İşyerinde, Sanal Kaytarma Haklı Fesih Sebebi midir?

İşçi, iş görme edimini yerine getirirken özenli davranmak, işini özenle yapmak zorundadır. Özen borcu, işçinin asli edim yükümü olan işin görülmesi sırasında gereken tüm dikkati göstermesi, mesleki bilgisini, fikri ve bedeni yeteneklerini gerektiği şekilde kullanmasını ifade eder. Hemen ifade etmeliyiz ki, bu anlamda özen borcunun dürüstlük kuralı ile dorudan ilgisi bulunmaktadır. Çünkü işçi, dürüstlük kuralları çerçevesinde işini özenle yapması gerekir[1]. İşçinin özen borcu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 396/I’de düzenlenmiştir. İşçinin yüklendiği işi özenle yapma borcunun yanısıra, işverenin haklı menfaatinin korunmasında da sadakatle davranma zorunluluğu vardır. İşçi, işverene ait makineleri, araç ve gereçleri, teknik sistemleri, tesisleri ve taşıtları usulüne uygun olarak kullanmak ve bunlarla birlikte işin görülmesi için kendisine tes­lim edilmiş olan malzemeye özen göstermekle yükümlüdür (TBK m.396/1,2).

Özen borcuna aykırılık halinde uygulanacak yaptırım ise, 4857 sayılı İş Kanunu m.25/II-(ı)’da düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, “İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması” halinde, iş sözleşmesi haklı nedenle derhal feshedilebilecektir. Bununla birlikte işçinin, iş görme borcuna aykırı davranmasının başka bir yaptırımı da yine İş Kanunu m.25/II-(h)’da hüküm altına alınmıştır. Buna göre, “İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi” de haklı nedenle feshi gerektiren bir durumdur.

Öğretide, sanal kaytarma olarak da ifade edilen işçinin mesai saatleri içinde, işverence sağlanan e-postayı ya da interneti özel amaçları için kullanması işçinin işyerinde işine daha az zaman ayırarak başka bir deyişle kaytararak iş edimini yeterince sunamaması ve daha az verimle çalışmasına dolayısıyla iş görme borcunun özensiz ifasına sebep olabilecek davranışlar olarak değerlendirilmektedir. Nitekim elektronik çağın gereği olarak bilgi teknolojilerinin yaygın olarak kullanıldığı bir zamanda, neredeyse küçük-büyük herkesin elinde bir cep telefonu insanlar arasında iletişim kesilmiş ve tamamen sanal dünyada yaşayan bir toplum haline gelinmiştir. Bu durum işyerlerinde verimliliği düşürdüğü gibi iş kazalarına da sebep olabilecek nitelik arz etmektedir. Yargıtay kararlarına yansıyan iş uyuşmazlıklarında da bu konular artan oranda gündeme gelmekte ve işverenler konuyla ilgili iş sözleşmelerine ya da işyeri iç yönetmeliklerine veya etik sözleşmelere hükümler koymak suretiyle işçilerin iş esnasında kullanılmak üzere kendilerine tahsis edilen e-postaların ya da internetin özel amaçlı kullanılmasına engel olmaya çalışmaktadırlar. Bu kapsamda, işyerinde iş saatleri içinde kişisel amaçlı internet kulla­nımı, işçinin iş görme borcunu gereği gibi yerine getirmesini engelleyecek düzeyde ise ve bu durum işçinin performans ve verim düşüklüğüne yol açı­yorsa veya işe yoğunlaşmasını olumsuz etkiliyorsa, bu durum geçerli nedenle feshi gerektirebilir. Bununla birlikte, açık işveren talimatlarına rağmen, işçi­nin özel amaçlı internet kullanarak aynı zamanda sadakat, doğruluk ve bağlı­lık borcuna aykırı hareket ettiği durumlar ise, haklı nedenle feshi gerektirir[2].

Yargıtay uygulamasına baktığımızda işyerinde sanal kaytarmanın sonuçlarının somut olaya göre değişiklik gösterdiğini görmekteyiz. Yüksek mahkeme iş görme borcunun özensiz ifasına sebep olabilecek davranışları geçerli nedenle fesih kabul ederken, açık işveren talimatlarına rağmen, işçi­nin özel amaçlı internet kullanarak aynı zamanda sadakat, doğruluk ve bağlı­lık borcuna aykırı hareket etmesi haklı nedenle fesih kabul edilmiştir.

Yargıtay, işçinin iş görme borcunun özensiz ifasına sebep olabilecek davranışların “geçerli nedenle feshi” oluşturan sebepler arasında saymıştır. Örneğin işçinin iş saatleri içinde uzun telefon konuşmaları yapmasını, iş saatleri içinde interneti özel amaçları doğrultusunda kullanmasını, işverence tahsis edilen e-posta ile özel yazışmalar yapılmasını geçerli nedenle fesih sebepleri arasında saymaktadır[3]. Benzer yönde Yargıtay, “işyerinde işçiye internet kullanımına ilişkin açıkça bir yasaklama ve sınırlama getirilmemesi nedeniyle işyerinde işçinin internete girmesinin iş sözleşmesini haklı nedenle değil, geçerli nedenle feshine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir[4].

Yargıtay’a göre, “İş için verilen telefon ve tahsis edilen internet hattının kullanılmasında önceden bir sınırlama öngörül­memesi işçinin iş amaçlı verilmiş olan telefon ve internet hattının kullanmasındaki özen ve sadakat yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. İşçinin bu im­kanları iş amaçlı olarak kullanması asıldır. İş amacının dışında kullanılması hoşgörü sınırlarını aştığı takdirde ve bu durumun süreklilik göstermesi ha­linde fesih için geçerli ve icabında haklı sebep oluşturabileceği kabul edilme­lidir[5]. Somut olayda, davacı işçinin mesai saatleri içerisinde, işiyle ilgisiz internet sitelerinde ne kadar zaman geçirdiği ile söz konusu internet sitelerinin ne tür alanlarda faaliyet gösterdiği hususlarının, teknik bilirkişi vasıtasıyla log kayıtları üzerinde inceleme yapılarak belirlen­mesi ve neticeye göre iş sözleşmesinin feshinin haklı sebebe dayanıp dayan­madığının değerlendirilmesi gerekirken, bu yönde bir inceleme yapılmadan yazılı gerekçeyle sonuca gidilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir[6].

Yargıtay bu kararında, “bilgisayarın işyerinde ortak kullanıldığı, işçinin girdiği tespit edilen …isimli sitelerin … tarzında video paylaşım siteleri olduğu, günümüzde internet kullanımının yaygın olması nedeniyle açılan sitelerin reklamlarında pornografik reklamların yer aldığının herkesçe bilindiği, ayrıca işverence bilgisayarın kullanılmamasına ilişkin davacı işçi ve çalışan diğer personele herhangi bir yasaklamada bulunulmadığı, evvelce de benzer eylemlerde bulunulup uyarıldığı yönünde savunmada bulunulmadığı, işin aksadığı savunmasının da ispatlanmadığı, bir an için durumun sabit olduğu kabul edilse dahi, eylem ile sonuç arasında açıkça orantısızlık olduğu gerekçesiyle işçinin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacağı sonucuna varılmıştır” denilerek iş sözleşmesini haklı nedenle değil, geçerli nedenle feshine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir[7].

Buna karşılık, özel amaçlı internet kullanımı işverenin bu konudaki açık talimatına aykırı olarak yapılmış ise, Yargıtay bu taktirde işçinin bu davranışını haklı fesih sebebi olarak değerlendirmektedir[8].

Sonuç olarak sanal kaytarma, işçinin mesai saatleri içinde, işverence sağlanan e-postayı ya da interneti özel amaçları doğrultusunda kullanarak iş edimini yeterince yerine getirememesi, daha az verimle çalışması ve dolayısıyla iş görme borcunun özensiz ifasına sebep olabilecek davranışlar da bulunması olarak tanımlanabilir. İşverenin açık talimatına rağmen işçinin interneti ya da kurumsal e-postasını iş saatleri içinde özel amaçları doğrultusunda kullanması haklı nedenle feshi gerektirir (İşK m.25/II-(h)). Ancak, işyerinde işveren tarafından bir yasak konulmamış ve işçiler bu konuda uyarılmamışsa ve yapılan bu eylem işyerinde iş akışını bozacak düzeye ulaşmışsa, işçinin iş sözleşmesi geçerli nedenle sona erdirilebilir.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] ÇELİK, Nuri, CANİKLİOĞLU, Nurşen, CANBOLAT, Talat, İş Hukuku Dersleri, Yenilenmiş 33.Baskı, İstanbul 2020, s.266.

[2] İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 5. Baskı, İstanbul 2023, s.233.

[3] Y9HD., 05.2.2009, E.2008/36305 K.2009/12393 Legalbank.

[4] Y9HD., 13.6.2016, E.2015/4048 K.2016/14121 Legalbank.

[5] Y22HD.26.03.2019 T., E.2017/21400, K.2019/6668 Legalbank.

[6] Y22HD.29.05.2018 T., E.2015/32283, K.2018/13362 Legalbank.

[7] ÇELİK, CANİKLİOĞLU, CANBOLAT, İş Hukuku Dersleri, s.270.

[8] Y9HD., 17.3.2008, E.2007/27583 K.2008/5294 Legalbank.

Karbonsuzlaştırmayı Hızlandırmak için Dört Temel Eylem

Çok sayıda kuruluş iklim krizine yanıt olarak, net sıfır ve karbon nötr hedeflerinin yanı sıra iddialı iklim taahhütleri açıklamaktadır. Yine de, hedefler belirlemek ve bunları eyleme dönüştürmek farklı zorluklardır.

Net sıfır yolundaki her kuruluş önce kendine özgü iklim fırsatını tanımalıdır. Bu sadece acil hedeflere ulaşmakla ilgili değil; bir kuruluşun doğasında var olan güçlü yönlerin, paydaşlara değer sunarken net sıfır bir dünyayı nasıl şekillendirebileceği ve inovasyonu nasıl teşvik edebileceği ile ilgilidir.

İklim konularını bir kuruluşun iş stratejisine entegre etmek esastır. İklim manzarasını anlamak, endüstri standartlarına göre kıyaslama yapmak ve TCFD (İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü) çerçevesi gibi tanınmış raporlama standartlarına bağlı kalmak anlamına gelir.* Aynı zamanda, iklim taahhütleri, sera gazı muhasebesi ve kuruluşun spesifik iklim riskleri ve fırsatları hakkında paydaş bilincini artırmak için temel bir ihtiyaç vardır.

Genellikle Kapsam 1 ve 2 olarak sınıflandırılan operasyonel emisyonlar, tipik olarak enerji verimliliği, yenilenebilir teknolojilerin dağıtımı ve elektrik tedarikindeki ayarlamalar gibi hususları ele alır. Tersine, esas olarak değer zincirinden kaynaklanan Kapsam 3 emisyonları, genellikle bir şirketin toplam emisyonlarının önemli bir bölümünü temsil edebilir. Bunların ele alınması, ürün düzeyinde yaşam döngüsü analizleri, tedarik zincirlerini karbon azaltma girişimlerine dahil etme ve tedarikçiler için somut sera gazı azaltımları sağlayan tanıma sistemleri kurma gibi önlemleri gerektirir.

Uygulanabilir tüm iç azaltma önlemlerini uyguladıktan sonra, kuruluşlar hala azalmamış emisyonların zorluğuyla karşı karşıya kalacaklar. Bunlar, hem karbon giderme hem de kaçınma projelerine yapılan yatırımlarla birlikte karbon kredileri kullanılarak dengelenebilir. Bununla birlikte, karbon kredilerinin temel emisyon azaltma çabalarının yerine geçmediğini hatırlamak çok önemlidir; daha geniş bir stratejinin parçasıdırlar.

Bu çerçeve, kuruluşların sadece iklim krizine yanıt vermeleri için değil, aynı zamanda benzersiz iklim fırsatlarını tanımlamaları ve yakalamaları için bir yol haritası sunmaktadır.

*İklim raporlaması hakkında detaylı bilgi için Borsa İstanbul tarafından hazırlanan İklim Raporlaması Rehberini inceleyebilirsiniz.

**Net sıfır yolculuğunda uygulanabilecek diğer stratejiler için buraya tıklayarak ilgili linkte yer alan çalışmayı inceleyebilirsiniz.

 

Japon alıcılar Türk kuru meyve ihracatçılarıyla bir araya geldi

Ege İhracatçı Birlikleri, 24-25 Ağustos 2023 tarihlerinde Ticaret Bakanlığı kanalıyla yıllık 65 milyar dolar gıda ithalatı gerçekleştiren Japonya’dan kuru meyve sektörüne yönelik Alım Heyeti Organizasyonu gerçekleştirdi.

Ege İhracatçı Birlikleri Organik Ürünler ve Sürdürülebilirlik Koordinatörü Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Işık, “Japonya’nın önde gelen satın alımcılarının davet edildiği alım heyeti programımızda birinci gün 4 Japon firma ve kuru meyve sektöründen 14 Türk ihracatçımız ile 60’a yakın ikili iş görüşmesi gerçekleştirdi. İkinci gün kuru meyve ihracatçılarımızın tesislerine ziyaret gerçekleştirildi. 2023’ün ilk 7 ayında Japonya’ya Türkiye geneli yüzde 5 artışla 349 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. Bu ihracatın 194 milyon doları ihracatımızın yüzde 55’ini tarım ürünleri oluşturuyor.” dedi.

Başkan Işık, “Kuru meyve Japonya pazarında güçlü olduğumuz sektörlerden biri. 2022/23 sezonu 1 Eylül 2022 tarihinde başlayan çekirdeksiz kuru üzüm ihracatımız Japonya’ya miktar bazında 34 değer bazında yüzde 33 artışla 17 milyon dolar olarak gerçekleşti, 7 Ekim 2022-19 Ağustos 2023 tarihine kadar geçen süreçte Japonya’ya miktar bazında yüzde 6 ivme ile 9,8 milyon dolarlık kuru incir ihracatı yaptık. 1 Ağustos 2022-31 Temmuz 2023 tarihleri arasında kuru kayısıda ise miktar bazında yüzde 8 değer bazında yüzde 28 artışla 3 milyon dolarlık ihracatımız var.” diye konuştu.

1 milyar dolara çıkarabilecek potansiyele sahibiz

2023 yılı Ocak-Temmuz rakamlarına göre Ege Bölgesi’nden Japonya’ya yapılan ihracatın yüzde 97’sinin tarım üzerine gerçekleştirildiğini anlatan Mehmet Ali Işık sözlerini şöyle sürdürdü:

“İlk 7 ayda Ege Bölgesi’nden Japonya’ya toplamda 69 milyon dolarlık ihracatımız var, 67 milyon dolarlık kısmını tarım ürünleri üzerinden yapıyoruz. Ticaret Bakanlığı’nın desteğiyle Birliğimizce 20 yılı aşkın süredir Japonya’nın en büyük gıda fuarı Foodex Japan Gıda Fuarı’nın milli katılım organize ediyoruz. 7 yıldır Uzak Doğu ülkeleri Güney Kore, Japonya, Çin’i kapsayan Turquality Projemizi yürütüyoruz. Ticaret Bakanlığı’nın Uzak Pazarlarda Büyüme Stratejisi doğrultusunda Japonya ile bağlarımızı daha da kuvvetlendirmek istiyoruz.”

Başkan Işık, “Türkiye’nin yıllık 1,6 milyon ton organik gıda üretimi var. Japonya’nın yıllık 65 milyar dolar gıda ithalatı yapıyor olması ve kaliteli- sağlıklı gıda talebi Türk organik sektörümüz için çok önemli. Türkiye’deki organik ürünler üretim ve ihracatında Ege Bölgesi’nin lider konumda. 2018’den bu yana Türkiye geneli Japonya’ya gıda ihracatımızı yüzde 58, EİB olarak Japonya’ya gıda ihracatımızı yüzde 20 artırdık. Japonya’ya gıda ihracatımızı kısa vadede 500 milyon dolar, uzun vadede 1 milyar dolara çıkarabilecek potansiyele sahibiz.” diye konuştu.

 

 

Banka Dışı Finans Sektörünün İşlem Hacmi % 88 oranında arttı

Finansal Kurumlar Birliği (FKB) Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman, Varlık Yönetim ve Tasarruf Finansman Şirketleri’nin 2023 yılı 2’nci çeyreği itibarıyla 6 aylık konsolide verilerini açıkladı.

FKB’nin temsil ettiği beş sektörün 2023 yılı 6 aylık konsolide verilerine göre;

  • İşlem hacmi 441 milyar TL,
  • Aktif toplamı 508,8 milyar TL,
  • Öz kaynak büyüklüğü 76,5 milyar TL,
  • Müşteri sayısı ise 5,9 milyon olarak gerçekleşti.

Finansal Kurumlar Birliği’nin temsil ettiği sektörlere yönelik değerlendirmelerde bulunan Finansal Kurumlar Birliği Başkanı Ali Emre Ballı; “Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman, Varlık Yönetim ve Tasarruf Finansman şirketlerimiz, yılın ilk 6 ayında yakaladıkları büyüme oranlarıyla Türkiye ekonomisine katkı sunmaya devam etti. Geride bıraktığımız 3 yılda, küresel salgın ve ekonomik etkileri ile mücade ettik. Ardından, ulus olarak hepimizi derinden üzen bir deprem felaketi yaşadık. Gerek ekonomik gerek manevi yaralarımızı sarmak için seferberlik ilan ettik. Zor yıllar geçirmemize rağmen; Birlik olarak sektörlerimizle beraber hem 2021 yılını hem 2022 yılını büyüme kaydederek kapatırken; 2023 yılına da bu çizgiyi sürdürüyoruz. İlk 6 ayı kıymetli kazanımlar ile geride bıraktık. Hem ulusal hem de uluslararası düzeyde, risklerin ve fırsatların bir arada bulunduğu bir dönemden geçerken; banka dışı finans sektörü olarak yaşanan dalgalanmaları, birlikten gelen gücümüzü, sinerjimizi ve uyum sağlama yeteneğimizi kanıtlayarak atlattık, atlatmaya da devam ediyoruz. Finansal verilerimizin de işaret ettiği üzere; sektörlerimiz sağlam temelleri sayesinde istikrarlı büyümelerini sürdürüyor” dedi.

Ali Emre Ballı, Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıl dönümünde; Finansal Kurumlar Birliği çatısı altında banka dışı finans sektörünü temsil eden 119 üye şirket ile birlikte ikinci yüz yıla damgasını vuracak, sürdürülebilir bir finansal gelecek inşa etme konusundaki taahhütlerini gerçekleştirmek için çalışmalarının devam ettiğini belirtti. Ballı, tüm bu çalışmaların olumlu sonuçlarının, sektörlerin finansal sonuçlarına da yansıdığını vurguladı.

İlk 6 aylık verilerde işlem hacmindeki artışlar öne çıkıyor…

Emre Ballı, FKB’nin temsil ettiği sektörlerin 2023 yılının ilk yarı finansal performanslarına ilişkin şu bilgileri paylaştı; “Öncelikle 2023 yılının 6 aylık verileri ışığında, FKB bünyesindeki sektörlerin mali verilerinde artışlar görüldüğüne dikkat çekmek isterim. Bankacılık dışı finans sektörü şirketlerinin, geçen yılın aynı dönemine göre; işlem hacminin yüzde 87,6, aktif büyüklüğünün yüzde 68,5, öz kaynaklarının ise yüzde 62,3 büyüdüğünü görmekteyiz. Özellikle Faktoring sektörümüzün işlem hacmindeki yüzde 93’e yakın artış göze çarpıyor. Sektörün işlem hacmi bu artışla Haziran 2023’te 317,9 milyar TL’ye ulaştı. Öz kaynakları ise yine aynı dönem kıyaslandığında yüzde 83,5’lik artışla, 22,8 milyar TL’ye yükseldi. Finansman sektörümüze baktığımızda; Haziran 2022 ile Haziran 2023 arasındaki dönemde istihdamda kat ettiği yüzde 18,6’lık artış dikkat çekiyor. Yine Finansman sektörümüz aynı dönemde işlem hacmini yüzde 79,4 artırarak, 72,1 milyar TL’ye çıkardı. Finansal Kiralama sektörümüz de müşteri sayısındaki yüzde 6,1’lik artış ile göze çarparken; işlem hacmi yüzde 73,5 artışla 51,1 milyar TL’ye, alacakları da bankacılık kredi büyümesine paralel şekilde yüzde 61,1 yükselişle 162,3 milyar TL’ye ulaştı. Diğer yandan; Varlık Yönetim şirketlerimizin öz kaynakları yüzde 62,7 yükseliş ile 6,4 milyar TL’ye ve aktif büyüklükleri de yüzde 53,1 artışla 11,1 milyar TL’ye çıktı. 4 bin 130 personel ile faaliyet gösteren Birliğimizin yeni üyesi Tasarruf Finansman sektörümüzün ise Haziran 2023 tarihi itibarıyla aktif büyüklüğü yaklaşık olarak 15,6 milyar TL’ye, müşteri sayısı 332 bine ve toplam sözleşme tutarı da 106,7 milyar TL’ye ulaşmış bulunmaktadır.”

 

Doğal Taşta İşlenmiş Ürün İhracatı AMORF ile Yüzde 90’a Ulaşacak

Türkiye’nin doğal taş ihracatında lider konumda ihracatının yüzde 80’inini işlenmiş ürün olarak ihraç eden Ege Maden İhracatçıları Birliği’nin Ticaret Bakanlığı’nın desteğiyle bu sene “Taşa Sanat Kat” temasıyla 4’üncüsünü düzenlediği AMORF Doğal Taş Proje ve Tasarım Yarışması’nda başvurular 9 Ekim’de sonra eriyor.

Bu sene ilk kez final öncesinde yarışmacılarla birlikte 22 Ağustos’ta Mermerin doğduğu yer Marmara Adasına, 24 Ağustos’ta ise İzmir’de Şenler Mermer showroomu, Eminoğlu SBV showroomu ve üretim fabrikası, Ege Natural Stone maden ocağına teknik gezi düzenlendi.

Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Alimoğlu, katma değerli ürün ihracatını artırmak amacıyla, doğal taş sektörünün mimarlar ve tasarımcılarla arasında köprü görevi gören AMORF Doğal Taş Tasarım ve Üretim Yarışmasını bu sene 4’üncü kez düzenlediklerini anlattı.

“2023 yılı Ocak-Temmuz döneminde Türkiye geneli doğal taş ihracat 1,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. İşlenmiş ürün ihracatı ise 7 aylık dönemde 715 milyon dolar oldu. İşlenmiş ürün ihracatının payı yüzde 66 olarak gerçekleşti. Ege’de ise işlenmiş ürünlerin payı son yıllarda yüzde 75’ten yüzde 80’e yükseldi. Amorf Doğal Taş Tasarım Yarışmamız ile bunu yüzde 90’a çıkarmayı hedefliyoruz. Geçen sene 400’ün üzerinde başvuru aldığımız yarışmamızın ödül törenini büyük bir katılımla gerçekleştirdik. Yarışmamıza üç yılda toplam 1220 kişi başvurdu. Bu sene de yoğun bir katılım bekliyoruz. Yarışmamıza başvuran tasarımcılar ve mimarlarla Türkiye’nin en değerli doğal taşının çıktığı, 4000 yıldır mermer üretimi gerçekleştirilen mermerin doğduğu yer Marmara Adasına, İzmir’e ve Manisa’ya teknik gezi düzenledik.”

Başkan Alimoğlu, “Amorf, tasarım ve üretimle ilgili tüm bölümlere açılmış, doğal taşın hayatın her alanında kullanılmasını hedeflediğimiz bir yarışma. Bu yüzden yarışmacılarımızın paftadaki çizdikleri projenin gerçek hayata uygulanabilirliğini artırmak, daha uygulanabilir, üretilebilir tasarımlar yapmaları adına teknik gezimiz oldukça verimli geçti. Dereli Mermer, Şenler Mermer, Eminoğlu SBV, Ege Natural Stone firmaları yarışmacılarımızı misafir ederken yarışmacılarımız bir gün içinde  doğal taşın işlenişinden ihracat kısmına kadarki tüm aşamalarını, iş sağlığı ve iş güvenliğine uygun sürdürülebilir madencilik proseslerini yerinde gördüler.” dedi.

İbrahim Alimoğlu, “Dünyanın en eski mermer üreticilerinden birisi olan Türkiye, 150 farklı çeşit doğal taş ve 650 renk ve desen seçeneğini dünyaya sunuyor. Yarışmacılarımız Uluslararası piyasada en tanınmış mermer çeşitlerinden olan Süpren, Elazığ Vişne, Akşehir Siyah, Manyas Beyaz, Bilecik Bej, Kaplan Postu, Denizli Traverten, Ege Bordo, Milas Leylak, Gemlik Diyabaz ve Afyon Şekeri gibi çeşitleri, aynı zamanda Brezilya, Güney Afrika gibi birçok ülkeden getirilen yeşil, beyaz, turuncu başta olmak üzere pek çok değişik renk ve desende işlenmiş ve yarı işlenmiş katma değerli birçok doğal taşı sektör profesyonelleri ile birlikte inceleme ve bilgi alma şansı yakaladılar. Sektörün önde gelen isimleriyle bir araya gelmeleri kuvvetli bir network sağlamaları adına çok büyük bir kazanım. Yarışma ile paralel olarak tasarımcılarımızı ve mühendislerimizi sanayicilerle buluşturarak bir sinerji oluşturduk.” diye konuştu.

AMORF Doğaltaş Proje ve Tasarım Yarışması Hakkında;

-Yarışma ile ilgili tüm bilgilere “www.amorf.org” web sitesinden ulaşılabiliyor.

-Instagram: amorfyarisma

Yarışma Konuları ve Amaçları

4. Amorf Doğal Taş Proje ve Tasarım Yarışması’na katılacak proje / tasarımlar aşağıda belirtilen konularda tasarlanmalıdır.

Mermer artıklarının değerlendirilmesi ve ekonomiye kazandırılmasına ilişkin tasarım projeleri,

Dış Mekan mobilya, simge yapı (landmark), kent mobilyası, heykel, bölücü eleman, kaplama, aydınlatma ve uygulamaları bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla alternatif dış mekan tasarımları,

İç Mekan mobilya, aksesuar, bölücü eleman, kaplama, aydınlatma ve uygulamaları bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla alternatif iç mekan tasarımları,

Doğal taş odaklı deneysel araştırmalar, fikirler, tasarımlar (artıkların yeniden kullanımına yönelik inovatif sürdürülebilir fikirleri destekleyen ve bu fikirlerin gelişmesine ön ayak olan çalışmalar).

Doğal Taş Proje ve Tasarım Yarışması ile;

Doğal taş ihracatında tasarım açısından güçlü, üretilebilir, katma değeri yüksek, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir projeler geliştirmek,

Doğal taş ihracatına yönelik rekabet gücünü artırmak,

Sektörün gelişimine ve ülke ekonomisine katkıda bulunmak,

Doğal taş sektöründeki firmalar ile sektöre ilgi duyan profesyonel tasarımcı, mimar ve iç mimarlar ile multidisipliner çalışmayı destekleyecek meslek dallarından kişileri sektörle buluşturmak ve bu alandaki başarılı tasarımcıları ödüllendirmek,

Türkiye’de yapı kültürüne ve doğal taş bazlı deneysel malzeme çalışmalarına katkıda bulunmak, yaratıcı fikirleri, projeleri desteklemek,

Türk doğal taş sektöründe tasarım ve uygulamanın önemini vurgulamak ve tasarım fikrini teşvik etmek,

Teknolojik imkanları kullanarak, yakın gelecekteki yaşam biçimlerinin geliştirilmesine katkıda bulunmak (Nesnelerin interneti, Akıllı bina projeleri vb.) amaçlanmaktadır.

Katılım Şartları

Yarışma katılım şartları aşağıda belirtilmiştir.

Yarışmaya başvuru tarihi itibariyle 25 yaşını doldurmuş; 50 yaşını doldurmamış olmak (31 Aralık 1973-1 Ocak 1998 yılları arasında doğmuş olmak.)

Yarışmaya başvuru tarihi itibariyle üniversitelerin Mimarlık, Mühendislik, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakülteleri lisans veya yüksek lisans bölümleri ile diğer fakültelerin tasarım ile ilgili programlarında mezun olanlara açıktır. Katılımcılar yarışmaya bireysel veya ekip olarak katılım gerçekleştirebilir. Bir ekip en fazla 3 kişiden oluşabilir. Ekip üyelerinin her birinin lisans veya yüksek lisans programından mezun olmuş olması gerekmektedir. Başvuru gerçekleştiren ancak mezuniyet şartını sağlamayan adayların başvurusu geçerli sayılmayacaktır.

Ödüller

1) Para Ödülleri

Birincilik Ödülü 125.000 TL

İkincilik 75.000 TL

Üçüncülük 50.000 TL

2) Üretim Desteği

3) Yurtdışı Eğitim Bursu Ödülü

4) Uluslararası Tanıtım Ödülü

Son Başvuru Tarihi:

9 Ekim 2023, Saat 17:00

Ödül Gecesi:

Aralık 2023*

* Kesinleşen tarihler bilahare bildirilecektir.

Emeklinin Enflasyon ve Ekonomi ile Sınavı – Bölüm 3

Emeklinin Gerçek Yüzü

Hiç abartmadan konuşacak olursam, emekli mali açıdan tam bir çıkmazda. Yıllardır sistemli bir şekilde azalan tekavüt (emekli) maaşları bugün için en düşük aylık alan kişiler arasında yer almaya başladıklarından, emekli denince akla acınacak halde olan düşük gelirli, alım gücü taban yapmış, Pazar alışverişlerinde pazar yerinde bırakın alışveriş yapmayı, sadece ürün fiyatlarına bakıp, bir aşağı, bir yukarı volta atan ancak ihtiyaçlarını alamayan kişiler olarak akıllara yer etmiş durumdadır.

Emekli denince hiçbir işi olmayan, vakit geçirmek için çay parası vermemek adına kahvehanede dahi oturmaya cesaret edemeyip parklarda, bahçelerde banklarda oturmayı yeğleyen kişiler akla gelmektedir.

Emekli bunu kesinlikle hak etmiyor desem de emeklinin gerçek yüzü maalesef böyle.

Emeklinin Bugünü

Yaşlanma, çalışma hayatından ayrılmaya yol açan, daha sonrasında bireyin sürekli gelir kaybına uğramasına neden olan ve bireyi ekonomik olarak sarsan bir sosyal risktir. Yaşlanma riski, sosyal sigorta sistemlerinin bulunduğu toplumlarda sigortalı açısından yaşamsal bir tehlike oluşturmamaktadır. Çünkü sosyal sigorta sistemi sigortalıya kaybettiği emek gelirinin yerine koyabileceği bir sosyal gelir bağlamaktadır. Diğer bir ifade ile yaşlılık riskiyle karşılaşan sigortalı ödediği primlerin karşılığı olarak gelirinin devamlılığını sağlayacak ve geçimini güvence altına alacak sürekli bir sosyal gelir olan yaşlılık (emekli) aylığına hak kazanmaktadır. Yaşlılık aylığına hak kazanamadığı bazı durumlarda ise kendisine toptan ödeme yapılmaktadır.

Sigortalının, sosyal sigorta kurumlarından yaşlılık aylığına hak kazanabilmesi için, kanunda öngörülen yaş, sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısı gibi koşulları yerine getirmesi yeterlidir. İş göremez durumda olma yaşlılık aylığına hak kazanmak için aranan koşullardan biri değildir. Yani kanunun öngördüğü koşulları sağlayan bir sigortalının emekli olması için çalışma gücünü kaybetmiş olması gerekmemektedir. Yaşlılık aylığı almakta olan sigortalıların bir çoğu yeniden çalışabilecek fiziksel ve zihinsel güce sahiptir. Bunun sonucu olarak birçok ülkede emekliler yeniden çalışma yaşamına katılmaktadır.

Türkiye’de de emeklilerin yeniden çalışmaya başladıkları sıkça görülmektedir. Özellikle emekli aylıklarının düşük olması ve erken emeklilik uygulamaları emeklileri yeniden çalışmaya iten başlıca sosyo-ekonomik nedenlerdir. Ancak emeklilerin yeniden çalışma nedenleri sadece bunlarla sınırlı değildir. Bireyin yeniden üretken olma isteği, emekli olduktan sonra boşta kalma duygusu, ne yapacağını bilememe endişesi gibi psikolojik etkenler de emeklilerin yeniden çalışmaya başlamasının diğer nedenleridir.

Emeklilerin Yeniden Çalışma Nedenleri

Emeklilerin yaşlılık aylığı alırken yeniden çalışmaya başlamalarının altında bir biri ile iç içe geçmiş ekonomik, sosyal ve psikolojik pek çok neden vardır. Bu nedenlerin bir kısmına girişte değinilmiştir. Ancak sosyal güvenlik destek primi uygulamasını daha iyi kavrayabilmek açısından bu nedenlerin ayrıntılı olarak ele alınması yararlı olacaktır.

Emekliler bazen mecbur oldukları için bazen de kendileri talep ettikleri için yeniden çalışmaya başlamaktadırlar.

Yaşlılık aylıklarının düşük olması, emeklilerin yeniden çalışmaya başlamalarının belki de en önemli nedenidir. Türkiye şartlarında ücretlerin genel olarak düşük olması ve emekli aylıklarının da aktif çalışılan dönemdeki ücretlere oranla daha düşük olması emeklilerin çalıştıkları dönemle karşılaştırıldığında yaşam standardının düşmesine neden olmaktadır. Bu durumda emekli kendisinin ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yeniden çalışmak zorunda kalmaktadır

Erken emeklilik uygulamalarına başvurulması da emeklileri yeniden çalışmaya iten bir diğer nedendir. Türk sosyal güvenlik sisteminde emeklilik yaşı bazı dönemlerde tartışma konusu olmuş, hükümetler de emeklilik yaşında değişiklikler yaparak (yaş hadlerini ve sigortalılık sürelerini düşürmek veya tümüyle kaldırmak şeklinde) bundan siyasi bir rant elde etmeye çalışmışlardır.

Emeklileri yeniden çalışmaya iten bir diğer neden de, çalışma gücünün kaybedilmemiş olmasıdır. Kural olarak, emeklilik yaş haddine ulaşan bir kişinin artık çalışamayacağı varsayılmakta ve bu varsayımdan hareketle de yaşlılık aylığı almaya hak kazanan emeklilerin yeniden çalışması sınırlandırılmaktadır. Ancak, günümüzde ortalama insan ömrünün uzaması, sağlık teknolojisinin gelişmesi ve çalışma koşullarının eskisi gibi güç harcamayı gerektirmemesi gibi etkenler normal emeklilik yaşına ulaşan bir kişinin halen çalışma gücünü muhafaza etmesini sağlamaktadır. Böylelikle genç emekliler dışındaki emeklilerin de yeniden çalışabilme imkanı ortaya çıkmaktadır.

Emeklinin psikolojik durumunun da yeniden çalışmaya başlamasında etkili olduğu söylenebilir. Emeklinin kendi sağlığı açısından özellikle de psikolojik durumu açısından çalışması faydalı olabilir. Emeklinin yeniden üretken olması gibi etkenler onun hayattan kopmamasını  sağlayacak ve ruhsal açıdan rahatlatacaktır. Sıkı bir tempo ve disiplin içinde yıllar boyu çalışan kişilerin birtakım hobi ve uğraşlarla kendilerini emekliliğe hazırlayamamaları durumunda emeklilik günlerinde ruhsal açıdan zorluklarla karşılaştıkları bilinmektedir. Bu nedenle ekonomik herhangi bir kaygısı olmayan emeklilerin de yeniden çalışmaya başladıkları görülmektedir.

İşverenlerin tecrübeli elemana ihtiyaç duyması da, emeklilerin yeniden çalışmaya başlamasında etkili olmaktadır. İşverenler, bilgi ve tecrübeleri nedeniyle istihdamda emekli işçileri tercih etmektedirler. Ayrıca bunlar için daha düşük prim ödemektedirler. Böylelikle işverenler sadece sosyal güvenlik destek primi ödemek suretiyle hem işçilik maliyetini düşürmekte hem de tecrübeli bir işçiyi çalıştırmaktadırlar. Genç işçinin tecrübesiz olması ve tüm sigorta kollarına tabi olması işveren açısından yüksek bir maliyet unsuru yaratmaktadır. Dolayısıyla eleman ihtiyacı doğduğunda işverenler tecrübeleri ve daha düşük işçilik maliyeti nedeniyle emeklilere yönelebilmektedirler.

https://www.calismatoplum.org/makale/emeklilerin-yeniden-calismaya-baslamasi-ve-uygulamada-karsilasilan-sorunlar-uzerine-dusunceler

 Emekliler Devlete Yük müdür ?

Emekliler çalışma hayatı boyunca ödediği emekli primlerinin karşılığını emekli olduktan sonra ödediği prim oranı dahilinde emekli aylığı almaktadır. Devlet bütçesinden bir para ödenmemektedir.

Ancak bugün için düşük prim ödeyip de emekli olan kişiler ile, oldukça yüksek prim ödeyip emekli olan kişilerin aldıkları aylıklar, düşük emekli aylığı alan kişilere seyyanen yapılan yüksek oranda zam nedeniyle, düşük prim ödeyen emeklilerle yüksek prim ödeyen emeklilerin aldıkları aylıkların arasında fark yok denecek kadar azaldı.

Yüksek prim ödeyip de emekli olanların çok büyük bir hak kaybı ile karşı karşıya kaldıkları ortadadır. Yüksek prim ödeyip emekli olan üst düzey yöneticilerin aldıkları emekli aylıkları, üzülerek söylemek gerekirse asgari ücret dolayındadır. Varlıktan yokluğa dolu dizgin giden yüksek prim ödeyen emekliler adeta cezalandırıldı. Düşük prim ödeyip emekli olan emekliler ise seyyanen yapılan zamlar ve düzeltmelerle adeta ödüllendirildi.

Hakkın kaybının en güzel örneğini yüksek prim ödeyip de emekli olan emeklilerin gelirlerinde görmek mümkündür.

Kendi adıma konuşacak olursam; üst düzey yönetici olarak bankamdan emekli olduğumda benim aldığım emekli aylığı asgari ücretin yaklaşık iki (2) katı iken bugün ise asgari ücrete imrenerek bakar oldum.

Ödediğim yüksek primlerin akıbeti ne oldu acaba?

Reşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

ERP Yazılımınızda Kontrollere İlişkin Bir Kılavuz – ERP Kontrol Rehberi

Kurumsal kaynak planlama (ERP) ve üretim yönetimi (MES) yazılımlarının ilk versiyonları olarak değerlendirebileceğimiz, yeniden sipariş sistemleri (ROP), malzeme ihtiyaç planlama (MRP) ve üretim kaynak planlama (MRP II) yazılım sistemleri 1960’li yıllardan itibaren geliştirilmeye başlanmıştır (Şekil 1.).

Şekil 1. Üretim Planlama ve Kontrol Sistemlerinin Gelişimi

MRP ile ürün reçeteleri üzerinden üretimde kullanılacak malzeme ihtiyaçlarının daha etkin planlanması ve raporlanması sağlanmıştır. 1970’lerde MRP’ye talebe dayalı malzeme yönetimi, kapasite gereksinim planlama (CRP), atölye kontrolü (SFC) gibi özellikler eklenerek malzeme yönetimi ve üretim entegre edilmiştir. MRP II ile işletmeler kapasite gereksinimleri ve kısıtları doğrultusunda üretim yeteneklerini hesaplayarak daha verimli bir şekilde planlama ve izleme yapabilmiştir. 2000’li yıllar ile birlikte işletmenin tüm kaynakları ERP yazılımları üzerinden planlanmaya başlamıştır. Küçük, orta veya büyük ölçekli işletmelerde, firmanın ihtiyaçları doğrultusunda ERP’ler kullanılmaktadır. Aşağıda bulunan listede ERP yazılımınızda uygulamanız gereken kontrollerin bir listesini bulabilirsiniz:

Erişim Kontrolleri

Bir bireyin iş sorumluluklarına bağlı olarak hassas verilere erişimini kısıtlamak için ERP sistemi içinde kullanıcı rolleri ve izinleri uygulayın.

Onay İş Akışları

ERP sistemi içinde kritik işlemler için uygun onaylar gerektiren otomatik iş akışları oluşturun.

Denetim İzleri

Kullanıcı eylemleri, verilerdeki değişiklikler ve sistem olayları dahil olmak üzere tüm sistem etkinliklerinin kapsamlı bir günlüğünü tutun.

Bütçe Kontrolleri

ERP sistemi içinde bütçe sınırlarını uygulamak ve harcamaları izlemek için kontroller uygulayın.

Sözleşme Yönetimi Kontrolleri

Müşteriler, tedarikçiler veya diğer taraflarla yapılan sözleşmeleri izlemek ve yönetmek için denetimler oluşturun.

Veri Doğrulama ve Bütünlük

Verilerin doğruluğunu, tutarlılığını ve eksiksizliğini sağlamak için ERP sistemi içinde doğrulama kuralları ve veri bütünlüğü kontrolleri oluşturun.

Özel Durum Raporlamasının Kontrolü

Olağandışı veya şüpheli işlemleri, önceden tanımlanmış eşiklerden sapmaları veya diğer istisnaları işaretlemek ve raporlamak için uyarılar ve bildirimler oluşturun.

Finansal Raporlama Kontrolleri

Mutabakatlar, finansal verilerin doğrulanması ve otomatik rapor oluşturma dahil olmak üzere finansal raporların doğruluğunu ve bütünlüğünü sağlamak için denetimler oluşturun.

Envanter Kontrolleri

Envanter düzeylerini yönetmek, fiziksel envanteri sistem kayıtlarıyla karşılaştırmak ve stok farklılıklarını önlemek için denetimler oluşturun.

Parola İlkeleri

Parola karmaşıklığı gereksinimleri, düzenli parola değişiklikleri ve parolanın yeniden kullanımıyla ilgili kısıtlamalar dahil olmak üzere güçlü parola ilkeleri uygulayın.

Görevler Ayrılığı

İşlemleri onaylama ve kaydetme gibi hassas görevlerin, suistimalleri veya hataları önlemek için farklı kişilere atandığından emin olun.

Sistem Entegrasyon Kontrolleri

ERP sistemi ile tedarikçiler veya müşteriler gibi diğer sistemler veya dış taraflar arasında transfer edilen verilerin bütünlüğünü ve doğruluğunu sağlamak için kontroller uygulayın.

İki Faktörlü Kimlik Doğrulama

Eğer mümkünse ERP sistemine kullanıcı erişimi için iki faktörlü kimlik doğrulamayı etkinleştirin ve kullanıcıların ikinci bir kimlik doğrulama biçimi sağlamasını zorunlu kılarak ekstra bir güvenlik katmanı ekleyin.

Tedarikçi/Satıcı Yönetim Kontrolleri

Tedarikçi/Satıcı bilgilerini doğrulamak, durum tespiti yapmak ve performansını izlemek dahil olmak üzere tedarikçi ilişkilerini izlemek ve yönetmek için denetimler oluşturun.

ERP Kurumlarında Başarı için Temel Kriter:

ERP kurulumlarında yazılımın yeterliliği kadar ekibinizin bu yazılıma ne derecede ayak uydurabildiği de önemlidir. Yazılımı etkin bir şekilde yürütmek için gerekli becerilere veya zamana sahip olmayan ekip üyelerine sahip ERP projeleri başarılı olamayacaktır. Bu durum işletmenin ilave maliyetlere katlanmasına ve gecikmeler yaşanmasına sebep olabilir. Ayrıca ERP uygulama projelerinde görevlendirilen personelin iş süreçlerini iyi anlaması ve üst yönetimin desteği başarı için bir başka ön koşuldur.

 

 

 

Uzay Üssü Olan Mutfaklarımız Var, Astronot Şefler Nerede?

En önemli ihtiyacımız olan beslenme, günümüz otelciliğinde ve de hayatta mutfağımızı en önemli unsuru yapmıştır. Düzenli bir mutfak, beslenmeye verilen öneminin ve misafir memnuniyetinin göstergesi, iyi beslenme ortamının temel şartıdır. Yiyecek maddelerin saklandığı, hazırlandığı, pişirildiği, mutfak araç ve gereçlerinin bulundurulduğu, kullanılmış araç ve malzemenin temizlendiği ve çeşitli çoğu zaman, mutfak, otelin gerçekten kalbidir.

Evlerimizde dahi mutfak, yalnızca ev hanımlarının evle ilgili uğraşlarının büyük bir kesimini içinde geçirdiği bir yer değil, bütün aile fertlerinin ortaklaşa yararlandığı ve bütün aileyi etkileyen bir hayat merkezidir. Bu nitelik, mutfağın, otelde diğer alanlara oranla yeterli büyüklükte olmasını, mutfak araç ve malzemelerinin rahat, kolay ve hızlı çalışma imkanı verecek şekilde özenle düzenlenmesini ve sağlık kurallarına uygun nitelikte bulundurulmasını zorunlu kılmaktadır.

Mutfakla ilgili işleri, rahat kolay ve daha verimli olarak yapabilecek şekilde sistemleştirilmemiş, düzensiz ve uyumsuz bir mutfakta, başarılı bir yemek pişirme de güç olur. Bu sebeple, elde bulunan imkanları en iyi şekilde kullanmaya yardımcı olacak bilgileri ve usulleri inceleyerek mutfağı düzenlemeli ve otel için mutfaktan en fazla yarar elde edilecek şartları hazırlamalıdır. Bu rahatlıkta ki bir mutfak işçiliği azaltır ve enerji yönünden de tasarruf sağlar.

İyi bir mutfak, rahat çalışılmasını sağlayan ölçülerle, kolayca havalandırılabilecek, iyi aydınlatılabilecek, çabuk temizleme imkanı verebilecek şekilde ve sağlık kurallarına uygun olarak planlanmalıdır. Bu özellikleri taşıyan düzenli bir mutfağın tek ve belirgin bir modeli yoktur. Bu sebeple, çeşitli düzenlemeler için, farklı planlar üzerinde durulabilmektedir. Ancak bu planlı incelemeden önce, mutfağın içindeki konum, mutfağın biçimi ve genel yapısı üzerinde durulmasında fayda vardır.

Bir otel içinde mutfağın konumu üzerinde durulurken, restorana yakınlığı hatta mutfaktan servise büfelere geçişi üzerinde de durulmalıdır. Böylece yemek servisinin zor ve yorucu olması önlenir. Servisin kolaylaşması için, mutfak kapısının geniş ve servise elverişli olmasına da dikkat edilmelidir.

Gelinen son noktada mutfaklarımız tamamen bir uzay üssü gibi teknolojinin son yeniliklerini kullanarak üretilmiş cihazlardan oluşmakta. Burada mutfak ekipmanları bazında araştırmacı, yenilikçi firmaların katkıları hiç şüphesiz çok büyük. Düşünün daha düne kadar kara fırınlarda, korsan yer ocaklarında pişen yemeklerimiz şuan ise akıllı dijital fırınlarda elektrikli ve hafızalı ocaklarda pişirilmekte, tamamen o eski izbe karanlık mutfaklar, şu an tabir edilecek ise uzay üssüne dönüştürüldü. Burada bu üslerde görev yapacak şefler yani astronotlar var mı? Onu da hep birlikte şapkamızı önümüze koyarak düşünmek gerekir.

‘’ Bu mutfaklara Hayat Verecek Şefler Nerede? ‘’

Şu ana bu başlığı okuyan birçok yatırımcı ve Genel Müdürlerimiz ha ‘’ evet ben böyle bir mutfak kurdumda ne oldu! Mutfağına sahip çıkacak şef, usta nerde ‘’ diye düşünerek bu başlığa destek veren olacaktır. Bunun ile beraberde tam aksini düşünen çalışan Şeflerde olacaktır. Böyle düzgün hizmet verecek kaliteli bir mutfak kurulmuş hiçbir masraftan kaçınılmadan ama ne yazık ki bu mutfak içerisinde çalışacak olan personelden ve şeften aynı sosyal desteği vermemiş ve göstermemiş diye düşünenlerde çoğunlukta.

Ama ne yazık ki otellerimizde bu denli düzenli mutfaklar oluşturulur iken günümüzde hala bu mutfakların hakkını verecek rantabl kullanacak ustalarımız aşırı derecede mevcut değil. Yaklaşık bu mutfaklara yatırımcılarımız kısıtlı bütçeler ayırarak kurulan mutfaklar otelin açılması ile yanlış personel politikası yüzünden o canım mutfaklar iki yılı görmeden dejenere olarak zavallıları oynamaktan geri kalamıyor. Birde bizim şöyle bir kasıntımız da yok değildir. Bu mutfakların kullanma eğitimini almak, komisinden şefine kadar. Aşçılık kursu eğitimi alırız, yabancı mutfaklar kurs eğitimi alırız iş mutfağın kullanımına, ekipmanların kullanımına geldiği zaman hayır denilir. Ekipmanında eğitimi mi olurmuş canım der savuştururuz. Sonrasında da o akıllı fırınlar bizim aklımız ile oynaya başlıyor. Bunu da sonrasında görmezlikten geliriz.

Tabiî ki burada en büyük sıkıntıda yatırımı yapan en iyisi olsun diyerek masraftan kaçınmayarak kurulan mutfağa aynı bilinç ve düşünce ve bütçe ile getirtilmeyen ucuz düşünülen Şef seçiminden kaynaklanıyor. Bu da otellerimiz mutfaklarının bilinen ve göz ardı edilen acı gerçeği.

‘’ Sevdiğim Sözler ‘’

Bir Hint masalına göre, kedi korkusundan devamlı endişe içinde yasayan bir
fare vardır.
Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür.
Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten
korkmaya baslar.
Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür.
Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar.
Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkân yok. Onu
eski haline döndürür.

Ve der ki,

“Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O
yüzden ben sana yardım edemem.”

Ali Rıza DÖLKELEŞ

Limak Cyprus Deluxe Hotel / Food EDİTÖR

www.chefard@hotmail.com

www.limakhotels.com

İhracatta Yeni Nesil Müşteri Bulma Yöntemleri

HİT Global’in Kurucusu İbrahim Çevikoğlu, ihracatçıların son dönemde en çok rağbet gösterdiği alan olan ihracatta yeni nesil müşteri bulma yöntemlerine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Yeni Nesil Müşteri Bulma Yöntemlerinde Kilit Nokta: Veri

İhracatta müşteri bulma tekniklerinin geleneksel ve yeni nesil olarak ayrılmasındaki temel faktörün “veri” olduğunu söyleyen Çevikoğlu, geleneksel yöntemlerin daha çok ilişki bazlı, yeni nesil yöntemlerin ise daha çok veri bazlı olduğuna dikkat çekti. Her ne kadar büyük hacimli ihracat anlaşmalarının yüz yüze gelmeden yapılması mümkün değil ise de, özellikle vakitten, nakitten ve ekipten tasarruf ederek ihracat araştırmaları yapmanın yolunun yeni nesil yöntemlerden geçtiğini ekledi.

Türkiye’nin 2022 yılında 254 milyar dolara ulaşan ihracat hacminin, Türkiye’nin gerçek ihracat potansiyelinin çok altında bir rakam olduğunu dile getiren İbrahim Çevikoğlu, Türkiye’nin bu zamana kadar geldiği noktada, fuardan müşteri bulmak, ticaret müşavirliklerinden liste almak, yerel bağlantılarla iş yapmak gibi yöntemler kullandığını ancak bu yöntemlerin rekabetçiliğini kaybettiği için yetersiz kaldığını söyleyerek, şirketlerin ihracat rakamlarını artırmak için kullanabileceği yeni nesil yöntemleri şu şekilde sıraladı:

# 1: Gümrük Belgelerine Erişmek

Ülkelerin gümrüklerinde gerçekleşen ithalat ve ihracat işlemlerine ait konşimento-beyanname gibi belgelere erişerek ilgili üründe doğrudan ithalat veya ihracat yapan şirketlerin nitelikli verilerine ulaşılabileceğini söyleyen Çevikoğlu, “Yeni nesil ihracat yöntemlerini araştırırken öncelikle karşımıza ihracatta pazar araştırması konusu çıkıyor. İhracat yapılacak doğru ülke bulunduktan sonra müşteri araştırması başlıyor. İhracatta yeni nesil müşteri bulma yöntemleri ile nokta atışı müşterilere ulaşmak mümkün oluyor. Ülkelerin gümrük belgelerine erişmek ihracatta yeni nesil müşteri bulma yöntemlerinin başında geliyor. Artık ülkelerin gümrüklerinde gerçekleşen operasyonların detaylarına ulaşabildiğimiz sistemler söz konusu. Örneğin İtalyan bir firma Rusya’ya satış gerçekleştirdiğinde Rusya’nın gümrük belgelerine erişerek, müşterin kim olduğunu, ne kadar fiyattan mal aldığını, ürünün detayını, ticaret hacmin büyüklüğünün öğrenilebildiği altyapılar mevcut. Şirketlerin yıllar süren saha çalışmalarına ve yüksek maliyetlere katlanarak elde ettikleri bilgileri artık yeni nesil yöntemler kullanarak masa başından belli bedellerle satın almaları mümkün. Ülkelerin bu gümrük belgelerini paylaşmalarının nedeni ise kendi ithalatlarını daha makul şartlar altında gerçekleştirmek ve rekabeti kızıştırmak.” dedi.

# 2: Ticaret Odası Kayıtlarına Ulaşmak

Yeni nesil müşteri bulma yöntemlerinden bir diğerinin ticaret odaları kayıtlarına ulaşmak olduğunu söyleyen Çevikoğlu, konuya ilişkin şöyle konuştu: “İstihbaratta ticaret sicil kayıtları olarak geçen ticaret odaları kayıtları bir diğer yöntem olarak karşımıza çıkıyor. Bir ülkede 1 ürün için 100 tane ithalatçı varsa, bu 100 tane ithalatçının mal vermiş olduğu 300-400 adet küçük veya orta ölçekli perakendeci veya toptancı firma bulunur. O firmaların bilgilerine de ticaret odası kayıtları üzerinden erişilebiliyor. Bu noktada ithalatçıların mal verdiği firmalara ulaşılması özellikle kârlılık açısından önemli bir konu. Diğer taraftan, ürün üzerinden değil, müşteri tipini konumlandırarak hareket edilmesi gereken iş modellerinde yine sicil kayıtları önemli. Örneğin matkap üreten bir firmanın matkap ürünü üzerinden ithalatçı firma araştırmasından ziyade, yapı market veya hırdavatçıların listesi üzerinden hareket etmesi çok daha doğru bir yöntem. Yapı marketlerin faaliyet kodu tespit edilerek hedef ülkede bu kod üzerinden faaliyet gösteren firmaları filtrelemek yeterli olacaktır. Bu verilere ulaşılmasının yolu ise ticaret sicil kayıtlarına ulaşmaktan geçiyor. Bu kayıtlar sayesinde firmaların finansal kayıtlarına, bilançolarına, çalışan sayılarına, ortaklık yapılarına, yönetici isimlerine de ayrıca erişilebiliyor.”

# 3: Proje Bazlı Veri Tabanlarına Erişmek

Bir diğer yöntemin ise proje bazlı çalışan firmalar için değerli olduğunu söyleyen Çevikoğlu, şunları ifade etti:

“Bir diğer yeni nesil yöntem ise, özellikle proje bazlı çalışan firmaları ilgilendiriyor. Proje firmaları sıcak satış yapmadıkları için ilk iki yöntemi kullanarak müşteri bulması olanaklı olmuyor. Örneğin tünel sızdırmazlık ekipmanı üreten bir firmanın bu ürünü sıcak satış olarak toptancılara satmasından ziyade, dünyadaki tünel projelerine ulaşarak ve bu projeyi yüklenen firmayla veya ilgili firmaya tedarik sağlayan firmalarla iletişim kurabilmesi esastır. Dolayısıyla proje bazlı ticari istihbarat altyapılarına erişmek bu noktada önem kazanıyor.”

# 4: Firmaların Yönetici İletişim Bilgilerine Erişmek

Firmaları bulmak kadar, firma yöneticilerinin iletişim bilgilerine ulaşmanın da en az firmayı tespit etmek kadar önemli olduğunu söyleyen İbrahim Çevikoğlu, “Firma yöneticilerinin iletişim bilgilerine ulaşmak da yine yeni nesil müşteri bulma yöntemlerinin konusu. Facebook, LinkedIn gibi platformlara kayıt olunurken çerezler(cookies) kabul edildiği anda kişilerin iletişim bilgileri, mail adresleri big data olarak satışa çıkıyor. Çerezler kabul edildiği için KVKK kapsamında kullanıcıdan da onay alınmış oluyor. Örneğin LinkedIn’den bu veriler belirli portallara satılıyor. İhracatta müşteri araştırması için bu portallar sayesinde ulaşılmak istenen şirket yöneticileri ve karar alıcılarının e-mail ve telefon gibi iletişim bilgileri ulaşabiliyoruz.” dedi.

# 5: Firmaların Finsansal Bilgilerine Erişmek

Son madde olarak tespit edilen firmaların finansal durumlarına erişmenin, kurulacak işbirliği açısından önem arz ettiğini söyleyen Çevikoğlu, “Örneğin yurt dışında bayilik verilme ihtimali olan bir firmanın finansal durumu, bayilik verecek firma açısından oldukça önemlidir. Bunun için firmaların finansal durumlarının kontrol edilebileceği ticari istihbarat kaynakları mevcuttur.” açıklamasında bulundu.

İhracatta Geleneksel Müşteri Bulma Yöntemleri Neden Yetersiz Kalıyor ?

Son olarak geleneksel müşteri bulma yöntemlerinin neden yetersiz kaldığını ve yeni nesil müşteri bulma yöntemlerine neden ihtiyaç duyulduğunu da aktaran Çevikoğlu, yeni nesil müşteri bulma yöntemlerinin veriye dayalı olduğunu, geleneksel yöntemlerin ilişki bazlı olduğunu söyleyerek, geleneksel yöntemlerle ihracatta gelinen noktanın yetersiz olduğunu şu sözlerle açıkladı:

“Örneğin ilk olarak fuarları ele alacak olursak fuarlar artık daha çok gelen ziyaretçilere avantaj sağlıyor. Benzer işleri yapan yüzlerce firma kendisini piyasaya sunarken, ortaya çıkan rekabet çok farklı düzeylere gelmiş durumda. Fuarlara itibar için katılım sağlanması gerektiğini ve hatta niş sektörlerde faaliyet gösterenler için bir zorunluluk olduğunu düşünmekle birlikte fuarların yeni müşteri bulma konusunda eski cazibesini kaybettiğini söyleyebilirim. Ticaret müşavirliklerine bakıldığında, Türkiye’nin dünya genelinde birçok noktada resmi ticari temsilciliği var ancak birkaç ülke istisnası dışında ticaret müşavirliklerinin elindeki müşteri listelerinin yeterince güncel ve sağlıklı olduğunu söylemek zor. Yeni nesil müşteri bulma yöntemlerine ihtiyaç duyulmasının veya şirketlere tavsiye etmemizin nedeni şirketlerin geleneksel yöntemlerle yapılacakların çok büyük bir kısmını yapmış olması ancak yeni nesil ihracatta neredeyse hiç varlık göstermiyor olmaları. Bu alanda varlık göstererek, şirketlerin çok hızlı ve etkili sonuçlar alabilmesi mümkün. Bu yöntemler masa başında oturarak nitelikli veri elde etmek, ekipten tasarruf etmek, nakitten tasarruf etmek ve zamandan tasarruf etmek için oldukça önemli. Geleneksel ihracat yöntemleri ana damardır, olmazsa olmazdır ama günümüzün yüksek rekabet ortamında artık verinin önemi daha fazla ortaya çıktı.”

Fabrikalarda Güvenlik: Geniş Perspektiften Bakış

İşyeri ve fabrikalarda güvenlik deyince ilk aklımıza gelen klasik olarak bekçi, hırsızlık, kamera, alarm sistemi konularıdır. Ancak bunların çok ötesinde yapmamız ve almamız gereken önlemler vardır. Genel güvenlik, veri güvenliği, elektrik, manyetik, araç ve oto, servis ve personel taşımacılığı, nakliye ve lojistik, insan kaynakları ve işgücü, yangın ve doğal afetler, çevre, atıklar ve iş güvenliği gibi çok yönlü güvenlik konuları vardır. Güvenlikle ilgili almadığımız her önlem işyerimizin ve şahsımızın itibar güvenliğini de zedeler ve yok eder. Güvenliğin verimliliğe, karlılığa, sürdürülebilirliğe ve imajımıza katkıları yadsınamaz.

Genel güvenlik hırsızlık konusunu kapsar ve danışma, ziyaretçiler için turnike geçiş sistemi, bekçi ve bekçi köpeği bulundurarak, alarm sistemi devreye alarak, kamera sistemlerinden yararlanarak, iyi bir fabrika içi ve çevresi aydınlatması ile bu konuyu yüzde yüze yakın oranda çözebiliriz. Ayrıca personel giriş çıkışları için kartlı, şifreli sistemler veya yüz tanıma, parmak okutma yöntemini uygulayabiliriz. Öte yandan fabrika çevresinin duvar ve tel çitlerle çevrili olması güvenlik açısından iyi olacaktır.

Veri güvenliği konusu günümüzde fabrika ve işyerlerinin en çok tedbir alması gereken alanların başındadır. Siber saldırılara, çalışanların suistimallerine karşı yazılım ve bilgisayar programlarımızı titiz uygulamalarla korumamız gerekir. Bilgisayar, internet trafiği, server ve şirket içi ağımızı virüs olasılığına karşı antivirüs yazılımları ile koruma altına almalıyız. Firewall güvenlik duvarı oluşturabilir, şifreleme ve yetkilendirme yapabilir, ağımızı tecrübeli bir bilgi işlem yöneticisine emanet edebiliriz.

Elektrik kullanımı da güvenlik önlemi almayı gerektiren diğer bir konudur. Elektrik kesintilerine karşı jeneratör bulundurmak, pano ve kablolamalara dikkat etmek, topraklama ölçümleri yaptırmak, yalıtıma önem vermek, kaçak akım ve manyetik alanlara karşı önlem almak şarttır.

Manyetik alan ve radyasyon güvenliği için trafo ve manyetik alan oluşturabilecek makinaların çevresine kurşun levhalar koymak çözüm olabilir. Elektromanyetik radyasyon seviyesi Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınlamış olduğu limit değerlerin altında olmalıdır.

Fabrika araç ve otolarının güvenliği için kasko ve sigortalarının yapılması, kullanacak sürücülerin yetkin ve belgelerinin tam olmasına dikkat edilmesi, bakım ve muayenelerinin zamanında yaptırılması, lastiklerinin yıpranmadan ve mevsimine göre yenilenmesi, araçta bulunması gereken tüm ekipmanların, yedek lastik, yangın tüpü ve ilk yardım çantasının hazır bulundurulması vazgeçilmez unsurlardır. Araç takip sistemine dahil edip takibini anlık yaparsak çok daha güvenli olacaktır.

Servis ve personel taşımacılığı yapan sürücülerin gerekli tecrübe ve yeterlilikte, SRC, psikoteknik gibi belgelerinin tam olması, araçların yeni modellerden seçilmesi, bakımlarının zamanında yaptırılması personelimiz için güvenli ve konforlu bir yolculuk sağlayacaktır.

Nakliye ve lojistik hususunda mutlaka yurtiçi ve yurtdışı güvenilir firmalarla çalışılması, firmaların taşıdıkları yükler için sigorta yaptırmış olmaları gerekir.

İnsan kaynakları ve işgücü konusu ayrı bir güvenlik sorunudur. İşe alım yapacağımız zaman özgeçmişleri dikkatli incelemeniz, iyi seçim yapmanız, adaylarla dikkatli konuşmanız, adli sicil ve referanslarına önem vermeniz gerekir.

Yangın ve doğal afetlere karşı gerekli önemleri almanız, yangın tesisatını ve söndürme tüplerini periyodik aralıklarla kontrol etmeniz, düzenli olarak personele eğitim vermeniz ve tatbikatlar gerçekleştirmeniz önem arz eder. Binanızdaki olası riskleri belirleyip gerekli tamiratları aksatmadan yapmanız da önemlidir.

Çevre ve atıklar konusunda duyarlı olmanız, atıkları sınıflara ayırıp biriktirmeniz ve yasal yollarla imha edilmeleri ve geri dönüştürülmeleri için güvenilir firmalara teslim etmeniz gerekir. Özellikle tehlikeli ve kimyasal atıklar konusunda daha titiz davranmanız önemlidir.

Gıda Güvenliği için yemek yapılan ve dağıtılan bölümleri denetlemeniz, temiz tutulması konusunda titiz davranmanız, personelin hijyenik eğitimini alması ve portör muayenesinden geçmesi, yenilen yemeklerden numuneler alınıp belirli bir süre saklanması gerekir. İçme ve kullanma suyu analizleri periyodik aralıklarla yaptırılmalıdır.

İş güvenliği konusu en önemli güvenlik konularından biridir. Bu konuyla ilgili olarak;

  • Çalışanlara iş güvenliği eğitimleri verilmesi, gerekli belgelerin düzenlenmesi ve alınması
  • Risklerin belirlenip önlenmelerin alınması
  • Sanayi tüplerinin dolu ve boş olarak ayrılması ve korunması
  • Çalışanlara yönetmeliklere uygun iş elbisesi, eldiven, baret, ayakkabı, koruyucu gözlük, kulak tıkacı, toz maskesi gibi ekipmanların verilmesi ve titizlikle kullanmalarının sağlanması
  • Vinç, forklift, elektrik tesisatı, topraklama, transpalet, kompresör, yangın tesisatı, hidrofor tankı, paratoner, kaldırma halatları gibi kısımların yıllık periyodik kontrol ve bakımlarının yapılması
  • Dışarıdan fabrikanıza tamir, bakım ve iş yapmak için diğer firmalardan gelen personelden belirli güvenlik şartlarını taşımalarının istenmesi
  • Uygun ve ayrı bölmelerde sigara içme alanlarının yapılması
  • İş güvenliği ekiplerinin oluşturulması, eğitimlerinin verilmesi, özellikle ilk yardım ekibi oluşturulması ve ecza dolabı bulundurulması
  • Tuvalet, depo, soyunma odası gibi kısımların temiz tutulması
  • Çalışanların periyodik olarak sağlık kontrolünden geçirilmesi, işe girişlerde belirli tetkiklerin istenmesi
  • İş güvenliği ilgili uyarı levhaların ve makine kullanım talimatlarının görülebilecek şekilde uygun yerlere asılması
  • Tüm makinaları kullanan kişilerin kullandıkları makinalarla ilgili eğitimleri almış olmaları
  • Boya ve diğer kimyasal maddelerin uygun koşullara saklanması ve depolanması
  • Yüksekte çalışanlar için gerekli önlemlerin alınması
  • Gürültü ve toz ölçümlerinin yaptırılması
  • Rafların duvara sabitlenmesi
  • Fabrika içi yürüyüş yollarının çizilmesi

Görüldüğü gibi güvenlik deyip geçmemek gerekir. Alınmayan, zamanında yapılmayan ve ertelenen her önlem başımıza telafisi güç veya imkansız sorunlar açabilir. Çıkabilecek bir yangın, olası bir iş kazası, bilgisayar sistemine bir siber saldırı bu zamana kadar yaptığınız emeklerin boşa gitmesine sebep olabilir. Şayet stratejik öneme sahip bir üretim yapıyor veya hammadde bulunduruyorsanız durum daha da ciddi demektir.

Cavit SOY