyuncusuydun. Hiç kimseyle uyumsuzluğunu görmedim. Elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştın. Hataların oldu ama hepsinden dersler çıkarmayı bildin.

Malzemeleri tanıdın, ne işe yaradığını öğrendin. Çelik, paslanmaz, döküm, pnömatik, hidrolik, fan, gaz tesisatı, refrakter, motor, redüktör, dişli, zincir, rulman v.s. ne varsa bir fırının üzerinde hepsini tanıdın. Kullandığın malzemelere, ekipman ve aletlere sahip çıktın.

Başın dik olsun, sen yeni yerlere yelken açmak için ayrıldın. Karar kendi kararın. Bize “hayırlı olsun” demek düşer. Bizi tanıyorsun, çevrenden senin gibi çalışkan insanları bize yönlendirmeni dileriz. Sen hakkını vererek dosdoğru çalıştın. Kazancını alın terinin son damlasına kadar hak ettin. Şimdi helalleşme zamanı. Hakkını helal et. Gittiğin tüm yollar açık olsun…

Bu zamana kadar yaptığın hizmetlerden ve katkılarından dolayı sana bu plaketi vermeyi yönetim kurulunca uygun gördük.

Cavit SOY